16.01.2007
Tsunami bir çeşit karete numarası mıdır?
Prof.Dr. Mikdat KADIOĞLU
Kendinizi Salacak'ta Boğaz'ın kıyısına oturmuş melül melül İstanbul'u seyrederken hayal edin. Birden "hişşşt" diye bir sesle Boğaz suları çekilirse ne yapardınız?
a) Ortaya saçılan derya kuzusu balıkları toplamaya başlardım.
b) "Hayırdır İnşallah!" deyip bunun arkasından hangi çapanoğlu çıkacak diye beklerdim.
c) "Canını seven kaçsın!" deyip Ayazma'ya doğru koştururdum.
d) Bir ibriği kaptığım gibi "haydin Kabe'ye!" diye bağırırdım.
Peki, tsunami nedir?
a) Bozulmuş suşidir.
b) Bir çeşit ton balığıdır.
c) Bir çeşit karate numarasıdır.
d) Deprem, heyelan, meteorit çarpması, vb. ile oluşabilen deniz dalgasıdır.
Aslında işin şaka kaldırır bir yanı yok! Güneydoğu Asya ülkelerine benzer bir şekilde biz de afetlere karşı henüz zihnen, bireysel ve kurumsal olarak yeterince bilgili ve hazır değiliz. Örneğin, bugünlerde Florida kıyılarındaki bir tayfunun görüntüsü, "tsunaminin uydudan çekilen resmi" diye e-posta listelerinde dolaşıyor! Halbuki bu tsunamiden dersler çıkartmalıyız. Bunun için tsunamiye ve geçmişte erken uyarı için yapılanlara bir bakalım:
22 Mayıs, 1960'da yıkıcı bir deprem Şile kıyılarını vurdu. Saatler sonra kıyı boyunca insanlar denizin hızla fakat tek bir kütle halinde en yüksek gel-git seviyesinden daha yüksek bir seviyeye yükseldiğini gördü. Daha sonra banyo küvetinden emilip giden suyunkine benzer dev bir ıslık sesiyle dalga kıyıya hamle yaptı. Suyun altında saklı olan batmış gemiler, sürüklenen balıklar ve diğer kalıntılar açığa çıktı. Sadece çılgınlar ve cahiller bunun ardından ne gelecek diye kıyıda bekledi.
20 dakika sonra sekiz metre yükseklikte bir tsunami dalgası 200 kilometre hızla kıyıya vurdu. Binaları kibrit çöpü gibi parçaladı. Sadece 20 saniye, 800 evin yerle bir olması için yetti. Bir saat sonra ikinci dalga geldi. Bu daha yavaştı fakat 10 metre yükselmişti. Daha sonra iki dalga daha kıyıya vurdu ama ortalıkta tahrip edecekleri bir şey kalmamıştı.
Her ne kadar tsunami, okyanusların tabanında çok hızlı hareket ediyorsa da havadan görülemez ve altlarından geçtikleri gemiler tarafından fark edilemezler. Böyle yıkıcı bir tsunami 1896 yılında Japon balıkçı gemilerinden oluşan bir filo tarafından fark edilememişti. 30 metre yükseklikteki tsunami dalgası Japon adasına vurunca yolu üzerindeki her şeyi yutup 27 bin kişiyi öldürmüştü. Japon balıkçılar adaya geri döndüklerinde köylerinin haritadan silindiğini ve her tarafı cesetlerin doldurduğunu görmüştü.
Yine Güney Asya'da 26 Ağustos 1883'te Endenozya'daki Krakatoa volkanının patlaması çok yıkıcı bir tsunamiye neden olmuştu. Oluşturduğu 30 metre yüksekliğindeki dalga, Sumatra ve Java adalarını etkilemişti. 26 Aralık 2004'te olduğu gibi dev dalgalar Sumatra adasında binlerce evi yıkmış, gemileri batırmış ve 36 bin cana mal olmuştu. Alaska'da Lituya Körfezi'nde, 9 Haziran 1958'deki tsunamiye, heyelanlar neden olmuştu. 90 milyon ton kaya 915 metreden körfeze akmış ve 530 metrelik dalga oluşmuştu. 10 kilometrekarelik bir alanda orman, altındaki çıplak kayalar ortaya çıkacak bir şekilde yok oldu.
Yıkıcı bir tsunami 1946'da Hawaii'yi vurup 159 kişiyi öldürünce bir çeşit tsunami uyarı sistemine ihtiyaç olduğu düşünülmeye başladı. İki sene sonra Sismik Deniz-Dalga Uyarı Sistemi Honolulu'da uygulamaya girdi. Birkaç küçük tsunami tespit edildiyse de sistemin büyük bir tsunami tarafından test edilmesi için dört yıl beklendi. Tsunami 800 bin dolarlık zarara neden oldu ama hiç can kaybı olmadı. Erken uyarı sistemi işe yaramıştı.
Bugün Pasifik Tsunami Uyarı Merkezi (PTWC), NOAA'nın Ulusal Meteoroloji Servisi tarafından işletilmekte. Tsunami tahmini için; depremin yeri ve şiddetini belirleyen sismograflar, dalgaları takip etmek için gel-git gözlem istasyonları, bilgileri toplamak ve iletmek için haberleşme uyduları kullanılmakta. Fakat bazen karalara yakın depremlerde uyarı yapmak mümkün olamamakta. Örneğin, 1964'te Alaska kıyılarında oluşan deprem 107 kişiyi öldürdü. Tsunami tahmin merkezi, tsunamiyi belirleyene kadar kıyı bölgesi tahrip olmuştu. Bundan sonra Alaska ve Hawaii'de iki hızlı bölgesel uyarı merkezi kuruldu.
Şimdi diyelim ki "9P/Tempel 1" isimli kuyruklu yıldızdan kopan bir göktaşı Mısır açıklarında Akdeniz'e düştü. CNN'den Mısır kıyılarını vuran tsunami dalgalarının yaptığı yıkımla ilgili haberleri izliyoruz. Akdeniz'de de tsunami uyarı sistemi yok. Ama TV'deki flaş haberden sonra, "aynı denizin kıyısındayız ve birkaç saat sonra bu dalgalar bizi de vurabilir" diye düşünebilir miyiz? Telefonu açıp polis karakoluna tsunami geliyor, halkı uyarın desek bir işe yarar mı? Ne yapacağını polise ve halka öğrettik mi?
Sel suları, ayak bileğimize kadar yükseldiğinde insanları ve dizimizin hizasına kadar yükseldiğinde de araçları alıp götürebilmektedir. Bu durumda Marmara Denizi'nde olası bir deprem ve heyelanların neden olacağı tsunaminin yüksekliğinin "3 ya da 6 metre mi?" olacağını kamuoyu önünde tartışmanın fazla bir anlamı ve kıymeti harbiyesi yoktur. Afetlere neden olanolaylar, öyle her gün, her ay, her yıl görülen sıradan ve alışık olduğumuz olaylardandeğildir. Marifet; beklenmeyene hep birlikte hazırolabilmektir!
[Hürriyet]
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder