29.09.2007

Yunanistan'daki yangının bilançosu

Çevre örgütü Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Yunanistan'da Ağustos ayındaki yangınlarda yok olan ormanların geri gelebilmesi için en az 20 yıl gerektiğini belirtti.

65 kişinin ölümüne yol açan yangınlar, ülkenin güneyinde en az 200 bin hektarlık alanda etkili olmuştu.

WWF Sözcüsü, yangınlarda bitki örtüsünün yanı sıra, çakal, kaplumbağa ve kertenkele gibi bazı hayvan türlerinin de zarar gördüğünü söyledi.

Yunan Hükümeti, yangınlardan kundaklama sonucu çıktığını düşünüyor.

Yangınlar hava sıcaklığının 46 dereceye kadar yükseldiği bir dönemde çıkmıştı.

WWF Sözcüsü Panayota Maragu, sadece Mora yarımadasında 173 bin hektarlık alanın yandığını söyledi.

Maragu'ya göre, bu bölgenin yarıdan fazlası ormanlık ya da koruma altındaki alanlar.

Yanan bölgenin yüzde 41'i ise tarım alanı. WWF Sözcüsü bu alanların bu alanlarda binlerce çam ve zeytin ağacının yandığını söyledi.

Maragu, "Belki bölge yeniden yeşerecek ama en az 20 yıl bu bölgelerde ormanları göremeyeceğiz" diye konuştu.

WWF Sözcüsü, yangında yok olan ormanlardan bazılarının son yüzyılda hiç yangın görmediğine dikkat çekerek bunun da bölgedeki hayvan türleri için ağır sonuçları olabileceğini kaydetti.

Doğal Hayatı Koruma Vakfı, yanan bölgelerin inşaat şirketleri tarafından istismar edilmesini engellemek için hukukçulardan oluşan bir ekip kurduğunu da belirtti.

[BBCTürkçe]

Tuz Gölü'nde yaşam bitti mi?

Tuz Gölü'nün Gölyazı kıyılarında bulunan yüzlerce yavru allıturna ölüsü endişe yarattı. Uzmanlar yetişkinlerin başka göllerde yiyecek aradığını, uçamayan yavrularınsa açlıktan öldüğünü tahmin ediyor. Acil çözüm önerisi: Yapay göletler

DHA - KONYA - Suları her geçen dakika azalan Tuz Gölü'nde hayat, en küçük ve güçsüzlerden başlayarak bitiyor. Göldeki suyun azalmaya başlamasıyla birlikte yiyeceksiz kalan allıturnalar birer birer ölmeye başladı. Gölün Cihanbeyli ilçesi Gölyazı beldesi kıyılarında çok sayıda allıturna ölüsü bulundu.

Allıturnaların sudaki omurgasız canlılarla beslendiğini hatırlatan uzmanlar, yetişkin allıturnaların diğer göllere uçarak yiyecek bulabileceğini, yavrularınsa uçamadığı için besinsiz kaldığını düşünüyor.

Tuz Gölü'ndeki tüyler ürpertici görüntüler Gölyazı beldesi sağlık ocağında görevli Dr. Osman Yanal sayesinde fark edildi. Arkadaşlarıyla göl kıyısında gezerken yüzlerce yavru allıturna ölüsü gördüğünü söyleyen Yanal, "Sular çekilince yiyeceksiz kalmış olabilirler" dedi.
Bölgede 4 bin 400 yavru yaşıyordu. Yetkililer, ne kadarının telef olduğunu, ne kadarının yaşadığını henüz belirleyemedi. Peki kuşları kurtarmak için en azından acil bir önlem alınamaz mı? Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Maden'e göre bir yol var. O da yavrular için yapay gölet oluşturmak:

"Bu ancak, Tuz Gölü çevresinde yapay göletler oluşturularak yapılabilir. Buradaki kuşların göletlerde yaşaması sağlanırsa ölümlerin de önüne geçmiş olunabilir. Ancak, bu da geçici bir çözüm olur. Çünkü havzada sürekli yeraltı su kaybı söz konusu. Tarlalarda vahşi sulama nedeniyle aşırı su israfı yapılmakta. Bu da tüm Konya Havzası'nda olduğu gibi Tuz Gölü'nde de hızlı bir su çekilmesine neden olmaktadır. Tasarruflu su politikasıyla yer altındaki suyun kaybı önlenirse Tuz Gölü yeniden hayata döner ve filamingolar başta olmak üzere birçok yaban hayvanı eskisi gibi gölde rahat şekilde yaşayabilir."

[Radikal]

Kongo’da ebola vakaları artıyor

Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde (DKC) ebola virüsü vakalarının arttığı bildirildi.

KİNŞASA - Sağlık Bakanlığı yetkilisi Dr. Benoit Kebela, alana çıkan doktorların 7 yeni ebola vakası tespit ettiğini belirterek, toplam vaka sayısının ise 24’e yükseldiğini söyledi.

Kebela, Batı Kasai eyaletinin Kampunga bölgesinde iki seyyar laboratuvarın yeni vakaları tespit ettiğini ifade etti.

Batı Kasai eyaletinde 5 ay içinde 400 kadar kişinin hastalığa yakalandığı bildirilirken, 170 kişinin öldüğü bölgede yalnızca 6 ölüm vakasının eboladan olduğu doğrulandı.

DKC’nin Kikwit bölgesinde 1995 yılında çıkan ebola salgınında 245 kişi ölmüştü.

Dünya Sağlık Örgütü, ilk kez 1976 yılında Sudan ve Kongo’da ortaya çıkan ebolanın şimdiye kadar 1000’den fazla kişinin ölümüne neden olduğunu bildirdi.

[NTVMSNBC]

İsyanda bayrak öğrencilere geçti

Birmanya'da safran isyanına demir yumruğunu indiren cunta, sokaklarda nefes aldırmıyor. Asker ve polis beş manastırı ablukaya alıp keşişleri sokaklardan men ederken isyan bayrağını öğrenciler devraldı. Cunta, halkın dünyaya sesini duyurmasını engellemek için internet ve telefonları kesti

RANGUN - Birmanya'da (Myanmar) cunta iktidarına karşı ayaklanan Budist keşişlerin başını çektiği safran devrimi iki günde en az 14 kurban verirken, dün asker ve polislerin demir yumruğunu konuşturduğu eski başkent Rangun'da (Yangon) yine isyan vardı. Önceki gün en az dokuz kişinin öldüğü olayların ardından güvenlik güçleri iki haftadır göstericilerin toplandığı Shewadagon ile Sule dahil beş manastırı ablukaya alıp giriş-çıkışı yasakladı. Rangun ile ikinci büyük kent Mandalay'a giden anayollar kapatılırken, yollara barikatlar kuruldu. Ancak sabah saatlerinde sadece güvenlik güçlerinin kol gezdiği sokaklara göstericilerin dönmesi fazla gecikmedi. Yaklaşık 10 bin kişi Sule tapınağı yakınında toplanıp cuntaya meydan okudu. Keşişlerin manastırlarda kapalı kalması sebebiyle 'isyan bayrağını' genç öğrenciler devralırken, polis eylemcileri coplayıp göz yaşartıcı gaz ve plastik mermi kullandı. Görgü tanıkları, askerlerin manastırlara girip onlarca keşişi döverek gözaltına aldığını anlatırken, bir öğrenci, "Keşişler görevini yaptı, artık eylemi biz sürdürmeliyiz" dedi. Mandalay'da ise binlerce genç, motorlarıyla barikatları aşmaya çalışırken, polis üzerlerine plastik mermiyle ateş açtı.

Safran öfkesi ülke dışına taştı
Cunta, sokağa polis sevk etmekle kalmayıp internet erişimini de kapattı. Halkın çektiği fotoğraf ve videolarla yazdıkları yazıların dünyaya yayılmasını engellemek için internet kafeler kapatıldı. Cep ve sabit telefon hatları kesilirken, bazı özel gazetelerin yayını durduruldu. Cuntanın devrimi şiddetle bastırmasına karşı öfke, ülke dışına da taştı. Avustralya, Malezya, Tayland, Endonezya ve Filipinler'de keşişlere destek gösterileri yapıldı. Canberra'daki Birmanya elçiliği'nde toplanan 100 gösterici, oturma eylemi yapıp Çin elçiliğine yürüdü. Kuala Lumpur'da 2 bin kadar Birmanyalı öğrenci ve göçmen, 'Keşişler ve halkı öldürmeye son' pankartlarıyla cuntaya destek çıkan Rusya ve Çin elçiliklerine yürüyüp 'Demokrasi istiyoruz' sloganı attı. Cakarta'da 'Birmanya'daki kanı' temsilen kırmızı giyen 50 dışişleri yetkilisi, keşişler için saygı duruşunda bulundu. Tayland'da 300 eylemci, 'cunta dostu Çin'deki Olimpiyatları protesto' çağrısı yaptı. BM İnsan Hakları Komisyonu, durumu ele almak için acil toplanma kararı alırken, durumu ABD Başkanı George W. Bush ve Çin lideri Wen Cibao'yla görüşen Britanya Başbakanı Gordon Brown, 'ölü sayısının açıklanandan çok olduğuna inandıklarını' söyledi. (bbc, afp, aa)

[Radikal]

28.09.2007

Myanmar'da Sular Durulmuyor


Yaklaşık 20 yıldır cuntayla yönetilen Myanmar’da rahiplerin önderlik ettiği gösteriler artık halk ayaklanmasına dönüştü.Dün 10 bin kişi sokaklardaydı, ordu müdahale etti, aralarında Japon bir fotomuhabirinin de bulunduğu 9 kişi hayatını kaybetti.

Myanmar’da, askeri yönetime karşı 10 gündür devam eden gösterilere karşı ordunun tavrı sertleşiyor; ancak ne budist rahipler ne de onlara destek veren siviller geri adım atıyor.

Dün Myanmar’da yaşananları NTV’ye anlatan BBC Birmanca Servisi’nden Maung Maung Than, gösterilerin önderliğinin öğrencilere geçtiğini ve sivillerin cuntaya tepkisinin arttığını söyledi.

Maung Maung Than, “Bugün normale kıyasla rahiplerin sayısında bir azalma var. Havaya uyarı ateşleri açıldı. Rahiplerin çoğu tutuklandı. Başka bölgelerde rahipler etkin olsa da artık Yangon’daki protestoların liderliğini öğrenciler yapıyor diyebiliriz. Protestolar sürerse, askeri rejimin tepkisi de artacaktır. Hükümet protestoları 1988’deki gibi bastırmasa da gösterilerin liderlerini keskin nişancılarla öldürmeye çalışıyor. Fakat ne olacağını bilemeyiz, çünkü halk hala oldukça kızgın. Ülkede oldukça saygı gösterilen bazı ünlü rahiplerin öldürüldüğü söyleniyor” dedi.
[Ntvmsnbc]
DİĞER HABERLER :
Myanmar’da rahipler cuntaya başkaldırdı
Myanmar’da cuntadan rahiplere tehdit
ABD Myanmar’a da el attı
Myanmar’da internet erişimine engel

25.09.2007

Kolza biyoyakıtı petrolden daha fazla sera gazı üretiyor

Bir araştırma, sera gazı salınımını düşürmek için tasarlanmış yenilenebilir bir enerji kaynağının küresel ısınmaya fosil yakıtlardan daha fazla yardımcı olduğunu söylüyor.

Kolza ve mısırdan türetilen biyo-yakıtların yanmasından kaynaklı emisyon ölçümlerinin koruduklarından çok daha fazla sera gazı salınımı ürettiğini ortaya koydu.

Özellikle önümüzdeki on yıl boyunca büyük bir kullanım yakalaması olası olan diğer biyo-yakıtlar, fosil yakıtlardan daha iyi performans gösterdiler fakat araştırma yaygın bir şekilde üretilmiş olan diğer bazı çeşitlere dair ciddi soru işaretleri doğurdu.

Kolza ve mısır biyo-yakıtların fosil yakıtlardan sırası ile %70 ve %50 daha fazla sera gazı ürettiği hesaplandı. Karbondioksitten 296 kat daha güçlü olan nitrözoksit salınım seviyesi kaygısı arttı.

[The Times Online]

Gansu'daki Sarı Nehir havzası kuruyor

XI'AN - Küresel ısınma ve aşırı kalkınma (Çin) Maqu, Gansu'daki Sarı Nehrin su depolama kapasitesini düşürdü.

Gansu İl Meteoroloji Büro'suna göre, yeşil bitki örtüsü ve sulakalanlar %45 oranında azalırken, ülkenin Maqu'daki en uzun ikinci nehrinin akışı 1980ler ile karşılaştırıldığında %64 oranında yavaşladı.

[People's Daily Online]

Chavez: Venezuela petrokimyasal üretimini büyütüyor

Venezuela Cumhurbaşkanı Hugo Chavez, Venezeuela'nın önümüzdeki beş yıl boyunca ülkenin yıllık gelirini $100 milyon'a yükselterek petrokimyasal endüstrisinin büyüteceğini açıkladı.

2013 yılı itibariyle, endüstrinin, ülkenin petrol şirketi Petroleos de Venezuela SA'da çalışanların 10 katı daha fazla, yani yaklaşık 700,000 kişilik iş imkanı yaratacağını açıkladı.

"Venezuela küresel petrokimyasal güç olacaktır."

Chavez bugün, öncelikli malzemeler ve gübre, plastik ve kozmetik gibi petrokimyasal temelli ürünlerin üretileceği ülke çağında 87 fabrikaya gerek duyacak olan sözde petrokimyasal devrimini başlattı.

[Bloomberg.com]

Rusya petrolü 50 yıl içersinde tükeniyor

MOSKOVA - Petrol üretimi konusunda uzman bir jeolog, Rusya'nın 50 yıl içersinde ham petrol kaynaklarının, ve 75 yıl içersinde de doğal gaz kaynaklarının tükeneceğini söyledi.

Sovyetler Birliği'nde jeoloji bakını olarak hizmet etmiş Yevgeny Kozlovsky, olası yeni keşifleri de dahil ederek, mevcut rezervlerin büyüklüğü ve tahmin edilen üretim seviyelerine dayandırdığı bu tahminde bulundu.

[Kaynak]

BM’de ‘karbon salınımı’ çağrısı

Birleşmiş Milletler 62’nci Genel Kurul toplantıları iklim değişikliği konusunda bugüne kadar yapılan en üst düzey zirveyle başladı. Zirvede BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, gelişmiş ülkelerden karbon salınımlarını azaltmalarını istedi.

NEW YORK - Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, BM’de düzenlenen ve 140’dan fazla ülkenin temsilcisinin katıldığı “İklim Değişikliği Üst Düzey Zirvesi”ni başlattı. Moon, sanayileşmiş ülkelerin liderlerine karbon salımlarını azaltmaları çağrısı yaptı.

Küresel düzeyde eyleme geçmenin önemini vurgulayan Moon, gelişmekte olan ülkelerin de ekonomik büyümelerini tehlikeye atmadan bu konuda adım atması gerektiğini belirtti.

Genel Sekreter, ayrıca aralık ayında Bali’de düzenlenecek BM İklim Zirvesine destek istedi. Bu yılki toplantıların gündeminde “iklim değişikliği’nin yanısıra; Darfur, Irak, Afganistan, Irtadoğu ve Kosova konuları yer alıyor.

Öte yandan, ABD Başkanı George Bush, perşembe ve cuma günleri, küresel ısınmada en fazla payı bulunan, başka bir ifadeyle en fazla karbon salımı yapan 16 ülkenin liderlerini bir araya getirecek.

KÜRESEL ISINMANIN ETKİLERİNİ YAŞAMAYA BAŞLADIK BİLE
Birleşmiş Milletler’in bu çabaları boşuna değil. Zira bilimadamları küresel ısınmanın etkilerinin düşünülenden çok daha erken hissedileceğini ve artık dünyanın bununla yaşamayı öğrenmesi gerektiğini söylüyor.

Hazırlanan yeni bir rapora göre, sıcaklıklar artacak, ani hava değişimleri daha sık görülecek, su sıkıntısı yaşanacak ve tarımda verim düşecek.

Eğer sıcaklık artışı 1,5 ila 2,5 dereceyi geçerse bitkilerle canlı türlerinin yüzde 30’u yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

İklim değişiklerinin esas bedelini Afrika ve Kuzey Kutbu’nu yanısıra Fiji gibi adalar ve Asya’daki nehirlerler ödeyecek. Bu iklimsel değişikliklerden en çok etkileneceklerse yaşlılarla yoksullar olacak.

[NTVMSNBC]

24.09.2007

Independent : Azalan Su Türkiye için Felaket Tehditi

İngiliz The İndependent gazetesi, Konya bölgesinde yaşanan kuraklığa dikkat çekerek “Bir çevre felaketi Türkiye’nin ortasını tehdit ediyor” ifadesini kullandı.

The Independent “Azalan su, Türkiye için felaket tehdidi” başlıklı haberinde Konya bölgesinde kuraklığa bağlı azalan suyun yarattığı sorunlara dikkat çekti. Bölgede çok sayıda gölün çöl olduğuna işaret eden gazete, azalan suyun Konya ovası en büyük sorununu oluşturduğunu kaydetti.

Jeoloji uzmanları ve çiftçilerin görüşlerine yer verildiği haberde “Tüm ovada son 25 yıldır ortalama olarak 27 metre olan su düzeylerindeki düşüş, felaket sonuçlarına yol açtı. Düzinelerce göl, yabani kuşları ile birlikte yok oldu. Diğerleri ise, ovanın ortasında bulunan bin 500 kilometre karelik tuzlu göl dahil olmak üzere, hızlı bir biçimde küçülüyor” denildi.

“İŞLER BÖYLE GİDERSE BÜTÜN OVA 30 YILDA ÇÖL OLUR”The independent’e konuşan Jeoloji Mühendisler Odası Konya Şübesi Başkanı Tahir Nalbantçılar da, “Eğer işler böyle giderse, bütün ova 30 yıl içerisinde çöl olacak” uyarısını yaptı.

İngiliz gazetesi de, BM tarafından bir süre önce yayınlanan bir raporda Konya bölgesinin küresel ısınmaya “çok hassas” olarak tanımlandığına dikkat çekerken de suyun azalmasının “reel nedeni”nin bölgenin pancar ve mısır üretimine yönelmesinin olduğunu yazdı.

“HUBUBAT SÜBVANSİYONLARI ADETA KALKTI ÇİFTÇİ PANCARA YÖNELDİ”

Konya ovasının eskiden “Türkiye’nin ambarı” olarak bilindiğini kaydeden gazete, hububat için verilen sübvansiyonların adeta yok olması ile çiftçilerin hayatlarını kazanmak için çok daha su gerektiren ürünlere yöneldiklerini belirterek pancarın hububat göre beş kat daha suya ihtiyacı olduğunu vurguladı.

Birçok çiftçinin bunun sürdürülemez olduğunu bildiğini ancak başka çarelerinin olmadığına inandığını belirten gazete, dünyanın korunması için çalışmalar yapan WWF’nın Ankara’daki uzmanı Çağrı Deniz Eryılmaz’ın da sürdürülebilir tarım konusunda iki yıldır hükümet kuruluşları ve çiftçiler ile müzakereler yaptıklarını anlattığını kaydetti.

Nalbantçılar da, en büyük sorunu bürokrasinin oluşturduğunu savunarak su ile ilgilenen 15 farklı kuruluşun bulunduğu ve hepsinin kendi yetkileri konusunda aşırı titiz olduğunu da söyledi.

Buna karşın gazete, hem Eryılmaz’ın, hem de Nalcantçılar’ın Konya’nın çöl dönüşmesinin önlenebileceği konusunda iyimser olduklarını yazdı.
[Hürriyet]

Uzaya Giden Mikroplar Daha Ölümcül Oldu

Uzay mekiğiyle uzaya gönderilen mikroplar, döndüklerinde daha öldürücü hale geldiler. Bu mikroplarda toplam 167 genin değişmiş olduğu gözlendi.

Gıda zehirlenmelerine yol açan salmonella adlı mikrop, Eylül 2006’da uzay mekiği ile uzaya gönderildi. Aynı tipten mikroplar da uzay mekiğindekilerle aynı sıcaklık koşullarında dünyada saklandı. Her iki grup mikrop da farelere verildiğinde uzaya gönderilenlerin, fareler üzerinde üç kat daha ölümcül olduğu belirlendi.
Mikropların farelere verilmesinden 25 gün sonra, dünyada kalan mikropları alan farelerin yüzde 40’ı hayatta kalırken, uzay yolculuğu yapan mikropların verildiği farelerin ancak yüzde 10’u hayatta kalabildi. Uzay mikroplarının, fareleri daha çabuk öldürdüğü de saptandı.

Bilim adamları, mikropların üzerinde yaptıkları incelemeler sonucunda, uzaya gönderilmiş mikropların genlerinin 167’sinin değişmiş olduğunu gördüler.

“Proceedings of the National Academy of Sciences” adlı bilimsel dergindeki makalenin hazırlayıcılarından Arizona Devlet Üniversitesi Enfeksiyonel Hastalıklar ve Aşıbilimi Merkezi’nden Cheryl Nickerson, “İnsanlar uzaya da okyanusun dibine de gitseler, beraberinde mikropları da götürüyorlar. Tamamen sterilize edilerek gönderilmeleri mümkün değil. Bu mikroplar bu yolculuklar sırasında değişime uğruyor. Nasıl değiştiklerini anlamak, çok önemli. Bu değişimin nedenini anladığımızda, enfeksiyonel hastalıklarla mücadelede de önemli bir mesafe katedilmiş olacak” dedi.

64 MİLYON DOLARLIK SORU
Mikropların neden değişmiş olabilecekleri sorusuna, “işte 64 milyon dolarlık soru da bu” diye yanıt veren Nickerson, “Uzay yolculuğundaki bu değişimin mekanizması konusunda bildiklerimiz yüzde 100 kesinliğe ulaşmış değil” dedi.

Nickerson, düşük yer çekiminde hücreler arasındaki sıvı geçişinin düşük olduğunu, dolayısıyla mikrobun bu yeni çevre koşullarında hayatta kalabilmesi için, genetik yapısında değişiklikler oluştuğunun sanıldığını söyledi.
[Ntvmsnbc]

23.09.2007

20 günlük suyun gerçek faturası

İstanbul'a Rezve Deresi'nden su getirilmesi için düğmeye basıldı. Çevreciler 'İstanbul'un 20 günlük suyu için 117 hektar ağaç kesilecek. Nadide bir orman çökecek' diyor

İSTANBUL - Kurak yazı 'sular kesilecek' korkusuyla geçiren İstanbul, gözünü Istrancaların da ötesine dikti. Kente Kırklareli'nin İğneada beldesinden su getirmek için yaklaşık iki aydır çalışan İSKİ, incelemelerini tamamladı. Rezve Deresi'nden aldıkları suyu pompalarla
İstanbul'a yönlendirmeyi hedefleyen İSKİ, güzergâhı ve kesilecek ağaçları belirledi.

İstanbul'a 20 gün yetecek su için 117 hektar 'longoz' (subasar) ormanının kesileceğini söyleyen çevreciler öfkeli. İSKİ'yse, güzergâhın yüzde 85'i için ağaç kesimi gerekmediğini, kesilen ağaçların yerine de üç katı kadar ağaç dikileceğini savunuyor.

Büyük bir hızla büyüyen İstanbul 1990'larda Istrancaların suyunu kullanmaya başladı. Bir zamanlar Karadeniz'e akan Kazandere ve Papuçdere'nin suyu, tünel ve pompalarla İstanbul'a akıtıldı. Ancak yedi yıl sonunda dereler kurudu, İSKİ yeni kaynak için gözünü Kırklareli'ndeki Rezve Deresi'ne çevirdi. İSKİ ekipleri, Rezve Deresi'nden alınacak suyun pompalarla boşaltılacağı Bulanık Dere yol güzergâhıyla kesilecek olan ağaçların yerlerini belirledi.

İSKİ'nin yapacağı bu çalışmayla İstanbul'a sadece 20 günlük su sağlayacağını iddia eden Ekosistemi Koruma Derneği Başkanı Orhan Uyanık öfkeli: "Proje 47 kilometre uzunluğunda ve 25 metre genişliğinde ormanı tamamen yok edecek. Ayrıca Rezve'nin suyundan beslenen longoz ormanında yaşayan 46 tür memelinin de yaşamına son verecek. 20 günlük su için bunca katliam yapılamaz."

Tabanı suyla kaplı longoz ormanları tüm dünyada en nadide ekosistemler arasında yer alıyor. Uyanık, "Longozların bir damla suya bile ihtiyacı var. Bu suların önü kesilirse, denizden tuzlu su, karaya deşarj olur, longoz çöker. Bu dereler, longozlara doğal perdeleme yapıyor. Eğer dere kurursa binlerce dönüm orman alan, 544 tür bitki, 310 tür böcek, 258 tür balık, dev su samuru da dahil 46 tür memeli, 194 tür kuş ve 11 tür sürüngenin yaşama alanı yok olur" dedi.

İSKİ: Üç kat ağaç dikilecek

Radikal'in ulaştığı İSKİ yetkilileriyse proje için kesilecek orman miktarının anlatıldığı kadar olmayacağını, çünkü boru hattı için mevcut orman yolunun kullanılacağını söyledi.

Kesilecek ağaçların yerine üç katı ağaçlandırma yapılacağını belirten İSKİ yetkilisi, projeyle orman yangınlarına karşı müdahale imkânı olacağını savunuyor. (dha, Radikal)

Brüksel: Nükleer enerji düşük karbon enerji politikasında kilit rol oynayacak

BRÜKSEL (AFP) — Nükleer enerji araştırması için yeni bir forumu bildiren Avrupa Komisyonu, dünyanın düşük karbon enerjisine doğru geçmeye çabaladıkça nükleer enerjinin önemli bir unsur olarak kalacağını açıkladı.

BM'nin yönetim kolu yayınladıkları bildiride, Sürdürülebilir Nükleer Enerji Teknolojisi Platformunun "bu sektördeki Avrupa liderliğini sürdürmek ve geleceğe hazırlanmak adına" bir strateji oluşturulması için endüstri ve araştırmacıları bir araya getireceğini açıkladı.

"Dünya genelindeki enerji tüketiminin 2000 ve 2050 yılları arasında ikiye katlanması muhtemeldir, ve nükleer enerji gelecekteki düşük karbonlu enerji sistemleri için önemli bir öge olacak."

"Avrupa dünyaki en büyük nükleer endüstriye sahip ve elektriğinin üçte biri nükleer santrallerden geliyor."

Avrupa Bilim ve Araştırma Komisyon üyesi Janez Potocnik, "nükleeri seçmiş bu ülkeler için, nükleer enerji sera gazlarının salınımının düşürülmesi ve stokların güvenliği çözümlerinin çok önemli bir parçası olacaktır."

Potocnik, bunu mümkün kılmak için iki ana politik ve kamusal kaygıya dikkat çekmek zorunda olunduğunu vurguladı.

İlki, nükleer enerjinin ekonomik olarak rekabet edebilir olduğunu garanti ediyor.

İkincisi ve daha önemlisi, nükleer enerjiyi gelecek nesillere bırakacağımız miras bakımından ve çevresel bakımdan mümkün olduğu kadar yansız yapmaktır.

Potocnik, her iki endişenin cevabı geri dönüşüm ya da depolama yollarını duyurmak kadar nükler atıkta önemli miktarda bir azalmayı da kapsayan araştırma ve yatırımda yattığını söyledi.

[AFP]

Irak’ta kolera salgını güneye de sıçradı

Irak’ın kuzeyinde görülen kolera salgını ülkenin güneyine de sıçradı.

BAĞDAT - Irak’ın ikinci büyük kenti Basra’da bir bebeğe kolera teşhisi kondu. Iraklı yetkililer, klor sıkıntısı yaşadıklarını, bu nedenle salgının önüne geçilemeyebileceği kaygısını dile getiriyor.

Saldırılarda kullanılabileceği endişesiyle sınırda 100 bin tonluk klorun alıkonulduğu belirtiliyor. Maliki hükümetinin elinde sadece bir haftalık klor kalmış durumda.

Perşembe günü kolera salgınının Bağdat’a sıçradığı açıklanmıştı. Ağustos ayı ortalarında patlak veren kolera salgını geçen haftaya kadar sadece Kuzey Irak’ta etkili olmuştu.

[NTVMSNBC]

Kuzey Kutbu yavaş yavaş eriyor

Kuzey Kutbu’nda buzullarla kaplı alan şu ana kadar kaydedilen en düşük seviyeye indi.

NEW YORK - Amerikan Columbia Üniversitesi’nden bilimadamları, buzullarla kaplı alanın 1,6 milyon metrekareye indiğini açıkladı. Diğer bir deyişle bir yılda, Kuzey Kutbu’nda, İngiltere’nin yüzölçümünün 5 katı büyüklüğünde buzul eridi.

Kuzey Kutbu’ndaki buzulların erimesi nedeniyle kuzeybatı geçişi de ilk kez deniz ulaşımına açılmış durumda.

Kutuplardaki buzulların erimesinin temel nedeni sera gazlarının salımının yol açtığı küresel ısınma. Bilimadamları, 2040’a kadar Kuzey Kutbu’nda hiç buzul kalmayacağı öngörüsünde bulunuyor.

[NTVMSNBC]

AIDS aşısı denemeleri hüsranla sonuçlandı

TRENTON - ABD'de, AIDS hastalığına son verileceği vaadiyle başlatılan aşı denemeleri, başarısızlık nedeniyle durduruldu. Aşılanan gönüllülere, normal yaşamları sırasında başka insanlardan AIDS'e yol açan HIV virüsü bulaşmasına engel olunamadı. Yetkililer sınırlı dozla aşılanan 741 gönüllüden 24'ünün, tam doz aşılanan 762 gönüllüden de 21'inin virüsü kaptığını söyledi. Aralık 2004'te başlatılan ve STEP adı verilen deneme çalışmaları toplam 3 bin gönüllüyle yürütülüyordu. Gönüllüler denemelerin başlangıcında HIV virüsü taşımıyordu, ancak hepsi homoseksüel erkekler veya hayat kadınları gibi, hastalığa yakalanma açısından yüksek risk grubuna giren kesimden seçilmişti. (aa, afp)

[Radikal]

22.09.2007

İngiltere'nin 17 bin nükleer bombalık plütonyumu var

İngiliz Kraliyet Bilimler Akademisi, ülkede 100 ton, yani 17 bin nükleer bomba üretmeye yetecek kadar plütonyum stoğu bulunduğunu duyurdu.

Söz konusu plütonyum daha çok, ülkedeki nükleer santrallerde yakıt olarak kullanılan uranyumun yeniden işlenmesiyle elde ediliyor.

Kraliyet Akademisi'nin raporunda, bu plütonyumun terör grupları tarafından nükleer silah olarak kullanılabileceği belirtilerek, stoğun uzun vadeli kullanımı ya da depolanması konusunda strateji geliştirilmesi çağrısında bulunuldu.

Hükümet, plütonyum stoklarının saldırı olasılığına karşı korunmakta olduğunu söylüyor.

Raporda dokuz yıl önce de benzer bir uyarı yapılmasına karşın, bu süre içinde hiçbir adım atılmadığı ve plütonyum stoğunun iki katına çıktığı belirtildi.

Rapor çalışma grubuna başkanlık eden Prof. Geoffrey Boulton, "Dünyada nükleer silahların yayılır ve terör tehdidi artarken, bizim elimizdeki stoklar da büyüyor. Nagasaki'yi yerle bir eden bombada altı kilodan biraz fazla plütonyum kullanıldı. Bizde bu miktarın binlerce katı var. Bu stoğun tehlikeli ellere geçmesini önlemek için adım atmalıyız" dedi.

Boulton, toz plütonyumun, atmosfere kolay karışmasını engellemek için küçük tabletler halinde saklanabileceğini söyledi.

Prof. Boulton başka bir seçeneğin de, bu maddeyi ele geçirebilecek kişilerin işini zorlaştırmak için plütonyumun radyoaktivitesini artırmak olduğunu belirtti; bunun en ideal yolu da plütonyumu yakmaktır" diye konuştu.

Geoffrey Boulton, hükümetin yeni nesil nükleer santraller inşa edilmesine karar vermesi halinde, bu plütonyumun reaktörlerde kullanılabileceğini kaydetti.

[BBCTürkçe]

Kuş cenneti cehenneme dönecekti

Ulubat Gölü kıyısındaki sazlıklarda çıkan yangın, 50 farklı türün bulunduğu Kuş Cenneti’ne sıçramadan söndürüldü ama alevlerin arasında kalan çok sayıda yılan, kuş ve kamlumbağa öldü.

BURSA - Bursa’nın Karacabey ilçesi yakınlarında bulunan Uluabat Gölü kıyısındaki sazlıklarda çıkan yangının 50 farklı türde bin kuşu bünyesinde barındıran kuş cennetine sıçramadan, son anda söndürüldü.

Bundan 33 yıl önce turist olarak gittiği Uluabat Gölü’ne aşık olan, burada satın aldığı 20 dönümlük araziyi kuş cennetine çeviren Mustafa Bilgiç, hayatını adayarak oluşturduğu cennetin, bölgedeki çobanların yol açtığı yangınla neredeyse yok olacağını söyledi.

Cennetin hemen yanında sazlık ve ağaçlarla kaplı alanda çıkan ve rüzgarın etkisiyle kısa sürede büyüyen yangının itfaiye ekiplerinin yoğun çabaları sonucu söndürüldüğünü ifade eden Bilgiç, alevlerin arasında kalan çok sayıda yılan, kuş ve kaplumbağanın öldüğünü belirtti.

Bilgiç, Uluabat Gölü’nün göçmen kuşların konakladıkları ve barındıkları bir yer olduğunu söyleyerek, “Gölle ilgilenen yok. Ben 32 yıldır avcılarla, çobanlarla uğraşarak, burayı korumaya çalışıyorum. Bölgedeki koyun ve inek sahipleri ile bazı vatandaşlar, göl civarındaki sazlık alanı 2-3 yılda bir kasıtlı olarak yakarlar. Devamlı bunlarla mücadele ediyorum. Kuş cennetini oluşturmaktaki asıl amacım, doğa harikası Uluabat Gölü’nü korumaktı. Ancak çıkan yangınlar, bölgedeki bitki örtüsünü ve hayvanları yok ediyor. Yetkililerden buraya sahip çıkmalarını, korumalarını istiyorum. Yıllardır harcadığım emek bir anda yok olacaktı. Yangın benim arazime sıçramadı, ama çok sayıda ağaç ve hayvan yok oldu. Doğanın bir dengesi var, bu denge bozulduğu anda her şey altüst olur” diye konuştu.

Bölgede Çarşamba günü çıkan yangında yaklaşık 30 hektarlık alan zarar görmüş, jandarma ekipleri olayla ilgili soruşturma başlatmıştı.

[NTVMSNBC]

Yavaş yavaş deliriyoruz!

WHO'nun iki yıllık araştırma sonuçlarını içeren Dünya Akıl Sağlığı Raporu yayımlandı. Rapora göre, dünyada yetişkin ya da çocuk her beş kişiden biri yardım gerektiren akıl hastalığı ya da psikolojik sorunlarla karşı karşıya

AA - İZMİR - Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) iki yıllık araştırmalarının sonuçlarını içeren Dünya Akıl Sağlığı Raporu, insanlığın durumunun vahametini ortaya koydu! Rapora göre, dünyada yetişkin ya da çocuk her beş kişiden biri, yardım almasını gerektiren akıl hastalığı ya da psikolojik sorunlarla karşı karşıya.

'Yeteneklerinin farkında olan bireylerin, yaşamın normal stresleriyle baş edebilmesi, üretken olması ve içinde bulunduğu topluma katkıda bulunması' olarak tanımlanan akıl ve ruh sağlığındaki sorunlar, en gelişmiş toplumlarda bile hâlâ tabu olmayı sürdürüyor; önyargılar bireyleri tedavi yollarını aramak yerine, sorunları olabildiğince saklamaya itiyor.

Sorunlar 14'ten önce ortaya çıkıyor

Akıl hastalarının birçok ülkede çok ciddi insan hakları ihlallerine maruz kaldığına dikkat çekilen raporda, kalabalık hastanelerin ya da kliniklerin yerini daha küçük merkezlere bırakması, hastanelerdeki psikiyatri bölümlerinin yatak sayısının artırılması öneriliyor.
Sorunların yarısından fazlası 14 yaş öncesinde ortaya çıkıyor. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu tür rahatsızlıklara çok sınırlı bütçe ayrılırken, orta gelirli ülkelerde 4 milyon çocuğa bir çocuk psikiyatrı düşüyor.

Depresyon, Brezilya'daki hastalık nedenleri arasında birinci, dünya genelindeyse yedinci. Dünyada her yıl yüzde 86'sı orta ve düşük gelir grubuna dahil ülkelerde yaşayan 800 bin kişi intihar ediyor. Akıl ve ruh sağlığına ilişkin sorunlar, intiharın en belirgin nedeni.

Dünya genelinde fiziksel olmayan rahatsızlıklardan ötürü acil servislere başvurular son 10 yılda yüzde 6'dan yüzde 11'e yükseldi. Ruh sağlığındaki dengesizlikler, tedavi edilebilir ya da edilemez birçok hastalığa, kişinin kendi isteğiyle ya da farkında olmadan kendisine fiziksel zarar vermesine neden oluyor.

Önyargılar tedavi sürecini etkiliyor

Kişinin başka hastalıkları da ruh ve akıl sağlığına olumsuz etki edebiliyor. Akıl hastalıklarına ve ruhsal sorunlara ilişkin önyargılarsa, hâlâ dünyanın birçok ülkesinde insanların tedaviye başlamalarına ya engel oluyor ya da tedaviyi ciddi ölçüde geciktiriyor ve alınacak sonucu etkiliyor. Genel kanının aksine, eğitim düzeyi yüksek kişilerde ve kentsel alanlarda bu rahatsızlıklara önyargı daha yüksek.

Dünya genelinde psikiyatri hastalarına yönelik insan hakları ihlallerinin başında fiziksel şiddet, ayrımcılık, temel ihtiyaçların ve mahremiyetin görmezden gelinmesi bulunuyor. Ruh sağlığı alanında donanımlı personel, son derece adaletsiz dağılıyor. Yüksek gelirli ülkelerde kişi başına düşen psikiyatr sayısı, az gelişmiş ülkelerin 200 katına ulaşıyor.

WHO'dan acil önlem önerileri

WHO'nun acil önlem önerileri arasında kamu sağlığı gündemine ruh sağlığının dahil edilmesi, tedavi masrafları için fon sağlanması, ruh sağlığı merkezlerinin mevcut durumunun düzeltilmesi, kişinin temel kontrollerine ruh sağlığının dahil edilmesi, kamunun bu alanda aktif bir lider konum üstlenmesi yer alıyor.

WHO, özellikle orta ve düşük gelir grubuna dahil ülkelerde hükümet, ruh sağlığı personeli, hasta ve hasta yakınlarını temsil eden kuruluşların, akıl sağlığı hizmetlerinin artırılması için birlikte çalışmalarını öneriyor.

[Radikal]

Sibirya'da donmuş toprak çözüldü

Küresel ısınma Sibirya'nın toprak yüzeyinde onbinlerce yıldır varolan buzların erimesine yol açtı. Yüzeydeki toprak çözülen buzlara karışıp akıyor, bitki örtüsü de toprakla birlikte yok oluyor.

Uzmanlar, buzun altında onbinlerce yıldır hareketsiz kalan mikropların canlanması tehdidine de dikkat çekti.

Sibirya'da eriyen ve kontrolsüzce yayılan toprak, yolları kullanılamaz hale getirdi.

Araştırmacı Sergei Zimov, "10 yıl önce burası anayol olarak kullanılıyordu. Her gün buradan onlarca yük kamyonu geçerdi. Şimdi eriyen buzlar ve yayılan çamurla birlikte yol kaybolmuş durumda. Sonunda bütün yollarımız bu hale gelecek" dedi.

İklime uyum sağlayan 'tayga' denilen bitki örtüsü de çamur olup akan toprakla birlikte yok oluyor.

Uzmanlar, tehlikenin yüzeyde meydana gelen değişikliklerle sınırlı kalmayacağı ve sadece bu bölgeyi etkilemeyeceğinden endişeli.

Toprak, içinde tarih öncesi dönemin mikroplarını, bitki ve hayvan fosillerini de hapsetmiş durumda. Dolayısıyla, ısınmanın, donmuş durumda olan mikropların canlanmasına neden olmasından da korkuluyor.

Bilimadamlarına göre, mikroplar erime ve ısınma sonucu canlanarak atmosfere karbon gazı salınımında etkin rol oynayacak.

İnsanoğlu bir yılda atmosfere 7 milyar ton karbon gazı yayıyor. Bilimadamlarının tahmini Sibirya'daki erimenin toplam 500 milyar ton karbon gazının daha atmosfere karışmasına neden olabileceği yönünde...

[CNNTürk]

Cep telefonu sağır edebilir

ANKARA - Yeni bir araştırmada, günde bir saatten fazla cep telefonuyla konuşmanın işitme kaybına yol açabildiği saptandı. ABD'de bu hafta yapılan bir kulak-burun-boğaz konferansında sunulan araştırmada, cep telefonunu çok kullananların, özellikle yüksek frekanslı sesler sayılan s, f, h, t ve z ile başlayan kelimeleri anlamakta güçlük çektikleri belirlendi. Daily Mail'in internet sitesindeki habere göre, araştırma, 18-25 yaş arasındaki 100 cep telefonu kullanıcısıyla kullanmayan 50 kişi karşılaştırılarak yapıldı.

Araştırma sonucunda, 4 yıldan fazla bir süre günde bir saati aşkın cep telefonu kullananların sesleri ayırt etmede güçlük çektikleri belirlendi. Bilim adamları, sorunun özellikle çoğu insanın kullandığı sağ kulakta görüldüğünü belirttiler. Hintli kulak-burun-boğaz uzmanı Nareş Panda, işitme kaybının sebebinin uzun süre cep telefonu kullanımından kaynaklanan radyasyonun iç kulakta tahribata yol açması olabileceğini söyledi.

[Anadolu Ajansı]

21.09.2007

Dünya Enerji Konseyi: 10-20 yıl içersinde petrol üretimi doruğa ulaşacak

Dünya Enerji Konseyi'nin çalışması, Enerji Kaynakları Araştırması 2007, Londra'daki özel bir basın toplantısında duyuruldu. Bu araştırma küresel enerji kaynaklarının kapsamlı bir derlemesidir. BP İstatistiksel İncelemesini ve dünya enerjisinin gelecekteki görünümünü tamamlayarak, dünya çapındaki 96 DEK Üye Heyeti tarafından sağlanan son veriler ile 16 önemli enerji kaynağına ayrıntılı bir şekilde bakıyor. Araştırma, küresel petrol üretiminin önümüzdeki on ila yirmi yıl içinde petrol doruğunun yaşanacağını ön görüyor.

Enerji Kaynakları Araştırması 2007

En çevreci kentler listesi

Readers Digest dergisinin en çevreci ülkeler klasmanında, çevre koruma ve halkının refahına düşkün Finlandiya, İzlanda ve Norveç en “yeşil” ülkelerin başında yer alırken, Türkiye, ancak 70. sırada yer bulabildi.

ANKARA - Dünyaca ünlü Readers Digest dergisinin bugün yayımlanan uluslararası baskılarında yer alan “yeşil” ülkeler listesi, hava kalitesi, su, biyoçeşitlilik veya sera etkisine yol açan gaz salımı gibi çevre ölçütlerinin yanı sıra GSMH, eğitim ve işsizlik oranı ile halkın mutluluk seviyesi gibi kriterler de göz önüne alınarak hazırlandı.
Haberin devamı

Liste hazırlanırken, BM tarafından geliştirilen İnsani Kalkınma Endeksi’nin yanı sıra Amerikan Yale ve Columbia üniversiteleri ile Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan 2005 kalkınma endekslerine de dikkat edildi.

Dergi ayrıca, çevre açısından en yaşanabilir kentler sıralamasında, yerel veriler ile atıklar, geri dönüşüm, elektrik fiyatı, partikül kirliliği, yeşil alanlar ve toplu taşıma verilerini değerlendiren Uluslararası Toplu Taşıma Birliği’nden gelen rakamları temel aldı.

72 şehrin bulunduğu en yeşil kentler listesinde, Stockholm ve Oslo ilk iki sırayı aldı, Münih ve Paris bunları izledi.

Türkiye’nin Ekvador ile Ürdün arasında 70. sırada yer bulabildiği en yeşil ülkeler klasmanında, Avrupa 8 ülkeyle ilk 10 arasında yer aldı. Avustralya 8, Uruguay 9. sırada yer bulurken, Almanya 21, İngiltere 25. oldu. ABD, 23. sırada yer aldı.

72. sıradaki Cezayir, Afrika’dan en iyi yeri alırken, Çad, Burkina Faso, Sierra Leone ve Nijer’in arkasında Etiyopya son sıraya yerleşti.

Derginin sıralamasına göre en çevreci ilk 10 ülke:

  1. Finlandiya
  2. İzlanda
  3. Norveç
  4. İsveç
  5. Avusturya
  6. İsviçre
  7. İrlanda
  8. Avustralya
  9. Uruguay
  10. Danimarka

En çevreci ve yaşanabilir kentler listesinin ilk 10’u:

  1. Stockholm, İsveç
  2. Oslo, Norveç
  3. Münih, Almanya
  4. Paris, Fransa
  5. Frankfurt, Almanya
  6. Stuttgart, Almanya
  7. Lyon, Fransa
  8. Düsseldorf, Almanya
  9. Nantes, Fransa
  10. Kopenhag, Danimarka
[NTVMSNBC]

20.09.2007

Afrika'daki seller, La Nina'nın sonucu

Afrika’daki sellerin “La Nina” hava hareketinin sonucu olabileceği belirtildi.

CENEVRE - Dünya Meteoroloji Örgütü’nden Ömer Beddur, “La Nina” ve Batı Afrika’daki seller arasında çok yakın bağlantılar tespit ettiklerini belirterek, Sudan’dan Senegal’e uzanan bölgede yağışlı dönemin geçmesinin zaten olası olduğunu söyledi.

Afrika hükümetlerinin mayısta yaz boyunca aşırı yağış ihtimaline karşı uyarıldığını belirten örgütün meteoroloji uzmanı Beddur, yağış döneminin ortalamalardan biraz daha geç başladığını, ancak Batı Afrika’da özellikle ağustos ve eylül aylarının çok yağışlı geçtiğini ifade etti.

Dünya Gıda Programı, Afrika’da aşırı yağışların neden olduğu sel felaketinden en az 1,5 milyon kişinin etkilendiğini, bunun bölgedeki son yılların en kötü sel felaketi olduğunu açıklamıştı.

Yardım örgütleri ve hükümet kaynaklarının verdiği bilgiye göre başta Sudan, Gana ve Nijerya’da olmak üzere Afrika’daki sellerde temmuz ayından bu yana 270’ten fazla kişi yaşamını yitirdi.

“El Nino” (Küçük oğlan) Büyük Okyanusun tropikal orta ve doğu bölümünde özellikle de Güney Amerika kıyıları boyunca, düzgün olmayan aralıklarla her 3 ile 7 yılda bir görülen, okyanus yüzey sularının aşırı ısınmasıyla ve üzerindeki havayı ısıtmasıyla ortaya çıkan bir okyanus-atmosfer olayı. “La Nina” (Küçük Kız) ise El Nino’nun tam tersi. Büyük Okyanusta ılık su toplanmaya başlayınca, çoğunlukla buralarda kuraklık baş göstermeye başlıyor, Güney Amerika’nın kuzey bölümünde sellere, Kuzey Amerika’nın kuzeyinde ılıman ve yağışlı yazlara, Amerika Birleşik Devletleri’nin güneydoğusunda ise yine kuraklığa neden oluyor.

[NTVMSNBC]


19.09.2007

Slovenya'yı sel vurdu: 2 ölü, 4 kayıp

Slovenya'da dün başlayan yağmurun yol açtığı sel felaketinde ve toprak kaymalarında 2 kişinin öldüğü bildirildi.

Yetkililer, felakette ölenlerden birinin, bir evdeki sel sularını pompayla boşaltırken elektrik çarpan gönüllü bir itfaiyeci olduğunu kaydetti.

Felakette 4 kişinin de kaybolduğunu belirten yetkililer, yolların kapalı olması yüzünden yüksek yerlerdeki köylere henüz ulaşılamadığını ve bu bölgelerde neler olup bittiğinin bilinmediğini söyledi.

Felaketten etkilenen ülkenin kuzeybatı ve kuzeydoğu bölgelerinde ise şartların iyileşmeye başladığı kaydedildi.

[Milliyet]

Çin'in doğusunda şiddetli tayfun

Vifa tayfunu Çin'de nüfusun yoğun olduğu doğu kıyılarını vurdu. Ancak yetkililer tayfunun ülkenin finans merkezi Şangay'da beklendiği kadar etkili olmayacağını belirtiyor.

Şangay kentindeki Selle Mücadele Bürosu'ndan yapılan açıklamaya göre Vifa Tayfunu yerel saatle Çarşamba akşamı şehrin 100 kilometre güneybatısından geçecek.

Verilen bilgiye göre Vifa Tayfununun şiddeti, fırtınalar ölçeğine göre tropikal fırtına düzeyine inmiş durumda.

Ancak yine de tayfunun Şangay yakınındaki bölgelerde ciddi hasara yol açabileceği belirtiliyor.

Fırtına öncesinde, Şangay ve yakın yerleşim birimleri Fucian ve Zeciang'dan 2 milyonu aşkın kişi tahliye edildi.

Şangay'daki BBC muhabiri, yetkililerin Vifa tayfununun hâlâ büyük seller, şiddetli rüzgâr ve yoğun yağışlara yol açabileceğini söylediğini belirtiyor.

Rüzgârın saniyedeki hızının 45 metreye ulaştığı tayfun Çarşamba günü saat 02:30'da (TSİ Salı 21:30) Şangay'ın güneyindeki Zeciang kentinde karaya ulaştı.

Çin'in doğu kıyılarından kuzeye doğru ilerleyen tayfun şiddetini kaybediyor.

Maçlar ertelendi

Çin Xinhua haber ajansının verdiği habere göre bugün yapılması gereken FIFA Bayan Futbol Dünya Kupası'ndaki iki maç Perşembe'ye alındı.

Çin hükümetinin İnternet sayfasında yayınlanan bir açıklamaya göre, Devlet Başkanı Hu Jintao ve Başbakan Wen Jiabao yerel yetkililerden halkın can güvenliğinin korunmasını istedi.

Okulların kapalı olduğu ve ulaşım bağlantılarının iptal edildiği Şangay şehir merkezinde büyük bir sessizlik yaşanıyor.

Tayvan da etkilendi

Vifa Tayfunu, dün okulların, işyerlerinin ve mali piyasaların kapalı olduğu Tayvan'ın kuzeyini sıyırmıştı.

Başkent Taipei'de bir yapı iskelesinin devrilmesi sonucu bir kişinin öldüğü bir diğerinin ise ağır yaralandığı haber verilmişti.

Çin kıyılarını vuran en ölümcül fırtına olan 1997 yılındaki Winnie Tayfunu'nda 236 kişi yaşamını yitirmişti.

Vifa, Tayland dilinde bir kadın ismi.

[BBCTürkçe]

Peru'da Göktaşı ile Gelen Hastalık!


PERU’da Caranca Köyü sakinleri, geçen cumartesi bir göktaşı düşmesinden bu yana bulantı ve baş ağrısından yakınıyor.
Caranca köyünün bağlı olduğu Puno bölgesinin sağlık müdürü Jorge Lopez, köy sakinlerinin mustarip oldukları baş ağrısı ve bulantının, gök taşının açtığı kraterden gelen tuhaf kokudan kaynaklandığını belirtti.

Cumartesi büyük bir ateş topu şeklinde köy yakınına düşen meteorit, bölge halkının paniğe kapılmasına yol açan bir yer sarsıntısına da neden oldu. Krateri incelemeye giden 7 polis memuru da rahatsızlanarak, hastanede tedavi altına alındı.

Yerel yetkililer, 30 metre çapında ve 6 metre derinliğindeki kraterden kaynar su çıktığını ve çevresinde kaya parçaları ile kül bulunduğunu belirterek, göktaşının düştüğü yere bir kurtarma ve uzmanlar ekibi gönderildiğini kaydettiler.
Meteoritin düşüşünü anlatan görgü tanıkları da bir ateş topu gördüklerini ve alevler içinde bir uçağın düşmekte olduğunu düşündüklerini belirttiler.
[Hürriyet]
Scores ill in Peru 'meteor crash'
Hundreds of people in Peru have needed treatment after an object from space - said to be a meteorite - plummeted to Earth in a remote area, officials say.
"It [the object] is buried in the earth," local resident Heber Mamani told the BBC.
map
"That is why we are asking for an analysis because we are worried for our people. They are afraid. A bull is dead and some other animals are already sick," he said.
[BBC]
[BBC Turkish]

Milyonlarca kişi ölebilir

Önde gelen bir iklim değişimi uzmanı, gelecek yüzyılın ortalarına dek milyonlarca, hatta on milyonlarca kişinin ölebileceği uyarısında bulundu.

BM'nin Hükümetlerarası İklim Değişimi Paneli'nden Profesör Martin Parry, bu ölümlerin iklim değişiminden kaynaklanacak sel, açlık ve kuraklık felaketleriyle meydana geleceğini söyledi.

Profesör Martin Parry, BBC'ye verdiği mülakatta dünyada ortalama sıcaklık artışını 2 dereceyle sınırlandırmak isteyen AB'nin başarı şansının çok düşük olduğunu belirtti.

Profesör Parry'ye göre atmosferde uzun süredir varolan karbon gazları yüzünden dünyanın ısınmaya devam etmesi kaçınılmaz.

BM uzmanına göre bu hedefe ulaşılsa bile, 2 derecelik bir artışın doğa üzerinde çok ciddi etkileri olacak.

Parry'nin başkanı olduğu BM panelinin 2 numaralı çalışma grubu, bugün bin sayfalık raporlarını Londra'da tanıttı.

Raporda Afrika, Asya'daki büyük delta ovaları ve Kuzey Kutbu'nun iklim değişiminden en büyük zararı görecek bölgeler olduğu vurgulanıyor.

'Kyoto yok gibi'

BM uzmanına göre dünyada karbon gazı salımı, Kyoto Anlaşması sanki hiç yapılmamış gibi sürüyor.

İklim değişimi konusundaki tahminlerin henüz tam olarak kesin olmadığını kabul eden uzman, yine de dünyanın kitlesel ölümlere doğru gittiğini söyleyebileceğimiz görüşünde.

Buna göre 2050 ya da en geç 2080'e dek yaşanacak sel, açlık ve kuraklık felaketlerinde en büyük darbeyi en yoksullar alacak.

Martin Parry'ye göre bu dönemde canlıların dörtte biri ila üçte biri yok olabilir.

Parry hükümetlere, insanların felaketlere hazırlanmalarına yardım edecek planları hemen yapmaya başlamaları çağrısında bulundu.

[BBCTürkçe]

Endonezya felaketi bekliyor

Endonezya'da son günlerde art arda meydana gelen şiddetli depremlere karşın, bölgedeki sismik hareketlerin önde gelen uzmanlara göre, en büyük deprem henüz olmadı.

ABD'deki Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'nden Kerry Sieh, ''Ardışık depremlerin, en büyük depreme yol açması ciddi bir olasılık'' dedi.

Sieh, ''bu büyük depremin 30 saniye içerisinde mi, 30 yıl içerisinde mi olacağını hiç kimse bilemez. Ancak sezgilerim bana, geç kalmayacağını söylüyor'' dedi.

Bölgede hafta içinde meydana gelen 8,4 büyüklüğündeki depremi, 7,8 ve 7,1 büyüklüğündeki depremler de dahil çok sayıda artçı şok izledi.

Jeologlar, bölgedeki devasa depremlerin tümünün, Menawai adasının bulunduğu kıta parçasının kıyısında meydana geldiğine dikkat çekiyorlar.

1833'de burada meydana gelen çok şiddetli bir depremin, fay hattına daha fazla gerilim yüklediği savunuluyor.

Sieh, bu durumu, ''bir köpek tarafından kışkırtılmış bir atın tepkisine'' benzetiyor ve ortaya çıkacak depremin hayal bile edilemeyeceğini öne sürüyor.

Endonezya sık sık depremlerle sarsılan bir ülke.

Ülke, tektonik levhaların hareket halinde olduğu Büyük Okyanus'ta "Ateş halkası" olarak bilinen bölgede bulunuyor.

2004 yılının sonlarında yine Endonezya'da meydana gelen deprem ve ardından oluşan tsunami sonunda en az 130 bin kişi hayatını kaybetmişti.

Aynı deprem ve tsunaminin etkili olduğu Sri Lanka, Hindistan ve Tayland'daki kayıplarla birlikte ölü sayısı 200 bini bulmuştu.

[BBCTürkçe]

18.09.2007

Afrika Sellerle Boğuşuyor

Afrika kıtasında bu yaz şiddetli sağanak yağışların yol açtığı, bazı kentlerin tamamen sular altında kaldığı, köprüler, okullar, ekin alanlarının sularla süreklendiği sellerde 234 kişinin öldüğü bildirildi.
Binlerce kişinin de yerlerinden olduğu seller nedeniyle BM de salgın hastalıkların patlak verebileceği uyarısında bulundu.
M İnsani İşler Koordinasyon Bürosu sözcüsü Elisabeth Byrs, Afrika’da sellerden 17 ülkedeki bir milyondan fazla kişinin etkilendiğini bildirdi.

Yağışların devam edeceğine işaret eden Byrs, birçok insanın evsiz kalması nedeniyle durumdan endişe ettiklerini, salgın hastalıkların ortaya çıkabileceğini belirtti.

Açıklanan verilere göre, Uganda’nın doğusunda Ağustos başından bu yana 9 kişi öldü, 150 bin kişi evsiz kaldı.

Yaklaşık 400 bin kişinin de tarım alanlarının, yolların sel suları altında kalmasıyla geçim kaynaklarını yitirdiği Uganda’da, gelecek ay yağışların daha da şiddetleneceği bildiriliyor.

Ugandalı yetkililer, sorunun her saat daha da ağırlaştığını belirterek, bazı topluluklara ulaşmanın neredeyse imkansız olduğunu, acil yardımlar dağıtmak için kayıklara ve helikopterlere ihtiyaç duyduklarını kaydetti.

Afrika kıtasının batı yakasındaki Gana’da da Temmuz ve Ağustos aylarında şiddetli yağışlarda 18 kişi öldü, yaklaşık 250 bin kişi yerlerinden oldu. Kentlerin ve köylerin tamamen sular altında kaldığı Gana’nın kuzeyindeki üç bölge felaket bölgesi ilan edildi.

Kenya ve Etiyopya hükümetleri geçen yıl da sel felaketinin vurduğu ülkelerinde on binlerce kişinin yardıma ihtiyacı olduğunu bildiriyor.

Sudan’da da iç savaşın ardından sellerin vurduğu Haziran ortasından bu yana 119 kişi öldü, on binlerce kişi evsiz kaldı.

Batı Afrika ülkesi Togo’da da geçen hafta barajların yıkıldığı, yaklaşık 100 köprünün sel sularında sürüklendiği belirtildi. Ülkede 46 okulun sel nedeniyle yerle bir olduğu, 20 kişinin öldüğü, 66 bin kişinin yerlerinden olduğu kaydedildi.

Nijerya’da da sellerde 68 kişi öldü, 50 bin kişi de felaketten etkilendi.
[Ntvmsnbc]

16.09.2007

Dünyanın en kirli 10 kenti

Amerikan bağımsız çevre kuruluşu Blacksmith Institute, sakinlerinin yaşamlarının tehlikede olduğu dünyanın en kirli 10 kentinin listesini yayınladı. Listede Rusya, Çin ve Hindistan’dan ikişer kent bulunurken, Çernobil kirliliği ile en korkutan kent oldu.

İSTANBUL - Eski Sovyet cumhuriyetleri ile Rusya, Çin ve Hindistan’ın yanı sıra Peru ile Zambiya’dan da yerleşim bölgelerinin bulunduğu listenin yer aldığı raporda, 12 milyon kadar insanın, özellikle kimya, metal ve maden endüstrisinin neden olduğu ciddi boyutlardaki çevre kirliliğinden olumsuz etkilendiği belirtildi.
Haberin devamı

Kronik hastalıklar ve prematüre doğumların çevre kirliliğinin muhtemel yan etkileri olarak belirtildiği rapordaki en kirli kentler listesi İngilizce alfabetik sıraya göre yapıldı.

Çevre kirliğinden en kötü etkilenen 10 kent ve olumsuz etkilenen kişi sayısı şöyle:

  • Sumgayıt, Azerbaycan (275 bin kişi)
  • Linfen, Çin (3 milyon kişi)
  • Tianying, Çin (140 bin kişi)
  • Sukinda, Hindistan (2,6 milyon kişi)
  • Vapi, Hindistan (71 bin kişi)
  • La Oroya, Peru (35 bin kişi)
  • Dzerzhinsk, Rusya (300 bin kişi)
  • Norilsk, Rusya (134 bin kişi)
  • Çernobil, Ukrayna (5,5 milyon kişi)
  • Kabwe, Zambia (255 bin kişi)

Raporda, Çin’in Tianying kentindeki geniş çaplı kurşun üretimi yüzünden 140 bin kişinin kurşun zehirlenmesi tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu, Hindistan’ın Sukinda kentinde kontrolsüz işletilen 12 madenin su kaynaklarına tehlikeli kimyasallar bıraktığı belirtildi.

Azerbaycan’ın Sumgayıt kentinde de eski Sovyet sanayi tesislerinin çevreyi endüstriyel atıklar ve ağır metallerle kirlettiği belirtilen raporda, Sumgayıt’taki kanser vakaları oranının ulusal ortalamadan yüzde 51 fazla olduğu, genetik mutasyon ile sakat ve ölü doğumların yaygın olduğu vurgulandı.

[NTVMSNBC]

Yangtze nehir yunuslarının anısına: Balina av gemisi batırıldı



Norveç medyasına göre, Willassen Senior adlı balina av gemisi 30 Ağustos günü Svolvaer'in kuzeyinde batırıldı. 27 metre uzunluğundaki gemi batırıldığında gemide kimse yoktu. Sea Shepherd'a göre, Willassen Senior 1992'den bu yana yasadışı balina avcılığından ötürü saldırıya uğrayan beşinci Norveç gemisi. Geminin batırılmasını üstlenen "İsimsiz" açıklama şu şekilde:

Svolvaer, Lofoten Adaları, Norveç

30 Ağusto gecesi, Norveç balina av gemisi "Willassen Senior"un motor odasındaki soğutma borusunun büyük bir bölümünü sökerek İzlanda'daki ticari balina avının bitişini kutlamaya karar verdik. Geminin boş olduğundan emin olduktan sonra, tuzlu suyu içeri alan vana açıldı. Böylece iki yıl önce türleri tehlike altındaki Minke balinasını vahşice öldürmesi 14 dakika süren katil geminin içersine tonlarca su salınmış oldu.

Balina avcısının batırılışı ve ölümcül zıpkınının susturulması, insan türünün açgözlülüğü yüzünden bir daha asla mavi gezegenimizin sularını şereflendiremeyecek Yangtze nehir yunusunun anısına adanmıştır. Anahtarlarımızın dönüşü her yıl onbinlerce türün yok olduğu bir dünyaya verilen makul bir cevaptır.

Buzullar eriyor: Kuzeybatı Koridoru açıldı



PARİS (AFP) - Avrupa Uzay Ajansı (ESA) 'nın açıklamasına göre, Avrupa ve Asya arasındaki tarihsel olarak günümüze kadar geçilemez durumdaki kestirme deniz yolu olan Kuzeybatı Koridor'u Kuzeybuz denizindeki buzullardaki rekor seviyede erime nedeniyle tamamiyle açılmış durumda.

ESA, Envisat uydusunun Eylül başlarında çektiği resimlerin bir mozaiğini yayımladı. Resimde uydunun 1978 yılında izlemeye başlamasından bu yana Kuzeykutbundaki buzul gerilemesinin rekor seviyelere ulaştığını gösteriyor.

[Yahoo! News]


14.09.2007

Endonezya'da yine Deprem : 6.9!

Endonezya'da 6,9 büyüklüğünde bir deprem daha oldu. Endonezya meteoroloji kurumu, depremin Sumatra Adası'nın güneyini vurduğunu, tsunami alarmı verildiğini bildirdi.
Kurum, depremin merkez üssünün Lais Benkulu'nun 153 kilometre güneybatısında olduğunu açıkladı.

ABD Yerbilimi Araştırma Merkezi ise depremin 6,6 büyüklüğünde olduğunu belirtti.

Endonezya'da önceki gün 10 kişinin ölümüne en az 100 kişinin de yaralanmasına neden olan 8.4 büyüklüğündeki depremin ardından ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu USGS, 18 saat içinde büyüklükleri 8,4 ile 4,9 arasında değişen toplam 20 deprem kaydedildiğini duyurdu.
[Hürriyet]

12.09.2007

İklim Değişimi Avrupa'yı Daha Hızlı Etkiliyor

İklim değişiminin Avrupa’yı, dünyanın geri kalanından daha hızlı etkilediği, artan ısının Akdeniz’i tuzlu ve durağan bir göl durumuna getirebileceği bildirildi.
İtalya’nın başkenti Roma’da, 2 bin uzman ve yetkilinin katılımıyla yapılan 2 günlük iklim değişimi konferansında konuşan iklimbilimci Filippo Giorgi, “Avrupa ve Akdeniz, dünyanın geri kalanından daha hızla ısınıyor. Burası iklim değişiminin sıcak noktası, gerçekten bir değişimin olduğunu gördüğümüz bölgelerden biri” dedi.

Bilim adamları, bölgenin iklim değişimine karşı neden daha hassas olduğunu bilmiyorlar ancak Giorgi, gelecek onyıllarda yazları Avrupa’daki sıcaklık artışlarının diğer yerlerden yüzde 40-50 daha fazla olabileceğini söyledi.

İtalyan hükümetinin iklim danışmanı Vincenza Ferrara da değişimin denizde de hissedildiğini, su yüzeyindeki ısının her 10 yılda 0.6 derece arttığını belirterek, artan buharlaşma yüzünden “Akdeniz giderek daha tuzlu ve sıcak bir duruma geliyor” dedi.

Bunun Cebelitarık Boğazı’ndaki akışı durdurabileceğini belirten Ferrara, Akdeniz’deki yüksek tuz oranının, Atlas Okyanusu’nun sularının Akdeniz’e akması yerine Akdeniz suyunun Atlas’a akmasına yol açacağını savundu.

Akdeniz’deki sıcaklığın artmasının, burada yaşayan türlerin yüzde 50’sinin kaybolmasına yol açabileceği de bildirildi.
[Ntvmsnbc]

Nesli tükenenlerin kırmızı listesi

Dünya Koruma Birliği’nin bugün Cenevre’de açıkladığı ve 2007 Kırmızı Listesi’ni de içeren raporda tam 41 bin 415 canlı var ve bunların 16 bin 306 tanesi, yani üçte birinden fazlası yok olma tehdidiyle karşı karşıya.

CENEVRE - Tüm kategorilerde kötüleşme var, tek istisna 15 yıl önce dünyadaki en nadir papağanlardan olan Mauritus Eko papağanının artık daha az tehlike altında olması. Soyu tükenen canlı sayısının 785’e ulaştığı belirtilen raporda 65 canlının da ancak koruma altında yaşamaya devam edebildikleri vurgulanıyor.
Haberin devamı

İnsanın en yakın akrabalarından gorillerin nüfusunda Ebola virüsünün de etkisiyle son 25 yılda yaklaşık yüzde 60’lık bir düşüş kaydedilmiş.

Mercanlar ise bu yıl ilk kez tehlike listesinde. Çin’de bulunan bir tür olan Yangtze nehir yunuslarının soyları neredeyse tükenmiş durumda. Hindistan ve Nepal timsahları da en çok tehdit altındaki canlılardan, son dokuz senede sayıları yüzde 58 azalmış.

Barajlar, sulama projeleri, madencilik gibi çalışmalar sonucu eski yaşam alanlarının yalnızca yüzde 2’si geriye kalmış. Akbabaların nesli ise beslenebilecekleri büyük memelilerin sayısının azalması, yaşam alanlarının daralması ve enerji hatlarında çarpılmaları sebebiyle tehlikede.

Besi hayvanlarını korumak için çakal, sırtlan gibi yağmacı hayvanları öldürmede kullanılan zehirli yemler de akbabaları etkiliyor. Meksika ve Kuzey Amerika’da 738 sürüngen tehlikede, bunlardan 90’ının nesli tükenmek üzere.

Fazla avlanma ve akvaryumculuk merakı nedeniyle balık neslinde de azalmalar sözkonusu. Bitkilere gelince, bu yıl listede bulunan 12 bin 43 bitkinin 8 bin 447 adedi tehdit altında olarak sınıflanmış.

15 milyonu saptanmış, ancak toplam sayısı 100 milyon olarak tahmin edilen canlı türleri açısından en büyük tehdit insanların faaliyetleri. Canlıların doğal yaşam alanlarının yıpranması, hava ve çevre kirliliği, fazla ekim, fazla avlanma ve hastalıklar; bunların tümü yeryüzündeki canlıların yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmesine neden oluyor.

Alanındaki en etkin çalışma olarak nitelenen rapora göre bu güne kadar yapılanlar yetersiz, çok daha geniş çaplı ve organize çabalara ihtiyaç var.

[NTVMSNBC]

Endonezya'da Depremler Sürüyor


ENDONEZYA'DA 18 SAATTE 19 DEPREM
PADANG - Endonezya'nın Sumatra adası, dün Richter ölçeğine göre 8,4 büyüklüğündeki depremin ardından çeşitli büyüklükteki artçı sarsıntılarla sallanmaya devam ediyor. ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu USGS, 18 saat içinde büyüklükleri 8,4 ile 4,9 arasında değişen toplam 19 deprem kaydedildiğini duyurdu.
[AA]
Endonezya’da bir deprem daha
Endonezya’nın Sumatra adası, dün meydana gelen 8.4 büyüklüğündeki depremden 14 saat sonra bu kez 7.8 ile sallandı.
İlk depremde Padang kentinde bazı binalar yıkıldı. Depremin ardından, en büyüğü 6.6 olan çok sayıda artçı sarsıntı meydana geldi. Endonezya’daki Türk büyükelçiliği, depremin olduğu bölgede, Türk vatandaşlarının yaşamadığını açıkladı.
İlk depremden 14 saat sonra Sumatra adası bu kez 7.8 büyüklüğündeki depremle sarsıldı. Son depremde yine Padang’da çok sayıda bina çöktü. Padang Valisi, kurbanlara ulaşmaya çalıştıklarını söyledi.
İlk belirlemelere göre depremlerde 6 kişi yaşamını yitirirken, 21 kişi de yaralandı. Ancak rakamların artmasına kesin gözüyle bakılıyor.
2004 yılı sonunda, Sumatra açıklarında meydana gelen 9 büyüklüğündeki deprem sonrası tsunami meydana gelmiş, bölge ülkelerinde 250 binden fazla kişi hayatını kaybetmişti.
[Ntvmsnbc]
Endonezya 8.4’le sarsıldı
Endonezya 8.4’le sarsıldı Endonezya, Aralık 2004’te 250 bin kişinin yaşamını yitirdiği 9 şiddetindeki depremden sonra dün de 8.4’lük ve 6.6’lık iki depremle peşpeşe sarsıldı. Deprem büyük panik yaratırken, 10 kişinin ölümüne en az 100 kişinin de yaralanmasına yol açtı.
[Hürriyet]
8,4 ile sarsılan Endonezya'da Tsunami paniği
Aralık 2004'te meydana gelen deprem ve ardından oluşan tsunami sonunda en az 130 bin kişinin öldüğü Endonezya, dün de 8,4 büyüklüğündeki şiddetli bir depremle sarsıldı.
[Zaman]

Cep telefonları kanser riskini arttırıyor

Cep telefonu kullanımı ve baz istasyonlarının uzun dönemde kansere yol açma ihtimalinin bu aşamada “göz ardı edilemeyeceği” belirtildi.

LONDRA - İngiltere’de hükümet ve iletişim endüstrisinin birlikte yürüttüğü 6 yıllık araştırmanın sonucunda, kısa sürede cep kullanımının kansere yol açma ihtimali olmadığı belirlenirken, uzun dönemde bu riskin “göz ardı edilemeyeceği” vurgulandı.

Uzun dönemde cep telefonu kullanımı ve kanser riskini araştırmak için yürütülen “Mobil Telekomünikasyon ve Sağlık Araştırma Programı”nın 10 yıla uzatılması kararlaştırıldı. Ayrıca 6 yıllık program sırasında araştırılmayan cep telefonu kullanımının çocukların sağlığı üzerindeki etkilerinin de araştırmaya dahil edilmesi kararlaştırıldı.

Söz konusu 6 yıllık program sırasında cep telefonları ve baz istasyonlarının sağlıkla ilgili etkileriyle ilgili 23 araştırma yapıldı.

Araştırma ekibi, cep telefonu kullananlar arasında beyin ve kulak (akustik nevroma) kanserine yakalanmada küçük bir artış görüldüğünü, “bunun istatistiksel olarak önemli olma ile olmama arasındaki sınırda bir bulgu olduğunu” kaydetti.

Sonuçları açıklamak için basın toplantısı düzenleyen araştırma programının başkanı Lawrie Challis, araştırmaya katılanlardan çok azının 10 yıl ya da daha uzun süre cep telefonu kullanmış olduğunu belirtti ve kanserin normal olarak 10 ila 15 yılda ortaya çıkan bir hastalık olduğuna dikkati çekti. Challis, bu nedenle, bu aşamada cep telefonu kullanımı nedeniyle, “Birkaç yıl içinde kanser ortaya çıkma ihtimalini reddedemeyiz” dedi.

Şimdi tavsiyede bulunmanın hükümete düşen bir görev olduğunu belirten Prof. Challis, daha fazla araştırma yapılması gerektiğini kaydetti.

İlk başlarda sigara ile akciğer kanseri arasında ilişki kurulmamış olduğunu hatırlatan Challis, buna rağmen genel olarak cep telefonlarının önemli bir sağlık riski oluşturmadığına ilişkin kanıtın “yeterince güven tazeleyici” olduğunu söyledi.

Çocukların radyo frekansının yaydığı radyasyona karşı yetişkinlerden daha hassas olabileceğine işaret eden Challis, Danimarka, Finlandiya, İsveç ve İngiltere’de 200 bin kişiyi kapsayan ikinci bir araştırma yapmakta olduklarını söyledi.

[NTVMSNBC]

Endonezya'da 7.9'luk Deprem!!

Endonezya'da, başkentte binaların sallanmasına neden olan çok şiddetli bir deprem meydana geldiği bildirildi.

Endonezya Meteoroloji Ajansı, depremin Richter ölçeğine göre 7,9 büyüklüğünde olduğunu açıkladı ve tsunami uyarısı yayımladı.

Amerikan Jeolojik Araştırmalar Kurumu (USGS), Endonezya'daki depremin merkez üssünün, Sumatra adasının güneyinde olduğunu açıkladı.

USGS'nin internet sitesinde, önce Richter ölçeğine göre 8 ve ardından 7,9 büyüklüğünde olduğu açıklanan depremin, Sumatra'nın güneyinde ve 15,6 kilometre derinlikte olduğu kaydedildi.

Endonezya Meteoroloji Enstitüsü de depremin ilk hesaplara göre 7,9 olduğunu açıklamış ve tsunami uyarısı yayımlamıştı.

Deprem nedeniyle Endonezya'nın başkenti Cakarta'da bazı binalar boşaltılırken, depremin Singapur ve Tayland'da da hissedildiği bildirildi.
[Ntvmsnbc]
[Sabah]

11.09.2007

RUSYA YENİ BİR NÜKLEER BOMBA GELİŞTİRDİ!

Gezegenimize bir hediye de Rusya'dan geldi.. Patladığında etrafındaki herşeyi yüksek ısı ile "buharlaştıran" bu bombayı rusya amerikadan daha ucuza mal etmiş, ne mutlu gezegenimizdeki tüm canlılar için, ne onur verici bir haber.
Ne demişti Dario Fo : "Başımız dimdik,çünkü boğazımıza kadar bok içindeyiz"
Kemal

Rusya’nın, ABD’nin dünyanın en güçlü bombası dediği “Bombaların Anası”ndan 4 kat daha güçlü olan ve adını “Bombaların Babası” diye adlandırdıkları nükleer olmayan bir bomba geliştirdiği bildirdi.

Rus Kanal 1 televizyonu yeni geliştirilen nükleer olmayan bombaya “Tüm Bombaların Babası” adının verildiği ve ABD’nin “Tüm Bombaların Anası” adını verdiği bombadan 4 kat daha güçlü olduğunu duyurdu.

Rusya Genelkurmay Başkan General Aleksander Ruşkin de, Kanal 1’e yaptığı açıklamada, dünyada benzeri olmayan “vakum bombasının” Rusya’da yapıldığını söyledi.

Ruşkin, yeni bombanın test sonuçlarının bombanın nükleer bomba etkisine sahip olduğunu gösterdiğini belirterek, ancak bu yeni bombanın kesinlikle nükleer nitelikte olmadığını ve radyasyon yaymadığını savundu.

Rusya Kanal 1 televizyonundaki “Vremya” adlı haber programında da konuyla ilgili yapılan röportajlara yer verilerek, şunlar kaydedildi:

Şu anda gördüğünüz bu bomba o kadar yeni ki, daha ismi bile verilmedi. Görüntülerde ses yok. Bombanın patlama sesi gelmiyor. Bombayı atan uçağın nereden havalandığı ve bombayı nereye attığı hakkında da hiçbir bilgi yok. Bu bombanın görüntülerini siz ilk defa görüyorsunuz. Patlama havada meydana geliyor. Bombanın meydana getirdiği yakıcı maddeden oluşan bulutun patlaması sonucu çok yüksek sıcaklık oluşuyor. Bu yüksek sıcaklığın sonucunda çevrede bulunan tüm canlılar buharlaşıyor. Bombanın patlamasından sonra toprakta ne kimyasal ne de nükleer atık kalıyor. Rusya Savunma Bakanlığı, bombanın üretiminin hiçbir uluslararası kurala aykırı olmadığını veya yeni bir silahlanma yarışına neden olmadığını açıkladı. Bundan önce, 2003 yılında en güçlü vakum bombasını ABD icat etmiş ve adına ‘Tüm Bombaların Anası’ demişlerdi. Rusya’nın icat ettiği bu bombaya da analog olarak ‘Tüm Bombaların Babası’ adı verildi. Bombanın patlayıcı maddesi, TNT’den çok daha güçlü ve onun elde edilmesinde de nano-teknolojilerin büyük katkısı oldu. Bu, Amerikalıların bombasından 4 kat daha güçlü. Patlama merkezindeki sıcaklık da iki kat daha fazla. Etki alanına göre ise bombaların babası, anasından 20 kat daha etkili.”

Haberde, Rusya’nın yeni icadı olan bombanın 7 ton yüksek patlayıcı içerdiği ve 8 ton yüksek patlayıcı içeren ABD’nin bombasından çok daha etkili olduğu belirtilerek, “Amerikalıların bombası 11 ton TNT şiddetine eşdeğerken bu 44 ton TNT’ye eşdeğer. Rus bombasının patlama menzili, ABD’nin iki katı olan 300 metrede gerçekleşiyor. Rusya, bu bombanın ilk testlerine 2003 yılında başladı” denildi.

Kanal 1’in haberinde, Rus stratejik bombardıman uçağında paraşütle bırakılan bir bomba ve çok yoğun bir ateş topu şeklinde patlama görüntüleri de ekrana getirildi. Patlama sonucu enkaz haline gelen bir bina ve test alanındaki zırhlı askeri araçlar ile yanan yeryüzü görüntüleri ekrana yansıdı.

Ruşkin, bu yeni bombanın orduya ulusal güvenliği koruma, terörist saldırılara karşı herhangi bir yer veya bölgede koyma gücü vereceğini sözlerine ekledi.

Rusya Savunma Bakanlığı’na bağlı Silah Dizayn Enstitüsü Başkanı Yuri Balyo da, Kanal 1’e yaptığı açıklamada, ABD’ninkinden çok daha etkili bir bombayı oldukça düşük bir maliyete elde ettiklerini söyledi.
[Ntvmsnbc]

Isınan Sular Akdeniz'i Tehdit Ediyor

Suların ısınmasının, Akdeniz’de dengeleri değiştirmeye ve hayvan ile bitki yaşamını tehdit etmeye başladığı bildirildi.

Roma’da, BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun Genel Direktörü Jacques Diouf’un da katılımıyla yarın başlayacak bir çevre konferansı öncesinde Deniz Araştırma Enstitüsü’nün yayımladığı resmi raporda, uzmanların İtalya’nın kuzeyindeki Trieste körfezinden doğan ve Adriyatik deniziyle Akdeniz sularının birbirleriyle karışmasını sağlayan soğuk su akıntısının yok olduğunu keşfettikleri belirtildi.

Deniz Araştırma Enstitüsü uzmanları, 2003’de fark edilen bu durumun Adriyatik denizini, hayatın olmadığı bir tuz gölüne dönüştürme riskini doğurduğunu belirtti.

Enstitü, Akdeniz’in yüzeyindeki ısınmanın şu anda derinlere yayıldığını ve suların birbirine karışmasını engellediğini ve denizdeki besin zincirinin temelini oluşturan mikro su yosunlarının yok olmasına yol açtığını kaydetti.

Sıcaklıklardaki 0.4 derecelik artışın, türlerin zenginliğini yüzde 50’ye varan oranda bozabileceğine değinilen raporda, sulardaki ısınmanın ayrıca, denizin karbondioksidi emme oranında azalmaya yol açacağı ifade edildi.
[Ntvmsnbc]

9.09.2007

Arıları Yutan Virüs!

ABD’de arıların toplu olarak gizemli şekilde ortadan kayboluşuna, 2004’de İsrail’de keşfedilen bir virüsün neden olduğu düşünülüyor.

Columbia Üniversitesi İmmünoloji ve Enfeksiyon Merkezi Direktörü Ian Lipkin yaptığı açıklamada, araştırmacıların, İsrail’de bulunan ve (Israeli Acute Paralysis Virus) IAPV adı verilen bir virüsün, bu olayın potansiyel nedeni olabileceğini düşündüklerini belirtti. Araştırmacılar, IAPV virüsünün, bu afete maruz kalan hemen hemen tüm kovanlardan gelen örneklerdeki tek mikro organizma olduğunu vurguladılar.

Lipkin, “Bir sonraki adımımız, bu virüsün, kovanların boşalmasının tek nedeni mi, yoksa mikrop, zehir, böcek öldürücüler veya kuraklık nedeniyle ortaya çıkan zayıf beslenme gibi diğer faktörlerle bir bağlantısı olup olmadığını saptamak” dedi.

ABD’de arıların yok olmasına neden olan bu gizemli durumun, bal fiyatlarını ve bal üretim maliyetini giderlerini olumsuz etkilemesi bekleniyor.

Albert Einstein, “Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır. Arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan, insan olmaz” demişti.
[NVTMSNBC]
[Sabah]

Çin ve ABD küresel ısınma konusunda ilk kez uzlaştı

Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Örgütü'nün (APEC) yıllık zirvesi için Avustralya'nın Sydney kentinde biraraya gelen liderler küresel ısınmanın nedeni olarak gösterilen sera etkisi yaratan gazların salımını azaltma, enerjinin verimli kullanılması ve orman arazilerinin arttırılması konusunda uzlaşmaya vardılar.

Toplantıya, aralarında Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Japonya ve Çin'in de bulunduğu 21 ülke katılıyordu.

Görüşmelerde küresel ticaret ve bölgesel güvenlik konularında da kapsamlı görüş alışverişi yapıldı.

Katılımcılar Sydney Deklarasyonu olarak adlandırılan bir sözleşmeyi de imzaladılar.

APEC, dünyanın karbon salımı en yüksek 10 ülkesinden altısını biraraya getiriyor. Bunların içinde Çin ve Amerika Birleşik Devletleri yerküreyi en çok kirleten ülkeler olarak değerlendiriliyor.

APEC toplantılarının genel gündemi ticaret ve ekonomik gelişme olsa da bu yıl, artan endişeler ışığında, küresel ısınma toplantı gündeminin başlıca maddesi haline geldi.

Toplantı sonunda imzalanan Sydney Deklarasyonu, karbon salımının önce yavaşlatılması, sonra durdurulması ardından da etkilerinin geri çevrilmesi yolunda ülkelerin niyet ve kararlılığını ortaya koyan bir belge.

Bu çerçevede, toplantıya katılan liderler, ekonomik büyümeyi bir birim arttırmak için gerek duyulan enerjiyi tanımlayan 'enerji yoğunluğunu' geliştirme kararında olduklarını açıkladılar. Belirlenen hedef, 2030 yılına kadar bu yoğunluğu yüzde 25'e çıkarmak.

Deklarasyon, gelecek 15 yıl içinde, bölgeedeki ormanlık alanların geliştirilmesini ve 20 milyon hektara çıkarılmasını da amaçlıyor.

Küresel ısınmanın nedenlerinden birisi olarak gösterilen sera etkisi yaratan gazların azaltılması konusunda Çin ve Amerika Birleşik Devletleri ilk kez bir uzlaşmaya varmış durumda.

Ancak Sydney Deklarasyonu, bağlayıcı bir belge olmaktan çok ülkeleri teşvik edici bir özelliğe sahip. Bu nedenle de çevre koruma örgütleri ve kampanyacılar tarafından eleştirilerle karşılaştı.

Deklarasyonu açıklayan Avustralya Başbakanı John Howard, bu yıl içinde Bali'de yapılacak olan ve Kyoto Protokolü'nün deavmı niteliğindeki bir anlaşma arayışında olan, Birleşmii Milletler toplantısı öncesinde bu belgenin uluslararası bir uzlaşma sağlayacağını belirtti.

[BBC Türkçe]

8.09.2007

Kutup ayıları 2050'den sonra sadece kitaplarda



Buz denizlerinde fok avlayarak yaşayan kutup ayıları, küresel ısınmanın buzları eritmesi yüzünden sıkıntıda. Rapor 2050'de üçte iki nüfusun tükeneceğini söylüyor

WASHINGTON - Kutup ayıları, küresel ısınmadan dolayı 'nesli tükenmekte olan hayvanlar' sınıfına girebilir. ABD'de yapılan bir araştırma, küresel ısınma nedeniyle eriyen buzulların tahmin edilen hızda erimeyi sürdürmesi halinde, 2050'de kutup ayılarının üçte ikisinin yok olacağını ortaya koydu. Kutup ayıları yaşamlarını buz denizlerinde fok avlayarak sürdürüyor. Ancak araştırmaya göre 30 yıl içinde, avlandıkları buz denizlerinin yüzde 42'si küresel ısınmaya kurban gidebilir.

Daha kötüsü de mümkün

Kutup ayıları için bundan daha kötü bir senaryo daha var. ABD Jeolojik Araştırma Kurumu (USGS) hazırladığı raporda, Kuzey Kutbu'ndaki buzulların bilgisayarda oluşturulan tahmini modellerden çok daha hızlı erimesi durumunda, kutup ayılarının tahmin edilenden de fazla tehlike altında olacağını belirtiyor.

USGS Direktörü Mark Myers, söz konusu bulguların, ABD'li ve Kanadalı uzmanların yaptığı yeni araştırmalar ışığında, altı ayda elde edildiğini ifade etti. Raporun hazırlanma nedeniyse kutup ayılarının nesli tükenmekte olan canlılar listesine alınıp alınmayacağına karar vermek.

Karar, 2008'in Ocak ayında belli olacak. ABD Balık ve Yaban Hayatı Hizmetleri, 2007'nin Ocak ayında, kutup ayılarının avlanmak için buzul alanlarına ihtiyaç duyduklarını, küresel ısınma kaynaklı erime yüzünden sıkıntı yaşayan bu hayvanların da Nesli Tükenmekte Olan Türler Yasası'ndaki listeye eklenmesi gerektiğini açıklamıştı. (ap, aa)

[Radikal]

7.09.2007

23 yıl içersinde Kutupta buz kalmayabilir

Bilimadamları bu yaz buzulların daha önce görülmemiş bir oradan eridiğini ve bölgedeki deniz buzu seviyelerinin düşük seviyelerde olduğunu açıklamıştı. Uzmanlar, yalnızca geçen hafta İngiltere'nin iki katı kadar buzul alanın kaybıyla olan şaşkınlıklarını ifade ettiler. Bu sene o kadar çok buz eridiki , Kanada'nın kuzeyi boyunca bulunan kuzey-batı koridoru tamamiyle seyre elverişli oldu. Ayrıca gözlemciler Rusya'nın Buzul sahilleri boyunca yer alan kuzey-doğu koridorunun da bu ayın sonlarına doğru açılmış olabileceğini söylüyorlar. Eğer erime oranı bu şekilde devam ederse, yaz zamanı Kuzey Kutbunun 2030 yılında tamamen buzulsuz kalabileceğinden endişe duyuluyor.

[The Guardian]

Zimbabve: Buğday tükendikçe fırıncılar bir bir kapanıyor

Zimbabve Fırıncılar Derneği Çarşamba günü ülkenin buğdayının tükendiğini ve buğday olmadan da unun olmadığını ve pek çok fırıncının ekmek üretemediğini bildirdi.

Vekil başkan Vincen Mangoma, pek çok dükkanda ekmek olmadığını ve fırıncıların ciddi problemlerle karşılaştıklarını onayladı. Bu krizi aşmak için hiç buğday siparişi ya da plan olup olmadığını sorulduğunda, Mangoma; "Otoritelerin bu soruya cevap vermesi daha uygundur. Bu kesintilere ilişkin hükümete sunum yapmıştık ve Beira'dan sipariş yapıldığını işittik. Fakat ödeme ile ilgili bir problem olabilir." dedi. Mangoma, Mozambik sınırında beklediği rapor edilen 36,000 ton ithal edilmiş buğdayın bulunduğundan bahsetti. Ödeme ile ilgili olan problem ise, ödeme için gerekli hiç dış kaynak olmadığının farklı bir ifadesiydi.

[allAfrica.com]

6.09.2007

Etna Yanardağı Faaliyete Geçti


italya'da bulunan Avrupa'nın en yüksek ve aktif yanardağlarından Etna, Salı gecesi tekrar faaliyete geçti. Yanardağın kraterinden akan lavlar ve ateş topları gecenin karanlığında adeta bir ışık şölenine dönüştü.

İtalyan yetkililer, lavların aktığı ve hiçbir yerleşim birimi olmayan vadinin en altındaki küçük köylerin tehlike altında olmadığı bildirildi.

Rüzgâr zaman zaman külleri ve gaz bulutlarını civardaki köylere doğru ulaştırsa da herhangi bir can veya mal kaybına yol açmadı. Volkanın en yakınındaki Catania kentinin havaalanı ise sadece herhangi bir pürüz yaşanmaması için bir geceliğine kapatıldı.

Etna Yanardağı zaman zaman faaliyete geçse de bölgede herhangi bir zarar yol açmıyor.
[Sabah]

Felix Kasırgası Nikaragua'da 38 Can Aldı


Son yılların en şiddetli kasırgalarından birisi olan Feliks, Nikaragua'da en az 38 kişinin ölümüne, 200 kişinin kaybolmasına, 50 binden fazla kişinin de evsiz kalmasına neden oldu.

Saatteki hızı 270 kilometreye ulaşan ve ülkenin özellikle kuzeydoğusunu 'süpüren' tropikal fırtına Feliks, zayıf ve bambudan yapılmış 9 bin evi yerle bir etti.

Kasırganın yıktığı bölgeleri ziyaret eden Nikaragua Cumhurbaşkanı Daniel Ortega, "200'den fazla kişi kayboldu. Gerçekten ciddi bir zarardan bahsediyoruz" dedi.

Ülkenin kuzeyindeki otonom bölgenin valisi Reynaldo Francis ise, "Sellerin sürüklediği cesetlerin olduğuna dair bilgiler alıyoruz. Kasırgadan en çok etkilenen, yaşadıkları yerleri terk etmek istemeyen Miskito yerlileri oldu. 52 Miskito balıkçısı kayıp" diye konuştu.

Balık ve kaplumbağa avcılığı ile geçinen Miskitoların sayısı Nikaragua'da 100 bin, Honduras'ta ise 35 bin olarak biliniyor. Yerliler, zayıf yapılı tahta evlerde yaşıyor.

Uzmanlar Feliks fırtınasının, 1998 yılında Orta Amerika'yı vuran ve 10 bin'den fazla kişinin ölümüne neden olan Mitch kasırgasını hatırlattığını bildiriyor.
[Sabah]
[Hürriyet]
[Ntvmsnbc]

5.09.2007

Felix 4 Can Aldı

Karaibler'de maksimum gücüne ulaşan Felix kasırgası, Nikaragua'nın kuzeyinde biri yeni doğmuş bebek 4 kişinin ölümüne, 38 bin kişinin ise felaketzede durumuna düşmesine yol açtı.

Saatte 260 kilometre hıza ulaşan kasırganın vurduğu Nikaragua'da Devlet Başkanı Daniel Ortega, bir kişinin kayıp olduğunu, 5 binden fazla evin yıkıldığını, durumun ciddi olduğunu belirtti. Honduras'ta ise çoğunluğu Bahia Adaları ve Nikaragua sınırındaki Gracias a Dios bölgesinde yaşayanlar olmak üzere 18 bin kişi ile Roatan, Utila ve Guanaja adalarındaki turistlerin tahliye edildiği, başkent dahil birçok bölgede alarm durumuna geçildiği kaydedildi
[Hürriyet]

4.09.2007

Felix'in Gözü Korkutuyor

Felix'in gözü korkutuyor Orta Amerika'yı tehdit eden Felix Kasırgası, saatte 250 kilometreyi bulan hızıyla ilerliyor. Kasırganın bugün orta Amerika ülkelerinden Honduras ve Nikaragua'ya ulaşması bekleniyor
Kasırgaya karşı alarm durumuna geçen Honduras ve Nikaragua'da turistler bölgeyi terketti; halk ise evleri takviye etti. Dün 5. kategoriye çıkan felix, bugün 4. kategoriye inse de etkisini sürüyor. Kasırganın Jamaika ve Belize'de de etkili olması bekleniyor.
Felix'ten önce Dean kasırgası da Ağustos ayı ortalarında 5. kategoriye ulaşmış ve Meksika'nın turistik beldelerinden Cancun'un güneyindeki Yucatan'da büyük hasara yol açmıştı
Felix'in, bundan 9 yıl önce Orta Amerika'yı vuran ve 10 bin kişinin ölümüne neden olan Mitch Kasırgası gibi ölümcül bir hasara yol açmasından korkuluyor.
[Hürriyet]

İklim protestosu elektrik istasyonu kapattı

İklim değişikliği protestocuları Avustralya Gippsland'de Victoria'nın önemli bir bölümünün elektriğini sağlayan Loy Yang istasyonunu kapattılar.

Dört protestocu kendilerini kömür konveyörüne kilitlediler. Loy Yang Elektrik, güvenlik önlemi olarak 600 megawatt'lık jeneratörü kapatmak zorunda kaldı.

Loy Yang'daki diğer bir enerji birimi bakımdaydı ve bugünkü kapatma enerji çıkışını yarıya indirdi.

Eylemciler adına konuşan Michaela Stubbs, eylemin bu hafta Sidney'de toplanan APEC liderlerine bir mesaj göndermek için planlandığını söyledi.

"İklim değişiminin etkilerini şimdiden görüyoruz. İklim değişiminin uzun dönem sonuçlarıyla başa çıkmak zorunda kalacak olanlar bizim kuşağımız ve gelecek kuşaklar."

"Şimdi, gerçek eylemi görmemiz gerekiyor."

[ABC News]

3.09.2007

Felix Kasırgası 5. Kategoriye Çıktı


Karayib denizinin güneyindeki kıyıları tehdit eden Feliks kasırgasının 5. alarm kategorisine çıktığı bildirildi.

ABD Ulusal Kasırga Merkezi, kasırgada rüzgar hızının saatte 270 kilometreye ulaştığını, kıyı şeridine gelmesi halinde büyük bir yıkıma yol açabileceğini açıkladı.

Dean kasırgası, Ağustos ayı ortalarında 5. kategoriye ulaşmış ve Meksika'nın turistik beldelerinden Cancun'un güneyindeki Yucatan'da büyük hasara yol açmıştı.
[Sabah]
Felix Hurricane Wikipedia

1.09.2007

Nüfus 1900'de 1.7 milyardı 2050 yılında 9 milyar olacak

Yüzyıl başından beri baş döndürücü hızla çoğalan dünyanın beslenmesi, küresel ısınmayı da hesaba katan uzmanları kara kara düşündürüyor.

İSTANBUL - Dünyanın çeşitli ülkelerinden 150 bilim adamı ve hükümet yetkilisi küresel iklim değişikliğiyle nüfus artışının gıda stoğu üstündeki etkisi için İzlanda'da bir araya geldi. Dört günlük toplantıda toprakların aşırı kullanımı ve çölleşme sorunu ele alınacak.
Toplantı öncesi bir açıklama yapan İzlanda Cumhurbaşkanı Olafur Ragnar Grimsson, "Dünya genelinde toprak ve bitki örtüsü alarm seviyesinde azalma gösteriyor" dedi.
Öte yandan 1900 yılında 1.7 milyar olan, 2000 yılında 6.1 milyara ulaşan dünya nüfusunun 2050'den itibaren 9 milyar olacağı öngörülüyor. Gezegenin bu nüfusun karnını doyurmak için çok daha fazla gıda üretmesi şart.

Organizasyon komitesi başkanı Andres Arnalds, dünya nüfusu ve biyodizel kullanımı artarken daha fazla ürüne ihtiyaç olduğu açıklamasını yaptı: "Çölleşme ve toprağın bozulması sessiz bir kriz olarak karşımızda. Bazı tahminlere göre, her sene İzlanda büyüklüğünde bir toprak parçası, bitki örtüsünü yitiriyor."

Birleşmiş Milletler'in bu yılki iklim raporlarına göre, küresel ısınma tüm dünyada yağış rejimlerini de değiştirecek. Bu da daha fazla ve sık yağışların ardından çölleşmeye yol açarak Afrika ve Asya'da milyonlarca insanı açlıkla karşı karşıya getirebilecek.

(Reuters, Radikal)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...