16.07.2006

Büyük Deprem-Bir Sonraki Nereyi Vuracak?


San Francisco'nun yüz yıl önce yerle bir olduğu deprem, modern sismoloji biliminin doğuşuna öncülük etti.
Yazı : Joel Achenbach National Geographic Türkiye
Kaliforniya'daki (ABD) son büyük deprem olan ve modern deprem biliminin doğuşuna öncülük eden 1906 San Francisco depreminin üzerinden yüz yıl geçti. Yüz yıl sonra, elimizde levha tektoniği adı verilen oldukça başarılı bir kuram var. Bu kuram, 1906 San Francisco depremi gibi depremlerin oluşma nedenlerinin yanı sıra kıtaların neden hareket ettiği, dağların neden yükseldiği ve yanardağların neden Büyük Okyanus kıyısı boyunca dizildiği konularına da açıklık getiriyor. Levha tektoniği, insan aklının en büyük zaferlerinden biri olabilir. Yine de uzmanlar depremin ne zaman meydana geleceğine ilişkin kesin bir bilgi veremiyor.

Depremlerle ilgili en kolay soruların bazılarına hâlâ yanıt aranıyor: Neden başlıyorlar? Onları durduran ne? Bir fay kırılmadan önce kötü niyetini belli edecek biçimde küçük hareketlenmeler gösterir mi?

Ve daha genel bir soru var: Depremlerin oluşumunda belirgin örgü, kural ve düzenler mi var, yoksa doğaları gereği rasgele ve kaotikler mi? Belki de California Üniversitesi sismologlarından Robert Nadeau’nun dediği gibi, "Rastlantısallığın çoğu bilgi eksikliğinden başka bir şey değil". Ama bir depremsellik haritası incelendiğinde, fayların yeryüzünde düzenli çizgiler halinde uzanmadığı görülüyor. Kaliforniya'nın güney bölümü gibi bölgelerde faylar paramparça olmuş bir otomobil camı gibi görünüyor. Duraysız, çatlamış bu geniş yerkabuğu kütlesi yoğun gerilimle yüklü. Bir fay kırılınca, diğer fayların üzerine gerilim yükleyebilir. Depremlerin kaotik olduğunu savunan uzman grubunun ileri gelenlerinden, UCLA (California Üniversitesi–Los Angeles, ABD) sismoloğu David Jackson, deprem biliminin "karmaşıklıkla yeni tanıştığını" söylüyor.

Depremler önceden kestirilebilirler mi, yoksa kaotikler mi? Bu, yalnızca uzmanlık gerektiren, akademik bir tartışma değil. Depremler can alıyor. Kentleri yerle bir ediyorlar. 26 Aralık 2004’te meydana gelen büyük bir depremin doğurduğu tsunami, 220.000 kişinin ölümüne neden oldu. Geçtiğimiz Ekim’de Keşmir’de meydana gelen 7,6 büyüklüğündeki deprem en az 73.000 kişinin ölümüne yol açtı. Tahran, Kabil ya da İstanbul’da büyük bir deprem, kalitesiz, yüksek binaları yıkarsa belki de ölü ve yaralı sayısı bir milyonu bulacak. Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olan ve tektonik levhaların kesiştiği bir deprem kuşağı üzerinde bulunan Japonya da huzursuz.

Şimdilik, depremin önceden bilinmesi, kuşlar, yılanlar, balıklar ve tavşanların gelen felaketi önceden sezdiğini anlatan öykülerin ötesine geçemiyor. Uzmanların şu an için yapabildikleri, fay zonlarını iyi bir biçimde haritalandırmak, kırılması olası fayları saptamak. Ve tahmin yürütebiliyorlar... Tahmin, belirli bir bölgede, belirli bir zaman aralığında, belirli bir büyüklükte bir deprem olacağını söyleyebilir. Ve sizi, evinizin temelini sağlamlaştırmanız ya da termosifonu duvara sıkı sıkıya sabitlemeniz gerektiği konusunda uyarabilir.

Tahminlerin daha kesin bilgilere dönüştürülmesi -"3 gün sonra, bu bölgede, 7 büyüklüğünde bir deprem bekleniyor"- imkânsız olabilir ama uzmanlar depremlerin gizemini çözmek için ellerinden geleni yapıyor. Laboratuvarlarda kayaçları kırıyor, taşın gerilim altında nasıl davrandığını inceliyorlar. Eski dönemlerde meydana gelen tsunamilerin öldürdüğü ağaçlardan oluşan hayalet ormanlarda dolaşıyor; yerin geçmişte ne zaman ve ne şiddette sarsıldığını öğrenmek için sıra dışı bir biçimde duran kayaçları haritalandırıyorlar. Fayların aktif izlerini bulmak için fayları dik kesen hendekler kazıyorlar. Fay zonlarına öylesine çok sayıda sensör yerleştiriyorlar ki, yeryüzü adeta yoğun bakımdaki bir hastayı andırıyor.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...