31.10.2007

Marmara Denizi'ndeki beyaz madde için uyarı

İzmit Körfezi'nde deniz yüzeyini kaplayan beyaz madde tedirginlik yaratıyor. TÜBİTAK tarafından bir çeşit tek hücreli bitkisel organizma olarak tanımlanan maddenin toplu balık ölümlerine neden olabileceği bildirildi.

Marmara Denizi'nin çeşitli noktalarında yaklaşık 10 günden beri görülen beyaz maddede artış görülüyor.

Özellikle İzmit açıklarını kaplayan maddeyle ilgili Çevre ve Tarım İl Müdürlüğü ekipleri ile TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nden gelen ekiplerin çalışmaları devam ediyor.

Maddeden alınan numuneler üzerinde incelemeler sürerken TÜBİTAK'tan yapılan yazılı açıklamada maddenin bir çeşit tek hücreli bitkisel organizma olabileceği bildirildi.

Açıklamada bu durumun deniz canlıları için tehlike yarattığına değinilerek, toplu balık ölümleri görülebileceği vurgulandı.

[Milliyet]

Aradaki 350 bin farkı bulun

Antalya'nın en gür ormanlarına sahip Belek'te otel ve golf sahaları için yüzbinlerce ağaç kesildi. Anayasa Mahkemesi kararına rağmen 'muhafaza ormanı'nda inşaatlar tam gaz...



ANTALYA - 30 yılda ağaçlandırılan Belek Ormanları'nın nasıl yok edildiği, iki yıl arayla çekilen fotoğraflarla sergilendi. Golf sahaları ve oteller için en az 350 bin ağacın kesildiği belirtiliyor. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Antalya Şube Başkanı Hediye Gündüz'e göre katliamın yasal altyapısı, bölgenin 1990'dan sonra 'turizm bölgesi' ilan edilmesiyle hazırlandı.

Antalya'nın en gür ve en özel ormanlarına sahip, Serik ilçesine bağlı turistik Belek beldesinin bu özelliği, fotoğraflarda kaldı. 1960'lı yıllarda ağaçlandırılan ve 30 yılda kendine özgü sık fıstık çamlarıyla tüm dünyanın büyük ilgisini çeken Belek ormanları, 1984 yılında Turizm Bakanlığı tarafından turizme açılmak üzere planlandı. Turizm Bakanlığı'nın 1990 yılından itibaren bölgeyi 'turizm bölgesi ilan etmesiyle, 23 bin dönümlük Belek Muhafaza Ormanı'na peş peşe tahsisler yapıldı. Tahsislerin hayata geçirilmesiyle 45 otel hizmete açıldı. Otellerin yanında yedi golf sahası inşa edilen Belek'te üç golf sahası yapımı ise sürüyor.

TTKD Antalya Şube Başkanı Hediye Gündüz, bölgenin turizm bölgesi ilan edilmesiyle katliamın yasal düzeneğinin hazırlandığını öne sürdü. Gündüz, belediyelerin de yeni golf sahaları için verdiği imar izinleriyle katliamın diğer ayağını oluşturduğunu savunurken, bu bölgede beş ayrı koruma statüsü bulunduğunu hatırlattı:

"Orada 18 bin dönümde fıstık çamı, 5 bin dönümde de okaliptus ağacı bulunuyordu. 600-700 bin ağaç vardı, yaklaşık 500 binini kestiler. Halkın tepkisini çekmemek için yolun kenarında birkaç sıra ağaç bırakıldı, asıl kesim ormanın içlerinde oldu."

Gündüz'e göre Turizm ve Orman bakanlıklarının bu durumdaki vebali büyük:

"Beş koruma statüsüne rağmen Belek Ormanları'nın bulunduğu alan turizm sahası ilan ediliyor. 'Muhafaza ormanı' en değerli ormanlardan biri demektir. Turizme tahsis edilmesi zaten Anayasa'ya uygun değil. O bölgenin kıyıları caretta caretta üreme alanı. Ayrıca uluslararası kuş göç yollarının üzerinde orman içi ve yakın çevresinde de endemik bitki türü var. Tüm bunlara rağmen devlet eliyle tahrip edildi. Çevre ve Orman Bakanlığı, korumakla yükümlü olduğu alanların tahsis edilmesine ses çıkarmamakla vebal alıyor. Turizm Bakanlığı da turizm için tahsis ederek vebale ortak olmuştur. Kadriye ve Belek belediyeleri de bu alanı imara açarak, halka karşı yasal sorumluluklarını yerine getirmedi." Bölgenin sorunu sadece ağaçların yok edilmesi değil, sırada su kaynakları da var. Gündüz bu konuda şöyle konuşuyor:

"Belek Ormanları korunmadığı gibi burada çevreyi daha çok tahrip edecek golf sahaları yaratılmıştır. 100 hektarlık bir golf sahasının bir yılda tüketeceği su miktarı, yaklaşık 1 milyon metreküp olacaktır. Ayrıca golf alanlarında çimlere kullanılan ilaçlar nedeniyle akarsularda, yeraltı suyunda, denizde kirlenme meydana gelmektedir."

Gündüz'ün verdiği bilgiye göre Belek ormanlarında yapılan tahsislerin iptali için birçok dava açıldı. Antalya Barosu'nun açtığı dava sonunda, Anayasa Mahkemesi 2007 Mayıs ayında 'Orman arazileri turizm amaçlı tahsis edilmemeli' yönünde karar verdi. Ancak bu karara rağmen, yapılan tahsisler kapsamında inşaatlar tüm hızıyla devam etti. Belek Ormanları'ndaki ağaç katliamını 2005 ve 2007 yılları arasında çektiği iki ayrı fotoğrafla ortaya koyan Vila -Int Uluslararası Hava Fotoğrafçılığı Şirketi ortağı ve TEMA Antalya Şubesi üyelerinden Timur Kara ise fotoğraflarda katliamın çarpıcı şekilde görüldüğünü belirtti. Kara, "www.vila-int.com adresli sitemizde ağaç katliamının çarpıcı fotoğraflarını görmek mümkün" dedi. Bu arada orman mühendisleri bölgede eskiden 630 bin kadar ağaç olduğunu belirtirken, kesilen ağaç sayısı için "Görüntülere bakıldığında en az 350 bin ağacın kesildiği görülüyor" dedi.

Oteller: O kadar kesmedik

Bölgede otelleri bulunan Papillon Otelleri Genel Koordinatörü Erol Akın, Belek ormanlarının koruma altında olmadığını iddia ederek, "O bölgede söylendiği kadar ağaç kesildiğini de düşünmüyorum" dedi.

Gloria Serenity Otel Genel Müdürü Özgür Cinkılıç ise otel ve golf sahaları yaparken ağaç kesmek zorunda kaldıklarını söyledi. 2005 yılındaki yatırımlarıyla birlikte 8 bin 144 civarında ağaç kestiklerini belirten Özgür Cinkılıç, "Ancak kestiğimiz ağaçların belki 20 katını diktik" diye bilgi verdi.

[Radikal]

29.10.2007

Petrolün varil fiyatı 93 doları aştı

Uluslararası piyasalarda ABD hafif petrolünün varil fiyatı 93 doları aşarak yeni bir rekor kırdı.

SİNGAPUR - Asya piyasalarında Aralık teslimi ABD hafif petrolünün varil fiyatı 93,20 dolara kadar çıktıktan sonra 93,05 dolarda kapandı.

Petrol fiyatlarındaki son yükselişte ABD’nin İran’a karşı yeni yaptırımlar getirerek tutumunu sertleştirmesi, Afrika’nın en büyük petrol ihracatçısı olan Nijerya’da petrol üretilen alanlardaki şiddet eylemleri ve Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine sınır ötesi harekat düzenleme ihtimalinin devam etmesi gibi etmenler rol oynuyor.

[NTVMSNBC]

Canlı yaşamına karşı işlenen büyük ‘suç’: ‘Artvin Cerattepe katliamı’



Artvin'de siyanürle "altın arama"da kullanılacak dinamitlerin patlatılmaları, ormanlık alanların içindeki canlı türleri ile birlikte yok edilmesi, orman içerisinde yeni yolların yapılması gibi müdahaleler heyelan tahlikesini MTA raporlarıyla sabit hale getirdi. Artvinliler kararlı. Şimdi, talana zemin hazırlayan “Maden Yasası”na ve bölgelerinin yağmasına,-etkisi, aslında sadece bölgelerine değil- dünyadaki tüm canlılara karşı işlenen “büyük suç”a “dur” demek için 4 Kasım 2007 Pazar günü Artvin’de geniş katılımlı bir miting için kolları sıvıyorlar.

Ağustos 2007 tarihinde BirGün gazetesi ve sesonline.net haber sitesinde “Güzelim Kaz Dağları’na kurulan sinsi tuzak” başlığıyla Kaz Dağları’nda yaşam kaynaklarına karşı girişilen “izinli” yağmayı ilk kez yazdığımda ana akım merkez medya sessizliğini bozmadı. Tıpkı daha önceki benzer talan girişimlerde olduğu gibi. Yani, İzmir- Efemçukuru’nda, Bergama-Ovacık’ta, Uşak-Eşme’de, Kışladağ’da olduğu gibi....
Ana akım merkez medya susmakla da kalmadı. Zaman zaman, hatta sık sık yaşam savunucularının, tüm canlı türlerinin bitkilerin yaşam alanlarını “büyük saldırıya” karşı koruma girişimlerine, mücadelelerine karşı çıkan ağızların sözcülüğünü yaptı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, geçen hafta yaptığı konuşmasında yaşam savunucularını “dış güçlere alet olmakla” suçladı. Hilmi Güler’in tutumu ve sarf ettiği sözler ne ilkti ne de son olacak gibi. 11 Temmuz 2006’da Kışladağ Madeni’nin açılış konuşmasında “Türkiye'nin altın merkezi olmasını istemeyen bazı çapulcu kesimler var, onlara pabuç bırakmayacağız” demişti. (Bakınız, Arif Ali Cangı “İNAYLILAR KAZANDI” başlıklı yazı. Sesonline.net / 15 Temmuz 2007) Daha sonra Danıştay 6.Dairesi "Kışladağ Altın Madeni" için yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yaşam savunucularının mücadelesini karalama kampanyalarından bir tanesi de "Koza Altın İşletmesi", bir çok yerde ücretsiz dağıttığı Bugün gazetesi aracılığıyla EGEÇEP Dönem sözcüsü Arif Ali Cangı” ve diğer çevre savunucularına yönelik yaşanmıştı. Konu şimdi yargıda. Daha önceleri de ‘Bergama halk hareketi’ üyeleri “Alman Vakıfları yönlendiriyor” çirkin iddiası ile, Ankara DGM’de yargılandılar ve beraat ettiler.

Mücadele sürüyor. Hem Türkiye’de hem de dünyanın dört bir yanında. 20 Ekim 2007 tarihli, “Yurdumuz bütün cihandır bizim...” başlıklı köşe yazımda altını çizmiştim. Burada bir kez daha yazıyorum: “Fabrikalarda biz, tarlalarda biziz. Biziz hayatı yaratan. Din farkı bilmeyiz, dil farkı bilmeyiz . Sanki doğduk bir anadan , Anamız amele sınıfıdır. Yurdumuz bütün cihandır bizim...” İnsan türünün vahşice doğal yaşam alanlarına saldırmasına karşı bir büyük mücadele sürüyor. Tüm dünyada, her yerde. Evleri olan ormanlardan kovulan tüm canlılarla birlikte hem de...

ARTVİN CERATTEPE KATLİAMI

Ana akım merkez medyanın görmediği (ileride çıkarlarına dokunacağı kanaati oluşursa belki görür) bir başka yağmayı gözlerinizin önüne sereceğim şimdi. “Bu da Artvin’in talanı” (27 Ekim 2007) başlıklı köşe yazımda ilk kez konuyu kamuoyunun gözleri önüne sermiştim. Kâr uğruna gözü dönmüş insan türünün bazı temsilcilerinin ve işbirlikçilerinin, Artvin, Cerattepe’de sürdürdükleri doğa katliamı sessiz ve derinden sürüyor.

Yemyeşil Artvin’in hemen tepesinde yer alan “Ladin” ve “Sarıçam” ağaçlarının oluşturduğu orman alanı olan Cerattepe mevkiinde bir ara durmuş gibi yapan ‘talan’ çalışmaları yeniden başladı. 1990’ların başında, önce ‘siyanürle altın’ çıkarmak için Cerattepe’ye gelen ve altın, bakır, gümüş ve çinko madenleri için ruhsat alan ‘Cominco Madencilik şirketi’ o zamanlar Artvinlilerin örgütlü karşı koymaları sonucu bu emellerinden vazgeçmişlerdi. Ya da vazgeçmiş görünmüş, çekilmişlerdi. Cominco Madencilik, daha sonra maden işletme hakkını bir Kanada firması olan “Inmet Mining” şirketine satmış. Bu şirket altının çıkarılmasını kolaylaştırmak için önce bakır madenini çıkartmaya karar verdi. Bakır madenciliğinden sonra zaten tahrip edilmiş bir bölge olacak olan Cerattepe’de sonraları altın madeni çıkartmak daha kolay olacaktı. Bu faaliyete karşı Türkiye’de pek sık görülmeyen bir bütünlük gösteren Artvinliler, 'Yeşil Artvin Derneği’ öncülüğünde; Belediye Başkanlığı, Baro Başkanlığı, Artvin’deki tüm siyasi partiler, tüm STK’ler, tüm odalar, birlikler ve tüm muhtarlar ile birlikte 15 yıldır süren mücadelelerine bugün de devam ediyorlar. Artvin, “Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi” de Cerattepe’deki madencilik hakkında olumsuz görüş bildiren akademik bir rapor yayınladı. Ama dinleyen olmadı....

“Yeşil Artvin Derneği” başkanı Erdoğan Gazihan’a bırakıyorum burada: “Bu madencilik işinden devletin ‘maddi çıkarı’ da sadece kâr miktarı üzerinden yüzde 2. Üstelik kâr da şirketin beyanına göre belirlenecek. Bu miktar altının ‘zenginleştirme işleminin’ ülkemizde yapılması halinde yüzde 1’e düşürülecek. Buna karşılık, ‘Maden Kanunu’ ve teşvikler kapsamında bu tür işletmelere 5 yıl vergi muafiyeti, elektrikte yüzde 50 indirim, çalışanların sigorta primlerinin yüzde 50’sine muafiyet hakkı veriliyor. T.C.’ye kalması beklenen işletmenin kârından yüzde 1’lik paydan daha fazlası da maden şirketine, devletçe geri ödeniyor aslında... Buna karşılık sarp ve dağlık bir arazi yapısına sahip olan Artvin’de, bu faaliyetlerde kullanılacak dinamit patlatmaları, ormanlık alanların içindeki canlı türleri ile birlikte yok edilmesi, orman içerisinde yeni yolların yapılması gibi müdahaleler sonucu MTA raporlarıyla sabit heyelan tehlikesinin artması da bu yağmanın bize bırakacağı armağan...”

Artvinliler kararlı. Şimdi, talana zemin hazırlayan “Maden Yasası”na ve bölgelerinin yağmasına, - etkisi aslında sadece bölgelerine değil- dünyadaki tüm canlılara karşı işlenen “büyük suç”a “dur” demek için 4 Kasım 2007 Pazar günü Artvin’de geniş katılımlı bir miting için kolları sıvıyorlar. Tüm yaşam savunucularını, milletvekillerini, bilim insanlarını mitinge bekliyorlar...

(BirGün gazetesi, 29 Ekim 2007)

yalcin.ergundogan@gmail.com

yalcin.ergundogan@sesonline.net

yergun@birgun.net

Üç boyutlu analiz 'Bu, küresel ısınma' diyor

AA - KONYA - Türkiye'de ilk kez yapılan 'küresel ısınmanın üç boyutlu etki analizi'ne göre, 32 yılda artan kuraklık, küresel ısınma kaynaklı görünüyor.

Selçuk Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Emin Aydın, küresel ısınmanın Türkiye'deki iklimsel etkilerini belirlenmek için, bir ilke imza attıklarını söyledi. Aydın'ın verdiği bilgiye göre 1975-2006 yıllarında 76 ilde yapılan aylık ortalama sıcaklık, yağış miktarı ve 5 santimetre derinlikteki sıcaklık değerleri kullanıldı. Şubat, mart ve nisan aylarında 1998 ve 2001 yıllarında Türkiye genelinde tüm illerde 5 dereceye kadar sıcaklık artışı oldu. Ocak, mart, nisan, mayısta ortalama yağış değerlerinde 200 milimetreye ulaşan düşüş saptandı. Haziran ve temmuz aylarında ise ortalama yağış değerlerinde 60 milimetreye ulaşan düşüş yaşandı.

Aydın, sonuçları şöyle yorumladı: "Sıcaklık artış değerlerine bakarak, 'Küresel ısınma vardır' dememiz biraz zor. Ancak küresel ısınma konusunda Türkiye'de beklenen tüm etkiler görülecektir diye de bir kaide yok. Akdeniz, İç Anadolu gibi bölgeler için zaten küresel ısınma etkisi kuraklık şeklinde olacaktır deniliyor. Eylül, ekim ayları hariç diğer aylarda genel olarak bir yağış azalma eğilimi var. Bu çalışmada son 32 yıl içinde daha kurak bir dönem yaşadığımız ortaya çıkıyor. Yaşanan kuraklık, muhtemelen küresel ısınmanın sonucu olabilir."

[Radikal]

Kuşlar ölecek böcekler çoğalacak

KÜRESEL iklim değişikliğiyle ortaya çıkan koşullara ilk tepkiyi veren kuşlar küresel ısınmadan en fazla etkilenecek türlerin başında geliyor. Kuşların, barınmalarına olanak sağlayan koşulların yok olduğunda o bölgeyi terk ettiklerini anlatan Akdeniz Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ali Erdoğan, "Popülasyon belli bir yerde yoğunlaştığı zaman rekabetle birlikte kuşların stresleri de artacak bu da başta üremelerini, dolayısıyla ekosistemin sağlıklı işlemesini olumsuz yönde etkileyecek" dedi. Erdoğan, "Dünya ısısının 2 derece artması pek çok şeyi etkileyip, dengeleri bozacağı gibi pek çok kuş türünü olumsuz etkileyecek. Hava sıcaklıklarındaki 5 derecelik bir artış ise, hayvanların yüzde 30'unu göçe zorlayacak" dedi.

[Birgün]

Yozgat'ta su tükendi kara göründü

Yozgat'ta, şebeke suyuna takviye amaçlı olarak kullanılan Kirazlı Göleti'nde su tamamen çekildi. Göletin zemininde temizlik çalışması başlatıldı. Yozgat Belediye Başkanı Yusuf Başer, Kirazlı Göleti'nde suyun tamamen çekildiğini, zemininde temizlik çalışması başlattıklarını söyledi.

Başer, "Kirazlı ve Cevdet Dündar göletlerinde biriken suyu takviye olarak kullanıyoruz. Şebeke suyumuzu Arapseyfı'deki kuyulardan karşılıyoruz. Göletlerde su kalmadı, Arapseyfı'deki kuyularda seviye düştü" dedi. Halkın su ihtiyacını karşılamak için yeni arayışlara girdiklerini kaydeden Başer, "şebeke suyunun karşılandığı Arapseyfi'de yeni kuyular açarak açığı kapattık. Açtığımız yeni kuyulardan saniyede 7 litre su alabiliyoruz. Şebekeye saniyede 220 litre debide su veriyoruz" diye konuştu.

YAĞIŞ BEKLENTİSİ
Başer, suyun tamamen çekildiği Kirazlı Göleti'nde başlatılan temizlik çalışmalarının devam ettiğini anlattı. Zemini temizleyerek yağışlarda göle-tin daha fazla su tutması için çaba sarf ettiklerini belirten Başer, "Her şeye rağmen şebeke suyunda kesinti uygulamadık. Halkımız tasarruflu tüketim yaptığı süre içerisinde de buna ihtiyaç duymayacağız. Kış aylarında beklediğimiz yağış gelirse sorun olmayacak" diye konuştu.

MUSABEYLİ PROJESİ
Başer, Yozgat'ın su sorununu çözecek olan "Musabeyli Projesi" ile ilgili çalışmalarda sona gelindiğini ifade etti. Başer, Musabeyli Göleti'nden temin edilecek suyla Yozgat, Sorgun ve Organize Sanayi Bölgesi'nin su ihtiyacının karşılanacağını söyledi.

[Birgün]

27.10.2007

Petrol, altın ve avro aldı başını gidiyor

ABD'nin İran'la ilgili yeni bir adım atmasıyla petrol 92 dolara çıktı. Fed'in faiz indirimi beklenirken avro rekor kırdı, altın 27 yılın zirvesinde

RADİKAL - İSTANBUL- ABD Merkez Bankası Fed'in (Federal Reserve Bank) gelecek hafta yapacağı toplantıda vereceği faizle ilgili kararı merakla beklenirken dünya piyasalarında avro, altın ve dolar rekor üstüne rekor kırıyor. ABD'nin İran'a ekonomik yaptırımlar uygulamak üzere yeni adım atması, Kuzey Yarımküre'de artan petrol ihtiyacı ve ABD'de stokların azalması ham petrol fiyatlarının varil başına 92 doları aşarak rekor kırmasına neden oldu.

Türkiye'nin Kuzey Irak'a yönelik askeri operasyon yapacağı endişesiyle geçen hafta rekora tırmanan petrol fiyatları, bu defa ABD'nin İran'a yeni ekonomik yaptırımlar uygulayacağını açıklaması ve petrol stoklarındaki azalma sonucu yeni rekor seviyeye tırmandı. Dün ABD ham petrolü varil başına 92.05 dolarla yeni rekor düzeye tırmanırken, Kuzey Denizi ham petrolü de 89.01 dolarla rekor kırdı.
ABD Enerji Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, ülkede ham petrol stokları geçen hafta 5.3 milyon varile indi. ABD'nin İran'a karşı 1979 devriminden bu yana en ciddi ekonomik yaptırımları uygulamayı kararlaştırması ve Türkiye'nin PKK terör örgütünü takip amacıyla Kuzey Irak'a müdahale olasılığının devam etmesi yanında, doların avro karşısında hızlı değer kaybı fiyatların yukarıya çıkmasında etkili diğer unsurlar oldu. Analistler tarafından petrol stoklarının sürpriz niteliğinde gerilemesinin endişe yarattığı kaydedilirken, ham petrol fiyatları geçen yıla oranla yüzde 51 oranında yükselmiş durumda bulunuyor.

Dolar da faiz indirimi beklentisi nedeniyle 1.4388 avroya kadar gerileyerek yeni bir rekor kırdı. Bu değer avronun tedavüle çıktığı 1999 yılından bu yana ulaştığı en yüksek düzeyi oluşturuyor. Piyasalar Fed'den çeyrek puanlık indirim bekliyor. Ancak yarım puanlık indirim bekleyenlerin sayısı da az değil. Altının onsu ise 778.8 dolarla Ocak 1980'den bu yana en yüksek değerine ulaştı.

[Radikal]

Primatların üçte biri tehlikede

Koruma örgütleri, maymun ve benzeri hayvanların dahil olduğu biyolojik takım olan primatların üçte birinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu duyurdu.




ANKARA - Uluslararası Primatoloji Derneğinin araştırmasına göre, birçok maymun ve diğer primatlar (goril, orangutan, şempanze vb.) yaşadıkları ormanlık alanlardan sürülüyor, yiyecek ya da ilaç sanayisinde kullanılmak için öldürülüyor.

Dünya Koruma Birliğinin öncülüğündeki 60 kadar uzmanın hazırladığı raporda, en fazla tehlike içindeki 25 türün akıbeti araştırıldı. Uzmanlar, bu türlerin mensuplarının toplamının, sadece küçük bir stadyuma sığacak kadar kaldığını bildirdiler.

Raporda, primatlara en büyük tehdidin tropik ormanların tahrip edildiği ve birçok maymunun avlandığı, ev hayvanı olarak alınıp satıldığı Asya’da olduğu belirtildi.

Uzmanlar ayrıca, bazı türlerin iklim değişimine karşı daha hassas olduklarını bildirdiler.

Bilim adamları, insanoğlu yüzünden dünyadaki hayvan türlerinin soylarının tehlike altında olduğunu onyıllardır söylüyor. Ancak bu araştırmada, insanların yakın akrabaları olarak kabul edildikleri için primatların karşı karşıya oldukları tehlikeden özellikle kaygı duyulduğu belirtildi.

[NTVMSNBC]

26.10.2007

Dünyanın en özel 25 ekolojik bölgesinden biri

Dünya üzerinde ılıman yaprak döken ormanların Üçüncü Zaman’dan bu yana kesintiye uğramadan varlığını sürdürdüğü tek bölge ve Avrupa ile Orta Asya’yı içine alan geniş coğrafyadaki en büyük doğal yaşlı orman ekosistemleri burada.

İSTANBUL - Artvin’i de kapsayan Kafkasya Bölgesi, Uluslararası Çevre Koruma Örgütü (CI), Dünya Bankası (WB) ve Küresel Çevre Fonu (GEF) tarafından dünyanın biyolojik çeşitlilik açısından en zengin ve aynı zamanda tehlike altındaki en önemli 25 karasal ekolojik bölgesinden biri.

Zengin orman kaynaklarına ve yaban hayatına sahip olan Artvin biyolojik çeşitlilik bakımından ülkemizde nadir bulunan yerlerden. Hatila Vadisi Milli Parkı’nda yapılan çalışmalarda 35 memeli, 68 kuş ile bazı yılan, kurbağa ve balık türlerinin varlığı tespit edilmiş. Maden alanı olarak belirlenen Cerattepe, bu milli parkın sınırında bulunuyor. Hatila Vadisi Milli Parkı’nın sınırında ve etki alanı içerisinde bulunan alan kuş göç yollarının da üzerinde yer alıyor.

Artvin’de yaklaşık 1400 bitki taksonu bulunuyor. Ülkemiz bitki takson (biyolojik çeşitlilik) sayısının 10756 olduğu düşünülürse bu oldukça yüksek bir sayı. Artvin’de 125 endemik, 77 nadir olmak üzere toplam 202 adet risk altında bitki taksonu yayılış göstermektedir.

Cerattepe ve yakın çevresinde bulunan 600 bitki türü içerisinde 26 endemik ve 24 nadir olmak üzere korunması gereken 50 çok önemli bitki taksonu bulunuyor. Dünya üzerinde ılıman yaprak döken ormanların Üçüncü Zaman’dan bu yana kesintiye uğramadan varlığını sürdürdüğü tek bölgedir ve Avrupa ile Orta Asya’yı içine alan geniş coğrafyadaki en büyük doğal yaşlı orman ekosistemleri burada.

[NTVMSNBC]

Üniversite: Onarılamaz çevresel felaket

Kafkas Üniversitesi Artvin Orman Fakültesi öğretim üyeleri, hazırladıkları raporda Cerattepe’deki altın ve bakır madeninin çıkarılması sırasında geri dönülemez çevresel bozulmaların yaşanacağına dikkat çekiyor.

İSTANBUL - Üniversitenin raporunda, “Çevresel sorunların yaşanmayacağı yöntem, teknoloji ve kuralların tam olarak ortaya konulana dek, yapılması planlanan madencilik faaliyetinin durdurulmasının kamu yararına uygun olduğunu düşünmekte ve tarihsel bir sorumluluk bilinciyle bu raporu kamuoyu ile paylaşmayı yine tarihi bir görev olarak görmektedir” deniliyor.

GELECEK KUŞAKLARA KÖTÜ BİR MİRAS KALACAK
  • Kafkas Üniversitesi Artvin Orman Fakültesi Akademik Kurulu; Artvin Cerattepe Mevkii’nde yapılması planlanan madencilik etkinliklerinin yöreye, bölgeye ya da ulusal ekonomiye yararlı olmayacağı gibi, onarılamaz çevresel sorunların da doğmasına neden olacağı değerlendirmesini yapıyor. 22 öğretim üyesinin imzası bulunan raporda, maden aramalarına devam edilmesi halinde ortaya çıkabilecek tehlikelere dikkat çekiliyor:
  • Cerattepe’de madencilik faaliyetlerinin başlaması durumunda, şu anda bakıra odaklanan maden işletmeciliği daha sonra altın çıkarmak için yeni bir süreç başlatabilecek, bu noktada ilave çevre sorunlarının ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.
  • Altın madeni işletmeciliği sonucu oluşan ve atık barajında saklanacak olan siyanür ve diğer ağır metallerle kirlenmiş, insan ve bitki sağlığı için zehirli 3.5 milyon metreküp atık malzeme, 70 metre gövde yüksekliği olan ve yaklaşık 25 hektarı kaplayan devasa bir atık barajı, olağanüstü bir peyzaj güzelliği içinde bir çirkinlik abidesi olarak Artvin’e ve Artvinlilere sonsuza kadar hemşehrilik edecek, gelecek kuşaklara bırakılan çevresel bir yük -bir kötü miras- olarak kalacaktır.
  • Maden işletmeciliğinin olası iflası durumunda veya maden işletme faaliyeti bittikten sonra oluşacak çevresel tahribatın düzeltilmesi amacıyla yatırılmış herhangi bir teminat olmadığından, söz konusu çevre tahribatlarının bedeli kamuya yüklenecektir.
  • Madenin çıkarılması esnasında oluşacak patlatmaların Artvin’deki heyelanların artmasına neden olacağı, MTA ve diğer ilgili uzmanların raporları ile net olarak ortaya konmaktadır.
ANAYASAYA AYKIRI: KAMU YARARI YOK
  • Cerattepe’de gerçekleştirilmesi planlanan etkinliğin “kamu yararı” kapsamına girebilmesi için doğacak faydanın gerek mekan, gerekse toplum katmanları olarak yaygın biçimde gerçekleşmesi gerekmektedir.
  • Anayasanın 169. maddesine göre orman alanları sadece kamu yararı varsa irtifak konusu olabilmektedir. Orman ekosisteminde gerçekleştirilmek istenilen madencilik faaliyeti, çevre, sağlık ve eğitim gibi daha büyük kamu yararı içermediğinden, bir ormanın tahsisi için kamu yararı değil, üstün kamu yararı ve kesin zorunluluk aranması gerekmektedir.
  • Bu zorunlulukların da tartışmaya konu edilen etkinlikte var olmadığı, tersine yapılacak işlemlerin Artvin’in yaşam destek sistemleri için ciddi riskler taşıdığı gerekçeleriyle, Artvin-Cerattepe’deki madencilik faaliyetleri durdurulmalıdır.
  • Öte yandan, yörede planlanan bu etkinlik aynı zamanda Anayasamızın; “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların görevidir.” şeklinde başlayan 56. maddesine de aykırıdır.
[NTVMSNBC]

Cerattepe neler kaybedecek?

Yer altı ve yerüstü suları bozulacak, verimli topraklar, doğal yaşlı ormanlar hızla yok olacak.

İSTANBUL - Yeşil Artvin Derneği Başkanı Erdoğan Gazihan, çıkarılacak madenin ülke ekonomisine hiçbir katkı yapmayacağını belirtiyor.
Haberin devamı

Gazihan, maden arama çalışmalarına karşı çıkma nedenlerini şöyle sıralıyor:

Artvin’in hemen tepesinde “doğal yaşlı ormanlar”la kaplı Cerattepe’de yapılacak madencilik, doğamızı, suyumuzu, toprağımızı, kısaca yaşam alanlarımızı kirletecek ve yok edecektir.

Çıkarılacak madenin ülke ekonomisine hiçbir katkı yapmayacağı açıktır. Şirketin kendi ifadeleri ile belirttiği istihdam yaratma potansiyeli 80-90 kişi ile sınırlıdır ve bu istihdam sadece 7-8 yıllık bir dönem içindir.

Ayrıca, çalışacak olan bu elemanların önemli bir kısmı yabancı uyruklu teknik elemanlardan oluşacaktır. Halbuki Artvin’in herhangi bir yöresinde kurulacak olan turistik bir otel veya yeni açılan Artvin Çoruh Üniversitesi’nde kurulacak yeni bir bölüm, bir yüksekokul veya bir fakülte ile daha fazla sayıda insan daha uzun süreler için istihdam edilebilir.

Bu sayede artacak olan turist veya öğrenci sayısı ile bölgenin ekonomik gelişimine -doğaya zarar vermeden- katkıda bulunulmuş olacaktır.

Alandaki cevher kükürtlü olduğundan oluşacak asit maden suları yüzey ve yeraltı suları yoluyla çevre sağlığını tehdit edecektir.

Madencilikte binlerce yılda oluşmuş olan verimli üst toprak kazı sırasında verimsiz toprak ile karıştırılarak yok olacaktır.

Önceleri 8 ton altın rezervine göre yapılması düşünülen 70 metre yüksekliğinde ve 25 hektarlık yüzeyi olan siyanür ve ağır metallerle kirletilmiş atık barajı, sadece ekosistemi değil, sonsuza kadar görsel kaliteyi ve yörenin turizm potansiyelini de olumsuz etkileyecektir.

SOSYO EKONOMİK ETKİLERİ
Projenin işletme aşamasında işlendirilecek personel sayısı 89 olarak belirtilmektedir (ÇED Raporu, 2005). Bu personelin büyük bir kısmını mühendis, uzman gibi teknik elemanlar oluşturacaklardır ki bunlar arasında yabancı uyruklu mühendisler ile Türkiye’nin başka yörelerinden gelecek olan kişiler bulunacaktır. Diğer bir anlatımla, istihdam edilecek olan bu personelden kaç tanesinin yerel halktan olacağı ve böylece yerel istihdam sorununa ne kadar katkı sağlayacağı konusunda detaylı bilgi verilememiştir.

Maden Kanunu uyarınca, maden şirketinin elde etmeyi düşündüğü gelirin sadece yüzde 2.2 gibi çok düşük bir oranı (toplam 12-14 milyon dolar) ilgili kamu kurumlarına ödenecektir. Artvin’e yıllık sadece altyapı yatırımları için 30 milyon YTL (yaklaşık 23 milyon dolar) aktarılmakta olduğu düşünüldüğünde elde edilecek 12-14 milyon dolarla ilgili bir değerlendirme yapılabilir. Ayrıca, bu tip yatırımlara devlet tarafından sağlanan “teşvik” (vergi muafiyeti, SSK primlerinin ve harcanan elektriğin yarısının devlet tarafından ödenmesi, vb.) ile devletin aldığı payın çok üzerinde bir para maden işletmecisine geri ödenmiş olacaktır. Bu, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.

10 BİN AĞAÇ KESİLECEK
Proje sahası ve teleferik hattı güzergahındaki ormanlar ladin, kayın, sarıçam, göknar, meşe ve fıstık çamı gibi türlerden oluşmaktadır. Proje sahası ve teleferik hattı güzergahında kesilecek olan toplam ağaç sayısı 9100 civarında olup, kesilecek ağaçların toplam serveti yaklaşık 7.624 m3’tür (ÇED Raporu, 2005). Teleferik hattı güzergahı boyunca muhafaza ormanı karakterinde sahalar bulunmakta olup, buralardan kesim yapılmaması gerekir.

Maden sahasının bulunduğu yer çok tipik, korunması için özel yönetim statüleri oluşturulan, doğal yaşlı ormanlardan oluşmaktadır. Bu ormanlar, büyük oranda korunmuş ve insan eli ile ana ekosistem yapısı değiştirilmemiş çok özel ekosistemlerdir. Üzerindeki madencilik faaliyetleri sonucu son derece hassas bir dengede bulunan doğal yaşlı orman ekosistemi yapısı değişerek hızla tahrip olacaktır.

[NTVMSNBC]

20 yıldır direnen Cerattepe’den davet var

20 yıldır sessiz sedasız maden arayıcılara direnen Cerattepe delinmek üzere. Dünyanın en yaşlı ve en zengin bitki örtüsüne sahip 25 bölgesinden biri olan Cerattepe’nin ‘altın’dan daha değerli olduğunu haykırmak için 4 Kasım’da büyük bir eylem yapılacak.



İSTANBUL - Avrupa ve Kafkas bölgesinde doğal yaşlı ormanların en yoğun olduğu, Kafkas ekonomik bölgesinin en önemli uzantısı olan Cerattepe, onlarca endemik bitki türü ve özel hayvan türleri ile Türkiye’deki iki kuş göç yolundan birini barındırıyor. Bölgede aynı zamanda bakır ve altın da var. Ama yöre halkı yerüstü zenginliğine de sahip çıkarak; yaklaşık 20 yıl önce gelip altın, bakır, gümüş ve çinko aramak için ruhsat alan Kanadalı şirkete topyekün direnmiş. Kanadalı direnişi kıramayınca, şirketi bir başka Kanadalı’ya satıp gitmiş. Ve o da, yüzde yüz yabancı olduğu halde, “Artvin Bakır İşletmeleri” adıyla faaliyete geçmiş. Adı yerli, kendi yabancı şirket maden aramakta ısrarlı. Ama çevre halkı da öyle… Bugüne kadar kendi içlerinde örgütlenip direnen ve başarılı da olan Artvinliler bu kez sorunu Türkiye gündemine oturtmaya hazırlanıyor. Ülkenin dört bir yanından siyasetçiler, doğaseverler, bilim adamlarından da destek alan Artvinliler, “doğal yaşlı cenneti koruyalım” diye 4 Kasım’da geniş katılımlı bir protesto gösterisi düzenledi. Gösteriyi iktidar partisi AK Parti’nin yerel teşkilatı da destekliyor.
Haberin devamı

NTVMSNBC’ye konuşan Artvin Barosu Başkanı ve Yeşil Artvin Derneği Yönetim Kurulu Üyelerinden Avukat Bedrettin Kalın, Kaz dağlarındaki maden faaliyetlerine karşı olduklarını belirterek söze başladı:

“Fakat Kaz dağlarındaki faaliyet sondaj faaliyetiydi; oysa Cerattepe’deki sorun, arama sorununu çoktan aştı. Cerattepe’de artık madeni çıkartmaya, işletmeye başlıyorlar. Dolayısıyla buradaki sorun çok daha yakıcı bir sorun.”

KANADALI AMA, TÜRK İMAJIYLA DALAVERE YAPIYOR
Bedrettin Kalın, Cerattepe’deki maden faaliyetini kısaca şöyle anlattı: “Cerattepe’deki maden faaliyeti 1990’lı yıllarda başlıyor. O tarihlerde Cominco Madencilik tarafından madenler işletilmeye çalışılıyor. Cominico Madencilik esas olarak altın madenciliği yapan bir firma. Firma sivil toplum kuruluşlarının ve halkın tepkileri nedeniyle bu altını çıkaramayacağını anlamış olmalı ki; maden işletme haklarını Inmet Mining adlı yine Kanadalı olan bir şirkete sattı. 2004 yılı itibarıyla Inmet Mining faaliyetine başladı. Bunlar da, ‘Biz altın değil bakır çıkaracağız’ dediler. Fakat Çayeli Bakır İşletmeleri’nin de sahibi olan şirket, yüzde 100 Kanada şirketi olduğu halde, Çayeli’nde ‘Çayeli Bakır İşletmeleri’ adıyla, Artvin’de de ‘Artvin Bakır İşletmeleri’ adıyla şirket faaliyete geçti. Türk şirketi imajını vermek için dalavere yapıyorlar.”

BAKIRI ALIP ALTINI BIRAKMAZLAR
“Bunlar bakır işleteceğiz, diye başladılar; ama bunu çok inandırıcı bulmuyoruz. Çünkü bakırın hemen üzerinde altın rezervi var. Alttan bakırı alıp da üsteki altını bırakmaları gibi bir şey söz konusu değil. İnandırıcı da değil. Bütün her şeyin sorumlusu Maden Kanunu denen çok kötü kanundur.”

EŞİNE ENDER RASTLANACAK BİR MİTİNG
“Şimdiye kadar yaptığımız eylemlerle Cerattepe’deki sorunu ulusal boyuta taşıyamadık. Kaz dağları ile ilgili gelişmeler kamuoyunun bilgilenmesini sağladı. Bizim sıkıntımız konuyu ulusal boyuta taşıyamamak. 4 Kasım’da yapacağımız mitingle sesimizi duyurmak istiyoruz. 4 Kasım’da Türkiye’de eşine ender rastlanılacak bir miting gerçekleştireceğiz.

“Miting başvuru komitesinde 45-50 örgüt var ve bunların içinde AK Parti İl Başkanlığı da var, sivil toplum kuruluşları, belediyeler, sendikalar ve siyasi partilerin tümü, MHP’den tutun sağdan sola bütün siyasi yelpazedeki partiler de var. Sanırım bir tek maden şirketi bu oluşumun dışında kalıyor. Katılımın da çok yüksek olacağını düşünüyoruz. Mitingde, ‘Maden Yasası eşittir Maden Talanı’, ‘Engelli Bir Doğa istemiyoruz’ diyerek sesimizi tüm Türkiye’ye duyurmaya çalışacağız.”

10 BİNLERCE AĞAÇ KESİLECEK
Yeşil Artvin Derneği Başkanı Erdoğan Gazihan da Kanadalı şirketin teleferikle taşıma işlemi için 10 binlerce ağacı keseceğini söylüyor:

“Bunların çalışma alanı 1600- 1700 metrede. Yanında kent ormanı, hemen yanında Hatila Milli Parkı var. Bunların hemen üzerinde ve şehrin tam tepe noktasında çalışıyorlar. İkinci ruhsat alanı çok daha geniş, ta şehrin içine kadar iniyor. Bizim buradaki bütün su kaynaklarımız, doğal yaşlı ormanlarımız, dünya üzerinde korunan alanlar içerisinde tanınan bir yer. Bunlar başladığında bütün yaşam alanlarının hepsi kirlenecek. Daha önceden kesilen bir yığın ağaç vardı. Teleferik alanı için 10 binlerce ağacı kesecekler. Teleferik Çoruh’un karşı kısmına geçip, oradan Çayeli’ne geçecek.”

CERATTEPE’DE BUGÜNKÜ DURUM NE?
Bugünkü durumda; Artvin Barosu ve Yeşil Artvin Derneği 2005 yılı Haziran ayında Erzurum İdare Mahkemesi’nde işletme ruhsatının iptali için iki ayrı dava açtı. Mahkeme konunun önemini ve gecikme halinde telafisi imkânsız zararların doğacağını takdir ederek, “Yürütmenin durdurulması” kararı verdi. Yargı süreci devam ediyor.

[NTVMSNBC]

BM çevre raporu alarm zillerini çalıyor

“Gezegeni şimdi kurtarabiliriz, asla daha sonra değil...”

NAİROBİ - BM, iklim değişikliği raporunda, bugünkü ve gelecek nesillerin hayatını garanti altına alabilmek için her alanda mutlaka ve derhal harekete geçilmesinin şart olduğu uyarısında bulundu.
Haberin devamı

BM Çevre Programının (BMÇP) 390 uzmana hazırlattığı 570 sayfalık devasa raporda, çevrenin korunması amacıyla alınması gereken tedbirlerin öncelik taşıdığı dünya liderlerine hatırlatılıyor.

Kenya’nın başkenti Nairobi’de bu akşam yayınlanan raporda, “ihtiyaçların hiç bu kadar acil, zamanın ise hiç bu kadar uygun olmadığına” işaret ediliyor ve “gerek bugünkü, gerekse bundan sonraki nesillerin baki kalabilmesi için hemen harekete geçmenin elzem ve zaruri olduğu” belirtiliyor.

Raporda; atmosfer, karalar, denizler, sular ve biyolojik çeşitlilik bakımlarından gezegenin hal-i pür melali anlatılıyor. Gezegendeki doğal kaynakların sistematik şekilde yok edilmesiyle ülke ekonomilerinin geleceğinin tehdit altında kaldığına vurgu yapılan raporda, “çocuklarımızın ilerde bu faturayı ödeyemeyebileceğine” işaret ediliyor.

Yeryüzünde son 450 milyon yıl içinde nice türün yok olduğu 5 dönem geçirildiği hatırlatılan raporda, bu dönemlerin sonuncusunun 65 milyon yıl önceye uzandığı belirtildi ve “Altıncı büyük tükeniş yolda... Felakete bu kez insanoğlu çanak tutuyor...” ifadesi kullanılıyor.

Rapora göre, dünyadaki gelişme son 20 yıl içinde daha önce hiç görülmemiş boyutlara ulaştı. İnsanoğlu artık çevreye yönelik tehditleri anlamak ve yönetmek için araçlara sahip, fakat bunlar gereği gibi kullanılmıyor...

Raporda, çevre sorunları kıtalara ve bölgelere göre ayrıntılarıyla anlatılıyor.

İklimin son 500 bin yıl içinde olduğundan çok daha hızlı değiştiği kaydedilen raporda, geçen yüzyıl içinde dünyadaki ortalama hava sıcaklığının 0,74 derece arttığı, önümüzdeki yüzyıl içinde de 1,8 ile 4 derece daha artacağı vurgulanıyor.

Raporda, liderlerin önceliği “çevrenin zararına kalkınma”ya değil, “kalkınma için çevreye” vermeleri isteniyor, aksi takdirde insanlığın geri dönemeyeceği bir yola gireceğine dikkat çekiliyor.

[NTVMSNBC]

Atatürk’ün barajı kuraklığın pençesinde

Atatürk’ün talimatıyla Ankara’daki Çubuk I Barajı’nın ardından işletmeye açılan ve Cumhuriyet tarihinin ilk barajlarından biri olan Bursa’da bulunan Gölbaşı Barajı’nda kuraklık nedeniyle sular yüzlerce metre çekildi.



BURSA - Bursa Ovası’nın 1. derecede verimli tarım arazilerinin bulunduğu Kestel ve Gürsu ilçeleriyle Barakfakih beldesi ve bağlı köylerin sulama ihtiyacını karşılayan Gölbaşı Barajı’nda, su seviyesi önemli ölçüde düştü. Baraj suları eski yatağından yüzlerce metre çekilirken, geride çatlamış topraklar kaldı. Çevredeki köylüler, bir zamanlar sularla kaplı baraj yatağında, şimdi sürülerini otlatıyor.
Haberin devamı

Aksu Deresi’nin beslediği barajın rezerv sularının genişletilmesini isteyen Kestel Ziraat Odası, bu kapsamda Uludağ’ın kuzey yamaçlarından çıkan Deliçay’ın, Gölbaşı Barajı’na bağlanmasını talep ediyor.

’TARIM İHMAL EDİLDİ, ÜRETİCİ KÜSKÜN’

Kestel Ziraat Odası Başkanı Fevzi Fırtına, meyve ve sebze üretiminin yanı sıra fidancılık ve süs bitkisi yetiştiriciliği yapılan bölgeden, önemli ölçüde ihracat yapıldığını ve döviz girdisi sağlandığını söyledi.

Bölgenin sulama ihtiyacını karşılayan Gölbaşı Barajı’nda, kuraklık yüzünden suların endişe verecek ölçüde çekildiğini belirten Fırtına, Baraklı beldesiyle Dudaklı, Adaköy, Ağaköy, Cambazlar ve Kazıklı köylerinde sulamada büyük sıkıntılar yaşandığını, hatta tankerlerle sulama yöntemine başvurulduğunu anlattı.

Sıkıntının aşılması için barajın rezerv sularının genişletilmesi gerektiğini, bu çerçevede Deliçay’ın sularının baraja bağlanması için 15 yıl önce DSİ’ye başvuruda bulunduklarını dile getiren Fırtına, “Önlem alınmazsa bu bölgelerimiz çok ciddi zararlar görecektir. Üretici tedirgin, gelecek yıllar için önlem alınması kaçınılmaz oldu. Bursa Ovası dünyanın en verimli ovalarından biriyken, bunu çöle dönüştürmenin anlamı yok. Bu son yağmurlar yağmasıydı, bırakın meyvesini almayı ağaçlar kuruyacaktı. Tarım ihmal edildi, üretici çok tedirgin ve küskün. Keşke bizim söylediklerimiz doğru çıkmasaydı.”

[NTVMSNBC]

25.10.2007

Sumatra yine sallandı

AP - CAKARTA - Endonezya, dün sabaha karşı 7.1 şiddetindeki depremle sarsıldı. Sumatra Adası açıklarındaki Bengkulu kentinin sakinleri, sarsıntılarla uyanarak şehri terk ettiler. Depremin yarattığı hasarla ilgili henüz açıklama yapılmazken, yetkililer halkı muhtemel bir tsunami tehlikesine karşı uyarsa da korkulan dalga bu kez gelmedi. Aynı saatlerde Bolivya'da da 5.7 şiddetinde bir deprem meydana geldi, can ve mal kaybı olmadı.

[Radikal]

'Bugünkü dersimiz küresel ısınma'

MİLLİ Eğitim Bakanlığı'nın yayınladığı genelge gereğince ilköğretim ve lise öğrencilerine küresel ısınma dersi verilmeye başlandı. Dersi ilköğretim okullarında hayat bilgisi, sosyal bilgiler ile fen dersleri öğretmenleri veriyor. Liselerdeki bu derse kimya, biyoloji ve coğrafya öğretmenleri giriyor. Derste küresel ısınma sonucu ortaya çıkan kuraklık, su kaynaklarının hızla tükenmesi, su kirliliği, su tasarrufu, sağlık ve çevre konuları işleniyor, filmler gösteriliyor. Dersler resmi okulların yanı sıra özel okullarda da verilecek. Bakanlık yetkilileri, "Bu derslerin çocuklarımıza yararlı olacağını düşünüyoruz. Böylece onlarda ciddi bir çevre bilinci gelişecektir. Keşke bu derslere yıllar önce başlanabilseydi" diye konuştu. Zehra Şahin Dokuyucu - Ankara

[Birgün]

Küresel ısınma pek çok türü yok edebilir

LONDRA (Reuters) - Çarşamba günü iklim değişiminin geçmişteki kitlesel yok oluşlarla bağını araştıran bir çalışma yayınlayan araştırmacılara göre, artan sıcaklıklar önümüzdeki birkaç yüzyıl içersinde dünyadaki türlerin yarısından fazlasını yok edebilir.

York Universitesinden araştırmacılar, bunun uzun bir dönemdeki iklim, yok oluş oranları ve biyoçeşitlilik arasındaki ilişkiyi inceleyen ilk çalışma olduğunu söylediler.

Çalışmadan yer alan ekolojist Peter Mayhew, Proceedings of the Royal Society'de yayınlanan bulguların, iklim değişiminin büyük ölçekli yok oluşun nedeni olduğunu öne sürdüğünü açıkladı.

Çalışma 500 milyon yıllık fosil kayıtlarını ve sıcaklık değişimlerini analiz etti ve - türlerin yarısından fazlasının yok olduğu - dört büyük yok oluştan üçünün yüksek sıcaklık dönemlerinde meydana geldiğini buldu.

[Reuters]

İngiltere: nükleer istasyonların yarısı tamir için kapatıldı

Nükleer Endüstri Kurumu (NIA), İngiltere'nin nükleer istasyonlarının hemen hemen yarısının tamirat ya da bakım çalışmaları nedeniyle kapalı olduğunu bildirdi.

Nükleer enerji şirketi British Energy, Morecambe, Lancashire yakınlarındaki Hartlepool ve Heysham'daki birimlerin teftişler sırasında bulunan problemlerden sonra kapatıldığını açıkladı.

NIA sözcüsü John McNamara, ülke elektriğinin yaklaşık %18'ini üreten 16 reaktörden yedisinin kapatıldığını onayladı.

Newcastle Üniversitesinden enerji uzmanı Prof. Ian Fells, eskiyen elektirik santralleriyle ilgili problemin eğer kış soğuk geçerse ışıkların sönebileceği anlamına gelebileceğini söyledi.

[Guardian Unlimited]

'Kaz'ları da yolarlar

Dünya Bankası, 'Genetik çeşitliliği yerinde koruyacağım' sözü verilince Kaz Dağları için 1993'te Çevre Bakanlığı'na 5.1 milyon dolar hibe etmiş

ANKARA - Altın arayan şirketler Kaz Dağı'nı delerken Türkiye'nin, "Bölgedeki genetik çeşitliliği yerinde koruyacağım" diyerek Dünya Bankası'ndan 5.1 milyon dolar hibe aldığı ortaya çıktı. Ankara Üniversitesi biyologlarından Prof. Dr. Barbaros Çetin, "Bu parayı alıyorsanız, ben burayı korurum taahhüdünü de vermiş sayılırsınız" dedi.

Dünya Bankası tarafından yönetilen Küresel Çevre Fonu (GEF), 1993 yılında 'Türkiye'nin Genetik Bitki Çeşitliliğinin Yerinde (insitu) Korunması Ulusal Planı' için 5.1 milyon dolar hibe etti. Çetin, Kaz Dağı, Ceylanpınar ve Bolkar Dağları'nı kapsayan projeyi anlattı:
"Projenin amacı küresel boyutta önemli kültür bitkilerinin yabani akrabalarının ve orman ağaç türlerindeki genetik çeşitliliğin 'bulunduğu yerde' korunması. Parayı Çevre ve Orman Bakanlığı almış. Proje kapsamında yaklaşık 2 milyon dolar Kaz Dağı'ndaki araştırmalar için harcandı. Çalışmalar sonucu beş 'gen koruma ve yönetim alanı' belirlendi. Bazı gen alanları Kaz Dağı Milli Parkı'nın da dışında. Milli parkı kâğıt üzerinde sınırlayabilirsin. Ama ekosistem bütündür. Yaban hayvanlarının, bitkilerinin dağılım alanını sınırlayamazsınız. Burasını dünya döndükçe korumak zorundayız."

Çetin, altıncılığın bölgede doğal zenginliği geri dönülemeyecek derecede tahrip edeceğini savunuyor: "Kaz Dağı köknarı da dahil 33 tane endemik bitki türü sadece Kaz Dağı'nda yetişiyor. Genetik çeşitlilik öyle mükemmel ki hâlâ yeni türler çıkıyor. Son beş yılda bunlara yedi tür eklendi. Kaz Dağı 50 yılda, 100 yılda değil binlerce yılda oluştu. Ve bitkileri, ağaçları koruyarak maden arayamazsınız." AB'yle sürdürülen tam üyelik müzakerelerine de dikkat çeken Prof. Dr Çetin, Türkiye'nin Avrupa'nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması Sözleşmesi'ne (Bern Sözleşmesi) imza koyduğunu hatırlattı. Kaz Dağı'nda yapılanların Bern Sözleşmesi'ne aykırı olduğuna dikkat çeken Çetin, "AB'yle çevreyle ilgili müzakerelerde Kaz Dağı önümüze gelecek" dedi.

[Radikal]

Kaliforniya'da yangın sönmüyor, 1800 ev yok oldu

LOS ANGELES - Dört gündür orman yangınlarıyla boğuşan ABD'nin Kaliforniya eyaletinde 1800 ev ve 166 bin hektarlık orman alevler arasında yok oldu. 500 binden fazla kişiye evlerini boşaltma çağrısının yapıldığı eyalette ölenlerin sayısı beşe yükseldi.

Ölenler arasında San Diego bölgesinden tahliye edilen üç yaşlının bulunduğu, ayrıca 21'i itfaiye görevlisi 35'ten fazla kişinin yaralandığı haber veriliyor. Sıcaklıkların düşmesi ve rüzgârın hızını azaltmasıyla yangının bugün kontrol altına alınabileceği söylenirken, Kaliforniya Valisi Arnold Schwarzenegger, alevlerin 68 bin evi daha tehdit ettiğini açıkladı.

8 bin itfaiyeci, 50 uçak
Schwarzenegger, bölgede önceki gün olağanüstü hal ilan eden ABD Başkanı George Bush'tan Kaliforniya'daki durumu 'büyük felaket' seviyesine yükseltmesini istedi. Başkanın eyaleti bugün ziyaret etmesi bekleniyor. Yangının yüzlerce milyon dolar hasara yol açtığı sanılıyor. Bu sene Kaliforniya'nın pek çok bölgesinde rekor yükseklikte sıcaklıklar ve büyük kuraklık yaşanmasının yangının bilançosunu ağırlaştırdığı düşünülüyor.

Yangın söndürme çalışmalarında 2 bin 600 kadarı cezaevi tutuklularından oluşan 8 bin kişilik bir itfaiye ekibi çalışırken, 40 helikopter ve 50 itfaiye uçağı da çalışmalara destek veriyor. Kaliforniya eyaletinde en son 2003 yılında çıkan orman yangınları, 3 bin evin yok olmasına, 22 kişinin de ölümüne sebep olmuştu. (ap, afp, aa)

[Radikal]

Kaz Dağları Enerji Bakanı'nı bunalttı

Enerji Bakanı Güler, Kaz Dağları'nda altın aramayla ilgili soru üzerine 'Bu konu benden önce başladı, ama hesabını ben veriyorum' dedi

RADİKAL - ANKARA - TOBB Madencilik Sektör Meclisi'nin toplantısına katılan Enerji Bakanı Hilmi Güler, Kaz Dağları'ndaki altın arama faaliyetleriyle ilgili sorulardan bunaldı.

Güler, konuyla ilgili soru üzerine "Bu, benden önce başladı ama hesabını ben veriyorum" dedi. Çevreye rağmen bölgede maden aranmasının mümkün olmadığını belirten Güler, "Biz çevreye hassasiyet gösteren bütün kişi ve kuruluşları takdirle karşılıyoruz. Ama olayın yanlış sunulan kısımları var. Bir kere altın aramalarında siyanür kullanılmıyor. Çevrede maden ocakları da var ama konu altın olunca böyle bir hassasiyet gösteriliyor" dedi.

Kaz Dağları'ndaki son sondajların bir kısmı Güler döneminde bir kısmıysa 20 yıl kadar önce verilen arama ruhsatlarına dayanıyor.
Kaz Dağları konusu TBMM gündeminden de düşmüyor. Enerji Bakanı Hilmi Güler'in Kaz Dağları'nda altın arama çalışmalarını eleştirenleri 'dışa bağımlı çevreler' diye nitemesi, TBMM gündemine taşındı. Bakan Güler'in yanıtlaması istemiyle soru önergesi sunan CHP Milletvekili Yaşar Ağyüz, bu açıklamasının doğru olup olmadığını sordu. Ağyüz, Çevre Bakanı Veysel Erolğu'nun yanıtlaması istemiyle sunduğu diğer önergede de "Kaz Dağları'nda" milli park sınırları içinde de altın arama faaliyeti yürütülüp yürütülmediğini' sordu.

[Radikal]

Nükleer Yasası komisyondan geçti

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in bir kez daha görüşülmesi için geri gönderdiği nükleer santral kurulmasına ilişkin kanun, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda kabul edildi.

ANKARA - AK Parti Kütahya Milletvekili Soner Aksoy başkanlığında toplanan komisyonda, nükleer güç santrallerinin kurulması ve işletilmesine ilişkin kanun ele alındı.

Komisyonda görüşülen 11 maddelik kanun üzerinde 11 önerge verildi. Kabul edilen önergeler doğrultusunda kanunda değişiklik yapıldı.

Tasarıda, Sezer’in veto gerekçeleri de dikkate alındı. Buna göre santral kurmak için kurulu güç alt limiti 600 megavat olarak belirlendi. Ayrıca getirilecek teknolojinin ABD’den lisanslı olması ya da başka ülkelerde problem çıkarmamış olması şartı aranacak. Yönetmeliğin 2 ay içinde yayınlanmasının ardından en geç 1 ay içinde TETAŞ ihale ilanına çıkacak.

Komisyona bilgi veren TAEK Başkanı Okay Çakıroğlu, “Bize köşe başında santral kuralım diyenler var. Hiç denenmemiş teknolojiyi getirmek isteyenler var” diyerek, bu tür firmaların getirilen şartlar nedeniyle ihaleye giremeyeceğini söyledi.

Enerji Bakanı Hilmi Güler de kontrol ve denetim devlette olmak kaydıyla kamunun yapacağı nükleer santrallerin özelleşebileceğini açıkladı.

[NTVMSNBC]

24.10.2007

Gıdada Küresel Sıkıntı Sinyalleri

1970’li yıllardan sonra ilk defa küresel çapta gıda sıkıntısı yaşanabileceğinin sinyalleri geliyor. Financial Times’ta yer alan bir makaleye göre, gıda fiyatları gelecek 10 yıllık dönemde ortalama yüzde 20-50 arasında artabilir.
Dünyada artan gıda fiyatlarının 1970’li yılların başından bu yana küresel çaptaki ilk gıda sıkıntısının habercisi olabileceği belirtiliyor. Financial Times’ta yer alan bir makaleye göre, şimdiye dek sadece siyasi istikrarsızlık, kuraklık veya savaş yaşayan ülkelerin yaşadığı gıda sıkıntısı, artık tüm dünya için bir risk.
Gıda fiyatlarının yükselmesinde, Çin ve Hindistan gibi ülkelerde yeni yeni oluşan orta sınıfın artan gıda talebinin artması etkili oluyor. Gelişmiş ülkelerin tarım ürünlerini biyoyakıt olarak kullanmaya başlaması da fiyatların artmasında etkili oluyor.

İngiltere Ticari Çiftçiler Grubu Başkanı Henry Fell, gıdanın bol olduğu dönemin geride kalmaya başladığına dikkat çekiyor. Tarımsal emtia fiyatlarının rekor düzeylere çıkması, ülkeleri nüfuslarını doyurabilme konusunda endişelendiriyor. Buğday ve süt fiyatları rekor kırarken, pirinç, mısır ve kahve fiyatları 90’lı yıllardaki ortalamaların üzerine çıktı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu, tarımsal emtia fiyatlarının gelecek 10 yılda son 10 yıllık ortalamanın yüzde 20 ila 50 üzerine çıkacağını öngörüyor.

IMF, gıda fiyatlarındaki artışın en çok Benin, Nijer ve Bangladeş gibi fakir ülkeleri etkilediğine dikkat çekiyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu, fakir ülkelerin 2008’de tahıl ithalatı için 2002’de harcadığının iki katı kadar para harcamak zorunda kalacağını tahmin ediyor.
[NTVMSNBC]

Balon balığı yolunu şaşırdı


Tropikal bir balık türü olan “balon balığı”, küresel ısınmanın etkisiyle anavatanı Kızıldeniz’den yola çıkarak, Gelibolu’da bir balıkçının oltasına takıldı
Gelibolu’da avlanan bir balıkçının oltasına takılan balon balığı, incelenmek üzere Çanakkale Su Ürünleri Fakültesi (ÇOMÜ) Su Ürünleri Fakültesine gönderildi.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezginer Tunçer ile bölümün araştırma görevlileri, laboratuvarda özelliklerini inceledikleri balığın, literatürde “balon balığı” ya da “altın balon balığı” adı verilen bir tür olduğunu belirlediler.

Prof. Dr. Tunçer, Gelibolu’da balıkçı oltasına takılan bu balık türünün anavatanının Kızıldeniz olduğunu, Akdeniz ve Ege’den geçip, Gelibolu’ya kadar geldiği söyledi.
[NTVMSNBC]

'Küresel ısınmanın abartılmaması gerekir'

İspanya'da anamuhalefetteki Halk Partisi'nin (PP) lideri Mariano Rajoy, küresel ısınmanın abartılmaması gerektiğini belirtti.

Mallorca adasında bir forumda konuşan Rajoy, "Dünyanın en önemli 10 bilim adamı burada ve hiçbiri bana yarın Sevilla'da havanın nasıl olacağını garanti edemedi. Nasıl olur da bazıları 300 yıl sonra dünyada neler olacağını söyleyebilir? Bu küresel ısınma konusunda çok dikkatli olmak gerekir, ama dünyanın en büyük problemi haline de getiremeyiz." diye konuştu. Rajoy'un küresel ısınmayı hafife alan açıklaması çevreci örgütlerden tepki alırken İspanya Çevre Bakanı Cristina Narbona, "Rajoy, şaşırtıcı bir sorumsuzluk ve cahillik göstermiştir. İspanyolların çok ilgilendiği bir mesele olan iklim değişikliği ile ilgili sözleri inanılmaz ve endişe vericidir." dedi. Bu arada küresel ısınmaya karşı mücadelesinden dolayı Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore da foruma katıldı. Foruma katılmak için 200 bin Euro aldığı belirtilen Al Gore yaptığı konuşmada, küresel ısınmadan, dünyadaki bilimsel ve teknolojik değişimi ve nüfus artışını sorumlu tuttu. Madrid, aa

[Zaman]

Yatağan’da ikinci termik santrale isyan

Yıllarca baca gazı arıtma sistemi takılmadığı için çevre kirliliğine yol açan Muğla’nın Yatağan ilçesindeki termik santralin yakınına ikinci bir santral yapılması gündemde. Yatağanlılar ikinci santrale çok tepkili.

MUĞLA - Yatağan’ın Turgut beldesi Hacıbayramlar köyünde yapımı planlanan santral, halkın tepkisine yol açtı. Özel bir şirket tarafından yapılması öngörülen termik santral, Yatağan’a 10 kilometre uzaklıkta.

Uzun yıllar, Yatağan termik santralinin bacalarından arıtılmadan bırakılan gazı soluyan çevre sakinleri, yeni termik santral projesine isyan etti.

Çevre sakinleri, “İlk termik santral yüzünden yıllarca sıkıntı çektik. İkincisi kömür yakacakmış. Eğer baca gazı arıtma tesisi olmazsa her şeye sıfırdan başlayacağız demektir. Biz sanayi düşmanı değiliz ama sağlığımız önemli” dediler.

Hacıbayramlar Köyü Muhtarı Ahmet Tavas ise “Buraya bundan böyle ölüm sahası diyeceğiz. Çünkü köyümüzde bugüne kadar 20 kişi kanserden öldü. 22 yıldır bu sorunları yaşadık. İkinci santralin yapılmasının bir yarar getireceğini sanmıyoruz. Birincisi yapıldı ve çevre bitti. Bu yöreyi iyice bitireceğiz diyorlarsa o başka...” dedi.

Yeni termik santralın yapımı için başka bir yer bulunmasını isteyen Yatağanlılar, bu dikkate alınmazsa yeniden eylem yapacaklarını belirtti.

[NTVMSNBC]

Endonezya’da bir çocuk, kuş gribinden öldü

Endonezya’da, 4 yaşındaki bir kız çocuğunun kuş gribi nedeniyle öldüğü, son ölümle birlikte bu ülkede kuş gribinden ölenlerin sayısının 89’a yükseldiği bildirildi.

CAKARTA - Endonezya Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Lili Sulistyowati, başkent Cakarta’nın batısındaki Tangerang’dan olan çocuğun, yüksek ateş nedeniyle Cakarta’daki Persahabatan Hastanesi’ne kaldırıldığını ve 2 gün sonra yaşamını yitirdiğini söyledi.

Endonezya Sağlık Bakanlığı Kuş Gribi Merkezi’nden bir başka yetkili de, hastalıkla ilgili araştırmanın halen sürdüğünü, ancak çocuktan önce komşularına ait 4 tavuğun telef olduğunu aktardı.

Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, son vakayla birlikte, dünya çapında kuş gribinden ölenlerin sayısı 204, hasta sayısı da 322’ye yükseldi.

[NTVMSNBC]

Güneş çok, kullanan yok

Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz,
"Türkiye'ye gelen güneş ışınımının petrol fiyatları üzerinden karşılığı
günlük 100 milyar doların üzerindedir. Ama bu enerjinin 100 binde
2'sini kullanabiliyoruz
" dedi. Koramaz, "Sıcak su için güneş enerjisini
kullansak, yıllık getirişi 33 milyar doları buluyor
" dedi. Türkiye'nin
yıllık ortalama toplam güneşlenme süresinin 2.640 saat olduğunu, böyle
zengin potansiyelin dünyanın çoğu ülkesinde bulunmadığını vurgulayan
Koramaz, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: "Güneş enerjisinden
yararlanma konusunda teşvik edici politika oluşturulmalı, bu konuda
Ar-Ge çalışmalarına başlanılmalıdır. Çatılarda güneş enerjili piller
kullanılması teşvik edilmelidir. Güneş kolektörleri ve aksesuarlarında
KDV oranı düşürülmelidir.
" Zehra Şahindokuyucu Ankara

[Birgün]

Kaz Dağları, Boz Dağlar Olmasın!

Daha önce Bergama'da siyanürlü altına karşı da eylem gerçekleştirme Gökkuşağı Vosvosları şimdi de Kaz Dağları'nı altın arayıcılarının işgalinden kurtarmak için harekete geçti. 27 Ekim Cumartesi günü Çanakkale'de, Çanakkale Çevre Platformu ile birlikte "Kaz Dağları Boz Dağları Olmasın" diyecekler. Açıklamada, "Dünyanın hiçbir yerinde barınamayan, hatta bazı ülkelerden kovulmuş olan siyanürle altın arayan firmalar, bir yolunu bulup taşeronlar vasıtasıyla ülkemizi "kaz"maya yeltenmektedirler. Bu duruma karşı durmak, omuz omuza vermek, Kaz Dağları'nı "kaz"dırmamak için Çanakkale Çevre Platformu etrafında bir saf da biz oluşturuyoruz" sözleri yer aldı. 27 Ekim Cumartesi günü Çanakkale Cumhuriyet Meydanı'nda yapılacak olan kitlesel basın açıklamasına çevreye duyarlı herkesi davet eden Gökkuşağı Vosvosları, "Altın aramaya son verilene kadar Çanakkale halkının yanındayız. Kaz Dağları'nın kazılmasına hayır!" açıklamasını yaptı. İrtibat ■ Kayıt: Mustafa Dermanlı : 535 663 26 66; Recep Ertürk : 536 851 88 81

[Birgün]

Kuş cenneti, ıssız kaldı

ANKARA'da bu yıl yaşanan kuraklık, Nallıhan ilçesi sınırlarındaki Kuş Cenneti'nde ve Beypazarı'ndaki İnözü Vadisi'nde yaban hayatının en önemli simgelerinden biri olan kuşları ve doğal yaşamı olumsuz etkiledi. Ankara'ya 120 kilometre mesafedeki Nallıhan ilçesine bağlı Çayırhan beldesi sınırları içindeki 168 kuş türüne ev sahipliği yapan kuş cennetinde, her yıl sonbahar mevsiminde yaşanan hareketlilik bu yıl görünmüyor. Kuraklığın en fazla etkilediği kuş cennetinde bu yıl yaz mevsiminin ortalarında suyun çekilmesi ve Aladağ Çayı'nın kuruması, kuşları "cennetlerinden" mahrum etti.

Kuş cennetinde suyun çekilmesiyle çevreye kötü kokular da yayılmaya başladı. Bu kokuların, çevredeki su birikintilerinden ve kuş pisliğinden kaynaklandığı bildirildi. Öte yandan, Çayırhan beldesi ile Davutoğ-lan köyü sınırları içinde yer alan geniş bir araziye sahip kuş cennetinde suyun çekilmesiyle bu bölge, çevredeki köylüler tarafından yaz ortalarında tarla olarak sürüldü.

Köylüler, sebze yetiştirdikleri kuş cennetinin verimli arazilerinden, ilk mahsullerini toplamaya başladı. Köylüler, yaklaşan kış mevsimine rağmen kuş cennetinin verimli topraklarından yararlanmak için ikinci kez mahsul ektiler. Ankara'nın Beypazarı ilçesinden geçen ve çevresine hayat veren İnözü Deresi'nin kuruması da bölgeyi olumsuz etkiledi. İnözü Deresi'nden tarlalarını sulayan Beypazarlı sebze üreticileri, bu yıl derenin kurumasıyla sulama yapamadıklarını söylediler. Karaleylek, bıyıklı doğan, küçük akbaba ve kuzgunun yaşadığı, bir çok kuşun üreme yeri olan İnözü Vadi-si'ne hayat veren İnözü Deresi'nin kuruması, yaban hayatını da olumsuz etkiledi.Bu bölgede yaşamlarını sürdüren su kuşları ve balıkçıllar, derenin suyunun çekilmesiyle başka yerlere göç etti.

[Birgün]

Çevre Bakanı: Sera gazı emisyonunu azaltmalıyız

RADİKAL - ANKARA - TBMM'de, küresel ısınma konusunda araştırma komisyonu kurulmasına karar verildi. Meclis'teki görüşmelerde Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye'de kişi başına düşen sera gazı emisyonunun OECD ortalamasının üçte biri seviyesinde olduğunu ama bunun düşürülmesi gerektiğini söyledi.

TBMM Genel Kurulu'nda dün küresel ısınm ve su sorunuyla ilgili araştırma komisyonu kurulması kabul edilirken, Bakan Eroğlu, konuyla ilgili bilgiler verdi. Kyoto Protokolü'ne Türkiye'nin taraf olması konusunda çalıştıklarını belirten Eroğlu, sera gazı emisyonunun Türkiye'de diğer ülkelere göre çok düşük seviyede olduğunu söyledi. Eroğlu, kişi başına düşen 4,1 tonluk karbondioksit eşdeğeri emisyon miktarı ile Türkiye'nin Avrupa Birliği ve OECD ülkelerinin üçte biri, ABD'nin de altıda biri seviyesinde olduğunu anlattı. Eroğlu, kişi başına emisyon miktarının ABD'de 24 ton, Güney Kore'de 9 ton olduğuna dikkat çekti. Orman alanlarının genişletilmesi için 2008'de bir seferberlik başlatacaklarını belirten Çevre Bakanı Eroğlu, küresel ısınmanın Türkiye'ye bazı olası etkilerini de şöyle sıraladı:

  • Orman yangınlarının sıklık ve süresi artabilir.
  • Türkiye daha sıcak bir iklim kuşağının etkisi altında kalabilir.
  • Su kaynaklarıyla ilgili birtakım sıkıntılar olabilir.
  • Sıcaklık artışı havalandırma ve soğutma masrafını artırmaktadır.
  • Ani kar erimeleri, çığ ve taşkınlarda artış olabilir.
  • En büyük etki de tarıma olur, verim düşüşü ve ürün çeşitliliğinde azalma yaşanabilir.
[Radikal]

Kaliforniya'da olağanüstü hal ilanı

Bir ölü, 40'tan fazla yaralı, küle dönen 600'den fazla ev ve 100 işyeri, zarar gören 1000 kilometrekarelik bir alan.. ABD'nin Kaliforniya eyaletinde önceki gün başlayan ve eyalet tarihinde şimdiye kadar görülen en yıkıcı yangınlardan sayılan yangının bilançosu şimdilik bu.
İtfaiye ekipleri, kontrol altına alınamayan alevlerle boğuşurken, dün ABD başkanı George W. Bush, bölgede olağanüstü hal ilan etti ve federal kurumlara, Kaliforniya'da yangın tehdidi altında olan bölgelere yardım için yetki verdi. Kaliforniya Valisi Arnold Schwarzenegger'in yardım talebine karşılık Federal Acil Durum İdare Kurumu bölgeye battaniye, çadır ve diğer yardım malzemelerini göndermeye başladı. 1500 kişilik Kaliforniya Ulusal Muhafız Birliği tahliyelere yardım etmesi ve muhtemel yağmaları önlemesi için görevlendirildi. Arizona ve Nevada gibi komşu eyaletler de yardım seferberliğinde.

Ünlülerin evleri cayır cayır
Kuraklık ve sıcaklar yüzünden çıkan, rüzgârın etkisiyle yayılan yangınlar Kaliforniya'nın güney bölgelerinde binlerce bina için risk oluşturmaya devam ediyor. Şu ana kadar 250 bin kişi evlerinden kaçmak zorunda kaldı. Tahliye edilen evler arasında 'Titanic' filminin yönetmeni James Cameron ve 'Grease' filminin oyuncularından Olivia Newton-John'un evleri de var. Yakın zamanda Britney Spears ve Lindsay Lohan gibi ünlü isimlerin de tedavi gördüğü rehabilitasyon merkezi Promises da tahliye ediliyor.
[Radikal]

Meclis’te küresel ısınma araştırması

Küresel ısınma, çevre ve su sorunları konusunda verilen 13 önerge birleştirilerek ele alındı. Görüşmelerin ardından yapılan oylamada, küresel ısınma, çevre ve su sorunları konusunda Meclis Araştırması açılması yönündeki önerge kabul edildi. Önergenin kabul edilmesiyle TBMM’de yeniden, küresel ısınma, su ve çevre sorunları konusunda Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu.

23.10.2007

Kaz Dağı yapış yapış, sular bulanık akıyor

Muratlar Köyü'nde sondaj çalışmalarında kullanılan bentonit isimli madde yerleri yapış yapış yaptı. Maden mühendisleri 'Suya karışan bentonit insanı öldürmüyor ama mide bulantısı ve kusmaya yol açıyor' dedi
RADİKAL - İSTANBUL - Altın arama çalışmalarının yapıldığı Kaz Dağları'ndaki Muratlar Köyü'nde sondaj çalışmaları sırasında kullanılan yapışkan kimyasal bir maddenin içme suyu kaynağını kirlettiği öne sürüldü. Köylüler, içme suyunun üzerinde sütteki kaymak gibi yağ tabakası oluştuğunu söyledi. Sondaj çalışmalarında kullanılan 'bentonit' isimli madde sık kullanılması halinde insan sağlığını tehdit edebiliyor.
Çanakkale'nin Bayramiç ilçesine bağlı Muratlar Köyü'nde içme suyu kaynağına yaklaşık 150 metre uzaklıkta sondaj çalışması yapıldığını söyleyen köylüler, toprağa karışan yapışkan maddeden tedirgin oldu. Köylüleri asıl korkutansa içme suyunun artık daha bulanık ve yağlı olması. Muhtar Mehmet Aydoğan, bazı köylülerin sondaj yapan Teckcominco firmasında işçi olarak çalıştığını ancak köyün içme sularının bozulunca işi bıraktıklarını belirtti. Suyun üzerinde kokulu bir yağ tabakası oluştuğunu anlatan Aydoğan, "Suyuk kimse içmiyor. Tedirginiz. Çalışmaların bitmesini istiyoruz" dedi. Köy sakinlerinden çoban Raşit Akıncı'ysa şöyle konuştu: "İçme suyunu beklettiğimizde sütün üstündeki kaymak gibi suyun üstünde de yağ tabakası oluşuyor. Aylardır bulanık olan suyun üzerinde bir de yağ tabakası görünmeye başlandı."

'Halk hazır su kullanıyor'
Bayramiç Belediye Başkan Yardımcısı Reşit Tümer, "Köylüler artık su içemediğini söylüyor. Yıllardır doğal kaynaklardan suyunu sağlayan halk hazır su kullanmaya başlamış" dedi.
Firmanın Halkla İlişkiler Müdürü Özgün Demircan yapışkan madde hakkında bilgi sahibi olmadığını söylerken, "Çalışmaların durdurulması konusunda bize her hangi yazılı ya da sözlü bir bilgi gelmedi" diye konuştu.
Yüksek Maden Mühendisi Hasan Gök Vardar, yapışkan maddenin sondaj çalışmalarında sık kullanılan 'Bentonit' olduğunu söyledi. Bu maddenin kil ve suyla karıştırıldığını ve içine de bir miktar mazot karıştırıldığını anlatan Vardar, "Bunu yapmanın amacı sondaj sırasında aşağılara inildikçe oluşan çatlakların kapatılması. Ancak sondaj aleti yeraltı suyuna rastladıkça bentonit ve mazotlu su yeraltı suyunun kirlenmesine neden oluyor. İçme suyunun rengini ve tadını bozuyor. İnsanı öldürmüyor ancak mide bulantısı kusma gibi tepkiler verdirir. Sondaj calışmaları çok sık yapılır ve bu madde çok kullanılırsa tabiki insan sağlığı açısından riskli olabilir" diye konuştu.
CHP de Kaz Dağlarındaki altın arama çalışmalarını yerinde inceleme incelemek üzere dokuz milletvekilinden oluşan komisyon oluşturdu. Komisyon olabilecek çevre kirliliğini ve diğer sorunları yerinde inceleyecek.

Yükselen denizler 21 mega kenti tehdit ediyor

BANGKOK, Tayland (AP) - Dünya kentleri iklim değişikliğinin neden olduğu deniz seviyesindeki artış ve diğer felaketlerden kaynaklı tehlikelerle yüz yüze geliyor.

Worldwatch Institute, 33 kentin 2015 yılında en az 8 milyon nüfusa sahip olacağının, en az 21'inin tehlikeye oldukça açık olduğunun tahmin edildiğini açıkladı.

Birleşmiş Milletler ve diğer ülkelerin çalışmalarına göre, bu kentler şunlar: Dhaka, Bangladesh; Buenos Aires, Arjantin; Rio de Janeiro, Brezilya; Shanghai ve Tianjin, Çin; Alexandria ve Cairo, Mısır; Mumbai ve Kolkata, Hindistan; Jakarta, Endonezya; Tokyo ve Osaka-Kobe, Japonya; Lagos, Nijerya; Karachi, Pakistan; Bangkok, Tayland, ve New York ve Los Angeles, ABD.

Amerikalı ve Avrupalı uzmanlar, dünya nüfusunun onda birinden fazlasının, 643 milyon insanın iklim değişimi riski altındaki düşük seviyeli bölgelerde yaşadığını söylediler. Sırası ile en çok tehlike altındakiler; Çin, Hindistan, Bangladeş, Vietnam, Endonezya, Japonya, Mısır, ABD, Tayland ve Filipinler.

Çeviri: GlobalDisaster

[Yahoo! News]

California'da 250 bin kişi tahliye edildi

California'nın güneyinde etkili olan yangınlar nedeniyle yaklaşık 250 bin kişi tahliye edildi.

Yangından en fazla etkilenen San Diego bölgesi.

Alevlerin tehdit ettiği hastane ve bakım evlerindeki yüzlerce kişi ambulanslarla buradan taşındı.

Hafta sonu başlayan yangınlarda şimdiye dek bir kişi öldü. 10 kişi yaralandı.

Çok sayıda ev ve 40 bin hektarı aşkın açık arazi kül oldu. Yangınlar nedeniyle pek çok okul ise derslerine ara verdi.

California Valisi Arnold Schwarzenegger, yedi bölgede olağanüstü hal ilan etti.

Hasarın en büyük olduğu yerler arasında gösteri dünyasından ünlü isimlerin evlerinin bulunduğu Malibu da var.

Yetkililer bir süre daha sürmesi beklenen şiddetli rüzgar nedeniyle yangını kontrol altına almakta zorlanıyor. Ayrıca aşırı sıcakla geçen yazdan beri hiç yağış olmadığından herşeyin kolayca alev aldığı belirtiliyor.

İtfaiye yetkilileri sınırlı imkanlarla çalıştıklarını ve önceliği tehdit altındaki evleri kurtarmaya yönlendirdiklerini belirtirken, bu koşullar altında evlerini kaybedenler arasına yenilerinin katılmasının kaçınılmaz olduğunu söylüyorlar.

Bölgede 1.500 itfaiye mensubu görev yapıyor.

Yangını, hafta sonunda rüzgar etkisiyle kopan bir elektrik kablosunun başlattığı düşünülüyor.

Yangın tehdidi altındaki bölgede evi olan ünlüler arasında Barbra Streisand, Richard Gere, Pierce Brosnan, Dick Van Dyke, Ted Danson, Olivia Newton-John, Mel Gibson ve Sting de bulunuyor.

[BBC Türkçe]

Güney Kutbu'nda hak iddiası

İngiltere, Güney Kutbu açıklarındaki önemli büyüklükte bir deniz yatağında hak ilan etmeye hazırlanıyor.

İngiliz Antarktika’sı bölgesine yakın olan bu bölge için ortaya atılan bu iddianın İngiltere Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan hak iddiası taleplerinden sadece biri olduğunu açıklandı.

Talep ettiği hakkı elde etse bile, İngiltere, hak ilan ettiği bölgede deniz yatağında petrol ve gaz aramayı yasaklayan anlaşmaya uyması gerekecek.

Açıklamayı yapan İngiltere dışişleri sözcüsü, bu adımı deniz anlaşmalarının iptal edilmesi gibi durumlara karşılık ve "geleceğe yönelik bir güvence" olarak niteledi.

Sözcü ayrıca, bu anlaşmanın iptal edilmesinin "son derece zor" olduğunu da ekledi.

Talebin Birleşmiş Milletler'in belirlediği 2009 Mayıs'ından önceye yetişmek üzere hazırlandığını ve BM sözleşmelerine aykırı olmadığı da belirtildi.

Bu adımla birlikte, İngiltere'de son dönemlerde hız kazanan ve gelecekte koşulların değişmesi durumunda deniz dibindeki potansiyel petrol ve gaz kaynaklarını güvence altına alma yarışına katılmış oluyor.

Son zamanlarda kutup bölgelerinde kıta sahanlığının genişletilmesi yarışındaki en dikkate çarpan örnek, Rusya'nın Kuzey Kutbu'nun dibindeki bir dağ dizisinin Rus kıta sahanlığının uzantısı olduğu iddiasıydı.

Çevre örgütü, Greenpeace'den bir sözcü, İngiltere'nin iddialarının muazzam bir sorumsuzluk örneği olduğunu belirtti.

Greenpeace sözcüsü, "İngiltere dünyada karbon dioksit salımlarını azaltma çabalarının lideri olması gerekirken, yeni bir petrol arama yarışının lideri gibi görünüyor," dedi.

[BBC Türkçe]

Havadaki CO2 oranı hızla artıyor

Bir bilimsel araştırmaya göre, atmosferdeki CO2 yoğunluğu, ekonomik büyüme ve ormanlar ile okyanusların sera etkisine yol açan bu gazı yeterince soğuramamaları nedeniyle, öngörülenden çok daha hızlı artıyor.

WASHINGTON - Amerikan Bilimler Akademisi’nin dergisinde yayımlanan araştırmaya katılan British Antarctic Survey adlı İngiliz kuruluşunun açıklamasına göre, atmosferdeki karbondioksit miktarının artışı, 2000’den bu yana öngörülenden yüzde 35 daha yüksek bulunuyor.

Bu artışın yüzde 17’sinin sorumlusunun doğayı kirleten yakıtlar, yüzde 18’inin sorumlusunun da, karbon gazını soğuran ormanlar veya okyanuslar gibi doğal temizleyicilerin kapasitesindeki düşüş olduğu belirtilen raporda, 50 yıl önce atmosfere salınan her bir ton CO2’nin 600 kilosunun doğal temizleyiciler tarafından soğurulduğu, 2006’da ise ancak 550 kilosunun soğurulduğunu ve miktarın düşmeye devam ettiği kaydedildi.

Araştırmanın başında yer alan Global Carbon Project’ten Pep Canadell, 2006’da 10 milyar tona yakın CO2’nin havaya salındığını ve bunun 1990’a oranla yüzde 35 fazla olduğunu belirterek, Kyoto sözleşmesinin 2012’de, iklim değişikliğinin sorumlusu olarak görülen bu salımın 1990’a göre yüzde 5 azaltılmasını öngördüğünü anımsattı.

Dünya ikliminin sanayi ürünlerinden, karbondioksit salımından ötürü bozulması ve atmosferin giderek ısınmasına iliştin en somut verilerden biri de kısa süre önce Atlas Okyanusu’ndan gelmişti.

İngiltere’nin East Anglia Üniversitesinden Dr. Ute Schuster ile çalışma hocası Prof. Dr. Andrew Watson’un “Journal of Geophysical Research: Jeofizik Araştırma Dergisi” yayın organında bir süre önce açıkladıklarına göre, Atlas Okyanusu’nun kuzey bölümünde karbondioksit soğurması son 10 yılda yarı yarıya azaldı.

Araştırma, yük gemilerine konulan ölçüm cihazları dahil 1995 ile 2005 yılları arasında 90 bin kez yinelenen ölçümlerle yapıldı.

Bilim adamları, Anglia Üniversitesinden çıkan bu sonuçtan, zaten sera etkisi altında olan dünyanın daha da hızlı ısınabileceği ve iklimin daha da kötü boyutlarda bozulabileceği anlamının apaçık çıktığını belirtmişlerdi.

İklim ve doğa bilimi uzmanları da, Büyük Okyanus, Hint Okyanusu, güney kesimi denizlerinin de giderek daha az karbondiksit emdiği sonucunun aşikar olduğunu bildirmişlerdi. Doğada kutup buzlarının ve buzulların hızla erimesi, yakında gelecek felaketin en bariz işaretleri olarak görülüyor.

ABD, Çin ve Hindistan’ın hiç yanaşmaması, devletler arasında karbondioksit salımını düşürme sözleşmesi olan Kyoto Protokolünü hemen hemen hiç durumuna sokuyor.

1997 yılında oluşturulan Kyoto Protokolü, 1992’de imzalanan çerçeve anlaşmada belirlenen ilkelere dayanıyor.

Sanayileşmiş ülkeler, 1990’daki salım oranlarını 2008-2012 yılları arasında yüzde 5 oranında azaltmayı taahhüt etmiş oluyorlar. Bu da bazı bilim adamlarınca “mütevazı” çizginin ötesinde son derece yetersiz bulunuyor.

[NTVMSNBC]

22.10.2007

5 bin vizonu özgürlüğe saldılar

Danimarka’da hayvan hakları eylemcilerinin “gece yarısı operasyonuyla”, bir çiftlikten 5 bin kadar vizonun kaçtığı belirtildi.

KOPENHAG - Polis, hayvanların Kopenhag’ın 320 kilometre kuzeybatısındaki Asp yakınında bulunan çiftlikten kaçtığını bildirdi.
Haberin devamı

Yetkililer, hayvanların kaçmasına yol açanların henüz belirlenemediğini, ancak bunun hayvan hakları savunucularının işi olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu belirttiler.

Danimarka’da 1990’ların sonuyla 2000’lerin başlarında hayvan hakları savunucuları düzenli olarak çiftliklerdeki vizonların kaçmalarını sağlıyorlardı.

Dünyanın en büyük vizon kürkü üreticilerinden olan Danimarka’da bu iş için yılda 12 milyon hayvan yetiştiriliyor.

Hayvan hakları savunucuları, geçen Ağustosta da Finlandiya’da 2 bin 500 kadar vizonunun kaçmasını sağlamıştı.

[NTVMSNBC]

Kaz Dağları'nda neler oluyor?

Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine bağlı Muratlar köyünde, üç ayrı noktada sondaj çalışmalarını sürdüren firmaya, yöre halkının tepkisi sürüyor.


ÇANAKKALE - Muratlar köyü Muhtarı Mehmet Aydoğan, köyden bazı kişilerin sondaj yapan firmada işçi olarak çalıştıklarını ancak köyün içme sularının bozulması yüzünden işi bıraktıklarını söyledi. Sondaj çalışmalarının tamamlandığı alanlarda da kaynağı henüz bilinmeyen bir tür yapışkan madde dikkati çekiyor.
Haberin devamı

Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine bağlı Muratlar köyünde, üç ayrı noktada sondaj çalışmalarını sürüyor. Muratlar köyü Muhtarı Mehmet Aydoğan, Muratlar köyü sınırları içinde yürütülen altın madeni arama ve sondaj çalışmalarının bir an önce durdurulmasını istediklerini belirtti.

Aydoğan, köy halkından bazı vatandaşların, yörede sondaj çalışması yapan Teckcominco firmasında işçi olarak çalıştıklarını, ancak köyün içme sularının bozulması nedeniyle, tüm çalışanların işi bıraktığını söyledi.

İçtikleri suyun üzerinde kokulu bir yağ tabakası oluştuğunu iddia eden Aydoğan, “Köyümüzün suyunu artık kimse içmiyor. Köy halkı tedirgin. Çalışmaların sona ermesini istiyoruz” dedi.

SONDAJ ALANINDA YAPIŞKAN MADDE
Öte yandan, sondaj çalışmalarının tamamlandığı alanlarda, kaynağı henüz bilinmeyen bir tür yapışkan madde dikkati çekiyor.

Firmanın Halkla İlişkiler Müdürü Özgün Demircan, yaptığı açıklamada, yapışkan madde hakkında bilgi sahibi olmadığını söyledi.

Enerji Bakanı Hilmi Güler’in bölgedeki tüm arama izinlerinin iptal edildiği yönündeki açıklamasına rağmen firma yetkilisi Demircan, sondaj çalışmalarının, durdurulmasıyla ilgili herhangi bir karar olmadığını belirterek “Çalışmaların durdurulması konusunda bize her hangi yazılı ya da sözlü bir bilgi gelmedi” diye konuştu.

[NTVMSNBC]

21.10.2007

Türkiye, Yüzyılın En Kalabalık 'Sürmeli Kız Kuşu'nu Ağırlıyor



Dünya üzerindeki en ender kuş türlerinden birisi olan 'sürmeli kız kuşları'nın son 100 yılın en yüksek sayımı Türkiye'de yapıldı. Mayıs 2007'de Kazakistan'da halkalanan 3 sürmeli kız kuşundan biri takip edilerek, Türkiye'de 3 binin üzerinde kuşun sayılması sağlandı.

Dünya üzerindeki en ender kuş türlerinden birisi olan 'sürmeli kız kuşları'nın son 100 yılın en yüksek sayımı Türkiye'de yapıldı. Mayıs 2007'de Kazakistan'da halkalanan 3 sürmeli kız kuşundan biri takip edilerek, Türkiye'de 3 binin üzerinde kuşun sayılması sağlandı.

Kazakistan'da üreyen ve İngiltere Kraliyet Kuşları Koruma Derneği tarafından uydu vericisi yerleştirmiş 3 sürmeli kızkuşunun birisinden geçtiğimiz hafta sinyal alındı. Bunun üzerine, Doğa Derneği uzmanları ve Dicle Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyeleri güneydoğu bölgesinde hızla inceleme başlattı. Yapılan incelemeler sonunda 3 binin üzerinde Sürmeli Kız Kuşu Ceylanpınar Önemli Doğa Alanı'nda belirlendi. (Cihan Haber Ajansı)

20.10.2007

Avcılığı bırakıp, 10 bin ördeği doğaya saldı

Adana'da eski bir avcı olan işadamı, yıllarca tabiata zarar verdiğini düşünerek son 7 yılda yetiştirdiği 10 bin ördeği doğaya bıraktı. Geçmişin hatalarını telafi edebilmek için bir de dernek kuran eski avcı Mehmet Ali Önür, doğa turları ile avcılığı önlemeye çalışıyor.

Önür, 35 yıl boyunca Türkiye'nin her bölgesinde avlandı. Bundan bir süre önce de Seyhan Avcılık ve Atıcılık Derneği'ni kurdu ve başkanlığını yaptı. Önür'ün avcılık tutkusunu ise 8 yıl önce bir seyahatinde Bandırma'da gördüğü ördek değiştirdi. Bu ördekler evde kümes hayvanı niyeti ile beslenenlere benzemiyordu. Ördeklerin sahibi ile anlaşarak satın alan Önür, Yumurtalık lagünlerindeki kendi özel yerinde üretmeye başladı. 7 yıl içinde toplam 10 bin rakamına ulaşan Önür, ördekleri ava yasak alanlardan doğaya saldı. Ancak üzüntüsü de burada başladı. Kendisinin binbir emek vererek yetiştirip doğaya bıraktığı ördekleri bir başka avcının avlayacağını düşünen Önür, şimdi bu konuda da bir teklifte bulunuyor: "Bize zamanında hiç kimse yaptığımızın yanlış olduğunu anlatmamış. Bunun yanlış olduğunu sonradan öğrendik. Ördeklere baktıkça aslında vurulacak değil sevilecek canlılarmış diye hayıflanıyorum. Bu sebeple tüm avcılara tüfekleri bırakma zamanı geldi artık diyorum."

Ayda bin YTL para harcayarak yetiştirdiği ördekleri Seyhan Baraj Gölü, Karataş ilçesinde bulunan ava yasak alanlara ve Yumurtalık lagününe salan Mehmet Ali Önür, artık tüfek yerine fotoğraf makinesi ve kamera kullanıyor. Mehmet Ali Önür'ün avcılara nasihati ise tüfekleri bırakıp ellerine fotoğraf makinesi ve kamera almaları. Eskiden av sezonunun açılmasıyla birlikte eline tüfeği alıp diyar diyar gezen ve avcılara ördekleri avlamak için öncülük eden Önür, şimdi yine av bayramı düzenliyor. Ancak, bu kez farklı bir amaç için. Önür'ün av bayramında hayvanlar avlanmak yerine fotoğraflanıyor. Son olarak 15 Ağustos'ta Demirkazık Dağı'nda düzenlediği av bayramında Adanalı 75 avcıya tüfeği bıraktıran Önür, "Artık onlar da tüfek yerine fotoğraf makinesini ellerine aldı." diyerek mutluluğunu dile getiriyor. - Ali Akçoban

[Zaman]

Dünyada iklimler daha hızlı bozulacak

Kuzey Atlas Okyanusu’nun karbondioksit emiliminin, son 10 yılda yarı yarıya azaldığı belirlendi. Bu durum, sera etkisi altında olan dünyanın daha da hızlı ısınabileceği ve iklimin daha da kötü boyutlarda bozulabileceği anlamına geliyor.

LONDRA - Dünya ikliminin sanayi ürünlerinden karbondioksit salımından ötürü bozulması ve atmosferin giderek ısınmasına iliştin en somut verilerden biri Kuzey Atlas Okyanusu’ndan geldi.

İngiltere’nin East Anglia Üniversitesinden Dr. UteSchuster ile çalışma hocası Prof. Dr. Andrew Watson’un “Journal of Geophysical Research: Jeofizik Araştırma Dergisi”ne yaptıkları açıklamaya göre göre, Kuzey Atlas Okyanusu’nun karbondioksit emilimi son 10 yılda yarı yarıya azaldı.

Dr. Shuster, Reuters ajansına, “Atlas Okyanusu’nda karbondioksit emilimindeki azalmada tespitimiz devasa beklenmedik sonuçtur” dedi.

Araştırma, yük gemilerine konulan ölçüm cihazları dahil 1995 ile 2005 yılları arasında 90 bin kez yinelenen ölçümlerle yapıldı. Biliminsanları, Anglia Üniversitesinden çıkan bu sonuçtan, zaten sera etkisi altında olan dünyanın daha da hızlı ısınabileceği ve iklimin daha da kötü boyutlarda bozulabileceği anlamının apaçık çıktığını belirtiyor.

İklim ve doğa bilimlerinde çalışanlar, Büyük Okyanus, Hint Okyanusu, güney kesimi denizlerinin de giderek daha az karbondiksit emdiği sonucunun aşikar olduğunu bildiriyor.

Kutup buzlarının ve buzulların hızla erimesi, yakında gelecek doğa felaketinin en açık işaretleri olarak görülüyor.

ABD, Çin ve Hindistan’ın hiç yanaşmaması, devletler arasında karbondioksit salımını düşürme sözleşmesi olan Kyoto Protokolü’nü zora sokuyor. 1997 yılında oluşturulan Kyoto Protokolü, 1992’de imzalanan çerçeve anlaşmada belirlenen ilkelere dayanıyor.

Sanayileşmiş ülkeler, 1990’daki salım oranlarını 2008-2012 yılları arasında yüzde 5 oranında azaltmayı taahhüt etmiş oluyorlar. Bu da bazı biliminsanlarınca “mütevazı” çizginin ötesinde son derece yetersiz bulunuyor.

[NTVMSNBC]

El ve ayağın kökeni balık yüzgecine dayanıyor

Bilim insanları, Neoceradotus adlı ilkel balık türünün yüzgeçlerinin oluşmasını sağlayan genin, kara canlılarının el, ayak ve kanatlarının oluşmasına da sebep olduğunu tesbit etti.



LONDRA - Journal of Experimental Zoology dergisinde yayınlanacak makaleye göre, ilkel bir balık türü olan Neoceradotus’un yüzgecinin oluşmasını sağlayan genin, kara canlılarının da kanatlarının, ellerinin ve ayaklarının oluşmasına sebep olduğu ortaya çıktı.

Londra’daki Doğal Tarih Müzesi tarafından yapılan araştırmaya göre, Neoceradotus’un yüzgeçlerinin oluşması için gerekli kodu taşıyan gen, kara canlılarının omurgalarının oluşması için gerekli olan Hoxd13 geni ile ortaklık gösteriyor.

Araştırma görevlilerinden Zerina Johnson’un yaptığı açıklamaya göre, bulunan gen, ince yüzgeçli balıklarda olduğu gibi köpekbalıklarında da görülüyor.

Kara canlılarına en yakın genetik koda sahip olan Neoceradotus balık türü, fosil kayıtlarına göre ilk defa 100 milyon yıl önce görüldüğünden beri bu geni taşıyor.

[NTVMSNBC]

İzmit Körfezi’ni beyaz tabaka kapladı



Deniz üzerinde oluşan beyaz sıvı tabaka, Kocaeli Büyükşehir Belediyesine ait deniz süpürgesi ile toplanıyor.

KOCAELİ - Marina mevkisinde deniz yüzeyinde beyaz sıvı bir tabakanın yayıldığını haber alan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ekipleri harekete geçti. Ekipler, deniz süpürgesi ile sıvıyı toplanmaya başladı.

Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Marmara Araştırma Merkezinden (TÜBİTAK-MAM) gelen bir ekip de analiz için sıvıdan numune aldı.

Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Daire Başkanı Nemci Kahraman, su yüzeyinde temizleme çalışmalarının devam ettiğini belirtti.

Kirliliğin biyolojik olmama ihtimalinin yüksek olduğunu ifade eden Kahraman, 15 ton sıvı toplama tankına sahip deniz süpürgesinin, Marina mevkisindeki çalışmalarını tamamlayarak diğer bölgelere yöneldiğini, aynı sıvı tabakasının Yalova Çınarcık açıklarında da görüldüğünü kaydetti.

Canlı türleri veri tabanı kullanımda

Türkiye doğasındaki tüm canlı türlerine ait bilimsel verilerin toplanacağı veri tabanı kullanıma açıldı.

ANKARA - Türkiye’nin zengin biyolojik çeşitliliği ile ilgili tüm verileri içerecek olan “Nuh’un Gemisi” adlı veri tabanı, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun dijital kurdeleyi kesmesiyle kullanıma açıldı.

İlk bilgi girişini de bakan Eroğlu’nun yaptığı veri tabanı, Türkiye’deki 9 bin 600’den fazla bitki, 152 memeli, 459 kuş, 354 balık ve 106 sürüngen türü, korunan alanlar ve tüm yaşam alanlarıyla ilgili bilgileri içerecek.

Araştırmacılar, ‘www.nuhungemisi.gov.tr” adresine girerek, Türkiye’nin herhangi bir yerine harita üzerinden gözlemlerini girebilecek, sistemdeki verileri gözlemleyebilecek.

[NTVMSNBC]

19.10.2007

Petrol fiyatları 90 doları da aştı

Petrol fiyatları durulmuyor. ABD ham petrolü 90 doları da aşarak yeni bir rekor kırdı.

NEW YORK - ABD ham petrolünün varil fiyatı 90 doları aştı. Söz konusu petrol türü bugün 90 dolar 2 sente çıkarak yeni bir rekor kırdı. Brent petrolü ise dün 84 dolar 88 sentle tarihi zirveye ulaştı.

Fiyatların yükselmeye devam etmesinde, doların zayıflığı, petrol rezervlerinin sıkışıklığı ve jeopolitik endişeler etkili oluyor.

EURO, 1,43 DOLARIN ÜZERİNE ÇIKTI
Petrol fiyatlarındaki artışta etkili olan dolardaki değer kaybı dinmek bilmiyor. Euro/dolar paritesi 1,4319’a çıkarak rekor kırdı. Doların değer kaybetmesinde ABD’de son açıklanan verilerin Fed’in faiz indirimlerini sürdüreceği beklentisini güçlendirmesi etkili oldu. Dolar/yen paritesi ise 114,89’la son üç haftanın en düşük düzeyine geriledi.

ALTIN 28 YILIN ZİRVESİNDE

Doların zayıflaması, petrol fiyatlarının yükselmesi ve Türkiye’nin sınırötesi harekat olasılığı altın fiyatlarını da yükseltiyor. Altının ons fiyatı spot piyasada son 28 yılın en yüksek seviyesi olan 769 dolar 90 sente yükseldi.

[NTVMSNBC]

Fast food yiyecekler neredeyse deniz kadar tuzlu



İSTANBUL - “Fast food yiyecekler neredeyse deniz suyu kadar tuzlu” diyen uzmanlar, aileleri özellikle çocuklarının sağlığı konusunda dikkatli olmaya çağırıyor.

İngiltere’de bir sağlık grubu oluşturan 22 bilimadamı, bazı büyük fast food zincirlerinin menüleri üzerinde yaptığı araştırmanın raporunu yayımladı. Rapora göre, fast food restoranlarındaki pek çok yiyecek çok yüksek miktarda tuz içeriyor.

Aralarında tüm dünyada binlerce şubesi bulunan 4 büyük fast food zincirinin de bulunduğu bu restoranlardaki menüler, bir insanın günlük ihtiyacından iki kat daha tuzlu. Hatta aile menülerinden yiyen çocuklar için bu oran 4 kata kadar çıkıyor.

Aşırı tuzun insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini hatırlatan uzmanlar, fast food restaurantlarını tuz miktarını bir an önce azaltmaya çağırdı.

Fazla tuzlu yiyecekler kalp hastalıkları, tansiyon ve felce yol açabiliyor, her yıl yüzbinlerce kişi bu yüzden yaşamını yitiriyor.

[NTVMSNBC]

Sincap Vadisi'ne hançer

Bodrum'da kelebek ve sincapların bol olduğu, "Tarımsal niteliği korunacak özel mahsul alanı" olan Sincap Vadisi'nde ağaçlar katledildi

Muğla'nın Bodrum ilçesinde, Yalıkavak beldesi Gökçebel mevkiindeki vadide mülkiyeti Hüseyin Yıldızhan'a ait, içinde asırlık zeytin, mandalina, defne, çam, çınar, keçiboynuzu ağaçlarının bulunduğu 200 dönümlük tarım arazisinde ekim başında iş makineleriyle hafriyat başlatıldı.

İddiaya göre, lüks villa ve otellere satılan arazide çok sayıda ağaç kesilirken 60 metre uzunluğunda ve 40 metre genişliğinde dev bir çukur oluştu. Tonlarca toprak da ortadan kayboldu.

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 31 Mayıs 2007'de onayladığı Bodrum Yarımadası Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi 1/25 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı'nda "Tarımsal niteliği korunacak özel mahsul alanı", Yalıkavak'ın 1/1000 ölçekli imar planında da "Tarım ve koruma altında olan doğal alan" olarak gösterilen vadiden çıkarılan toprakların, lüks villa ve tatil köylerine 250 bin YTL'ye çevre düzenlemesi için satıldığı iddia edildi.

Jandarma çalışmayı durdurdu
Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim ile milli futbolcu Hakan Şükür'ün villalarının yakınındaki vadide katliamın durdurulması için Yalıkavaklılar belediyeyi şikâyet yağmuruna tuttu. Valiliğin talimatıyla gelen jandarma vadiden toprak alımını ve hafriyat çalışmalarını durdurup yasal işlem başlattı. Gözaltına alınan Yıldızhan ve iş manikesi operatörü, ifadeleri alındıktan sonra bırakıldı.

Gazetecilere tepki gösteren eski Yalıkavak Belediye Başkanı DYP'li Celal Yıldızhan'ın yeğeni Hüseyin Yıldızhan, "Bu arsa benim. Arsayı da toprağı da satabilirim. Kaldı ki ben burayı palmiye ağaçları dikmek için açtım" dedi.

Bodrum Kaymakamlığı, Muğla Valiliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Tarım İl Müdürlüğü, TEMA Vakfı, Cumhuriyet Savcılığı ve jandarmaya şikâyet dilekçeleri yağdıran emekli atom mühendisi Dr. Nasuhi Çandarlı da vadide katliam yapanların cezalandırılmaları için suç duyurusunda bulunduğunu söyledi.

Ceza 5 bin YTL
Bodrum Yurttaş İnisiyatifi Sözcüsü Ayhan Karahan ve Türkiye Yeşilleri Eşbaşkanı Bilge Contepe de hafriyatın devam etmesi durumunda yasal sürece müdahil olup çevre eylemleri ile doğanın katledilmesine engel olacaklarını açıkladı. Tarım Müdürlüğü'nün, verimli toprakların bölgeden alınıp götürülmesi nedeniyle arazi sahibine 1000-5000 bin YTL arasında para cezası kesebileceği belirtildi.

[Milliyet]

Kaz Dağları'nı savunmak dış güçlere alet olmakmış

Güler'in, Kaz Dağları'ndaki maden çalışmalarına itiraz edenlere bakışı: Konu altın olunca, ülke zenginliğine müsaade etmek istemeyen dış kaynaklı grupların etkin olduğunu düşünüyorum

İSTANBUL - Türkiye, günlerdir sivil toplum kuruluşları, köylüsü, basını, yerel yönetimleri ve parlamenterleriyle Kaz Dağları'nı konuşuyor. Hektarına 5 bin YTL 'doğayı tahrip' bedeli veren herkesin Kaz Dağları'nda maden arama ruhsatı almasını sağlayan düzenlemeler tartışılıyor. Bu konuda bir hal çaresi bulunmaya çalışılıyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'e göreyse tüm bu çabalar, "Ülkemizin altın zenginliğine müsaade etmek istemeyen dış kaynaklı grupların etkinliği."

Çanakkale ve Balıkesir'de Kaz Dağları çevresinde yaşayan 1.5 milyon insanı doğrudan ilgilendiren sorularla ilgili bugüne dek bakanlıklar eliyle yapılan tek etkinlik, Çevre Bakanlığı'ndan görevli bir heyetin bölgeye gidip inceleme yapması oldu. Ancak 'heyet'in sadece iki kişiden oluşması ve fotoğraf çekimi yapıp sadece bir günde ayrılması, bölgede şaşkınlık yarattı. Küçükkuyu Belediye Başkanı, "Heyet bize uğramadı bile" dedi.

Enerji Bakanı Hilmi Güler de 27 Ekim günü Çanakkale'ye gelerek Kaz Dağları'ndaki maden arama çalışmalarıyla ilgili bir toplantıya katılacak. Ancak bu toplantının sponsorunun bizzat altın arayan firmalar olduğunu iddia eden Çanakkale Çevre Platformu, toplantıya katılmayarak aynı saatte bir basın açıklaması yapacak.

Bakan Güler 'mutlu' ama...
16 Ekim'de TBMM'de gazetecilere "Konu altın olunca daha farklı davranışla karşılaşıyoruz. Hiçbir konuda altına gösterilen hassasiyet gösterilmedi. İş altın olunca bir başka mekanizma işliyor" diyen Bakan Güler, dün NTV televizyonuna benzer açıklamalar yaptı.
Güler, "Türkiye'de başka madenler de var ama konu altın olunca, ülkemizin altın konusundaki zenginliğine müsaade etmek istemeyen dış kaynaklı bazı grupların etkinliğinin olduğunu düşünüyorum. Ama çevre gibi bir konuda bölge halkının hassasiyet göstermesi de bizi mutlu ediyor" dedi.

Güler, NTV'de 'Kaz Dağı delik deşik ediliyor' ifadesinin de gerçeği yansıtmadığını savundu: "Bir su bardağının çapı kadar aşağı iniliyor, numune alınıyor. 17 sondaj yapılacak. Toplamı 1 metrekare bile yapmıyor. Yanlış bir uygulamaya rastlanırsa derhal ruhsatlar iptal edilecek. Şu anda taşocakları dahil bütün ruhsatları durdurdum."

Bakan konuşmasında su bardağı çapındaki sondajlar için Kaz Dağları'ndaki ormanlara giren iş makineleri ve açılan şantiyelere değinmezken, sondaj çalışmalarıyla ilgili bir bilgi de dün Çevre Bakanlığı'ndan gelen heyeti ağırlayan Teckcominco Fronteer Arama ve Madencilik Şirketi'nde görevli Yüksek Jeoloji Mühendisi Hakan Baran'dan geldi.

Kirazlı, Söğütalan ve Muratlar köyleri bölgelerinde altın arama çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Baran, "İki noktada sondaj çalışmalarımız tamamlandı. Muratlar Köyü'nde devam ediyor. Şu ana kadar üç ayrı noktada 400 civarında sondaj yaptık" dedi. Bölgede 10 kadar firma, 36 noktada maden araması yapıyor.

Çevre Bakanı Veysel Eroğlu'nun 'bölgeye göndereceğini' açıkladığı heyet dün Kaz Dağları'ndaydı. İki kişilik heyet incelemelerine Teckcominco Şirketi'nin Çan ilçesinin Söğütalan Köyü mevkiinde altın arama çalışmalarını sürdürdüğü bölgeden başladı. Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nde görevli Şube Müdürü Erdoğan Üçpınar ve beraberindeki bir uzman, inceleme kapsamında kamera ve fotoğraf makinesiyle çekim yaptı. Heyet, Çan'ın Söğütalan köyü Ağıdağı mevkiinde, Bayramiç ilçesinin Muratlar Köyü'nde, Ayvacık ilçesinin Küçükkuyu beldesi Bahçedere Köyü Fatma Kayası mevkiinde inceleme yapıp bölgeden ayrıldı. Heyet bir rapor hazırlayıp, bakana iletecek.

'Bizi muhatap almadılar'
Ancak heyetin incelemesini erken bitirmesi bölge halkını şaşırttı. Küçükkuyu Belediye Başkanı Yusuf Aksoy, heyetin kendileriyle iletişim kurmamalarından yakındı. Aksoy, "Belediye hudutları içindeki incelemelerde heyetin yanında olup en azından ön bilgi vermek isterdik ama bizi muhatap almadılar. Ayrıca heyetin en az dört kişiden oluşacağını tahmin ediyorduk. İki kişi geldiler" dedi.

[Radikal]

Yatağan'a ikinci santral geliyor

27 yıldır termik santralın kapatılması için mücadele eden Yatağan'a ikinci bir termik santral geliyor!

DHA - MUĞLA - 27 yıldan beri santral kirliliğiyle boğuşan Yatağan'a bir termik santral daha kurulması girişimlerine başlandı. Daha geçen yıl eylem düzenleyerek Yatağan Termik Santralı'nı protesto eden Turgut beldesi, bir santraldan kurtulmaya çalışırken daha da yakınlarına bir santral gelmesi planına karşı öfkeli.

Muğla Valiliği'nin yaptığı açıklamaya göre Ant Enerji Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nce (ANTES), Yatağan'ın Turgut beldesine inşa edilecek 160 MW gücündeki, iki üniteli termik santral için ön hazırlıklar başladı. ANTES, Turgut beldesinde 23 Ekim'de Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) toplantısı düzenleyecek ve santralla ilgili halkı bilgilendirecek.

Turgut Beldesi Belediye Başkanı AKP'li Muammer Bahçeli, santralla ilgili net bir bilgisi olmadığını, görüşlerini ancak bu toplantıdan sonra açıklayabileceğini söyledi. Belde sakini 64 yaşındaki Ahmet Çelik'se şaşkın: "Çam ormanları arasında biz kanserin adını bilmezdik, şimdi çocuklarımız torunlarımız hastalıktan kurtulamıyor. İkinci santral burada yaşamı daha çekilmez hale getirecek."
Yatağan Çevre Platformu (YAÇEV) Sözcüsü eczacı Serkan Tekin Yatağanlıya yaşam hakkı tanınmadığı görüşünde: "Yatağan'da yaşayan halkın da bu ülkenin insanı olduğunun hatırlanmasını istiyoruz. Devlet, 27 yıldır kendi kurduğu tesisin arıtma sistemini düzenli çalıştırmayı başaramazken, kömür rezervlerinin bolluğu özel şirketlerin iştahını kabartıyor. Yatağanlı'ya 'Ya santralı sev ya terk et' demek istiyorlar."

[Radikal]
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...