17.07.2006

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ!


Dünyaya duyrulan hali ile Büyük Ortadoğu Projesi :
Basına deklare edilen, dünya kamuoyuna açıklanan hali ile "Büyük Ortadoğu Projesi", ortadoğu ve yakın çevresi coğrafyasında yer alan ülkelerde batılı anlamda demokrasinin sağlanması, terörizmin ortadan kaldırılması, ekonomik ilişkilerin arttırılması ve ekonomik işbirlikleri sağlanarak bölgenin istikrara kavuşturulmasıdır.
ABD, bu projeye gereksinme duyma sebeplerini :
- Dünya enerji kaynaklarının istikrarsız veya totaliter ülkeler elinde olmasının dünya ekonomisine zarar verdiği,
- Terörizmin bu ülkelerde barınma ve güçlenme imkanı bulduğu,
- Bölge halkının gelir ve eğitim düzeyinin çok düşük olması, bu durumu düzeltecek girişimlerin bölge ülkeleri tarafından başlatılmaması,
- Dünya barışının bir türlü sağlanamadığı, bu bölgenin devamlı problem kaynağı olduğu,
- İnsan haklarının bütün dünyada eşit ve benzer şekilde kullanılabilmesi gereksinimi olduğunun altını çizmektedir.
ABD, projenin adı geçtiği her yerde "Genişletilmiş Ortadoğu Projesi" ifadesini kullanıyor.
Proje Ortadoğu'da herkese bir görev taksimi yapmış. Gemide tüm Ortadoğu var.
Bush'un şuan ki görevde bulunan ulusal güvenlik başdanışmanı Condalisa Rice, 2003 yılı Temmuzunda önde gelen medya organlarından Washington Post'ta yer alan mülakatında, projenin "Fas'tan Çin sınırına kadar 22 ülkenin siyasal ve ekonomik coğrafyasını yeniden düzenleyeceklerini" vaat ediyordu.
.................
Gerçek Nedir? : Dünyanın ekonomik/enerji/besin kaynakları krizi içinde olduğu,imparatorluğun ve siyonist işbirlikçisinin kapitalizmin bu krizini aşmak için küresel bir felaketten kurtulabilecek bölgedeki Burak Eldem'in deyişi ile "potansiyel Hiksos'ları ortadan kaldıracak" bir savaş ve yönetim stratejisidir. Demokrasiyi kurmak için terörizmi ve bölgedeki istikrarsızlğı bitirmek üzere kollarını sıvadığını söyleyen imparatorluk; Bölgede en çok kitle imha silahına sahip olan İsrail'i silahlandırdı, bölge halkının yeraltı ve yerüstü zenginlikleri yağma edilerek yoksullaştırıldı.ABD'nin Enerji Açığı Büyüyor.ABD dünyadaki toplam üretilen petrolün %26'sını tüketiyor ve bu ihtiyacının % 60'ını dışardan ithal etmekte. Enerjiye olan ihtiyacı ise her geçen gün artmakta.GOP çerçevesindeki ülkelerdeki petrol yatakları dünya petrolünün % 80'nine sahip.ABD çıkardığı petrolün varilini ülkesinde 6 dolara mal ederken, bu rakam Ortadoğu'da 2 dolar civarında. Ayrıca büyüyen Asya ekonomisi,Rusya ile birleşmesi cabası. Ama petrol kaynaklarının tükenmeye yüz tuttuğu da bir gerçek. 30 Nisan 2006'da The Observer Gazetesinde yazan Will Hutton 'petrol savaşı tüm dünyayı ateşe verebilir' diyor.'Uluslararası güçler giderek azalan kaynakların kontrollerinde kalmayı için herşeyi yapmaya hazır', diyen yazara göre, böyle bir durumda 'alternatif strateji aramamak çılgınlık alametidir'.Observer yazarına göre dünyanın petrol kaynakları hızla tükeniyor ve petrole dayalı ekonominin sonuna hızla yaklaşılıyor.Dünya çapında da petrol şirketleri alternatif enerji kaynakları arayışı içinde;DW-World'ün haberinde ;Shell sözcüsü Rainer Winzenried “Biz enerji tröstüyüz, petrol şirketi değil“ diyor ve ekliyor: “Hem fosil enerji türleri günün birinde tükeneceğinden hem de iklimin korunması açısından yeni enerji türleri bulmak zorundayız.’
Elektrik Mühendisi Richard C. Duncan'ın "The Social Contract" dergisinde yayımlanan "Energy Population and Industrial Civilization"adlı makalesinde Enerji tükenişinin 2008 yılında en yüksek noktasına ulaşıp önlenemez düşüşe geçeceğini ve 2050 yılında dünya nüfusunun 2 milyara düşeceğini söylüyor.[PDF Dosyasını buradan indirebilirsiniz : İNDİR]
Büyük Ortadoğu yada Genişletilmiş Ortadoğu projesini sadece enerji kaynaklarına sahip olma çabası ile açıklayamıyoruz. Daha önce bu sitede yayımlanan Küresel Besin Stoğu Kırılma Noktasına Yaklaşıyor adlı yazıda da "Dünya, küresel hububat stoklarını 30 yılın en düşük seviyelerine iterek,çiftçilerin ürettiklerinden daha fazla yiyecek yiyor" demiştik. Küresel iklim değişikliğinin hissedilmeye başlandığını,buzullarda erimenin önüne geçilemeyeceğini,küresel ısınmanın bir "buzul çağı"nı tetikleyeceğini biliminsanları söylüyor. Presesyon döngülerinin 27.000 yılda bir tekrarlandığı ve her 10.000 yılda bir de buzul çağına yol açtığını biliyoruz. Şu an buzul çağı içindeyiz(!) ama küresel ısınmanın buzul çağını geciktirdiği söyleniyor.

Tüm bunları yazmamın sebebi, bu projenin sadece uzun soluklu kapitalist bir proje olamayacağı. Bir başka bakış açısına göre BOP aslında bir "Mesih" Planı. 11 Eylül Saldırısının ardından Evangelistlerin arka planda olduğu hükümetin başkanı Bush : "Bu Haçlı Seferi, terörizme karşı bu savaş zaman alacak" demişti. Kendisini "Tanrı'nın görevlendirdiğini" de söylemişti.Gazeteci-yazar Serdar Turgut'a göre, bu hiç de ağzından kaçmış bir söz değildi:"Haçlı Seferi, yüzyıllardır Hıristiyan alemi için önemli bir işarettir. Bu laf söylenince Hıristiyan alemi ne yapması gerektiğini anlar. Bush, dünyaya amacını dünyaya deşifre etmişti, çünkü zamanın geldiğini düşünüyordu." Peki bu "Mesih" Planı neydi? : Reagan'ında 1983'te bahsettiği ve dünyanın sonunu getirmeyi hedefleyen kutsal bir senaryonun, kıyamet savaşı Armagedon'a kadar varacak bir plan! Planı uygulayanlar Protestanlığın bir kolu olan Evagelistler, planın merkez üssüyse Ortadoğu ve özellikle de Kudüs.
Hıristiyan inancına göre, Ortadoğu'da hüküm sürecek yedi yıllık kaosun ardından, Hz. İsa kıyametten önce yeniden yeryüzüne inecek. Bugünkü İsrail'in Megido Vadisi'nde yaşanacak kıyamet savaşı Armagedon'da, Hz. İsa inançlı iyilerden oluşan ordunun başına geçecek ve Deccal'ın komutanlığındaki inançsızları yenecek. Böylece kaos bitecek ve yeryüzünde İsa'nın krallığında bin yıllık huzur çağı başlayacak.

Tevrat'ta ve İncil'de, Mesih'in gelmesini haber veren bazı alametlerde anlatılıyor:

Yahudilerin Filistin'e dönüp İsrail devlerini kurması, Ortadoğu'da yıllarca sürecek kanlı bir kaos, Kudüs'ün İsrail'in başkenti olması, Mescid-i Aksa'nın yıkılıp yerine Hz. Süleyman Mabedi'nin inşa edilmesi.
Başkan Johnson döneminde Beyaz Saray'da üç sene kurmay katipliği yapan Grace Hallsell'in 1999'da yazdığı ve Türkçeye "Tanrıyı Kıyamete Zorlamak" adıyla çevrilen kitabında, ABD yönetiminde söz sahibi olan Evanjelistlerle-İsrail'in, Mesih Planı'nı anlatıyor:

"Evangelist, inanca göre, Mesih'in inişi için bütün Yahudiler İsrail'de toplanmalı, Filistinlilerin tümü sürülmeli... O zaman İsa yeryüzüne inecek, iyilerin başına geçerek kötülere karşı savaşacak."

Büyük Ortadoğu Projesinin arkasında dini sebepler olduğunu düşündürecek daha başka sebepler de var. CIA'nın think-tankı olan "The National Intelligence Center" tarafından hazırlanan "Mapping The Global Future" (Geleceği Haritalamak) başlıklı dünyanın geleceğine dair öngörülerin yer aldığı çalışma, ABD'nin küresel hegemonya savaşının hangi gerekçelerle yürütüldüğünü, Irak'ın neden işgal edildiğini, "terörle savaş" adı altında Müslümanlara yönelik derin dönüştürme operasyonlarının ne amaçla yapıldığını ortaya koyan ve ABD'nin nasıl bir gelecek kurguladığını gösteren çarpıcı bir çalışma. 13 Ocak'ta yayınlanan "2020'de Dünya"sına bakışı içeren çalışma, Türkiye'de sıradan bir haber olarak geçiştirildi.
Rapor, 15 yıl içinde ortaya çıkacak dört temel senaryo üzerinde duruyor:
Pax Americana: Amerika'nın radikal değişimlere rağmen üstünlüğünü koruyacağı, yeni ve kapsayıcı bir dünya düzeni kurabileceği.

Yeni Hilafet: İslam'ın, yeni bir dünya sistemi amacıyla Batılı değer ve normlara meydan okuyacağı, yeniden hilafet gücüne erişerek küresel denklemi bozacağı.

Korku Çemberi: Kitle imha silahlarının hızla artmasının, büyük saldırıların önlenmesi amacıyla geniş çaplı güvenlik önlemlerine zemin hazırlayacağı, bunun da insanlığı Orwellian dünya sistemi ile tanıştıracağı.

Davos Dünyası: Ekonomik gelişme ile Çin ve Hindistan'ın, ABD'nin küresel gücünü aşındıracak birer süper güç olarak öne çıkacağı ve küreselleşmeyi yeniden şekillendirip Asyalı karakterini güçlendireceği. Çin ve Hindistan'ın, 19. yüzyıldaki Avrupa veya 20. yüzyıldaki Amerika gibi, jeopolitik haritayı değiştirecek birer küresel aktör olacağı belirtilerek, Avrupa Birliği, Rusya, Brezilya ve Endonezya'nın geleceği tartışılıyor.
Burada "Yeni Hilafet" dikkatinizi çekmiştir. Farklı bölgelerde yaklaşık bin uzmanın katıldığı 30 konferans sonucu elde edilen bulgular, böyle bir hilafetin ortaya çıkmasının İslam'ın yeni bir aktör olarak küresel sistemde belirgin bir rol üstlenmesine yol açacağını gösteriyor. Bu öngörü CIA raporunun dışında Batılı çevrelerde yoğun olarak tartışılıyor. Hz. Muhammed'in vefatından hemen sonra başlayan ve Endülüs'e kadar uzanan genişlemeyi "Birinci Cihad Dalgası", Osmanlı liderliğindeki genişlemeyi "İkinci Cihad Dalgası" olarak gören bazı çevreler şu anki pozisyonu "Üçüncü Cihad Dalgası" olarak niteliyor ve Yeni bir Hilafet'in Mısır, Türkiye, Pakistan, Endonezya, Körfez ülkeleri, Sudan, Tunus, Cezayir, Fas, Yemen, Suriye, Libya, Lübnan ve İsrail işgali altındaki Filistin topraklarını etkileyebileceğine dikkat çekiliyor. Soner Yalçın'ın "Efendi - 2" adlı kitabında da değiştirilmeye çalışılan müslüman ibadet biçimlerini sorguluyordu.
Büyük Ortadoğu Projesine Marksist bir bakış için [İngilizce]: REVOLUTIONARY PROLETARIAT
Öyle yada böyle her ikisi de doğru. Hep kapitalist bir plan hemde dini bir proje.. Küresel bir çöküşten kurtulmak isteyen egemenler projelerini hiçte gizlemeden saklamadan ortaya koymaya başladılar.
Kemal Mete

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...