29.06.2007

Jüpiter'in halkaları renk değiştiriyor, bilimadamları şaşkın!

Hubble uzay telekopu Jüpiter’in halkalarının renginin değiştiğini tespit etti. Bilim adamları ilk defa böyle bir değişime tanık olduklarını belirtti.
NASA’nın Hubble uzay teleskopunun geçtiğimiz hafta elde ettiği görüntülerde Jüpiter’in etrafındaki halkaların renk değiştirdiği gözlendi. Böyle bir atmosfer olayına ilk kez rastladıklarını belirten bilim adamları renklerin mevsimlerin değişmeye başlamasıyla değişime uğramış olabileceğini söyledi.
Hubble uzay teleskopunun çektiği görüntülerde gezegeni çevreleyen halkanın renginin beyazdan kahverengiye döndüğü görülürken bulutların da Jüpiter’in atmosferinin derinliklerine ilerlediği saptandı
[Milliyet]

28.06.2007

Maden Piyasası

Kurşun fiyatları Çin'den yapılan ihracatlardaki azalmadan dolayı rekor seviyeye yükseldi “Dünyanın en büyük kurşun üreticisi olan Çin'in rafine kurşun ihracatını azaltacağı, böylelikle dünya stoklarını daraltacağı haberleriyle birlikte, Londra Metal Borsasında kurşunun tonu $2,540 'a yükseldi.”

Çin'in molibden ihracat kotaları %30 kesilebilir. “Çin'in, ülkenin mineral kaynaklarının çoğunu elinde tutma hedefiyle yeni kabul ettiği molibden ihracat kotaları molibden ihracatını %30 kısabilir...”

Helyum stokları azalırken talep artıyor. “'Az miktarda helyum arıtma kapasitesi bulunuyor, ve yerel işlenmemiş helyum stokları azalıyor. Birleşik Devletler Toprak Yönetimi Dairesi, "denizaşırı santraller tamamen çalışana ve/ya ek santraller inşa edilene kadar, kesinti değilse bile, ek stok sıkıntılarıyla yüzleşeceğiz," açıklamasını yaptı.

Çakallar Köye Saldırdı 100 Kişi Yaralandı


Hindistan'ın merkezindeki Bihar eyaletinde bir köye giren vahşi çakal en az 100 kişinin yaralanmasına, 150 kişinin de evlerini terketmesine neden oldu.

Hindu IANS ajansı, Gopalganj köyüne giren aç çakalın iki gün boyunca 100'den fazla kişiyi ısırdığını ve bölgede paniğe sebep olduğunu bildirdi. Ajansa açıklamalarda bulunan bir yetkili, "Çılgın bir hayvan, Gopalganj olmak üzere pek çok köyde kaosa neden oldu. 48 saat içinde 100'den fazla kişi yaralandı. Isırılanların çoğunu kadın ve çocuklar oluşturuyor. İnsanlar panik içinde köyleri boşaltıyor" dedi.
[Net Haber]

GÜNEY AFRİKA`DA BEKLENMEDİK KAR YAĞIŞI HALKI ŞAŞIRTTI

Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Johannesburg şehri ve çevre bölgelerine yağan kar şaşkınlığa neden oldu.

Hava sıcaklıklarının aniden mevsim normallerinin altına düşmesi sonucu sabah saatlerinde yağan kar Johannesburg'da trafiğin kilitlenmesine yol açtı. Güney Afrika Meteoroloji Servisi'nden yapılan açıklamada, kar yağışının kış mevsiminde bile nadiren görülen yoğunlukta olduğu ifade edildi.

Ülkenin güney bölümlerindeki kar kalınlığının 5 ila 10 cm arasında olduğu belirtilen açıklamada, hava sıcaklıklarının öğleden sonra yeniden mevsim normallerine dönmesiyle karın erimesinin beklendiği belirtildi.

SAPA haber ajansı, Eastern Cape bölgesindeki ana yolların da kar nedeniyle trafiğe kapatıldığını bildirdi.
[Net Haber]

27.06.2007

Sıcak Hava Yüzünden Tropik Balıklar Akdeniz ve Marmara'da

Son yıllarda iklim değişikliğine bağlı olarak hava sıcaklıklarında yaşanan artış nedeniyle 500’e yakın tropikal balık türünün, Akdeniz, Ege ve Marmara denizlerinde görülmeye başlandığı bildirildi.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükran Cirik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, balık göçlerinin en büyük nedeninin sıcaklık olduğunu, son yıllardaki iklim değişikliklerine paralel olarak Türkiye denizlerindeki balık çeşitliliğinde artış gözlendiğini söyledi.
Sıcak havanın deniz canlılarının yaşam koşullarını etkilediğini belirten Prof. Dr. Cirik, 1869 yılında Süveyş Kanalı’nın da açılmasıyla iki farklı zoocoğrafik alan olan substropikal Akdeniz ve tropikal Kızıldeniz’in birleştiğini, böylece her iki denizden de çeşitli organizmaların karşılıklı göçlerinin başladığını kaydetti.
Akdeniz, Ege ve Marmara denizlerinin, son 15 yılda yaşanan iklim değişikliğine bağlı ısınma nedeniyle 500’e yakın tropikal balık türünü barındırdığını ifade eden Prof. Dr. Cirik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye’nin Doğu Akdeniz balıkçılığında ekonomik önem taşıyan Akdeniz mezgiti, paşa barbunu, nil barbunu, ıskarmoz, esmer sokar, beyaz sokar balık türleri, iklim sıcaklıklarının yükselmesi nedeniyle ülkemizdeki Kızıldeniz göçmeni balıklar arasına girdi. Bugün, Akdeniz’de yaşayan bir balık türünü göç dolayısıyla Marmara Denizi’nde de görmek mümkün hale geldi."
[Milliyet]

KKKA'nın Kaynağı Araştırılıyor


Kene ısırmasıyla geçen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı nedeniyle bir kişi daha hayatını kaybetti. Kene nedeniyle ölümlerin artması üzerine, Yozgat, Tokat ve Çorum bölgesini kapsayan bir inceleme başlatıldı.

Uzmanlar, kene sayısının neden arttığını araştırıyor. Yozgat’ın Kadışehri İlçesi’nde rahatsızlanan Abbas Erdoğan, önce sağlık ocağına oradan da, Ankara Numune Hastanesi’ne kaldırıldı.

Burada yapılan incelemede Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı teşhisi konulan Erdoğan, hastanede öldü. Böylece bu hastalıktan yılbaşından bu yana hayatını kaybedenlerin sayısı 14 oldu.

Kene yüzünden ölümlerdeki artış yetkilileri de harekete geçirdi. Yozgat Valiliği’nin bilimsel araştırma talebi doğrultusunda Ankara ve Fırat üniversitelerinden 2 öğretim görevlisi, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına yol açan kenenin neden artış gösterdiğini belirlemek için bölgeye gitti.

Öğretim görevlileri, hastalığa neden olan kenenin yoğun olarak görüldüğü Yozgat’ın Çekerek, Kadışehri, Aydıncık ilçeleriyle Tokat ve Çorum bölgelerinde incelemelerine başladı..

Öğretim görevlileri, avlanan yabani hayvanlardaki keneleri toplayarak, kan örnekleri aldı. Yozgat Valisi Amir Çiçek, incelemeler sonunda, kene popülasyonundaki artışı önlemek için çalışma yapılacağını söyledi..

Çiçek “Eğer yapılacak araştırmanın sonucunda, kene popülasyonunun artması, yayılması veya kenenin hayvandan aldığı kan sonucunda zehirli hale geldiği yönünde bir konunun gündeme gelmesi halinde, bu yönde gerekli önlemler alınacak. Kene popülasyonunun artmasının önlenmesine yönelik çalışmalar yapılacaktır” dedi.

Kene konusunda bütün köylerde eğitim çalışmaları başlatan yetkililer kene tarafından ısırılan kişilerin hemen sağlık kuruluşlarına başvurmasını istedi.
[NTVMSNBC]
KIRIM-KONGO KANAMALI (Hemorajik) ATEŞİ (KKKA, Crimean Congo haemorrhagic fever) ile ilgili geniş bilgi için :
Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü sitesine BURADAN bakınız

26.06.2007

Pakistan ve Hindistan'da Felaket : 400 Ölü

Hindistan ile Pakistan'da, bir haftadır etkili aşırı yağışların yol açtığı seller, toprak kaymaları ve yıldırım düşmesi olaylarında en az 400 kişi yaşamını yitirdi.

Muson yağmurlarına teslim olan Hindistan'ın Karnataka, Maharashtra, Andra Pradesh ve Kerala eyaletinlerinde seller ve toprak kaymaları nedeniyle ölenlerin sayısı 150'ye yükseldi.

Ülkede, gökgürültülü fırtınaların neden olduğu seller nedeniyle nehirlerin taşması sonucu binlerce köy sular altında kaldı. Özellikle ülkenin kuzeyindeki Andre Pradesh eyaletinde etkili olan yağışlar yüzünden yüzlerce kilometre karayolu ve tren yolu geçişe kapandı. Televizyon kanalları Andra Pradesh'te 40, Maharashtra'da 50 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. 4 eyalette elektrik ve su gibi temel ihtiyaçlar karşılanamıyor.

Komşu ülke Pakistan'da da fırtınalar, yıldırım düşmesi olayları ve toprak kaymaları, ülkenin en büyük şehri Karaçi'yi vurdu. Yerel televizyonlar ve gazeteler, son 4 günde en az 230 kişinin şiddetli kasırgalar nedeniyle öldüğünü duyurdu.

Pakistanlı yetkililer, ölümlerin nedenini çöken binaların altında kalan insanların çokluğuna dayandırdı. Temiz su ve yiyecek bulamayan Pakistanlılar, hükümet binaları önlerinde protesto gösterileri düzenliyor.
[Sabah]

Antalya'da 105 ayrı noktada yangın çıktı

Mevsim normallerinin üzerindeki hava sıcaklığı ve dikkatsizlik, Antalya'da 105 ayrı noktada yangına sebep oldu. Yangınların 8'i ormanlık alanlarda, diğerleri kent merkezi ve köylerdeydi.

Çıkan yangınlarda 25 ev yandı, çok sayıda küçükbaş ve evcil hayvan telef oldu.

Antalya'da aynı anda tam 105 ayrı noktada yangın çıktı. İtfaiye ekipleri ihbarlara yetişemedi.

Halk, evlerine yaklaşan alevlere bahçe hortumlarıyla müdahale etti.

Kent merkezi ve köylerdeki yangınların çıkış sebebi aynıydı. Çöplük ya da çalılık alanlardaki cam kırıkları 42 dereceye yükselen hava sıcaklığıyla adeta çakmak taşına dönüştü.

Kuru otlar tutuştu, 25 ev, 4 ahır, 1 kamyonet kül oldu. 400 hayvan telef oldu orman arazileri ve seralar zarar gördü.

Oymapınar Hidroelektrik Santrali'nden Antalya'ya elektrik taşıyan yüksek gerilim hatlarının geçtiği ormanlık arazide de yangın çıkınca kente bir süre elektrik verilmedi.

Sıcaklık nedeniyle, halk klimalara yüklenince trafolar patladı. Kentteki hastaneler jeneratörleri devreye soktu.

Başta Manavgat olmak üzere 8 ayrı noktadaki orman yangınları ise havadan ve karadan müdahaleyle birkaç saat içinde söndürüldü.

Antalya'da 2 Temmuz'a kadar ormanlık alanlarda piknik yapılması yasaklandı.
[Hürriyet]

MATRIX BEGUN!


ZOR ŞARTLAR ALTINDA ÇALIŞAN ROBOT-İŞÇİ YAPILDI

Sümer ve Babil'in Yaradılış Efsanesi Enuma Eliş te

"Adı yokken göğün daha
Yerin daha adı yokken
Babaları okyanustan
Anaları Ki-ama-t kargaşasına
Sular karışıp bir oluyordu.

Saptandı sonra tanrılar
Lah-mu ve La-ha-mu seçildi ardından
Zaman akıp gidiyordu durmadan
Belirlendi sonra Sar-ki ve Sar-an
Günleri düzeltip ayarladılar. "

(Poéme de la création) (*)

ve Sümer,Babil'de ki toplumsal olayların ve Enuma Eliş'in bazen "yanlış/çarpıtılmış" aktarımları ile dolu olan Tevrat'ta da :

"Tanrı Yahve, doğuda, Eden'de bir bahçe kurdu ve o bahçeye şekillendirdiği İnsan'ı koydu.
Tanrı Yahve, topraktan, güzel görünüşlü ve yemesi hoş ağaçlar ve bahçenin ortasına Yaşam Ağacı olan Helal ve Haramı Tanıma Ağacı'nı çıkarttı.
Bahçe'yi sulamak için Aden'den bir nehir çıkıyor ve dört koldan bu Bahçe'ye hayat veriyordu. Kolun birinin adı Pişon'du, toprağında altın olan Havıla ülkesini çepeçevre dolanıyordu; öteki Gidon idi. Üçüncünün adı Dicle, Asur'un doğusundan akardı. Dördüncüsü de Fırat 'dır."
(Yaratılış. 2. 8)


demektedir. Sümer/Babil' e göre ilk insan (Lulu Adama yada Lulu Adapa) "İlkel-İşçi" olarak yaratılır. Sümer ve Babil yaradılış efsanesi Enuma Eliş'e göre Anunnakiler (Gökten Yere İnenler) dünyaya maden aramak için inmiş Tanrılardır. Bu Tanrıların başında Anu vardır. Dünyadaki çalışma koşullarının ağırlığına isyan eden işçi Anunnakiler, Tanrılar konseyine Enki ve Enlil aracılığı ile çalışma koşullarının iyileştirilmesi isteklerini iletirler. Konseyde tartışmaların ardından Anunnakiler yerine üzerinde "tıbbi genetik değişimler" yapılmış bir işçi yaratılması fikri doğar. Enki, Ninhursag ve "Kaburgaların Hanımı" Ninti ile birlikte Lulu Adama yada Lulu Adapa'yı yani İlk İnsanı, İlkel-İşçi'yi yaratırlar. İlkel-İşçi'nin görevi dünyadaki zor işleri yapmak olacaktı...

Ayrıntılı Bilgi için :
# Zecharia Sitchin in Dünya Tarihi adlı 6 ciltlik serisi
# Safa Kaçmaz Toplum ve Tarih : SUMER ('ILK') OGUL'U [Dum(uzi)'den Adem'e
# Sümer Tanrıları

(*) '(Lorsqu'en haut) le ciel n'était pas nommé,
(Et qu'en bas) la terre n'avait pas de nom,
De l'océan primordial, leur père,
Et de la tumultueuse Tiamat, leur mére à tous,
Les eaux se confondaient en un. '(Poéme de la création)

Gelelim Habere Ntvmsnbc internet sitesinde yer alan habere göre Japon bilim insanları "zor şartlar altında çalışacak insanımsı robot-işçi" yi üretmişler. 1,60 metre boyunda 68 kilo ağırlığındaki “HRP-3” adlı robot, kumlu yamaçta hareket edebiliyor, bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında çalışabiliyor.“HRP-3”, aralıksız 2 saat yürüyebiliyor, tornavidayı insan gibi hareket ederek gayet başarılı şekilde kullanabiliyor.Robot, 42 eklemi sayesinde insan vücudunun yapabileceği birçok hareketi yapıyor.Robotun 2010’a doğru satışa çıkarılması planlanıyor. Haberin kaynağı BURADA

haberi okuyunca aklıma Animatrix serisinin ilk iki filmi olan "Robotlar" geldi. İnsanlar için çalışmaya başlayan robotlardan 001 sahibini öldürünce kargaşa başlıyor ve Matrix'in ilk adımı atılmış oluyordu. Eğer bir gün olurda Robotlar isyan etmeye kalkarsa diye Daniel W. Wilson "Robotlar ayaklandığında ne yapacağız? adlı bir makale yazmış okumak için alttaki linklere tıklayınız:
Robotlar ayaklandığında ne yapacağız?
How To Survive A Robot Uprising

25.06.2007

Meteorologlar: Maksimum sıcaklık doğal afettir

Hava sıcaklığının Çarşamba günü 40 dereceyi bulacağının açıklanması üzerine Meteorologlar “Maksimum sıcaklık da deprem veya sel gibi doğal afettir. Aşırı sıcak üç gün üst üste yaşanırsa ölümler meydana gelebilir” diyor.

Kavurucu sıcakların iki günle sınırlı olmadığını, çöl sıcaklarının yaz boyunca dalga dalga Türkiye’yi etkileyeceğini söyleyen İTÜ Meteoroloji Mühendisliği’nden Prof. Dr. Orhan Şen’e göre, doğal afet grubuna giren maksimum sıcaklarla mücadelede atılacak önemli adımlardan biri de mesai saatlerinin değiştirilmesi. Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ise hissedilen sıcaklığın üç gün boyunca 40.6 derecenin üzerinde olmasının doğal afet sayılacağını ancak tatil ya da mesai saati değişikliğinin çözüm olmadığını söyledi.
40 derece hava sıcaklığının İstanbul gibi şehirlerde çok önemli bir değer olduğunu ve bunun doğal afet kapsamına girdiğini söyleyen Prof. Dr. Orhan Şen, “Bu ekstrem bir durum, özellikle büyük şehirlerde bu tür sıcaklıkların olduğu zamanlarda tatil olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu bir tabii afettir, nasıl bir sel baskını ya da deprem doğal afetse, maksimum sıcaklık da bir afettir” dedi.

DOĞAL AFET SIRALAMASINDA ÜÇÜNCÜ
Doğal afet sıralamasında, aşırı sıcakların önemli bir yeri olduğunu vurgulayan Prof. Şen, şöyle devam etti: “Maksimum sıcaklar, şu anda sel ve depremden sonra neredeyse üçüncü sıraya yükseldi. Çünkü bu sıcaklar geniş bir kitleyi ilgilendiriyor ve etkiliyor. Sel sadece dere yataklarının civarını etkilerken, sıcaklık Fethiye’den İstanbul’a kadar çok geniş bir kitleyi ilgilendiriyor.”

ÇALIŞMA ŞARTLARI DÜZENLENMELİ
Aşırı sıcakların iklim değişikliğinin önemli etkilerinden biri olduğunu, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin bu sonucunun, beklenenden çok daha önce ve çok daha şiddetli geldiğini belirten Prof. Şen, “Türkiye, Fransa ya da İtalya gibi çok gelişmiş bir ülke olmadığı için çalışma koşulları sıcağa elverişli değil. Örneğin benim üniversitedeki odamda klima yok, şu anda camları açtım ve öyle çalışıyorum. Bazı ülkelerde klima şartları nedeniyle 40 dereceye kadar müsaade edilebilir ama Türkiye’de o da yok. Bu nedenle Türkiye’deki çalışma şartlarının da göz önüne alınarak davranılması gerekir” ifadesini kullandı.

Uzmanlara göre bu tür kavurucu sıcaklık dalgaları yaz boyunca devam edecek. Bu nedenle kalıcı çözümler üretilmesinde fayda var. Sorunun bir iki günlük tatillerle çözülemeyeceğini söyleyen Prof. Şen en kalıcı çözümün mesai saatlerinin değiştirilmesi olduğunu söyledi.

ÖLÜMLER OLABİLİR
Prof. Şen, Türkiye’nin bu sıcaklıklara alışması gerektiğini belirtti ve ‘Yaz mesai saati’ uygulamasına geçilmesini önerdi. “Mesai saati 16.00’da değil de 18.00’de ya da 19.00 bitsin, gündüz de ona göre düzenleme yapılsın. Haziran’ın 15’inden Ağustos’un sonuna kadar muhakkak yaz mesai saati uygulaması lazım. Çünkü artık bu sıcaklar dalga dalga maksimim düzeye ulaşacak. İnsan sağlığı çok önemli, biliyorsunuz, 2003 yılında Avrupa’daki maksimumum sıcaklık dalgasında 35 bin kişi öldü, bizde de durum tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Kötü bir tablo çizmek istemiyorum ama ciddi risk grubunda olanlar açısından tehlike var ve ciddi ölümler olabilir.”
[NTVMSNBC]

21.06.2007

Son 30 Yılın En Sıcak Günü! İstanbul 45 Derece Olacak

Bu hafta sonu, son 30 yılın en yüksek hava sıcaklığı yaşanacak. İstanbul’da hissedilen sıcaklığının 45 dereceye kadar yükselmesi bekleniyor.

Hafta sonu hissedilecek sıcak hava dalgası nedeniyle uzmanlar zorunlu olmadıkça dışarıya çıkılmaması ve bol bol su tüketilmesi gerektiğini söyledi

Meteoroloji uzmanı Miktad Kadıoğlu, risk grubunda bulunan hasta ve yaşlıların kesinlikle sokağa çıkmamaları, çocukların özellikle öğle saatlerinde dışarıda oyun oynamamaları, çalışanların ise iş ve ulaşım programını havaya göre yapmaları gerektiğine dikkat çekti. Kadıoğlu, “Aşırı sıcakların yaşandığı günlerde artık hayatı böyle programlamak gerekiyor” dedi.
[NTVMSNBC]

Şili'de bir göl gizemli bir şekilde kayboldu

Şili’nin güneyinde bir göl gizemli şekilde ortadan kayboldu.

Patagonya’daki Magallanes bölgesinde bulunan gölün, mart ayında yetkililerin bölgeyi ziyaretinde yerinde bulunduğu, mayıstaki ziyarette ise gölden eser kalmadığının görüldüğü bildirildi.

Yüzey alanı 4-5 hektar olan ve ezilen buzulların sularıyla sürekli beslenen gölün böyle birdenbire ortadan kaybolması, “yerin açıldığı ve gölü tümüyle içine aldığı” şeklinde yorumlandı.

Milli Ormancılık Kurumu bölge müdürü Juan Jose Romero, “Mart ayında bölgeye gittiğimizde her şey normaldi. Mayısta tekrar gittik ve gölün tamamen kaybolmuş olduğunu gördük. Kuru göl yatağında sadece buz yığınları ve büyük bir çatlak vardı” dedi.

Kurumun, gölün nasıl ortadan kaybolduğunu araştırdığı bildirildi.

Bu konuda yapılan spekülasyonlardan biri, bölgedeki bir depremde yerde bir çatlak açıldığı ve suyun buradan aktığı şeklinde...
[Kaynak]

20.06.2007

Türkiye'nin yüzde 89'u çöl olabilir

AA - KONYA - Erozyon, Türkiye topraklarının yüzde 89'unu çölleştiriyor. National Geographic dergisi ve TEMA Vakfı'nın 'çölleşme haritası'na göre Türkiye topraklarının yüzde 36.84'ü çok şiddetli, yüzde 23.6'sı şiddetli, yüzde 23.19'u orta şiddetli, yüzde 5.48'i hafif şiddetli erozyonla niteliğini yitiriyor.

Erozyon haritasında bir numaralı yer Ankara Nallıhan. Açık hava erozyon müzesi olarak nitelendirilen Nallıhan'ın bazı bölümleri bitki örtüsünden tamamen yoksun.

Burdur'da da tepelik ve dağlık alanları kapsayan kuru ormanlar büyük ölçüde tahrip edilmiş, toprak kaybı yaşanıyor. Burdur'da erozyonun en önemli nedeni sağanaklar.

Konya'nın Karapınar bölgesi, kumul tepelerinin mera olarak kullanılması, toprağı tutan geven, yavşan ve sığırkuyruğu gibi bitkilerin sökülmesi ve saatte 110 kilometreye kadar çıkan rüzgâr nedeniyle çölleşiyor.

Sedir ormanıydı, çöl oldu

Erzincan'ın Esence Dağları'nda kuru ve sıcak iklim etkili. Kahramanmaraş'taki Ahırdağı önceleri sedir ormanıyken, kontrolsüz kesim ve düzensiz otlatma sonucu artık bitki örtüsünden yoksun. Ahırdağı Havzası'ndan gelen selle çöküntü ve tortu, Menzelet Barajı'nın sularıyla Kahramanmaraş Ovası'nın sulanması, içme ve sulama suyunu karşılayan Ayvalı Barajı'nı etkiliyor.

Erzurum'un Oltu bölgesinde, düşük irtifalı sahalarda bitki örtüsü zayıf. Bölgede aşırı otlatma, dağlık coğrafya ve artan eğim erozyonu, oluşan oyuklarsa bölgede heyelan riskini artırıyor. Iğdır, Aras Nehri boyunca yer alan tektonik bir çöküntü. Çevresine göre daha düşük yağış alıyor. Iğdır'ın Aralık ilçesiyse kum fırtınalarının tehdidi altında.

[Radikal]


19.06.2007

Hava Sıcaklığı 45 Derece Olacak!

Hava sıcaklıklarında cuma gününden itibaren 5-6 derece artış bekleniyor.
Haziran ayı normallerinin 2-4 derece üzerinde seyreden hava sıcaklıklarında cuma gününden itibaren 5-6 derece artış bekleniyor.
Meteorolojiden yapılan uyarıya göre Kuzey Afrika üzerinden gelmesi beklenen sıcak hava kütlesi, 22-24 Haziran 2007 tarihlerinde Marmara, Ege, Batı Akdeniz ve İç Anadolu, 24-26 Haziran 2007 Tarihlerinde güney ve iç kesimlerde etkili olacak.
Sıcak hava kütlesine bağlı olarak en yüksek sıcaklık değerlerinin ; Ege Bölgesi’nde (İzmir, Aydın, Manisa, Denizli) 40-43 derece, Marmara Bölgesi’nde (İstanbul, Balıkesir, Bursa, Kocaeli, Sakarya) 37-39 derece, Akdeniz Bölgesi’nde (Adana, Isparta, Burdur, Muğla Antalya ) 36-40 derece, İç Anadolu Bölgesinde (Ankara, Eskişehir, Konya, Kayseri, Kırıkkale ) 36-37 derece dolayında olması tahmin ediliyor.
[Kaynak]

Endonezya'da 6.1 Büyüklüğünde Deprem

Not : Büyük Tsunami felaketinden beridir bölgede sismik aktivite bir türlü durmuyor! Buna kıta plakalarının hareketliliği neden oluyor diyen araştırmacılar da var sebebi tamamen bununla ilgili değildir diyenlerde... (K.M.)

Endonezya'nın Doğusundaki Moluk Adalarında 6,1 Büyüklüğünde Deprem Meydana Geldi.
Endonezya'nın doğusundaki Moluk adalarında 6,1 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
Meteoroloji ve Jeofizik Kurumu yetkilisi Andi Zülfikar, depremin merkez üssünün Kuzey Moluk eyaletinin başkenti Ternate'nin 104 kilometre güneybatısında, denizin 39 kilometre derinliğinde olduğunu belirtti. Depremde can kaybı ya da herhangi bir hasar olmazken, tsunami uyarısı da yapılmadı.
[Kaynak]

18.06.2007

Buğday ambarı çölleşiyor, gören yok!


Konya Ovası, Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü'nde, adım adım çölleşiyor: Ürün yok, yakında göç başlar, afet bölgesi ilan edilebilir
"Bir köylünün yanından geliyorum. 150 dekarlık arazinin 50'sinde sulu, 100 dekarında da kıraç tarım yapıyordu. Yağmur yağmadığından bu yıl kıraç tarım yapamadı. Geçen gün dolu düştüğünden 50 dekarlık alanın tümü hasar gördü. Bu köylü şimdi ne yapacak?"
17 Haziran Dünya Çölleşme Günü'nde Konya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Hüseyin Motuk, 'Türkiye'nin buğday ambarı'yken adı artık kuraklıkla anılan Konya Ovası'ndaki kötü gidişatı böyle özetliyor. Tarımda yanlış sulama ve yeraltı sularının bilinçsizce tüketilmesi Konya Ovası'nı yavaş yavaş çölleştiriyor. Verimsizleşen toprak nedeniyle çiftçi zorda. Konya İl Genel Meclisi kuraklık nedeniyle Konya'nın afet bölgesi ilan edilmesi için tavsiye kararı alıp, Başbakanlığa yolladı. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Motuk'a göre, rekolte kaybı en iyimser rakamla yüzde 50. Bazı kesimlerde hiç ürün yok:
"Burada durum içler acısı. Kıraç tamamen bitti. Bu yıl yağış yüzde 50 düştü. Konya'nın normalde yıllık rekoltesi 1.8 milyon ton. Tarım il Müdürlüğü hasar tespiti yaptı, üst makamlara bildireceğim ancak seçim arifesinde kimse ilgilenmez. Yakında Konya'dan göç başlar."
28 bin ruhsatsız kuyu
Selçuk Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği öğretim görevlisi ve Konya Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Tahir Nalbantçılar, bölgedeki 60 bine yakın su kuyusundan 28 bininin ruhsatsız olduğunu söylerken, yeraltı sularının aşırı tüketildiği görüşünde. Nalbantçılar'a göre uzun vadede çözüm için yeniden planlama gerekiyor ancak hiçbir girişim yok:
"Böyle giderse verimli alan kalmayacak. Sorunun çözülmesi için dengesiz kuyu kullanımının yeniden gözden geçirilmesi, sulama sistemlerinin modernize edilmesi ve bitki deseninin toprak yapısına göre revize edilmesi gerekir."
Doğal Hayatı Koruma Vakfı Türkiye (WWF-Türkiye) Su Programı Müdürü Buket Bahar Dıvrak, "Havzadaki Hotamış sazlıkları ve Eşme kara sazlıkları kurudu, Ereğli sazlıkları kurumak üzere. Tuzla Gölü de yarı yarıya kuru" diyor.
Türkiye Yeşilleri ise 'Kuraklık Türkiye'yi kavuruyor' başlıklı bildirisinde sorumlu adres olarak 'vahametin farkında olmayan' Tarım Bakanı Mehdi Eker'i gösterirken bir uyarı da TEMA Vakfı yetkilisi Yeşim Beyla'dan: "Konya Havzası'nda alarm zilleri çalıyor. Havza Bakanlar Kurulu'nca bir an önce afet bölgesi ilan edilmeli."
[Radikal]

15.06.2007

Sıcak dalgası Asya ülkelerini vurdu

Yazın gelmesiyle artan sıcaklıklar dikkatleri Asya ülkelerindeki enerji sıkıntısına çekti.

Pakistan'da serinleyen insanlar
Pakistan'da onlarca insan ya kalp krizi sonucu ya da yeterince su tüketmediklerinden öldü

Bu ülkelerin başında Pakistan geliyor.

BBC Karaçi muhabiri Barbara Plett'in aktardığına göre, Pakistan, günlerdir öldürücü bir sıcak dalgasının etkisi altında, onlarca insan ya kalp krizi ya da yeterince su tüketmedikleri için öldü.

Ancak durumu asıl zorlaştıran elektriklerin bazen on saate kadar kesiliyor olması...

Pakistan'da eskiyen sistem hızla artan talepleri karşılayamazken, yolsuzluklar had safhada ve sektör de iyi yönetilmiyor.

Bu zaten bir süredir devam eden bir sorun; ama 50 santigrat dereceye varan sıcaklıklar ve elektrik kesintileri, halkın sinirlerinin yıpranmasına neden oldu.

İnsanlar ne serinleyebiliyor- ne uyuyabiliyorlar.

Liman şehri Karaçi'de kesintilere öfkelenen halk ayaklandı...

Bu öfke Karaçi'de yetkililerin gerilimi yüksek bir yaz geçirmelerine neden olabilir.

Gözlemciler enerji krizinin cumhurbaşkanının yüksek mahkeme başyargıcını görevden almasıyla doğan siyasi krizle boğuşan hükümete karşı gösterileri tetikleyebileceği yorumunu yapıyor.

Çin'de enerji sıkıntısına çözüm

Öte yandan artan sıcaklar Çin' de enerji tasarrufu yapmak isteyen yetkilileri farklı bir önlem almaya itti.

Çinli yetkililer ofislerde havalandırmaları zaman zaman kapatıp enerji tasarrufuna gitmek için, çalışanları iş yerlerine takım elbise değil, tişört ve rahat giysilerle gelmeye teşvik ediyor.

Hükümet artan sıcaklıklar yüzünden birçok kentte elektrik kesintisi yaşanabileceği uyarısında bulunmuştu.

BBC Pekin muhabiri Daniel Griffiths'in aktardığına göre Çin hükümeti, bu yaz yakın tarihin en sıcak yazlarından birinin yaşanmasını bekliyor.

Bu da rekor sayıda Çinlinin serin kalabilmek için havalandırmalarına başvuracakları anlamına geliyor.

Pekin ve Şangay başta olmak üzere bu durumun elektrik sıkıntısına yol açması şimdiden beklenen bir durum.

Hükümet hâlihazırda binalara, iş yerlerine, otel ve alışveriş merkezlerine giderek havalandırmanın doğru derecede kullanılmakta olduğunu kontrol edecek enerji denetçileri belirledi bile...

İş yerine giderken giyilen giysilerde bir değişiklik fazla bir fark yaratmayabilir.

Ama bu öneri, en çok yaz sıcaklarında ülkenin dört bir yanında üniformaları içinde terleyen Çinli ordu görevlilerini memnun etmişe benziyor.

[BBC / Türkçe]

Uncular buğday bulamıyor

İç Anadolu'da yüzde 40'ın üzerinde rekolte düşüklüğünün beklenmesi nedeniyle çiftçi, hasadını yaptığı ürünü piyasaya sürmeyince fabrikalar ürün bulmakta zorlanıyor.

Konya, Karaman ve Aksaray tarım il müdürlükleri ve ticaret borsalarından aldığı bilgiye göre, küresel ısınmaya bağlı olarak ortaya çıkan kuraklık ve Haziran'da yağan dolu, hububatta büyük ölçüde zarara yol açtı.

Konya'daki ziraat odaları yüzde 80 rekolte kaybı olduğu yolunda açıklama yapsa da tarım il müdürlüğü yetkilileri, henüz zarar tespit çalışmalarının sürdüğünü, net bir rakamın ortaya çıkmadığını bildirdiler. Konya Ticaret Borsası'na (KTB) göre, Konya'da kuraklık yüzünden 1 milyon tonun üzerinde kayıp yaşanacak.

Karaman'da ise yüzde 25-30 seviyelerinde bir rekolte düşüşü beklenirken, Aksaray Tarım İl Müdürlüğünün kuraklık tespiti için oluşturduğu komisyonun çalışmaları halen sürüyor. Aksaray'da da kuraklığın ciddi anlamda rekolte düşüklüğüne yol açacağı da belirtiliyor.

BAŞAKTAKİ TANE SAYILARI DÜŞÜK

Konya Ticaret Borsası (KTB) Başkanı Mehmet Kara, kuraklığın tarım kadar sanayiyi de ciddi anlamda olumsuz etkisinin olacağını söyledi.Rekolte düşüklüğü yüzünden çiftçinin hasada bıraktığı borçlarını ödeyemeyeceğini ve zincirleme zararın oluşacağını öne süren Kara, şunları kaydetti:

''Bu durumda mazot, gübre ve tohumunu da alamayacak. Sonuçta eylül-ekim döneminde tarlasını ekemeyecek ve tarlalar boş kalınca gelecek yıla rekolte daha da düşecek. Boş tarlalar erozyonu bile hızlandıracak. Normalde başakta 40-45 tane olması gerekirken bu sayı kuraklık yüzünden birçok yerde 20'nin altında oldu. Konya'da 1 milyon tonun üzerinde hububatta rekolte düşüşü bekleniyor. Özellikle bazı yerlerde biçerdöverin giremeyeceği ölçüde ekinler kısa kaldı.''

TARIMA DAYALI SANAYİ ETKİLENECEK

Kara, bazı yerlerde tanenin dolgunluğu, enerjisi ve direnci yüksek olsa da sanayisi tarıma dayalı Konya'da rekolte düşüklüğünün sorun yaratacağını belirterek, ürün olmayınca kamyoncunun aracını dolduramayacağını, un, yem, makarna, bulgur ve bisküvi gibi gıda üreten birçok fabrikanın üretim yapamayacağını ifade etti.

Bu zincirin sonunda sırayla fabrikaların bile kapanabileceğini savunan Kara, Hükümetin acilen çiftçiyi desteklemesi gerektiğini bildirdi.

UNCULAR BUĞDAY BULAMIYOR

Orta Anadolu Un Sanayicileri Birliği Başkanı Mehmet Güney ise Ankara, Aksaray, Afyonkarahisar, Karaman ve Konya bölgesinde ortalama yüzde 40'ın üzerinde rekolte düşüşü beklendiğini söyledi.

Türkiye genelinde 3-4 milyon ton buğday kaybı yaşanmasının beklendiğini vurgulayan Güney, bunun 2.5 milyon ton un kaybı anlamına geldiğini kaydetti. Rekolte düşüşü olacağını bilen çok sayıda çiftçinin hasat ettiği ürününü piyasaya sürmediğini dile getiren Güney, şöyle dedi:

''Uncuların normalde en yoğun çalışması gerektiği bu dönemde fabrikalar boş duruyor. İç Anadolu'da hasat başlayana kadar Ege ve Çukurova'dan buğday alırdık. Şimdi Ege, Çukurova ve İç Anadolu çiftçisi ürününü piyasaya sürmüyor. Deposunda bekletiyor. Buğday piyasası tamamen durdu. Çiftçi hasat ettiği ürünü satmıyor, fiyatlar yükseliyor ve biz ürün bulmakta zorlanıyoruz. Acilen ithalat gerekiyor.''

Güney, TMO ile görüştüklerini ve ithalat istediklerini belirterek, ''Ülkede buğdayda arz-talep dengesi bozuldu. Adeta bir kilitlenme dönemi yaşıyoruz. İthalat ile arz ve talep dengesi korunmalı diye düşünüyoruz'' dedi.

[Sabah]

Denizler altından dikkat çağrısı

L'Atalante gemisiyle yapılan araştırmalar Marmara'daki fayların aktif olduğunu gösterdi. Proje Koordinatörü Prof. Dr. Naci Görür, 'Gaz ve su çıkışını takip için deniz dibine istasyon kurulmalı. Türk yetkililere ve AB fonlarına başvurduk' dedi

AA - İSTANBUL - Marmara Denizi'nde beklenen depremin izini süren bilimadamları sonuca vardı: Deniz tabanında fay boyunca açığa çıkan gazlar, yüzeyden değil, derinlerden geliyor. Bu, fayların aktif olduğunun kanıtı. Gazların izlenmesiyle, tsunamiye de yol açabilecek depremin gelişiyle ilgili önemli ipuçları elde edilebilir. Denizaltı gözleme istasyonu gerekli.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Fransızların deniz araştırma merkezi IFREMER'e ait L'Atalante gemisiyle 12 Mayıs 2007 tarihinde Marmara'ya açılmıştı. Nautile mini denizaltısıyla, 1200 metreye kadar inilerek Kuzey Anadolu fayının deniz altında kalan kısmı üzerinde adım adım ilerledi. Türk ve Fransız bilim adamlarının katılımıyla yapılan incelemeler 12 Haziran'da sonra erdi.

Proje Araştırma Genel Koordinatörü Prof. Dr. Naci Görür, çalışmayla ilgili şu bilgileri verdi:

  • "Gaz çıkışları, fayın aktif olduğunun belirtisi. Bu gazlar yüzeyde bizim bataklık gazı olarak nitelediğimiz cinsten değil, deprem derinliklerindeki kırıklardan gelen gazlar. Bunu daha önce insansız denizaltıyla tespit etmiştik, şimdi görerek tespit ettik."
  • "Akışkanların çıktığı yerler belirlendi, haritalandı, akışkan çıkış noktalarıyla aktif faylar arasındaki ilişki açığa kavuşturuldu. Akışkan çıkışlarının en iyi gözlendiği üç istasyona bu konuda ölçümler yapacak ve küçük depremleri belirleyecek sismograflar (OBS) yerleştirildi."
  • "Olası depremde deniz altı heyelanları oluşturabilecek ve tsunamiye neden olabilecek yerler de araştırıldı. Deniz tabanına çok sayıda cihaz yerleştirildi. Bu cihazlar dört ay ile bir yıl arasında deniz dibinde kalacak, veriler daha sonra değerlendirilecek."

    '4-5 milyon avro yeter'
    Görür, şu önlemi önerdi: "Gaz ve su çıkışlarının incelenebilmesi için deniz tabanına bir denizaltı gözlem istasyonu kurulmalı. Bunun için Türkiye'deki yetkililer ve AB fonlarından yararlanmak için başvurularda bulunduk. Gözlem istasyonunun belirli sayıda kurulması 4-5 milyon avroya mal olacak. Deneme istasyonu 350-400 bin YTL'ye kurulabilir."

  • [Radikal]

    Keneler 172 kişiyi hasta etti, 10'u öldü

    DHA - SAMSUN - Sağlık Bakanlığı, bu yıl kırım kongo kanamalı ateşi hastalığı (KKKA) tespit edilen hasta sayısının 172'ye çıktığını, 10 kişinin ise bu hastalık nedeniyle hayatını kaybettiğini açıkladı.

    Son KKKA kurbanı, 43 yaşındaki Yeter Yılmaz. Samsun'un Vezirköprü ilçesinin Kuyumcu Köyü'nde yaşayan Yeter Yılmaz, üç gün önce kene tarafından ısırılınca Vezirköprü Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Buradaki ilk müdahalesinin ardından Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan Yılmaz'a KKKA teşhisi konuldu. Doktorların müdahalesine rağmen Yeter Yılmaz, önceki akşam hayatını kaybetti. İlçe Sağlık ve İlçe Tarım Müdürlüğü, köydeki olası başka vakaların önlenmesi için çalışma başlattı.

    Kenenin yol açtığı KKKA vakaları sayısı yüksek, ancak bu hastalıktan ölüm oranı Türkiye'de yine de düşük. Dünyada KKKA'dan ölüm oranı yüzde 10'ken, Türkiye'de yüzde 5.6 civarında.

    [Radikal]

    14.06.2007

    Dünyanın petrol rezervleri tahmin edilenden daha hızlı tükenecek

    Bilim insanları dünyanın kalan petrol rezervleri üzerine yapılan başlıca bir incelemeyi, devletlerin ve şirketlerin kabul ettiklerinden çok daha yakın zamanda petrolün sonunun geleceği konusunda uyararak eleştirdiler.

    BP'nin İstatistiksel Dünya Enerji İncelemesi'nde, şimdiki oranlara göre 40 yıllık bir tüketim sağlayacak kadar rezerv olduğundan bahsedilmişti. Ancak, Londra merkezli Petrol Tükenişi Analiz Merkezi'nden bilim insanları, küresel petrol üretiminin, dünya ekonomisi ve yaşam tarzımız için muazzam sonuçlar doğuracağı, hızla artan bir azalmaya girmeden önce önümüzdeki dört yılda doruğa ulaşacağını söylüyorlar.

    [The Independent]

    AB'den ham madde krizi uyarısı

    Komisyona göre, Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ekonomilerdeki "benzeri görülmemiş mineral talebi", pek çok AB endüstrisi için oldukça önemli olan bakır, demir cevheri ve çinko gibi ham madde stoklarında artan bir baskı oluşturuyor.

    Kıt kaynaklar için artan küresel rekabet ışında, 5 Haziran'da toplanan Komisyon, "AB endüstrisinin mevcut ham madde erişimin durumunu" ortaya koydu. Komisyon'a göre, yapı endüstrisi hariç tutulduğunda, pek çok AB endüstrisi küresel ham madde stoklarındaki düşüşle yüzleşiyor.

    Komisyon Üyesi Günter Verheugen şu açıklamada bulundu: "Avrupa endüstrileri, rekabet içersinde yer alabilmeleri için ham madde akışına ve sabit fiyatlara gerek duyuyor. Gerek Avrupa içerisinde olsun gerekse de Avrupa dışına açılarak ham maddeye ulaşım koşullarını arttırma kararı aldık."

    Rapora göre, Japonya, ABD, Avrupa ve Çin, dünya cevher pazarında gittikçe daha masraflı olan bir rekabet içerisindeler. Metal madenleri özellikle Avrupa stoklarında oldukça düşük seviyelerde. Aksine, feldspat ve jips gibi, yapı sektöründe kullanılan minerallere bakıldığında Avrupa kendi kendine yetebilecek bir konumda.

    Ham maddelere olan erişim Heiligendamm, Almanya'da gerçekleştirilen G8 Zirvesi'nin de gündemindeydi. G8 liderleri "Ham madde sorumluluğu: şeffaflık ve sürdürülebilir büyüme" üzerine bir deklarasyon imzalamayı umuyorlardı.

    [EurActiv.com]

    Yüzbinlerce arı fındık kurbanı

    ADAPAZARI - Sakarya'nın Kocaali ilçesinde fındık bahçelerinde böceklere karşı yapılan toz ilaçlamanın, çevredeki arı çiftliklerinde yüz binlerce arının ölmesine yol açtığı öne sürüldü. Arıcılar öfkeli. Arı Yetiştiricileri Birliği Genel Sekreteri Emin Yan, "İlaç sadece arıları değil, insan hayatını da etkiliyor. Yüz binlerce arımız telef oldu. Toparlanmamız iki-üç yılı bulur" dedi. ABD'den Türkiye'ye geniş bir coğrafyada arı kolonilerinin gizemli bir biçimde ortadan kaybolması, 2007'de en çok konuşulan çevre sorunlarından birini oluşturmuştu. Türkiye'de toplu arı ölümlerine hava sıcaklıklarında ani iniş çıkışların, ABD'deki gizemli kayboluşlaraysa cep telefonu sinyallerinin arıları şaşırtmasının neden olduğu iddia ediliyor.

    (dha, Radikal)

    13.06.2007

    Tayland ilk nükleer santralini inşa etmeyi planlıyor

    Tayland'ın en büyük enerji hizmet kurumu 2020 yılında inşaatına başlamayı bekledikleri, ülkenin ilk nükleer santralinin $6milyar 'a malolacağını açıkladı. Tayland Elektrik Üretim Kurumu (EGAT), ilerde gözüken elektrik kesintileriyle başa çıkabilmek için ülkenin uzun dönemli enerji planının bir parçası olarak 4,000 Megawatt elektrik üretecek bir nükleer santral inşa etmeyi planladıklarını açıkladı. Tayland şu anda elektrik ihtiyacının %70'ini doğal gazdan karşılıyor, geri kalanı ise petrol, kömür ve hidro-elektrik enerjisinden karşılamakta. Fakat doğal gazın azalmasıyla birlikte, hükümet, 2021 yılına kadar sürdüreceği 15-yıllık Enerji Gelişim Planı dahilinde, nükleeri yeni bir enerji kaynağı olarak kullanmayı planlıyor.

    [Kaynak]

    Petrol ve gaz sıkıntısı dünya savaşı çıkarabilir

    Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI), gelecekteki petrol ve gaz kıtlığının, sadece Orta doğu’da değil, dünya çapında yeni çatışmalara yol açabileceğini açıkladı.

    Stockholm’de SIPRI tarafından açıklanan yıllık raporda, "günümüzde devletlerin büyük bir kısmının, silahlı çatışmalar çıkmasını uç bir nokta olarak kabul etmesine rağmen, enerji kaynakları yüzünden özellikle Afrika’da iç çatışmaların çıkmasının muhtemel olduğu" uyarısında bulunuldu.
    Petrol ve gaz rezervleri bakımından zengin olan bölgelerin stratejik öneminin artacağına değinilen raporda, sadece Orta Doğu değil, Afrika, Orta Asya, Güney Amerika ve Güneydoğu Asya’nın önümüzdeki on yılda potansiyel çatışma bölgeleri olacağı ifade edildi.
    Raporda, enerji ihtiyaçlarına bağlı güvenlik sorunları konusundaki kaygıların yeni olmadığı, bu kaygıların, dünyada artan orandaki talep, petrol fiyatlarındaki artış, ithalata olan artan orandaki bağımlılık ve petrol ile gaz kıtlığına bağlı nedenlerden ileri geldiği belirtildi.
    Raporda, enerji altyapılarına terörist saldırılar, günlük gıda kıtlığı, Meksika Körfezi’ndeki kasırgalar ve bazı üretici ülkelerdeki istikrarsızlıklar gibi dış olayların da kaygı verici unsurlar olduğuna değinildi.
    SIPRI’nin raporunda, enerji sorunları konusunda küresel bağlamda düşünceler üretilmesi gerektiği ve bazı ülkelerde olduğu gibi milliyetçi yaklaşımların "iyi bir formül" olmadığı vurgulanarak, "daha geniş bir uluslararası işbirliğinin daha çok güven ortamı yaratabileceği, başlıca aktörler arasındaki gerilimi azaltabileceği ve böylelikle gelecekte herkes için petrol ve gaz sağlama konusundaki güvenliği arttıracağı" kaydedildi.
    Alternatif enerji kaynakları, özellikle de ulaşım için yeni tip yakıt geliştirme gibi alanlardaki gelişmelerin bile bu öngörüleri kısmen değiştirebileceğine dikkat çekilen raporda, nükleer enerjideki gelişmenin yeni güvenlik kaygılarını da beraberinde getireceği belirtildi.

    [ Milliyet]

    Çin,Bangladeş ve Almanya'da Sel Can Aldı

    Çin'i sel aldı

    Çin'in güneyinde yağan şiddetli yağışların yol açtığı sel ve toprak kaymalarında ölenlerin sayısının 71'i buldu.

    Çin Yurttaşlık Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, 6-9 Haziran günlerinde etkili olan yağışın yol açtığı felaketlerde 13 kişinin de kaybolduğu belirtildi.

    Açıklamada, felaketten Hunan, Guangdong, Guanşi, Guicou, Jiangşi ve Fujian eyaletlerinde 10 milyon 638 bin kişinin yaşamının olumsuz etkilendiği, 56 bin ev tamamen yıkılırken 104 bin evin de hasar gördüğü, 643 bin kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı bildirildi.

    Resmi makamlara göre, sel ve heyelan 235 milyon 526 bin doları tarımda olmak üzere toplam 451 milyon 315 bin dolarlık kayba yol açtı.

    Afet bölgelerinde acil müdahale planı harekete geçirilerek kurtarma ve yardım çalışmaları başlatılırken, Çin Kızıl Haç Derneği bölgeye yardım malzemeleri gönderdi.

    Bangladeş'te sel: 100 ölü

    CHITTAGONG - Bangladeş'te muson yağmurlarının başlamasıyla meydana gelen sel ve toprak kaymaları nedeniyle yaklaşık 100 kişi hayatını kaybetti. Ülkenin güneyinde 5 milyon kişinin yaşadığı sahil kenti Chittagong'da çok sayıda ev çamur deryası altında kalırken, sadece bu kentte 86 kişi öldü, yaklaşık 100 kişi de kayboldu. Kentte hala binlerce ton çamur ve enkazın altında kalanlar olduğu, polis ve gönüllülerin bu kişilere ulaşmaya çalıştığı belirtiliyor. Ancak kurtarma çalışmaları, yolların sularla kaplı olması nedeniyle güçlükle yapılabiliyor. Ülkenin çeşitli bölgelerinde yıldırım düşmesi sonucu da 13 kişi hayatını kaybetti. Bölgede şiddetli yağışlar hala sürüyor. (ap, aa)

    Almanya'nın kuzeyi aşırı yağışlardan sular altında: 1 ölü

    BERLİN - Almanya'da şiddetli yağışlar kara ve demir yollarını sular altında bıraktı. Rheinland-Pfalz eyaletinde evinin bacasını muşambayla örtmeye çalışan bir kişinin, çatıdan 7 metre kadar aşağı düşerek öldüğü bildirildi. Bu eyalette, ayrıca Kuzey Ren Vestfalya ve Hessen eyaletlerinde çok sayıda kara ve demir yolu sular altında kaldı. İtfaiyenin de çok sayıda su baskınına çağrıldığı belirtildi.

    Rheinland-Pfalz eyaletinde Betzdorf ve Daaden kentleri arasındaki demir yolunun ve 66 numaralı oto yolunun bir süre trafiğe kapatıldığı kaydedildi.
    [Gezegenimiz.Com]

    11.06.2007

    Gonu kasırgası Umman’ı vurdu geçti

    Umman’ı vuran Gonu kasırgasında ölenlerin sayısı 49’a yükseldi
    MASKAT - Umman’ı vuran kasırga geride büyük yıkım bıraktı. Köprüler ve yollar çöktü, elektrik ve telefon direkleriyle ağaçlar devrildi. Kasırganın getirdiği şiddetli yağışlar nedeniyle yollar su altında kaldı. Binlerce kişi evlerini terk etti.
    Resmi rakamlara göre, şu ana kadar en az 49 kişi hayatını kaybetti. 30 civarında da kayıp var.
    Hızı azalan kasırga, İran’ın güney kıyılarına yaklaştı. İran’da 3 kişi yaşamını yitirdi.
    Tropikal Gonu kasırgasının, Umman’daki kadar büyük bir felakete yol açması beklenmiyor.

    10.06.2007

    Maden Piyasası

    Asya pazarındaki petrokimyasal talebi oldukça fazla. “Karakteristik olarak, bu tarz yüksek stok fiyatları petrokimya üreticilerinin üretimi yavaşlatmasına sebep olacaktır. Ancak, Asya'daki güçlü ekonomiler plastik talebini arttırmayı sürdürüyor. Asya'daki etilen talebi %6 ile büyümeye devam ediyor, ve ortalama petrokimyasal ürün talebi %10.

    Talep dalgalandıkça civa 15 ayın en yüksek fiyatına ulaştı “Civa fiyatları son aylarda %30'la 15 ayın en yüksek fiyatına ulaştı. Tüccarlara göre bu durum, gelişmekte olan pazar ülkelerinin yüksek talebi stokların üzerine çıktığından kaynaklanıyor.

    Çin'in içinde demir bulunmayan metal ithalatı ilk dört ayda 76 pct arttı. “Analistler, yılın ilk çeyreğinde %11.1 genişleyen Çin ekonomisinin demir madeni ve petrolden demirsiz metallere kadar çeşit ham madde ve ürün ithalatını arttırdığını açıkladılar.”

    9.06.2007

    Küresel ısınma Kuzey’in zenginleri için bir fırsat

    İnsanlığın en büyük kaygılarından biri haline gelen küresel ısınmanın, gezegenin bazı bölgeleri için “bulunmaz fırsatlar” sunacağı belirtildi.

    TROMSÖ - Norveç Kutup Enstitüsü Müdürü Jann-Gunnar Winther, AFP’ye verdiği demeçte, küresel iklim değişikliğinin Kuzey’in zengin ülkeleri açısından büyük fırsat olacağını söyledi. Winther, “Güney’in yoksulları yine kaybeden olacak” dedi.

    Winther’e göre, küresel ısınma sonucu buzulların erimesinden Kuzey ülkelerinin yanı sıra ABD ve Rusya’nın da tarım, deniz taşımacılığı, madencilik gibi birçok alanda yararlanacağına işaret etti.

    “Termometre yükseldikçe Sibirya’nın kuzeyi veya Kanada’nın kuzeyi gibi geniş bölgelerde tarım kolaylaşacak” diyen Norveçli iklim uzmanı, hava sıcaklığının beş derecenin üzerine çıkacağı gün sayısının artmasıyla tarımın gelişeceğini vurguladı.

    “Üzümleri iyileşeceği için İngiltere mükemmel beyaz şarap üretir hale gelirken, Fransa’daki aşırı sıcaklar yüzünden üzümler bozulacak ve Bordeaux şaraplarının kalitesi düşecek” diyen Winther, Kuzey’de balıkçılık ve ormancılığın da küresel ısınma sayesinde gelişeceğini söyledi.

    Norveçli uzmana göre, turizm de küresel ısınmadan nasibini alacak ve Akdeniz’in kavurucu sıcaklarından kaçmak isteyen tatilciler, soluğu Kuzey Avrupa’da alacak. Kışın da Alpler ve Pireneleri beğenmeyen kayakçılar yine Kuzey’e akın edecek.

    Bugün Kuzey kutbu üzerinden yılda ancak 30 gün deniz ticareti yapılabildiğini hatırlatan Norveçli uzman, deniz buzullarının azalmasıyla bu sürenin en az 4 kat artacağına işaret etti ve “Rotterdam’dan Japonya’ya giden bir gemi, Süveyş yerine kutup denizini kullandığında yolculuk 10 gün kısalacak” dedi.

    Norveç’in Tromsö kentinde düzenlenen iklim konferansında konuşan uzmanlara göre de, buzulların erimesiyle Kuzey kutbundaki petrol ve doğal gaz rezervlerine ulaşma imkanı doğacak, bu da Kuzey ülkeleri için “ballı lokma” olacak.

    [NTVMSNBC]

    Avrupa denizleri tehdit altında

    Bilim adamları, Avrupa denizlerinin kıyılardaki yapılaşma, aşırı avlanma ve kirlilik nedeniyle ciddi şekilde tehdit altında olduğu uyarısında bulundu.

    Deniz kamplumbağası

    Uzmanlar, hemen harekete geçilmemesi halinde bölgesel denizlerde durumun daha da kötüleşeceğini söylüyorlar.

    Araştırmacılara göre bunda ekonomik büyüme ve Avrupa Birliği’nin genişlemesi denizlere yönelik tehdidi artırıyor.

    Avrupa Birliği bütçesiyle 15 ülkeden 100’den fazla uzmanın katıldığı araştırmanın sonuçları, Dünya Okyanus Günü’nde yayımlandı.

    Avrupa Yaşam Tarzı – Deniz Ekosistemleri adlı üç yıllık projede insan faaliyetlerinin bölge denizlerindeki ekosistemleri nasıl etkilediği araştırıldı.

    Araştırma Kuzey-Doğu Atlas Okyanusu, Karadeniz, Baltık Denizi ve Akdeniz’de yapıldı.

    Projenin koordinatörlerinden Laurence Mee, BBC’ye “Tüm denizlerde kıyılardaki yapılaşma, taşımacılık ve tarım ürünlerini yetiştirme yöntemlerimizin ekosistemlere büyük zarar verdiğini tespit ettik” dedi.

    İngiltere’deki Plymouth Üniversitesi Deniz Araştırmaları Enstitüsü Başkanı olan Prof. Mee, “Yaşam tarzlarımızdaki değişikliğin denizlerimiz için ne anlama geldiğini anlamaya çalıştık, zira bu gelecek açısından son derece önemli” dedi.

    Araştırma, deniz canlılarının yaşam alanlarındaki değişim, kimyasal kirlilik, avlanma ve ötrofikasyona (suda nitrojen ve fosfor içerin kimyevi bileşiklerin artması) odaklandı.

    Prof. Mee, “Hangisine bakarsanız bakın, hepsinin birbirleriyle bağlantılı olduğunu görüyorsunuz” dedi.

    Avrupa Birliği’nin genişlemesinin ve ekonomik büyümenin sorunları artırdığına dikkat çeken Mee, zenginliğin artmasının çevre üzerinde büyük baskı oluşturduğuna dikkat çekti, buna Akdeniz kıyılarında tatil merkezlerinin ve yazlık evlerin sayılarının hızla artmasını örnek gösterdi.

    Araştırmaya göre et tüketimine talebin fazla olması tarımsal faaliyetlerin artmasına neden oldu. Bu da kullanılan gübrelerin denizlere boşalan nehirler vasıtasıyla suya karışması sonucunu beraberinde getiriyor.

    Prof. Mee, bununla birlikte Avrupa denizlerinde ekosistemin iyileşmeye başladığı bölgeler olduğunu da söyledi, “Ama kirlilik maalesef, ağır sanayilerin Çin ve Hindistan’a kaydırılmasıyla azaldı. Buradaki ekosistem düzeliyor ama orası mahvoluyor” dedi.

    [BBC / Türkçe]

    Pehlivan:Teknolojik gelişmeler insanlığa mutluluk getirmedi

    Körfez Belediye Başkanı Yunus Pehlivan, teknolojideki baş döndürücü gelişmelerin insanlığa mutluluk getirmediğini, çılgınca üretim ve tüketim anlayışı nedeniyle çevre sorunları ve ahlaki problemleri beraberinde getirdiğini söyledi.

    5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle düzenlenen programa Körfez Belediye Başkanı Yunus Pehlivan ev sahipliği yaptı. Körfez Kaymakamlığı ve Körfez Belediye Başkanlığı tarafından ortaklaşa düzenlenen etkinlikte günü anlam ve önemini belirten konuşmalar, düzenlenen yarışmalarda dereceye girenlere ödüllerin verilmesi, çevre konulu slayt gösterimi, çevre yürüyüşü ve piknik yapıldı. Körfez Belediyesi Çok Amaçlı Salonda düzenlenen etkinlikte, Milli Eğitim Müdürü Hurşit Ekinci, Sağlık Gurup Başkanı Dr. Bülent Bulca, Yarpaş Genel Müdürü Bahattin Baycur ile öğrenciler hazır bulundu.

    DOĞAYLA BARIŞIK OLMALIYIZ

    Törende bir konuşma yapan Körfez Belediye Başkanı Yunus Pehlivan, ´İnsanlık son yıllarda bilim ve teknolojide baş döndürücü gelişmeler gösterdi. Buna paralel olarak hayatımızı kolaylaştıran pek çok ürün ve hizmet insanoğlunun faydasına sunuldu. Ancak daha mutlu bir yaşam beklentisi hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Geçtiğimiz yüzyılda savaşlarda 175 milyon insan öldü. Çağımıza damgasını vuran günümüz ekonomik anlayışı insanları derinden etkilemiş ve çevre sorununun ortaya çıkmasına yol açmıştır. Günümüz insanı bütün mesaisini piyasaya yeni çıkan ürünü satın almak için harcamaktadır. Bu çılgınca üretim ve tüketim anlayışı; hava, su, toprak ve katı atık kirliliği gibi bir çok çevre sorunu ve ahlaki problemleri beraberinde getirmiştir. Artık dünyamızın bu sorumsuzca tüketim ve kirletme anlayışına dayanması mümkün değildir. Bu tehlikeli gidişata son vermenin huzurlu ve stresten uzak bir hayat yaşamanın tek çıkar yolu vardır, ölçülü ve doğayla barışık bir hayat yaşamaktır´ diye konuştu.

    [Kocaeli Demokrat]

    8.06.2007

    Maden piyasası

    Bakır fiyatı Asya'da artıyor, grev endişesi hakim. “Küresel stok en aydaki en düşük seviyesine düştükten sonra bakır fiyatları Asya'da yükseldi. Tüketim stoğu zorlamaya başladı. Latin Amerika'daki olası grevlerin üretimi keseceği endişesi var.”

    Çin'in rafine bakır ithalatı Nisan ayında yıllık %161.5 arttı.

    Asya'daki artan araç talebi akülerde kurşun kullanımını arttırdı, fiyatlar aniden arttı “Küresel talepteki dalgalanmalar ve stoklardaki düşüş, birlikte, fiyatları metrik ton başına $2,300 dolara, geçen seneki pazar fiyatının iki katından fazlasına yükselmesine yol açtı.

    Uranyum iki yıl içerisinde $200'a ulaşabilir. “Uranyum spot fiyatları, stoktaki kesintiden ve spekülatörler tarafından nükleer yakıta yapılan yatırımlar sebebiyle iki yıl içersinde $200'a kadar çıkabilir...."

    Yüksek molibden talebi tüccarları paniğe sürüklüyor. “Rekor nikel fiyatları paslanmaz çelik üreticilerini alaşımlarına krom ve manganez gibi metaller katmaya zorluyor. Artan sayıda uygulamada gittikçe kullanılmaya başlanan tek metal, daha az değiştirme olanağı olan molibden.

    7.06.2007

    Kaplanların nesli tükenme yolunda


    Vahşi kaplanların türlerini korumak için büyük bir uluslararası çaba olmasına karşın, türlerini sürdürmeleri beklentisi gittikçe kayboluyor.

    Kedigillerin en büyüğü, sayıları azalmayı sürdürdüğinden nesilleri tükenme yolunda.

    Araştırmacılar vahşi hayatta yalnızca yaklaşık 5,000 kaplan kaldığını, ve tarihlerinde bulundukları alanın yalnızca %7'si kadar bir alanda hayatta kalmaya çalıştıklarını söylüyorlar. Yalnızca geçtiğimiz on yılda, kaplanların yaşadıkları bilinen bölge %41 oranında azalmıştı.

    [Kaynak]

    "Buz Kırılınca Ada Halkı Göründü"


    Yüzyıllardır sessiz sedasız yaşayıp giden Grönland sakinleri de artık konuşmak istiyor. 'Dondurma' adaları gözlerinin önünde eriyip gidiyor. Eskimo çığlığı buz kütlelerini kırıyor
    Dünyanın en büyük adası olan Grönland'ın buzul örtüsü bilim insanlarının tahmininden çok daha büyük bir hızla erimeye devam ediyor, buzdağlarının içinde oluşan çatlaklar büyüyerek kırılmalara yol açıyor. Ada sakinleriyse şaşkın ve endişeli.
    'Çevresine yük olduğunu' hisseden kadınların yüzyıllardır kendini aşağı bıraktığı İntihar Uçurumu'nun tepesindeki çatlaktan gürültü yükseliyor. Hemşire Vilhelmina Nathanielsen, "Buralarda gök gürültüsü nedir bilmezdik, filmlerde görmüştüm sadece. Ama şimdi sürekli duyuyoruz, buzdağları çatlıyor, birbiri ardına büyük bir gürültüyle kırılıp ikiye ayrılıyor" diyerek eriyen karı gösteriyor.
    Grönland'ın doğusunda bir büyük kırılmayla oluşan yeni ada, küresel iklim değişikliğinin geldiği noktanın belki de en somut kanıtı. Gezgin Dennis Schmitt, 2005'te keşfettiği ve çekilen bir buzulun altında oluştuğunu gözlemlediği adaya 'Isınan Ada' adını verdi.

    Son 30 yılda yüzde 30'u eridi
    Illulisat'ın kuzeyindeki Aasiaat şehrinde yaşayan emekli Judithe Therkildsen, "Ben çocukken kışın avcılar köpekleriyle körfez boyu, buzun üstünde 80 km. iz sürerdi. Bu, yıllardır yapılmıyor artık" diye anlatıyor. Yaklaşık 2.6 milyon kilometreküp buzul örtüsüne sahip adada son 30 yılda eriyen bölgenin, toplam alanın yüzde 30'una ulaştığı, her yıl 100-150 kilometreküp buzulun kaybedildiği belirtiliyor. Bu miktar Alpler'deki toplam buz miktarından da fazla.
    Colorado Üniversitesi'nden Grönland uzmanı buzulbilimci Konrad Steffen sürecin tahmin ettiklerinden çok daha hızlı işlediğini söylüyor. 1990'dan bu yana her yıl iki ayını buzul üstündeki çadır kampında geçiren Steffen, yüzeydeki erime arttıkça buzulun okyanusa yol alma hızının da arttığını anlatıyor.
    Kampın kurulu olduğu buzul, uçtan 10 km. eriyerek içeri çekildiği için yüzme hızı son 12 yılda ikiye katlanarak yılda 15 km.'ye çıkmış. "Gerçekten ürkütücü" diyor Steffen, "Bu yalnızca Grönland'daki manzara. Antarktika ve dünyanın diğer bölgelerindeki buzullarda da aynı şeylerin yaşandığını düşünün!"

    Deniz artık tümüyle donmuyor
    Isınan sular yüzünden deniz kurdu ve morina balıkları Atlantik'in daha kuzeyine yüzüyor. Körfez şehri Disko'da da artık liman yıl boyu açık çünkü artık kışın da sıcaklık denizi tümüyle dondurmaya yetecek kadar soğumuyor. Suların ısınmasının, Grönland'ın çoğunluğu Eskimo olan 56 binlik nüfusu için tek umut verici tarafı, bölgede turizmi olumlu etkilemesi. Air Greenland firması ABD'li ziyaretçiler için Baltimore'dan direkt uçuş seferi başlatmış. 'Isınan Ada' ziyareti için 'küresel ısınma turizmi' başlatmak bile tartışılıyor.
    [Radikal]

    6.06.2007

    Büyük Erimenin Hızı Korkutuyor!


    Dünya Grönland’dan Antarktika’ya, buzullarını daha önce öngörülemeyen bir hızda yitiriyor. Uzmanlar bu gidişin nasıl durdurulabileceği üzerinde çalışıyor. National Geographic Türkiye, Haziran sayısında küresel çözülmeyi mercek altına aldı.
    Chacaltaya kayak bölgesi daha iyi günlerinde de Aspen’e rakip değildi. Bolivya’da, And Dağları’nın yükseklerindeki Chacaltaya, konuklarına 800 metrelik bir pist sunuyor; teleski ile yapılan tehlikeli bir yolculukla ulaştıkları bu noktada kayakçılar, yüksek irtifa nedeniyle ağrıyan başlarının acısını koka yapraklarıyla yapılan çayla dindiriyordu. Ne de olsa Chacaltaya 5260 metreyle dünyanın en yüksek kayak bölgesiydi. Dağcılık kulübü başkanı Walter Laguna, ‘Chacaltaya birçok zafere imza atmamızı sağladı,’ diyor. Ama artık zafer dolu o günler geride kaldı...
    Bu tür bir sporun yapılabilirliği olasılığının çok düşük olduğu bu noktada kayak, ancak, yağışlı mevsimde karla örtüldüğünde geçit veren bir pist oluşturan küçük bir buzula bağlıydı. Kayak bölgesinin hizmete açıldığı 1939’da bu buzul küçülmeye başlamıştı bile. Ancak özellikle son on yılda çok büyük bir hızla küçülmeye başladı ve geri dönüşü olmayan bir yok oluş sürecine girdi.

    Öyle ki, geçtiğimiz yıla gelindiğinde geriye sadece en büyüğü en çok birkaç yüz metre genişliğinde olan üç parça kumlu buz kütlesi kalmıştı. Ve teleski artık çıplak kaya parçalarının açığa çıktığı arazilerin üzerinden geçiyordu. Yüksek dağ zirvelerinden çok geniş kıta buzul alanlarına; dünya, buzullarını kimsenin öngöremeyeceği bir hızda yitiriyor.
    1991’den bu yana Chacaltaya’yı izleyen araştırmacılar dahi bu kayak bölgesinin birkaç yıl daha varlığını sürdüreceği inancındaydı. Gerek trafikteki araçlar gerekse endüstri tesislerinin açığa çıkardığı emisyonların iklimde yol açtığı ısınma sonucu buzulların erimesi şaşırtıcı değil. Ancak yakın dönemlerde kaybedilen buzul miktarı, küresel sıcaklıkların artış eğrisinin çok üzerine çıktı.

    Araştırmacılar, buzul ve buzul örtüsünün sıcaklık, nem ve yağış miktarındaki değişikliklere son derece duyarlı olduğunu bulguluyor. Buzullar ‘yaz sıcağında belirli bir hızla eriyen bir buz parçasından farklı olarak’ erimenin daha fazla erimeye neden olduğu geribildirimlerle besleniyor ve büyük bir hızla küçülüyor.

    Örneğin Chacaltaya’da eriyen buzul, koyu renkli kayaçları ortaya çıkardı ve bu kayaçlar güneşten ısı emerek erime sürecini daha da hızlandırdı. Daha büyük dağ buzullarının öngörülenden çok daha önce erimeye başlaması ve kıta buzullarının denize kayması da diğer geribildirimler.

    Alpler’deki çoğu buzul, içinde bulunduğumuz yüzyıl sona ermeden yok olabilir. And Dağları ve Himalayalar boyunca sağa sola serpilmiş olan küçük buzulların en iyimser tahminlere göre 20-30 yılları daha var. Peki Grönland ve Antarktika’yı kaplayan devasa kıta buzulları için yapılan tahminler? Kimse bilmiyor. Bunun nedeni bir bakıma en kötünün çok çabuk yaşanıyor olması.
    NASA Jet İtki Laboratuvarı’nda (JPL) araştırmacı olan ve son on yılda Grönland’da eriyen buz miktarının iki katına çıktığını saptayan Eric Rignot, ‘Günümüzde, beş yıl öncesinde tümüyle olanaksız ve abartılı görülen şeylere tanıklık ediyoruz diyor.

    Dağ buzullarının kaderi zaten belli. Bolivya’da kayak sporunu yaşatmak için Walter Laguna’nın daha yükseklerde, daha büyük bir buzul alanı bulması gerekecek. Ve Bolivya, Peru, Hindistan gibi, günümüzde gerek kullanım ve sulama amaçlı olarak, gerekse hidroelektrik elde etmek için dağ buzullarının erimesiyle açığa çıkan suya bağımlı olan ülkelerdeki milyonlarca kişi de susuzlukla karşı karşıya kalacak.

    Bu arada, küresel ısınmanın hız kesmeksizin sürmesi halinde kıyı bölgeleri sular altında kalabilecek. Grönland ve Antarktika’yı örten buzun kırılgan bölümlerinin erimesi halinde yükselen deniz seviyesi yüz binlerce kilometre karelik bir alanı Bangladeş, Hollanda ve Florida’nın büyük bir bölümünü sular altında bırakırken; on milyonlarca kişiyi evlerinden edebilecek.
    Deniz seviyesinde yaşanabilecek büyük yükselme için gerekli olan sıcaklık eşiğine neredeyse ulaşıldı, ancak araştırmacılar küresel ısınmaya neden olan kömür, petrol ve gaz kullanımında ciddi düşüşler sağlanması halinde hâlâ bunu önleyecek kadar zamanımız olduğunu düşünüyor. Ancak bazı araştırmacılar da mevcut uygulamaların sürdürülmesi durumunda 50 yıl sonunda geri dönülemez bir noktaya gelineceği görüşünü savunuyor

    Makalenin devamını ve küresel ısınma ile ilgili merak ettiklerinizi National Geographic Haziran sayısında bulabilirsiniz.
    [NTVMSNBC]

    4.06.2007

    "Dünya Kritik Eşiğe Sanılandan daha Yakın!"


    Bilimadamları küresel ısınma tehdidinin ciddiyetine dikkat çekiyor. NASA’nın yaptığı çalışma da küresel ısınmada geri dönüşü olmayan bir sürece girilmeye başlandığı gösteriyor. NASA’ya göre, dünya felaketlere yol açacak kritik eşiğe çok yakın.

    Küresel ısınmanın etkileri daha önce hiç olmadığı kadar hissediliyor. Bilimadamlarının uyarıları da tehdidin ciddiyetini açıkça ortaya koyuyor.
    NASA: FELAKETLERE YOL AÇACAK KRİTİK EŞİĞE YAKLAŞILDI
    Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA’nın Kolombiya Üniversitesi’yle yaptığı bir çalışma, dünyanın kritik eşiğe zannedilenden daha da yakın olduğunu gösteriyor.

    Bilimadamları, 10 yıl boyunca ortalama kömür, petrol ve doğal gaz kullanımıyla atmosfere salınan karbon gazı miktarının felaketlerle sonuçlanacak kritik eşiğin aşılmasına neden olacağı uyarısında bulunuyor.

    Deniz seviyesinin hızla yükselmesi, kuraklık ve sel felaketlerine daha sık rastlanması ve iklim değişikliği sonucu doğal yaşam ve bitkilerin zarar görmesi olası etkiler arasında sıralanıyor.

    NASA, kutuplardaki buzulların erimesinin küresel ısınma üzerindeki etkisine de işaret ediyor.

    GREENPEACE: EVEREST’TEKİ BUZULLAR ERİYOR
    Uluslararası Çevre Örgütü Greenpeace de, dünyanın en yüksek noktası Everest tepesinin eteklerindeki buzulların küresel ısınma sonucu hızla eridiğine dikkat çekti.

    Bölgede 40 yıl önce çekilen fotoğraflara bakıldığında, değişim açık bir biçimde görülüyor.

    Greenpeace üyeleri, Himalayalar’daki buz kütlelerinin yok olmasının küresel ısınmanın en önemli göstergesi olduğunu söylüyor.
    [NTVMSNBC]

    3.06.2007

    Putin: Silahlanma yarışı başlıyor

    Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin bu hafta yaptıkları füze denemesinin ABD'nin Doğu Avrupa'daki füze kalkanı planlarına yanıt olduğunu söyledi.

    Putin yeni bir silahlanma yarışı olduğunu belirttiği bu olayları kendilerinin başlatmadığını belirtti.

    Rusya lideri "Amerikalı ortaklarımız Anti-Balistik Füze Anlaşması'ndan çekilince onları hemen uyarmış ve dünyanın stratejik dengesini korumak için adımlar atacağımızı söylemiştik" dedi.

    ABD bu anlaşmadan 2002 yılında, kendisine saldırmayı düşünebilecek küçük ülkelere karşı yeni füzeler geliştirmesi gerektiğini söyleyerek ayrılmıştı.

    Vladimir Putin'se bugünkü basın toplantısında şöyle dedi: "Ortaklarımız Doğu Avrupa'yı yeni silahlarla dolduruyor.

    "Bulgaristan'da yeni bir üs, Romanya'da bir tane daha, Polonya'da bir merkez, Çek Cumhuriyeti'nde radar. Biz ne yapalım? Bütün bunlara seyirci kalamayız."

    Emperyalizm çabalarının 'tehlikeli ve sağlıksız olduğu' uyarısında bulunan Putin, Rusya'nın kaynaklarını geliştirmeye devam edeceğini söyledi.

    Ancak amaçlarının saldırganlık olmadığını, kimsenin Rusya'dan korkmaması gerektiğini de sözlerine ekledi.

    Rusya'nın kuzeyinde bu hafta denenen yapılan kıtalar arası balistik füzeye 10 savaş başlığı yerleştirilebiliyor.

    Rusya Savunma Bakanlığı yetkililerine göre RS-24 adı verilen bu füzeler, füze savunma sistemlerine görünmeden hareket edecek biçimde tasarlandı.

    Amerikan hükümeti ise füze kalkanı projesinin Rusya'yı hedef almadığında ısrarlı.

    ABD, İran ya da Kuzey Kore gibi ülkelerden gelebilecek füze saldırılarına önlem olarak Çek Cumhuriyeti'ne bir radar üssü ve Polonya'ya da füzelerin yolunu kesen roketlerden yerleştirmek istediğini söylüyor.

    Maden piyasası

    Nadir metallerin azalması buluşları tehlikeye atıyor. “Likit-kristal göstergelerde kullanılan indiyum, ve yeni nesil yarı iletkenler için önemli bir element olan hafniyum stokları 2017 yılında tükenmiş olacak.”

    Bakır küçülen küresel stokta kazanç sağlıyor. “Şubat başından bu yana metal stokları 40 pct oranında düştü ve küresel tüketim dört gün kadar sabit olarak kaldı.

    Kurşun stok sıkıntısı rekor seviyeye ulaştı.

    Çin ithalatları maden kesintisine sebep olabilir “Çin'in demir ithalatındaki devam eden büyüme bu yıl pazarda bir kesintiye yol açabilir...”

    Çin'de alüminyum ihracatı düşüşte.“...Çin'deki alüminyum ihracatı yerel talepteki artış ve üretim büyüme oranındaki yavaşlamaya bağlı olarak düşecek. 2010 yılında, tüketimin 10.5 milyon tona ulaşarak Çin'in üretimini 0.6 milyon ton aşacağı hesap ediliyor.

    Çin önümüzdeki 15 yılda giderek kötüleşen mineral kesintileriyle yüzleşecek "2020 yılıyla birlikte Çin'in bakır, alüminyum, kurşun ve çinko tüketiminin sırasıyla 6,5 milyon ton, 14,4 milyon ton, 2,6 milyon ton ve beş milyon tona ulaşacağı, ayrıca başlıca on metal için toplam talebinin 30 milyon ton olacağı tahmin ediliyor.

    İngiltere'nin petrol üretimi azalmaya devam ediyor

    Kuzey Denizi'nin İngiltere bölgesinde petrol ve gaz üretimindeki yıldan yıla azalma düşüşüne devam ediyor.

    Petrol üretimi günde 1,403,005 varille ayda %5, yılda ise %14 oranında düşüş gösteriyor. Doğal gaz üretimi ise ayda %3 ve yılda %6 düşüş ile günde 8,581 milyon standart fut kübe düştü.

    2000 yılında başlayan düşüş 2006 yılındaki rekor düzeyde yatırımlara rağmen devam ediyor.

    [Kaynak]

    2.06.2007

    Balina avı yasağı sürüyor

    ABD’nin Alaska eyaleti Anchorage kentinde yapılan Uluslararası Balinacılık Kurulunun (UBK) yıllık toplantısında 21 yıllık balina avı yasağının sürmesi kararlaştırıldı.

    ANCHORAGE - 4’e karşı 37 oyla alınan karara katılmayan 25 ülke arasında İzlanda ve Japonya da yer aldı.

    Çevrebilimciler, Hollanda’nın Amsterdam kentinde pazar günü başlayacak olan “Uluslararası Tehlikedeki Türler Ticaret Sözleşmesi (CITES)” toplantısında binlerce bitki ve hayvan türünün korunmasına yönelik çalışmadan önce Balinacılık Kurulunun kararının önemini vurguladı. Amsterdam’da pazar başlayacak 12 günlük toplantıda, CITES’a üye 171 ülke yer alacak.

    Akdeniz çanağı daha kurak olacak

    ABD’de yapılan bir araştırmada, küresel ısınmanın beraberinde yoğun yağmur ve kar yağışı getireceği, ancak Akdeniz çanağının bundan nasibini almayacağı belirlendi.

    NEW YORK - NASA’nın desteğiyle yapılan ve Science Express internet gazetesinde yayınlanan araştırmaya göre, yerkürenin son 20 yıldır çekilen uydu fotoğraflarını inceleyen bilim adamları, şu anki eğilimin devam etmesi durumunda bu yüzyılın sonunda yağış miktarının 2000 seviyelerinin yüzde 13 üzerine çıkabileceğini tespit ettiler.

    Küresel ısınmanın atmosfere normalden çok su buharı salımına neden olmasıyla çok daha fazla yüklü bulutların yoğun yağmur ve kar yağışına yol açabileceğini belirten bilim adamları, atmosfer ısındıkça su tutma kapasitesinin de artacağını, bunun da daha fazla yağışa yol açabileceğini savunuyorlar.

    Her 0,38 derecelik ısı artışında, atmosferde dolaşan su miktarının yüzde 4 arttığını tespit eden araştırmacılar, dünyanın her tarafında bu yağış artışının görülmeyeceğini ve yağış miktarının artışının önemli kuraklıkların sonu anlamına gelmeyeceği uyarısında bulundular.

    Araştırmacılar, BM’ye bağlı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Kurulu’nun da öngördüğü gibi Akdeniz, Afrika’nın güneyi, Güney Asya ve Amerika’nın güneybatısının da aralarında bulunduğu birçok bölgenin, daha da kurak hale geleceğini belirttiler.

    Araştırmadaki iklim modellerine göre, küresel ısınmanın bir sonucu olarak yağış miktarı artsa da dünyanın kurak yerleri daha kurak, yağış alan yerleri de daha yağışlı hale gelecek.

    Bilim adamları, küresel ısınmanın sonucu olarak sağanak yağış oranının da artacağını ve önceden tahmininin daha zor hale geleceğini düşünüyorlar.

    [NTVMSNBC]

    1.06.2007

    Bir ülke yok oluyor

    Her geçen gün etkilerini biraz daha fazla hissettiren küresel ısınma nedeniyle Pasifik'te bir ülke haritadan siliniyor.

    Küresel ısınmanın etkileri, her geçen gün kendisini biraz daha fazla hissettirirken, ısınmanın ilk gerçek mağdurları Pasifik Okyanusu'ndaki Tuvalu'da yaşayanlar oldu. Kutuplardaki buzulların erimesiyle adalar ülkesi Tuvalu hızla sulara gömülüyor. Tarım alanları sular altında kalan yüzlerce Tuvalulu, komşu Yeni Zelanda'ya sığınıyor. Tuvalu'da yaşayanların tamamı, 2050'de Yeni Zelanda'ya sığınmış olacak. İki ülke arasında konuyla ilgili anlaşma imzalandı.

    Güney Pasifik adalar grubundan oluşan 26 km²'lik Tuvalu, 24 km'lik bir sahil şeride sahip. En alçak noktası 0, en yüksek noktası ise 5 metre olan ülkenin nüfusu 11 bin 800. Balıkçılıkla geçinen ve tropikal fırtınalar nedeniyle büyük kayıplar yaşayan halk şimdi de küresel ısınma nedeniyle hem evlerinden hem de ülklerinden oluyor. Tarih 2050'yi gösterdiğinde ne haritada Tuvalu diye bir ülke ne de adalarda yaşayan kimse kalacak.

    [Hürriyet]

    Moskova'da son 120 yılın en sıcak mayısı yaşanıyor

    Rusya’nın başkenti Moskova’da, son 120 yılın en sıcak Mayıs ayı yaşanırken, aşırı sıcaklar yüzünden başkentlilerin günde 200 ton dondurma tükettikleri bildirildi.

    Rusya Dondurmacılar Birliği Başkanı Valeri Yelhov, Rus haber ajansı RİA Novosti’ye yaptığı açıklamada, "Dondurmacılar talebe yetişemiyor" diye konuştu.

    Yelhov, Moskova’da günde 150-200 ton arasında dondurma satıldığını belirterek, bu miktarın önceki yıllara kıyasla yüzde 50-60 oranında artış anlamına geldiğini ifade etti.

    Bu arada, aşırı sıcak havalar yüzünden Moskovalılar kentteki nehire akın ederken, bu ay içinde en az 35 kişinin boğularak hayatını kaybettiği kaydedildi.

    Yetkililer, yüksek miktarda alkol alan çok sayıda kişinin aşırı sıcaklar nedeniyle hayatını kaybettiğini belirterek, vatandaşları alkol konusunda uyardılar.

    Rusya’da hava sıcaklığı bugün 35 dereceye ulaşarak son 120 yılın en sıcak mayıs ayının yaşanmasına neden olurken, meteoroloji uzmanları sıcaklığın bir kaç gün daha devam edeceğini bildirdi.

    [Milliyet]

    Huzurunuzda Konya Çölü

    Huzurunuzda Konya Çölü. Daha ayrıntıda Konya’ya bağlı Karapınar Çölü. Karapınar 2 bin 675 kilometrekarelik bir ilçe. 42 bin nüfusu var.

    Çölleşme, beraberinde göçü getiriyor. İnsanlar çölleşme yüzünden evlerini, barklarını bırakıyor.

    Artık çöl bitkileri yetişiyor. Artık kum fırtınaları birbirini izliyor. Şehirlerarası karayolunu etkileyecek ölçüde kum fırtınaları.

    Eskiden bir göl. Gölün kurumasıyla birlikte, tabandaki kumullar yüzeye çıkıyor. Buna yanlış tarım araçlarının kullanımı ekleniyor. Hayvanların yem olarak kullanmadığı bitkilerin, halk tarafından yakacak amacıyla, kökünden sökülmesi ekleniyor. Şiddetli rüzgar eşliğinde, yıllık yağış oranının çok düşük kalması ekleniyor.

    Bir zamanlar Konya Ovası. Şimdi huzurunuzda Konya Çölü. Daha ayrıntıda Konya’ya bağlı Karapınar Çölü.

    Çok daha önceden, daha dünyadaki iklim değişikliğinin etkileri görülmeden, daha global ısınmadan söz edilmeden, Türkiye hızla çölleşen bir kuşağa giriyor.

    Şu anda en göz önünde bulunan Karapınar Çölü. İki ayrı yerde daha, benzer çölleşme hızlanıyor. Iğdır’ın Aralık Çölü, Manisa’nın Taysun Çölü.

    ÇÖLLEŞME VE GÖÇ

    Türkiye gibi bir iklime sahip bir ülkede, "çöl" lafı etmek ilk anda, insana çok garip geliyor. Sanki Gobi Çölü, Büyük Sahra Çölü der gibi. Ne yazık ki, çöl deyimi, artık elle tutuluyor, gözle görülüyor Türkiye’de.

    Üstelik, bu tehdit aniden ortaya çıkmıyor. TEMA yıllardır bu tehlikeye işaret ediyor.

    Bu tehlikenin üzerine gitmek amacıyla, Karapınar için bir proje hazırlıyor. Bir Japon şirketinin her yıl dünyaya verdiği çevre fonu var. Bu gibi durumların önlenmesi için.

    TEMA, Karapınar’da bir çalışma yapıyor, bir proje üretiyor. Japon firması Mitsui, dünyadan gelen binlerce proje arasından TEMA’nın Karapınar projesini seçiyor. Oradaki çölün yeniden hayat kazanmasına dönük bu projeye destek veriyor. 450 bin dolarlık maddi katkı sağlıyor.

    Karapınar 2 bin 675 kilometrekarelik bir ilçe. 42 bin nüfusu var. Çölleşme, beraberinde göçü getiriyor. İnsanlar çölleşme yüzünden evlerini, barklarını bırakıyor.

    Geçen şubat ayında, TEMA projesi çerçevesinde, yeni bir çalışma başlıyor. Kuru tarım nasıl yapılır, karşılaşılan bu doğal yıkıma karşı insanlar nasıl mücadele eder, gibi, çok ayrıntıya inen öğretim süreci, aynı proje içinde yürütülüyor.

    17 Haziran’da TEMA Karapınar’daki felaketi herkesin beynine iyice çakmak amacıyla, bir gezi düzenliyor: "Konya Karapınar Çölü’ne yolculuk."

    Ürkütücü bir başlık. İrkiltici bir yolculuk.

    GERÇEK BİR UYARI

    Gezi, tam global ısınma ve iklim değişikliğinin alabildiğine tartışıldığı, dünyanın ateşinin yükseldiği bir ortama rastlıyor.

    Isı artıyor, denizler yükseliyor, bir yanda kuraklık, öte yanda sel baskınları birbirini izliyor. Denizlerin yükselmesi başta San Francisco, New York, Pekin, Şanghay başta olmak üzere, pek çok kenti batma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor.

    Tek bir gün geçmiyor ki, dünya basınında global ısınmadan, kuraklıktan ve buna dönük tehlikelerden söz eden yazı çıkmasın. Binlerce yazı, binlerce uyarı.

    Karapınar Çölü’ne yolculuk, belki bizim için de artık gerçek bir uyarı olur.

    Bir zamanlar Konya Ovası. Şimdi Konya Çölü.

    [Hürriyet]

    Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...