3.11.2006

"Uygarlık, Felaketin Ta Kendisi"


Yazan : Elfun K [Yabanıl Sitesi'nden]

15 milyon yıl önce; Miyosen Çağı, Yer Afrika.. Afrika’nın Avrasya’yla çarpışmasından birkaç milyon yıl sonrası. Günümüzde Rift vadisinin batısında son bulan ormanlar, Miyosende (20-5 milyon yıl arası) Hint Okyanusuna kadar gidiyordu. Ancak Doğu Afrika’daki Rift Vadisindeki jeolojik hareketlilik, yer kabuğunu yukarıya doğru itiyordu ve müthiş bir basınç altında çatırdamasına yol açıyordu. Basınç karşı konulamaz bir hal aldı ve kuzeydoğudan güneybatıya doğru kırıklar açılmaya başladı. Fay hatları açılırken tonlarca kaya parçası yuvarlandı. Bölgede, kızgın lav ve gazlar çatlaklar boyunca yüzeye çıkarak krater ve dev volkanları oluşturdular. 12 milyon yıl önce (insanın atalarının ortaya çıktığı zamanlarda) bu volkanlar 6500 metre yüksekliğindelerdi. Bu yükseklikler öyle bir noktadaydılar ki, doğuya düşen yağmuru engellediler ve böylece tropikal ormanların yerini, savana denilen çayırlarla, ağaçlıklar aldı."

Böylesi bir jeolojik devinim, dev boyutta ekolojik değişime yol açtı ve yeni oluşan bu ekoloji şartlar, orada yaşayan hayvanlar için az bulunur çeşitlikte bir doğal çevre yarattı. Bu, Doğu Afrika’da insan türünün evrimini hızlandıran önemli bir çevresel etkendir.”

Depremler yaşamın döngüsü için gereklidir. Tabiat Annemizin kurduğu dengede yaşamı sağlayıcı, hayatı başlatan bir etkidir.. Bir hayatın sona ermesi, aslında bir hayatın da başlamasıdır. Geçmişte ölenler olmasaydı, bugünün bizleri olmazdı ve bugünün bizleri ölmeden geleceğin canlıları olamazlar. Önce gelmiş her şey ve sonradan gelecek her şey bir ve aynıdır. Geçmiş, şimdi, gelecek aynı nehrin farklı uzamıdır. Bir nehirdeki suyun molekülleri gibi, geçmişte kalan canlı varlıklar, şimdiki canlı varlıklar boyunca geleceğin canlı varlıklarına bağlıdır.

Son derece kusursuz güzellikteki bir olayı, depremi, felakete dönüştüren nedir peki? Kapitalizmin bir oyunu mu? Nükleer deneyler mi? Deprem bombaları mı? Fakir insanların ölmesi mi? Ya da belki de bizim bilmediğimiz komplo teorilerinden sadece biridir sebebi. Halbuki depremler yeryüzünü o kadar eski zamanlardan beri sallamaktadırlar ki..

Hep insanın ilgisini çeken doğa olaylarından biri olmuştur deprem. Uygar insan için eskiden Tanrıların öfkesi olmuş, şimdi ise sıkışma ve gerilme basınçları altında bir plakanın diğerine göre fay düzemli boyunca hareketiyle oluşmuştur. Ama nedense sadece insan yerleşik hayata geçince felaket demiştir bunun adına. Mal ve mülkleri zarar görmüştür insanın, tahıl ambarları yerle bir olmuş, bir zamanların bereketli ormanlarını yakarak elde ettiği alanlardaki ekinleri savrulmuştur etrafa; yerleşik yaşantısını sağlayan ne varsa yıkmıştır yerin sallanması. Belki de, annesi bir şeyler anlatmaya çalışıyordu çocuklarına. “Yürüyün gidin buralardan, ne yapıyorsunuz tırmıklarla bedenime; sizin yeriniz, özünüz yaban. Yemeğinizi serptim ormanın derinliklerine, neden uğraşıp çalışıyorsunuz tek bir ürün için, sadece toplayarak ulaşabilirsinize binlercesine.. Yürüyün gidin buralardan, sizin yeriniz, özünüz yaban..”

İnsan toprağa yerleşti ve üremeye başladı son hızla; Tabiat içersinde hiçbir canlı kendi çeşitlerini diğer herkesi alanın dışına itecek noktaya kadar üretmezdi oysa. Öyle üredi ki insan, tüm canlıları dışarı itti yaşadığı alandan. Öyle sahiplendi ki toprağı insan, bir zamanlar herkesin olan toprak, şimdi bir kişinin oldu. İnsan yayıldı toprağına ve ne zaman yaşam kendi devamlılığını sağlamak için bir hamle yapsa, ölmesi gerekenler hep insanlar oldu.. Ve her insan öldüğünde felaket saydı doğanın ihtişamını Bencil Kral! Zapt ederken toprakları, öldürdükleri için üzülmemişti hiç bu kadar; Nankör Kral!

Fikirlerimi bilenler binlerce insanın ölümüne sevinebileceğimi düşünüyorlar, ama yanılıyorlar. Herhangi bir canlının ölmesine sevinmem, çoğu zaman üzülmeyeceğim gibi. Şöyle bir soru sorayım kendimize : “ Deprem sonrası ölen yüz binler mi, bir kerestecinin gürültülü motoruyla devrilen milyonlarca canlının evi olan yüzlerce yıllık ağaçlar mı? Yoksa dev bir trolün yuttuğu milyonlarca balık mı, ya da fabrika bacasından çıkan gazlar yüzünden zehirlenen tüm yaşamın yavaş ve acı dolu ölümü mü daha çok üzer? Ben kendi cevabımı biliyorum… Peki ya siz ?

Bizi felakete sürüklediği gibi , doğa olaylarını da felaket yapan uygarlıktır..! Henüz okudum, Sri Lanka ulusal Yaban Hayat Departmanı başkan vekili H.D. Ratnayake, Reuters’e aynen şunları söylüyor. “Garip olan bir şey var ki, her hangi bir hayvanın öldüğünü tescil edemedik. Hiçbir fil ölmemiş, hatta hiç ölü yabani tavşan ya da ada tavşanı yok. Bence hayvanlar felaketi hissettiler. Onlar altıncı hisse sahipler. Olaylar olurken biliyorlardı.

Garip, doğa kanunlarının vahşetliğinden bahsederdi hep insanlar, demek ki doğa kanunlarına uyan tavşanlar için vahşet yaşamak..!

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...