29.02.2008
İstanbul'un tsunami haritası
Olası bir depremin İstanbul'un hangi kıyılarında, hangi boyutta tsunamiye neden olabileceği, hazırlanan "Tsunami Haritası" ile ortaya çıkarıldı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zemin ve Deprem İnceleme Müdürlüğü'nün 18 milyon YTL'ye Japon OYO International Corporation firmasına ihale ettiği araştırmanın sonucunda, tsunaminin İstanbul'un doğu kıyılarında daha etkili olacağı ortaya çıktı.
Marmara Denizi kıyılarını kapsayan 182 km.'lik alanda sürdürülen çalışmada, İstanbul'un doğu kıyılarında beklenen dalga yüksekliklerinin 4.71 ila 5.56 metre arasında olacağı hesaplandı. Tsunaminin en etkili olacağı yerler ise Adalar, Maltepe, Kartal ve Bostancı. Dalgaların kıyıya erişme zamanının 8 dakika, kıyılarda ilerleme mesafesinin ise 50-150 metre arasında olması bekleniyor.Çalışmalar sırasında hasar düzeyleri ile ilgili 49 ayrı senaryo da üretildi.
Tsunami araştırmasına Kandilli Rasathanesi, Boğaziçi, İTÜ, Yıldız Teknik Üniversitesi uzmanları danışmanlık yaptı. En riskli yer Adalar.
Bu, İstanbul için bir tsunami uyarısıdır
Marmara'da olası bir deprem sonrası tsunami olur-olmaz tartışması ne yazık ki karamsar bir tablo ile noktalandı: "Evet 5.5 metrelik dev dalgalar kıyıları vurabilir."
DOĞAL AFET
17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremleriyle yaşanan facianın ardından doğal afetler gündemden düşmedi. 2004 sonunda Endonezya ve Hindistan kıyılarını vuran tsunami faciası, Türkiye'de "Marmara'da da olur mu?" tartışmasını alevlendirmişti. Bilim insanları Marmara'da tsunami konusunda hemfikir olmasa da İstanbul Büyükşehir Belediyesi 18 milyon YTL harcayarak Japon OYO International Corporation'a "Tsunami haritası" hazırlattı.
1 YILDA 130 KM. SONDAJ
Bir yıl süren çalışmada toplam 182 kilometrekare alanda 130 kilometrelik sondaj yapıldı. Çalışmalar sırasında, Marmara Denizi'ndeki olası tsunami riskini ve neden olabileceği hasar düzeyini hesaplamak; önlem geliştirilmesini sağlamak amacıyla 49 ayrı senaryo gözden geçirildi.
Araştırma sonucunda deprem ve sonrasında heyelan ile oluşacak tsunaminin, kıyılarda oluşturacağı dalga yüksekliği 4.71-5.56 metre arasında olacağı saptandı. En yüksek dalganın ulaşacağı kıyı bandı ise kentin doğusunda 10 kilometrelik kıyı çizgisi olacak. Dalganın kıyılara erişme zamanı sekiz dakika, kıyılarda ilerleme mesafesi 50-150 metre arasında olacak.
Haritaya göre, tsunaminin en fazla etkili olacağı yerler arasında Adalar, Maltepe, Kartal ve Bostancı sahilleri başta geliyor.
[Haber 1]
28.02.2008
ABD Lübnan Açıklarına Savaş Gemisi Gönderdi
ABD’nin Lübnan’daki krizin çözülememesinin sorumlusu olarak gördüğü Suriye konusunda sabrının tükendiğinin bir göstergesi olarak, Lübnan açıklarına bir savaş gemisi gönderdiği bildirildi.
Üst düzey bir ABD yetkilisi Reuters’a yaptığı açıklamada, ABD’nin Lübnan’da cumhurbaşkanlığı seçiminin tıkanmasından dolayı derin endişe duyduğunu söyledi.
Bir ABD savunma yetkilisi de, “USS Cole” adlı savaş gemisinin Salı günü Malta’dan ayrılarak Lübnan’a hareket ettiğini söyledi.
Yetkili, geminin Lübnan açıklarında çıplak gözle görülemeyeceğini ama, “ufkun hemen ötesinde” olacağını belirtti.
[Ntvmsnbc]
Yeni bir cephe mi açılıyor? BOP devam ediyor... (K.M)
Üst düzey bir ABD yetkilisi Reuters’a yaptığı açıklamada, ABD’nin Lübnan’da cumhurbaşkanlığı seçiminin tıkanmasından dolayı derin endişe duyduğunu söyledi.
Bir ABD savunma yetkilisi de, “USS Cole” adlı savaş gemisinin Salı günü Malta’dan ayrılarak Lübnan’a hareket ettiğini söyledi.
Yetkili, geminin Lübnan açıklarında çıplak gözle görülemeyeceğini ama, “ufkun hemen ötesinde” olacağını belirtti.
[Ntvmsnbc]
Yeni bir cephe mi açılıyor? BOP devam ediyor... (K.M)
Dünyayı kurtaracak aracın tasarımı hazır
Dünya’ya 2036’da çarpma olasılığı bulunan “Apophis” göktaşı ile buluşarak, elektronik izlemeye alacak uzay aracının tasarımı hazırlandı.
Merkezi Pasadena’da bulunan ve amacı uzay çalışmalarını desteklemek olan sivil toplum örgütü The Planetery Society tarafından geçen yıl açılan 50 bin dolarlık “Apophis Mission Tasarım Yarışması”nı SpaceWork Mühendislik şirketi kazandı.
Apophis’i 300 gün süreyle izleyecek projeyle Dünya’ya 2029’da yaklaşacak ve 2036’da az da olsa çarpma olasılığı bulunan 300 metre çapındaki göktaşının yörüngesi kesin olarak belirlenecek ve Dünya’ya çarpıp çarpmayacağı anlaşılacak.
Tasarım yarışmasını açan Planetary Society Başkanı Dan Geraci, Apophis’in bir bilim kurgu hikayesi ya da kapalı gişe oynayan bir Hollywood yapımı değil, bir gerçek olduğunu belirterek, “Göktaşının etiketleneceği elektronik izleme sayesinde, şimdi, 2017, 2029 ve 2036 arasındaki zaman diliminde uzun vadede odaklanma olanağı bulabileceğiz. Bu sayede çarpma riskine en iyi şekilde hazırlanma ve bir plan oluşturma imkanı elde edebileceğiz” diye konuştu.
Apophis’in Dünya’ya çarpıp çarpmayacağını anlayabilmek için doğru bir izleme ve eğer gerekiyorsa yörüngesini değiştirmek için bir yöntem bulmak gerekiyor.
Yarışma kurallarına göre, göktaşını elektronik olarak izlemeyi öngören tasarımın, 2017’ye dek göktaşının yörüngesini değiştirmek için insanlı bir sefer düzenlenmesinin gerekli olup olmadığı bilgisini en kısa sürede sağlaması gerekiyor.
MISIR KÖTÜLÜK TANRISI APOPHİS
Adını Mısır mitolojisindeki kötülük tanrısı Apophis’den alan ve Haziran 2005’te keşfedildikten sonra incelemeye alınan Apophis’in, Dünya’ya çarpması durumunda, 1945’de Hiroşima’ya atılan atom bombasından 100 bin kat daha fazla bir güç yaratacağı tahmin ediliyor.
Bu etkinin binlerce kilometrekarelik bir alan üzerinde yaşayan tüm canlıları etkileyeceğini söyleyen bilim adamları, çarpışmayla atmosfere yayılacak toz bulutunun tüm dünyayı kaplayabileceğini belirtiyorlar.
NASA, bu çarpmanın yönünü değiştirmenin ve göktaşından korunma stratejisinin planlama, deneme ve uygulama aşamalarının yıllar alacağını ifade ederek, bir an önce çalışmalara başlanmasının şart olduğunu açıklamıştı.
NASA’nın geçen yıl, saatte 48 bin kilometre hızla yol alan ve 2029’da Dünya için olası tehdit olarak tanımlanan “Apophis” adlı göktaşına astronot indirmeyi planladığı bildirilmişti.
Space.com internet sitesindeki habere göre, plan konusunda son derece ciddi olan NASA yetkililerinden, Houston’daki Johnson Uzay Merkezi’nden Chris McKay, insanlığın asteroid sorununun çözüldüğünü görmek istediğini belirtmiş, “Oraya astronot göndermek ve asteroidin yönünü değiştirebilmek, bilimsel açıdan olduğu kadar insanlığın neler yapabileceğini göstermek açısından da çok değerli olur” demişti.
Bilim adamları, Dünya için tehdit yaratan göktaşlarını nükleer başlıklı silahla vurarak, aynı rotada binlerce küçük cisim oluşmasına yol açacağından, göktaşının hafifçe yönünün değiştirilmeye çalışılmasının en iyi yaklaşım olduğunu düşünüyorlar.
Uzmanlar, küçük bir otomobilin itme gücünün 1 milyar ton ağırlığında bir göktaşını yalnızca 75 günde güvenli bir rotaya çevirmeye yetebileceğini belirtiyorlar.
Bu konuda bir başka yaklaşım da Amerikalı aktör Bruce Willis’in Hollywood yapımı Aramgeddon filminde Dünya’yı felaketten kurtardığı gibi, göktaşının üzerine delici bir makine indirerek, asteroidi başka yöne itebilmeye yetecek materyalin gökcisminden çıkmasını sağlamak.
[Ntvmsnbc]
Merkezi Pasadena’da bulunan ve amacı uzay çalışmalarını desteklemek olan sivil toplum örgütü The Planetery Society tarafından geçen yıl açılan 50 bin dolarlık “Apophis Mission Tasarım Yarışması”nı SpaceWork Mühendislik şirketi kazandı.
Apophis’i 300 gün süreyle izleyecek projeyle Dünya’ya 2029’da yaklaşacak ve 2036’da az da olsa çarpma olasılığı bulunan 300 metre çapındaki göktaşının yörüngesi kesin olarak belirlenecek ve Dünya’ya çarpıp çarpmayacağı anlaşılacak.
Tasarım yarışmasını açan Planetary Society Başkanı Dan Geraci, Apophis’in bir bilim kurgu hikayesi ya da kapalı gişe oynayan bir Hollywood yapımı değil, bir gerçek olduğunu belirterek, “Göktaşının etiketleneceği elektronik izleme sayesinde, şimdi, 2017, 2029 ve 2036 arasındaki zaman diliminde uzun vadede odaklanma olanağı bulabileceğiz. Bu sayede çarpma riskine en iyi şekilde hazırlanma ve bir plan oluşturma imkanı elde edebileceğiz” diye konuştu.
Apophis’in Dünya’ya çarpıp çarpmayacağını anlayabilmek için doğru bir izleme ve eğer gerekiyorsa yörüngesini değiştirmek için bir yöntem bulmak gerekiyor.
Yarışma kurallarına göre, göktaşını elektronik olarak izlemeyi öngören tasarımın, 2017’ye dek göktaşının yörüngesini değiştirmek için insanlı bir sefer düzenlenmesinin gerekli olup olmadığı bilgisini en kısa sürede sağlaması gerekiyor.
MISIR KÖTÜLÜK TANRISI APOPHİS
Adını Mısır mitolojisindeki kötülük tanrısı Apophis’den alan ve Haziran 2005’te keşfedildikten sonra incelemeye alınan Apophis’in, Dünya’ya çarpması durumunda, 1945’de Hiroşima’ya atılan atom bombasından 100 bin kat daha fazla bir güç yaratacağı tahmin ediliyor.
Bu etkinin binlerce kilometrekarelik bir alan üzerinde yaşayan tüm canlıları etkileyeceğini söyleyen bilim adamları, çarpışmayla atmosfere yayılacak toz bulutunun tüm dünyayı kaplayabileceğini belirtiyorlar.
NASA, bu çarpmanın yönünü değiştirmenin ve göktaşından korunma stratejisinin planlama, deneme ve uygulama aşamalarının yıllar alacağını ifade ederek, bir an önce çalışmalara başlanmasının şart olduğunu açıklamıştı.
NASA’nın geçen yıl, saatte 48 bin kilometre hızla yol alan ve 2029’da Dünya için olası tehdit olarak tanımlanan “Apophis” adlı göktaşına astronot indirmeyi planladığı bildirilmişti.
Space.com internet sitesindeki habere göre, plan konusunda son derece ciddi olan NASA yetkililerinden, Houston’daki Johnson Uzay Merkezi’nden Chris McKay, insanlığın asteroid sorununun çözüldüğünü görmek istediğini belirtmiş, “Oraya astronot göndermek ve asteroidin yönünü değiştirebilmek, bilimsel açıdan olduğu kadar insanlığın neler yapabileceğini göstermek açısından da çok değerli olur” demişti.
Bilim adamları, Dünya için tehdit yaratan göktaşlarını nükleer başlıklı silahla vurarak, aynı rotada binlerce küçük cisim oluşmasına yol açacağından, göktaşının hafifçe yönünün değiştirilmeye çalışılmasının en iyi yaklaşım olduğunu düşünüyorlar.
Uzmanlar, küçük bir otomobilin itme gücünün 1 milyar ton ağırlığında bir göktaşını yalnızca 75 günde güvenli bir rotaya çevirmeye yetebileceğini belirtiyorlar.
Bu konuda bir başka yaklaşım da Amerikalı aktör Bruce Willis’in Hollywood yapımı Aramgeddon filminde Dünya’yı felaketten kurtardığı gibi, göktaşının üzerine delici bir makine indirerek, asteroidi başka yöne itebilmeye yetecek materyalin gökcisminden çıkmasını sağlamak.
[Ntvmsnbc]
Etiketler:
apofis,
göktaşı,
tehlike altındaki türler
26.02.2008
‘Kıyamet günü’ için tohum deposu açıldı!
Norveç’te milyonlarca tarım ürününü iklim değişikliği, savaşlar ve doğal felaketlerden korumak için Kuzey Kutbu civarında tohum deposu inşa edildi.
Norveç’in Svalbard takımadasında donmuş bir dağın 130 metre altında inşa edilen tohum deposu, dünyanın çeşitli yerlerindeki yüzlerce tohum bankasına yedeklik yapacak.
Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barrosu ve 2004 Nobel Barış Ödülü sahibi Kenyalı Wangari Maathai gibi konukların da katıldığı açılış töreninde konuşan Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg, “iklim değişikliği ve diğer güçlerin gezegenimizde yaşamı tehdit ettiğini” belirterek, Norveç’in böyle bir tesisin yapılmasında merkezi rol almasından gurur duyduğunu söyledi. Stoltenberg, tesisin sadece tohumları korumayacağını, insan uygurlığına katkıda bulunacağına da dikkati çekti.
Svalbard Küresel Tohum Deposu adı verilen tesisin, dünyanın çeşitli yerlerinden getirilecek 4,5 milyon tohumu saklama ve insanın neden olduğu doğal felaketlerden koruma kapasitesine sahip olduğu belirtildi.
Depreme ve nükleer saldırılara da dayanıklı olan tesis, Kuzey Kutbuna 1000 kilometre mesafedeki Svalbard takımadasında inşa edildi. Bir yıldan kısa sürede bitirilen tesis için 9 milyon dolardan fazla para harcandı. Ülkeler hiçbir yükümlülüğe girmeden ve geri çekme haklarını saklı tutarak gönderdikleri tohumları tesiste depolayabilecek.
BM Gıda ve Tarım Örgütü ve Uluslararası Biyoçeşitlilik araştırma grubu tarafından oluşturulan Küresel Ürün Çeşitliliği Tröstü tarafından yaptırılan tesiste, hava sıcaklığının bazı tohumların 1000 yıl yaşayabildiği eksi 18 dereceye kadar düşürüleceği belirtildi.
Tohumlar, bazılarında 500’er örneğin bulunduğu gümüş kaplamalı kutularda paketlenecek, mavi ve turuncu renkli rafların bulunduğu odalarda saklanacak. Her odada 1,5 milyon tohum örneği bulunacak.
Tesisin inşaat müdürü Magnus Bredeli-Tveiten, deponun depreme ve nükleer saldırlara dayanıklı olduğunu söyleyerek, geçen hafta Svalbard civarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremde de bunun kanıtlandığını ifade etti.
[Ntvmsnbc]
Norveç’in Svalbard takımadasında donmuş bir dağın 130 metre altında inşa edilen tohum deposu, dünyanın çeşitli yerlerindeki yüzlerce tohum bankasına yedeklik yapacak.
Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barrosu ve 2004 Nobel Barış Ödülü sahibi Kenyalı Wangari Maathai gibi konukların da katıldığı açılış töreninde konuşan Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg, “iklim değişikliği ve diğer güçlerin gezegenimizde yaşamı tehdit ettiğini” belirterek, Norveç’in böyle bir tesisin yapılmasında merkezi rol almasından gurur duyduğunu söyledi. Stoltenberg, tesisin sadece tohumları korumayacağını, insan uygurlığına katkıda bulunacağına da dikkati çekti.
Svalbard Küresel Tohum Deposu adı verilen tesisin, dünyanın çeşitli yerlerinden getirilecek 4,5 milyon tohumu saklama ve insanın neden olduğu doğal felaketlerden koruma kapasitesine sahip olduğu belirtildi.
Depreme ve nükleer saldırılara da dayanıklı olan tesis, Kuzey Kutbuna 1000 kilometre mesafedeki Svalbard takımadasında inşa edildi. Bir yıldan kısa sürede bitirilen tesis için 9 milyon dolardan fazla para harcandı. Ülkeler hiçbir yükümlülüğe girmeden ve geri çekme haklarını saklı tutarak gönderdikleri tohumları tesiste depolayabilecek.
BM Gıda ve Tarım Örgütü ve Uluslararası Biyoçeşitlilik araştırma grubu tarafından oluşturulan Küresel Ürün Çeşitliliği Tröstü tarafından yaptırılan tesiste, hava sıcaklığının bazı tohumların 1000 yıl yaşayabildiği eksi 18 dereceye kadar düşürüleceği belirtildi.
Tohumlar, bazılarında 500’er örneğin bulunduğu gümüş kaplamalı kutularda paketlenecek, mavi ve turuncu renkli rafların bulunduğu odalarda saklanacak. Her odada 1,5 milyon tohum örneği bulunacak.
Tesisin inşaat müdürü Magnus Bredeli-Tveiten, deponun depreme ve nükleer saldırlara dayanıklı olduğunu söyleyerek, geçen hafta Svalbard civarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremde de bunun kanıtlandığını ifade etti.
[Ntvmsnbc]
Antidepresanlar depresyon nedeni oldu
Piyasada çok satılan antidepresanların şeker tabletinden farksız olduğunu ortaya çıkaran araştırma, tıp dünyasında tartışmaya yol açtı. NTVMSNBC akademisyen ve psikiyatrlara sordu: Antidepresanlar gerçekten etkisiz mi, hastalar kime inanmalı?
İngiliz Hull Üniversitesi bilim adamları, 47 klinik deneye dayandırarak yaptıkları bir araştırmada antidepresanların sanıldığı kadar etkili olmadığını ortaya çıkardı. Araştırmayı yürüten Hull Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Irving Kirsch, NTV’ye yaptığı açıklamada, antidepresanlar üzerine yapılmış ve yayınlanmamış araştırmalar nedeniyle bu araştırmayı yaptıklarını belirtti.
İngiliz, Amerikalı ve Kanadalı bilim adamlarından oluşan ekip, bilim adamlarının deneylerden sonra vardıkları sonuç şöyle: Antidepresanlar sadece ağır depresyon vakalarında, sınırlı oranda işe yarıyor. Dünya genelinde çok satılan bazı ilaçların hastalar üzerindeki etkisi, klinik deneylerde kullanılan ve hastanın kendisini iyi hissetmesini sağlayan placebo, yani ‘yalancı ilaçlar’etkisinden farklı değil.
Araştırma tıp ve ilaç dünyasında tartışmalara neden olurken, Türkiye’deki otoriteler bu iddiayla kafası karışan antidepresan kullanıcılarının ilaçlarını doktorlarına danışmadan kesmemeleri gerektiğini söyledi. Üretici firmalar ise araştırmanın, şu ana kadar gerçekleştirilen klinik çalışmalardan elde edilen verilerin sadece küçük bir bölümünün kullanılarak yapıldığını savundu. NTVMSNBC, uzmanlara sordu...
DEVAMI Ntvmsnbc
İngiliz Hull Üniversitesi bilim adamları, 47 klinik deneye dayandırarak yaptıkları bir araştırmada antidepresanların sanıldığı kadar etkili olmadığını ortaya çıkardı. Araştırmayı yürüten Hull Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Irving Kirsch, NTV’ye yaptığı açıklamada, antidepresanlar üzerine yapılmış ve yayınlanmamış araştırmalar nedeniyle bu araştırmayı yaptıklarını belirtti.
İngiliz, Amerikalı ve Kanadalı bilim adamlarından oluşan ekip, bilim adamlarının deneylerden sonra vardıkları sonuç şöyle: Antidepresanlar sadece ağır depresyon vakalarında, sınırlı oranda işe yarıyor. Dünya genelinde çok satılan bazı ilaçların hastalar üzerindeki etkisi, klinik deneylerde kullanılan ve hastanın kendisini iyi hissetmesini sağlayan placebo, yani ‘yalancı ilaçlar’etkisinden farklı değil.
Araştırma tıp ve ilaç dünyasında tartışmalara neden olurken, Türkiye’deki otoriteler bu iddiayla kafası karışan antidepresan kullanıcılarının ilaçlarını doktorlarına danışmadan kesmemeleri gerektiğini söyledi. Üretici firmalar ise araştırmanın, şu ana kadar gerçekleştirilen klinik çalışmalardan elde edilen verilerin sadece küçük bir bölümünün kullanılarak yapıldığını savundu. NTVMSNBC, uzmanlara sordu...
DEVAMI Ntvmsnbc
Etiketler:
ilaç endüstrisi,
psikoloji,
uygarlık
25.02.2008
Çin ve Vietnam'da Kuş Gribi
Çin'de yeni bir kuş gribi vakasının görülmesi ve Vietnam'da da bir kişinin kuş gribinden ölmesi üzerine bu ülkeler kuş gribi alarmına geçti.
Çin'de yeni bir kuş gribi vakasının görülmesi ve Vietnam'da da bir kişinin kuş gribinden ölmesi üzerine bu ülkeler kuş gribi alarmına geçti.
Çin, dün 44 yaşındaki bir kadının kuş gribinden ölümünün ardından bugün de ülkenin güneybatısındaki Guizhou eyaletinde yeni bir kuş gribi vakası görüldüğünü açıkladı. Çin Tarım Bakanlığı Zheng'an kasabasında kümes hayvanlarında görülen kuş gribinin öldürücü H5N1 tipi olduğunu bildirdi. Hastalığın burada 3 bin 993 kümes hayvanının ölmesine, 238 bin 364'ünün de itlaf edilmesine neden olduğu kaydedildi.
Bu vaka Çin'de kümes hayvanlarında bu yıl görülen dördüncü kuş gribi vakası oldu. Dünyada en çok kümes hayvanı olan Çin'de 29 kişide kuş gribi görülmüş, bunlardan 19'u ölürken, 10'u da iyileşmişti.
VİETNAM'DA 23 YAŞINDAKİ ÖĞRETMEN KUŞ GRİBİNDEN ÖLDÜ
Vietnam Sağlık Bakanlığı, 23 yaşındaki bir bayan öğretmenin kuş gribinden öldüğünü açıkladı. Bakanlık, öğretmenin 5 günlük bir tedavi görmesinin ardından Hanoi'de dün öldüğünü duyurdu. Ölen öğretmenin hastalığı kümes hayvanlarından kapmış olabileceği belirtildi.
Vietnam'da şu ana kadar 105 kişide kuş gribi görülürken, bunlardan 51'i hayatını kaybetti.
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, 2003'te Asya'da ortaya çıktığından beri çoğunluğu Endonezya olmak üzere dünya genelinde 366 kişide kuş gribi görüldü ve bunlardan 232 kişi öldü. Bilim adamları virüsün değişime uğrayarak insandan insana geçmesinden korkuyor.
[Haberler.Com]
Çin'de yeni bir kuş gribi vakasının görülmesi ve Vietnam'da da bir kişinin kuş gribinden ölmesi üzerine bu ülkeler kuş gribi alarmına geçti.
Çin, dün 44 yaşındaki bir kadının kuş gribinden ölümünün ardından bugün de ülkenin güneybatısındaki Guizhou eyaletinde yeni bir kuş gribi vakası görüldüğünü açıkladı. Çin Tarım Bakanlığı Zheng'an kasabasında kümes hayvanlarında görülen kuş gribinin öldürücü H5N1 tipi olduğunu bildirdi. Hastalığın burada 3 bin 993 kümes hayvanının ölmesine, 238 bin 364'ünün de itlaf edilmesine neden olduğu kaydedildi.
Bu vaka Çin'de kümes hayvanlarında bu yıl görülen dördüncü kuş gribi vakası oldu. Dünyada en çok kümes hayvanı olan Çin'de 29 kişide kuş gribi görülmüş, bunlardan 19'u ölürken, 10'u da iyileşmişti.
VİETNAM'DA 23 YAŞINDAKİ ÖĞRETMEN KUŞ GRİBİNDEN ÖLDÜ
Vietnam Sağlık Bakanlığı, 23 yaşındaki bir bayan öğretmenin kuş gribinden öldüğünü açıkladı. Bakanlık, öğretmenin 5 günlük bir tedavi görmesinin ardından Hanoi'de dün öldüğünü duyurdu. Ölen öğretmenin hastalığı kümes hayvanlarından kapmış olabileceği belirtildi.
Vietnam'da şu ana kadar 105 kişide kuş gribi görülürken, bunlardan 51'i hayatını kaybetti.
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, 2003'te Asya'da ortaya çıktığından beri çoğunluğu Endonezya olmak üzere dünya genelinde 366 kişide kuş gribi görüldü ve bunlardan 232 kişi öldü. Bilim adamları virüsün değişime uğrayarak insandan insana geçmesinden korkuyor.
[Haberler.Com]
Etiketler:
avian influenza,
çin,
kuş gribi,
vietnam
Endonezya'da Yine Deprem! Tsunami Uyarısı
Bir önceki haber dün : Endonezya'da 7,2'lik Deprem!
Endonezya'da Meydana Gelen 7.0 Büyüklüğündeki 2. Depremin Ardından, Daha Önce Kaldırılan Tsunami Uyarısı Yinelendi.
Endonezya'da meydana gelen 7.0 büyüklüğündeki 2. depremin ardından, daha önce kaldırılan tsunami uyarısı yinelendi.
Hint Okyanusu'nda, Endonezya'nın Batı Sumatra Adası'ndaki Painan'ın 171 kilometre güneybatısında meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki deprem sonrası verilen ancak kısa süre sonra kaldırılan tsunami uyarısı, 7.0 büyüklüğündeki ikinci depremin ardından yinelendi. İlk depremden hemen sonra verilen tsunami uyarısını yaklaşık yarım saat sonra kaldıran Endonezya Ulusal Meteoroloji ve Yerbilimleri Dairesi, kısa süre önce yeni bir uyarı yayınlayarak, sahil kesimlerde yaşayan vatandaşlardan dikkatli olmalarını istedi.
Merkez üssü Bengkulu eyaletindeki Mukomuko'nun 165 kilometre güneybatısı olan ikinci depremde de can veya mal kaybı yaşanmadığı bildirildi.
[Haberler.Com]
Endonezya'da Meydana Gelen 7.0 Büyüklüğündeki 2. Depremin Ardından, Daha Önce Kaldırılan Tsunami Uyarısı Yinelendi.
Endonezya'da meydana gelen 7.0 büyüklüğündeki 2. depremin ardından, daha önce kaldırılan tsunami uyarısı yinelendi.
Hint Okyanusu'nda, Endonezya'nın Batı Sumatra Adası'ndaki Painan'ın 171 kilometre güneybatısında meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki deprem sonrası verilen ancak kısa süre sonra kaldırılan tsunami uyarısı, 7.0 büyüklüğündeki ikinci depremin ardından yinelendi. İlk depremden hemen sonra verilen tsunami uyarısını yaklaşık yarım saat sonra kaldıran Endonezya Ulusal Meteoroloji ve Yerbilimleri Dairesi, kısa süre önce yeni bir uyarı yayınlayarak, sahil kesimlerde yaşayan vatandaşlardan dikkatli olmalarını istedi.
Merkez üssü Bengkulu eyaletindeki Mukomuko'nun 165 kilometre güneybatısı olan ikinci depremde de can veya mal kaybı yaşanmadığı bildirildi.
[Haberler.Com]
Etiketler:
deprem,
earthquake,
endonezya,
indonesia
İvan kasırgası cana doymuyor
Madagaskar'ı geçen hafta vuran İvan kasırgasında ölenlerin sayısı 44'e çıktı.
Hint Okyanusu'ndaki Madagaskar'ı geçen hafta vuran İvan kasırgasında ölenlerin sayısı 44'e çıktı.
Hükümetten yapılan açıklamada, kasırga nedeniyle 145 bin kişinin evsiz kaldığı belirtilirken, kasırganın en kötü etkilediği 281 bin kişilik Fenerive Este bölgesinde evlerin yüzde 70'nin zarar gördüğü, 80 binden fazla kişinin evsiz kaldığı kaydedildi.
Ada ülkesi Madagaskar'ın Hint Okyanusu kıyılarındaki doğu bölgelerinin seller nedeniyle diğer bölgelerle bağlantısının kesildiğini de bildirildi.
[İnternet Haber]
[Hurricane Ivan]
Hint Okyanusu'ndaki Madagaskar'ı geçen hafta vuran İvan kasırgasında ölenlerin sayısı 44'e çıktı.
Hükümetten yapılan açıklamada, kasırga nedeniyle 145 bin kişinin evsiz kaldığı belirtilirken, kasırganın en kötü etkilediği 281 bin kişilik Fenerive Este bölgesinde evlerin yüzde 70'nin zarar gördüğü, 80 binden fazla kişinin evsiz kaldığı kaydedildi.
Ada ülkesi Madagaskar'ın Hint Okyanusu kıyılarındaki doğu bölgelerinin seller nedeniyle diğer bölgelerle bağlantısının kesildiğini de bildirildi.
[İnternet Haber]
[Hurricane Ivan]
Bulutlar İstanbul’u neden atlıyor?
Geçen hafta karla kaplanan İstanbul’da bu hafta ‘yalancı’ bahar var. Sıcaklık 18 dereceye kadar çıkacak. Teksas Üniversitesi’yle ortak yapılan bulutların neden pas geçtiği araştırması ise sürüyor. Topbaş “Bulutla oynamak doğal dengeyi bozabilir” diyor.
Kuraklık korkusuyla İstanbullu’nun gözü havada. Ama ne kar ne yağmur beklendiği gibi yağdı. Bu hafta ise şubat ayından beklenmeyecek bir sıcaklık yaşanacak. İstanbul Meteoroloji Bölge Müdürü Mustafa Yıldırım, NTVMSNBC’ye bu baharın ‘yalancı’ olduğunu belirterek, kış aylarında beklenen yağış olmadığı için kuraklık yaşanacağını hatırlattı. İstanbul’da su sorununa çözüm bulmak için ABD’yle ortaklaşa ‘yağmur bombası-bulut tohumlama’ projesi ise sürüyor. Projenin sorumlusu Prof. Orhan Şen de, NTVMSNBC’ye “Bulutları araştırıyoruz, İstanbul’a niye yağmur yağmadığını, bulutların niye pas geçtiğini inceliyoruz. Sonucu Haziran’da açıklayacağız” dedi.
İstanbul Meteoroloji Müdürü Yıldırım, İstanbul’da bugün ve yarın hava sıcaklığının 18 dereceye kadar çıkacağını söyledi. Ancak “bahar geldi” demek için Mart sonunu beklemek gerektiğini belirten Yıldırım, mart ayına ilişkin şu tahmini yaptı:
MART KAPIDAN BAKTIRABİLİR!
“Önümüzdeki hafta da hava sıcak olabilir ama Mart ayının ilk haftalarında yine bir soğuk hava dalgası bekliyoruz. Çünkü 1987’nin mart ayının ilk haftasında başlayan kar yağışı yaklaşık 10 gün sürmüştü. Yani mart ayı da İstanbul için kış ayıdır. İstanbul için önümüzdeki iki gün mükemmel bir hava olacak, Perşembe günü hafif bir yağış var ama sonra güzel havalar devam edecek. Aynı şeyi Türkiye geneli için de söylemek mümkün. Sadece Doğu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Karadeniz Bölgelerinde bugün ve yarın soğuk hava ve ayaz var, ama Çarşamba günü hava oralarda da ısınacak.”
BU YAĞIŞLAR İSTANBUL’A YETMEZ
Yağışların yavaş yavaş bittiği, sıcaklıkların arttığı bir mevsime girildiğini belirten Yıldırım, kışın yağan yağmurların İstanbul’un su sorununu giderecek nitelikte olmadığını anlattı:
“Ekim ayında 79.2 kilogram, Kasım ayında yine 83.3 kilogram yağış almışız. Bunlar diğer yıllarla kıyaslandığında normal sayılacak değerler. Aralık ayındaki 87.9 kilogramlık yağışta ise diğer yıllara kıyaslandığında yüzde 10’luk bir azalma var. Ocak ayında aldığımız 43.1 kilogram yağış normalin çok altında, yani neredeyse yüzde 50’nin altında bir yağış. Şubat ayında ise 40 kilogram yağış miktarı var, bu da normal değerlerin altında gözüküyor. Bütün bu veriler su sıkıntısının sürdüğünü ve tasarrufa devam etmek gerektiğini gösteriyor.”
PROF. ŞEN: İSTANBUL’UN BULUTLARI NASIL?
İstanbul’un su sorununa çözüm bulmak amacıyla geçen Kasım ayında Teksas Üniversitesi, İTÜ Meteoroloji Mühendisliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ortaklaşa başlattığı projenin sorumlusu Prof. Dr. Orhan Şen de, NTVMSNBC’ye yaptığı değerlendirmede İstanbul için iyimser konuşmadı. İstanbul’u geçen yıldan daha kurak bir yaz beklediğini belirten Prof. Şen, “2.5 milyon dolar harcanan yağmur bombası işe yaramadı ve proje durduruldu ” şeklindeki haberlerin ise gerçeği yansıtmadığını, yapılan çalışmanın kamuoyunda yanlış bilindiğini belirterek şu açıklamayı yaptı:
NEDEN YAĞMADIĞI ARAŞTIRILIYOR
“Bu, büyük bir araştırma projesidir. Biz kış kirliliğini ölçtük, arada bulutlara gümüş iyodür atarak deney de yaptık. Ancak 3 Şubat’tan itibaren bahar ve partikül kirliliğini ölçüyoruz, sonra tekrar başa döneceğiz ve gerekirse deneylerimizi tekrarlayacağız. Biz burada İstanbul’un yağış rejimine etki eden faktörleri araştırıyoruz. Bu çalışmanın sonucunda, ‘Bulutlar şu nedenden dolayı yağış veriyor, şundan dolayı yağış vermiyor’ diyeceğiz. Biz bu araştırmaları yaparken yağmur bombası diye adlandırılan tohumlama işlemini de yapıyoruz. Acaba biz bu bulutlara yapay tanecik gönderdiğimizde ne oluyor? Bunu izliyoruz, beş-altı uçuşta bulut tohumlama deneyleri yaptık, ama şimdilik ara verdik.”
SONUÇLARI HAZİRAN’DA AÇIKLANACAK
“Yaptığımız tohumlama işlemi başarılı oldu ancak ne oranda etkili olduğunu ve çalışmanın sonuçlarını Haziran ayında açıklayacağız. Bu çalışmanın sonucunda biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne, “Bunlar bunlar yapılırsa şu faydalar olacaktır” diyeceğiz. Sonra belediye bu bilgileri nasıl değerlendirir, onların bileceği bir şey. Biz bu çalışmayı yağmur yağdırmak için değil, araştırma amacıyla yapıyoruz. Çalışmamızın amacı; İstanbul’a yağmur bombası gerekli mi gereksiz mi, cevabını vermek. ‘İstanbul’a yağmur bombası gereklidir’ dersek, belediye karar verecek. 20 sene önce yapılan bombalamada yüzde 28 başarı sağlandı. Bu seneki çalışma sadece bir yağmur bombası projesi olsaydı, biz Aralık ayından itibaren fişekleri atardık, oysa ki bilimsel araştırma yaptık. Bu araştırmada yağmur bombası da attık, ama bunun sonuçlarını daha sonra açıklayacağız. Çünkü bunların iyice değerlendirilmesi lazım.”
TOPBAŞ: BULUTLA OYNAMAK DENGEYİ BOZABİLİR
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da “Yağmur bombalarının işe yaramadığı” yönündeki haberlere ilişkin olarak, şu açıklamayı yaptı:
“Bizim arzu ettiğimiz yağmur yağdırma değil, bulutların mikro fizik yapısını inceleyerek kirleticileri belirlemek adına bilimsel bir çalışma yapmak. Yani İstanbul üzerine gelip de bulutların neden yağmur bırakmayarak pas geçtiğini tespit etmek. Burada yer yer birkaç deneme yaptık. Bazı etkileri olduğunu söylediler. Ama bizim, bulutların yapısıyla oynanmaması konusunda bir hassasiyet gösterdiğimizi ifade etmek istiyorum. Çünkü, ‘doğal dengeleri olumsuz etkileyebilir’ endişemiz var.”
SU KESİLMEYECEK AMA TASARRUF ŞART
Topbaş, önümüzdeki yaz yaşanabilecek su sorunuyla ilgili olarak da “Biz ‘İstanbulluların suyunu kesmeyeceğiz’ dedik ve kesmedik. Önümüzdeki dönemde de kesmeyeceğiz. Bu konuda kimsenin endişesi olmasın. Ancak İstanbullular bizim yanımızda olmalı, suyu daha dikkatli kullanmalı ve bu alışkanlık haline gelmeli. Bunu söylüyoruz. Şu anda bizim tedarik çalışmalarımız devam ediyor” şeklinde konuştu.
[Ntvmsnbc]
Kuraklık korkusuyla İstanbullu’nun gözü havada. Ama ne kar ne yağmur beklendiği gibi yağdı. Bu hafta ise şubat ayından beklenmeyecek bir sıcaklık yaşanacak. İstanbul Meteoroloji Bölge Müdürü Mustafa Yıldırım, NTVMSNBC’ye bu baharın ‘yalancı’ olduğunu belirterek, kış aylarında beklenen yağış olmadığı için kuraklık yaşanacağını hatırlattı. İstanbul’da su sorununa çözüm bulmak için ABD’yle ortaklaşa ‘yağmur bombası-bulut tohumlama’ projesi ise sürüyor. Projenin sorumlusu Prof. Orhan Şen de, NTVMSNBC’ye “Bulutları araştırıyoruz, İstanbul’a niye yağmur yağmadığını, bulutların niye pas geçtiğini inceliyoruz. Sonucu Haziran’da açıklayacağız” dedi.
İstanbul Meteoroloji Müdürü Yıldırım, İstanbul’da bugün ve yarın hava sıcaklığının 18 dereceye kadar çıkacağını söyledi. Ancak “bahar geldi” demek için Mart sonunu beklemek gerektiğini belirten Yıldırım, mart ayına ilişkin şu tahmini yaptı:
MART KAPIDAN BAKTIRABİLİR!
“Önümüzdeki hafta da hava sıcak olabilir ama Mart ayının ilk haftalarında yine bir soğuk hava dalgası bekliyoruz. Çünkü 1987’nin mart ayının ilk haftasında başlayan kar yağışı yaklaşık 10 gün sürmüştü. Yani mart ayı da İstanbul için kış ayıdır. İstanbul için önümüzdeki iki gün mükemmel bir hava olacak, Perşembe günü hafif bir yağış var ama sonra güzel havalar devam edecek. Aynı şeyi Türkiye geneli için de söylemek mümkün. Sadece Doğu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Karadeniz Bölgelerinde bugün ve yarın soğuk hava ve ayaz var, ama Çarşamba günü hava oralarda da ısınacak.”
BU YAĞIŞLAR İSTANBUL’A YETMEZ
Yağışların yavaş yavaş bittiği, sıcaklıkların arttığı bir mevsime girildiğini belirten Yıldırım, kışın yağan yağmurların İstanbul’un su sorununu giderecek nitelikte olmadığını anlattı:
“Ekim ayında 79.2 kilogram, Kasım ayında yine 83.3 kilogram yağış almışız. Bunlar diğer yıllarla kıyaslandığında normal sayılacak değerler. Aralık ayındaki 87.9 kilogramlık yağışta ise diğer yıllara kıyaslandığında yüzde 10’luk bir azalma var. Ocak ayında aldığımız 43.1 kilogram yağış normalin çok altında, yani neredeyse yüzde 50’nin altında bir yağış. Şubat ayında ise 40 kilogram yağış miktarı var, bu da normal değerlerin altında gözüküyor. Bütün bu veriler su sıkıntısının sürdüğünü ve tasarrufa devam etmek gerektiğini gösteriyor.”
PROF. ŞEN: İSTANBUL’UN BULUTLARI NASIL?
İstanbul’un su sorununa çözüm bulmak amacıyla geçen Kasım ayında Teksas Üniversitesi, İTÜ Meteoroloji Mühendisliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ortaklaşa başlattığı projenin sorumlusu Prof. Dr. Orhan Şen de, NTVMSNBC’ye yaptığı değerlendirmede İstanbul için iyimser konuşmadı. İstanbul’u geçen yıldan daha kurak bir yaz beklediğini belirten Prof. Şen, “2.5 milyon dolar harcanan yağmur bombası işe yaramadı ve proje durduruldu ” şeklindeki haberlerin ise gerçeği yansıtmadığını, yapılan çalışmanın kamuoyunda yanlış bilindiğini belirterek şu açıklamayı yaptı:
NEDEN YAĞMADIĞI ARAŞTIRILIYOR
“Bu, büyük bir araştırma projesidir. Biz kış kirliliğini ölçtük, arada bulutlara gümüş iyodür atarak deney de yaptık. Ancak 3 Şubat’tan itibaren bahar ve partikül kirliliğini ölçüyoruz, sonra tekrar başa döneceğiz ve gerekirse deneylerimizi tekrarlayacağız. Biz burada İstanbul’un yağış rejimine etki eden faktörleri araştırıyoruz. Bu çalışmanın sonucunda, ‘Bulutlar şu nedenden dolayı yağış veriyor, şundan dolayı yağış vermiyor’ diyeceğiz. Biz bu araştırmaları yaparken yağmur bombası diye adlandırılan tohumlama işlemini de yapıyoruz. Acaba biz bu bulutlara yapay tanecik gönderdiğimizde ne oluyor? Bunu izliyoruz, beş-altı uçuşta bulut tohumlama deneyleri yaptık, ama şimdilik ara verdik.”
SONUÇLARI HAZİRAN’DA AÇIKLANACAK
“Yaptığımız tohumlama işlemi başarılı oldu ancak ne oranda etkili olduğunu ve çalışmanın sonuçlarını Haziran ayında açıklayacağız. Bu çalışmanın sonucunda biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne, “Bunlar bunlar yapılırsa şu faydalar olacaktır” diyeceğiz. Sonra belediye bu bilgileri nasıl değerlendirir, onların bileceği bir şey. Biz bu çalışmayı yağmur yağdırmak için değil, araştırma amacıyla yapıyoruz. Çalışmamızın amacı; İstanbul’a yağmur bombası gerekli mi gereksiz mi, cevabını vermek. ‘İstanbul’a yağmur bombası gereklidir’ dersek, belediye karar verecek. 20 sene önce yapılan bombalamada yüzde 28 başarı sağlandı. Bu seneki çalışma sadece bir yağmur bombası projesi olsaydı, biz Aralık ayından itibaren fişekleri atardık, oysa ki bilimsel araştırma yaptık. Bu araştırmada yağmur bombası da attık, ama bunun sonuçlarını daha sonra açıklayacağız. Çünkü bunların iyice değerlendirilmesi lazım.”
TOPBAŞ: BULUTLA OYNAMAK DENGEYİ BOZABİLİR
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da “Yağmur bombalarının işe yaramadığı” yönündeki haberlere ilişkin olarak, şu açıklamayı yaptı:
“Bizim arzu ettiğimiz yağmur yağdırma değil, bulutların mikro fizik yapısını inceleyerek kirleticileri belirlemek adına bilimsel bir çalışma yapmak. Yani İstanbul üzerine gelip de bulutların neden yağmur bırakmayarak pas geçtiğini tespit etmek. Burada yer yer birkaç deneme yaptık. Bazı etkileri olduğunu söylediler. Ama bizim, bulutların yapısıyla oynanmaması konusunda bir hassasiyet gösterdiğimizi ifade etmek istiyorum. Çünkü, ‘doğal dengeleri olumsuz etkileyebilir’ endişemiz var.”
SU KESİLMEYECEK AMA TASARRUF ŞART
Topbaş, önümüzdeki yaz yaşanabilecek su sorunuyla ilgili olarak da “Biz ‘İstanbulluların suyunu kesmeyeceğiz’ dedik ve kesmedik. Önümüzdeki dönemde de kesmeyeceğiz. Bu konuda kimsenin endişesi olmasın. Ancak İstanbullular bizim yanımızda olmalı, suyu daha dikkatli kullanmalı ve bu alışkanlık haline gelmeli. Bunu söylüyoruz. Şu anda bizim tedarik çalışmalarımız devam ediyor” şeklinde konuştu.
[Ntvmsnbc]
Endonezya'da 7,2'lik Deprem!
Endonezya'nın Sumatra Adası açıklarında Richter ölçeğine 7.2 şiddetinde deprem oldu. Yetkililer, depremin ardından tsunami uyarısı verdi.
Endonezya'nın Sumatra Adası açıklarında Richter ölçeğine 7.2 şiddetinde deprem oldu. Yetkililer, depremin ardından tsunami uyarısı verdi.
[Haberler]
GÜNCELLEME :
Endonezya Jeofizik Kurumu, depremin bu sabah Sumatra’nın güneybatısında meydana geldiğini duyurdu. Deprem Bengkulu kentinde paniğe yol açtı. İlk belirlemelere göre sarsıntıda ölen ya da yaralanan olmadı, maddi hasar meydana gelmedi. Depremin ardından yapılan tsunami ise uyarısı kaldırıldı.
Bu arada, Amerikan Jeofizik Kurumu depremin büyüklüğünü 7,1, merkez üssünü Padang kentinin 162 km güneybatısı ile Bengkulu kentinin 294 km kuzeybatısı olarak açıkladı.
Sumatra’da geçen hafta meydana gelen 7,5 büyüklüğündeki depremde 3 kişi ölmüş, 25 kişi yaralanmıştı.
[Ntvmsnbc]
Endonezya'nın Sumatra Adası açıklarında Richter ölçeğine 7.2 şiddetinde deprem oldu. Yetkililer, depremin ardından tsunami uyarısı verdi.
[Haberler]
GÜNCELLEME :
Endonezya Jeofizik Kurumu, depremin bu sabah Sumatra’nın güneybatısında meydana geldiğini duyurdu. Deprem Bengkulu kentinde paniğe yol açtı. İlk belirlemelere göre sarsıntıda ölen ya da yaralanan olmadı, maddi hasar meydana gelmedi. Depremin ardından yapılan tsunami ise uyarısı kaldırıldı.
Bu arada, Amerikan Jeofizik Kurumu depremin büyüklüğünü 7,1, merkez üssünü Padang kentinin 162 km güneybatısı ile Bengkulu kentinin 294 km kuzeybatısı olarak açıkladı.
Sumatra’da geçen hafta meydana gelen 7,5 büyüklüğündeki depremde 3 kişi ölmüş, 25 kişi yaralanmıştı.
[Ntvmsnbc]
Etiketler:
deprem,
earthquake,
endonezya,
indonesia
20.02.2008
'Kuş Gribi Marmara'da Yayılabilir' Uyarısı
Veteriner Hekimler, kuş gribinin Marmara Bölgesi’ne doğru yayılabileceği konusunda uyarıda bulundu.
AB Veteriner Hekim Platformu’nun yaptığı açıklamada, Karadeniz bölgesinde tespit edilen Kuş Gribi hastalığının kanatlı sektörünün yoğun olduğu Marmara bölgesine doğru yayılma eğiliminde olduğu belirtildi. Kuş gribi gibi salgın hastalıklarla mücadelede başarı için veteriner hizmetlerinin etkin hale getirilmesinin zorunluluğuna işaret edilen açıklamada, “Veteriner hekimler, hizmetlerine ’hakim’ olmak zorundadır.
Yönetemediğimiz teşkilat ile hastalıkları önlememiz beklenemez" denildi. Bu günkü şartlarda kuş gribi hastalığının tüm dünyada ortadan kaldırılamayacağının kaydedildiği açıklamada, hastalığın dönüp dolaşıp Türkiye’ye geleceği savunuldu.
Açıklamada, kuş gribi ile mücadelede hiçbir ülkenin kendi başına başarılı olamayacağı ifade edilerek, “Tüm ülkelerin birlikte çalışması ile hastalığın zararları en az seviyeye indirilebilir. Alınacak etkin tedbirler, yaygın iletişim ve erken uyarı sistemleri ile salgınların sınırlı odaklar halinde kalarak yayılması önlenebilir. Bu konuda en önemli görev veteriner sağlık çalışanlarına düşmektedir" denildi.
"HAYVAN HASTALIKLARI İLE MÜCADELE YÜRÜTÜLEMİYOR"
Türkiye’de kuş gribi hastalığının teşhisinin dünya standartlarında hızlı ve doğru şekilde yapılabildiğine işaret edilen açıklamada, Türkiye’nin bu alanda deneyim ve bilgi birikimine sahip uzman veteriner hekimlere sahip olduğu ve hastalığın teşhisi ile ilgili hiçbir sorunun Türkiye’de bulunmadığının altı çizildi. Buna karşın, Tarım Bakanlığı’nın taşra teşkilatında yeterli sayıda veteriner hekim, veteriner sağlık teknikeri, veteriner sağlık teknisyeni, araç-gerecin olmadığı ve mevcut heterojen yapılanmada hayvan hastalıkları ile mücadele hizmetlerinin etkin bir şekilde yürütülemediği de belirtildi.
Türkiye’de son derece modern ve yüksek biyogüvenlik şartlarını taşıyan entegre kanatlı tesislerin bulunduğunun vurgulandığı açıklamada, “Nitekim geçmiş salgınlarda kanatlı sektörüne bulaşma olmamıştır. Ancak, bundan sonra da olmayacak anlamına gelmez. Bu gerçek gözardı edilmeden biyogüvenlik önlemleri aynı sıkılıkta devam ettirilmelidir. Dünya Sağlık Örgütü ve benzeri kuruluşlar sürekli olarak kuş gribi hastalığı konusunda riskin hiçbir zaman sıfırlanamayacağı ve hazırlıklı olunması uyarıları yapmaktadırlar. Bu önemli konuda her kurum ve kesim sorumluluklarını tam olarak yerine getirmeli ve risk olasılığını en aza indirmelidir" denildi.
[Milliyet]
AB Veteriner Hekim Platformu’nun yaptığı açıklamada, Karadeniz bölgesinde tespit edilen Kuş Gribi hastalığının kanatlı sektörünün yoğun olduğu Marmara bölgesine doğru yayılma eğiliminde olduğu belirtildi. Kuş gribi gibi salgın hastalıklarla mücadelede başarı için veteriner hizmetlerinin etkin hale getirilmesinin zorunluluğuna işaret edilen açıklamada, “Veteriner hekimler, hizmetlerine ’hakim’ olmak zorundadır.
Yönetemediğimiz teşkilat ile hastalıkları önlememiz beklenemez" denildi. Bu günkü şartlarda kuş gribi hastalığının tüm dünyada ortadan kaldırılamayacağının kaydedildiği açıklamada, hastalığın dönüp dolaşıp Türkiye’ye geleceği savunuldu.
Açıklamada, kuş gribi ile mücadelede hiçbir ülkenin kendi başına başarılı olamayacağı ifade edilerek, “Tüm ülkelerin birlikte çalışması ile hastalığın zararları en az seviyeye indirilebilir. Alınacak etkin tedbirler, yaygın iletişim ve erken uyarı sistemleri ile salgınların sınırlı odaklar halinde kalarak yayılması önlenebilir. Bu konuda en önemli görev veteriner sağlık çalışanlarına düşmektedir" denildi.
"HAYVAN HASTALIKLARI İLE MÜCADELE YÜRÜTÜLEMİYOR"
Türkiye’de kuş gribi hastalığının teşhisinin dünya standartlarında hızlı ve doğru şekilde yapılabildiğine işaret edilen açıklamada, Türkiye’nin bu alanda deneyim ve bilgi birikimine sahip uzman veteriner hekimlere sahip olduğu ve hastalığın teşhisi ile ilgili hiçbir sorunun Türkiye’de bulunmadığının altı çizildi. Buna karşın, Tarım Bakanlığı’nın taşra teşkilatında yeterli sayıda veteriner hekim, veteriner sağlık teknikeri, veteriner sağlık teknisyeni, araç-gerecin olmadığı ve mevcut heterojen yapılanmada hayvan hastalıkları ile mücadele hizmetlerinin etkin bir şekilde yürütülemediği de belirtildi.
Türkiye’de son derece modern ve yüksek biyogüvenlik şartlarını taşıyan entegre kanatlı tesislerin bulunduğunun vurgulandığı açıklamada, “Nitekim geçmiş salgınlarda kanatlı sektörüne bulaşma olmamıştır. Ancak, bundan sonra da olmayacak anlamına gelmez. Bu gerçek gözardı edilmeden biyogüvenlik önlemleri aynı sıkılıkta devam ettirilmelidir. Dünya Sağlık Örgütü ve benzeri kuruluşlar sürekli olarak kuş gribi hastalığı konusunda riskin hiçbir zaman sıfırlanamayacağı ve hazırlıklı olunması uyarıları yapmaktadırlar. Bu önemli konuda her kurum ve kesim sorumluluklarını tam olarak yerine getirmeli ve risk olasılığını en aza indirmelidir" denildi.
[Milliyet]
Etiketler:
avian influenza,
kuş gribi,
marmara,
uyarı,
veteriner
‘Yeryüzü için bir saat’ karanlık
Küresel ısınmaya dikkati çekmek amacıyla 29 Mart’ta dünyanın 24 metropolü bir saat süreyle ışıklarını söndürecek.
Avustralya’nın en büyük kenti Sidney’de geçen yıl başlatılan “Earth Hour” (Yeryüzü için bir saat) adlı girişimin organizatörü Andy Ridley, bu yerel eylemin büyük ses getirdiğini ve bu yıl 23 dünya kentinin daha buna katılmak istediğini belirtti.
Sidney’de geçen yıl 2,2 milyon kent sakinin ışık kapattığı eylemde, şehrin sembolleri Opera ve Köprü sadece ay ışığıyla aydınlanmıştı.
Bu yılki eyleme, ABD’nin Şikago, San Francisco ve Phoenix, Tayland’ın Bangkok, Kanada, Ottawa, Vancouver, Toronto ve Montreal, İrlanda’nın Dublin, Avustralya’nın Sidney, Perth, Melbourne, Canberra, Brisbane ve Adelaide, Danimarka’nın Kopenhag, Aarhus, Aalborg ve Odense, Filipinler’in Manila, Fiji’nin Suva, Yeni Zelanda’nın Christchurch ve İsrail’in Tel Aviv kentleri katılacak.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından organize edilen “Earth Hour” eylemi 29 Mart’ta yerel saatle 20.00’de düzenlenecek.
Andy Ripley, bu girişime tüm dünyadan çevrecilerin ve çevre konusunda endişesi bulunanların katılmasını beklediklerini söyledi.
[Ntvmsnbc]
[Earth Hour]
17.02.2008
Ha Koyun Sürüsü Ha İnsan Grubu...
Araştırmacılara göre kalabalık insan grubuyla koyun sürüsü arasında yok denecek kadar az fark var, çünkü her iki durumda da bazı kişiler grubun diğer kısmını yönlendiriyor.
Kalabalık grupların davranışlarını anlayabilmek için bazı testler yapan Leeds Üniversitesi’nden bilim insanları, kalabalık bir grup halinde olması durumunda insanların koyun ya da göçmen kuş sürüleriyle arasında pek fark olmadığı sonucuna vardı. Buna göre yüzde 5’lik bir azınlık grubu etkileyebilir, yüzde 95 çoğunluk bunun farkına varmadan azınlığı izler.
Bu sonuca varmak için araştırmacılar büyük bir salonda kobay grubunu gelişigüzel yürüttü. Grup içindeki bazı kobaylara yer değiştirme “emri verildi”. Bir süre sonra aralarında iletişim kurmaları engellenen grubun “örgütlendiği” ve tamamının bu kobayları izlediği görüldü.
Farklı büyüklükte, “yönlendirenlerin” sayısının farklı olduğu başka testler de aynı sonucu verdi.
Gruptakilerin sayısı arttıkça “motor unsuruna” gereksinim azaldı. Örneğin 200 kişinin bulunduğu bir grup için yüzde 5’lik yönlendiren azınlık yeterli oldu, üstelik bu kişilerin çoğu yönlendirildiklerinin farkına varmadı.
“Animal Behaviour” dergisinde yer alan araştırmanın sonuçlarının kalabalık grupların davranışları ve felaket durumunda olay yerinin boşaltılması stratejilerine ışık tutmaya yarayabileceği belirtildi.
[Ntvmsnbc]
14.02.2008
Yunanistan’ın güneyinde deprem
Amerikan Jeoloji Enstitüsü, depremin büyüklüğünü 6,7, Atina 6,5 olarak verdi. İlk belirlemelere göre, ölen ya da yaralanan yok.
Yunanistan’ın güneybatısında şiddetli bir deprem meydana geldi. Depremin, Kalamata kentinin 61 kilometre güneybatısında ve 43 kilometre derinlikte olduğu duyuruldu.
Amerikan Jeoloji Enstitüsü, depremin büyüklüğünü 6,7 olarak, Yunan kaynakları ise 6,5 olarak verdi.
NTV Atina muhabiri Stelyo Berberakis’in yerel yönetimlerden aldığı bilgilere göre Mora yarımadasından Girit Adasına kadar hissedilen ve 15 saniye kadar süren sarsıntı, bölgede panik ve korku yaşanmasının dışında can ve mal kaybına neden olmadı.
Yunanlı deprem bilimciler, halka soğukkanlı olma çağrısında bulunurken artçı depremler beklendiğini kaydetti.
Amerikan Jeolojik Araştırmalar Merkezi USGS, depremin büyüklüğünü ilk ölçüme göre 7,3, daha sonra ise 6,7 olarak duyurmuştu.
[Ntvmsnbc]
Yunanistan’ın güneybatısında şiddetli bir deprem meydana geldi. Depremin, Kalamata kentinin 61 kilometre güneybatısında ve 43 kilometre derinlikte olduğu duyuruldu.
Amerikan Jeoloji Enstitüsü, depremin büyüklüğünü 6,7 olarak, Yunan kaynakları ise 6,5 olarak verdi.
NTV Atina muhabiri Stelyo Berberakis’in yerel yönetimlerden aldığı bilgilere göre Mora yarımadasından Girit Adasına kadar hissedilen ve 15 saniye kadar süren sarsıntı, bölgede panik ve korku yaşanmasının dışında can ve mal kaybına neden olmadı.
Yunanlı deprem bilimciler, halka soğukkanlı olma çağrısında bulunurken artçı depremler beklendiğini kaydetti.
Amerikan Jeolojik Araştırmalar Merkezi USGS, depremin büyüklüğünü ilk ölçüme göre 7,3, daha sonra ise 6,7 olarak duyurmuştu.
[Ntvmsnbc]
Etiketler:
deprem,
earthquake,
greece,
yunanistan
Göksu yangını ve doğal hayat tehlikesi
Göksu Deltası yandı; Kızılırmak, Manyas, Sultansazlığı gibi dünya çapında öneme sahip alanlar geçen yıl kuraklık nedeniyle kurudu ve şimdi kış gelince de don başladı. NTVMSNBC, Türkiye’de doğal hayat tehlikesini mercek altına aldı.
Ramsar Sözleşmesi’yle koruma altında olan Göksu Deltası’nda önceki gün bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Gece çıkan yangın, arazi şartlarının uygun olmaması nedeniyle sabaha karşı söndürülebildi. Deniz kaplumbağalarının önemli bir konaklama alanı olan, 332 kuş türünün yanında 6’sı endemik, 38’i de kırmızı listede olan önemli bitki türlerini barındıran deltadaki yangının zararı henüz resmen açıklanmadı. Yetkililer, “Kuşlar kuluçkada değildi, uçup gittiler” diyor ama, çevreci örgütlere göre buna inanmak güç. Zarar gören hayvanların sayısı kesin olarak bilinmiyor; yaklaşık 2 hektar alanın yanması sonucu ekosistemin onarılmaz bir şekilde bozulduğu belirtiliyor. Yangından sonra bölgeye giderek inceleme yapan DSP Genel Başkan Yardımcıları Hasan Macit ve Osman Kılıç da, büyük zarar gözlediklerini açıkladılar. Gözlemlerini rapor haline getirecek olan milletvekilleri, Ramsar Sözleşmesi’ne göre avlanma yasağına rağmen, bölgede boş fişekler gördüklerini belirterek denetim zaafiyetinden de söz ettiler.
DEVAMI : "Doğal Hayatın Sonu mu?" NTVMSNBC sitesinde, lütfen siteye girip bu yazıya göz atın :
Ramsar Sözleşmesi’yle koruma altında olan Göksu Deltası’nda önceki gün bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Gece çıkan yangın, arazi şartlarının uygun olmaması nedeniyle sabaha karşı söndürülebildi. Deniz kaplumbağalarının önemli bir konaklama alanı olan, 332 kuş türünün yanında 6’sı endemik, 38’i de kırmızı listede olan önemli bitki türlerini barındıran deltadaki yangının zararı henüz resmen açıklanmadı. Yetkililer, “Kuşlar kuluçkada değildi, uçup gittiler” diyor ama, çevreci örgütlere göre buna inanmak güç. Zarar gören hayvanların sayısı kesin olarak bilinmiyor; yaklaşık 2 hektar alanın yanması sonucu ekosistemin onarılmaz bir şekilde bozulduğu belirtiliyor. Yangından sonra bölgeye giderek inceleme yapan DSP Genel Başkan Yardımcıları Hasan Macit ve Osman Kılıç da, büyük zarar gözlediklerini açıkladılar. Gözlemlerini rapor haline getirecek olan milletvekilleri, Ramsar Sözleşmesi’ne göre avlanma yasağına rağmen, bölgede boş fişekler gördüklerini belirterek denetim zaafiyetinden de söz ettiler.
DEVAMI : "Doğal Hayatın Sonu mu?" NTVMSNBC sitesinde, lütfen siteye girip bu yazıya göz atın :
Etiketler:
çevre felaketi,
ekolojik felaket,
göksu,
yangın
13.02.2008
12.02.2008
Avusturalya Aborjinlerden Özür Dileyecek
Yıllarca oranın halkını görmezden gel,sömür, asimile et.. ondan sonra da "özür dilerim" de.. Oolduu, gözleri doldu Abojinlerinde.. Beyaz adam hakketen hem çatal dilli hem küstah hem de acayipmiş... (K.M)
Avusturalya’nın yerli halk Aborjinlerden özür dilemesine ilişkin önerge Meclis’e sunuldu. Önerge, yarın oylanacak. Aborijinler de, 107 yıl aradan sonra ilk kez bugün parlamentoda gösteri düzenledi.
Başbakan Kevin Rudd tarafından bugün sunulan önergede, Avustralya Meclisi’nin kıtanın ilk yerlileri olan, ama şimdi ülkenin en yoksul ve en geri kalmış halkını oluşturan Aborjinlerden resmen özür dilemesi öngörülüyor.
Önergede, “Avustralyalı yurttaşlarımıza ağır acı, eziyet ve kayıplar verdiren bundan önceki meclisler ve hükümetlerin politikaları ve yasalardan dolayı özür diliyoruz” deniliyor.
Avustralya meclisi, özel olarak, onlarca yıldır sürdürülen asimilasyon politikası çerçevesinde ailelerinden zorla ayrılan binlerce Aborjin çocuğundan özür diliyor. Önerge metninde, özellikle bu çocuklarla ilgili olarak, “Bu çalınan kuşakların, geride bıraktıkları ailelerinin ve torunlarının acı, ıstırap ve kayıpları için özür diliyoruz. Ailelerin ve cemaatlerin parçalanmasından dolayı, annelerden ve babalardan, kardeşlerden özür diliyoruz. Böylece, onurlu bir halk ve onurlu bir kültürün karşılaştığı küçük düşme ve yıkımdan dolayı özür diliyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Hükümetin, muhalefetin de desteğini almış olması nedeniyle, Meclis’te yarın oya sunulacak önergenin kabul edileceğine kesin gözüyle bakılıyor...
[Ntvmsnbc]
Avusturalya’nın yerli halk Aborjinlerden özür dilemesine ilişkin önerge Meclis’e sunuldu. Önerge, yarın oylanacak. Aborijinler de, 107 yıl aradan sonra ilk kez bugün parlamentoda gösteri düzenledi.
Başbakan Kevin Rudd tarafından bugün sunulan önergede, Avustralya Meclisi’nin kıtanın ilk yerlileri olan, ama şimdi ülkenin en yoksul ve en geri kalmış halkını oluşturan Aborjinlerden resmen özür dilemesi öngörülüyor.
Önergede, “Avustralyalı yurttaşlarımıza ağır acı, eziyet ve kayıplar verdiren bundan önceki meclisler ve hükümetlerin politikaları ve yasalardan dolayı özür diliyoruz” deniliyor.
Avustralya meclisi, özel olarak, onlarca yıldır sürdürülen asimilasyon politikası çerçevesinde ailelerinden zorla ayrılan binlerce Aborjin çocuğundan özür diliyor. Önerge metninde, özellikle bu çocuklarla ilgili olarak, “Bu çalınan kuşakların, geride bıraktıkları ailelerinin ve torunlarının acı, ıstırap ve kayıpları için özür diliyoruz. Ailelerin ve cemaatlerin parçalanmasından dolayı, annelerden ve babalardan, kardeşlerden özür diliyoruz. Böylece, onurlu bir halk ve onurlu bir kültürün karşılaştığı küçük düşme ve yıkımdan dolayı özür diliyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Hükümetin, muhalefetin de desteğini almış olması nedeniyle, Meclis’te yarın oya sunulacak önergenin kabul edileceğine kesin gözüyle bakılıyor...
[Ntvmsnbc]
Samsun'da Yine Kuş Gribi Tespit Edildi
Samsun'da bir mahallede daha kuş gribi tespit edildi. Alınan numunelerde kuş gribine neden olan virüse rastlanınca bölgedeki kanatlı hayvanlar itlaf edildi.
Samsun'un Terme ilçesinde bir kümeste 2 tavuğun hastalanarak telef olması üzerine, durum yetkililere bildirildi. Alınan numunelerin ilk değerlendirilmesinde kuş gribine neden olan H5N1 virüsüne rastlandı ve çevrede itlaf çalışması yapıldı. Daha geniş çaplı araştırma için bölgeden alınan numuneler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Ankara Etlik Merkez Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsüne gönderildi. Aynı bölgede başka bir mahallede de 15 gün önce kuş gribi virüsüne rastlanmış, bunun üzerine bölgede itlaf çalışması yapılmıştı. Söz konusu bölgede, karantina uygulaması devam ediyor.
[Tgrt]
Samsun'un Terme ilçesinde bir kümeste 2 tavuğun hastalanarak telef olması üzerine, durum yetkililere bildirildi. Alınan numunelerin ilk değerlendirilmesinde kuş gribine neden olan H5N1 virüsüne rastlandı ve çevrede itlaf çalışması yapıldı. Daha geniş çaplı araştırma için bölgeden alınan numuneler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Ankara Etlik Merkez Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsüne gönderildi. Aynı bölgede başka bir mahallede de 15 gün önce kuş gribi virüsüne rastlanmış, bunun üzerine bölgede itlaf çalışması yapılmıştı. Söz konusu bölgede, karantina uygulaması devam ediyor.
[Tgrt]
Etiketler:
avian influenza,
kuş gribi,
samsun
10.02.2008
Endonezya'da Sel : 12 Kişi Öldü
Şiddetli yağışlar sonrası etkili olan sel nedeniyle 100 bin kişi evlerini terk etti.
Endonezya’nın Cava adasında şiddetli fırtınalar sonucu meydana gelen sellerde 12 kişi öldü.
Kriz masası yetkilisi Rüstem Pakaya, şiddetli yağışların tetiklediği sellerde, Doğu Cava eyaletindeki 2 ayrı bölgede toplam 8 kişinin öldüğünü açıkladı. Pakaya, Bekasi kentinde, bir elektrik direğinin şiddetli fırtına nedeniyle bir aracın üstüne devrilmesi sonucu da 4 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Seller nedeniyle Cakarta’da oturan yaklaşık 100 bin kişi bu ay içinde evlerini terk etmek zorunda kaldı.
[Yeni Çağ]
Endonezya’nın Cava adasında şiddetli fırtınalar sonucu meydana gelen sellerde 12 kişi öldü.
Kriz masası yetkilisi Rüstem Pakaya, şiddetli yağışların tetiklediği sellerde, Doğu Cava eyaletindeki 2 ayrı bölgede toplam 8 kişinin öldüğünü açıkladı. Pakaya, Bekasi kentinde, bir elektrik direğinin şiddetli fırtına nedeniyle bir aracın üstüne devrilmesi sonucu da 4 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Seller nedeniyle Cakarta’da oturan yaklaşık 100 bin kişi bu ay içinde evlerini terk etmek zorunda kaldı.
[Yeni Çağ]
Kuş Cenneti'nde Yangın
4 bin dönüm sazlık kül oldu, yüzlerce kuş, yılan ve kaplumbağa telef oldu.
Mersin'in Silifke İlçesi Göksu Deltası'nda bulunan Kuş Cenneti'nde çıkan yangında yaklaşık 4 bin dönüm sazlık kül olurken, yüzlerce kuş, yılan ve kaplumbağa telef oldu. Görgü tanıklarının ifadelerine göre akşam saatlerinde sabotaj sonucu çıktığı iddia edilen yangında nesli tükenme tehdidi altında bulunan yüzlerce kuş alevlerden kurtulamadı.
Akşam saatlerinde kimliği belirsiz kişiler tarafından birden fazla yerde aynı anda başlayan yangın, Göksu Deltası içinde bulunan Kocagöl'ün içinde bulanan 4 bin dönümlük sazlığın tamamen yanmasına neden oldu. Yangına, gece uykuda yakalanan, aralarında nesli tehlike altında olan kuşlar, yılanlar, kaplumbağaların da bulunduğu yüzlerce hayvan, alevlerden kaçamadı. Yangın için gelen Silifke Belediyesi itfaiyesi ise yangının göl içinde olması nedeni ile alevlere müdahale edemedi. Yangın yaklaşık 6 saat sonra yanacak sazlık kalmadığı için kendiliğinden söndü.
Alevleri fark eden kuşlardan bazıları kaçarak kurtulurken, bazıları da yaralandı. Birçoğu ise yangın gözlerini aldığı ve alevlere doğru uçtukları için yandı.
Yangının genişlemesini önlemeye çalışan bir vatandaş, Kuş Cenneti'nde yüzlerce canlının yaşadığını belirterek, yangından duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Taşucu Belediye Başkanı Ali Şahin ise, daha önce de bu tür kasti çıkarılan yangınlar olduğunu belirterek, bölgenin uluslararası Ramsar Sözleşmesi ile korunmasına rağmen bu şekilde olaylar yaşandığına dikkat çekti.
[Haber Türk]
Mersin'in Silifke İlçesi Göksu Deltası'nda bulunan Kuş Cenneti'nde çıkan yangında yaklaşık 4 bin dönüm sazlık kül olurken, yüzlerce kuş, yılan ve kaplumbağa telef oldu. Görgü tanıklarının ifadelerine göre akşam saatlerinde sabotaj sonucu çıktığı iddia edilen yangında nesli tükenme tehdidi altında bulunan yüzlerce kuş alevlerden kurtulamadı.
Akşam saatlerinde kimliği belirsiz kişiler tarafından birden fazla yerde aynı anda başlayan yangın, Göksu Deltası içinde bulunan Kocagöl'ün içinde bulanan 4 bin dönümlük sazlığın tamamen yanmasına neden oldu. Yangına, gece uykuda yakalanan, aralarında nesli tehlike altında olan kuşlar, yılanlar, kaplumbağaların da bulunduğu yüzlerce hayvan, alevlerden kaçamadı. Yangın için gelen Silifke Belediyesi itfaiyesi ise yangının göl içinde olması nedeni ile alevlere müdahale edemedi. Yangın yaklaşık 6 saat sonra yanacak sazlık kalmadığı için kendiliğinden söndü.
Alevleri fark eden kuşlardan bazıları kaçarak kurtulurken, bazıları da yaralandı. Birçoğu ise yangın gözlerini aldığı ve alevlere doğru uçtukları için yandı.
Yangının genişlemesini önlemeye çalışan bir vatandaş, Kuş Cenneti'nde yüzlerce canlının yaşadığını belirterek, yangından duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Taşucu Belediye Başkanı Ali Şahin ise, daha önce de bu tür kasti çıkarılan yangınlar olduğunu belirterek, bölgenin uluslararası Ramsar Sözleşmesi ile korunmasına rağmen bu şekilde olaylar yaşandığına dikkat çekti.
[Haber Türk]
'Işık Kirliliği' Ekosistemleri Yokediyor!
Işık kirliliği bitkilerin büyüme ritmini bozuyor, böcek ve kuşların yön bulma duygularını zayıflatarak ekosistemlere zarar veriyor.
Işık kirliliğinin çevre üzerindeki etkilerini değerlendiren Ankara Üniversitesi (AÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Ekoloji ve Çevre Biyolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Osman Ketenoğlu, gökyüzüne dik ve gereğinden fazla aydınlatmanın “ışık kirliliği” olarak adlandırıldığını anlattı.
Prof. Dr. Ketenoğlu, özellikle yol, cadde ve sokak aydınlatmalarının ışık kirliliğine neden olduğunu belirterek, park, bahçe, gece aydınlatılan halı sahalar, güvenlik amaçlı aydınlatmalar, reklam panoları ve evlerin pencerelerinden taşan ışıkların da kirliliğe etki ettiğini ifade etti.
Bazı ülkelerde ışık kirliliğine karşı önlemlerin alındığını, dünyada ilk kez Yeni Zelanda’da yönetmelik yayımlandığını, Slovenya’nın kanun yoluyla kirliliği engelleme yoluna gittiğini kaydeden Ketenoğlu, Yunanistan’da da 1990’lı yıllarda konuyla ilgili eğitimler verildiğini söyledi.
“GÖÇMEN KUŞLAR, TELEF OLUYOR”
Prof. Dr. Osman Ketenoğlu, günlük ve mevsimlik sıcaklık ve ışık değişimlerinin canlıların biyolojik ritmlerini etkilediğini belirterek şöyle konuştu:
“Aşırı gece aydınlatmaları biyolojiyi yakından ilgilendiriyor. Bu nedenle de olayın fiziksel özelliklerinden ziyade biyolojik etkileri ön plana çıkıyor. Işık kirliliği, ekolojik sistemleri etkiliyor, hayvan göçlerinin, av avcı ilişkilerinin değişmesine neden oluyor, ekolojik yapıyı bozuyor. Işık kirliliği, bitkilerin büyüme ritmini bozuyor, böcek ve kuşların yön bulma duyguları zayıflatarak ekosistemleri yok ediyor.”
KELEBEK VE BÖCEKLER TOZLAŞMA YAPAMIYOR
Osman Ketenoğlu, kirlilikten etkilenen kelebek ve diğer gece böceklerinin tozlaşmayı sağlayamadığı için bitkilerin zamanla yok olduğunu ifade etti.
Ketenoğlu, göçmen kuşların geceleri takım yıldızlarıyla yön belirlediklerini ancak ışık kirliliği yüzünden çok aydınlatılmış yüksek binaların etrafında dolaşarak telef olduklarını belirtti. Ketenoğlu, bunun önlenmesi için Kanada ve Toronto da göç dönemlerinde yüksek binaların ışıklarının kapatılması yönünde çalışmalar yapıldığını söyledi.
“CARETTA CARETTALAR, TEHDİT ALTINDA”
Prof. Dr. Ketenoğlu, Akdeniz kıyılarında görülen caretta caretta türü deniz kaplumbağasının ışık kirliliği yüzünden yok olmak üzere olduğunu bildirerek, yumurtadan çıktıktan sonra deniz sanarak aşırı aydınlatılmış sahillere yönelen yavruların öldüklerini belirtti.
Gece kurbağaları ve semenderlerin de (kertenkele türü) ışık kirliliğinden etkilendiğini ifade den Ketenoğlu, gece canlısı olarak sınıflandırılan bu türlerin aşırı aydınlatma nedeniyle bulundukları yerden geç çıktıklarını, bunun da çiftleşmelerini engellediğini bildirdi.
Osman Ketenoğlu, tropikal bölgelerde mercan topluluklarının üzerlerine düşen ışık yüzünden kendilerine renk veren “alg”leri kabul etmediklerini, bu durumun mercanların renklerinin solmasına ve ekolojik yapılarının bozulmasına neden olduğunu kaydetti.
Ketenoğlu, ışık kirliliğinin göllerde “su piresi” gibi canlıların su yüzeyindeki “alg”leri tüketmesini engellediğini, bunun da “alg”lerin çoğalıp göl bitkilerinin ölmesine ve su kalitesinin düşmesine yol açtığını söyledi.
“KAYNAKLAR BOŞA HARCANIYOR”
Gereğinden çok aydınlatmanın öncelikle enerji kaybına neden olduğunu aktaran Ketenoğlu, “Bu demektir ki, elektrik üretiminde kullanılan kömür, su ve petrol gibi kaynaklar boşa harcanıyor. Özetle ışık kirliliği, boşa giden para anlamına da geliyor” diye konuştu.
Aydınlatma yapılırken ışığın gökyüzüne yöneltilmemesi, doğrudan aydınlatılacak zemine çevrilmesi gerektiğine işaret eden Ketenoğlu, geniş aydınlatma yerine istenen alanın iyi aydınlatılması gerektiğini belirtti.
Işık kirliliğinin, uzay alanındaki araştırmaları olumsuz yönde etkilediğini bildiren Ketenoğlu, bu durumun gökyüzündeki ani değişimlerin izlenmesini de engellediğini söyledi.
[Ntvmsnbc]
Işık kirliliğinin çevre üzerindeki etkilerini değerlendiren Ankara Üniversitesi (AÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Ekoloji ve Çevre Biyolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Osman Ketenoğlu, gökyüzüne dik ve gereğinden fazla aydınlatmanın “ışık kirliliği” olarak adlandırıldığını anlattı.
Prof. Dr. Ketenoğlu, özellikle yol, cadde ve sokak aydınlatmalarının ışık kirliliğine neden olduğunu belirterek, park, bahçe, gece aydınlatılan halı sahalar, güvenlik amaçlı aydınlatmalar, reklam panoları ve evlerin pencerelerinden taşan ışıkların da kirliliğe etki ettiğini ifade etti.
Bazı ülkelerde ışık kirliliğine karşı önlemlerin alındığını, dünyada ilk kez Yeni Zelanda’da yönetmelik yayımlandığını, Slovenya’nın kanun yoluyla kirliliği engelleme yoluna gittiğini kaydeden Ketenoğlu, Yunanistan’da da 1990’lı yıllarda konuyla ilgili eğitimler verildiğini söyledi.
“GÖÇMEN KUŞLAR, TELEF OLUYOR”
Prof. Dr. Osman Ketenoğlu, günlük ve mevsimlik sıcaklık ve ışık değişimlerinin canlıların biyolojik ritmlerini etkilediğini belirterek şöyle konuştu:
“Aşırı gece aydınlatmaları biyolojiyi yakından ilgilendiriyor. Bu nedenle de olayın fiziksel özelliklerinden ziyade biyolojik etkileri ön plana çıkıyor. Işık kirliliği, ekolojik sistemleri etkiliyor, hayvan göçlerinin, av avcı ilişkilerinin değişmesine neden oluyor, ekolojik yapıyı bozuyor. Işık kirliliği, bitkilerin büyüme ritmini bozuyor, böcek ve kuşların yön bulma duyguları zayıflatarak ekosistemleri yok ediyor.”
KELEBEK VE BÖCEKLER TOZLAŞMA YAPAMIYOR
Osman Ketenoğlu, kirlilikten etkilenen kelebek ve diğer gece böceklerinin tozlaşmayı sağlayamadığı için bitkilerin zamanla yok olduğunu ifade etti.
Ketenoğlu, göçmen kuşların geceleri takım yıldızlarıyla yön belirlediklerini ancak ışık kirliliği yüzünden çok aydınlatılmış yüksek binaların etrafında dolaşarak telef olduklarını belirtti. Ketenoğlu, bunun önlenmesi için Kanada ve Toronto da göç dönemlerinde yüksek binaların ışıklarının kapatılması yönünde çalışmalar yapıldığını söyledi.
“CARETTA CARETTALAR, TEHDİT ALTINDA”
Prof. Dr. Ketenoğlu, Akdeniz kıyılarında görülen caretta caretta türü deniz kaplumbağasının ışık kirliliği yüzünden yok olmak üzere olduğunu bildirerek, yumurtadan çıktıktan sonra deniz sanarak aşırı aydınlatılmış sahillere yönelen yavruların öldüklerini belirtti.
Gece kurbağaları ve semenderlerin de (kertenkele türü) ışık kirliliğinden etkilendiğini ifade den Ketenoğlu, gece canlısı olarak sınıflandırılan bu türlerin aşırı aydınlatma nedeniyle bulundukları yerden geç çıktıklarını, bunun da çiftleşmelerini engellediğini bildirdi.
Osman Ketenoğlu, tropikal bölgelerde mercan topluluklarının üzerlerine düşen ışık yüzünden kendilerine renk veren “alg”leri kabul etmediklerini, bu durumun mercanların renklerinin solmasına ve ekolojik yapılarının bozulmasına neden olduğunu kaydetti.
Ketenoğlu, ışık kirliliğinin göllerde “su piresi” gibi canlıların su yüzeyindeki “alg”leri tüketmesini engellediğini, bunun da “alg”lerin çoğalıp göl bitkilerinin ölmesine ve su kalitesinin düşmesine yol açtığını söyledi.
“KAYNAKLAR BOŞA HARCANIYOR”
Gereğinden çok aydınlatmanın öncelikle enerji kaybına neden olduğunu aktaran Ketenoğlu, “Bu demektir ki, elektrik üretiminde kullanılan kömür, su ve petrol gibi kaynaklar boşa harcanıyor. Özetle ışık kirliliği, boşa giden para anlamına da geliyor” diye konuştu.
Aydınlatma yapılırken ışığın gökyüzüne yöneltilmemesi, doğrudan aydınlatılacak zemine çevrilmesi gerektiğine işaret eden Ketenoğlu, geniş aydınlatma yerine istenen alanın iyi aydınlatılması gerektiğini belirtti.
Işık kirliliğinin, uzay alanındaki araştırmaları olumsuz yönde etkilediğini bildiren Ketenoğlu, bu durumun gökyüzündeki ani değişimlerin izlenmesini de engellediğini söyledi.
[Ntvmsnbc]
Etiketler:
ekoloji,
kapitalizm,
türlerin yok oluşu,
uygarlık
Bangladeş'i Fareler Bastı!
Bangladeş'te binlerce insan, bölgelerini istila eden talancı fareler yüzünden açlıkla karşı karşıya kaldı.
Yetkililer tarafından yapılan açıklamayla göre ülkenin Sajek, Farua ve Bilaichari bölgeleri, fare istilası nedeniyle çorak araziye döndü.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı yetkilisi Prosenjit Şakma, bölgeleri ziyaret ettikten sonra, "Bölge sanki muharebe meydanına dönmüş" diye konuştu. Yetkililere göre, 50 yılda bir çiçeklenen bambular fareleri davet etti. Bunları yiyen kemirgenler hızla çoğalarak sebze ve çeltik tarlalarınımahvetti ve yaklaşık 150 bin kişi, açlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
Bir yetkili, "İnsanların yetiştirmeye çalıştığı ürünler, fareler tarafından birkaç saatte talan ediliyor" dedi. Bu tür fare istilaları 50-60 yılda bir bambuların çiçeklendiği dönemlerde oluyor. Yerel yetkililere göre, 1958 yılında da benzer bir fare istilası olmuştu.
[Radikal]
Yetkililer tarafından yapılan açıklamayla göre ülkenin Sajek, Farua ve Bilaichari bölgeleri, fare istilası nedeniyle çorak araziye döndü.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı yetkilisi Prosenjit Şakma, bölgeleri ziyaret ettikten sonra, "Bölge sanki muharebe meydanına dönmüş" diye konuştu. Yetkililere göre, 50 yılda bir çiçeklenen bambular fareleri davet etti. Bunları yiyen kemirgenler hızla çoğalarak sebze ve çeltik tarlalarınımahvetti ve yaklaşık 150 bin kişi, açlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
Bir yetkili, "İnsanların yetiştirmeye çalıştığı ürünler, fareler tarafından birkaç saatte talan ediliyor" dedi. Bu tür fare istilaları 50-60 yılda bir bambuların çiçeklendiği dönemlerde oluyor. Yerel yetkililere göre, 1958 yılında da benzer bir fare istilası olmuştu.
[Radikal]
6.02.2008
ABD'de hortum felaketi 52 kişi öldü
ABD'nin 4 eyaletini vuran 50'den fazla hortum (tornado) felaketinde ölenlerin sayısı 52'ye yükselirken, Atlantis uzay mekiğinin yarın yapılacak fırlatma işleminin de kötü hava koşullarından ötürü ertelenmesi gündeme geldi.
ABD'nin 4 eyaletini vuran 50'den fazla hortum (tornado) felaketinde ölenlerin sayısı 52'ye yükselirken, Atlantis uzay mekiğinin yarın yapılacak fırlatma işleminin de kötü hava koşullarından ötürü ertelenmesi gündeme geldi. Amerikan medyası ve yetkililerine göre Tennessee, Arkansas, Kentucky ve Alabama eyaletlerini etkileyen hortumlar, yüzlerce kişinin yaralanmasına ve büyük maddi hasara neden oldu. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) yetkilileri de, şiddetini azaltarak sürdüren fırtınaların, Atlantis uzay mekiğinin yarın yapılacak fırlatma işleminin ertelenmesine neden olabileceğini söylediler.
[Posta]
ABD'nin 4 eyaletini vuran 50'den fazla hortum (tornado) felaketinde ölenlerin sayısı 52'ye yükselirken, Atlantis uzay mekiğinin yarın yapılacak fırlatma işleminin de kötü hava koşullarından ötürü ertelenmesi gündeme geldi. Amerikan medyası ve yetkililerine göre Tennessee, Arkansas, Kentucky ve Alabama eyaletlerini etkileyen hortumlar, yüzlerce kişinin yaralanmasına ve büyük maddi hasara neden oldu. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) yetkilileri de, şiddetini azaltarak sürdüren fırtınaların, Atlantis uzay mekiğinin yarın yapılacak fırlatma işleminin ertelenmesine neden olabileceğini söylediler.
[Posta]
5.02.2008
Büyük Okyanus : Büyük Çöplük!!
Büyük Okyanus’ta çöplerin kapladığı alan, ABD’nin yüzölçümünün yaklaşık iki katı. Önlem alınmazsa gelecek 10 yıl içinde bu alanın da iki katına çıkabileceği belirtiliyor.
ABD’li okyanus bilimcisi Charles Moore’a göre, Kaliforniya kıyılarından Japonya’ya uzanan okyanus alanında yaklaşık 100 milyon ton civarında atık var.
Çöplerin okyanusta kapladığı alan ABD’nin yüzölçümünün yaklaşık iki katı. Bilim adamlarına göre, eğer önlem alınmazsa, gelecek 10 yıl içinde okyanusta çöple kaplı alan 2 katına çıkabilir.
ÇÖPLERİN YARISI PLASTİK
Dünyada her yıl 450 milyar metreküp arıtılmamış ya da kısmen arıtılmış çöp ile endüstriyel ve tarımsal atık denize bırakılıyor. Bu atıkların yüzde 50’si plastik. Denizlere bir saatte atılan çöp miktarı ise 675 bin kilogram.
Araştırmalar, Türkiye’nin en kirli kıyılarının Karadeniz’de olduğu belirtiliyor. Karadeniz’in kirliliği, Tuna nehrinden gelen atıklara bağlanıyor.
[Ntvmsnbc]
DÜNYANIN ÇÖPÜ DENİZLERE DÖKÜLÜYOR
Denizlere yüzde 50’si plastik olmak üzere saatte 675 bin kilogram çöp atılıyor. Denize atılan bir cam şişe 1 milyon yılda, 1 plastik şişe ise 450 yılda ancak çevrime karışıyor. Denizlerdeki çöpler, her yıl 1 milyondan fazla deniz kuşunu öldürüyor...
DenizTemiz/Turmepa’nın çalışmasına göre, “Dünyada her yıl 450 milyar metreküp arıtılmamış ya da kısmen arıtılmış çöp ile endüstriyel ve tarımsal atık denize bırakılıyor.”
DenizTemiz/Turmepa tarafından dünya denizlerinde yaşanan kirliliğin nedenleri ve sonuçlarına ilişkin yapılan bir çalışma, denizlerin dünyanın önemli çöp depolama alanlarından birisi haline geldiğini ortaya koyuyor.
Çalışmada, Türkiye’ye kıyısı olanlar arasında en fazla kirlilik bulunan denizin Karadeniz olduğu ifade edildi. Karadeniz’de kirlilik yaratan unsurların önemli bir bölümünün Tuna Nehri’nden geldiğine dikkate çekilen çalışmada, “Tuna Nehri, Karadeniz’deki kirliliğin yüzde 48’ine neden olmaktadır. Ayrıca, Karadeniz’e komşu ülkelerin atıkları da Karadeniz’i kirletmektedir” denildi.
Karadeniz’in kapalı bir havza olmasına rağmen akıntısı fazla olan bir deniz olduğu ifade edilen çalışmada, yılda 750 milyon metreküp suyun boğazlardan Marmara Denizi’ne ve buradan da Ege ve Akdeniz’e ulaştığı belirtildi. Çalışmada, “Bu nedenle Karadeniz temizlenmeden diğer denizlerimizin temizliğinden bahsedemeyiz” değerlendirmesi yapıldı.
DENİZLER ÇÖP TOPLAMA ALANI
Çalışmada yer alan bilgiler, dünya denizlerinin “içler acısı halini” ortaya koyuyor. Çalışmada, denizlerde yaşanan kirliliğe ilişkin şu bilgilere yer verildi:
* Dünyada her yıl 450 milyar metreküp arıtılmamış ya da kısmen arıtılmış çöp ile endüstriyel ve tarımsal atık denize atılıyor.
* Denizlere, yüzde 50’si plastik olmak üzere saatte 675 bin kilogram çöp atılıyor.
* Türkiye’de, sanayi tesislerinin yüzde 98’inde, belediyelerin yüzde 95’inde, turizm tesislerinin ise yüzde 81’inde atık arıtma tesisi bulunmuyor.
* Dünya nüfusunun neredeyse yarısı sahillerde yaşıyor.
* Her 20 kişiden 1’i, ömründe bir kere, kirli bir denize girmekten hastalanıyor.
* Her yıl yaklaşık 250 milyon kişi, kirli denizlere girdiği için mide ve bağırsak enfeksiyonu ile üst solunum yolları hastalıklarına yakalanıyor.
* Ticari olarak avlanabilen balık türlerinin en az yüzde 70’i gereğinden fazla ya da tamamen tüketilmiş durumda bulunuyor.
* Denize atılan bir cam şişe 1 milyon yılda, 1 plastik şişe ise 450 yılda ancak çevrime karışıyor.
* Denizlerdeki çöpler, her yıl 1 milyondan fazla deniz kuşunu öldürüyor.
* Akdeniz havzası, dünyadaki 34 sorunlu bölge içinde üçüncü sırada yer alıyor.
* Deniz kirliliği, küresel ısınmanın ana nedeni olarak algılanıyor.
Sanayi, turizm ve kentleşmeye yönelik çalışmalar nedeniyle artan bir kirlilik tehdidiyle karşı karşıya bulunan denizlerin insan sağlığı açısından çok sayıda faydası da bulunuyor.
Çalışmada, kanser ilaçlarının yüzde 65’inin deniz canlılarından ve bitkilerinden yapıldığı bilgisine de yer verildi.
[Ntvmsnbc]
ABD’li okyanus bilimcisi Charles Moore’a göre, Kaliforniya kıyılarından Japonya’ya uzanan okyanus alanında yaklaşık 100 milyon ton civarında atık var.
Çöplerin okyanusta kapladığı alan ABD’nin yüzölçümünün yaklaşık iki katı. Bilim adamlarına göre, eğer önlem alınmazsa, gelecek 10 yıl içinde okyanusta çöple kaplı alan 2 katına çıkabilir.
ÇÖPLERİN YARISI PLASTİK
Dünyada her yıl 450 milyar metreküp arıtılmamış ya da kısmen arıtılmış çöp ile endüstriyel ve tarımsal atık denize bırakılıyor. Bu atıkların yüzde 50’si plastik. Denizlere bir saatte atılan çöp miktarı ise 675 bin kilogram.
Araştırmalar, Türkiye’nin en kirli kıyılarının Karadeniz’de olduğu belirtiliyor. Karadeniz’in kirliliği, Tuna nehrinden gelen atıklara bağlanıyor.
[Ntvmsnbc]
DÜNYANIN ÇÖPÜ DENİZLERE DÖKÜLÜYOR
Denizlere yüzde 50’si plastik olmak üzere saatte 675 bin kilogram çöp atılıyor. Denize atılan bir cam şişe 1 milyon yılda, 1 plastik şişe ise 450 yılda ancak çevrime karışıyor. Denizlerdeki çöpler, her yıl 1 milyondan fazla deniz kuşunu öldürüyor...
DenizTemiz/Turmepa’nın çalışmasına göre, “Dünyada her yıl 450 milyar metreküp arıtılmamış ya da kısmen arıtılmış çöp ile endüstriyel ve tarımsal atık denize bırakılıyor.”
DenizTemiz/Turmepa tarafından dünya denizlerinde yaşanan kirliliğin nedenleri ve sonuçlarına ilişkin yapılan bir çalışma, denizlerin dünyanın önemli çöp depolama alanlarından birisi haline geldiğini ortaya koyuyor.
Çalışmada, Türkiye’ye kıyısı olanlar arasında en fazla kirlilik bulunan denizin Karadeniz olduğu ifade edildi. Karadeniz’de kirlilik yaratan unsurların önemli bir bölümünün Tuna Nehri’nden geldiğine dikkate çekilen çalışmada, “Tuna Nehri, Karadeniz’deki kirliliğin yüzde 48’ine neden olmaktadır. Ayrıca, Karadeniz’e komşu ülkelerin atıkları da Karadeniz’i kirletmektedir” denildi.
Karadeniz’in kapalı bir havza olmasına rağmen akıntısı fazla olan bir deniz olduğu ifade edilen çalışmada, yılda 750 milyon metreküp suyun boğazlardan Marmara Denizi’ne ve buradan da Ege ve Akdeniz’e ulaştığı belirtildi. Çalışmada, “Bu nedenle Karadeniz temizlenmeden diğer denizlerimizin temizliğinden bahsedemeyiz” değerlendirmesi yapıldı.
DENİZLER ÇÖP TOPLAMA ALANI
Çalışmada yer alan bilgiler, dünya denizlerinin “içler acısı halini” ortaya koyuyor. Çalışmada, denizlerde yaşanan kirliliğe ilişkin şu bilgilere yer verildi:
* Dünyada her yıl 450 milyar metreküp arıtılmamış ya da kısmen arıtılmış çöp ile endüstriyel ve tarımsal atık denize atılıyor.
* Denizlere, yüzde 50’si plastik olmak üzere saatte 675 bin kilogram çöp atılıyor.
* Türkiye’de, sanayi tesislerinin yüzde 98’inde, belediyelerin yüzde 95’inde, turizm tesislerinin ise yüzde 81’inde atık arıtma tesisi bulunmuyor.
* Dünya nüfusunun neredeyse yarısı sahillerde yaşıyor.
* Her 20 kişiden 1’i, ömründe bir kere, kirli bir denize girmekten hastalanıyor.
* Her yıl yaklaşık 250 milyon kişi, kirli denizlere girdiği için mide ve bağırsak enfeksiyonu ile üst solunum yolları hastalıklarına yakalanıyor.
* Ticari olarak avlanabilen balık türlerinin en az yüzde 70’i gereğinden fazla ya da tamamen tüketilmiş durumda bulunuyor.
* Denize atılan bir cam şişe 1 milyon yılda, 1 plastik şişe ise 450 yılda ancak çevrime karışıyor.
* Denizlerdeki çöpler, her yıl 1 milyondan fazla deniz kuşunu öldürüyor.
* Akdeniz havzası, dünyadaki 34 sorunlu bölge içinde üçüncü sırada yer alıyor.
* Deniz kirliliği, küresel ısınmanın ana nedeni olarak algılanıyor.
Sanayi, turizm ve kentleşmeye yönelik çalışmalar nedeniyle artan bir kirlilik tehdidiyle karşı karşıya bulunan denizlerin insan sağlığı açısından çok sayıda faydası da bulunuyor.
Çalışmada, kanser ilaçlarının yüzde 65’inin deniz canlılarından ve bitkilerinden yapıldığı bilgisine de yer verildi.
[Ntvmsnbc]
Etiketler:
büyük okyanus,
çevre kirliliği,
çöplük,
endüstri,
uygarlık
Sakarya'da Kuş Gribi
Sakarya’nın Kaynarca ilçesine bağlı Yeniçam köyündeki kümes hayvanı ölümleri, ilk laboratuvar test sonuçlarına göre kuş gribinden kaynaklanıyor. Kocaeli Kandıra’da ise 300 kümes hayvanı itlaf edildi.
Yeniçam köyünde önceki gün meydana gelen kümes hayvanı ölümleri üzerine, numuneler Pendik Veteriner Kontrol ve Araştırma Müdürlüğüne gönderildi. Yapılan ilk laboratuvar test sonuçlarına göre, ölümlerin kuş gribinden kaynaklanıyor.
Gelişmeler üzerine Kaynarca’ya bağlı Yeniçam, Şeyhtımarı ve Kocaeli’nin Kandıra ilçesine bağlı Sarıgazi köyleri karantinaya alınarak, itlaf çalışmalarına başlandı.
Sakarya Valisi Hüseyin Atak, bölgede kuş gribi vakası yaşandığını doğrulayarak, “Maalesef böyle bir durum var. Öğleden sonra Tarım İl Müdürlüğünde açıklama yapılacak” dedi.
Sakarya Tarım İl Müdürü Abdurahman Çakar da idari fenni tedbirleri aldıklarını belirterek, “İlk bulgular o yönde. Kalıcı laboratuvar testi sonucunu bekliyoruz. Tüm tedbirleri aldık. Endişe edecek bir durum yok” diye konuştu.
KANDIRA’DA 300 HAYVAN İTLAF EDİLDİ
Kocaeli’nin Kandıra ilçesine bağlı Sarıgazi köyünde kuş gribi şüphesi üzerine 300’e yakın kümes hayvanı itlaf edildi.
Sakarya’nın Kaynarca’daki kuş gribi vakasından sonra Kocaeli Tarım İl Müdürlüğü yetkilileri, bu köye sınır olan Sarıgazi köyünde tedbir aldı.
Ekipler, karantina uygulaması başlatılan köyde dün akşam 140, bugün 150 olmak üzere 290 kümes hayvanını itlaf etti.
Bazı vatandaşlar, geçimlerini yumurta satarak sağladıklarını belirterek, kümes hayvanlarını vermemek için ekiplere direndi.
Tarım İl Müdürlüğü yetkililerinin bunun yasal zorunluluk olduğunu söylemesine rağmen, vatandaşların kümes hayvanlarını vermemekte ısrar etmesi üzerine köye jandarma ekipleri çağrıldı. Jandarmanın gelmesiyle kümeslere giren ekipler, hayvanları toplayıp itlafa devam etti.
Bu arada, köye giriş çıkış yapan araçlar dezenfekte edildi, köyün girişine “Burada tavuk vebası hastalığı var” yazılı tabela yerleştirildi.
[Ntvmsnbc]
Yeniçam köyünde önceki gün meydana gelen kümes hayvanı ölümleri üzerine, numuneler Pendik Veteriner Kontrol ve Araştırma Müdürlüğüne gönderildi. Yapılan ilk laboratuvar test sonuçlarına göre, ölümlerin kuş gribinden kaynaklanıyor.
Gelişmeler üzerine Kaynarca’ya bağlı Yeniçam, Şeyhtımarı ve Kocaeli’nin Kandıra ilçesine bağlı Sarıgazi köyleri karantinaya alınarak, itlaf çalışmalarına başlandı.
Sakarya Valisi Hüseyin Atak, bölgede kuş gribi vakası yaşandığını doğrulayarak, “Maalesef böyle bir durum var. Öğleden sonra Tarım İl Müdürlüğünde açıklama yapılacak” dedi.
Sakarya Tarım İl Müdürü Abdurahman Çakar da idari fenni tedbirleri aldıklarını belirterek, “İlk bulgular o yönde. Kalıcı laboratuvar testi sonucunu bekliyoruz. Tüm tedbirleri aldık. Endişe edecek bir durum yok” diye konuştu.
KANDIRA’DA 300 HAYVAN İTLAF EDİLDİ
Kocaeli’nin Kandıra ilçesine bağlı Sarıgazi köyünde kuş gribi şüphesi üzerine 300’e yakın kümes hayvanı itlaf edildi.
Sakarya’nın Kaynarca’daki kuş gribi vakasından sonra Kocaeli Tarım İl Müdürlüğü yetkilileri, bu köye sınır olan Sarıgazi köyünde tedbir aldı.
Ekipler, karantina uygulaması başlatılan köyde dün akşam 140, bugün 150 olmak üzere 290 kümes hayvanını itlaf etti.
Bazı vatandaşlar, geçimlerini yumurta satarak sağladıklarını belirterek, kümes hayvanlarını vermemek için ekiplere direndi.
Tarım İl Müdürlüğü yetkililerinin bunun yasal zorunluluk olduğunu söylemesine rağmen, vatandaşların kümes hayvanlarını vermemekte ısrar etmesi üzerine köye jandarma ekipleri çağrıldı. Jandarmanın gelmesiyle kümeslere giren ekipler, hayvanları toplayıp itlafa devam etti.
Bu arada, köye giriş çıkış yapan araçlar dezenfekte edildi, köyün girişine “Burada tavuk vebası hastalığı var” yazılı tabela yerleştirildi.
[Ntvmsnbc]
Etiketler:
avian influenza,
epidemi,
kuş gribi,
sakarya
4.02.2008
Kuş gribi Samsun'da
Kuş gribi Zonguldak'tan sonra Samsun'a sıçradı.
28 Ocak'ta 19 Mayıs ilçesi Yörükler beldesi Gelgeriç Mahallesi Meşelik mevkiinde Ali Baykal'a ait köy tavuklarında ölüm olduğuna dair ihbar alınmıştı. Bölge aynı gün karantina altına alınırken, numunelerde kuş gribi virüsü bulundu.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı virüsün küçük bir bölgeyi etkilediğini belirtirken şu açıklamayı yaptı: "Hastalık bölgesi yabani su kuşları ve köy tavuklarının iç içe yaşadığı, köy tavuklarının da yabani bir hayat tarzı sürdüğü sulak ve sazlık bir alan. Hastalık kaynağının yabani su kuşları olduğu belirlendi. Bölgede sekiz ailenin kümeslerini kapsayan sınırlı bir alanda 37 köy kanatlısı tedbir amacıyla itlaf edildi. Korkulacak bir durum yok."
28 Ocak'ta 19 Mayıs ilçesi Yörükler beldesi Gelgeriç Mahallesi Meşelik mevkiinde Ali Baykal'a ait köy tavuklarında ölüm olduğuna dair ihbar alınmıştı. Bölge aynı gün karantina altına alınırken, numunelerde kuş gribi virüsü bulundu.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı virüsün küçük bir bölgeyi etkilediğini belirtirken şu açıklamayı yaptı: "Hastalık bölgesi yabani su kuşları ve köy tavuklarının iç içe yaşadığı, köy tavuklarının da yabani bir hayat tarzı sürdüğü sulak ve sazlık bir alan. Hastalık kaynağının yabani su kuşları olduğu belirlendi. Bölgede sekiz ailenin kümeslerini kapsayan sınırlı bir alanda 37 köy kanatlısı tedbir amacıyla itlaf edildi. Korkulacak bir durum yok."
Afrika Sallandı : 40 Ölü Var
Afrika'nın Büyük Göller Bölgesi dün sabah saatlerinde Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde meydana gelen şiddetli bir depremle sarsıldı.
Radyo Ruanda ve hastane kaynaklarına göre en az 40 kişinin hayatını kaybettiği deprem, bölge ülkelerinin çoğunda hissedildi. Richter ölçeğiyle 6 büyüklüğündeki deprem Ruanda'da en az 35, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeyse en az beş kişinin ölümüne sebep oldu.
Ruanda'da yaklaşık 250, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeyse 70'ten fazla yaralı hastanelere kaldırıldı.
En fazla hasara Ruanda'nın Rusizi bölgesinde sebep olan deprem güneydeki Burundi Cumhuriyeti'nde de hissedildi. Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Ruanda sakinlerine göre yaklaşık 15 saniye süren ilk sarsıntının ardından daha az şiddetli iki artçı sarsıntı yaşandı. Kuzey Kivu'daki Goma rasathanesinden deprembilimci Francois Lukaya depremin Kivu bölgesinde bugüne kadar gerçekleşen en şiddetli depremlerden biri olduğunu belirtti.
[Radikal]
Radyo Ruanda ve hastane kaynaklarına göre en az 40 kişinin hayatını kaybettiği deprem, bölge ülkelerinin çoğunda hissedildi. Richter ölçeğiyle 6 büyüklüğündeki deprem Ruanda'da en az 35, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeyse en az beş kişinin ölümüne sebep oldu.
Ruanda'da yaklaşık 250, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeyse 70'ten fazla yaralı hastanelere kaldırıldı.
En fazla hasara Ruanda'nın Rusizi bölgesinde sebep olan deprem güneydeki Burundi Cumhuriyeti'nde de hissedildi. Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Ruanda sakinlerine göre yaklaşık 15 saniye süren ilk sarsıntının ardından daha az şiddetli iki artçı sarsıntı yaşandı. Kuzey Kivu'daki Goma rasathanesinden deprembilimci Francois Lukaya depremin Kivu bölgesinde bugüne kadar gerçekleşen en şiddetli depremlerden biri olduğunu belirtti.
[Radikal]
Etiketler:
afrika,
deprem,
earthquake
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)