27.12.2007

Tsunami felaketinin üçüncü yıldönümü

Asya'da birçok ülkeyi etkileyen tsunaminin üçüncü yıldönümünde, ölenleri anma törenleri yapılırken, felaketzedelerin bazılarına yardım ulaştırılmasında gecikmeler olduğu gözleniyor.

26 Aralık 2004 günü meydana gelen tsunami, 13 ülkede 200 bini aşkın insanın ölümüne yolaçmıştı. Sadece Endonezya'da can verenlerin sayısı, en az 128 bindi.

Endonezya'nın tsunamiden en çok etkilenen bölgesi Aceh'de yeralan Calang kenti dışındaki bir köyde, açıkhavada kılınan namaza 1000 dolayında kişi katıldı.

Aceh'nin diğer yörelerinde de toplu mezarlar ve camilerde daha ufak çapta anma törenleri düzenlendi.

Aceh, tsunamiye yolaçan depremin merkezine en yakın olan yerleşim merkeziydi ve ölümlerin üçte ikisinden fazlası bu bölgede meydana geldi.

Bu arada Endonezya'nın başlıca adası Cava'nın kıyı şeridinde yeralan Banten eyaletinde düzenlenen tsunami tatbikatına 9000 dolayında kişi katıldı.

Tatbikat sırasında ayrıca bölgede 8,5 şiddetinde bir deprem olması halinde, bir fabrikadan yayılabilecek kimyasal maddelere karşı acil yardım ekiplerinin vereceği tepkinin denemesi de yapıldı.

Banten'de sanayi işletmeleri ve kimyasal ürün fabrikaları bulunduğu için tsunami tatbikatının büyük önem taşıdığı kaydedildi.

Sri Lanka'da da tsunami sırasında ölen 30 bini aşkın insan için bugün törenler düzenlendi. Tayland'ın güneyindeki kıyı şeridinde yeralan Khao Lak tatil beldesinde dei tsunami sırasında ölen 5000'den fazla insan için anma törenleri yapıldı.

Üç yıl sonra hala evsizler

Hindistan'ın Andaman ve Nicobar adalarında tsunami yüzünden evsiz kalan 40 bini aşkın kişi hala geçici barınaklarda yaşıyor. Felaketzedelere en fazla 18 ay evsiz kalacakları söylenmişti.

Hindistan'ın 1200 km. doğusunda yeralan Andaman ve Nicobar adalarında, tsunami sırasında öldüğü belirtilen insanların sayısıi resmi açıklamalara göre, 3527. Yerel kaynaklarsa çok daha fazla sayıda insanın kaybolup gittiğini söylüyorlar.

Adalarda 10 bine yakın aile evsiz kalmıştı. Her aileye, fert sayısı dikkate alınmaksızın 14 ile 19 metre kare arasındaki büyüklüklerde teneke levhalardan yapılmış tek odalı barınaklar verilmişti.


Andaman ve Nicobar'da hala su altında bulunan tarlalar
Andaman ve Nicobar adalarında ekim alanlarının çoğu hala sular altında

Bu tenekeden barınaklar yazları çok sıcak oluyori, kışınsa su geçiriyor. Bölgede su ve kanalizasyon hizmetlerinin de çok kötü koşullarda olduğu belirtiliyor.

Felaketzedelera her ay yardım dağıltılmakla birlikte, parasal yardım verilmiyor. 'Tsunami'zedeler, resmi yetkililerin ilgisizliğinden yakınıyor.

Kızıl Haç ve Kızılay'ın yardımları

Uluslararası Kızıl Haç Federasyonu ile Kızılay örgütleriyse, Asya'da tsunamiden etkilenen toplumlara şimdiye dek 1,5 milyar dolarlık yardım yapıldığını ve 4 Milyona yakın insana da yaşamlarını yeniden kurabilmeleri için destek verildiğini açıkladı.

Kızıl Haç, tsunamiden sonra, 2005 Ocak'ında onarımın ve normale dönüşün ancak beş yılda gerçekleştirilebileceğini kaydetmişti. Felaketin ardından geçen üç yıl sonra, yardım örgütleri takvime bağlı kalındığını beliretiyorlar.

Tsunamiden etkilenen bölgelerde binlerce yeni konut inşa edildi. Balıkçılıkla uğraşan toplumların yüzlercesinin motorları ve ağları yenilendi. Bir milyona yakın insana halk sağlığı hizmetleri yeniden sunuluyor. Yarım milyon insan da yeninden temiz suya kavuştu.

Kızıl Haç ve Kızılay, yardım çalışmaları için bir milyar dolar daha harcayacak. Örgüt kaynak zorluğu çekmiyor ama yapılması gereken işlerin yoğunluğuna dikkat çekiliyor.

Kızıl Haç ve Kızılay örgütleri, tam anlamıyla onarımın çabucak sağlanamayacağını, sağlam olmayan konutlar inşa etmenin ve uygun olmayan projelere para harcanmasının felaketzedelere daha büyük zarar getireceğini belirtiyorlar.
[BBC Turkish]

Mısır’da bir kadın kuş gribinden öldü

Sağlık Bakanlığı, ölen kadının 25 yaşında olduğunu belirtti.

Mısır’da haziran ayından bu yana ilk defa bir insan kuş gribinden öldü. Mısır’da kuş gribi vakalarının ilk kez ortaya çıktığı 2006 yılı başından beri ölenlerin sayısı ise 16’ya çıkmış oldu.

[NTVMSNBC]

Hayvan ırkları koruma altına alınıyor

Nesli Tükenmek üzere olan koyun, keçi, sığır, manda ve at ırklarına ait yaklaşık 1350 hayvanın hücre, sperm ve embriyo gibi canlıya dönüşebilecek materyallerinin kurulan iki gen bankasında muhafaza altına alınmaya başlandığı bildirildi.

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Marmara Araştırma Merkezi (TÜBİTAK MAM) Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü proje sorumlusu Doç. Dr. Sezen Arat, TÜBİTAK MAM Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü’nce yürütülen, nesli tükenmek üzere olan hayvanların hücre, sperm ve embriyolarının saklanmasına imkan verecek “Türkiye Yerli Evcil Hayvan Genetik Kaynaklarından Bazılarının In Vitro Korunması ve Ön Moleküler Tanımlanması” (TÜRKHAYGEN-1) Projesi kapsamında iki gen bankasının TÜBİTAK MAM ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Lalahan Hayvancılık Araştırma Enstitüsü’nde kurulduğunu bildirdi.

TÜBİTAK tarafından desteklenen, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın sahibi olduğu Projenin, 10 üniversitenin işbirliğiyle yürütüldüğünü, projede 100 kişinin görev aldığını dile getiren Arat, projenin amacının, öncelikle koyun, keçi, sığır, manda ve at ırkları olmak üzere nesli tükenmek üzere olan yerli büyük ve küçükbaş hayvanları koruma altına almak olduğunu bildirdi.

Daha sonra diğer hayvanlar için de aynı programı takip etmeyi düşündüklerini ifade eden Arat, Anadolu’ya özgü Kangal köpeği, Ankara ve Van kedisi gibi türlerin bulunduğunu, bu türlerin de neslini korumak istediklerini bildirdi.

Arat, projeyi Çevre ve Orman Bakanlığı ile birlikte yaban hayatını ve hayvan tiplerini korumak üzere geliştirmeyi de düşündüklerini kaydetti.

SOĞUKTA MUHAFAZA SİSTEMLERİ KURULDU
Soğukta muhafaza sistemlerinin TÜBİTAK MAM ile Lalahan Hayvancılık Araştırma Enstitüsü’nde oluşturulduğunu, birisinin yok olması halinde diğerinin iş görebilmesi amacıyla her iki bankada da aynı sayıda örneklerin muhafaza edileceğini ifade eden Arat, işbirliği yapılan üniversitelerin bir kısmının hayvanların embriyo ve spermlerini dondurduğunu, bir kısmının ise hayvanların ırk özelliklerini belirlemek adına genetik karakterizasyon yaptığını dile getirdi.

Arat, “Hayvan ırklarının bize ait olduğunu, ancak tescillediğimiz zaman kanıtlayabiliriz. Angora keçisi veya tavşanının bize ait olduklarını ispatlama imkanımız yok, çünkü bu hayvanları karakterize etmeden yurt dışına çıkartmışız. Dünyanın pek çok yerinde Angora keçisi veya tavşanı üretiliyor. Amacımız öncelikle kendi hayvanlarımızın tescillenmesine katkı sağlamak. Bu nedenle genetik bilgiler tescilleme çalışmalarında kullanılacak” diye konuştu.

HAYVAN TEMİNLERİNE BAŞLANDI
Hayvan teminlerine başlandığını, 50’şer adet Gökçeada koyununun İstanbul Üniversitesi’ne, Karakaya koyunu ve Ankara keçisinin Ankara Üniversitesi, Güney Anadolu kırmızı sığırı ve Akkaraman koyununun Selçuk Üniversitesi, yerli kara sığırların Lalahan Hayvancılık Merkez Araştırma Enstitüsü’ne ulaştırıldığını, Hınıs ve Malakan gibi yerli At örneklerininde Erzurum ve Kars bölgesinden toplandığını bildiren Arat, “Nesli tükenmek üzere olan bu koyun, keçi, sığır ve at ırklarına ait yaklaşık 300 bireyin DNA ve hücre izolasyonu yapılarak, söz konusu bankalarda depolandı” dedi.

“YILDA 27 BİN BİTKİ VE HAYVAN TÜRÜ YOK OLUYOR”
Hayvan gen kaynakları dendiğinde tüm hayvanları kapsadığını bildiren Doç. Dr. Arat, zararlı gibi görünen her canlının ekolojik dengede bir görevi olduğunu ve korunması gerektiğini belirtti.

Arat, çevre kirliliği, düzgün olmayan yapılaşmalar, insan faktörü gibi nedenlerle yılda 27 bin bitki ve hayvan türünün dönüşümsüz olarak yok olduğunu söyledi.

Anadolu topraklarının göçe maruz kaldığını, bu nedenle biyo çeşitliliğin çok zengin olduğunu vurgulayan Arat, Anadolu’daki hayvan ırklarının büyük çoğunluğunun Türklerle birlikte Orta Asya’dan geldiğini, bu türlerin bir bölümünün de Anadolu’dan Avrupa’ya gittiğini ifade etti.

Arat, 4.5 yıl sürecek projede öncelikle nesli tükenme tehlikesi bulunan 30 yerli ırkın hücreleri, sperm ve embriyo gibi canlıya dönüşebilecek materyallerini, gen bankasında muhafaza etmeyi planladıklarını, 9 milyon YTL bütçeli proje sonunda söz konusu ırkları koruma altına almış olacaklarını kaydetti.
[NTVMSNBC]

26.12.2007

Marmara sahilinde sular çekildi


Balıkesir'in Erdek ilçesine bağlı Düzler mevkiindeki 3 kilometrelik Belkız sahilinde deniz suyunun 30- 40 metre kadar çekilmesi nedeniyle su altındaki midyeler ortaya çıktı. Daha önce de aynı bölgede deniz çekilmesi gözlenirken, sahil bandı bu kez adeta midye tarlasına döndü.

Daha önce meydana gelen çekilmelerde midyelere az rastlanırken, Ali Dalgıç, "Çok şaşırdım, daha önceki çekilmelerde hiç bu kadar çok midye ortaya çıkmazdı" dedi.

Düzler mevkiinde 11 Eylül 2006'da su sahilden 100 metre kadar çekilmişti. Bu çekilme ardından 20 Ekim'de 2006'da merkez üssü Balıkesir'in Manyas İlçesi'ndeki Kuşgölü olan 5.2 büyüklüğünde deprem meydana gelmişti. Bölge halkı, bu çekilmenin deprem sinyali olabileceğini öne sürerken, Kandilli Rasathanesi yetkilileri, dün saat 07.57'de merkez üssü Balıkesir'in Balya ilçesi olan 3.1 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini, ancak deniz çekilmesinin tamamen meteorolojik bir olay olduğunu bildirdi.
[Sismik Haber]

24.12.2007

Sri Lanka’da sel: 175 bin kişi tahliye edildi

Sri Lanka’da iki gündür süren şiddetli yağışlar nedeniyle 175 bin kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı ve birçoğunun geçici barınaklara yerleştiği bildirildi.

COLOMBO - Sri Lanka’da yoğun yağışlar hayatı olumsuz etkilemeye devam ediyor. Yetkililer, yağışlar nedeniyle Batticaloa bölgesinde bir barajın sularının taşması sonucu 40 binden fazla ailenin evlerini terk etmek zorunda kaldığını söyledi.

Ülkenin orta kesimindeki Polonnaruwa’da ise 6 bin 500 kişinin evlerini terk ettiği, sellerin kuzeydeki Jaffna ve Trincomalee bölgesi ile orta kesimdeki Matale’de de etkili olduğu belirtildi.

[NTVMSNBC]

23.12.2007

Zürafalar için tehlike çanları

REUTERS - NAIROBI - ABD'li ve Kenyalı bilim insanları en az altı farklı tür zürafa olduğunu ve bunların bir kısmının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı. Vahşi Yaşamı Koruma Toplumu'ndan genetik bilimci David Brown "Bu türlerden bazılarının sayısı yüzlere düştü ve acil koruma gerekiyor" diye konuştu.

Şu anda Afrika ormanlarında sadece bir tür dolaşıyor. Bu, bazı türlerin uçurumun eşiğine geldiğini gösteriyor. Özellikle Kenya, Etiyopya ve Somali'deki zürafaların 1990'larda 27 binlerde olan sayısının 3 binlere kadar düştüğü belirtiliyor. Batı ve Orta Afrika'da 160 tane Nijerya zürafasının kaldığı söyleniyor. Brown 5.8 metre uzunluğa ve 2 bin kg ağırlığa kadar büyüyebilen tüm zürafaların tehdit altında olduğunu, son 10 yılda yüzde 30'luk azalma görüldüğünü vurguladı. Çalışma BMC Biyoloji dergisinde yayımlandı.

[Radikal]

22.12.2007

NASA: Ocak’ta Mars’a asteroid çarpabilir

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, Ocak ayı sonunda Mars gezegenine bir asteroidin çarpabileceğini bildirdi.

NASA bilimadamları, geçen Kasım’da keşfedilen asteroidin 30 Ocak’ta 75’de bir ihtimalle kızılgezegene çarpabileceğini açıkladı.

Asteroidin dünyanın yakınından da geçebileceği tahmini yapılırken, bunun dünya için bir tehlike yaratıp yaratmayacağı henüz belli değil.

NASA bilimadamlarına göre, asteroidin Mars’a çarpması halinde kızılgezegenin yüzeyinde 800 metre çapında bir krater oluşacak.

50 metre çapındaki asteroid, 1908’de Sibirya’ya çarpan gökcisimiyle aynı boyutta.

Sibirya’ya çarpan gökcismi, 15 megatonluk bir nükleer bombanın yaratacağı gücü ortaya çıkarmış ve çarpmanın etkisiyle 60 milyon ağaç yok olmuştu.

[NTVMSNBC]

21.12.2007

Japonya, kambur balina avından vazgeçti

1963’te kambur balinaların nesillerinin tükenmek üzere olması nedeniyle avlama yasağı konmuştu. Geçen ay kambur balinaların sayısının normal seviyeye ulaşması, tekrar az sayıda balinanın avlanabileceği dair karar alınmıştı.

TOKYO - Hükümet sözcüsü Nobutaka Maçimura, yaptığı açıklamada, “Japonya, kambur balina avlamayacaktır” dedi.

Balina avına karşı çıkan çevre örgütleri, avlanmanın tamamen ticari amaçlı olduğunu, balina türleriyle ilgili verilere daha “zararsız” yöntemlerle de ulaşılabileceğini savunuyordu.

Japonya Balıkçılık Kurumu yetkilileri, kambur balinaların sayısının normal seviyeye ulaştığını ve az sayıda avlanmanın, sürülere zarar vermeyeceğini öne sürüyordu.

Her biri 25-40 ton arasında değişen ağırlığa sahip olan kambur balinalar, son derece akrobatik olmaları ve birbirleriyle iletişim yetenekleriyle biliniyor.

[NTVMSNBC]

20.12.2007

'Olabilecek en büyük deprem'

İSTANBUL - Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, bölgede 'aktif tali kırıklar' bulunduğunu ve bunların 4.7-5.7 büyüklüğünde depremler üretebileceğini açıkladı. Kandilli'nin açıklamasında şu bilgiler verildi:

"Bölge genel anlamda Anadolu blokunun iç deformasyon alanıdır. Bölgede aktif tali kırıklar mevcuttur ve bu kırıklar orta büyüklükte deprem üretebilirler. Bölgedeki deprem oluş düzeni, deprem dizileri şeklindedir. Deprem dizileri, bölgede bulunan aktif fayların uzunluklarına ve miktarına bağlı olarak büyüklüğü 4.7 ile 5.7 arasında depremler üretirler. Özellikle iki senedir bölgede devam eden deprem etkinliği bu şekilde yorumlanabilir. Bugün meydana gelen deprem, bu dizinin şu ana kadar olan en büyük depremi olup, bu depremi takiben bölgede özellikle 4.5 ile 4.7 büyüklüğüne varabilecek artçı depremler beklenmelidir."

Işıkara: Münferit bir deprem
Türk Kızılayı Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara da, bölgenin büyük bir fay zonuyla hiçbir ilişkisi bulunmadığını söyledi. Ankara'nın güneydoğusunda sabit faylar olduğunu ve herhangi bir tetikeme durumunun söz konusu olamayacağını söyleyen Işıkara, "O, oraya münferit bir depremdi. Bitmiştir. Artçı şoklar, belli bir süre devam eder. En büyüğü de ana şoktan 1 derece aşağısı, yani 4.7 civarında bir deprem olabilir" dedi.

Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erçin Kasapoğlu da, "Ankara'da büyük bir deprem riski söz konusu
değildir" dedi. Kasapoğlu, Ankara'nın, 50 kilometrelik uzaklıklar içinde oluşacak küçük depremlerin ve 70-100 kilometrelik uzaklıklar içinde oluşacak büyük depremlerin etkileri altında kalan bir kent olarak tanımlanabileceğini kaydetti. Kasapoğlu "Son yıllarda artan plansız-programsız, çarpık ve kalitesiz yapılaşma nedeniyle depremle ilgili riskler giderek artmaktadır" uyarısında bulundu. (aa, Radikal)

19.12.2007

Küresel ısınma dünyanın kilerini boşaltıyor

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu FAO, küresel ısınma nedeniyle dünya gıda stokunun hızla azaldığını ve yakın gelecekte özellikle gelişmekte olan ülkelerin ciddi bir sıkıntıyla karşılacağını açıkladı.

İSTANBUL - International Herald Tribune gazetesinde yer alan değerlendirmeye göre, dünyanın yiyecek stokunun bu kadar hızlı ve etkili düşüşü öngörülemedi. Aynı değerlendirmeye göre gıda fiyatları da tarihi seviyelere yükseliyor.

FAO Başkanı Jacques Diouf, gelişmekte olan ülkelerde gıda bulma sıkıntısının birçok insanın hayatı için ciddi bir risk oluşturacağını söylüyor.

GIDA FİYAT ENDEKSİ BİR YILDA 4 KAT YÜKSELDİ
FAO, 2006 yılında yüzde 9 artan gıda fiyat endeksinin, bu yıl, küresel ısınmanın getirdiği kuraklıktan ötürü yaklaşık 4 kat arttığını ve endeksin yüzde 40’a yükseldiğini duyurdu. Buna göre, dışarıdan gıda almak zorunda olan ülkelerin ithalat gideri yüzde 25 artarak, 107 milyon doları buldu.

İklim değişikliği ve küresel ısınma dünya çapında tahıl rezervlerinde de yüzde 11’lik bir azalmaya yol açtı ve rezervler 1980’den beri ilk defa en düşük seviyeye ulaştı. Buna göre sene başında dünyanın 11 haftalık mısır stoku varken, bu süre 2007’nin son ayında 8 haftaya düştü.

TAHIL FİYATLARI PSİKOLOJİK SINIRDA
FAO Başkanı Diouf, tahıl ve yağ tohumları fiyatlarının da rekor seviyede olduğunu söyledi. Tahıl fiyatları 2006’dan bu yana 130 dolar yükselerek, yüzde 52 oranında bir artış kaydetti. Bu sayede tahıl fiyatları, kile başına 10 dolara ulaştı ki, bu da petrol fiyatının varil başına 100 dolar psikolojik sınırına ulaşmasına denk.

Diouf bu gelişmelerin, gıdada arzın talebi karşılayamamasının bir sonucu olduğunu söyledi ve bu sıkışıklığın kolay kolay giderilemeyeceğini belirtti.

KÜRESEL ISINMA VE BİYOYAKIT
Diouf’a göre denklemin arz tarafını olumsuz etkileyen iki faktör var: Küresel ısınmanın erken etkileri olan ürün verimliliğindeki düşüş ve tarım ürünlerinin insan ihtiyacını karşılamaktan çok, biyoyakıt üretimi ve hayvan beslemeye yönelik kullanılması.

Diğer yanda dünya nüfusunun artmasıyla tahıl ihtiyacının da arttığını belirten Diouf, yükselen et talebini karşılamak için tahıl stokunun hayvanları beslemeye yönelik kullanıldığını söyledi.

Diouf şimdiden kuraklık, seller ve fırtınalar gibi alışılmadık hava koşullarının Avustralya ve Ukrayna gibi ülkelerde üretimi düşürdüğünü söyledi.

KUSURSUZ FIRTINA
Dünya Gıda Programı Direktörü Josette Sheeran bu durumu, açlık çekenleri daha da zor durumda bırakan bir “kusursuz fırtına” olarak tanımladı. Sheeran, Dünya Gıda Programı’nın gıda temini maliyetinin son 5 yılda yüzde 50 arttığını ve bunun alım gücü düşük olan kişileri olumsuz etkilediğini belirtti.

İklim uzmanları ise karşılaşılan sorunun küresel ısınmanın etkileriyle doğru orantılı olarak artacağı konusunda uyarılarda bulunuyor.

Canberra’daki Commonwealth Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Merkezi Başkanı Mark Howden da bu tezi destekler nitelikte bir örnek verdi, ve Güney Avustralya’ya son yıllarda düşen yağış oranının azalması sonucu birçok çiftçinin toprağını satarak suyun daha bol olduğu Tazmanya’ya göç ettiğini söyledi.

Howden, ABD, Avustralya ve Avrupa’da küresel ısınmadan kaynaklanan etkilere uyumu kolaylaştırabilecek teknolojik, maddi ve bilimsel altyapı bulunduğunu, fakat gelişmekte olan ülkelerin bu yoksunluklarından ötürü daha kritik bir noktada durduklarını belirtti.

TÜM ÜLKELER DURUMUNU GÖZDEN GEÇİRMELİ
Bu gelişmeler ışığında FAO Başkanı Diouf, bütün ülkeleri ve uluslararası kuruluşları, geçmişteki ekonomik şartlara göre kararlaştırdıkları tarım ve yardım politikalarını gözden geçirmeye davet ediyor. Örneğin artan maliyetler yüzünden fakir ülkelere yiyecek gönderilmesindense, söz konusu ülkelerdeki çiftçilere yerel bazda destek verilmesi FAO’nun yeni önerilerinden biri.

Gıda fiyatlarındaki artış yüzünden şimdiden Senegal, Fas ve Moritanya gibi ülkelerde siyasi gerilimlerin yaşandığını söyleyen Diouf, FAO’nun fakir ülkelere iklim değişikliğine uyum sağlayabilmeleri için destek inisiyatifi başlatacağını açıkladı.

[NTVMSNBC]

18.12.2007

Uzayda Kara Delik Dehşeti


Astronomlar, ilk kez dev bir karadelikten parçacıkların şiddetli bir biçimde püskürmesini ve yolu üzerinde bulunan komşu galaksiye bunların çarpışını görüntüledi.

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesinin (NASA) yayınladığı açıklamaya göre, araştırmayı yürüten Cambridge'deki Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezinden Dan Evans, daha önce de galaksilerin birbirleriyle çarpıştıklarını veya karadeliklerin püskürmesini gözlemlediklerini, ancak ilk kez bir gökcisminin bir başka galaksiye böylesine saldırdığını tespit ettiklerini söyledi.

Bu olayın, "saldırıya uğrayan" galaksideki gezegenlerin atmosferlerine ciddi biçimde zarar vermiş olabileceğini belirten Amerikalı gökbilimci, "Bu püskürme, ışın parçacıklarının çarptığı daha küçük galakside her türlü soruna neden olabilir" diye konuştu.Karadeliklerden yayılan bu püskürmenin, ışık hızına yakın bir hızla fışkıran bu parçacıkların hızına bağlı olarak, yüksek düzeyde radyasyon ürettiğini belirten araştırmacılar, bunun püskürmenin güzergahı üzerinde bulunan gezegenlerin atmosferinde, örneğin koruyucu ozon tabakasında önemli hasara neden olabileceğini düşünüyor.

NASA'nın Chandra röntgen gözlemevi, Hubble, Spitzer ve Very Large Array uzay teleskopları ve Merlin radyo teleskobu ile yapılan araştırma, birbirinin etrafında yörüngede bulunan iki galaksinin bulunduğu 3C321 sisteminde gözlendi. Bulgular, Astrophysical Journal dergisinde yayımlanacak.
[Milliyet]

Hollanda'nın İklim Değişikliği Mücadelesi

Küresel ısınma ile mücadelede önlem almak kadar, artık kaçınılmaz olan iklim değişikliklerine hazırlanmak yani adaptasyon mekanizmaları geliştirmek de çok önemli. İşte Hollanda’nın bu amaçla yürürlüğe soktuğu çalışmaları.

Alçak rakımlı bir ülke olan Hollanda’nın topraklarının dörte biri deniz seviyesinin altında. Bu nedenle deniz, kıyı bölgeleri için sürekli bir tehdit kaynağı. Küresel ısınma bu tehdidi daha da ciddi kılıyor. Çünkü küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri sonucu önümüzdeki yüzyılda Hollanda kıyılarında deniz seviyesinin 85 cm yükselmesi bekleniyor.

Ülkedeki üç büyük nehrin taşması ve büyük sel felaketlerin meydana gelmesi de olası. Son yapılan anketler de, Hollandalıların seli terör saldırılarından daha büyük tehdit gördüğünü ortaya koyuyor.

Bu durum Hollanda hükümetini yeni önlemler almaya itiyor. Bu önlemlerden birisi de kıyı bölgelerini korumak için Kuzey Denizi’nde yapay adalar oluşturulması. Hatta Hollanda’nın simgesi olan lale şeklinde bir ada yapılması gündemde.

Hollanda Parlamentosu, projeyi araştırması için bir komisyona yetki verdi. Parlamentoda projeye destek sağlamak için yürütülen çalışmaların öncülüğünü yapan Hıristiyan Demokrat politikacı Joop Atsma, lale adanın ülkenin tanıtımı da katkı sağlayacağını söylüyor.

TARIM SEKTÖRÜ İÇİN ACİL ÇÖZÜM İSTENİYOR
Hollandalıların acilen yeni topraklara da ihtiyacı var. Bir kilometrekarede 485 kişinin yaşadığı ülkede arazi fiyatları hızla yükseliyor. Bu durum tarım sektörüne de zarar veriyor.

En fazla tarım ürünü ihraç eden üçüncü ülke olan Hollanda’nın bu konumunu kaybetmesinden korkuluyor. Hollandalı yetkililer, lale adada oluşturulacak tarım alanlarının bu soruna da iyi bir çözüm olacağı görüşünde.

KUZEY DENİZİ’NDE EKOLOJİK BOZULMA UYARISI
Ama çevrecilerin bazı uyarıları var; çünkü Kuzey Denizi, istediğinizi kolayca inşa edebileceğiniz bir çöl değil. Kuzey Denizi ekolojik açıdan çok zengin; hatta dünyanın en bereketli sularından birisi. Eğer bu bölgeye bir ada inşa edilirse deniz canlıları, göçmen kuşlar ve ekolojik sistem zarar görür.

Projenin maliyeti de bir başka eleştiri konusu. Joop Atsma ise projenin getirisinin götürüsünden fazla olduğunu savunuyor.

SUYLA MÜCADELE İHRAÇ EDİLİYOR
Hollanda’nın su baskınları ve denizle mücadelesi çok eskiye dayanıyor. 1300’lü yıllarda alçak kesimlerdeki suların tahliyesi için yel değirmenlerinden yararlanılmıştı. 1953’te meydana gelen sellerde yaklaşık 2 bin kişi ölünce dünyanın en büyük inşaat projelerinden biri çerçevesinde dev dalgakıranlar, kanallar ve setler inşa edilmişti.

Artık Hollanda bu teknolojiyi ihraç etmeye başladı. Örneğin Dubai’deki palmiye şeklindeki ada Hollandalı mühendislerin imzasını taşıyor. ABD’li yetkililer de 2005’teki Katrina tayfununun ardından New Orleans’taki suların tahliyesi için Hollandalı uzmanların yardımına başvurdu.
[NTVMSNBC]

The Guardian : "Bali, Kyoto'dan da Kötü"

Guardian yazarlarından George Monbiot, Bali’de düzenelen BM İklim Konferansı’nda varılan uzlaşmayı “Avrupa’nın ABD’yi bir kez daha kandırması” olarak değerlendirdi ve “Aslında ‘Bali, Kyoto’dan bile daha kötü” diye yazdı.

Hafta sonu Bali’de yoğun pazarlıklar ardından geçici uzlaşmayla sonuçlanan iklim değişikliğiyle mücadelede yol haritası, ümit verici yorumlanmadı. Guardian yazarlarından George Monbiot, varılan uzlaşmayı “Avrupa’nın Amerika’yı bir kez daha kandırması” olarak değerlendirdi.

Haberin devamında, “10 yıl önce yine Aralık ayında ABD, Kyoto görüşmelerini enkaz haline getirmeyi başarmıştı” şeklinde yorumluyan Monbiot, George Bush bu konuda masum olduğunu, o sıralarda, Texas Valisi olarak, idam mahkumlarını infaz etmekle meşgul olduğunu yazdı.

Monbiot, ABD’nin iklim müzakere ekibinin başında Al Gore olduğunu ve Avrupa Birliği’nin 2010 yılına kadar sera etkisi yaratan gazların yüzde 15 oranında azaltılması için ısrar etmesine rağmen, Gore ekibinin, 2012 yılına kadar yüzde 5.2 azaltacağı kararı, anlaşmayı tamamen yok ettiğini vurguladı. “Sonunda Amerikalılar daha kötüsünü yaptı” diyor.

Bali müzakerelerinde elde edilen sonuç nedeniyle İngiliz çevre bakanı Hillary Benn’i aptal, müzakere ekibini de saf olarak niteleyen Monbiot, iklim müzakerecilerini Amerikalıların yaptıkları numaralara 10 yıl sonra yine düşmekle suçladı.

Monbiot, Bali konferansını “Daha iki yıl var ama, Bali Kyoto’dan daha kötü. Ne tarih var ne de hedefler konmuş. Bali’de belirlenen ilkeler, 10 yıl önce getirilen oyunlardan daha berbat” olarak değerlendirdi.

Çevre Bakanı Benn ve diğerlerinin, sevinç çığlıkları atıp, en azından yola çıktığını savundukları ve trenden el salladıklarını ifade eden Monbiot, ama trenin yanlış yöne gittiğinin bile farkında olmadıklarını yazdı.
[NTVMSNBC]

13.12.2007

Durdurulamaz Küresel Isınma: Her 1,500 Yılda Bir" – Karşıt Bakış Açısı

Harvard Crimson, Nobel ödüllü Al Gore’yi azarlayan şok edici bir başmakale yayınladıktan bir hafta sonra, Stanford Üniversitesi “Küresel Isınma Bir Efsane (Uydurma) mi?” başlıklı bir yemek düzenledi. Stanford’un misafir konuşmacısı dünyaca ünlü küresel ısınma kuşkucusu S. Frederick Singer idi, eski uzay mühendisi ve hükümet bilim danışmanı.

Princeton Üniversitesi’nde Fizik bölümünde PhD ünvanı olan Singer uzay gelişmelerinde Başkan Eisenhower’un danışmadı idi, Virginia Üniversitesi’nde Çevre Bilimleri profesörü idi ve ‘Durdurulamaz Küresel Isınma: Her 1,500 Yılda Bir’in ortak – yazarıdır. Bu New York Times’ın en çok satanlarından olan kitapta, yazarlar Singer ve Avery küresel sıcaklıkların çoğunlukla veya tamamen doğal döngü nedeniyle yükselmekte olduğu kavramını sunuyor. Kayıtlı tarihin ikibinyılından alınan tarihi verileri doğal fiziksel kayıtlarla birlikte kullanarak, 1,500 yıllık doğal güneş lekesi manyetik dalgaları döngüsünün her zaman dünyanın iklimini kontrol ettiğini ve şu andaki ısınma eğilimindeki itici güç olduğunu savunuyorlar. İnsanın yarattığı karbon dioksitin dünyanın iklimi üzerinde çok az etkisi var.

1,500 yıllık döngünün 1980’nin başlangıcında keşfedildiğinden bu yana, bu ısınmanın genel karakteristikleri şunlarda yapılan ölçümler ile onaylandı: ağaç halkaları (canlı, korunmuş ve fosilleşmiş), polen, mercan, buzullar, sondaj delikleri, dikitler, ağaç hatları ve deniz sedimentleri. En son döngüler, döngünün soğuk kısmı sırasında göçlere zorlanma, açlık ve hastalık ve döngünün sıcak kısmında nüfus artışı, tarım alanlarının genişlemesi, daha çok ekin çeşidi ve ekstra binalar ile insan tarihinde kaydedildi.

1,500 yıllık döngünün nedenleri çok iyi anlaşılmadı, bu döngülerden 600’ü son milyon yılda saptandı. Bu, yazarların son 150 yılda döngünün sıcak aşamasına girdiğimizi kabul etmelerini sağlıyor. Bu, ayrıca eğer tipik sıcaklık aşaması yüksekliğine giriyorsak bir veya iki derece daha sıcak olabileceğini öne sürüyor.

Döngünün sıcak aşaması soğuk aşamasından tipik olarak daha düzenli olmasına rağmen, muntazaman zirveye erişip sonra düşmüyor, sıcak aşamanın başlangıcında aniden yükseliyor, sonra yüzlerce yıl oldukça düzensiz (ama tutarlı şekilde daha yüksek) sıcaklıklar takip ediyor.

Singer şu anda Dünya’nın deneyimlemekte olduğu ısınmanın tehlikeli olmadığını ve insanların bunu değiştiremeyeceğini açıkladı. Singer, Al Gore gibi küresel ısınma aktivistlerinin problemi dikkat çekmek için kullandığına inanıyor. Böyle aktivistlerin insanın – ürettiği sera gazlarının küresel ısınmaya katkı yaptığını göstermeye yakınlaşamadığını söyledi.

Singer dinleyicilere “eğer politikacılar gerçekten enerji kullanımını etkileyen bir değişiklik yapmak isteseler idi, benzin vergilerini artırırlardı” dedi, bu artış araba kullanımını azaltırdı. Singer bu tür vergilerin en çok düşük gelirli insanları vuracağına inanıyor. Singer rüzgar çiftliği endüstrisi gibi bir çok iş alanının küresel ısınma aldatmacasından para kazandığını iddia etti.

http://www.dailygal axy.com/my_ weblog/2007/ 11/unstoppable- glo.html

(ÇEVİRİ; Saffet)

Gizemciler e-posta grubundan alındı.

Uganda’da ebola salgını: Ölü sayısı 34

Uganda’da, “ebola” virüsünün yol açtığı salgında ölenlerin sayısı 34’e çıktı.

KAMPALA - Yerel yetkililer, dün ve bugün 4 kişinin daha salgında öldüğünü belirterek, ölenlerin sayısının 34’e çıktığını söylediler. Uganda’nın kuzeyinde 2000 yılındaki salgında da 173 kişi ölmüştü.

[NTVMSNBC]

2007 kara ısısında en sıcak yıl

2007’nin, dünyadaki kara yüzeyi ısısı açısından en sıcak yıl olduğu bildirildi.

TOKYO - Japon Meteoroloji Kurumu’nun raporunda, kara yüzeyi ısısı açısından bu yıl Ocak’la Kasım arası dönemin, Güney Amerika hariç dünyanın tüm bölgelerinde, 1880’de ölçümlerin alınmaya başlamasından beri en sıcak dönem olduğu belirtildi.

Buna göre, 2007’de ortalama küresel kara ısısı, 1971-2000 arasındaki 30 yıllık dönemin ortalama ısısının 0,67 santigrat derece üzerinde çıktı. 2005 ve 2006 yıllarında ise kara ısısı 30 yıllık ortalamanın 0,58 santigrat derece üzerinde olmuştu.

Okyanus yüzeyi ısısı ise doğu Pasifik okyanusunun Ekvator civarındaki bölgesi hariç diğer bölgelerde önceki yıllara oranla yüksek çıktı.

Kurumun raporunda, sera gazları emisyonuyla doğal iklim dalgalanmalarının ısı artışına katkıda bulunduğu kaydedildi.

Bilim adamları, sera gazları emisyonu yüzünden küresel ısının 1,8 ila 4 derece artacağını söylüyorlar.

[NTVMSNBC]

2007’de doğal afetler yüzde 20 arttı

Dünyada doğal afetlerin sayısının son bir yılda yaklaşık yüzde 20 oranında arttığı ve bu yıl 500’ün üzerine çıkarak rekor sayıya ulaştığı bildirildi.

CENEVRE - Uluslararası Kızılhaç Federasyonu’nun yıllık afet raporuna göre, afet sayısındaki artış küresel ısınmanın sonuçlarına bağlanarak, geçen yıl 2004’e oranla yüzde 70 artışla 427 doğal afet saptandı.

1997-2006 arasındaki on yıllık dönemde meydana gelen afet sayısının, 1987-96 arasındaki bir önceki on yıllık döneme göre yüzde 60 arttığı, aynı dönemler arasında ölü sayısının 600 binden 1,2 milyona ulaşarak ikiye katlandığı, bu afetlerden etkilenen yıllık ortalama insan sayısının da 230 milyondan 270 milyona yükseldiği kaydedildi.

Genellikle ayrımcılığa uğradıkları belirtilen kadınlar, azınlıklar, yaşlılar ve engellilere de dikkat çekilen raporda, bu kesimlerin doğal afetler sırasında da cezalandırıldıkları vurgulandı.

Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Federasyonu Genel Sekreteri Markku Niskala, bu insanların gözden kaçtığını ve yardım göremediklerini, bunun kabul edilemez olduğunu belirtti.

Raporu hazırlayanlardan Mohammed Mukhier, Asya’da Aralık 2004’te meydana gelen tsunami felaketinde ölen kadın sayısının erkek sayısından üç kat fazla olduğunu bildirdi ve bunun nedeninin kadınların felaket anında evde bulunmaları olduğuna dikkat çekti.

Raporda, Hindistan’daki Dalitler veya Sri Lanka’daki Tamiller gibi bazı azınlıkların, tsunami felaketinin ardından siyasi, etnik veya dini nedenlerle eşit miktarlarda yardım alamadıkları ifade edilerek, yaşlıların da hızlı hareket edememelerinden veya özellikle kentlerde yalnız bırakılmalarından dolayı felaketlerden daha fazla etkilendiklerine değinildi.

[NTVMSNBC]

Endonezya’da kuş gribinden ölüm

Endonezya’da bir kişinin daha kuş gribinden öldüğü ve ülkede bu hastalıktan hayatını kaybedenlerin sayısının 93’e yükseldiği bildirildi.

Başkent Cakarta’da kurulan kuş gribi merkezinin başkanı Runizar Roesin, batıdaki Tangerang bölgesinden 47 yaşındaki bir adamın, kuş gribi hastalığı nedeniyle bugün yaşamını yitirdiğini söyledi.

Sağlık Bakanlığından bir yetkili de adı açıklanmayan adamın evinde ördek beslediğini ve yapılan testler sonucunda hastalığın teşhis edilip hastaneye kaldırıldığını belirtti.

Endonezya’nın Tangerang bölgesinde birkaç gün önce de 28 yaşındaki bir kadın kuş gribinden ölmüştü.

[NTVMSNBC]

12.12.2007

Kuzey Buz Denizi 2012’de yok olabilir

Kuzey Buz Denizi'ndeki buzulların 2040 yılında tamamen eriyeceği öngörüsü, daha da kısaldı. Şimdi konuşulan tarih 2012.

Bu yaz hızla eriyen kuzeydeki buz tabakası, yaz sonunda, 4 yıl önceki aynı dönemde sahip olduğu alanın yarısına geriledi. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) iklim uzmanı Jay Zwally, “erime bu hızla sürerse Kuzey Buz Denizi, beklentilerden çok daha yakın bir dönemde, 2012 yazı sonunda buzdan tamamen arınmış hale gelebilir” dedi. Denizdeki buz tabakasının, kapsadığı alanın daralmasının yanı sıra rekor düzeyde inceldiği de belirlendi.

Henüz geçen yıl, kuzeydeki buz tabakasının 2040 yazı sonunda tamamen eriyeceğinin tahmin edildiği açıklanmış ve bu bile şaşkınlıkla karşılanmıştı.

Zwally, eskiden kömür madencilerinin, metan gazı sızıntısı olup olmadığını anlamak için madende kanarya bulundurduklarını ve yoğun gazda kanarya ölünce dışarı kaçtıklarını anımsatarak, “Kuzeydeki buz tabakası da küresel ısınmanın kanaryası. Bu kanarya artık öldü” görüşünü savundu.

AP haber ajansının görüştüğü NASA, Amerikan üniversiteleri ve hükümet kuruluşlarından konuyla ilgili toplam 18 bilim adamının tümü, bu yaz sonunda gelinen erime düzeyini büyük bir şaşkınlıkla karşıladıklarını söyledi. NASA'dan jeofizikçi Scott Lutchke, buzullardaki erimenin hızı değerlendirildiğinde de “yeni bir döneme girildiğinin kesin olarak söylenebileceğini” belirtti.

Grönland'daki erimenin de oldukça hızlı olduğu tespit edildi. Grönland kara parçası üzerindeki buzullar da bu yaz, yazları kaydedilen ortalama erimeden yüzde 15 daha fazla eridi. Bu oran, 2005'te kaydedilen rekor erimenin de üzerinde oldu. Grönland üzerindeki buzulların tamamen erimesi, dünya deniz seviyesinin 6,6 metre yükselmesine yol açacak. Ancak karadaki bu buzulların tamamen erimesinin onyıllar değil yüzyıllar alacağı belirtiliyor.

[NTVMSNBC]
[Hürriyet]

11.12.2007

En uzun boynuzlu keçi avlandı

Antalya'nın Akseki ilçesinde ABD'li bir avcı, 147 santimetre boynuzu olan yabankeçisini av için öldürdü

ABD'li avcı Henry Davidian (46), Antalya'nın Akseki ilçesine bağlı Kuyucak beldesindeki avlakta, 147 santimetre boynuzu olan bir yabankeçisi avladı. Rekorun 2002'de 140.5 santimetre boynuz uzunluğundaki yaban keçisini avlayan Türk avcı Ömer Boravalı'ya ait olduğunu belirten uzmanlar, avı tescil ettirmesi halinde rekorun Davidian'a geçebileceğini söyledi.

Rekor Türk avcıda
Doğa Koruma ve Milli Parklar Akseki Mühendisliği yetkilileri, 12 yaşında olduğu tahmin edilen 90 kilogram ağırlığındaki yabankeçisinin dünya rekoru sayılabilecek boynuz uzunluğuna sahip olduğunu söyledi. Daha önce 1971 yılında İran'da avladığı yabankeçisiyle dünya rekorunu elinde bulunduran ABD'li avcı Robert Richards'ın rekoru, 2002 yılında Silifke'deki Hisardağı Gedikdağı Yaban Hayatı Geliştirme sahasında 140.5 santimetre boynuz uzunluğundaki yabankeçisini avlayan Türk avcı Ömer Boravalı tarafından kırılmıştı.

'Kazanç sistemi yanlış'
Av ve Yaban Hayatı Vakfı İkinci Başkanı, Milliyet yazarı Süha Umar ise bu konuda şunları söyledi:
"Yapılan avcılık yasa ve düzenlemelere bakıldığında doğru gibi gözükmekte. Ancak Çevre ve Orman Bakanlığı'nın 'durumu ne olursa olsun av hayvanlarının yerli ve yabancı kişilere para karşılığı öldürtülerek bundan kazanç elde edilmesi' anlayışı yanlış. Bu anlayış, çok değerli yaban hayatı türlerinin yok olmasına yol açacaktır."

[Milliyet]

Antartika'da 700'ün üzerinde yeni canlı türü keşfedildi

Antarktika'da 700'ün üzerinde yeni canlı türünün keşfedildiği bildirildi. TÜBİTAK'ın yayımladığı Bilim ve Teknik dergisinin Aralık sayısında, İngiltere'deki Antarktika Araştırmaları Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmaya yer verildi.

Araştırmayla, denizsel yaşam formları bakımından geçmişte yoksul olduğu düşünülen Antarktika denizlerinde 700'ün üzerinde yeni canlı türü keşfedildi.

Aralarında çok sayıda kabuklu, deniz solucanı, etçil sünger bulunan canlıların bölgedeki okyanus yaşamının evrimine ışık tutması bekleniyor. Bölgenin, sanılanın aksine dinamik ve biyolojik olarak son derece zengin bir yapıya sahip olduğunu kanıtlayan araştırma, Antarktika'daki deniz canlıları üzerine yapılan ilk geniş kapsamlı projenin bir ayağını oluşturuyor.

Araştırma, Antarktika'yı çevreleyen suların derin bölgelerinde yaşayan canlılara ilişkin bilgi açığını kapatmayı hedefliyor. Proje kapsamında, Antarktika'daki Weddell Denizi'ne 2002 ve 2005 yıllarında düzenlenen gezilerde 774 metre ile 6 bin 348 metre arasındaki derinliklerden ve birbirinden oldukça farklı ortamlardan on binlerce örnek toplandı ve bunların 700'ünün yeni türler olduğu saptandı.

[BİRGÜN]

Güney Kore'de petrol faciası

Güney Kore'de başkent Seul'un batısındaki Mallipo kıyıları açıklarında, önceki gün meydana gelen tanker kazasında 146 bin ton hampetrol denize yayıldı. Yerel kaynakların bildirdiğine göre, küçük bir tekneyle çarpışan Hong Kong bandralı dev bir tankerden denize sızan ve kıyıya ulaşan hampetrol büyük bir çevre kirliliğine yol açtı.

Aynı bölgede 1995'te meydana gelen bir tanker kazasında da denize yayılan büyük miktarda petrol büyük bir çevre felaketine yol açmıştı.

[BİRGÜN]

Penguenler yok olabilir

Güney kutbunda yaşayan penguen türlerinin küresel ısınma yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bildirildi.

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) tarafından Endonezya’nın Bali adasında yapılan açıklamada, Antarktika’da başlıca dört penguen türünün yaşadığı, iklimin ısınması yüzünden bu hayvanların neslinin tükenme riskinin ortaya çıktığı belirtildi.

Vakıf yetkilisi Anna Reynolds, dört tür arasındaki "Adelie" penguenlerinin nüfusunun şimdiden yüzde 65 azaldığına işaret etti.

Dünyadaki ısınmanın, Antarktika’da diğer bölgelerden beş kat fazla olduğunu hatırlatan WWF yetkilisi, buzulların azalıp incelmesi sonucu "imparator" penguenlerinin sayısının da yarı yarıya azaldığını vurguladı. WWF’nin raporuna göre, diğer penguen türlerinin sayısı da yüzde 30 ila 60 arasında azaldı.

[Milliyet]

10.12.2007

Yeni iklim raporundan çarpıcı gerçekler

İklim değişikliğinin, su ve yiyecek kıtlığını ağırlaştırarak ve çevre sorunlarından kaynaklanan yeni göçlere neden olarak dünya çapında gerginlik ve çatışmaları artırabileceği belirtildi.

Endonezya’nın Bali adasında süren BM İklim Değişikliği Konferansı’nda, Almanya’nın Küresel Değişim Danışma Konseyi tarafından hazırlanan raporun sonuçları açıklandı.

Alman ve İsviçreli akademisyenlerin hazırladığı raporda potansiyel çatışma alanları olarak şu bölgelere dikkat çekildi:

Afrika Sahil bölgesi: Somali ve Sudan’daki çatışmalarla zaten büyük sıkıntı içine giren Afrika’nın doğu sahillerinde iklim değişikliğinin su kıtlığı, kuraklık ve tahıl hasadının düşmesine neden olması bunun da bölgedeki toplumsal krizleri ağırlaştırması bekleniyor.

Hint altkıtası: Buzullardaki azalma hayati su kaynaklarını tehlikeye sokarken, muson yağmurlarındaki artış tarıma zarar verebilir ve deniz suyu seviyesindeki yükseliş Bangladeş’in kıyı kesimlerindeki milyonlarca kişiyi tehdit altına sokabilir. Göç dalgaları ve açlık Bangladeş ve Pakistan’daki yönetimleri daha da istikrarsızlaştırabilir.

Çin: Sıcak dalgaları, kuraklıklar ve deniz suyu seviyesindeki yükselmeler mevcut çevre sorunlarını artıracak ve zaten ağır baskılar altındaki merkezi hükümet için yeni büyük sorunlar doğuracak.

Karayipler ve Orta Amerika: Büyük kasırgalardaki artış, ada devletlerindeki hükümetlerin mücadele imkanlarını aşan felaketlere neden olabilir ve Orta Amerika ülkelerini fakirleştirebilir.
[NTVMSNBC]

Güney Pasifikte 7.6'lık Deprem

Güney Pasifik'te 7.6 büyüklüğünde bir deprem olduğu bildirildi. Deprem geniş bir alanda sarsıntısını hissettirdi.

Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi ve Yeni Zelanda Jeoloji Kurumu GNS, merkez üssü Yeni Zelanda ile Tongo arasında, Yeni Zelanda'nın Kermadec Adaları'ndaki Raoul Adası'nın 350 kilometre kuzeyi olan depremin, yerin 188 kilometre altında meydana geldiğini açıkladı. Hawaii'deki Pasifik Tsunami Uyarı Merkezi, sarsıntının incelendiğini, ancak yerin çok altında meydana gelen depremlerin tsunami oluşturduğuna ilişkin gösterge olmadığını bildirdi.

Bu sabah meydana gelen depremin Yeni Zelanda'nın Kuzey Adası'nın doğu kıyılarında hissedildiği, ancak hasar ya da kayıplara yol açmadığı kaydedildi.

[Haber 7]

7.12.2007

Amazon ormanlarında tehlike çanları

Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF), iklim değişikliği ve ormanların tahrip edilmesinin Amazonlar'daki yağmur ormanlarını daha önce düşünülenden daha kısa sürede tüketeceğini açıkladı.
WWF'nin Bali'deki İklim Değişikliği Konferansı'nda sunmaya hazırlandığı rapordaki yeni bulgulara göre, Amazon ormanları 2030'a kadar ya tamamen yok olacak, ya da ciddi şekilde zarar görecek.

WWF'nin tahmini tarım arazisi açmak için ormanların tahrip edilmesi, yangın, kuraklık ve kerestecilik gibi faaliyetlerin günümüzdeki düzeylerinde devam etmesine dayanıyor.
Rapora göre, iklim değişikliğiyle yağışların azalmasıyla birlikte de kuraklık faktörünün daha yıkıcı olacağı kaydediliyor.

Yağmur ormanlarının tahrip olmasıyla, büyük miktarlarda karbon dioksitin atmosfere salınabileceği ve bunun sıcaklık artışını hızlandırabileceği de rapordaki tahminler arasında.
WWF'nin raporuna göre bu duruma ek olarak da çok büyük bir su kaynağı olan Amazon nehrinin etkilenmesiyle, büyük okyanus akıntıları da değişebilir.

WWF ayrıca Amazon dünyanın iklimi açısından arz ettiği önemin yadsınamayacağını belirtiyor.
Örgüt ormansızlaşma ve küresel ısınmayla birlikte bölgenin geleceğinin bıçak sırtında olduğunu da kaydediyor.

6.12.2007

ABD'de sel 5 can aldı

ABD'nin kuzeybatı bölgesini geçen hafta sonundan beri etkisi altına alan fırtına ve yağışlı havanın yol açtığı sel nedeniyle Oregon ve Washington eyaletlerinde toplam 5 kişinin öldüğü ve olağanüstü hal ilan edildiği belirtildi. Bölgeye çok sayıda yardım ekibinin gönderildiğini kaydeden yetkililer, sel nedeniyle bölgede toprak kaymalarının meydana geldiğini ve hızı saatte 145 kilometreyi bulan rüzgârın ağaçları köklerinden söktüğünü kaydetti.

Karabük’te hava kirliliği tehlike sınırını aştı

Karabük’te hava kirliliğinin tehlike sınırını aşması üzerine, belediye hoparlöründen kalp ve astım hastası olanlarla yaşlı ve çocukların sokağa çıkmamaları uyarısı yapılıyor.

KARABÜK - Karabük Çevre ve Orman Müdürü Ahmet Işık, kükürtdioksit içeren gazların alçalarak dağılmaması durumunun kentte şiddetli yaşandığını, fabrika bacaları ve kaloriferler ile araçların egzozlarından çıkan gazların da hava tabakası içinde birikerek kirliliğe yol açtığını söyledi.

Kentin, dağlar arasındaki konumunun kirliliğin yüksek oranda hissedilmesine neden olduğunu belirten Işık, şunları kaydetti:“

Son zamanlarda yağışın olmaması hava kirliliğini artırdı. Yaptığımız ölçümlerde kükürtdioksit oranının tehlike sınırını aşması nedeniyle sanayi kuruluşları yetkililerine ve vatandaşlara uyarılarda bulunuyoruz. Özel ve kamu kurumlarındaki yakıt tüketiminin düşürülmesini istedik. Hava kalitesi tekrar normal değerlerine dönünceye kadar kalp ve solunum hastalığı olan kişiler ile yaşlılar ve çocukların evlerinde kalmalarında yarar vardır.”

Belediye hoparlöründen yapılan uyarının ardından, bazı vatandaşların yüzlerini bez maskelerle örterek kirlilikten etkilenmemeye çalıştığı görüldü.

Kentte artan hava kirliliği nedeniyle İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ekipleri, Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları AŞ’nin yanı sıra haddehaneler ve diğer sanayi kuruluşlarından üretimlerini azaltmalarını, site ve apartman yöneticilerinden de kaloriferlere yükleme yapılmamasını istedi.

[NTVMSNBC]

Risk altındaki Rizelileri kurtarma projesi

Rize’de intiharların artması üzerine yoksulluk, şiddet, tutukluluk, sakatlık, yalnızlık gibi ‘sosyal risk’ altındaki ailelerin belirlenmesi kararı alındı. Şehirde öğretmenlerin, köylerde imamların yapacağı anket sonucu, ailelere yardım yapılacak.
RİZE - Rize Sosyal Hizmetler Müdür Yardımcısı Zeki Karataş, geçen yıl kentte yaşanan 4 intihar, 152 intihar girişiminin araştırılması amacıyla Başkent Üniversitesi ile bir çalışma başlattıklarını açıkladı. Karataş, bir süre önce başlattıkları araştırmada Rize’de bazı sosyal riskler saptandığını, bunun üzerine araştırmanın genişleterek Rize’de Sosyal Risk Altında Olanlarla İlgili Hizmet Sunum Sisteminin Geliştirilmesi Projesi’ne dönüştürüldüğünü anlattı.
Proje kapsamında il genelinde nüfusa orantılı olarak rastgele seçilecek mahalle ve köylerde toplam 3 bin 600 haneye yönelik anket düzenleneceğini anlatan Karataş, yapılacak çalışmayla ilgili şu bilgileri verdi:
“Ankette hane halkının karşı karşıya kaldığı sosyal riskler, bunlarla başa çıkmada verilen kamu hizmetlerinden bilgi sahibi olunup olunmaması, bu hizmetlerin kullanılıp kullanılmadığı gibi sorulara cevap aranacak. Kısa bir süre içinde başlamayı düşündüğümüz anketi mahallelerde öğretmenler, köylerde ise imamlar aracılığıyla yapmayı planlıyoruz. Bu görüşmelerden elde edilecek veriler daha sonra Başkent Üniversitesi görevlilerince bilimsel açıdan değerlendirilecek.”
devamı [NTVMSNBC]

4.12.2007

Antalya'da Yoğun/Şiddetli Sağanak

[Gün İçinde Güncellenerek Yayımlanacaktır]

Dün geceden bu yana devam eden ve bu sabahtan itibaren şiddetini arttıran sağanak yağmur hayatı olumsuz etkilemeye başladı. Kent içindeki ve çevredeki yollar sular altında kaldı, elektrikler yok.

09:00 - Kemal Mete / ANTALYA

Kemer İlçesinde Su Taşkını
Idyros Deresinde meydana gelen taşkından dolayı ilçe kamu binalarının, otellerin ve villaların olduğu yerlerde su baskınları olduğu görüldü. Kent genelinde elektrik kesintileri yaşanıyor. Çoğu kamu kurumu da su baskınından nasibini aldı.

Güncelleme : 10:45

Büyük Birader cepte

İsviçre'nin Zürih şehrinde kameralı cep telefonlarının bluetooth bağlantısı üstünden şehrin mevcut güvenlik sistemiyle iletişim kurduğu bir yapı üstünde çalışılıyor. Facet adı verilen sistemde herhangi
bir olay anında vatandaşların cep telefonlarından alınan kamera görüntüleri, kurulu güvenlik kameralarından gelenlerle birleştirilecek. Bunun için kullanıcıların cep telefonuna ücretsiz olarak dağıtılacak bir
java uygulaması yüklemesi gerekiyor.

[Radikal]

WWF: 2007 afetler yılı oldu

Dünya Doğayı Koruma Vakfı WWF, 2007 yılının büyük doğal afetlerin meydana geldiği bir yıl olduğunu açıkladı.

Vakıf, Endonezya’nın Bali adasında başlayan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı dolayısıyla yayınladığı raporda, 16 Eylül 2007’de Antartika’da 2,61 milyon kilometrekare buzulun yok olduğuna ve bu rekor erimenin de 2005’ten beri kaydedilen en büyük erime olduğuna dikkat çekildi.

Raporda, buzulların hızla erimesinin, “kıyı kentlerinin sular altında kalması veya kutup ayıları gibi bazı canlı türlerinin yok olması gibi önemli etkileri olacağı” da vurgulandı.

Vakfın raporunda, devam eden kuraklığa da dikkat çekildi ve orman yangınlarının milyonlarca ton karbonun atmosfere yayılmasına neden olduğu hatırlatıldı.

Raporda ayrıca bu yıl dünya genelinde etkili olan sellere de dikkat çekildi.

Dünya Doğayı Koruma Vakfı bu durumun önlenmesi için, zengin ülkelerin sera etkisi yaratan gazlarının salımını 2020’ye kadar yüzde 30 oranında azaltacakları konusunda taahhütte bulunarak ciddiyetlerini göstermeleri gerektiğini kaydetti.
[NTVMSNBC]

3.12.2007

BM İklim Değişikliği Konferansı başladı

Bir yıl süren yoğun iklim diplomasisi ve BM raporlarından sonra 10 bin delege bu konferansta, sera etkisi yapan gazların salımını azaltmak amacıyla 2009’a kadar geniş kapsamlı bir BM anlaşması için müzakerelerin başlatılmasına çalışacak.

BALİ - BM İklim Değişikliği Konferansı, Endonezya’nın Bali adasında başladı. Yaklaşık 190 ülke, Bali’deki konferansta, en çok fakirleri etkileyecek kuraklıkların, sıcak hava dalgalarının ve yükselen deniz seviyelerinin önüne geçmek amacıyla 2009’a kadar iklim değişikliğiyle mücadele için yeni bir küresel anlaşma sağlamaya çalışacak.

Endonezya Çevre Bakanı Rachmat Witoelar, 14 Aralık’a kadar sürecek konferansın açılışında delegelere hitaben yaptığı konuşmada, “Dünya çok yakından izliyor. İklim değişikliğinin ne olduğu belli ve hızı artıyor. İklim değişikliğinin en ağır etkileri fakir uluslar tarafından hissedilecek kadar aşikar” dedi.

Bir yıl süren yoğun iklim diplomasisi ve iklim değişikliğinin riskleriyle ilgili BM raporlarından sonra 10 bin delege bu konferansta, sera etkisi yapan gazların salımını azaltmak amacıyla 2009’a kadar geniş kapsamlı bir BM anlaşması için müzakerelerin başlatılmasına çalışacak.

Yeni bir anlaşma, 36 sanayileşmiş ülkeden 2008-2012’ye kadar sera etkisi yapan gaz emisyonlarını 1990 seviyelerinin, yüzde 5’in altına indirmesini isteyen Kyoto Protokolü’nün daha da genişletilmesi anlamına geliyor.

ABD Başkanı George Bush, ülkesinin ekonomisine zarar vereceğini söyleyerek 2001’de Kyoto Protokolü’nü imzalamayı reddetmişti. Ancak Bush, 2009’a kadar sağlanacak yeni bir küresel anlaşmaya katkıda bulunabileceklerini belirtmişti.

Dünyayı kirletenlerin başında gelen ve dünya nüfusunun üçte birini oluşturan Çin ve Hindistan, Kyoto tarafından belirlenen hedefleri kabul etmenin kendileri için adil olmayacağını savunuyor.

[NTVMSNBC]

Bir zamanlar Venüs, Dünya gibiydi


Oxford Üniversitesi bilimadamları bugün Nature dergisinde yayınladıkları makalede, Venüs’ün bir zamanlar Dünya gibi yaşanır bir yer olduğuna dair kanıtlar elde ettiklerini açıkladılar.

Bir Avrupa uzay aracından elde edilen bilgilere göre, Venüs gezegeni, Dünya’ya şimdiye kadar tahmin edilenden daha çok benziyor. Gezegenin milyonlarca yıl önce atmosfer ve yaşama elverişlilik açısından Dünya’nın bugünkü hali gözönünde bulundurulduğunda neredeyse “ikizi” olduğu söyleniyor. Fakat sera etkisi, atmosferik erozyon, solar radyasyon ve gezegen rotasyonunun yavaş olması sonucu Venüs’ün Dünya’dan daha farklı bir gelişim izlediği söyleniyor.

Bugün Venüs’te su bulunmuyor, ve sıcaklık kurşunu eritecek kadar yüksek. Gezegende sık sık tayfun şiddetinde rüzgarlara ve şimşeklere rastlanıyor.

Oxford Üniversitesi Fizik Bölümü’nden Prof. Fred Taylor, ulaştıkları yeni bilgilerin VIRTIS adlı bir spektrometre tarafından sağlandığını söyledi.

VIRTIS’ten gelen fotoğraflar, Venüs’ün ekvatoru yakınlarındaki hava akımının şiddetli, kutuplara doğru da yumuşak olduğunu gösteriyor. Gezegen yüzeyinden 50-55 km yükseklikte de bulut oluşumları gözleniyor.

Nature dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, bilimadamları Venüs gezegeninde şimşek çaktığına dair ilk kesin bulgulara da ulaştı.
[NTVMSNBC]

2.12.2007

İnternetten arınma kampı

Evlerin yüzde 90'ının yüksek hızlı internete bağlı olduğu Güney Kore'de artan internet bağımlılığı devlet tarafından kabul edilmiş ve 100 hastane ve 140 başvuru merkezinde tedavi edilmeye çalışılan bir hastalık türü. Her sene internete bağlı kalabilmek için artan sayıda genç okulu bırakıyor. Hiç kalkmadan oyun oynamaktan ölenler de bu ülkeye mahsus. 2.4 milyon insanı bu hastalığın pençesinde olan ülke mücadele için dünyanın ilk doğa kampını açtı. Ücretsiz kampta çocuk ve gençlere doğayla haşır neşir olarak interneti unutma eğitimi veriliyor. Kamp süresince bilgisayar yasak, cep telefonunaysa günde bir saat izin veriliyor.

[Radikal]

Asya ulusları "benzeri görülmemiş" bir su kriziyle yüzleşecek

SİNGAPUR - Asya Gelişim Bankası yayımlandığı raporda, Asya'daki gelişmekte olan ülkelerin su kaynaklarının kötü yönetimi nedeniyle on yıl içersinde "benzeri görülmemiş" bir su kriziyle yüzleşebileceğini bildirdi.

Su kaynakları üzerindeki iklim değişiminin, hızlı endüstrileşmenin ve nüfus artışının etkileri, her yıl milyarlarca dolara malolacak sosyal ve sağlık sorunlarına yol açabileceği açıklandı.

Ajit Biswas raporda şöyle yazdı: "Eğer mevcut yetersiz yönelimler devam ederse, on veya yirmi yıl içinde, gelişmekte olan Asya ülkerinin insan tarihinde benzeri görülmemiş su kalite yöntemindeki bir kriz ile yüzleşeceği ve başa çıkmak zorunda olacağı olasıdır."

[Reuters]

1.12.2007

Avrupa ormanları, küresel ısınmayla savaşıyor

Avrupa Birliği sınırları içindeki ormanlık alanların şaşırtıcı biçimde hızla genişlediği ve bu gelişmenin, AB’nin küresel ısınmayla mücadele amaçları açısından son derece yararlı sonuçları olduğu kaydedildi.

OSLO - Araştırmacılar, 1990’dan 2005’e kadar AB’nin batısındaki ülkelerde ormanlık alanlardaki büyümenin yüzde 10 oranında olduğu, doğudaki ülkelerde ise bu oranın yüzde 15’i bulduğunu bildirdi.

Ormanlık alanların genişlemesinin nedenleri arasında, daha iyi koruma çalışmaları yapılması, kentlere göç, verimliliğin artırıldığı çiftliklerde daha az tarım alanına ihtiyaç duyulması olduğu belirtildi.

Helsinki Üniversitesinde yapılan araştırmayı yöneten Pekka Kauppi, Avrupa’daki ormanların son 15 yılda çok fazla karbondioksit gazını “yakaladığını” belirterek, araştırma sonucunda elde edilen verilerin kendilerini şaşırttığını söyledi.

İngiliz “Energy Policy” (Enerji Politikası) dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, 27 AB ülkesinde genişleyen ormanlar, 1990-2005 yılları arasında 126 milyon ton karbondioksit emerek, AB’den atmosfere salınan toplam miktarın yüzde 11’ini temizledi.

Kyoto anlaşmasına göre AB ülkelerinin, ürettikleri zararlı gazları 2020’ye kadar 1990’daki seviyenin yüzde 20 oranında altına indirmesi gerekiyor. Araştırmacılar, bu zorlu hedefe ulaşılması için zamanın giderek azaldığını vurguluyor.

Uzmanlar, Avrupa ülkelerinin, zararlı gazların azaltılması çalışmalarının yanı sıra “tarım ve orman politikalarına odaklanmaları ve atıklar konusunda çalışmalar yapmaları gerektiğinin” altını çizdi.

Araştırma, ormanların 1990’dan beri büyümesinin, AB ülkelerinde yenilenebilir enerjinin teşvik edilmesi yolundaki çalışmalar sonucunda elde edilen kazanımlardan çok daha fazla “fayda” sağladığı belirtildi.

[NTVMSNBC]
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...