11 yaşındaki Sakuntala tavuklardan H5N1 virüsü kaptı, kuş gribinden öldü. 100 kilometre uzakta yaşayan ve tavuklarla hiç ilişkisi olmayan annesi de kızını görmeye geldikten sonra aynı hastalıktan hayatını kaybetti.
Şimdi doktorlar insandan insana geçen kuş gribi şüphesiyle Taylandlı bu aileyi inceliyor.
Tayland'ın bir köyünde yaşayan Pranom Thongchan'ın önce tavukları öldü. Sonra kendisiyle beraber yaşayan 11 yaşındaki yeğeni Sakuntala hastalandı. Kızının hastaneye kaldırıldığını öğrenen Pranea Sodchoen, yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta bulunan Bangkok'taki evinden köye geldi. Ama kızının kolları arasında kan kusarak ölmesini engelleyemedi.Birkaç gün sonra Pranea'nın da kuş gribine yakalandığı ortaya çıktı. 28 yaşındaki kadın da altı gün içinde hayatını kaybetti. Fakat Pranea tavuklar hastalandığında uzakta olduğundan ve onlarla temas etmediğinden doktorların ve bilim adamlarının dikkatini çekti. Ya doğrudan kızından ya da onun hastanedeki yatağından H5N1 virüsü kapmış olma ihtimali üzerinde duruluyor. Ve şimdi bu olaya, kuş gribinin insandan insana geçtiği ilk vaka olarak bakılıyor.
Kendisi de kuş gribine yakalanan ama hastalığı yenmeyi başaran Pranom Thongchan (38) artık tavuklara dokunmak bile istemediğini belirtirken, "Geçirdiğim günleri anlatmam mümkün değil. Çok korkunçtu" diye konuşuyor.
"Ciğerleri yok olmuştu"
Bir hastane köşesinde günlerce yaşam savaşı verdiğini anlatan Pranom, Tayland'ın orta kesiminde, yemyeşil pirinç tarlalarıyla ve dağlık bölgeleri ormanlarla kaplı Kampeheang bölgesindeki Srisomboon köyünde oturuyor.
H5N1 virüsü, geçen yıl Thongchan'ın aile bütçesine katkısı olsun diye beslediği 10 tavuk da dahil olmak üzere, bölgenin tavuk nüfusunu yok etti.
Hastalığın önce evdeki çocukları etkilediğini, yeğeni Sakuntala'nın birdenbire ateşlendiğini belirten Pranom, "Görüntü önce her çocuğun zaman zaman başına gelen bir ateşlenme gibiydi. Ona ilaç verdik. Köy doktorunun yazdığı ateş düşürücü başka bir ilaçla küçük kız beş gün daha okula gidip geldi" diyor. Ardından sözlerini şöyle sürdürüyor: "İlk başlarda endişelenmedik. Ama sonra durumu çok ciddileşti. Doğru dürüst nefes alamıyordu. Ertesi gün onu bölge hastanesine götürdük. Çekilen röntgen sonucunda ciğerinin birinin neredeyse yok olduğu söylendi. Onu daha daha büyük bir hastaneye naklettirdik. Hastaneye vardığımızda iki ciğeri de yok olmuştu. Bu arada annesi Bangkok'tan kızının yanına geldi."
"Ölümü hissediyordum"
Yeğeninin ölümünden sonra kız kardeşinin tekrar Bangkok'a döndüğünü ve hastalandığını anlatan Pranom aynı anda kendisini de iyi hissetmemeye başladığını belirtiyor: "Biraz ateşim çıktı ve vücudum ağrımaya başladı. İki gün sonra baş ağrıları ortaya çıktı. İlaç aldım, ateşim düştü. Beş gün sonra tekrar yükseldi. O kadar yüksekti ki beş günlük ilacı bitirdim. Bana ne oluyordu? Dayanamıyordum. İşkence çekiyordum. Bu arada Bangkok'ta hastanede olan kız kardeşimin durumu kötüye gitmeye başlamıştı. Ben ateşimi düşürmek için ilaç almaya devam ettim. Ancak durumum daha da kötüleşiyordu. Ellerim bembeyazdı. Vücudumda kan kalmamış gibiydi. Kuruduğumu hissediyordum. Yataktan sürünerek çıkıp bölge hastanesine gittim.
Grip ilacı verip gönderdiler. O gece şiddetle öksürmeye başladım."
Bu arada Bangkok'ta hastanede ölen kız kardeşine yapılan kan testinin H5N1 virüsünün varlığını kanıtlaması üzerine uluslararası otoriteler ertesi gün Bangkok'tan gelip kendisini de muayene etmişler. Pranom yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Herkesi benden ayırdılar. Hep ateşim vardı. Bir üşüyor, bir titriyor, daha fazla dayanamayacağımı hissediyordum. Doktora 'Ne isterseniz yapın öleceğimi hissediyorum' dedim." Pranom ardından bölge hastanesinde hazırlanan karantina ünitesine alınmış.
Tavuk yerine köpek besliyor
Pranom hastalığın ileriki aşamalarını da şöyle anlatıyor: "O kadar halsizdim ki ayağa kalkmam mümkün değildi. Kalbimin duracağını hissediyordum. Dikkatimi hiçbir şeye verecek ve konuşacak enerjim yoktu. Vücudumda hiç kuvvet kalmamıştı. Cehennemde gibiydim. Oksijen maskesi ve serum takılı olarak her dört saatte bir, çok kuvvetli ilaçlar verildi. Bu durumda altı gün kaldım. Yedinci gün ateşim biraz düştü ve azıcık meyve yiyebildim. İlk olarak derin bir nefes aldım. Üç gün sonra ayağa kalktım, biraz yürüdüm ve gülümseyebildim. Birkaç gün sonra eve döndüm. Üç ay sonra eski halime dönmeye başlamıştım."
"Bundan sonra tavuk beslemek istemiyorum. Fakirim ama aynı şeyleri tekrar kesinlikle yaşayamam" diyen Pranom, şimdi o günleri anmak bile istemediğini, hayata bakışının değiştiğini söylüyor. Evinin bahçesindeki tahta kümesinde hiç tavuk yok, onların yerine bahçesinde dört köpek yavrusu oynuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder