31.07.2007

Enerji Sıkıntısı, Elektrik Kesintileri Başladı

Aşırı sıcaklar nedeniyle artan enerji talebi, planlı elektrik kesintilerini de beraberinde getirdi. TEİAŞ, Antalya, Denizli ve
Isparta’da planlı elektrik kesintilerini başlattı. Kesintiler, tüketimnormale dönene kadar sürecek.


Küresel ısınmanın beraberinde getirdiği kuraklık, su sıkıntısıyla birlikte elektrikte de alarm zilleri
çaldırıyor. Artan klima kullanımı başta Antalya olmak üzere turizm bölgelerinde elektrik talebini yüzde 30 oranında arttırdı. Türkiye Elektrik İletim A.Ş (TEİAŞ), zaten bıçak sırtında giden arz-talep dengesini korumak için Antalya, Denizli ve Isparta’da bir süredir planlı kesintilere başlamak zorunda kaldı. Sadece bu üç ilin günlük elektrik tüketimi 900 megavat düzeyinde. Bölgede bulunan Oymapınar Barajı tüketimi karşılamadığı için Doğu’daki
hatlardan elektrik taşınıyor. Ancak bu da aşırı yüklenme nedeniyle elektrik kesintilerine neden oluyor. Tüketim normale dönene kadar kesintilerin devam etmesi bekleniyor.
‘TÜKETİM ARTARSA KESİNTİLER YAYILIR’
TEİAŞ yetkilileri, Antalya yöresinin dışında planlı elektrik kesintisi yapılmadığını söylese de tüketimin biraz daha artması durumunda kesintilerin Türkiye geneline yayılmasının kaçınılmaz olacağını da belirtiyorlar.
29 BİN MEGAVAT TEHLİKE SINIR
Şimdiye kadar Türkiye genelinde tüketim en fazla 28 bin 732 megavatı gördü. Yetkililer, 29 bin megavatlık tüketimin tehlike sınırı olduğunu, bu sınırın aşılması durumunda üretimin tüketimi karşılayamayacağı uyarısında bulunuyorlar. Bir derecelik sıcaklık artışı ek 200 megavatlık tüketime neden oluyor. Yeşilirmak, Kızılırmak ve Fırat nehirlerindeki barajların düşen su seviyeleri nedeniyle uyardı. Ancak DSİ yaşanan kuraklığa rağmen
barajlarda su sıkıntısı çekilmeyeceğini bildirdi.
[Ntvmsnbc]

Powered by ScribeFire.

Küresel Isınma Kasırgaları Arttırdı

Küresel ısınmanın Atlantik Okyanusu’ndaki kasırgaların sayısının iki kat artmasına neden olduğu ortaya çıktı.

ABD’deki Ulusal Atmosferik Araştırmalar Merkezinden Greg Holland ve Teknoloji Enstitüsünden Peter Webster, Atlantik’te bir yılda meydana gelen ortalama tropikal fırtına ve kasırga sayısında önemli artışın görüldüğü 1900 yılından başlayarak 3 dönemi inceledi. Araştırma, 1900-1930 döneminde 6 kasırganın meydana geldiğini, 1930-1940 döneminde yıllık ortalama kasırga sayısının 10’a, 1995-2005’teki dönemde ise bu sayının 15’e çıktığını gösterdi.

Araştırmacılar ayrıca, fırtına sayısı ve okyanus yüzeyindeki suların sıcaklığındaki artış arasında önemli bir bağlantı olduğunu ifade etti.

Araştırmaya göre son 100 yılda deniz suyu sıcaklığı yaklaşık 0,7 derece arttı. ABD’de yapılan ve geçen yıl açıklanan araştırmalar, kasırgaların yoğunluğu ile karbondioksit gibi sera etkisine yol açan gazların toplanmasına bağlı olarak atmosferin ısınması arasında yakın bir bağlantı bulunduğunu ortaya koymuştu.

[Ntvmsnbc]


Powered by ScribeFire.

30.07.2007

Elektrik barajlarında su alarmı

Klimaların patlattığı elektrik tüketimini karşılamak için doğalgaz ve kömürün yanı sıra hidroelektrik santrallere de yüklenilmesi, elektrik üreten barajlardaki su miktarının 2.5 ayda yüzde 80'lerden yüzde 52'ye düşmesine yol açtı.

Klimaların patlattığı elektrik tüketimini karşılamak için doğalgaz ve kömürün yanı sıra hidroelektrik santrallere de yüklenilmesi, elektrik üreten barajlardaki su miktarının 2.5 ayda yüzde 80'lerden yüzde 52'ye düşmesine yol açtı. Türkiye'nin, elektrik tüketiminin günlük 606 milyon kilovatsaate ulaşması, tüm planları alt üst etti. Turizm merkezlerinin
bulunduğu kıyı şeridinde tüketim geçen yıla göre yüzde 20 artış gösterirken, öngörülerin üstünde büyüyen tüketime yetişmek için başta su olmak üzere kömür, doğalgaz ve zaman zaman da fuel-oil santralleri tam kapasite çalıştırılıyor. Elektrik üreten barajlarda, mayıs ayında ortalama yüzde 75-80 düzeyinde bulunan su miktarı, aşırı tüketimin etkisiyle 2.5 ayda yüzde 52'ye kadar geriledi. Yetkililer, ağustos ve eylülde de elektrikte tüketimin bu hızla devam etmesi durumunda, barajlardaki su miktarının tarihinin en düşük seviyesine gerileyeceğinden kaygı duyuyor. Ucuz elektrik kaynağı olan suyun, görece daha pahalı kömür ve doğalgazla üretilen elektriğin maliyetlerini paçallama (ortalama alma) yoluyla ciddi biçimde düşürdüğünü anımsatan yetkililere göre, gelecek yıl yeterli yağış alınamaması durumunda Türkiye'nin arz-talep dengesi ve ucuz elektrik üretiminde bazı sıkıntılar ortaya çıkabilir. Devlet Su İşleri Genel Müdürvekili Haydar Koçaker de yaptığı açıklamada, Türkiye'nin doğusundan batısına geldikçe barajlardaki su miktarının düştüğünü kaydederek, yurttaşları su kullanımı konusunda duyarlı olmaya çağırdı.

[Sabah]


Powered by ScribeFire.

Yaban hayat

Kosta Rika maymunları yaşam alanlarını kaybediyor - "Son oniki yılda, Kosta Rika'da maymunların yarısı ormanlardaki yaşam alanlarına yayılan ve kendilerini küçük topluluklarda izole eden ilerleme yüzünden yok oldu."

Kelebekler öldükçe, bir yaşam tarzı da kayboluyor
- "...ormanlar, kelebekler gibi, kayboluyor. Geçen yıl kelebek mabedinde 400 hektardan fazla ormanlık alan kesildi. Son on yılda Meksika'ya göç eden kral kelebeklerin sayısını 900 milyondan 340 milyona düştü..."

Uganda'da aslanlar, sırtlanlar zehirleniyorlar - "Geçici olarak Uganda'nın Kraliçe Elizabet Ulusal Parkı'na yeniden yerleştirilen sığır yetiştiricileri, sürülerini korumak için aslan ve sırtlanları zehirliyorlar..."

Ulusal parktaki sekiz dağ gorili vurularak öldürüldü
- "Koruma çabalarına rağmen, en az sekiz nadir dağ gorili vurularak öldürüldü. Goriller, araştırmacıların Rugendo ailesi olarak tanıdığı 12 kişilik bir ailenin parçasıydı."

Zimbabve yaban hayatı kaçak avcılık tehlikesi altında - "Ülke genelindeki et sıkıntısı nedeniyle yaban hayatı kaçak avcılık tehlikesi altında. Bazı koruma alanlarının yakınlardındaki çok sayıda bölgeden gelen bilgiler, av etlerinin kimi bölgelerde satıldığını gösteriyor."



Powered by ScribeFire.

Çin'in güneyindeki kuraklık milyonları susuz bıraktı

Devlet Sel Kontrol ve Kuraklık Yardım Merkezi, Çin'in güneydeki dört eyaletinde yaşayan yaklaşık 1.93 milyon kişinin devam eden kuraklık nedeniyle su sıkıntısı yaşadığını açıkladı.

Merkezden verilen istatistikler, Hunan, Jiangxi, Zhejiang ve Fujian'daki yaklaşık 1.93 milyon insan ve 1.01 milyon baş çiftlik hayvanının susuzluk çektiğini gösterdi. Toplam 1.61 milyon hektar ekili alan etkilendi. Bunların yaklaşık 430,000 hektarında pirinç yetiştirilebilecek hiç su bulunmuyor. En kötü etkilenen eyaletler ise Jiangxi ve Henan.

Merkezin yönetici yardımcısı Cheng Dianlong, kuraklığın etkilediği alanların geçen yıllara göre Temmuz ayı ortalama yağış oranlarının %50-%90 arasında düşüş yaşadığını söyledi. Bölgedeki önemli nehirlerdeki su kaynakları normal seviyesinin %20-%30 altında. Kuraklığın önümüzdeki on gün boyunca sürmesi bekleniyor.

Xinhua



Powered by ScribeFire.

Manyas Kurudu, Balıkçı Perişan


Türkiye’nin önemli sulak alanlarından biri olan Balıkesir sınırlarındaki Manyas Gölü’nde su seviyesinin düşmesi, bölgedeki balıkçıları zor durumda bıraktı.
“Bereketli, Eski Sığırcı, Gölyaka, Kocagöl, Hamamlı köyleri ile Salur ve Kızıksa beldeleri bugüne kadar geçimlerini balıkçılıkla sürdürüyorlardı. Örneğin bizim köyümüzde tarım arazisi yok. 925 nüfuslu köyün yüzde 90’ı balıkçılıkla geçiniyor. Önceki yıl bin ton, geçen yıl 700 ton balık tutarak hem devlete kazandırdık hem de biz ekmek yedik ama bu yıl siftah yok. Göl suyu 2 kilometreye yakın çekildi. Kayıklarımız toprak alanda, kayıklarımızı bağladığımız taş iskele karada kaldı. Balık
avlamaya çıkamıyoruz” dedi.
Manyas Kuşcenneti Milli Parkı’na kuluçka için gelen milyonlarca kuşun da kısmetlerinin kapandığını öne süren Çetin, “Eskiden bu gölden aldığımız su ile yemek yapıyorduk. Şimdi elimizi suya sokamıyoruz. Çünkü su bizden çok uzakta artık. Kayıklarımızı yanaştıracak bir iskelemiz yok. Her taraf bataklık oldu. Gölün üstünde toplu balık ölümlerine rastlanıyor. Devlet, buna bir çare bulsun, en azından taş iskelemizi 100 metre kadar uzatsın” diye konuştu.
Kuşların su içindeki ağaç ve sazlıklarda rahatlıkla kuluçkaya yattıklarını hatırlatan Çetin, “Ancak durum bu yıl farklı. Yağışsız geçen kış, göçmen kuşları hayal kırıklığına uğrattı, kuluçkaya yattıkları sazlar bile karada kaldı. Normalde su içindeki çardaklara yuva yapan göç pelikanları bu kez toprak alanlarda kuluçkaya yattı. Karabatak kuşları da geçen yıl yuva yaptıkları söğüt ağaçlarının artık su içinde olmaması nedeniyle hala kuluçkaya yatamadı. Gri balıkçıl ve kaşıkçı kuşlarının yuva yapacakları ağaçlar da karada kaldı. Kuşcennetinin bu durumu yeni yavrular için tehlike yaratıyor. Biz balık avlayamayınca kuşların da kısmeti kapandı, En azından tuttuğumuz balıkları onlarla paylaşabiliyorduk” diye konuştu
[NTVMSNBC]

28.07.2007

Acaristanbul'da yıkıma durdurma

İstanbul 4. İdare Mahkemesi, Beykoz Belediye encümeninin Acaristan-bul villalarının yıkılması yönündeki kararının yürütmesini durdurdu. Mahkeme, inşaat için daha önce alınan ön iznin geçerli olduğuna hükmetti. Danıştay 6. Dairesi'nin Serdaroğlu Özel Ormanı'na yapılan villaların ruhsatını iptal etmesi üzerine Beykoz Belediye encümeni yıkım kararı almıştı. Acar İnşaat ise bu kararın iptali için mahkemeye başvurmuştu. Acarların başvurusunu 4. İdare Mahkemesi haklı buldu.

[Birgün]


Powered by ScribeFire.

Yunanistan yanıyor

ATİNA - Yunanistan'da orman yangınları doğa felaketine yol açtı. son bir aydaki yangınlarda, tam 1 milyon dönüm ormanlık ve tarım arazisi kül olurken, boşaltılan köylerdeki yüzlerce ev yandı, ikisi itfaiyeci beş kişi öldü. Atina'ya oksijen sağlayan Parnitha ormanının büyük bölümünün kül olduğu yangınlarda en büyük felaket, yanan ormanlık ve tarım arazisinin 300 bin dönümü geçtiği More (Peleponez) Yarımadası'nda yaşandı. Başbakan Kostas Karamanlis bizzat Rusya lideri Vladimir Putin'i arayıp yardım istedi. Ancak Yunan halkına 'Rusya imdada koşuyor' diye duyurulsa da, Rusya'nın yangın söndürme çalışmaları için gönderdiği uçak ve helikopterlerin yüksek mablağla kiralandığı öğrenildi.

[Radikal]


Powered by ScribeFire.

78 yılın sıcağı korkutuyor

BALIKESİR/EDİRNE - Son 78 yılın en sıcak temmuz ayını yaşayan Trakya, kurudu. Edirne'de hava sıcaklıkları 43 dereceye ulaştı. Kavurucu sıcağın üstüne iki aydan beri yağış da alamayan Trakya'da ayçiçekleri kurumaya başladı. Boyunlarını büken ayçiçeklerinin bu saatten sonra yağmur yağsa bile kurtulamayacağını anlatan üretici Olcay Girgin dertli: "Tarlaları ekmek için bankadan kredi almıştık. Ama dönüm başına 40 kilogram verim bile almam zor. Bu da masrafımı bile karşılamaz. İflası çektim." Meriç ve Tunca nehirlerinin debisi de geçen yola oranla yüzde 45 azaldı. Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli'nde sekiz barajın doluluk oranı yüzde 47'ye düştü.

Türkiye'nin en önemli sulak alanlarından Manyas Gölü'nün hali de endişe veriyor. Göl suyu iki kilometre içeri çekilince balıkçılar şaşkına döndü. Bereketli Köyü Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Reçit Çetin, "Kayıklarımız toprakta, 1000 metrelik iskelemizse karada kaldı. Balığa çıkamıyoruz" dedi.

(aa, dha)


Powered by ScribeFire.

Sel haberleri

Sudan'da sel 59 kişiyi öldürdü - Sudan'da ani seller ve yağış 59 kişinin ölümüne ve 35,000 evin zarar görmesin yol açtı. Resmi makamlar bilinen en kötü sel felaketi olduğunu açıkladılar. Kızılhaç ve Kızılay, sellerin Sudan'ın 26 eyaletinden 16'sında yaklaşık 2.4 milyon kişiyi etkilediğini açıkladı.

Çin'de sel 500 kişinin ölümünden sonra kuzeye doğru yayılıyor - Çin nehirlerindeki su seviyesi kritik seviyelere yükseliyor. Bir hortum doğudaki 33 köyü yerle bir ederken seller kuzeye doğru yayılıyor. Yaz selleri başladığından bu yana 500'den fazla kişi öldü.

Endonezya'da sel: 59 ölü
- Toprak kayması ve dev dalgalar 29 kişinin ölümüne yol açtı. Ölmelerinden endişe edilen en az 30 kayıp var. En az 16,000 kişi etkilenen bölgeden uzaklaştırıldı.




Powered by ScribeFire.

Ozon iklimde güçlü bir etkiye sahip

Nature dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, ozonun bilimadamlarının daha önce tahmin ettiklerinden çok daha önemli bir iklim değişimi tetikleyicisi olabilir.

Araştırmacılar bu sera gazının etkilerinin büyük ölçüde gözden kaçırıldığını söylüyorlar.

Yere yakın seviyedeki ozon bitkilerin atmosferdeki karbon dioksidi tutma yeteneklerini azaltarak bitkileri etkiliyor. Sonuç olarak daha fazla karbondioksit bitkiler tarafından tutulmak yerine atmosferde birikiyor. Nature editörlerine göre, bu iklim değişimini hızlandıracaktır.

Exeter Üniversitesinden ve de editörlerden Peter Cox BBC Haber sitesine, "Ozon iklim değişiminin bir tetikleyicisi olarak daha önce düşündüğümüzden iki kat daha fazla önemli olabilir." açıklamasını yaptı.

Bilim insanları zaten, atmosferin üst kısımlarındaki ozonun kızılötesi ısı enerjisinin uzaya kaçısını engelleyerek "doğrudan" sera gazı olarak davrandığını biliyorlardı.

Yerküreye yakın ozon, nitrojen oksit, metan ve karbon dioksit gibi sera gazları ve güneş ışığı arasındaki bir reaksiyonla oluşur.

İnsan etkinliklerinden kaynaklanan sera gazı emisyonları Dünya yüzeyinin geniş kesimlerinde ozon seviyelerini yükselmesine yol açmıştır.

BBC News






Powered by ScribeFire.

Papa: Dünyayı dinleyin

Lorenzago Di Cadore, İtalya - Papa Benedict insan türünün "dünyanın sözlerini" dinlemek zorunda olduğunu yoksa kendi varlığını yok etme riskiyle karşı karşıya olduğunu söyledi.

400 Papaz ile kapalı kapılar arkasında yaptığı toplantıda, "Bugün insanlığın, kendi varlığının temellerini, Dünyasını yok edebileceğini görüyoruz." dedi. "Bize emanet edilen kendi Dünyamıza ne istersek onu yapamayız."

Katoliklein ruhni lideri Papa, "Yaratılışın, bu dünyanın kendi yasalarına saygı göstermeli, bu yasaları öğrenmeli ve hayatta kalmak istiyorsak onlara uymalıyız." dedi. " "Dünyanın sözlerine boyun eğişimiz gelecekteki mutluluğumuz için anın arzularından çok daha önemlidir. Dünyamız bizimle konuşuyor ve onu dinlemeli ve yaşamak istiyorsak onu çözmeliyiz."

Geçen Nisan Vatikan, dünyanın dini liderlerinin çevreye kasıtlı zarar vermenin günah olduğunu insanlara hatırlatmakta oynayacağı rollerini vurgulamak için iklim değişikliği konulu bilimsel bir konferansa sponsor olmuştu.

Reuters


Powered by ScribeFire.

Meksikalı şirket petrolün sonunu ön görüyor

Meksika, 27 Temmuz) Petroleos Mexicanos (PEMEX) petrol rezervlerinin yedi yıl içersinde tükenebileceğini açıkladı.

Devlete ait olan bir şirketi tarafından Birleşmiş Devletler borsasına gönderilen bir raporda; "Ekonomik olarak işletilebilir olan bu kaynak tükeniyor," şeklinde bir ifade yer alıyor.

2005 tarihli bir rapor ipatlanmış rezevlerin yaklaşık 8.978 milyar varil olduğunu, yıllık üretimin ise 1.322 milyar yon olduğunu söylüyor. Eğer bu şekilde devam ederse petrol yedi yıl içersinde tükenecektir.

El Universal gazetesi, Washington'da bulunan PFC Enerji Danışmanlık şirketi uzmanlarının PEMEX araştırması yatırımlarnın da zamanının dolmakta olduğuna işaret ettiklerini bildirdi.

Yüksek yatırımlar şu anda yapılsalar bile, yeni petrol sahalarının hazır olması altı ile sekiz yıl alacaktır. Ve bu yüzden, Meksika iç pazarı tatmin etmek için petrol ithal etmek zorunda kalabilir.

Gazete, PEMEX adına konuşan Carlos Ramirez'in eğer gerekli yatırımlar yapılsaydı, bu bize 2.9 yıl daha sağlayacaktı açıklamasına da yer verdi.

Devlete ait olan şirketin yöneticisi Jesus Reyes, ülkedeki en önemli petrol sahası Cantareli'de üretimin azalmasından dolayı zor anlar yaşadıklarını söylüyor.

Prensa Latina






Powered by ScribeFire.

27.07.2007

Avusturya'da 40 Derece Sıcaklık!

Kısa süre önce 8 derecelerde seyreden hava sıcaklıklarının, sıcak hava dalgasıyla 40 derecelere çıkması, Avusturyalılar'ı ve ülkedeki turistleri şaşkına çevirdi.
Avusturya'da kayıtların tutulduğu 1872 yılından bu yana ilk defa sıcaklık 40 dereceyi buluyor.
2.5 milyon nüfuslu başkent Viyana sokaklarında gündüz saatlerinde insanları sokakta görmek neredeyse imkansız.
Sokakta bulunan bazı insanlar ise ağaç diplerindeki gölgelerde serinlemeye çalışırken, bazıları da cadde ortalarındaki akan sulara girerek serinlemeyi tercih ediyor.
Avusturyalı emekli kadın Barbara Zillinger, "Avusturya, ilk kez 40 derecelere varan sıcakla kavruluyor.
Küresel ısınmanın sonuçları bunlar. Avusturya'da yılda sadece 1 ay güneş görürdük, o da yağmurlu geçerdi"
diye konuştu.
Öte yandan, aşırı sıcaklıklar, demiryolları seferlerinin kısmen iptal edilmesine de yol açtı. Yukarı Avusturya Eyaleti'nde tren raylarının aşırı sıcaklar nedeniyle bozulduğu ve seferlerin iptal edildiği, yerine otobüs seferleri konulduğu açıklandı.
[Net Haber]

Endonezya'da 6.6'lık Deprem

Endonezya'nın, Kuzey Maluk Adaları açıklarında 6.6 büyüklüğünde deprem meydana geldi. ABD Jeolojik Araştırma Kurumu, büyüklüğü 7.4 olarak verdi. İlk belirlemelere göre hasar yok. Depremin merkez üssünün Ternate kentinin 200 km. açıklarında, denizin 33 km. altında olduğu belirlendi. Endonezya Jeoloji Kurumu ve Pasifik Tsunami Uyarı Merkezi, depremden sonra tsunami uyarısında bulundu ancak ilerleyen saatlerde uyarıyı kaldırdı.

Dünya Yanıyor!

İstanbul'da kuvvetli esen poyraz, sıcaklıkların mevsim normallerine inmesini sağladı, ülkenin güneyi ve Doğu Avrupa ülkeleri İstanbul kadar şanslı değil. Meteoroloji İstanbul Bölge Müdürü Mustafa Yıldırım, İstanbul'da hafta sonuna kadar poyrazın etkili olacağını, sıcaklıkların da 30-32 derece olarak gerçekleşeceğini söyledi. Çarşamba günü hava sıcaklığının 44.1 dereceye çıkarak, son 78 yılın en yüksek seviyesine ulaşan Edirne'de de sıcaklıklar 5-6 derece düştü. Adana'da ise bu yıl sıcaklık 6-7 derece birden artıp 40 dereceye ulaştı. Sıcak havanın hafta sonuna kadar 3-4 derece daha artması bekleniyor. Diyarbakır Meteoroloji Bölge Müdürlüğü'nün verdiği bilgiye göre, sıcaklıklar gölgede 41 derece.
* Erciyes Dağı'nın zirvesindeki karlar, 38-40 derecelere ulaşan hava sıcaklıkları nedeniyle büyük ölçüde eridi. Sadece zirveye yakın bölgede çok az miktarda kar kaldı.
Uzmanlar, yaşlı, çocuk, hasta ve hamilelerin sıcak havalara dikkat etmeleri gerektiği yönündeki uyarısını yeniledi.
* Britanya, seller yüzünden zor durumdayken, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Arnavutluk gibi Doğu Avrupa ülkeleri ise sıcak hava ve orman yangınlarıyla mücadele ediyor.
* Son bir haftada Macaristan'da 500 kişi, Romanya'da da 30 kişi sıcaklar yüzünden hayatını kaybetti. Yunanistan'ın Mora Yarımadası ile İyon Denizi'ndeki Kefalonya Adası'ndaki yangınlarda üç kişi yaşamını yitirdi. Kosova'da orman yangınları başladı. Kosova'daki Priştine, Prizren, İpek ve Kosova Ovası'nda etkili olan yangınlar nedeniyle hükümet olağanüstü hal ilan etti. Bulgaristan'da ise 65 kilometrekarelik alana yayılan yangınlarda son günlerde toplam 120 bin dekarlık ormanlık alan kül oldu.
[Radikal]

26.07.2007

HAYVAN KATİLLERİ! : Japonya ve Çin!!


Japonya 262’si hamile, 500 balina katletti
The Humane Society International (HSI) adlı çevre kuruluşu, Japonya’nın geçen yaz Antarktika sularında 500’e yakın hamile balinayı öldürdüğünü iddia etti.

Japonya, HSI tarafından geçen yaz Antarktika sularında içlerinde hamilelerinin de bulunduğu 500 balinayı katletmekle suçlanıyor.
Bu sayıyı Japon hükümetinin kendi raporlarından elde ettiğini söyleyen ABD’li kuruluş, ülkenin balina katliamını “bilimsel nedenlerle” yürüttüğü iddiasında bulunduğunu da belirtti.

HSI temsilcisi Nicola Beynon, öldürülen 505 mink balinasından 262’sinin hamile olduğunu belirterek, “Japonya’nın bilim kisvesi altında yaptığı katliamdır” yorumunda bulundu.

HSI ayrıca, Japonya’nın ticari balina avı konusundaki ulusal moratoryum anlaşmasını ihlal ettiği gerekçesiyle, balina avcılarına Avustralya Federal Mahkemesi’nde bir dava açacaklarını belirtti.

Japon hükümeti, HSI’ın iddialarına karşı bildirimde bulunmadı.
[NTVMSNBC]
Çin’de 800 kedi, yemek olmaktan kurtarıldı. Çinli kediseverler, lokantalarda pişirilmesi için kedi taşıyan kamyonları durdurma yolunda seferber oldu.

‘China Daily’ gazetesinin haberine göre, Şanghaylı bir hayvansever, 800 kedinin kamyona doldurulmasının ardından
polise, kamyonların durdurulması için ihbarda bulundu.
Şanghay’ın güneyindeki banliyönün otoparkında meydana gelen olay, kedi severlerin otoparka gelmesiyle birkaç saat sürdü ve hayvansever eylemcilerin kedi satıcılarına kedilerin bedeli olan 10 bin yüeni (1700 YTL) ödemesiyle çözümlendi. Kamyondaki hayvanların bazıları korkudan kurtarıcılarını ısırdı.

2008 Yaz Olimpiyatları’na hazırlanan başkent Pekin’e olimpiyat verilmemesi için on yıl önceden dünyada bazı hayvan hakları savunucuları çok çaba sarf etmişti.

Çin’in güneyinde etinin tüketimi çok yaygın olan kediler, marketlerde tazeliğini kaybetmemesi için canlı halde satılıyor, müşteri istemesi halinde de gözünün önünde iple boğularak satılıyor.

Çin’de eskiden açlıktan kaynaklanan ve bugün ‘lüks yemek’ sayılan kedi ve köpek etinin tüketimi çok yaygın. Köpekler, ‘daha lezzetli olmaları için’, canlı canlı saatlerce çengellere asılıyor.
[NTVMSNBC]

24.07.2007

Tuz Gölü Yarı Yarıya Küçüldü

Türkiye ikinci büyük gölünü kaybediyor. Kuraklık yüzünden yarı yarıya küçülen Tuz Gölü'nün haritası da değişti. Göl, uzay görüntülerinde eski yatağının ortasına düşen bir damlacığa dönüştü.
Son 35-40 yılda yanlış sulama yüzünden yarı yarıya küçülen Tuz Gölü'nün 'yok oluşu', uzaya da yansıdı. Google Earth'te yayımlanan uzay görüntülerine göre Tuz Gölü haritası tamamen değişti. Ülkenin tuz ihtiyacının yüzde 20'sini karşılayan göl, kenarlarından içeri çekilerek bir 'damlacığa' dönüştü.Türkiye'nin ikinci büyük gölü konumundaki Tuz Gölü, gölü besleyen yerüstü sularının bitmesi, yeraltı sularının bilinçsiz tüketimi ve tarımsal arazilerde aşırı su kullanımı sonucu 35-40 yılda yüzde 50 küçülmüştü. Her yıl küçülen ve çölleşmeye doğru giden göl, Türkiye'nin
önemli bitki alanlarından da birisi olarak biliniyor. Birinci derecede doğal sit alanı olan ve Özel Çevre Koruma alanı içinde bulunan gölde, her yıl su seviyesi bir metre azalıyor. 40 yıl önce 260 bin hektar olan göl, şu an 131 bin hektar olarak görünüyor. Doğal Hayatı Koruma Vakfı Konya yetkililerinin verdiği bilgiye göre, Türkiye'nin tahıl ambarında hızla bir çöl büyüyor. Bölgede yanlış tarım yapılması ve sulama politikalarının doğru uygulanmaması sonucu İç Anadolu'nun ortasındaki Tuz Gölü her yıl çölleşmeye doğru bir adım daha yaklaşıyor.Göl, kuraklığın yanı sıra kirlilik tehdidi altında. Tuz Gölü Konya'daki tüm kanalizasyon atıklarının akıtılmasıyla kirlendi. Peçeneközü Deresi ve Taşpınar kaynağı kurudu, 30 bin kaçak su kuyusu da gölün yeraltından beslenmesini bitirdi. Tuz Gölü konusunda detaylı bir çalışma yapan Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şubesi Başkanı Yrd. Doç. Dr. Tahir Nalbantçılar bir süre önce yaptığı uyarıda, "Kirlenme durmazsa Tuz Gölü'nü yakın gelecekte tamamen kayberiz" demişti.
Irmaktan elle balık yakalıyorlar
Türkiye'nin hızla kuruyan sulak alanlarından biri de Kastamonu'nun Hanönü ilçesindeki Gökırmak. Kastamonu'nun tek ırmağı olan ve Daday'dan Sinop'a kadar büyük bir vadiye hayat veren Gökırmak, uzun zamandır yaşanan kuraklık nedeniyle kuruma noktasına geldi. Vatandaşlar, su seviyesi giderek düşen Gökırmak'taki balıkları elleriyle yakalıyor. Hanönü Kaymakamı Hakan Yavuz Erdoğan, ilçede hem içme suyu hem de sulamada sıkıntı yaşandığını söyledi.
(Radikal)

Modern Tarihin En Büyük Felaketi

Çevre Ajansı, Britanya'nın kuzey ve orta kesiminde etkili olan selin, modern tarihin en önemli felaketi olduğunu açıkladı.

Ajans yetkilileri ve bilim insanları ayrıca, bu tür doğal felaketlerin gelecek yıllarda alışılmış hale gelebileceği uyarısında bulundu. Bu arada, Thames ve Severn nehirlerinde su seviyesi, 1947'deki sel felaketindeki seviyenin de üstüne çıktı. Dün itibarıyla selden etkilenenlerin sayısının 1 milyona ulaştığını duyuran İngiliz basını, bunların 500 bininin susuz, elektriksiz kaldığını yazdı. Halkın stok yapması yüzünden gıda fiyatları artarken sigorta şirketleri de fiyatlarını yükseltti. İngiliz basını, hükümeti üç yıl önce uzmanlar ve yetkililer tarafından uyarılmasına rağmen önlem almadığı gerekçesiyle eleştiriyor.


[Radikal]


Powered by ScribeFire.

Nükleer karşıtı protestocu öldürüldü!

21 yaşındaki Ilya Borodaenko, 21 Temmuz'da Nazilerin nükleer karşıtı bir protesto kampına saldırısından sonra, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Ağır yaralı dokuz kişinin daha olduğu söyleniyor.

Orman Yangınlarının Bilançocu Ağır

Orman yangınlarının yarısından fazlası yine ihmal ve dikkatsizlik nedeniyle çıktı. Yangınlar maddi kayıpların yanı sıra ormanların pek çok fonksiyonel değerinin de yitirilmesine neden oluyor...
Türkiye’de, yılbaşından bu yana çıkan bin 165 yangında 3 bin 32 hektarlık orman alanı kül olurken, bunun bin 195 hektarı son 10 günde çıkan yangınlarda yitirildi. Orman Genel Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, bu yılın başından Temmuz ayının ikinci haftasına kadar yurt genelinde bin 165 orman yangını çıktı. Bu yangınlarda 3 bin 32 hektarlık orman alanı yok oldu.
Yangınların çoğuna insanların ihmal ve dikkatsizliği, anız yakma, çoban ateşi, sigara ve piknik ateşinin neden olduğu belirlendi. Orman yangınlarından 108’inin ise kasıtlı çıkarıldığı, bu yangınlarda da 120 hektar orman alanının zarar gördüğü tespit edildi.

Yılbaşından bu yana çıkan orman yangınlarında zarar gören 3 bin 32 hektarlık orman alanının bin 195 hektarı 1-11 Temmuz günleri arasında yitirildi. Bu dönemde yanan orman alanının yaklaşık 800 hektarı Bodrum ve Manavgat’taki yangınlarda kaybedildi. Aşırı sıcaklar, nem oranının azlığı ve rüzgar gibi faktörler, yangınlarda yitirilen orman alanı miktarının artmasına yol açtı.
YANGINLARIN FONKSİYONEL ZARARI
Türkiye Ormancılar Derneği Genel Sekreteri İsmet Bayraktar, Türkiye’nin orman yangınlarıyla sadece maddi zarara uğramadığını aynı zamanda orman yangınlarıyla birlikte erozyonu engelleme, toprak koruma, su rejimini düzenleme, havadaki zararlı maddelerin bir kısmını tutma, oksijen üretme, gürültü kirliliğini azaltma gibi birçok fayda sağlayan fonksiyonel değerlerin de yok olduğunu belirtti.

Orman yangınlarının, ağaçları kül ederken toprağın biyolojik yapısını da bozduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Yangınların ardından tahrip olan toprak yeniden ağaçlandırılabilir ama toprağın yeniden canlanması ve o bölgenin tekrar orman görünümü almasının uzun yıllar alır” dedi.

Bayraktar, orman yangınlarının toprak rantı sağlamak için kasıtlı olarak da çıkarıldığını iddia ederek, bu nedenle yanan alanların kısa süre içinde ağaçlandırılması gerektiğini kaydetti.

ORMANLARIN YAŞAMSAL FAYDALARI
Son günlerde birbiri ardında çıkan yangınlarda yitirdiğimiz ormanların, insanlar ve doğal dengenin korunması açısından pek çok faydası bulunuyor.

Bir hektar ladin ormanı yılda 32 ton, bir hektar kayın ormanı 68 ton ve bir hektar çam ormanı da yılda 30-40 ton toz emerken, 100 yaşındaki bir kayın çevresindeki yaz sıcaklığını 5-8.5 santigrat arasında azaltabiliyor, kış sıcaklığını 1.5-2.8 santigrat arasında artırabiliyor.

Bir metreküp orman, toprağı 100 kilometre uzunluğundaki ağaç kökleriyle sararak erozyondan koruyor. 15-20 adet orman ağacının ya da 150 metrekarelik toplam yüzeye sahip ağaç yapraklarının bir yılda ürettiği oksijen miktarı, bir insanın yıllık oksijen ihtiyacını karşılıyor. Açık alanda 100 kilometre olan rüzgarın hızı ise ormanlık alanda 50 kilometreye kadar düşüyor. Ormanlar tepe taçları ve gövdeleriyle yağmurların toprağı tahrip etmesini önlerken, orman toprağı da yağış sularını emerek, yer altı su kaynaklarını destekliyor.

Ormanların insanoğluna sunduğu faydalardan diğerleri de şunlar:
* Kayın ağacı, bir yıl içinde 7 kilogram toz ve 300 kilogram zehirli gazı emip, dışarı süzüyor, gövdesinde meydana gelen bozulmalarla havadaki kirlenme miktarı hakkında bilgi veriyor.
* Ormanlar, yakınından geçen 50 metre genişliğindeki bir otobanın trafik gürültüsünü 20-30 desibel oranında azaltıyor.
* Yapraklı ağalardan meydana gelen bir bölgede en az 50 kuş türü yaşayabiliyor.
* 25 metre boyunda ve 100 yaş civarında bir kayın ağacı, kökleri ve kılcal damarları aracılığıyla yılda 30 bin litre su çekerek ve toprağın akmasını önlüyor.
* Günümüzde hava kirliliğinin yaklaşık yüzde 50’si ormanlar tarafından temizlenip dezenfekte ediliyor.
* Ormanlar, ağaçsız bir alana göre 8 kat fazla humus oluşturarak topraktaki canlıların yaşamasına olanak sağlıyor.
* 25 metre boyunda ve 15 metre tepe çatısına sahip bir kayın ağacı saatte 1.5 kilogram oksijen üretiyor.
* Ormanlar aynı zamanda yapacak ve yakacak hammadde kaynaklarıdır. Bunun yanı sıra bitkisel nitelikli tohum, çiçek, kozalak ve benzeri kaynaklar ile mineral nitelikli çakıl, kum gibi hammadde kaynaklarının bir kısmı da ormanlardan elde edilmektedir.
* Bitkiler ve hayvanlar için doğal bir su kaynaklarıdır. Kar ve yağmur biçimindeki yağışı yapraklı, dalları, gövdesi ve kökleri ve tutarak sellerin ve taşkınların oluşmasını önler. Ayrıca yer altı sularının oluşmasına yardım eder.
* Yaban hayatı ve av kaynaklarını korurlar. Nesli tükenmekte olan hayvanların üretimi, korunması ve barınmasında koruma alanları oluştururlar. Bu sahalar milyonlarca canlının yuvasıdır.
* Radyasyonu önler.
* Su buharını yoğunlaştırarak yağmur haline gelmesini sağlar.
* Ormanlar, eğlenme, dinlenme ve boş zamanları değerlendirme imkanı sağlar. Havası, suyu, doğal görünümleri ve sakin ortamı ile özellikle şehirlerde yaşayan insanları kendisine çeker. Bu yönüyle insanların beden ve ruh sağlığı üzerinde olumlu rol oynar.
* Orman içinde ve dışında yaşayan insanlara çeşitli iş alanları sağlar, işsizliği önlemede etkin rol oynar, böylece köyden kente göçü azaltır.
* Ulusal savunma ve güvenlik bakımından da çok önemlidirler. Askeri birliklerin savaş tesisleri ile araç ve gereçlerinin gizlenmesinde, savaş ekonomisi bakımından değer taşıyan reçine, katran ve tanenli maddelerin elde edilmesini sağlarlar.
* Ayrıca ormanlar barajların ekonomik ömrünü uzatır, doğal afetleri önler, ülke turizmine katkıda bulunurlar.
[NTVMSNBC]

23.07.2007

Romanya kavruluyor; İngiltere'de sel içme suyu ve gıdayı etkiliyor

ROMANYA'DA, 40 derece civarında seyreden hava sıcakları nedeniyle ölenlerin sayısı 15'e yükseldi. Romanya Sağlık Bakanı Eugen Nicolaescu, hava sıcaklıklarından bu hafta sonunda 6 kişinin daha öldüğünü ve toplam sayının 15 olduğunu açıkladı.

Meteoroloji uzmanları, Tuna nehri civarındaki güney bölgelerinde 42 dereceyi bulabilen sıcaklıkların gelecek hafta başına kadar süreceği tahmininde bulunuyor. Romanya'da haziran ayında 2 hafta süren aşırı sıcaklarda da 30 kişi yaşamını yitirmiş, binlerce hektarlık tarım arazisi olumsuz etkilenmişti. Macaristan Ulusal Meteoroloji Dairesi ise cuma günü 41,9 dereceye ulaşan hava sıcaklığının bugün rekor seviyede yükselebileceği uyarısında bulundu.

---------------------

İNGİLTERE'de günlerdir süren sağanak yağışın neden olduğu sellerden etkilenen bölgelerdeki halkın gıda ve içme suyu sıkıntısı çektiği bildirildi. Çevre ajansı yetkilileri, birçok nehirdeki taşma tehlikesinin devam ettiğini belirterek, Thames Nehri'nin de yükseldiğini, nehrin üst kesimlerinden, Oxford, Reading ve Windsor gibi kasabalardan geçen bölümlerine doğru saniyede 440 ton suyun aktığını bildirdi ve bu yerleşim birimlerinde sele karşı uyarı yapıldı. Avon ve
Severn nehirlerinin çevresindeki kent ve kasabaların dün selden en çok etkilenen bölgelerin başında geldiği belirtildi. Buradaki halkın süpermarketlere akın ettiği ve panik içinde alışveriş yaptığı kaydedildi. 350 bin kişinin kullanma ve içme suyu bulamama tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu kaydedildi. Bu arada, dün çok sayıda kişinin yine helikopterlerle kurtarıldığını ve bunun, ülkenin barış döneminde yapılan en büyük ve kapsamlı hava kurtarma operasyonu olarak tarihe geçtiği bildirildi.

[Birgün]

Dadua öldürüldü


HİNDİSTAN'ın Robin Hood'u olarak bilinen ve ülkenin en çok aranan haydutu olan Shiv Kumar Patel (56), 32 yıl kanundan kaçtıktan sonra dün öldürüldü.

"Dadua" ismiyle de anılan Shiv Kumar Patel, ormanları yasa dışı odunculara ve avcılara karşı savunduğu için "çevreci haydut" olarak da biliniyordu. Cinayet, silahlı soygun, gasp, haraç ve adam kaçırma dahil 241 suçtan aranan Dadua, zenginleri soyarak elde ettiği para ve ganimetleri çevresindeki fakir halka dağıttığı için yerel halk arasında Robin Hood gibi saygı ve sevgi görüyordu. Dadua, kendisini yakalamak için ilk büyük operasyonun başlatıldığı 1982 yılından bu yana kaçıyordu.

1884'den günümüze sıcaklık

1884-2007 yılları arasında küresel sıcaklık değişimlerini gösteren bir video.

22.07.2007

Ekolojik protesto kampına Nazi saldırısı

Bugün, yerel saate göre 21 Temmuz 05:00 civarında (20 Temmuz 21:00 GMT) Nazi dazlaklar Sibirya, Angarsk'daki nükleer karşıtı bir protesto kampına saldırdı. Kampçılar saldırı hakkında bazı ön bilgilere sahiplerdi, bu yüzden üç kişi kampı koruyordu. Ancak Naziler sayıca üstünlerdi ve nöbetçileri geçtikten sonra demir çubuklar, bıçaklar ve havalı tüfeklerle çadırlarda uyuyan insanlara saldırdılar. En az iki kişi ciddi bir şekilde yaralandı, bir kişinin kafatasından çatlaklar ve bir başkasının ayağında çeşitli çatlaklar var. Kamptaki tüm çadırlar yakıldı, ve kampçıların kişisel eşyalarından bazıları çalındı.

Güncellemeleri Sibirya Indymedia'dan takip edebilirsiniz ; http://imc-siberia.org

Kaynak

Tarım ilacı binlerce balığı öldürdü

Mersin'in Anamur ilçesindeki Sultan Çayı'na kimliği belirsiz kişi veya kişilerin tarım ilacı dökmesi sonucu yaklaşık 10 bin balık öldü.

MERSİN - Yüzlerce balığın ölü olarak kıyıya vurduğunu göre Anamurlular, Sultan Çayı'nın çevresinde içi boşaltılmış iki kutu zehirli tarım ilacı buldu. Balıkların, çay suyuna karıştırılan tarım ilacı yüzünden öldüğü tahmin ediliyor.

En az 10 bin balığın telef olduğunu söyleyen çevre sakinleri, yetkililerin çay suyunu analiz etmesini istiyor.

[NTVMSNBC]

Sular yükseldiğinde;

New York



Boston



Miami



Londra



Powered by ScribeFire.

21.07.2007

Güneş gerçekten yakıyor

Güneşin hışmından kaçabilen ülke yok. Sıcak dalgası onlarca kişinin ölümüne yol açtı, ekinler büyük hasar gördü, orman yangınları bitmiyor.

Sıcak hava dalgası tüm dünyayı kasıp kavuruyor. Sıcağın yol açtığı ölümler artıyor, orman yangınları birbirini kovalıyor, ekinlerde büyük hasar var. Slovakya, tarihinde ilk kez 40 derecenin üstünü gördü.

Bulgaristan'da aşırı sıcaklar nedeniyle karayollarında asfalt eridi, gündüz saatlerinde elektrik ihracatı durduruldu. Sıcakların 36 dereceyi geçtiği başkent Sofya'da son 24 saatte 41 kişi hastaneye kaldırıldı, 142 acil yardım çağrısı yapıldı. Ülkede aşırı sıcaklarla başlayan orman yangılarıyla mücadele sürerken, itfaiye güçleri 478 yangını söndürmeye çalışıyor.

Yunanistan'da itfaiyeciler 24 saat içinde 115 yangın ihbarı aldı. Atina'da sıcaklık 41 dereceye kadar yükseldi. İtalya ve Romanya da ısınan hava ve kuvvetli rüzgârın etkisiyle orman yangınlarıyla karşılaşan ülkelerden. Aşırı sıcak ve yağmur eksikliği bölgedeki çiftçileri de oldukça endişelendiriyor.

Romanya'da Tarımsal Üreticiler Birliği, tarım sektörünün sıcaklarla birlikte gelen büyük kuraklık nedeniyle, yaklaşık 1.5 milyar dolar kayba uğradığını açıkladı. Macaristan'ın bazı bölgelerinde sıcaklıkla mücadele için halka bedava su dağıtıldı.

Avusturya'nın yüksek kesimlerinde bile sıcaklık 35 dereceyi buldu. Hayvansever olarak tanınan ülkenin başkenti Viyana'da hayvanların güneş altında hastalanmaması için, turist taşıyan atlı arabaların sıcak günlerde yolculuk etmesi yasaklandı.

Bu arada, Britanya da farklı bir aşırılıkla, yoğun sellerle mücadele ediyor. Yalnızca cuma günü ölçülen yağış miktarının bir aylık ortalamadan fazla olduğu belirtiliyor. Bazı metro hatları ve istasyonlar aşırı yağış nedeniyle kapatıldı. (ap, aa)

[Radikal]


Powered by ScribeFire.

Zenginlerin paniği Zimbabve'yi daha da kötüleştiriyor

HARARE - Zengin Zimbabvelilerce kullanılan kuponla gaz satın alma sisteminin hükümet tarafından yasaklanmasından sonra, hâlâ yakıt depolayan birkaç benzin istasyonu önünde Cuma günü uzun, düzensiz araç kuyrukları oluştu.

Yaygın enflasyonu engellemek için umutsuzca çabalarında, hükümet 26 Haziran'da tüm eşya ve hizmetlerde yaklaşık %50 fiyat indirimini emretti. İndirim rafların boşalmasına, bazı işyerlerinin kapanmasına ve Zimbabve'nin çöküşün kenarında olduğu uyarılarının dile getirilmesine yol açtı.

Kötüleşen benzin kesintileri kuponla benzin satın alan sürücüler arasında paniğe yol açtı. Benzin istasyonları, Endüstri Bakanı Obert Mpofu'nun Perşembe günü kuponların 1 Ağustos'tan sonra geçersiz olacağını açıklamasıyle birlikte kupon sahiplerine karneyle petrol veriyorlardı.

Kupon sistemi 2000 yılında petrol kesintileri başladığında yasallaştırılmıştı.

Devlet emriyle gerçekleşen fiyat indirimleri benzini ithalat masraflarının yarısından daha azına düşürdü. Ülkenin günaşırı elektrik kesintileri sırasında jeneratör kullanan mağaza ve dükkanlar kapanarak ve banliyö taşımacılığı felce uğrayarak, olağan stoklar tükendi.

Devlet radyosu Cuma günü daha fazla iş adamının sözde fiyat düşürmede başarısız olduğu için tutuklandığını bildirdi. En büyük mağaza zincirinde yüksek kademelerde işadamlarını da içeren üç yönetici Çarşamba günü tutuklanarak hapsedilmişti.

Ülke genelinde yaklaşık 70 süpermarketin, büyük mağazaların, hotellerin ve daha başka işyerlerinin sahibi olan, yüksek kâr marjına sahip Meikles Africa'nın yöneticileri devletin tayin ettiği fiyatların üzerinde kıyafet ve kozmetik ürün sattıkları gerekçesiyle tutuklandılar.

Önde gelen bir tavuk yetiştiricisinin iki idarecisi hapsedildi ve diğer bir tavuk çiftliğine tam faliyetle yeniden başlaması emredildi. Çiftlik yem sıkıntısı çektiğini söyleyerek bazı ağıllarını kapatmıştı.

En az 3,000 işyeri fiyatlardaki aşırılıklarından dolayı para cezası almıştı. Yöneticleri ve müdürlerinden pek çoğu kötü durumdaki polis hücrelerinde tutuluyor. Geceleri dondurucu soğuklara karşı tek bir ince battaniye veriliyor.

Tavuk, kırmızı et, mısır, ekmek, yumurta, süt ve diğer temel yiyecek maddeleri fiyat düşürülme anonsu yapıldıktan sonra raflardan kayboldular. Küçük sevkiyatlar geldiğinde dükkan sahipleri depolara stok yapıyorlar.

Konserve ve diğer yiyecekler büyük ölçüde satıldı.

Harare'den 200 km uzaklıktaki Gweru'nun merkezinden Marjory Wessels adındaki bir ev kadını, "Üç süpermarket gezmiştim. Bakın, yalnızca kahve bulabildim." diyor.

Kadın, temel ihtiyaçları karşılayabilmek için arkadaşlarıyla birlikte Harare'ye yola koyulduklarını söyledi. Gweru'daki mağazalardaki tüm bölümlerin boş olduklarını ya da kapandıklarını söyledi.

Özel eczanelerde, AIDS virüsü taşıyanlar ve şeker hastaları için ilaçları da içeren ithal yaşam destek ilaçları tükenmeye başladı. Kariba'nın kuzeyindeki bir devlet hastanesi trafik kazasında yaralanan bir kişiye ağrı kesici yerine yalnızca aspirin verebiliyor.

Hattın bağlanması için birkaç kez denenmesi ve genellikle birkaç saniye sonra hattın kesilmesiyle birlikte, sabit ve mobil telefon hizmetleri Cuma günü çökme noktasına geldi.

En büyük mobil ağı Econet, dükkan sahiplerinin dükkanlarında neyin olduğunu haber vermek için sürekli olarak birbirlerini aradığı gibi elektrik kesintilerinden sonra telefonları şarj etmede yaşanan izdihamla birlikte, jeneratörlerindeki güç ve benzin kesintilerinin röle istasyonlarını etkilediğini açıkladı.

Resmi enflasyon 4,500% - dünyadaki en yüksek enflasyon - olarak açıklanırken, özel finans kurumları enflasyonun 9,000% civarlarında olduğunu tahmin ediyor. -Sapa-AP

[Citizen.co.za]


Powered by ScribeFire.

Danimarka'da hidrojen yakıtlı araç üretime hazır

Yükselen petrol fiyatları ve küresel ısınma tehlikesi hidrojen yakıtlı aracı gelecek için heyecan verici bir gelişme yapıyor.

Ekonomi gazetesi Børsen'e göre
, talihsiz Ellert'ın Danimarka'yı araba üreten bir ülke yaptığı için değil, fakat azalmakta olan petrol stokları ve küresel ısınma tehditi nedeniyle hidrojen yakıtlı bir araç üretimi planları hızlandırmıştır.

Hidrojenle çalışan yakıt pilleriyle güçlendirilmiş Hywet aracının ilk prototipi Ağustos ayında garajın dışına çıkacak. Hidrojen yakıtlı araçlar gelecekteki enerji planları için önemli bir unsur sağlayabilir, çünkü tek atıkları su buharıdır, ve de hidrojen yakıtı aslında sınırsız.

Her ne kadar aracın teknolojisi üzerinde ufak ayarlamalar yapılıyor olsa da, Hywet'in geliştiricileri dünyanın en fazla karbondioksit emisyonundan sorumlu olan içten yanmalı motorlar için yeşil bir alternatif sağlayacağını umuyorlar.

İki yolcu kapasiteli Hywet 80km hıza ulaşabiliyor ve şaşılacak derece süratle hızlanabiliyor.

Mevcut hidrojen fiyatları Hywet'in €13.50 'a dolabileceğini gösteriyor. Bu da onu yaygın olan petrol ve dizel ile çalışan araçlarla rekabet edebilir kılıyor.

Aracın bazı dezavantajları bulunuyor. Teknoloji hâlâ oldukça maliyetli ve hidrojen sağlayıcı bir altyapının hâlâ geliştirilmesi gerekiyor.

İlk prototip yaklaşık 1 milyon DKK'ya mal olurken, üretilecek modellerin yaklaşık 200,000 DKK'ya, Danimarka'daki orta boy bir araca denk fiyata mal olacağı tahmin ediliyor.


[The Copenhagen Post]



Powered by ScribeFire.

20.07.2007

Hidrogaz yakıt tasarruf sistemi

Türk mühendisler geliştirdikleri 'hidrogaz' sistemiyle araçlarda yüzde 30 yakıt tasarrufu sağladıklarını söylüyor. Sistemin maliyeti 1000-1500 YTL

AA - İSTANBUL - Temiz ve çevreci özelliğiyle bilinen hidrojen enerjisi, Türk mühendislerinin geliştirdiği bir sistem sayesinde kamyondan belediye otobüsüne, ticari taksiye kadar 250'ye yakın araçta kullanılmaya başlandı. 'Hidrogaz yakıt tasarruf sistemi' adı verilen sistem üzerinde yaklaşık 15 yıldır Ar-Ge çalışması yürüten Eroğlu Mühendislik İnşaat Otomotiv Enerji İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited şirketi Genel Müdürü Fazlı Eroğlu, sistemin yararlarını değerlendirdi.

Sistem nasıl çalışıyor?

Her türlü araca monte edilebilen bu sistem sayesinde, yağın ömrünün arttığını, bujilerin değişim ve motorun yaşam süresinin uzadığını aktaran Eroğlu, sistem sayesinde beş-altı kalemde fayda sağlandığını kaydetti. "Yani araç sahibi üç depo benzinle gittiği güzergâhı iki depoyla gidecek" diyen Eroğlu, sistemin araç sahibine maliyetinin 1000-1500 YTL arasında olduğunun altını çizdi. Eroğlu, sistemi ilk olarak 'eşin dostun' aracına taktıklarını, şimdi ise pek çok yerden teklifler geldiğini anlattı. Fazlı Eroğlu, Türkiye'de bulunan 12 milyon araçtan 3 milyonuna bu sistemin monte edilmesi durumunda her aracın yılda 20 bin kilometre yol yaptığı düşünülürse sistemin araç sahiplerine 4.9 milyar YTL kâr sağlayacağını kaydetti. Verilen bilgiye göre araç üzerinde, elektroliz yöntemiyle suyun atomlarına ayrıştırılarak elde edilen hidrojen gazının içten yanmalı motorlarda ek yakıt olarak kullanılmasını sağlayan sistem, monte edildiği araçta kullanılan fosil yakıtlarda yüzde 30 tasarruf sağlıyor. Motorun gücünü yüzde 4-13 artıran sistem, havayı kirletici emisyon gazlarını yüzde 60 azaltırken, motorun ömrünü yüzde 50 artırıyor.

Jandarmada test edildi
Sistemin Ankara Jandarma Genel Komutanlığı Güvercinlik Bakım ve Ana Tamir Fabrikası'nda test edildiğini ve sonuçların başarılı ifade eden Eroğlu, "Bu projeye devletin de, Türk insanının da sahip çıkması lazım. Biz yabancı marka, etiket gördüğümüz zaman hemen üzerine atlarız. Bu memleketi düşünüyorsak bu zihniyetten kurtulmamız lazım" diye konuştu. Eroğlu, seri üretime geçişin yıl sonuna kadar tamamlanmasının hedeflendiğini de bildirerek, şöyle devam etti: "Sistem, şu ana kadar 250 araca takıldı. Belediye araçlarında, özel araçlarda, otobüs, kamyon, ticari takside bile var. Hiç tanımadığımız bir insan bizi çağırıyor. Geçenlerde bir Mercedes 500 bu cihazı taktı. İzmir'e gitti, İzmir'den bizi arıyor sevinerek, diyor ki: 'Ben buraya iki-üç depoyla geliyordum, şimdi yarı yarıya düştü."

'Dünyada ilk kez yapılıyor'
Eroğlu, "Sistemin insan ve çevreye vereceği hiçbir zarar yok. Depolama, stok yapmıyoruz ki patlama olsun. Sistem arıza da yapsa, yolunuza devam ediyorsunuz. Bu sistem Türkiye'de değil, dünyada ilk kez bizim tarafımızdan uygulanıyor" dedi. Fazlı Eroğlu, sisteme yüksek sanayi kesiminin yurtdışından büyük ilgi gösterdiğini belirterek, "Yurtdışından gelenler kadar yurtiçinden ilgi gösterilse bu proje bugün Ay'da idi" dedi.

'Finansman sıkıntımız var'
Şu an araçlar için uygulamaya koydukları sistemle ilgili Ar-Ge çalışmalarının devam ettiğini belirten Eroğlu, prototip aşamasında olan sanayi için jeneratör, evler için ocak ve ısıtma-soğutma sistemlerini de hidrojene taşımayı hedeflediklerini söyledi. "Bugün finansman sıkıntımız olmasa hidrojen teknolojisiyle Türkiye'yi beş yıl içinde yerinden sallarız. Dünyada da ses getiririz" diyen Eroğlu, geliştirdikleri sistemin özellikle uluslararası ve şehirlerarası yolcu taşımacılığı ve nakliye alanında büyük avantajlar sunacağını söyledi.

[Radikal]

Aşırı sıcaklar yeniden geliyor

Mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklar önümüzdeki haftadan itibaren yurt genelinde 2-4 derece artış gösterecek. Marmara’da sıcaklık 39’u, Ege’de ise 43’ü bulacak.

ANKARA - Türkiye’de yağışsız ve sıcak günler sürecek... Gelecek hafta Salı ve Çarşamba, Marmara Bölgesi’nde yine aşırı sıcak günler yaşanacak.

Hava sıcaklığı yurdun güney, iç ve batı bölgelerinde, Temmuz ayı ortalamalarının 6-8 derece üzerinde seyrediyor. Önümüzdeki hafta yalnızca Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu’nun doğusunda çok hafif yağmurlar görülürken, batı kesimlerde kurak ve sıcak hava etkisini sürdürecek. Yurt genelinde mevsim normallerinde, yer yer ise birkaç derece üzerinde seyreden sıcaklık, Salı ve Çarşamba günü, başta Marmara Bölgesi’nde olmak üzere, 4-5 derece artacak. Rüzgarın da hafiflemesi, hissedilen sıcaklığın artmasına neden olacağından, bunaltıcı günler yaşanması bekleniyor. Perşembe gününden itibaren sıcaklık yeniden normal değerlere dönecek.

Sıcaklık değerlerinin, Marmara Bölgesi’nde 34-36, Ege Bölgesi’nde 38-41, Akdeniz Bölgesi’nde 38-40, İç Anadolu Bölgesi’nde 33-35 ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 36-39 derece olarak gerçekleştiği belirtilen açıklamada önümüzdeki hafta tahmin edilen sıcaklıklar şöyle:

TAHMİNİ SICAKLIKLAR:

* Marmara Bölgesi 36-39
* Ege Bölgesi 41-43
* Akdeniz Bölgesi 38-40
* İç Anadolu Bölgesi 36-38
* Güneydoğu Anadolu Bölges 40-41

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, mevcut meteorolojik koşullar (yüksek sıcaklık ve düşük nem oranları), orman alanlarında ciddi boyutta risk oluşturduğu için vatandaşlar ve ilgililerden dikkatli ve tedbirli olmaları istendi.

[NTVMSNBC]


Powered by ScribeFire.

Ankara'da günaşırı su kesintisi yaşanacak

Başkente içme suyu sağlayan barajlardaki toplam doluluk oranının yüzde 8’lere düşmesi nedeniyle yapılacak su kesintilerinin, semtlere göre “gün aşırı” ve 24 saat boyunca olacağı belirtildi.

ANKARA - Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ağustos ayından itibaren Başkent’te su kesintisi başlayacak. Su kesintileri, semtlere göre gün aşırı ve 24 saat olarak yapılacak. Bazı semtlere çift günlerde, bazı semtlere ise tek günlerde su verilecek.

Vana sistemine göre kesinti uygulanacağını belirten yetkililer, yüksek kotta bulunan semtlere suyun hiç ulaşmama durumunun olduğunu söylediler.

Yetkililer, önümüzdeki günlerde, su kesintisinin hangi semtlerde, ne şekilde uygulanacağının duyurulacağını bildirdiler.

Barajlardaki su seviyelerinin yağış azlığı ve aşırı buharlaşma nedeniyle en alt
seviyelere indiğini belirten yetkililer, uyarı ve yasaklara karşın bazı yerlerde suyun tasarruflu kullanılmadığını ve şebeke suyuyla bahçe sulandığını da kaydettiler.

[NTVMSNBC]


Powered by ScribeFire.

Bir kilo bifteğin çevreye ettiği!

Japon uzmanların çalışmasına göre, sofraya bir kilogram et koymakla üç saat otomobil kullanmak arasında, havaya salınan karbondioksit oranı açısından bakıldığında hiçbir fark yok. Artık organik hayvancılık şart

AFP - PARİS - Çevreye duyarlı bir insan olarak kısa mesafelerde otomobil kullanmayı bıraktınız mı? Peki arabanızdan çıkan karbondioksit emisyonuyla akşam yemeğinde önünüzde duran bir porsiyon biftekten çıkan karbondioksit emisyonunun eşit olduğunu biliyor muydunuz? Bilim insanları, tüketilen lezzetli bir etin masanıza gelene kadar geçirdiği işlemlerin çevreye verdiği zararın, arabayla 250 km. kadar yol gitmenin verdiği zararla eşdeğer olduğu uyarısını yapıyor.

Japon uzmanların çalışmasına göre, masaya bir kg. et koymak da, üç saat boyu araba kullanmak da aynı oranda karbondioksit salınmasına yol açıyor. 1 kg. sığır etini leziz hale getirirken harcanan enerji miktarı da 100 watt'lık 1 ampulü 20 gün boyunca yakmak için harcanan enerjiyle eşit.

Vejetaryenler: Tamamen keselim

Et üretiminin küresel ısınmaya etkisini inceleyen Livestock ve Grassland Ulusal Bilim Enstitüsü uzmanları, geleneksel yöntemlerle bir sığır yetiştirmek, hayvanı öldürmek ve eti bölüştürmek işlemlerinin çevresel zararını hesapladı. Analizler sonunda, 1 kg. etin sera gazı salınımına 36.4 kg.'lık karbondioksitle etki ettiği bilgisine ulaşıldı.

2003'te İsveç'te yapılan çalışmada da etin organik yöntemlerle üretilmesi halinde yüzde 40 daha az sera gazı salınımına yol açıldığı, yüzde 85 daha az enerji tüketildiği belirtilmişti. Britanya Vejetaryen Vakfı yetkililerine göre, herkesin karbon izlerini azaltmak için harekete geçtiği bir ortamda yapılacak en kolay şey, et yemeyi bırakmak... Uzmanlarsa daha etkili atık yönetimi ve buzağı doğumları arasındaki zaman dilimini kısaltarak, et üretiminin yol açtığı çevresel zararın yüzde 6 azaltılabileceğini söylüyor.

[Radikal]


Powered by ScribeFire.

Kuraklık kötüye gittikçe kangurular şehirlere hücum ediyor



Avustralya'da son yüzyılın en kötü kuraklığı kanguruları yiyecek ve su bulmak için şehirlere sürüklüyor. Park alanlarının şehir boyunca dağılım gösterdiği Canberra'da, yoğun bir şekilde doğu bölgesi gri kangurularıyla karşılaşılıyor.

Canberra'da kent içinde gözlemlenen kangurular Avustralya'nın güney doğusundaki diğer şehirlerden gelen çok sayıda kanguru gözlemiyle birbirini tamamlıyor. Görünüşe göre hepsi de yiyecek aramak için kentlere giriyor.

Avustralya Ulusal Üniversitesi'nin Yaban Hayatı araştırma birimi yöneticisi Brendan Mackey, gıda aramak için kentlere giren çok sayıda kanguru görmenin oldukça mantıklı olduğunu söylüyor. "Kangurunun biyolojisi iyi zamanların avantajını elinde tutmak için donatılmıştır. Bu yüzden zaman iyiyken oldukça doğurgandırlar ve ürerler. Ancak tam tersi olduğunda dururlar."

Mackey'e göre, kuraklıklar kıt kaynaklar için rekabete yol açıyor, bu yüzden kangurular yiyecek ve su için sığır ve koyunlarla rekabete giriyorlar."

Canberra ve de Sidney ve Melbourne gibi diğer büyük şehirlerin kıyıları göreceli olarak oldukça bereketli kaynaklara sahip - genellikle çalılıklarda bulunan pek çok rekabetçi tür burada bulunmuyor.

Mackey şöyle diyor; "Yıldan yıla yağmur oldukça düzensizleşiyor. Bir hayvanın bu çevrede hayatta kalması için bir stratejiye sahip olması zorunlu."

Kanguruların yiyecek arayışları onları savunma bakanlığının personel yetiştirmek için kullandığı araziye getiriyor. Bu toprak ayrıca tehlike altındaki iki kertenkeleye ev sahipliği yapıyor. Besin eksikliği nedeniyle kertenkeleler aç kalıyor ve azalan bitki örtüsü yüzünden yırtıcılarca kolaylıkla yakalanıyor.

Beslenmek için hareket eden yalnızca kangurular değil. Yerel kuşların da daha iyi beslenmek için uzak mesafeler katettikleri gözlemleniyor. Bilinmeyen birşey ise ne zaman ve nereye gideceklerini nasıl bildikleri.

Kuraklığın ne zaman sona ereceğini kimse bilmiyor, fakat Mackey'e göre, kangurular iyi ya da kötü olsun değişen herhangi bir koşula adapte olmaya hazır olacaklar.

[National Geographic News]



Powered by ScribeFire.

Çin'de alg salgını su kaynaklarını tehdit ediyor

PEKİN (Reuters) - Çin devlet televizyonu Çin'in su kaynaklarında ortaya çıkan bir mavi alg salgınının yaklaşık 25,000 insanı susuz bıraktığını ve 100,000 kişinin temiz su kaynaklarında da düşüşe sebep olduğu haberini yayınladı.

Gazetelere göre salgına büyük olasılık çiftliklerde kullanılan kimyasal gübreler ve anormal sıcaklıktaki ve kuruluktaki hava sebep olmuş.

Gazetelerin eklediğine göre, yerel yönetim ağlar ve botlar yardımıyla algleri toplamaya başladı ve stokların geçici olarak kullanılamayan Changchun'un Luyuan bölgesine su takviyesi yapılıyor. Pekin Gençlik Gazetesi, rezervuarlardaki yeşil renkli suyun resimlerini yayınlayarak diğer Changchun sakinlerinin su kayıplarını gösterdi.

Son aylarda milyonlarca kişinin su stokları ülke genelindeki bir dizi alg salgınından etkilenmişti.

4 Temmuz'da, Shuyang'ın Jiangsu bölgesinde 200,000 kişinin su kaynağı bölgedeki nehirde bulunan amonyak ve nitrojen yüzünden 40 saatten fazla bir süre kesilmişti.

Mayıs ayı sonlarında, Çin'in en büyük üçüncü gölündeki önemli bir salgın Wuxi kentindeki 2 milyonun üzerinde insanın su kaynaklarının kesilmesine yol açmıştı.

Alg patlaması besin açısından zengin olan yüksek gübre kullanımı, endüstriyel boşaltım ve lağım sularının etkilediği sularda meydana geliyor.

[Kaynak]


Powered by ScribeFire.

19.07.2007

İngiltere'yi Avrupa'dan Büyük Bir Sel Koparmış


Yeni bir araştırma, yüz binlerce yıl önce meydana gelen devasa bir selin bugünkü İngiltere’nin bulunduğu kara parçasını ana karadan kopardığını ortaya koydu.

Araştırmaya göre, 400 bin yıl önceki bir buzul çağında meydana gelen ve sel sularının saniyede bir milyon metre küp su getirdiği bu doğal felaketin ardından, deniz seviyesi yükselerek bugünkü Manş denizini oluşturdu.

Bu felakette ölüm olup olmadığının bilinmediği ancak felaket yüzünden bu topraklarda ilk insanlarla bazı memelilerin göçünün sona ermiş olabileceği belirtildi.

İngiltere’nin büyük bir sel sonucunda ada haline geldiği teorisi ilk kez 1980’lerde ortaya atılmıştı. Ancak Nature dergisinde yayınlanan bu yeni araştırmada, o zamanlar bulunmayan yüksek çözünürlüklü sonar dalgalarından yararlanıldı.

Bilim adamlarının Manş denizi yatağının üç boyutlu yüksek kalitede görüntülerini elde ettikleri bu yöntemle, Manş denizi yatağının ortasında devasa bir vadinin bulunduğu tespit edildi.
[Kaynak]

Dilaver DEMİRAĞ - Küresel Isınma ve İklim (3)

Ancak tüm bu karşı itirazları önemli ölçüde geçersiz kılan atmosferde biriken karbon miktarının olağanüstü artış göstermesi. Bu konuya döneceğiz. Biz buzul periyotlarına ilişkin anlattıklarımıza devam edelim.

İklim bilimcilerin sorduğu temel soru şu. Bu ısınma ve soğuma periyodunun nedeni ne. Bu konuda verilmiş net bir yanıt yok. Henüz hipotez olma sürecinde bir takım tezler var. Bunlardan bir tanesi ayın yeryüzüne yaklaşması (ayın yaklaşması) ve bunun iklim ölçeğinde bir medcezire yol açması. Periyodik ısınma ve soğumalara ya da temel buzul çağlarına neyin yol açtığı ay kuramı gibi iddialara rağmen (çünkü iklim elemanlarının tümünü birden etkileyebilmesi için ayın kütlesel çekiminin daha büyük olması gerekir) hala net yanıtlara kavuşmuş değil.
Ancak ana buz çağları ile ilgili daha çok teorem düzeyinde tezler mevcut. Ki bunların her biri iklim değişiminin doğal nedenleri ile ilgili olarak öne sürülüyor.

Bir tanesi kıta kayma hareketleri. Bu tür etkenler okyanus akıntılarını etkilediğinden ve aynı zamanda rüzgarları da etkiliyor oluşundan dolayı, iklim dengesizliklerine yol açabilir. Bir diğeri yanardağ patlamalarıdır. Yanardağ patlamalarının atmosfere saldığı aşırı toz güneşin geçirgenliğini ve yer yüzüne güneş ışınlarının gelmesini etkilediği için soğumaya yol açtığı bilinmekte. Diğer bir başka etken güneş lekeleri hipotezidir. Güneşteki lekelerin manyetik alan değişimi ile yeryüzüne daha çok ışınım saldığı bir vaka. Bu durum doğal olarak atmosferden daha çok ışınımın dünyaya düşmesi demek. Ancak daha önce de dediğimiz gibi bunların hiç biri atmosferdeki karbon artışına (Yanardağ tezi dışında) neyin yol açtığını açıklayamıyor.

Daha önce de belirttiğimiz gibi bilim insanlarına göre olağan şartlarda bizim soğuma periyodu içine girmemiz gerekiyordu. Ancak tam tersi söz konusu. 19. yüzyıldan başlayarak 1940’a dek kuzey yarım kürede belirgin bir ısınma gözlenmenmiş. Ancak 1940’tan 1960’a dek çok hafif bir soğuma (0.25 santigrat) yaşanmıştır. Bu dönemde Alaska ve İskandinavya’daki buzulların geri çekilmesi durdu. Hatta İsviçre Alplerini bir kayak merkezi yapacak biçimde buralarda buzullaşmayı çoğalttı. Ancak 1970’lerde bu eğilim durdu ve yeniden ısınma başladı. 1976’da iklim bilimci Dr. Wallace S. Brrocker “yirmi otuz yıl sürecek, hızlı bir ısınma döneminin başında olabiliriz. Eğer doğal soğuma eğilimi sona erdiyse, küresel sıcaklık büyük bir artış gösterecektir. Bu ısınma 2000 yılında dünyanın ortalama sıcaklığını son bin yılın en üst düzeyine çıkaracaktır”1 gerçekten de Brrocker den sonra 1997’de son 1200 yılın sıcaklık rekoru kırıldı. Onu izleyen 1998 de ise 97’den bile sıcak bir yıl oldu. Bu yıl yaşadığımız sıcak kış nedeniyle 2007’nin yeni bir sıcaklık rekoru kırması ve 2007 yazının görülmüş en sıcak yaz olması bekleniyor. Tüm bu olgulardan yola çıkan BM bir sentez teorem oluşturdu.
İklim değişimini etkileyen doğal olaylar kadar insan faktörü de söz konusudur. Eğer iklim değişimi doğal etkinliklerin bir sonucu olarak yaşanıyorsa da, kesin olan bir tek şey var insan faaliyetlerinin bu süreci hızlandırdığı. Dolayısıyla iklim değişimindeki insan faktörünü devre dışı kılmaya çalışan kişi ve kuruluşlar ister istemez dünyanın yaşayacağı iklim felaketinde en az doğal etkenler, karbon salınımları kadar etki sahibi olacaklardır. Tüm bu tartışmalar bir yana son belirttiğimiz gibi BM Raporu Küresel Isınma denen olgunun ve bun da insan etkisinin çok büyük olduğunu net bir biçimde ortaya koydu.
KÜRESEL ISINMANIN SONUÇLARI VE SU KAYNAKLARINA ETKİSİ
Buzul döneminin kısmen sona erip, iklimin ılımlaşması bugünkü uygarlığımızın temellerini aşan ilk uygarlıkların doğmasına yol açmıştır. Bugünlerde medyatik bir ilgi konusu halini alan ve en çok konuşulan konular arasında yer alan küresel iklim değişimi eğer önlem almakta daha fazla geç kalırsak uygarlığın sonu olacak. Yayınlanan raporlar elde edilen verilerin çokluğunun da etkisi ile konusunda giderek daha karamsar ifadelere yer veriyor. Her yıl fosil yakıtlarının yanması sonucu atmosfere 6 milyon ton karbon salınıyor. İşin kötüsü karbonu dengeleyecek unsurlardan biri olan Ormanlar da yok oluyor. Dahası kereste ticareti için, hayvancılık için ayrılan orman alanları ve kesilen ağaçlar nedeniyle atmosfere bu 6 milyon ton karbona ek olarak, artı 1.3 milyon ton olduğu tahmin edilen bir karbon salınımı gerçekleştiriyor. Bütün bunların sonucu olarak nehirler de kuruyor. Dünyanın önemli nehirlerinden biri sayılan Colorado nehri denize dökülemeden kuruyor. Çin’deki ünlü Sarı Irmakta yılın bir bölümünde denize ulaşamadan kuruyup kalıyor. Her iki nehir de Tarihteki uygarlık havzaları için de yer alıyor. Tüm bunlar iklim değişimi ile ilgili karamsar senaryoları senaryodan gerçeğe dönüşme gibi algılamamıza yol açıyor. İklim değişimi ile ilgili ilk rapor 2001 ılında BM gözetiminde kurulan İPCC (Hükümetler Arası İklim Değişimi Paneli) 200 civarında uzmanın katılımı ile Cenevre’de yayınladı.
O günden bu yana iklim değişiminin yol açacağı olumsuz sonuçlar konusunda öne sürülen görüşler değişmedi. Öncelikle sanıldığı gibi ısınma dünya yüzeyinde her yerde aynı oranda yaşanmayacak, sıcaklık artışının özellikle yüksek enlemlerde ve kutup bölgelerinde daha şiddetli bir biçimde hissedilmesi bekleniyor. Yani şu anda en soğuk bölge olan Grönland, Kuzey ve Güney Kutbu Antarktika gibi buzul kıtalar ile Everest, Alpler vb. dağ buzullarının olduğu bölgeler, ısınmanın etkisini daha şiddetli bir biçimde hissedecek ve etkileri de en çok bu bölgeleri vuracak. Bu bölgelerde beklenen sıcaklık artışı şimdikinin iki katı olacak yani bu bölgelerde dünya sıcaklık ortalaması 7 santigrad dereceye kadar hissedilecek. Bunun sonucu olarak Kuzeybuz denizi Antarktika vb. buzulların erimesi hızlanacak. Uzun süreçte bu bölgelerin geçmişte oldu gibi yine Ormanlarla kaplı bir yer olacağı tahmin ediliyor. Bu yükselmenin en önemli neticesi deniz seviyesinin yükselmesi olacak, bu konuda da model farklılığı nedeniyle yaşanacak yükselme düzeyine ilişkin farklı öngörüler söz konusu. (Minimum 14 cm, maksimum 80 cm) ancak BM uzmanlarınca yapılan hesaplara bakarak 2050 yılında deniz seviyesinin 3 cm. kadar yükselmesi öngörülüyor. Sıcaklık artışı 3-4 derece yükselir ise 2100 yılında biraz iyimser, biraz kötümser bir tahminle yükseliş 66 cm. bulacak. Bu kıyı bölgelerinin büyük ölçüde su altında kalması demek. Söz konusu tahminin gerçekleşmesi halinde ABD’nin (ki dünyada en geniş topraklara sahip bir ülke) toprak kaybı 23 bin kilometre kare olacak. Bangladeş gibi topraklarının büyükçe bir bölümü alçak delta olan bir ülkenin toprak kaybı tüm karalarının yüzde 10’ununu bulacak. Bundan dolayı iklim değişimine karşı en duyarlı ülkeler ada ya da kıyı ülkeleri. Kıyı bölgelerini su basmasının yol açacağı bir başka önemli sorunsa bu tür bölgelerdeki tatlı su kaynaklarının denizle birleşmesi olacak. Zaten küresel ısınmanın yaratacağı problemlerden en başlıcasının su kaynaklarının azalması olacağı yönünde bir beklenti söz konusu. Tabii su seviyesindeki yükselmeye ilişkin kötümser tahminler de söz konusu. Bu tahminlerde Batı Antarktika buz levhası ve Grönlardın erimesi halinde deniz seviyesindeki yükselmenin 6 metreyi bulması bekleniyor. Küresel ısınmanın yol açacağı temel sorunlardan biri de böcek nüfusundaki artış nedeni ile yaşanabilecek salgın hastalıklar. Böcek yumurtalarının ölmesine yol açan gece ve kış soğuklarının hafiflemesi, önemli bir sorun olacak. Bunun basit ve somut örneği sıtma taşıyan sivrisinekler. Sivrisinekler olağan iklim şartlarında, hava sıcaklığı 17 derece altına düştüğü anda en fazla 1 ya da 2 gün daha yaşıyor ve sonrasında ölüyor. Yaşama şartları bu sıcaklığa bağlı olduğundan hava sıcaklıkları bu ısının altında olduğu bölgelerde yaşaması mümkün olamıyor. Sonuçta bu durum sıtma sivrisineklerini insan nüfusunun dağıldığı yerlerin yüzde 58’inde yaşamalarına engel teşkil ediyor. Ancak 5 derecelik bir değişim olunca sivrisineklerin yaşadığı alan bir anda dünya nüfusunun yüzde 60’ını kapsayan bir bölgeyi kapsayacak. Bundan dolayı da her yıl fazladan 1 milyon insanın sıtmadan öleceği tahmin ediliyor.
Küresel ısınmanın taşıyıcı bant olarak tanımlanan okyanus akıntılarını vurması da beklenen sonuçlardan biri. Bunun nispeten bu oluşumlar sayesinde ılıman bir iklim özelliği gösteren Kuzey Avrupa’da şiddetli bir soğumaya neden olması bekleniyor. Akıntıların durmasının nedeni kutupların erimesi neticesi denizlerin hem soğuması, hem de tuzluluğun azalması. Bu okyanus akıntılarının durmasına neden olacak.
Kısacası iklim değişimi yaşamın her alanında felaketlere yol açacak, iklim kuşaklarının kayması, yağışların değişmesi yüzünden belli bölgeler tarım için elverişsiz olacak. Bu durum da büyük göç dalgalarına neden olduğundan şiddetli çatışmalar, savaşlar ve toplumsal yaşamda şiddetin artması anlamına geliyor.
Ancak buraya kadar anlattıklarımız zaten nüfus baskısı ve kirlenme nedeniyle ulaşılabilir tatlı su kaynaklarının da sıkıntı yaşayan dünyanın su konusunda yaşayacakların kapsamıyordu. Küresel ısınmanın asıl yakıcı sonuçları su üzerinde olacak gibi görünüyor. Artan buharlaşma nedeniyle hem aşırı yağış, hem kuraklık bekleniyor. Buharlaşma yüzünden göl ve Irmak sularında yüzde yirmiye varan bir kayıp bekleniyor. Diğer yandan artan kış sıcaklıklarının özellikle Akdeniz’de kuraklığa yol açması da bir başka beklenen sonuç, hatta açıklanan son raporlarda 2010 yılına kadar kış mevsiminin tamamen ortadan kalkması ve kar yağışının tarihe karışmasından söz ediliyor. Bu durum çok doğal olarak daha sıcak ve daha kurak yazlar, tarımsal gıda üretiminde belli bölgelerde su yokluğundan kaynaklanan büyüklüğün kayıplarına, mevsimsel kayma hatta ara mevsim denen şeyin giderek ortadan kalkması neticesinde pek çok ürünün büyüyememesine, bazı ürünlerin kurumasına neden olacağı açık.
Yani dünyanın belli kısımları küresel ısınma nedeni ile aç kalma riski ile karşı karşıya olacak. Isınma nedeniyle belli bölgeler kuraklık çekerken (öncelikle Akdeniz) belli bölgelerde aşırı yağışlardan sellerden çok büyük zarar görecek. (bu kış bu durumu yaşadık Türkiye’nin batı bölgeleri kurak ve neredeyse yağışsız bir kış geçirirken, su zengini doğu yağış çokluğundan muzdaripti.) Artan sıcaklığın daha çok buharlaşma ve buna bağlı bulut oluşumunu hızlandıracağı beklenen bir durum. İklim sıcaklarındaki kayma nedeniyle kuzey yarım kürenin iç kısımları kuraklık çekerken, güney yarın kürenin aşırı yağışlara, sellere, taşkınlara maruz kalması beklenen bir etki. Su konusunda yaşanan paradoks doğal olarak tarıma da yansıyacak. Karbon artışı bitkiler için besin kaynağı anlamına geldiğinden belli bölgelerde, belli ürünlerde %10 ile 25’lik bir artış bekleniyor. Buna karşılık kuzey yarımkürenin büyük bir bölümü tarım açısından sıkıntı çekecek.1
Stres belirtileri de şimdiden baş gösteriyor. Suyun hallerini ele aldığımız ve temel bilgileri verdiğimiz ilk bölüm de suyun giderek kıtlaşan bir madde halini aldığını, zaten eşitsiz olarak dağılmış durumdaki su kaynaklarında yaşanan azalma nedeniyle bir baskı oluştuğunu belirtmiştik. Her yıl dünya su kaynaklarına dönük talepleri olan 80 milyon yeni insan dünya nüfusuna ekleniyor. Buna karşılık su kaynakları her geçen gün azalıyor. Daha şimdiden yoksul ya da göreli yoksul orta gelir düzeyine yakın olan ülkelerde bir çok insan içme, yıkanma ve gıda üretimi gibi çok temel gereksinimlerini karşılayabilecek yeterli su miktarından yoksun bir halde. Devam eden nüfus artışına ek olarak suyun bazı ülkelerce aşırı tüketildiği de bir gerçek. Nitekim ABD’li ünlü çevre kuruluşu World Watch İnstute (Dünya İzleme Enstitüsü) uzmanlarından Sandra Postel, Çin, Hindistan, Suudi Arabistan, Kuzey Afrika ve ABD’nin su kaynaklarından yılda 160 milyon metreküp ya da 160 milyon ton suyu fazladan pompaladığını yaptığı hesaplar ile ortaya çıkıyor. Postel bir ton su ile 1 ton tahıl üretildiğinden yola çıkarak bu miktarla 160 milyon ton tahıl üretilebileceğini söylüyor. 2
Dünyanın belli bölgelerinin kıtlık nedeni ile açlık çektiğini, bir çok Afrika ülkesinde insanların yıllık 8 litre su ile yaşamak zorunda kaldıklarını aklımıza getirirsek bu su dünya yoksullarından ve gelecek kuşakların hakkından çalınmış oluyor. Söz konusu 160 milyon ton tahıl ile 480 milyon insanın beslenebileceğini düşünürsek, söylediklerimiz çok daha iyi anlaşılacaktır. Dünyadaki su kaynaklarından elde edilen içilebilir ve kullanılabilir suyun-ki bunun için ciddi finansal harcamalar ile ciddi yatırımlar yapıldığını akılda tutalım-yüzde yetmişi tarımsal üretim için sulamada, yüzde yirmisinin de endüstride ve yüzde onunun da evlerde kullanılmakta olduğu biliniyor. Bu üç sektör arasında su talebi için önemli bir rekabet yaşanmakta ve bu rekabet endüstrinin sağladığı ekonomik refah nedeniyle gittikçe endüstriye kayıyor. Bu da gıda üretimindeki su talebini düşürmekte.
Mevcut iklim modelleri, yüksek ve orta enlemlerde ve çoğu ekvator bölgesinde yıllık yağışların küresel ısınma nedeni ile artacağını öngörüyor. Buna karşılık sub tropikal ya da alt tropikal dediğimiz ve doğu Akdeniz havzasını da içine alan bölümden yağış oranlarının yüzde 10’lara varan düzeylerde düşeceğini ortaya koyuyor. IPCC’nin bir üyesi olan Zekai Şen tarafından yapılan bir çalışmada (ki bu çalışma İPCC’nin bu konuda yaptığı çalışmaların bir aktarımıdır) küresel ısınmanın sonucu olarak mevsimsel ve yıllık yağış toplamlarının nisbi değişkenliğinin de bir artış gösterdiğini belirtmekte. Kısacası yağış düzeninde iniş ve çıkışlar anlamına gelen bir düzensizleşme yaşandığı gözlemlenmekte. Ancak sağanak yağışların sıklığında bir artış olacağı yönünde bir işaretin de olduğu aynı raporda belirtilmekte. Yine toprağın nem tutma kapasitesinde düşme olabilir denmekte. Söz konusu raporda yer altı sularında iklim değişiminin etkisinin oldukça fazla olması beklenmekte. “Mevsimsel dere akışları tarafından beslenip, doğrudan buharlaşma tarafından azaltılmaktadır.”3
Öte yandan sağanak biçiminde yağan ve taşkınlara neden olan yağışlar yüzeysel su kaynaklarında yaşanan kuraklığı sona erdirmeyebilir. Dolayısıyla küresel ısınma sonucu kuraklık yaşanıp yaşanmayacağını asıl belirleyen etken kış yağışları olacaktır. Bu yağışlarda muhtemel bir (bu yıl batı bölgelerde olduğu gibi) azalma kuraklıklara yol açacaktır.
Sonuç olarak küresel ısınma sonucu yaşanması muhtemel gözüken su sorunlarında asıl belirleyici olan insanların suyu nasıl yönettiği ve talebi nasıl dengelediği olacaktır. Eğer şu an olduğu gibi aşırı su çekimi devam ederse iklimden kaynaklanan düşüşler beklenenden çok az olsa bile yine de ciddi su sıkıntılarına yol açacaktır. Dolayısıyla bu noktada asıl belirleyici faktör talep olacaktır. Eğer talep azaltılmaz ve mevcut su kaynakları verimli bir biçimde kullanılamaz ise büyük çaplı su sıkıntılarının yaşanması kaçınılmaz olacaktır
:::: BİTTİ ::::

18.07.2007

Gıda kesintileri 28 ülkeyi tehdit ediyor

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün açıklamasına göre, yerel hububat hâsılatındaki yavaşlama ve yüksek uluslararası fiyatlar bu sene dünya genelinde 28 fakir ülkede muhtemel gıda kesintilerine neden olacak.

Afrika'da Zimbabve, Svaziland ve Lesotho, uzun süren kuraklık ve düzensiz yağışlardan sonra darı mahsülünün %40 ila %60 arasında düşmesiyle birlikte şu ana kadarki en kötü hâsılatla yüzleşiyor.

Enflasyonun Mayıs ayında %4,500'ü aştığı ve gıda hâsılatı düşerken fiyatların yükseldiği Zimbabve'de tek başına, hassas durumdaki 4 milyondan fazla insanın gıda güvenliği etkilendi.

Kuzey Kore'de, gıda stok seyri tehlikeli konumunda kaldı, fakat Güney Kore'den gelen 400,000 tonluk pirinç yardımının ilk bölümü Haziran sonunda resmi olarak iletildi.

Dünyanın hububat hâsılatı 2007'de 2,121 milyon ton ile rekor kırarken, düşük-gelirli, gıda açığı bulunan ülkelerdeki üretimin geçen yıla göre %1,2 ile nüfus artışı oranının altında artması bekleniyor.

Çin ve Hindistan gibi en büyük bereketli mahsule sahip üreticiler hesaba katılmazsa, düşük gelirli ülkelerin geri kalanının toplam hububat hâsılatı geçen seneye göre çok az miktarda düşeceği tahmin ediliyor.

Fas'ta, bu yıl kuraklık hububat mahsulünü mahvetmişti. Elde edilen mahsulün geçen seneki seviyenin yalnızca dörtte biri kadar olduğu hesaplandı.

Güney Afrika'da, ana hububat hasadı, Zimbabve, Namibya, Lesotho ve Svaziland'da kuraklıklığın zarar verdiği ekinler ve Malawi, Angola, Mozambik, Madagaskar ve Zambiya'da ortalamanın üzerindeki mahsul ile karıştırıldı.

Batı Afrika'da, düzensiz yağışar Sahel bölgesindeki ekim sezonunu geciktirdi. Doğu Afrika'da, 2007 yılının hububat hâsılatı düzensiz yağışların hâsılatı etkilediği Somali haricinde pek çok ülkede olumluydu.

Uzak Doğu'da, vaktinde gelen mevsimsel muson yağmurları 2007 yılının hububat ve pirinç mahsulünü arttırdı.

[Reuters]




Powered by ScribeFire.

Ankara'da susuz yaz

Ankara'da barajların doluluk oranı yüzde 8'e kadar düştü. ASKİ, ağustos ayından itibaren başkette su kesintilerine başlayacak. İSKİ'yse İstanbul'da kesinti planlamıyor

ANKARA/İSTANBUL - Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) başkente içme suyu sağlayan barajlardaki toplam doluluk oranının yüzde 8'lere kadar düştüğü, ağustos ayından itibaren su kesintilerine başlanacağını açıkladı.
İstanbul'daysa İSKİ Genel Müdürü Mevlüt Vural, kesintilerin 22 Temmuz seçimlerinin ardından başlayacağı yolundaki söylentileri yalanladı. "Barajlarda doluluk oranı yüzde 31.81" diyen Vural, kesinti planlamadıklarını söyledi.

80 günlük su kaldı
ASKİ yetkilileri, barajlarda su seviyelerinin, tüketimin aynı kalması, yağış azlığı ve aşırı buharlaşma nedeniyle en alt düzeye indiğini vurguladı. Günde 1 milyon metre küp su tüketen kentin en fazla 80 günlük suyu kaldı.
Yetkililer ağustosta başlaması düşünülen kesintilerde şehrin yüksek kesimlerinin daha çok sıkıntı çekebileceğine işaret ederek, "Herkes suyu eşit alamayacak. Bazı yerlere bazen, bazı yerlere hiç su verilemeyecek" dedi.

Kızılırmak suyunda sorun
ASKİ yetkilileri, Ankara'ya Kızılırmak üzerindeki Kesikköprü Barajı'ndan altı ay içinde su getirilmesi konusundaki sorunlar konusundaysa şunları söyledi: "13 Eylül'de okullar açılacak, hastaneler var. Bu suyu getirmeye mahkûmuz. İşin kontrolü için mühendis lazım. Proje sahasında çalışmak üzere 20 mühendisi görevlendirdik. Ancak bunların başvurusu üzerine yargı yürütmeyi durdurma kararı verdi. İşin bu kadar acil olmasına karşın böyle bir karar var artık. Mühendis olmazsa bu iş nasıl yürüyecek? Ayrıca Karayolları Genel Müdürlüğü su borularına yollardan geçiş izni vermiyor. Vatandaş tarlası için yürütmeyi durdurma kararı alıyor. Devlet-bürokrasi kenetlenmezse bu proje yürür mü? İşin sürekliliği bozuluyor."

Bu durumun 'Ankaralılara verilen bir ceza' olduğunu ileri süren ASKİ yetkilileri, yürütmeyi durdurma kararına konu olan tarlalarda çalışmaya ara verdiklerini, ancak diğer sahalarda çalışmaların devam ettiğini söyledi.

Barajların durumu
Ankara'ya su sağlayan Çamlıdere, Kurtboğazı, Eğrekkaya, Akyar ve Çubuk 2 barajlarının toplam 1 milyar 509 milyon metre küp su kapasitesi olmasına karşın şu anda barajlarda 80 milyon metre küp civarında kullanılabilir su bulunuyor. Ankara'ya su sağlayan barajlardaki son durum şöyle:

Çamlıdere Barajı: Başkente su sağlayan en büyük kaynak. Barajın kapasitesi 1 milyar 220 milyon metreküp. Halen 48 milyon 271 bin metreküp kullanılabilir su tutuluyor.
Kurtboğazı Barajı: Eski barajlardan birisi olan Kurtboğazı Barajı'nın toplam kapasitesi 92 milyon 53 bin metreküp. Ancak halen barajda 17 milyon 831 bin metreküp su bulunuyor.
Akyar Barajı: Kapasitesi 56 milyon metreküp. Akyar Barajı'nda halen 6 milyon 420 bin metreküp su bulunuyor. Bu barajın suyu, Eğrekkaya Barajı'na akıtılıyor.
Eğrekkaya Barajı: Kapasitesi 112 milyon 300 bin metreküp. Halen 5 milyon 198 bin metreküp su bulunuyor. Akyar Barajı'ndan gelen suyla birlikte Eğrekkaya Barajı'nda toplanan sular buradan Kurtboğazı Barajı'na aktarılıyor.
Çubuk 2: Kapasitesi 22 milyon 445 bin metreküp. Halen 3 milyon 485 bin metreküp su tutuluyor.

İSKİ: Sadece arıza kesintisi
Yazları günde Ankara'nın 2.5 katı (2.5 milyon metreküp) su tüketen İstanbul'daysa barajlarda halen 274 milyon metreküp su bulunuyor. Kentte seçimlerden sonra su kesintilerinin başlayacağı yolundaki iddiaları yalanlayan İSKİ Genel Müdürü Mevlüt Vural, "İSKİ su kesintisi yapmamayı hedefledi ve şu anda bu hedeften sapma yok.
Melen Projesi'ni bir an önce bitirmeye uğraşıyoruz. Silivri, Çatalca gibi bölgelerde yeraltı sularını kullanarak bölgenin su ihtiyacını gidermeye çalışıyoruz" dedi.
İSKİ'den verilen bilgiye göre halen kentte 'arıza'lara bağlı su kesintilerinde geçmiş yıllara göre bir artış söz konusu değil. İSKİ personeli su kaybı yaşanmaması için tüm arızaları anında gidermeye çalışıyor.

[Radikal]

Ören'de binlerce ölü balık

Kemerköy Termik Santralı'yla Ören Limanı arasında uzanan sahilde binlerce ölü balık karaya vurdu

MUĞLA - Milas ilçesine bağlı Ören sahili ölü balık cehennemine döndü. Belediyeye bağlı Ören Turizm Tanıtma Eğitim ve Sağlık Vakfı'nın (ÖRVAK) balık çiftliğinde 800 bin kefal, çipura ve levrekten 700 bini üç gün içinde telef oldu. Kemerköy Termik Santralı'na 500 metre mesafedeki balık çiftliğindeki balıkların yanı sıra, santralla Ören Limanı arasındaki 5 kilometrelik sahil şeridinde de binlerce ölü balık su yüzüne vurdu.

ÖRVAK Başkanı ve Ören'in CHP'li Belediye Başkanı Kazım Turan, balık ölümlerinden santralı sorumlu tuttu: "Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'ne numune gönderdik. Balıkların aşırı klorlu deniz suyundan öldüğü saptandı. Santralda deniz suyu, soğutmada kullanılıyor. Makinaların yosun yapmaması için de suya klor ekleniyor. Klorlu deniz suyu daha sonra tekrar denize bırakılıyor. Aşırı klor kullanılıyor. Ören'de canlı balık kalmadı."

Turan, çiftlikte altı ay öncesine kadar hem yakındaki azmağı hem de deniz suyu kullandıklarını, azmak kuruyunca tüm suyu denizden aldıklarını ve toplu ölümün başladığını vurguladı; 2 milyon YTL'lik zararları nedeniyle santrala tazminat davası açacaklarını söyledi.

30 yıllık balıkçı Hüseyin Bayır şaşkın: "1994'te santral kurulduktan sonra balık ölümleri başladı, giderek artı."

Karınları şiş, solungaçları patlak balıklar

Sarnıç Akbük Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Mehmet Ercan, "Balıkçılar, tur tekneleri her gün Gökova'da yarı baygın, karınları şiş, solungaçları patlamış ölü balıklar görüyor" derken santralın üretim müdürü Osman Ferah Altunay balık ölümleriyle ilgili bir bilgi gelmediğini söyledi:

"13 yıldan beri faaliyetini aralıksız sürdüren santralın aşırı klor kullanmasıyla balıkların öldüğünü sanmıyorum. Kullanılan klor oranı deniz suyu içerisindeki klor oranını geçmez. Ayrıca devlet kurumlarının yapacağı incelemeler doğrultusunda konuşmak daha doğru olur. Balık çiftliğine sadece denizden değil, azmaktan da su alınıyordu, o zehirlemiş olabilir." Olayla ilgili soruşturma açıldı.

[Radikal]

Dilaver DEMİRAĞ - Küresel Isınma ve İklim (2)

İKLİM MODELEMESİ
Dünya iklim sistemi çok karmaşık bir bulmacayı andırmakta. Bu iklim sisteminden saf atmosfer değil, yanı sıra okyanuslar, okyanus akıntı sistemleri, kutup bölgeleri ormanlar, çöller, buzullar, yanar dağlar ve insani etkenler sorumlu olabilmekte ve bu da çok yönlü değişkenlerin sistem üzerinde etkili olmasına yol açmaktadır. Sistem bu denli karmaşık ve çok yönlü olduğu için bu unsurların her birinin sistem üzerinde ne tür bir etki doğurduğu gezegensel ölçekte iklim yapısında ne tür değişimleri başlattığı halen tam olarak bilinebilmiş, çözümlenebilmiş değildir. Bu yönde hala alınacak bir hayli mesafe olduğu iklim bilimcilerin üzerinde ittifak ettiği bir noktadır. Tüm bu etkenler nedeniyle hava durumuna ilişkin tahminler de bulunmadan, kasırga rotalarının belirlenmesinde ve gelecekte iklimde yaşanabilecek olası değişikliklerin öngörülebilmesinde iklim bilimcilerin en çok başvurdukları araç süper bilgisayarlar olmuştur. Bu bilgisayarla iklimi etkileyen değişik unsurlara ilişkin elde edilen veriler ışığında bilgiler girilmekte sonra da bilgisayar ortamında yapılan matematiksel modellemeler aracılığıyla belli bir takım çıktılar elde edilmekte. Bu matematiksel modelleri ilk oluşturan kişiler dünyaca ünlü matematikçi John Neumann başkanlığında bir grup bilim insanı olmuştur. Bu çalışmalar sayesinde hem doğru ve isabetli hava tahminleri yapılabilmiş, hem de bu tahminler kişisel beceri olmaktan çıkıp bir bilimsel nitelik kazandı. Küresel iklim sisteminin anlaşılabilmesi ve bu sistemin etkilerini anlak için oluşturulan iklim modellerine de ilk kez 1956’da başlandı. O günden bu yana gözlem tekniklerindeki gelişmeler gözlem ayıtlarının teknolojik kapasitesinin daha elverişli bilgiler elde etmeye dönük gelişimi sonucu
atmosfer olaylarının anlaşılabilmesi, dünya iklim sistemine ilişkin elde edilen bulgular sayesinde bu iklim maddeleri de gelişti ve olup biteni öngörme keskinliği de daha çoğaldı. Meteoroloji uydularının kullanıma bağlanması, yüksek hızlı ve büyük bellekli bilgisayarların devreye girmesi, atmosfere ve okyanuslara dönük gözlemlerin niteliğindeki artışla gelen vericilerin değerlendirilmesinde bir atılım yaşandı.(*)

Günümüzde iklim bilimcilerin kullandığı birkaç küresel iklim modeli bulunuyor. Bunlar ayrıntılar da birbirinden farklılaşarak, bu noktada farklı sonuçlar verseler de genel öngörülerde birleşmekteler. Bu maddelerin hepsi de karbondioksit oranındaki bir artışın dünyada yavaşta olsa bir ısınmaya yol açacağında birleşiyorlar. Farklılaşmalar, ısınma noktasında değil, ısınma derecesi, bu ısınmanın yol açacağı etkiler ve bunun yol açacağı sosyal sonuçlar noktasında oluşuyor. Nitekim bu modeller eşliğinde yapılan hesaplar 1990’larda 10 terawatt’a olan dünya enerji tüketiminin 2020’de 20 terawatt’a, 2050’de de 30 terawatt’a çıkacağını ortaya koymuştur. Buna bağlı olarak atmosferdeki karbon miktarı da 2050 yılında ikiye katlanacağı öngörülüyor. Bu artışın yol açacağı ısınma derecesine ilişkin modellerin verdiği sonuçların farklı olması nedeniyle bir anlaşmazlık söz konusu. Bazı modeller bu artışın 1 santigrat derecede kalacağını öngörmekte. Daha kötümser tahminlerde ise ısı artışının 5 santigrat dereceyi bulacağını ortaya koyuyor. İşte asıl felaket öngörülen bu artış derecesi için söz konusu oluyor. Çünkü 1 derecelik bir artış halinde dünyadaki sosyal yaşamı, ekonomiyi ciddi biçimde alt üst edecek bir süreç oluşmayacak. Elbette canlı hayat bundan olumsuz etkilenecek örneğin Kutup Ayıları yaşam alanı altüst olduğu için belki de tür olarak ortadan kalkacak. Aynı şekilde ada halklarının çoğu zarar görüyor/görecek. Kısacası bu zarar meselesi de bir hayli göreli. İşte hali hazırda iklim değişimine ilişkin yapılan kampanyalar, seferberlik çağrıları, Kyoto protokolünün yürürlüğe girmesi için ABD, Avustralya Çin ve Hindistan’dan oluşan karbon lobisine yapılan baskıların ana nedeni de ısı artışını bir derecede tutabilmek için. Çünkü son BM raporunun da ortaya koyduğu gibi artık iklim değişiminin tamamen önüne geçmek mümkün değil, bunun da nedeni atmosfere saldığımız karbon miktarının aşırı düzeylere varmış olması. Bu miktar, atmosferin kendi kendini dengeleme ve fazlayı emme kapasitesini ziyadesiyle açtığı için, atmosferde bulunan bu fazla miktardaki karbon, mevcudiyetini muhafaza edecek.
Hatta halihazırda eriyen buzullar da atmosfere karbon saldığından(*) ısınma artık geri dönüşsüz noktada. Eğer ısınma bir derecede tutulabilirse bu özellikle gelişmiş ekonomilerin iklim değişiminden kaynaklanan aşırılıklar ve felaketlerden nispeten az etkilenmesine neden olacak. Ancak petrol şirketleri ve ekonomileri büyük oranda bu şirketlere dayanan başta ABD, Suudi Arabistan, Kuveyt vb. etkilerle ekonomik gelişimin de rekabet gücünde ciddi etkileşimler olma ihtimali bulunan Çin, Hindistan gibi hızla büyüyen ülkeler hala sonu ciddiye almamakta ısrar ediyorlar. Petrol şirketleri hala küresel ısınmaya ilişkin zihinleri bulandırma çabasındalar.
(*)Prof. Dr. Cemal Aydın, Barış Kömürcü, Küresel Isınma S.2
ISINMA VE SOĞUMA PERİYODU
İklim değişiminin insan kaynaklı değil de, gezegenin doğal etkilerinin bir sonucu olduğunu savunanların tümü de elbette petrol şirketlerinin “yüksek himayeleri” nedeniyle bu tezleri ortaya atmıyorlar. Gezegenin 10 bin yılda bir girdiği nispeten soğuk ya da sıcak dönemleri var. Dünyanın yaşadığı son küçük buzul çağından dünyamız 10 ya da 11 bin yıl önce çıktı. Bu arada küçük bir bilgi Gizza’daki Büyük Piramit ile ünlü Sfenksin de yapılma tarihi hemen hemen aynı. Hatta Sümer, Babil başta olmak üzere dünyadaki pek çok toplumun efsanelerinde sözü edilen Tufanda, bu buzul çağından çıkışla yani iklimin ısınması neticesi oluşan su miktarın da aşırı artış neticesi ve pek çok kararın su altında kalmasının bir ürünü. Bu bilgi önemli çünkü küresel ısınmanın insan kaynaklı olduğunu söyleyenlerin tezlerinin bir bölümü bu olguya dayalı, arkeolojik kanıtları da bir delil olarak öne sürüyorlar. Bu karşı kanıta itiraz edenler de aynı periyoda dayanarak bu tezi çürütüyorlar. Çünkü, onlar da bu etki insan kaynaklı olmasaydı normal şartlarda gezegenimiz iklimi soğuma periyoduna geçecek ve mini bir buz çağı içinde olacaktık diyorlar. Kısacası gezegen iklimindeki ısınma-soğuma periyodu, iklim değişimi üzerinde yaşanan fırtınalı tartışmalarda ortaya çıkan en güçlü argümanlardan birisi konumunda. Bu arada 1 derecelik artışı önemsiz bulanlara da yine aynı olgulardan yola çıkarak bir takım uyarılarda bulunuluyor. 1300’lü yıllarda başlayan ve 1500’lere dek süren, Avrupa’da küçük buz çağı olarak adlandırılan soğuk dönemde, ortalama küresel sıcaklık bugünkünden yalnızca 1 derece düşüktü. Günümüzden 10-11 bin yıl önce sona eren son buzul çağındaysa dünyanın ortalama sıcaklığı bugünkünün yalnızca 5 derece altındaydı (*)
Bizlere kağıt üzerinde bir hayli küçük gelen bu oranlar gerçekte canlı hayati yani flora ve faunaları, kısacası biyosferi çok ciddi biçimde etkiliyor, uygarlıkların çökmesine yol açabiliyordu. İnsanlık yerleşik bir yaşama geçtikten bu yana dünya ikliminde çok çok önemli diyebileceğimiz bir değişim yaşanmamış gibi gözüküyor. Oysa ki bu yanıltıcı olabilir. Çünkü dünya ikliminde dört milyar yıldan bu yana pek çok iniş ve çıkış yaşanmıştır. Bu nedenle dünya iklimi ve ortalama yeryüzü sıcaklığı için olsa olsa dinamik denge, göreli sabitlik gibi değişkenliği içinde barındıran ifadeler kullanmak en doğru olanıdır. Yüzlerce milyon yıllık sıcak dönem ve bunu izleyen on milyonlarca yıllık soğuk dönemler, bunların da içinde yüz bin yıllık periyotlar ile 10 bin yıllık hafif soğuk, hafif sıcak dönemler olmuştur. İşte iklimle ilgili temel anlaşmazlık bu hafif soğuk, hafif sıcak periyotlar ile ilgili. Çünkü bazı bilim insanları gezegensel iklimin hafif sıcak bir dönemin içinde olduğunu, yaşadığımız aşırı hava olaylarının, iklim değişiminin insan eliyle gerçekleştiğinin kanıtı olarak öne sürülemeyeceğini, gerçekte bu hafif ısınma periyodunun bir sonucu olduğunu öne sürüyorlar.
Son bir milyon yıl içinde yaklaşık 250 milyon yıl süren sıcak dönemlerin ardından gelen dört büyük soğuma dönemi yaşandı. Sıcak dönemlerde dünyanın ortalama ısısının 22 santigrad derece olduğu tahmin ediliyor. Sıcak dönemlerin bir süre sonra göreli olarak soğuk ve kısa süren dönemlerle kesintiye uğradığı düşünülmektedir. Gezegenimiz son olarak 50 milyon yıl önce soğuk bir döneme girdi ve biz hala aslında bu soğuk dönemin içinde yer alıyoruz. Bilinen dört buz çağı yaşandı ve bunların da arasında dört ara buz çağı. Bu çağlarıyla bu ara çağlarının birbirini izlemesine dilivüyum deniyor. Yani yedi bölümlü bir döngü. Buna dayanarak dünyanın 28 kez ara buz çağları yaşadığını söyleyebiliriz. Gerçi bunu tek bir büyük buz çağı olarak görenler de var ve bu görüşe göre biz dört buzul çağı yaşadık. Bizim yaşadığımız dönem olan sekizinci kesime aliviyum deniyor. Tek çağ yanlıları ara dönemleri iklimdeki göreli kaymalar, değişmeler olarak görüyorlar. Ünlü buz çağı morfologu Albreth Pench’e göre buzul dönemleri 10.500 yılda bir değişiyor. Daha büyük rakamlar verenler de var. Bu arada periyotlar kimilerine göre 40.00 yılda bir yaşanıyor. Kimileri de 200 bin yıl öngörüsünde bulunuyor. Buzul çağının sonuna gelindiğinin en büyük göstergesi kıta içlerindeki buzulların geriye çekilmesi ve yavaş yavaş erimesi koşullarında değişiklilere yol açtığından, mevsimsel kaymalar, yağış miktarının düzesizleşmesi, kasırga vb. tropikal rüzgarların sıklığı buzulların çekilmesinin ortaya çıkardığı sonuçlar
(*)Barış Kömürcü S.7
(*) Küresel Isınmanın ekolojisi sistemin ne denli girift olduğunu ortaya koyar mahiyette. Öyle ki su buharı da sonuçta sera etkisini arttırır halde, buzulların erimesi atmosfere aşırı miktarda su buharı da yüklemiş olacak, bunun ne kadarının yağış olarak döneceği henüz tam bilinmiyor.
(*)Egon Friedel, Mısır ve Antik Yakındoğu’nun kültür tarihi S.65

:::::: SÜRECEK:::::
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...