10.11.2006

Yerküre Nasıl Kurtulur?

Bilim adamları küresel ısınmanın önüne geçmek için kolları sıvadı. Güneş ışınlarını yansıtmaları için uzaya yerleştirilecek dev aynalardan, atmosfere kükürt püskürtülmesine kadar çeşitli projeler üzerinde çalışmalar sürüyor

Dünyamız sanayileşmenin etkisiyle uzun yıllardır ısınıyor. Atmosferdeki karbondioksit miktarının hızla artması, küresel ısınmanın en önemli faktörleri arasında gösteriliyor. Bilim adaları atmosferdeki karbondioksit seviyesini düşürecek yeni projeler geliştiriyor. ABD Arizona Üniversitesi öğretim görevlilerinden Roger Angel tarafından geliştirilen proje, kısaca “güneş şemsiyeleri” olarak adlandırılıyor. Projede dünya yörüngesine devasa ölçülerde altı adet ayna yerleştiriliyor. Bunlar istenen ölçüde güneş ışınının yerküreye ulaşmasını önleyerek ısınmanın önüne geçmeyi amaçlıyor. Dünyadan 1,5 milyon kilometre uzaklıkta kurulacak ayna sisteminin toplam 2 bin kilometre uzunluğuna ulaşması ve yerküreye ulaşan güneş enerjisini yüzde 2 oranında azaltması planlanıyor.

Atmosferde ozon tabakasının deformasyonu ile ilgili yaptığı çalışmalardan ötürü 1995 Nobel Kimya Ödülü'ne layık görülen Paul Crutzen de küresel ısınmanın önüne geçmeyi hedefleyen bir proje geliştirdi. Almanya’nın önde gelen bilim ve araştırma kuruluşlarından Max Planck Enstitüsü’nde görevli Paul Crutzen’in projesi, güneş ışınlarını geri yansıtan kükürdün atmosfere püskürtülerek, yeryüzündeki ısınmanın azaltılabilmesi esasına dayalı. Fosil yakıtların kullanılması atmosferdeki karbondioksit oranını artırıyor. Artan karbondioksit ise daha çok güneş ışınının atmosferde hapsolması ve yeryüzünün daha çok ısınması sonucuna yol açıyor. Fosil yakıtların saldığı bir diğer gaz olan kükürt ise karbondioksidin aksine güneş ışınlarını geri yansıtıyor ve böylece yeryüzünün ısınmasını önüne geçiyor. Kükürdün bu etkisinden yola çıkan Paul Crutzen, atmosfere yapay yollarla kükürt salarak karbondioksidin etkisini dengelemeyi öneriyor.

NASA'nın ilgisini çekti

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Paul Crutzen’in projesiyle yakından ilgileniyor. NASA, Ekim ayında Crutzen’den pojesinin ayrıntılarını talep etti. Paul Crutzen, projenin maliyetinin 3 trilyon doları bulacağını tahmin ediyor. Bu rakam, dünya genelinde elde edilen yıllık gayrı safi hasılanın yüzde 2’sine denk geliyor. İsviçre’de yapılan bir araştırma ise küresel ısınma ve bununla bağlantılı doğal felaketlerin 2050 yılına kadar en az 300 milyar dolar hasara neden olacağını ortaya koyuyor. Crutzen, “Kükürt projesinin yine de diğer projelere kıyasla maliyeti düşük bir çözüm olarak görülmesi gerektiğini” belirtiyor.

Crutzen’in kükürt projesinde atmosfere kükürt taşınıyor. Bunun için dev balonlardan yararlanılıyor ve kükürt, uygun irtifada atmosfere salıveriliyor. Paul Crutzen, atmosfere bırakılan kükürt taneciklerinin ilk olumlu sonuçlarının 6 aydan itibaren görülmeye başlamasını, atmosfere bırakılan kükürdün havada en az iki yıl etkin kalmasını bekliyor.

Yanardağ patlaması ilham oldu


Hollandalı bilim adamı Crutzen kükürt projesini geliştirmeye, 1991 yılında Filipinler’deki Pinatubo yanardağının patlamasının yol açtığı etkileri gözetleyerek başladı. Patlama, milyonlarca ton kükürdü açığa çıkardı, bu da güneş ışınlarının geri yansımasına neden oldu ve nihai aşamada yeryüzünde sıcaklığın yarım santigrat derece düşmesine yol açtı. Paris’teki Fransa Yüksek Okulu öğretim görevlilerinden Edouard Bard ise Pinatubo Olayı’nın kesin nedeninin henüz netleşmediğine ve genelleme yapmanın doğru olmayacağına dikkat çekiyor. Bard’a göre sıcaklık ortalama düşmesine rağmen bölgesel düzeyde önemli farklılıklar saptandı. Aynı dönemde Atlantik’in kuzey batısında ısı önemli oranda gerilerken Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da sıcaklar uzun süre normalin üzerinde seyretti. Fransız bilim insanı Edouard Bard, ısı dağılımında ortaya çıkan bu tür bölgesel değişikliklerin doğal bitki örtüsü ve hayvanlar açısından önemli sonuçlara yol açmasından kaygı duyuyor. Mercan kayalıklarını öldüren yosunların hızlı gelişimi, muhtemel sonuçlar arasında sayılıyor.

Riskli plankton projesi

Riskli olarak değerlendirilen bir başka proje, sera gazının planktonlar tarafından emilip deniz dibine indirilmesini öngörüyor. Okyanusların derinliklerinin hala keşfedilmemiş olması, pek çok akıntının aydınlığa kavuşmamış olması ve deniz dibinde yaşayan canlı türlerinin bütünüyle ortaya çıkarılamamış olması, projenin riskini daha da artırıyor. Uzmanlar karbondioksiti emen planktonun deniz dibinde kalacağı ya da karbondioksiti deniz dibinde tutmaya devam edeceğine dair güvence veremiyor. Karbondioksitin yeniden yüzeye doğru yükselip denizlerin doğal dengesini alt üst edebileceğine dikkat çekiliyor.
DW World/Turkish

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...