21.08.2006

Felaketten 20 Yıl Sonra


Radyoaktif ışınlanma ve kirlenmeye maruz kalmış insanların genetik yapısı ile kendilerinden gelecek kuşaklara geçecek genetik miras konusunda da çok büyük endişeler var.

Yirmi yıl önce, 26 Nisan 1986'da, Ukrayna'nın Çernobil kentindeki nükleer enerji santralında cehennemi bir patlama olmuştu. Aradan geçen uzun zamana rağmen yaşanan felaketin boyutları bugün dahi yeterince bilinmiyor. Hemen ardından Avrupa kıtası üzerine yayılan radyoaktif bulutun gelecek için arz ettiği tehlike de şimdiye kadar tam olarak saptanamadı.

Kazaya ilişkin tartışmalar gerek Avrupa kamuoyunda, gerek de uluslararası alanda sürüp gidiyor. Ne patlamanın nedeni anlaşılabildi ne de "Patlamayı izleyen kriz süreci doğru yönetildi mi?" sorusu yanıtlanabildi. Patlamanın yakın çevre ve uzak bölgeler ile buraların sakinleri üzerindeki etkisi bilim dünyasında bugün bile hararetle tartışılmakta!

Kazadan on yıl sonra Avrupa kıtası üzerine yağan sezyum* yağmurunun bir haritası çıkartılmıştı. Harita, ciddi surette etkilenen Avrupa ülkelerinin hem birbirlerine, hem de "ilk tehlike bölgesi" denilen patlama yerine çok uzak olduklarını gösterdi. Yani, nükleer bir patlamada uzaklık doğa ve insanlar için bir koruma oluşturmuyor! Nitekim Avusturya, Fransa, İngiltere, İtalya, Norveç ve Yunanistan'da bazı yerler, reaktörün bulunduğu Ukrayna ve komşusu Beyaz Rusya kadar etkilendiler ki radyoaktif bulutun yüzde 70'i Ukrayna'ya kuzeyden komşu, 10 milyon insanın yaşadığı Beyaz Rusya üzerine inmişti. Demek ki geri kalan yüzde 30 çok uzaklardaki birkaç milyon kilometrelik alanın radyoaktif kirlenmesine yetiyor! Nitekim radyasyon 26 Nisan ile 9 Mayıs 1986 tarihleri arasında Atlantik üzerinden Grönland ve Kanada'nın kuzeyine, doğuda da Sibirya üzerinden Japonya'ya kadar perde perde yayıldı. 3 Mayıs 1986'da da Doğu ve Orta Karadeniz'den gelip Anadolu üzerinden, İsrail ve Kuveyt'e kadar uzandı.**

Nükleer felaketin gerçek sonuçları ile radyasyon artıklarının insan organizması, doğa ve beslenme zinciri üzerindeki etkileri, yirmi yıl sonra, günümüzde acaba ne kadar biliniyor? Yanıt yazık ki hiç hoş değil!

Atmosfere yükselen radyoaktif gazlardan iki bin metrede üç bulut oluşmuş ve bunların radyoaktif yükü daha çok İskandinavya ile Orta Avrupa ve Balkanlar üzerine boşalmıştı. Norveç'te liken otuyla beslenen ren geyiklerinde çok yüksek sezium oranları saptandı. Orada yaşayan Samlar başlıca bu geyiğin etini yediklerinden, söz konusu etnik grup seziumdan en aşağı Çernobil ve çevresindeki insanlar kadar etkilendi. Beyaz Rusya ormanlarının yüzde 26'sı ile Dinyeper, Pripyet ve Soş nehirleri boyunca uzanan geniş çayırlık ve meralarda yoğun nükleer kirlenme var. Bu nedenle ormanlara girmek, mantar ya da böğürtlen gibi yenilebilecek diğer bitkileri toplamak ve akarsularda balık avlamak kesinlikle yasak! Ama kırsal bölge insanı fakirlik nedeniyle bu yasaklara pek aldırmıyor, aldıramıyor. Kısacası, buraların yaşam ve ekonomisinde istikrar kalmadığı gibi ekolojik denge de iyiden iyiye bozuldu! Kaç zamanlığına? Bilen varsa beri gelsin-kimse birşey söyleyemiyor. Sanki umudun lanetlendiği sonsuz bir savaş yaşanmakta! Mağdur insanlar bu savaşa bir ad da koydular: Nükleer AIDS!

On gün süren santraldaki yangını söndürmek için eski Sovyetler Birliği'nin her yanından Çernobil'e "tasfiyeciler" denilen onbinlerce ama onbinlerce korumasız asker ve itfaiyeci gönderilmişti. Bunlardan 100.000 kadarı çoktan öldü, 900.000'i ölümcül hasta ya da sakat ve pek çoğu da intihar ediyor. Bu fedakar insanlar olmasalardı, insanlığın hali acaba şimdi ne olurdu?

Radyoaktif ışınlanma ve kirlenmeye maruz kalmış insanların genetik yapısı ile kendilerinden gelecek kuşaklara geçecek genetik miras konusunda da çok büyük endişeler var. Çernobil ve çevresi ile Beyaz Rusya'da yaşayan milyonlarca insan sinsi bir trajedinin kurbanı oldu. Bu insanları 3 milyon Euro'luk bir yatırımla nükleer kirlilikten temizlemek hâlâ daha mümkün. Toprağın arındırılması ve radyoaktif seziyumun da yeraltı sularına karışmaması için bundan daha da az bir para lazım. Ama zengin ülkeler hem kör, hem sağır! Üstüne üstlük, Uluslararası Atom Enerjisi Örgütü (IAEO) ile Dünya Sağlık Örgütü (WH0), nükleer radyasyon ve hızla artarak yaşanan hastalıklar arasında sistematik bir ilişki olduğu yolundaki iddiaların doğrulanamayacaklarını söylüyorlar.

Beyaz Rusya'dan Prof. Dr. Med. Vladimir Nesterenko'ya göre, bölgedeki çocuk nüfusunun yüzde 84'ü değişen oranlarda nükleer radyasyona maruz kalmış. Bu çocukların hepsi ileride ciddi surette hastalanacaklar. Pek çoğu daha şimdiden guatr kanseri ya da mide ülserinden muzdarip. İnsanda sıfır olması gereken radyasyon 1 kilogram vücut ağırlığı için azami 1 bekerel iken, bu çocuklarda ortalama 37 bekerele varıyor. İlerlemiş vakalarda vücut ağırlığının neredeyse tamamı kadar! Çocuk başına yılda 33 ve toplam olarak da 16 milyon Euro ile 500.000 çocuk nükleer kirlilikten temizlenebilecek! Bu biliniyor bilinmesine de mahud ve maruf Avrupa Birliği yıllardır duymazlıktan geliyor. Oysa, 25 üyesinden 15'inin hali vakti yerinde; kimisi de zengin! Bunlar birer milyon Euro verseler, herhalde iflas etmezler. Ama yağmak yerine bol bol gürlüyorlar.

Dünyada 440 nükleer enerji santralı var. Bunlardan 60 tanesi Avrupa'da. Hepsine birden yılda 62.000 ve yalnızca AB'ye yılda 20.000 ton uranyum lazım. Uluslararası Atom Enerjisi Örgütü ile Nükleer Enerji Ajansı'nın 1999 yılında ortaklaşa saptadıklarına göre, toplam 1,25 ile 4 milyon ton arasında değişen uranyum cevheri mevcut. Bunun 60 yılda tükenecek büyük bölümünün çıkartılıp işlenmesi çok pahalı-ekonomik değil! Görece ucuz olan küçük bölümü ise 20 yılda bitecek! Bu nedenle atom enerjisi çevre ve insan sağlığı kadar uluslararası güvenliği de tehdit ediyor. Gittikçe azalacağı için ileride daha da pahallı olacak uramyum savaşa yol açabilir - petrol için Körfez ve Irak Savaşı'nda olduğu gibi!

Batı'nın nükleer santral teknolojisi eski Sovyet teknolojisinden kat kat üstün olmakla beraber Avrupa, Amerika ve Japonya'da uzmanlar yüzde 100 güvenilir bir teknoloji olmadığını söylüyorlar. Kurulup işletilmesi çok pahalı ve ömrü de 30 yıl olan bir atom satralından çıkacak kullanılmış uranyum yakıt çubuklarının ilerisi için artık radyasyon tehlikesinden arındırılıp nihai olarak bertaraf edilmeleri sorunu da henüz daha yeterince çözülebilmiş değil!

Yıllardır yararlandıkları nükleer enerjiyi bırakmak isteyen ülkelerin bulundukları bir ortamda düşünmek, yine düşünmek ve bir daha düşünmek lazım!

- Atom numarası 55, atom ağırlığı 133 olan, 1.90 yoğunluğunda, 28 derecede eriyen ve doğada ender rastlanılan bir element (Cs). Sezyum izotopu doğada 30 yıl süreyle radyoaktivitesini kaybetmiyor. Reaktör çekirdeğinin erimesiyle açığa çıkan Americum izotopu 5400, uranyum 238'den açığa çıkan plütonyum izotopu ise 24 bin yıl radyoaktif kalıyor.
http:// Info-Archiv Anti-Atom-Politik. 25.04.05

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...