23.06.2006
Stefan Hawking :'Dünya'nın Sonu Venüs Gibi Olur!'
Hawking,'Önlem alınmazsa Dünya ateşten bir gezegene döner'
Venüsle İlgili Bilgi İçin Tıklayın
İngiliz astrofizik uzmanı Stephen Hawking her gittiği konferansta küresel ısınmanın tehlikelerine karşı yetkilileri uyarıyor.
Çin'in başkenti Pekin'de öğrenci ve bilim adamlarının katıldığı 500 kişilik bir gruba seminer veren Hawking, "Önlem alınmazsa Dünya ateşten bir gezegene döner" dedi.
Hawking yaklaşan tehlikeyi "Dünyanın sonu 250 derece sıcaklık bulunan ve sülfürik asit yağmurlarının yaşandığı Venüs gibi olur" şeklinde tarif etti.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
bu konuda çok geç kaldık dünyayı eski haline getiremeyiz.
dünyayı erski haline getiremeyeceğimiz kesin artık ama buna önlem olarak acil yapılması gerekenler bence TV.lerde yayın yapılmalı. Halk bu konuya çok uzak. Kendini düşünüyor bizim halkımız kendinden sonraki nesil umrunda değil...
Küresel ısınmaya karşı atılacak ilk adım, hesap yapmak.
İşler şöyle gelişti. Endüstri Devrimi'nden önce Dünya'nın atmosferinin içerdiği karbon dioksit miktarı yaklaşık olarak milyonda 280 parçacıktı. Bu, iyi bir miktardı. Buradaki "iyi", "alıştığımız gibi" anlamına geliyor. Karbon dioksitin -moleküler yapısı gereği- gezegenin yüzeyinde, uzaya geri ışıyacak olan ısıyı hapsetmesi nedeniyle uygarlık, termostatın bu sayıyla sabitlendiği bir dünyada gelişti. Bu sayı da, kentlerimizi kurduğumuz tüm yerlere, yetiştirip yediğimiz tüm ürünlere, muhtaç olduğumuz tüm su kaynaklarına ve hatta yukarı enlemlerde psikolojik takvimimizi etkileyen mevsim geçişlerini belirleyen yaklaşık 14 santigrat dereceye denk geliyordu.
Elektrik için kömür, doğalgaz ve petrol yakmaya geçtiğimizde, 280'i gösteren bu değer yükselmeye başladı. Ölçüm yapmaya başladığımız 1950'lerin sonlarında 315 seviyesine ulaşmıştı bile. Günümüzdeki değeri de 380 ve her yıl yaklaşık olarak milyonda iki parçacık artıyor. Bu, kulağa yüksek bir rakam gibi gelmese de, CO2'in yer yüzeyinde her metrekare için fazladan hapsettiği birkaç vat, gezegenin önemli ölçüde ısınması için yeterli. Daha şimdiden sıcaklığı yarım derecenin üzerinde artırdık. Atmosferin içerdiği CO2 miktarındaki daha büyük bir artışın sonuçları üzerinde kesin bir tahmin yapmak olanaksız. Ama şimdiye kadar gördüğümüz ısınma Dünya üzerinde donmuş olan neredeyse her şeyi eritmeye başladı; mevsimleri ve yağış dağılımını değiştirdi; deniz seviyesinin yükselmeye başlamasına neden oldu.
Şu anda ne yaparsak yapalım ısınma biraz artacak, çünkü ısı, atmosferde etkisini göstermeden önce belli bir zaman geçiyor. Bir başka deyişle, küresel ısınmayı durduramayız. Artık görece yavan bir görev söz konusu: Yapılması gereken şey, zararı kontrol altına almak ve işlerin kontrolden çıkmasını önlemek. Ancak bu bile kolay değil. Yakın döneme kadar felaketin yaklaştığına dair açık bir veri yoktu. Artık elimizde daha çok veri var: Son birkaç yılda milyonda 450 parçacık CO2 miktarının, eğer aklımız varsa, saygı göstermemiz gereken bir eşik olduğunu belirten bir dizi rapor yayımlandı. Araştırmacılar, bu eşiğin aşılması halinde gelecek yüzyıllarda Grönland ve Batı Antarktika'nın buz örtüsünün eriyeceğine ve deniz seviyesinde devasa bir artış olacağına inanıyor. Milyonda 450 parçacık hâlâ en iyi tahmin (ve bu cadı kazanında daha az miktarlarda bulunan metan ve azot oksit gibi sera gazlarını içermiyor). Ama bu, dünyanın o noktaya gelmemeye çalışacağı bir sınır noktası işlevi üstlenecek. Ve değerler sözü edilen sınır noktasına doğru hızla yükseliyor. Oran her yıl milyonda iki parçacık artmaya devam ederse bu sınıra ulaşmamıza sadece 35 yıl kalmış demektir...
Bunları Biliyor muydunuz?
Birçok çevre uzmanı Kyoto Protokolü’nün ülkelere "karbon kuyusu" orman koruma alanları belirleme karşılığında ilave karbon salımı iznini veren bir hükmü tartışıyor. Bu ikame kuralının yararlı olmadığına ilişkin kaygıları dile getirerek, sadece mevcut salım düzenini sürdürmeyi teşvik edeceğini belirtiyor.
Karbon kuyusu, atmosfere saldığından daha fazla karbonu emip tutan her şey - jeolojik oluşumlar, ormanlar, okyanuslar - için kullanılan bir terim. Bir devletin ormanlık bir alanı karbon kuyusu olarak belirlemesi, burayı orman yıkımına ve imara karşı koruması anlamına gelir. Bu tür alanlar karbon döngüsünün doğal bir parçası olduğu için, bunların korunması sanayi salımlarının işlemez hale getirdiği sistemi dengede tutmayı sağlar.
Ne var ki, karbon kuyularını belirlemek daha büyük çaplı sorunlara yol açabilir. Çeşitli eylem grupları gelişme yolundaki ülkelerde belirlenmiş karbon kuyularının civarında insan hakları ihlallerinin arttığını bildiriyor. Bu ihlaller arasında insanların başka yere taşınmaya zorlanması ve ormanların gözetimi için görevlendirilen kişilere adalete sığmayacak ölçüde düşük ücretler verilmesi de var. Dahası, söz konusu "ödünleşme" sanayileşmiş ülkeleri salınan karbon miktarını gerçekten kısmaya yöneltmiyor. Karbon kuyusuna ilişkin daha eksiksiz bilgileri ve eğitimi yayma yönünde gittikçe artan çabalara katılan Ormanlar ve Avrupa Birliği Çözüm Ağı (FERN) karbon kuyusu ödünleşmelerinde şu noktanın gözden kaçırıldığını ısrarla belirtiyor: "Bir karbon kuyusu oluşturmak fosil yakıt kullanıcısını Kyoto Protokolü çerçevesinde tanınan salım izninin üzerine çıkması nedeniyle başka koşullarda meydana gelmeyecek bir karbon salımına gerekçe sağlar." Göründüğü kadarıyla karbon kuyusu hükmü ülkeleri karbon salımlarını kısmak yerine, bunları gömecek yeni yerler bulmaya özendiriyor. Örneğin, ABD’nin önerdiği "sıfıra yakın salımlı" kömür fabrikası FutureGen, araştırmacıların potansiyel sonuçları henüz bilmediğimiz yolundaki uyarısına rağmen, salımlarını yeraltındaki tuzlu oluşumlara pompalamayı tasarlıyor.
torunlarımıza bırakacağımız dünya ne kadar yaşanır bir dünya olacak alah onlara merhamet etsin
Yorum Gönder