30.01.2008

Endonezya'da Tsunami Alarmı Verildi !!! (30 Ocak 2008)

Endonezya'da Molük bölgesinde meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremin ardından tsunami alarmı verildi.

Cakarta'daki Meteoroloji ve Jeofizik Kurumu, TSİ 09:32'de denizin altında meydana gelen depremin merkez üssünün Doğu Timor'un başkenti Dili'nin 299 km kuzeydoğusunda yer alan Molük takımadasının güneyindeki Banda denizi olduğunu bildirdi.

Yetkililer, potansiyel tsunami riski bulunduğu uyarısı yaptılar. Amerikan Ulusal Jeofizik Enstitüsü de, depremin büyüklüğünü 6,3 olarak açıkladı.
[Sabah]

Dev Göktaşı Dünyayı Sıyırıp Geçti

Dünya’ya 1985’ten bu yana en çok yaklaşan en büyük göktaşı, bu sabah Dünya’nın 538 bin kilometre uzağından geçip gitti.

Gökbilimciler, 250 metre uzunluğundaki “2007 TU24” asteroidini, TSİ 10.33’te Dünya’nın 538 bin kilometre uzağından geçip giderken, yakından izleme olanağı buldu. Ay’ın Yerküre’ye uzaklığının 1,5 katı kadar bir mesafeden geçen göktaşını gözlemlemek isteyen amatör astronomlara, 7,6 santimetre çapındaki bir teleskop yeterli oldu.

Gökbilimcilerin yapacağı ayrıntılı gözlemler, bu gökcisminin katı bir cisim mi, yoksa sadece gevşek yapıda bir uzay süprüntüsü mü olduğunu gösterecek. Göktaşları üzerinde yapılacak ayrıntılı incelemeler, gelecekte Dünya’nın asteroid çarpmasına karşı korunması açısından önemli kabul ediliyor.

Hollywood senaristleri ile popüler hale gelen göktaşına bir patlayıcı ile saldırmanın en etkin yaklaşım olmayabileceğini belirten bilim insanları, göktaşının uzun zaman zarfında hafifçe yönünü değiştirmenin en iyi strateji olduğunu düşünüyor.

Dünya yakınlarında “2007 TU24” göktaşı büyüklüğündeki asteroidlerin sayısı 7 bin civarında tahmin edilir ve ortalama 5 yılda bir bu büyüklükte bir göktaşının Dünya’nın çok yakınlarından geçtiği tahmin edilirken, NASA’nın hesaplamalarına göre, Dünya’ya bu büyüklükte bir göktaşı 37 bin yılda bir çarpıyor.

Yaklaşık 1,5 yıl önce de 600 metre genişliğindeki 2004 XP14 adı verilen göktaşı Dünya yakınlarından geçmişti. Bilim insanları, 2027’ye kadar Dünya’nın yakınından böyle bir göktaşının geçmesini beklemiyor.

AMERİKAN CASUS UYDUSU
Öte yandan, Amerikan hükümet yetkilileri ve uzay uzmanları, Dünya’ya birkaç hafta içinde küçük parçalar halinde düşmesi beklenen Amerikan casus uydusunun, insanlar için önemli bir tehlike yaratmayacağını düşünüyor.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Gordon Johndroe, atmosfere girdiğinde eğer yok olmazsa, uydu enkazı parçasının büyük olasılıkla Dünya’nın yüzde 70’ini kaplayan okyanuslara düşeceğini belirtirken, yine de uydunun yörüngeden girişini izleyeceklerini ve olası bir zararın engellenmesi seçeneklerinin değerlendirileceğini kaydetti.

Johndroe, uydunun veya enkaz parçasının bir yerleşim yerine düşmesi olasılığının çok düşük olduğunu söyledi.

Amerikan ordusunun da bu minibüs büyüklüğündeki uyduyu imha etmek için füze kullanması seçenekler arasından bulunurken, ABD Savunma Bakanlığından (Pentagon) bir yetkili, bunun Çin’in geçen yıl uydularından birisini vurarak uzayda enkaz bırakması gibi bir endişe yaratabileceğine işaret etti.

Bakanlık sözcüsü Bryan Whitman da, son 50 yılda 17 bin insan yapımı cismin atmosfere girdiğini ve önemli bir tehlike olmadığını anımsattı.

Pentagon, kontrol dışı kalan uydunun dünyaya Şubat sonu ya da Mart başında düşebileceğini hesaplıyor.
[Ntvmsnbc]

Soğuktan Toplu Balık Ölümleri

İstanbul Boğazı’nda ölü balıklar sahile vurdu. Vatandaşlar, tüm uyarılara rağmen, balıkları toplamak için sahillere akın etti.

Özellikle Üsküdar ve Beşiktaş’ta deniz kenarında su yüzüne çıkmış çok sayıda balık gören vatandaşlar, sahile akın etti. Deniz polisinin “Balıkları toplamayın. Sağlığa zararlı olabilir” uyarılarını dikkate almayan vatandaşlar da balıkları elleriyle ve kepçelerle toplayarak kovalara doldurdu.

PROF. ÖZTÜRK: SOĞUKTAN ÖLÜYORLAR, DOĞAL BİR OLAY

İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, Boğaz’da soğuk hava nedeniyle orkoz denilen balık ölümlerinin kış aylarında görülebildiğini kaydederek, “Orkoz denilen bu balık ölümleri 10-12 yılda bir meydana gelir. Balıklar soğuktan dengelerini kaybedip ölüyor, bu doğal bir durumdur. Bu durum orkoz akıntısı nedeniyle oluyor” diye konuştu.

Bayram Öztürk, alt akıntının üst akıntı ile buluştuğu çok soğuk havalarda bu tür balık ölümlerinin görüldüğünü ifade ederek, ‘Çünkü İstanbul Boğazı bu durumda kanal vazifesi görüyor. Orkoz akıntıları Üsküdar ve Kandilli arasındaki bölgede 10-12 yılda bir tekrar eder. Bu durumun geçmiş yıllarda çok sayıda örneği vardır” dedi.

Akıntıdan dengesini kaybederek ölen balıkların yenilebileceğini kaydeden Öztürk, “Bu durum belki bugün ve yarın da devam edebilir. Ancak bir iki günü geçmez. Eğer bu durum bir hafta falan devam ederse balık ölümlerinde başka bir neden aramak gerekir” şeklinde konuştu.

Bu arada orkozun, kışın fırtınalı havalar ve özellikle kuvvetli güney rüzgarları (lodos) nedeniyle İstanbul Boğazı’ndaki yüzeysel suların ters yönde akması olduğu ifade edildi.

28.01.2008

Mercan Resifleri Yokolma Tehdidi Altında

UNESCO, mercan resiflerinin, başta Karaipler’de olmak üzere, küresel ısınma, kasırgalar ve insan faaliyetlerine bağlı nedenlerden dolayı yokolma tehdidi altında olduğu uyarısında bulundu.

UNESCO, yayımladığı bildiride, “mercan resiflerinin hassas ekosistemler olduğunu ve şu anki tahminlere göre ekonomik kalkınma ve iklimin etkilerinin dünyadaki mercan resiflerinin yaklaşık 3’te 2’sini önemli ölçüde tehdit ettiği” vurgulandı ve “özellikle mercanların beyazlaşmasının dünyanın ısınmasının bir sonucu olduğuna” dikkat çekildi.

Bilimsel bir rapora dayanılan bildiride, 2005 yılının, Karaipler’de birçok insanın geçim kaynağı olan ve kıyıların korunmasına, turizme ve yenilenebilir kaynaklara katkı sağlayan mercan resfileri açısından en kötü yıl olduğu belirtildi. Ölçümlerin başladığı 1880 yılından beri en sıcak yıl olan ve yıl içinde 13’ü kasırga olmak üzere 26 büyük fırtınanın meydana geldiği 2005’te çok önemli ölçüdeki beyazlama yüzünden büyük oranda mercan kaybının olduğu, bu oranın Cayman Adaları, Jamaika, Küba ve Fransız Antilleri gibi birçok adada yüzde 95 olduğu kaydedildi.

UNESCO, dünya çapında yaklaşık 500 milyon insanın, geçimini sağlamak, kıyıların korunması, yenilenebilir kaynaklar ve turizm için sağlıklı durumdaki mercan resiflerine bağlı olduklarını ve dünyanın en yoksul ülkelerinden yaklaşık 30 milyon insanın beslenmeleri için tamamıyla mercan resiflerine bağlı olduklarını bildirdi.

UNESCO Uluslararası Denizbilim Komisyonu’nun sponsor olduğu ve 80 bilim insanı ve mercan resiflerinden sorumlu kişiler tarafından hazırlanan raporda, dünyadaki resiflerde mercanların canlı kalmasını sağlamanın tek yolunun, sera etkisi yaratan gazların salımını ciddi ölçüde azaltarak küresel ısınmayı kontrol altına almak ve kirlilik, avlanma ve kıyı kesimlerinin zarar verici biçimde gelişimi gibi etkenleri titizlikle ele almak olduğu ifade edildi.
[Ntvmsnbc]

Dikkat : Influenza A H1 (Grip) Türkiye'de !!

Grip vakalarında patlama yaşınıyor. Hastalığın Şubat ve Mart’ta tepe noktasına ulaşılacağını belirten Avrupa’nın iki önemli sağlık otoritesi, çalışanlarda yaygın görülen yeni tip grip virüsüne karşı, “başkalarıyla yakın temastan kaçının” uyarısı yaptı.

Avrupa’nın ikiönemli sağlık otoritesi Avrupa Grip Gözlem Komitesi (EISS) ve Avrupa Hastalıktan Korunma ve Kontrol Merkezi (ECDC), önümüzdeki iki ay Avrupa’da büyük bir grip dalgasının olacağını açıkladı.

EISS ve ECDC, içinde bulunduğumuz hafta içinde Avusturya, Bulgaristan, Fransa, Macaristan, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Portekiz, Slovenya, İspanya, İsviçre ve İngiltere’de artan grip vakalarının önümüzdeki günlerde Doğu ve Kuzey Avrupa’ya yayılmasından endişe edildiğini bildirdi. EISS ve ECDC, çocukların yanı sıra yetişkinlerde de yaygın olarak görülmeye başlanan yeni tip bir İnfluenza A (H1) virüsüne karşı uyarıda bulundu.

Yapılan açıklamada, şu ana kadar gözlenen vakalarda bu yılki mevsimsel gribin, İnfluenza A(H1) virüsünün yeni bir alt tipinin etkisiyle oluştuğuna ve bu alt tip virüsün orta ölçekli salgınlara neden olabileceğine dikkat çekildi. Yapılan açıklamaya göre son 15 yılda İnfluenza A (H1) enfeksiyonu en fazla küçük çocuklar üzerinde etkili olurken, bu yıl özellikle İrlanda, İspanya, İsviçre ve İngiltere’de yarattığı enfeksiyon yoğun olarak çalışan nüfus üzerinde tespit edildi.

Avrupa Hastalıktan Korunma ve Kontrol Merkezi (ECDC) Direktörü Zsuzsanna Jakab ise gribal enfeksiyonlar karşısında özellikle yaşlıların ve kronik kalp/akciğer rahatsızlığı bulunanların ciddi tehdit altında olduğunu, bu vakalarda hastalığın ölümcül olabileceğini dile getiriyor.

TÜRKİYE DE RİSK ALTINDA
Grip mevsimi ülkemizde geç döneme doğru sarkıyor. Son yıllarda grip Türkiye’de artık Kasım ve Aralık aylarında değil, Ocak, Şubat ve Mart aylarında tepe noktasına ulaşıyor. Bu yıl da Ocak ayının ikinci yarısında patlama var.

T. C. Sağlık Bakanlığı’nın 2. Grip Referans Merkezi olarak kabul ettiği İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji ve İmmünoloji Bilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Selim Badur, “Merkezimize 5 ilden ulaşan sonuçlar Ocak ayının ortasından itibaren grip vaka sayısında ciddi bir artış olduğunu gösteriyor. İstanbul, Edirne, Bursa, Antalya ve İzmir’den gelen örneklerde yüksek oranda İnfluenza A pozitif sonucu çıktığını görmekteyiz” diyerek uyarıda bulunuyor.

Prof. Badur gribin Ocak ayı içinde çocuklarda çok daha yaygın olduğunu, bir hafta içinde 22 örnekten 13’ünün pozitif çıktığını da sözlerine ekledi.

Mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Selim Badur son derece bulaşıcı bir hastalık olan gribin tedavi edilebilir bir hastalık olduğuna da dikkat çekti. Prof. Badur “uzun yıllardır yanlış ve bilinçsiz uygulanan grip tedavisi yerini gribe karşı etkili antiviral ilaçlara bıraktı” diyerek sözlerine şu şekilde devam etti:

“Gribin başarılı biçimde kontrol altına alınması için erken tanı ve tedavi gereklidir. Grip tedavisinde antibiyotik kullanmak yanlıştır, çünkü grip virüsüne antibiyotiklerin etkisi yoktur. Ayrıca, gereksiz ve aşırı antibiyotik kullanımıyla oluşan direnç antibiyotiklerin bakterilere karşı etkinliğini azaltmaktadır. Soğuk algınlığı ilaçları ise, belirtilerde kısa süreli rahatlama sağlar, fakat tedavi edici değildir. Üstelik vücudunuza yerleşip yayılması için grip virüsüne zaman kazandırır.

Son yıllarda geliştirilen gribe karşı etkili antiviral ilaçlar, grip virüsüne etki eder ve vücuda yayılmasını engeller. Grip başladıktan sonra kısa süre içinde gribe karşı etkili olan antiviral ilaçların kullanılması, hızlı bir şekilde iyileşme sağlamaktadır. Halk arasında kullanılan “tedavi edilirse bir hafta, edilmezse yedi gün sürer” sözünün aksine, gribe karşı etkili olan antiviral ilaçların kullanılması, ateş ve diğer hastalık belirtilerini azaltıp hızla iyileşme sağlar ve normal gündelik yaşama dönüşü hızlandırır.”

Grip nedir? Nasıl korunmak gerekir?
* Yaygın bir şekilde “nezle” olarak adlandırılan aslında nezleden çok farklı seyri olan grip, A ve B tipi grip virüslerin neden olduğu, insandan insana kolayca geçen viral bir hastalıktır.
* Hastalığın belirtileri ani başlayan , baş ağrısı, kas ağrıları, öksürük ateş/üşüme ve yorgunluk/zayıflık hissidir.
* Grip her yıl toplam nüfusun yüzde 5’i ile yüzde 15’ini etkilemektedir.
* Grip her 10-50 yılda bir, grip A virüsünün yeni ve farklı bir alt tipi ile dünya çapında ciddi salgınlara neden olabilir.
* Grip hastalığına yakalanmış olan kişiler mümkün olduğunca başkalarıyla yakın temastan kaçınmalıdır.
* Ellerin yıkanması gibi temel hijyen kurallarına uyulmalıdır.
* Yüksek risk gruplarındaki kişiler (yaşlılar, kalp ve akciğer hastalıkları gibi kronik rahatsızlıkları olan kişiler, bağışıklık sorunu taşıyanlar) gribe karşı koruyucu aşı yaptırmalıdır.
* Enfeksiyonu önlemek, semptomların ciddiyetini ve süresini azaltmak için ulusal protokollere göre uygulanan antiviral ilaçlar da alınabilecek diğer önlemler arasındadır.
* Grip konusunda toplumların bilinçlendirilmesiyle herhangi bir salgın ihtimali öncesinde uzman doktorlara başvurma oranı ciddi ölçüde artırılabilir ve grip mevsimi boyunca iş kayıpları önlenebilir.
[Ntvmsnbc]

Uzmanlar : "Yapay Yaşam Yarattık"

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bir grup bilimadamı, bir bakterinin DNA'sını laboratuvar ortamında çeşitli kimyasallarla yeniden üreterek yapay yaşam oluşturma konusunda önemli bir adım attıklarını açıkladı.

Araştırmayı eleştirenler konuyla ilgili etik ya da yasal bir kurallar bütünü olmadan yeni yapay yaşam formları üretmenin tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini belirtiyor.

Ancak araştırmayı gerçekleştiren bilimadamları, bu çalışmayla üretilecek sentetik organizmaların küresel ısınmaya yol açan fosil yakıtlara alternatif oluşturulabileceği ve karbondioksit özümsemek üzere tasarlandıkları takdirde küresel ısınmaya çare olabileceklerini belirterek buluşlarını savunuyor.

Science dergisinde yayınlanan araştırmaya katılan 17 bilimadamı, Mycoplasma Genitalium adlı bakterinin DNA'sın çeşitli kimyasal enzimler kullanarak yeniden üretti.

Bilimadamları, bir sonraki aşamada çeşitli amaçlar için tasarlanan DNA'ları bakteri hücrelerine yerleştirip, bu doğrultuda büyüyüp çoğalmalarını sağlamayı umuyor.

Eleştiriler de en çok bu aşamaya yönelik olarak dile getiriliyor.

Bu yeni yaşam formlarının tam olarak nasıl davranacağının, diğer organizmalara ve çevreye etkisinin ne olacağının bilinemeyeceğine dikkat çekiliyor.

Çalışmayı gerçekleştiren ekibin lideri Craig Venter ise eleştirilerin temelsiz olduğunu savundu.

2001 yılında insan genomlarını ilk kez deşifre eden ekibe liderlik eden Venter, ekibinin yarattıkları tüm yeni yaşam formları üzerinde tam bir kontrole sahip olduğunu söyledi.

Ancak Venter bu teknolojinin, bilerek zarar vermek isteyen kişiler tarafından kullanılabileceğini de kabul etti.


[BBC Turkish]

23.01.2008

Endonezya'da 6.7 büyüklüğünde Deprem

Endonezya'nın Sumatra Adası açıklarında 6,7 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

Amerikan Jeoloji Merkezi, depremin, Sumatra'nın Sibolga kıyısının 144 kilometre açığında ve 43 kilometre derinlikte olduğunu bildirdi.

Pasifik Tsunami Uyarı Merkezi, tsunami uyarısında bulunmadı.

[Sabah]

Antarktika’da buzlar altında volkan keşfedildi

Antarktika’da buzlar altında gömülü ve hâlâ aktif yanardağ keşfedildi. Yanardağ yaklaşık 2300 yıl önce faaliyete geçmiş.

İngiliz araştırmacıların Nature Geosciences dergisinde yayımladıkları makaleye göre, buzlar altında gömülü yanardağ yaklaşık 2300 yıl önce faaliyete geçmiş.Araştırmanın eşbaşkanlarından buzulbilimci Hugh Corr, bu yanardağ patlamasının son 10 bin yılda Antarktika’daki en büyüğü olduğunu düşündüklerini belirterek, “Yanardağın faaliyete geçmesiyle buz tabakasında büyük bir delik açıldı ve 12 km yüksekliğe toz ve gaz püskürdü” dedi.

BUZ TABAKASINDA DELİK AÇILDI
İsimsiz volkanın sonrasında buzlar altında kalmasına rağmen ergimiş kayanın hala aşağıda çalkalandığını belirten araştırmacılar, keşiflerinin bölgenin çok yavaş hareket eden buzullarının son dönemde karaya doğru daha hızlı hareketlenmelerinin nedenini açıklayabileceğine işaret ettiler.

İngiliz bilim adamları, volkanın neden olduğu ısıyla buzulların hareketinin artmış olabileceğini belirtirken, buzlar altında gizli yanardağın Antarktika buzul tabakasının incelmesinin açıklaması olamayacağına, bunun büyük olasılıkla nedeninin ısınan okyanus suları olduğuna dikkat çektiler.
[Ntvmsnbc]

Kuzey Buz Denizinde Rekor Erime

Kuzey Buz Denizindeki buzulların, geçen yaz rekor seviyede eridiği bildirildi.

Fransız Ulusal Bilim Araştırma Merkezi Araştırma Müdürü Jean-Claude Gascard, düzenlediği basın toplantısında, 2007 yazında Kuzey Buz Denizindeki buzullarda çok büyük erime görüldüğünü ve buzullarda bu kadar büyük bir erimeyi beklemediklerini söyledi.

Bunun en önemli nedeninin küresel ısınma olduğunu belirten Gascard’a göre, geçen eylül ayında buzulların Kuzey Buz Denizi’nde kapladığı alan yaklaşık 4.13 milyon kilometre kare oldu. Bu alan 2005’te 5,3 milyon kilometre kareydi.

2005’e göre buzulların kapladığı alanın yüzde 23 azaldığını belirten Gascard, buzulların kapladığı alanın 2 yılda 1 milyon kilometre kareden daha fazla azaldığını kaydetti.

Gascard, Kuzey Kutbundaki buzulların son 20 yılda yüzde 40 oranında yok olduğunu, ortalama buz kalınlığının 3 metreden 1,5 metreye düştüğünü ve buzların erime döneminin uzadığını hatırlattı.

Buzulların arasından Kuzey Buz Denizini geçen Tara adlı geminin, yolculuğunu 16 aydan biraz uzun sürede tamamladığını belirten Gascard, Norveçli kaşif Fridtjof Nansen’in Fram adlı gemisiyle bu yolculuğu 19. yüzyılın sonunda 3 yılda tamamladığını kaydetti.

Gascard, 2008 yılının buzulların erimesi açısından çok önemli olduğunu ve bu yaz 1 milyon kilometre karelik buzulun eriyebileceğini söyledi.
[Ntvmsnbc]

22.01.2008

Rus Biliminsanları : "Dünya Yeni Bir Buzul Çağı Yaşayacak"

Rus bilim adamları son dönemde yaşanan küresel ısınmanın ardından dünyanın soğumaya başlayarak yeni bir buzul devrine gireceğini iddia etti. Bilim adamları dünyanın yüzde 80'ini etkileyecek gelişmenin 21. yüzyılın ortalarında başlayacağını ve büyük ekonomik, sosyal, demografik değişikliklere neden olacağını savundu.

Ria Novosti Haber Ajansı'nda düzenlenen toplantıya katılan St. Petersburg Pulkova araştırma merkezinden bilim adamları 2007 yılı mevsim ortalamasının 2006 ile yaklaşık olarak aynı olduğunu bundan sonra tüm dünyada ısınma değil, soğuma yaşanacağını iddia etti. Sıcaklıkların 1998 yılından itibaren görülmeye başlandığına dikkat çeken bilim adamı Habibulla Abdüssametov son on yılda dünya atmosferindeki karbondioksit miktarının yüzde 4'den fazla arttığını, ancak küresel ısınmanın da durduğunu söyledi.

Aynı dönemde güneşten yeryüzüne ulaşan enerjide önemli oranda azalma meydana geldiğini savunan bilim adamı, "Bir çok bilim adamı 2007 yılının küresel ısınma nedeni ile daha sıcak geçmesi gerektiğini tahmin ediyordu. Ancak bu tahminler gerçekleşmedi. 2008 yılından itibaren küresel ısınmada düşüş başlayacak. Bundan sonraki 30 yıl içinde de en düşük seviyeye ulaşacak. Bu endüstriyel karbondioksit salınımının aynı hızda devam etmesi durumunda gerçekleşecek." dedi. 2041 yılında güneş enerjisinin yeyüzüne ulaşım miktarının en az seviyeye ulaşacağını savunan Abdüssametov dünyanın 2055-2060 yıllarında soğuk bir döneme gireceğini belirtti. Girilecek buzul devri bilim adamına göre 45 ile 65 yıl arasında sürecek.

Abdüssametov değerlendirmesine şu tespitlerle devam etti: "21. yüzyılın ortalarından itibaren yeryüzü küçük bir buzul devrine girecek. Kuzey Amerika ve Avrupa'nın bazı bölgelerinde görülmeye başlayan soğuk havalar bununla ilgili. Dünya büyük buzullarla kaplanacak. Dünyanın yüzde 80'ini etkisi altına alacak gelişmeler ekonomik, sosyal ve demografik büyük değişimlere neden olacak."

[Zaman]

Antarktika hâlâ aktif!

İngiliz araştırmacılar, Batı Antarktika'da bir buzulun içinde donmuş halde volkanik küllere rastladıklarını açıkladı. Araştırmayla ilk kez Antarktika'da buzulların içinde delik açan bir volkan olduğu ortaya çıktı. Volkanik faaliyetler açısından sakin bir bölge olan Antarktika'da MÖ 325 civarında gizli ve hâlâ aktif bir volkanın patladığı bilinse de yeri bilinmiyordu. Uzmanlar yakınlardaki Pine Adası buzulunun hızla erimesinin nedeninin de bu volkandan yayılan ısı olduğunu düşünüyor.
(The New York Times)

[Radikal]

Güvenlik Konseyi Gazze'ye Ablukayı Görüşecek

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bugün İsrail’in abluka uyguladığı Hamas kontrolündeki Gazze’yle ilgili olarak acil toplanıyor.

İsrail dün ablukayı gevşeteceğini açıkladı. Aralarında Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Kuveyt’in de bulunduğu ülkeler İsrail’in Gazze sınırını kapatmasını eleştirdi.

Ürdün ve Lübnan’da Hamas lehinde gösteriler düzenlendi. Kahire’de toplanan Arap Birliği, ablukayı kaldırması için uluslararası toplumdan İsrail’e baskıyı arttırmasını istemeyi kararlaştırdı.

Amerika’nın Sesi’ne konuşan Mısır dışişleri bakanlığı sözcüsü Hüsam Zeki, İsrail’in ablukayla ayrım gözetmeksizin Gazze’nin tamamını hedef aldığını ve Cenevre Sözleşmesini çiğnediğini savundu.
[VOA News]

Akdeniz'in Seviyesi 50 Yılda 50 cm Yükselebilir

İspanyol Oşinografi Enstitüsü (IEO) tarafından yapılan bir araştırmada, Akdeniz’deki su seviyesinin 50 yıl içinde 25 ile 50 santimetre yükselebileceği belirtildi.

IEO, iklim değişikliğine bağlı olarak 1992 yılından bu yana Akdeniz’deki su seviyesinin 16 santimetre yükseldiğine dikkat çekti.Araştırmacılar doğal kumsalların gelecekte yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu uyarısında da bulundu.

SICAKLIK 0,8 SANTİGRAT ARTTI
1974-2005 yılları arasında Akdeniz bölgesinde sıcaklığın 0,8 santigrat arttığını kaydeden yetkililer, deniz seviyesinin yükselmesinin yanı sıra tuzluluk oranının da arttığına dikkati çekti.
[Ntvmsnbc]

21.01.2008

Zonguldak'ta Kuş Gribi Virüsü Tespit Edildi

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Zonguldak'ın Çaycuma ilçesi Saz köyünde kuş gribi virüsü tespit edildiğini açıkladı.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Zonguldak'ın Çaycuma ilçesi Saz köyünde 19 Ocak 2008 Cumartesi günü bakanlık ekiplerince yapılan rutin taramada, bir ihbar üzerine şüpheli köy tavuklarından alınan örneklerde, bakanlık laboratuvarlarında yapılan analizlerde kuş gribi virüsünün tespit edildiği belirtildi.

Açıklamada, Saz köyü ve çevresinde gerekli tüm önlemlerin alındığı kaydedildi.

Türkiye'de kuş gribi

Dünyada yüzlerce kişinin ölümüne yol açan kuş gribi, Türkiye'de ilk olarak 2005 yılının ekim ayında Balıkesir'in Manyas ilçesine bağlı Kızıksa beldesinde bir hindi çiftliğinde ortaya çıktı.

Bölgede 21 gün süren karantinanın ardından Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, kuş gribinin tamamen bittiğini açıkladı, ancak 2006'nın ilk günlerinde gelen ölüm haberleriyle kuş gribi tekrar Türkiye'nin gündemine oturdu. Hastalıktan bugüne kadar Türkiye'de dört kişi yaşamını yitirdi.

Hastalıktan bugüne kadar dört kişi yaşamını yitirdi. İlk olarak, Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinden Van'a sevkedilen ve ölü tavuklarla temasta bulundukları belirlenen üç kardeş tedavi gördükleri YYÜ Tıp Fakültesi Hastanesi'nde arka arkaya hayatlarını kaybetti.

Bu ölümlerin ardından 15 Ocak 2006'da Van Yüzüncü Yıl Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi gören Fatma Özcan da yaşamını yitirdi.

Bu son ölümle Türkiye'de kuş gribinden ölenlerin sayısı dörde yükseldi. Ölen kişiler ve yaşları ise şöyle:

1 ocak: Muhammet Ali Koçyiğit (14)
5 ocak: Fatma Koçyiğit (15)
6 ocak: Hülya Koçyiğit (11)
15 ocak: Fatma Özcan (12)

BM uyarıda bulunmuştu

BM Influenza Koordinasyon Grubu Başkanı Dr. David Nabaro, 29 Kasım 2007 tarihinde dünyada kuş gribi tehlikesinin sürdüğünü, özellikle 6 ülkede virüsün halen görüldüğünü açıklamıştı.

Bu ülkelerin Endonezya, Bangladeş, Vietnam, Mısır, Nijerya ve Çin olduğunu belirten Nabora, en kötü durumdaki ülkenin Endonezya olduğunu, diğer 5 ülkenin ise kimi bölgelerinde Kuş Gribi virüsüne rastlandığını vurgulamıştı.
[CNN Turk]

Ekonomi : Asya Çöktü, Piyasalar Diken Üstünde

Global piyasalarda dünkü sarsıntı bugün Asya'da devam ederken, İMKB'nin de güne sert bir düşüşle başlaması bekleniyor.

ABD'deki resesyon tedirginliğinin yine vurduğu Japonya'da bugün borsalar tepetaklak oldu. Japon Nikkei endeksi günü yüzde 5.7 düşüşle tamamlarken, son iki günlük düşüşü yüzde 9.3'e ulaştı ve böylece 1991'den bu yana en kötü dönemini yaşadı. Ayrıca Nikkei endeksi 11 Eylül saldırıları sonrası bugün en büyük bir günlük düşüşünü kaydettti.

Çin borsasında da kayıp yüzde 8'e ulaştı. Bank of China'nın büyük bir zarar açıklayacağı ve Çin hükümetinin bankaların mortgageden kaynaklanan zararlarını yazmalarını istemesi, piyasada iki gündür büyük bir satış baskısına neden oluyor.

Asya'daki bu olumsuz seyrin ve ABD vadeli işlemlerindeki keskin düşüşün Avrupa'ya da yansıması bekleniyor. Tedirginlikler tüm hızıyla devam ederken, ortalığın sakinleşmesi için öncelikle ABD piyasalarının bekleneceği belirtiliyor.

Dün yüzde 6.40 kayıpla 45 bin 544 puana inen İMKB'de satışların süreceği tahmin ediliyor. Eczacıbaşı Menkul Kıymetler Teknik Analiz Yöneticisi Sevim Şahin, Reuters'da yer alan açıklamasında, "Dün desteği kolaylıkla kırdık, 45,000 puanı da kıracağımızı ve belki 43,200'de duracağımızı düşünüyorum" dedi.

DOLAR YÜKSELİYOR

Öte yandan dolardaki hızlı hareket de devam ediyor. Bir haftada yüzde 7'ye yaklaşan bir kazançla dün 1.222nin üzerini gören ancak sonrasında 1.212li seviyelere gerileyen dolar bankalararası piyasada güne 1.2290/1.2340 YTL'den başladı, sonrasında 1.2370'e kadar tırmandı.

Raymond James başekonomisti Özgür Altuğ, piyasalarda yılın ilk yarısının zor geçeceğinin zaten belli olduğuna işaret ederek, "Piyasalar bu sorunlarla 3 ay daha uğraşmaya devam eder" diye konuştu.
Altuğ dolarda ise 1.27 seviyelerine yaklaştıkça satış gelme ihtimalinin yükseldiğini belirtti.

[Hürriyet]
[Piyasalarda büyük panik]
[Borsa Sert Düştü]
[Asya Borsalarında Kayıp Sürüyor]
[Borsalarda Sert Düşüş]

İsrail Gazze'de Elektrik Santralini Kapattı!!

Filistin lideri Mahmud Abbas, Gazze'deki tek elektrik santralinin kapatılmasının ardından Arap ülkeleri ve uluslararası topluma duruma müdahale etmeleri çağrısında bulundu.

Mahmud Abbas, Arap Birliği Dışişleri Bakanları'nın konuyla ilgili olarak acilen toplanmasını istedi. Ayrıca İsrail'e de sınırlamanın kaldırılması çağrısı yaptı.

Bir buçuk milyon kişinin yaşadığı Gazze Şeridi'nde elektrik kesintileri dördüncü gününe girmiş durumda.

Bölgedeki tek elektrik santralının, İsrail'in sınırı kapatması sonrası yaşanan yakıt sıkıntısı nedeniyle dün akşam kapatılması üzerine ise bölge bütünüyle karanlığa gömüldü.

İsrail ise santralın kapatılması sonrası bölgeye kendi şebekesinden elektrik nakli yapıldığını ve yakıt sevkinin sürdüğünü belirtiyor.

Filistinli liderlerin destek çağrısı ardından, Arap Birliği bugün Kahire'de daimi temsilciler düzeyinde konuyu ele alacak.

Ayrıca gelişmelere Mısır da müdahale etti. Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek İsrail Başbakanı Ehud Olmert'e konuyla ilgili olarak telefon etti.

Mübarek bölgedeki sorunun aşılmaması halinde Gazze Şeridi'ni ülkesine bağlayan Refah Geçişi'nin açılması ihtimalini gündeme getirdi.

İsrail bu geçişin kapalı kalması gerektiğine inanıyor.

Hamas elindeki Gazze Şeridi'nde denetimi bulunmayan Filistin hükümeti de geçişin açılması önerisini desteklediğini belirtti.

Her yer karanlık

Gazze Şeridi'ndeki elektrik kesintisinden, binlerce insanın yanısıra hastaneler ve fabrikalar da etkileniyor.

Santralın üst düzey yetkililerinden Derar Ebu Sissi santrali kapatma kararlarının ardından, "Şu an en az 800 bin kişi karanlıkta. Bu felaket hastaneleri, klinikleri, su kuyularını, evleri, fabrikaları, herşeyi etkileyecek." demişti.

Gazze'de halkın kesinti nedeniyle mum, pil ve temel gıda maddeleri stoklamaya çalıştığı belirtildi.

Doktorların Gazze'deki hastanelerde sadece acil ameliyatlar yaptığı belirtildi.

Elektrik kesintileri, enerji talebinin zirve noktalarında olduğu kış aylarında gerçekleşiyor.

Birleşmiş Milletler, bölgeden yönelen roket saldırılarındaki artış nedeniyle sınırı kapatan İsrail'i, Gazze'de zaten zorlu koşullarda yaşayan Filistinliler'in durumunu daha da kötüleştireceği uyarısında bulunmuştu.

İsrail: Durum abartılıyor

Sınırın kapanması nedeniyle bölgede ilaç sıkıntısı da yaşandığı belirtiliyor.

BBC'ye konuşan Gazzeli Eczacı Mahir Ebu Halawa "Tüm bunlar hastaları, özellikle de ilaç bulamayan şeker hastalarını etkiliyor. Kanser ve çocuk ilaçları, özellikle de aşılar tamamen tükendi." dedi.

Gazze'nin elektrik ihtiyacının yüzde 60'ını gönderen İsrail ise Filistinliler'i durumu abartmakla suçladı.

İsrail Savunma Bakanlığı Sözcüsü Şlomo Dror, elektrik santralinin çalışmasına yetecek kadar yakıt stoğu olduğunu savundu.

Dror "Santral kapanırsa bu yakıt sıkıntısından değil, bir kriz durumu izlenimi yaratmak istemelerinden kaynaklanacak." dedi.

İsrailli yetkililer Hamas'ı santralı sempati toplamak amacıyla kapatmakla suçladı.

İsrail, Gazze Şeridi'ne sınırlarını Perşembe günü kapatmış, taşıtlarda kullanılan benzin ve motorin sevkini sınırlamıştı. Ancak mutfaklarda kullanılan tüp ve fuel oil naklinin sürdüğü kaydediliyor.

İsrail karara gerekçe olarak bölgeden düzenlenen roket saldırılarını gösterdi.

İsrail'in geçen Salı günü benzer gerekçelerle düzenlediği bir operasyonda 18 Filistinli ölmüş, o zamandan bu yana İsrail'e bölgeden 200'den fazla roket atılmıştı.
[BBC Turkish]

İlaç Sanayinde Kullanılan Bitkiler Yokoluyor

İlaç yapımında kullanılan yüzlerce bitki çeşidi yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 120’den fazla ülkede yapılan kapsamlı bir araştırmaya göre, bu bitki türlerinin ortadan kalkması nedeniyle gelecekte birçok hastalığın tedavisi mümkün olmayabilir.

İlaçların yüzde 50’den fazlası bitkilerden üretilen kimyasallarla yapılıyor. Bir başka deyişle ilaç sanayisi, büyük ölçüde doğaya bağımlı. Doğadaki dengenin son yıllarda hızla bozulması sonucu bitki türleri yok oluyor, bu da ilaç sanayisini tehdit ediyor.

Uluslararası Botanik Bahçeleri Koruma Grubu’nun 120 ülkeyi kapsayan araştırması da bu tehdidin boyutunu gözler önüne seriyor. Zira araştırmaya göre, tıpta kulanılan 400 bitki yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

Kanser ilaçlarının etkin bileşenlerinden porsuk ağacı, güz çiğdemi ve çeşitli manolya türleri bunlardan sadece birkaçı.

Bitkilerin yok olmasındaki ana etken gereğinden çok toplanmaları. Ormanların azalması da bir diğer faktör.

Araştırmacılar uyarıyor: “Gelecekte kanser, AIDS gibi hastalıkların tedavisi zorlaşabilir.”

Rapora göre, gelecekteki tıbbi buluşlar risk altında olduğu gibi bu durum, gelişmekte olan ülkelerde de olumsuz sonuçlar doğuracak. Dünyada hala 5 milyar insan, çareyi modern tıpta değil bitkilerden elde edilen geleneksel karışımlarda arıyor.
[Ntvmsnbc]

ABD'de Soğuk Hava En Çok Evsizleri Etkiliyor


ABD’de yoğun kar yağışı ve soğuk havadan etkilenen evsizler için bazı kentlerde özel merkezler oluşturuldu.

ABD’nin orta ve doğu kesimlerinde etkili olan soğuk hava ve kar yağışı, günlük yaşamı olumsuz etkiliyor.

Hava sıcaklığının eksi 10 dereceyi görmesi yollarda buzlanmalara neden olurken, özellikle evsizler durumdan olumsuz etkilendi.

Evsizlere barınak sağlamak için geçici merkezler oluşturulan kentlerden Chicago’da, hava sıcaklığı eksi 18 dereceye kadar düşünce, yetkililer sokaklarda evsiz aramaya başladı.

Başkent Washington da soğuk havanın etkisini hissederken, yetkililer bir süre daha dondurucu soğukların devam edeceğini belirttiler.

[Ntvmsnbc]

Endonezya'da 6.3 Şiddetinde Deprem

Endonezya takımadalarında 6,3 şiddetinde deprem meydana geldi.

Cakarta’daki meteoroloji ve jeofizik ajansının verdiği bilgiye göre, 6,3 büyüklüğündeki depremin merkez üssü Termate adasının kuzeybatısı oldu.

Depremde ölen ya da yaralanan olmadı.

[Ntvmsnbc]

14.01.2008

Endonezya'da Kuş Gribinden Bir Ölüm Daha

Endonezya’da bir kişinin daha kuş gribinden öldüğü bildirildi

Endonezya Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, 32 yaşındaki bir kadının 10 Ocak’ta evinde öldüğü belirtildi.

Açıklamada, H5N1 türü kuş gribi virüsü taşıyan bu kişinin başkent Cakarta’nın Tangerang bölgesinden olduğu kaydedildi.

Bu ölümle Endonezya’da kuş gribinden ölenlerin sayısı 95’e çıktı.
[NTVMSNBC]

Dondurucu soğuk rekor kırıyor: -34 derece

Türkiye’yi etkisi altına alan dondurucu soğuk havayla birlikte en düşük sıcaklık rekorları kırılıyor. Amasya’da son 47 yılın en soğuk gecesi yaşandı, sıcaklık Kayseri’de -33 dereceye kadar düşerken, Ardahan’da sıfırın altında 34 derece ölçüldü.

Meteoroloji’nin verdiği bilgiye göre, gece yapılan ölçümlere göre en düşük hava sıcaklıkları Erzurum’da -32, Erzincan’da -19, Kars’ta -31, Ağrı’da -30, Ardahan’da -34 ve Iğdır’da -22 derece oldu.

Günün en yüksek hava sıcaklıklarının ise Erzurum’da -14, Erzincan’da -2, Kars’ta -13, Ağrı’da -12, Iğdır’da -4 ve Ardahan’da ise -16 derece olması bekleniyor.

Kent merkezlerinde yapılan son ölçümlere göre kar kalınlıklarının, Erzurum’da 6, Erzincan’da 4, Kars’ta 20, Ağrı’da 29, Iğdır’da 2 ve Ardahan’da 17 santimetre olduğu bildirildi.

Kayseri’de hava sıcaklığı gece eksi 33 dereceye kadar düştü. Kayseri’de gece hava sıcaklığı kent merkezinde eksi 23, Erkilet beldesinde eksi 25, Sarız ilçesinde eksi 20, Pınarbaşı ilçesinde eksi 30, Develi ilçesinde eksi 20 ve Tomarza ilçesinde eksi 33 derece olarak ölçüldü.

SON 47 YILIN SOĞUK REKORU
Amasya’da eksi 19 dereceyle son 47 yılın en soğuk gecesi yaşandı.

Vali Mehmet Celalettin Lekesiz, gece en düşük sıcaklığın eksi 19.7 derece olarak ölçüldüğünü söyledi. “Amasya 1961 yılından bu yana en soğuk kış gecesini yaşadı” diyen Vali Lekesiz, son günlerdeki yağışların yer altı sularının beslenmesi açısından olumlu olduğunu bildirdi.

SU VE KANALİZASYON ŞEBEKELERİ DONDU
Bu arada, bölgede yaşamı olumsuz etkileyen soğuk hava nedeniyle Ardahan’da su ve kanalizasyon şebekelerinin donduğu bildirildi.

Ardahan Belediye Başkan Vekili Zafer Yılmaz, soğuk havanın bölgede yaşamı zorlaştırdığını belirterek, bir çok ev ve iş yerinde şebekelerin donarak zarar gördüğünü kaydetti.

Öte yandan, birçok aracın yakıt deposu da soğuktan dondu. Sürücülerin araçlarını güçlükle çalıştırabildiği gözlendi.

Yetkililer, kar nedeniyle Erzurum’da 10, Iğdır’da 17, Muş’ta 9 ve Tunceli’de 6 olmak üzere toplam 42 köy yolunun kapalı olduğunu
belirterek, yolların ulaşıma açılması için çalışmaların aralıksız sürdürüldüğünü aktardı.
[NTVMSNBC]

11.01.2008

Tungurahua yanardağı faaliyete geçti

Ekvador’daki Tungurahua Yanardağı, kızgın kayalar fırlatarak ve kraterinden 2.5 kilometre yüksekliğe kül ve duman püskürterek faaliyete geçti.

Uzmanlar, yanardağda günler ya da haftalar içinde büyük bir patlama olabileceği uyurısında bulunuyor. Amerikalı uzman Patricia Mothes, yanardağın bir yandan kükrerken, püskürttüğü küllerin yakınlardaki köylere yağdığını söyledi.

Ekvador’un orta kesimlerindeki, 1999 yılından bu yana aktif olan Tungurahua Yanardağı’nın, 2006 yılında temmuz ve ağustos aylarındaki patlamaları sonucu 4 kişi ölmüştü.

Yanardağın yakınlarındaki köylerden pazar günü 1000 kişinin tahliye edildiği bildiriliyor.
[ntvmsnbc]

7.01.2008

Avustralya'da sel felaketi

Avustralya'nın doğusunda son 20 yıldır yaşanan en ciddi sel felaketi sonucu binlerce kişinin mahsur kaldığı belirtildi.

Yoğun yağışlar nedeniyle ülkenin en büyük nüfusa sahip eyaletlerinden Yeni Güney Galler'in bazı bölgelerine ulaşılamıyor.

Söz konusu yerler doğal afet alanları ilan edildi.

Biraz daha kuzeydeki Queensland eyaletinde de benzer sorunlar yaşanıyor.

Selin etkisini yitirmeye başladığı kaydedilirken, yetkililer bazı bölgelere daha birkaç gün boyunca ulaşılamayacağı uyarısında bulundu.

Avustralya'nın doğu kıyılarını geçen hafta etkisi altına alan fırtınalar bölgeye büyük miktarlarda yağış düşmesine neden olmuştu.

Yağışlar nedeniyle bazı nehirler taştı.

Bazı bölgelerde yollar sular altında kalırken, sel suları köprüleri yıktı.

Yenü Güney Galler'de bazı kasabalara ulaşılamazken, yükselen sel suları nedeniyle yüzlerce kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.


Avustralya'da geçen yıl büyük bir kuraklık yaşandı

Bazı bölgelerde mahsur kalanlara helikopterlerle gıda ve temel tüketim malzemesi yardımı yapıldı.

Queensland'in güneydoğusunda da yoğun yağışlar etkili oldu.

Avustralya'daki yağışlar uzun bir kuraklık dönemini izledi.

Sydney'deki BBC muhabiri Phil Mercer ülkenin yağışa çok ihtiyacı olduğunu belirtirken, bir anda bu kadar çok yağış almasının en azından 'talihsiz' bir gelişme olduğunu söylüyor.

Uzmanlar son dönemde doğu eyaletlerine düşen yoğun yağışları La Nina hava olayıyla ilişkilendiriyor.

Yaz mevsimini yaşayan güney yarımküredeki Avustralya'da daha çok yağış bekleniyor.

Ancak uzmanlar ülkedeki kuraklığın sona erdiğini söylemek için daha çok erken olduğu görüşünde
[BBC Turkish]

6.01.2008

Yunanistan'da şiddetli deprem : 6.5


Yunanistan, Richter ölçeğine göre 6,5 büyüklüğünde şiddetli bir depremle sarsıldı.

Deprem binaları kuvvetle sarsarken, depreme uykularında yakalanan halk sokaklara döküldü.

Yunan jeologlar 6,5 büyüklüğündeki depremin Atina'nın 120 km. güneybatısında, Mora yarımadasının güneyinde meydana geldiğini açıkladı.

Ancak deprem yerin 51 km. derinliğinde meydana geldi ve henüz bir can kaybı ya da hasar haberi yok.

Gelen haberlere göre sarsıntı Avrupa'nın en fazla deprem yaşanan ülkesi Yunanistan'ın büyük bir bölümünde hissedildi.

Deprem pazar sabahı TSİ 07:14'te meydana geldi ve çoğu kişiyi uykularında yakaladı.

BBC Atina muhabiri Malcolm Brabant, kendi evinin de depremde 20 saniye süreyle sarsıldığını ve hızla evden dışarı koştuğunu anlattı.

Güneydeki Kalamata kentinin sakinleri evlerinin 40 saniye süreyle sallandığını söylediler.

Gelen bilgilere göre deprem İtalya'da da hissedildi.

Yunanistan'daki en son ciddi deprem Eylül 1999'da meydana gelmiş ve 100'den fazla kişi yaşamını yitirmişti.
[BBC Turkish]

İtalya'nın gündemi 'çöp krizi'


İtalya'da hükümet bugün olağanüstü toplanarak Napoli kentindeki çöp krizini ele alacak.

Kentte ana çöplüklerde yer kalmadığı için iki haftadır toplanmayan çöpler, halk sağlığını tehdit etmeye başlamış durumda.

Napoli sokaklarında 100 bin tondan fazla çöp biriktiği söyleniyor.

Bazı bölgelerde evlerin çöpleri, kaçak olarak atılan zehirli atıklarla karışmış durumda.

Napolililer, çaresizlikten çöplerini yakmaya başladı.

İtfaiye, çöplerin yakılması sırasında çıkan yangınlara yetişmeye çalışıyor.

Hafta sonunda eski bir belediye çöplüğünün yeniden açılmasına karşı çıkan bölge sakinleri polisle çatışmıştı.

Öfkeli kalabalık dört otobüsü ateşe vermişti.

İtalya'da, Noel tatili ardından okullar bugün açılıyor.

Ancak çöp krizi nedeniyle Napoli'de okulların açılıp açılmayacağı belli değil.

İtalya Başbakanı Romano Prodi, 'Sağlık açısından evde kalmakla okula gitmek arasında fark yok" diyerek okulların açılacağını söyledi.

Ancak bazı belediyeler, kamu sağlığını tehlikeye atmamak için başbakanın kararını dinlemeyeceklerini açıkladılar.

Napolili olan İtalya Cumhurbaşkanı Georgio Napolitano, çöp krizinin "gerçek bir trajediye dönüşmeye başladığını" söyledi.

Napoli, 1994 yılından bu yana çöp sorunuyla boğuşuyor.

Hükümetin sorunun çözebilmesi için öncelikle Napoli Mafyası "Camorra" ile savaşı göze alması gerekiyor. Zira, çöp toplama işinden büyük paralar kazanan Mafya'nın yeni çöp işleme merkezleri açılmasını engellediği öne sürülüyor.

Napoli'deki çöp dağları Avrupa Birliği'ni de rahatsız etmiş durumda.

Birlik, çöp toplama yönetmeliğini ihlal etmesi nedeniyle İtalya aleyhinde hukuki girişim başlatabileceğini açıkladı.
[BBC Turkish]

4.01.2008

Altınlı araziye ‘yurt’ adına el kondu

İzmir’de köylülerin altın şirketine satmadığı araziler için Bakanlar Kurulu “yurt savunması için acil” gerekçesiyle kamulaştırma kararı aldı. Altın şirketinin işini kolaylaştıracak karar büyük tepki çekti.

Kanadalı Eldorado Gold’un Türkiye şirketi Tüprag Madencilik, altın aramak için Menderes’e bağlı Efemçukuru köyünü seçti. Köylülere arazilerini satmaları için teklif yapan şirket ‘hayır’ cevabı aldı.

Köylülerin satmadığı araziler için Bakanlar Kurulu 35 parseli acele kamulaştırdı. Karar, “yurt savunması için acil durumda” gibi ilginç bir gerekçeye dayanılarak alındı ve Resmi Gazete’de yayınlandı.

Bakanlar Kurulu’nun aldığı bu karar, İzmir’e içme suyu sağlayacak ve 300 bin kişinin su ihtiyacını karşılayacak Çamlı Barajı’nı besleyen su havzasındaki Efemçukuru’nda, altın arama çalışmalarına da olanak sağlıyor.

Efemçukuru köylüleri ile çevrecilere göre, bu bölgede işletilmesi planlanan altın madeni, başta su kaynakları olmak üzere çevreye büyük zarar verecek. İşletmenin yaratacağı ağır metaller, İzmir için çok büyük bir tehdit oluşturuyor.

Köylüler, Danıştay’a kararın iptali için dava açmaya hazırlanıyor. Ayrıca, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın verdiği ÇED’in iptali ve işletme ruhsatının iptali davaları halen sürüyor.

Üzümcülük yaparak geçimlerini sağlayan Efemçukuru köylüleri de madene tepki gösteriyor. Yetiştirdikleri siyah üzümün Türkiye’de bir numara olduğunu söyleyen köylüler, siyanürle bölgenin kirletilmesine karşı olduklarını belirttiler.

CHP’Lİ ANADOL, BAŞBAKAN’A SORDU
CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, “Yurt savunması ihtiyacına dönük hangi olağanüstü durum Efemçukuru’nda acil kamulaştırma kararı alınmasını gerektirmiştir?” diye sordu.

Anadol, Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde, Bakanlar Kurulunun, İzmir’in Menderes ilçesi Efemçukuru köyü halkının, altın arama faaliyetinde bulunan şirkete satmadığı araziler için Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca kamulaştırılma kararı aldığını; söz konusu maddenin, “ancak yurt savunması ile özel kanunlarda öngörülen olağanüstü durumlarda kamulaştırmaya izin verdiği” belirtti.

“Yurt savunması ihtiyacına dönük hangi olağanüstü durum Efemçukuru’nda acil kamulaştırma kararı alınmasını gerektirmiştir?” diye soran Anadol, şöyle devam etti:

“Bakanlar Kurulu kararı yurt savunmasına yönelik olarak alınmadıysa, yurttaşların yabancı şirkete satmak istemediği arazilerinin kamulaştırılmasında hangi özel kanundaki olağanüstü durum gözönünde bulundurulmuştur?

Kamulaştırma Kanununun olağanüstü durumlar için öngördüğü 27. maddeye göre kamulaştırma yapılmasının gerekçeleri nedir? Bu girişim yargı sürecinin önünü kapamak için mi gerçekleştirilmiştir? Kanadalı bir şirket için acil kamulaştırma kararı alınmasında ne gibi kamu yararı bulunmaktadır?”

KARAR REFERANDUMA SUNULACAK MI?
Anadol, altın madenciliği faaliyetinin, yöre tarımı ile İzmir’e içme suyu sağlayan barajlarda kirlenmeye etkileri konusunda hangi bilimsel verilerin olduğunun açıklanmasını istedi.

Erdoğan’ın “Türkiye, referandum kültürüne alışmalıdır” dediğini anımsatan Anadol, “Bu görüşünüze paralel olarak kamulaştırma kararını referanduma götürerek, Efemçukuru halkının kararlarına göre Bakanlar Kurulu kararını yeniden gözden geçirmeyi düşünür müsünüz?” diye sordu.
[NTVMSNBC]

Biyoyakıt çevre için kurtarıcı olmayabilir

Bilimadamları, biyoyakıtların, sera etkisine yol açan gaz salımlarının daha az olduğunu belirtiyor ancak ekliyorlar: Biyoçeşitliliğe ve tarım alanına verdikleri zararın faturası çok daha yüksek.

Guardian gazetesinin uzmanlara dayandırdığı bir habere göre; Mısır, şeker kamışı ve soyadan üretilen biyoyakıtların petrol ve kömür gibi fosil yakıtlara kıyasla çevreye çok daha büyük etkileri olabilir.

Bilimadamları, biyoyakıtların, sera etkisine yol açan gaz salımlarının daha az olduğunu belirtiyor ancak ekliyorlar: Biyoçeşitliliğe ve tarım alanına verdikleri zararın faturası çok daha yüksek.

İsviçre’de bir enstitünün araştırmasında, yakıt olarak kullanılan 26 farklı biyoyakıttan 21’inin ürettiği sera gazlarının, benzine kıyasla, yüzde 30’dan daha fazla azaldığı gözlendi.

Ancak, en az 12 biyoyakıt, çevreye fosil yakıtlardan daha fazla zarar verdi.

Bunlar arasında ekonomik açıdan dikkat çeken ABD’deki mısır etanolü, Brezilya’daki şeker kamışından üretilen yakıt da bulunuyor.
[NTVMSNBC]

Petroldeki Rekorun Faturası Ağır

Türkiye’nin, en büyük kalemini petrolün oluşturduğu enerji ithalatının faturasının 2008’de 40 milyar doları aşması bekleniyor. Petrolde 1 dolarlık artış, ekonomiye 200 milyon dolarlık bir fatura çıkarırken, cari açığı 350 milyon dolar artırıyor.

Uluslararası piyasalarda varili 100 doları gören ham petrolün, Türkiye ekonomisine faturasının yüksek olması bekleniyor. Uluslararası yatırım bankalarının, Türkiye tahminlerinden derlenen bilgiye göre, Türkiye’nin, 2006’da 29 milyar dolar, 2007’de 35 milyar dolara ulaşan enerji ithalat faturasının, 2008 yılında 40 milyar doları aşması, fiyat artışının kalıcı olması halinde ise 45 milyar dolara ulaşması bekleniyor.

Yatırım bankaları, Türkiye için 2008 yılında ortalama 65 dolara göre yaptıkları petrol faturası hesabını, uluslararası piyasalarda petrolün 100 doları görmesi nedeniyle, ortalama 80 dolara yükselttiler. Yatırım bankaları, 2009 yılında ise ortalama 75 dolar düzeyinde bir ham petrol fiyatı tahmin ediyorlar.Uluslararası yatırım bankaları, Türkiye’nin, genel makro hedeflerinde henüz topyekun ve yüksek oranlı bir revizeye gerek olmadığını vurgularken, petrolün ortalama varil fiyatının 80 dolar olmasıyla, Türkiye’nin net enerji faturasının, gelecek yıl 40 milyar doları aşacağını vurguluyorlar.

CARİ AÇIK, ENFLASYON VE BÜYÜME DE ETKİLENECEK
Türkiye’nin enerji faturasının yükselmesi, dış ticaret açığından cari açığa, enflasyondan yatırım ve büyümeye kadar bir dizi olumsuz etkide bulunacak. Türkiye’nin, bu yıl için cari işlemler açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya (GSYİH) oranı yüzde 8 olarak tahmin ediliyor.

1 DOLARLIK ARTIŞ 350 MİLYON DOLAR AÇIK YARATIYOR
Türkiye’nin enerji faturasındaki artış nedeniyle çari Açık artış gösterirken, enerji faturasının cari açığa etkisi, GSMH temelinde yüzde 4 oranında bulunuyor. Ham petrol fiyatlarındaki ortalama 1 dolarlık artışın, Türkiye’nin cari açığını 350 milyon dolar artıracağı vurgulanıyor.Ham petrol fiyatındaki 1 dolarlık artışın Türkiye’ye faturası ise ortalama 200 milyon dolar olurken, bu fiyat artışının, diğer enerji ürünleri fiyatlarına toplam etkisi ise 500 milyon doları geçiyor.

ENFLASYONA ETKİSİ 2 PUAN
Petrol fiyatlarındaki rekor yükselişin, yıllık TÜFE’ye ortalama etkisinin de en az 2 puan olabileceği vurgulanıyor. Enflasyonun artışıyla, tüketimin düşmesi, tasarruf ve yatırım eğiliminin yükselmesi ise ekonomik büyümeyi olumsuz etkiliyor.Yatırım bankası uzmanları, petrolün, Türkiye ekonomisi açısından talep esnekliği oldukça düşük bir mal olduğunun altını çizerken, bu çerçevede fiyat artışının talebi ciddi biçimde düşürmesinin beklenemeyeceğini, genel olarak iç talepte ortaya çıkacak top yekun bir yavaşlamanın ise petrol ithalatını da düşürmesinin beklenebileceğini ifade ediyorlar.Enflasyon üzerinde kuraklık nedeniyle bir baskı olduğuna işaret eden yatırım bankası uzmanları, petrol fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak akaryakıt fiyatlarında yaşanacak artışların, enflasyonunu daha da yükselteceğini belirtiyor.Doğalgaz fiyatlarındaki artışın da katkısıyla, hem TÜFE hem de ÜFE’de artışların önceki aylara göre daha yüksek çıkabileceği belirtiliyor.

MİLLİ GELİRİN YÜZDE 2’Sİ PETROLE
Türkiye, yüksek ham petrol fiyatları nedeniyle, milli gelirinin, her yıl yüzde 1.5-2’sini, petrol ve doğalgaz üreten ülkelere transfer etmek zorunda kalıyor. Türkiye, toplam enerji ihtiyacının yüzde 70’ini, petrol ihtiyacının da yüzde 90’dan fazlasını ithalat ile karşılıyor.
[NTVMSNBC]

3.01.2008

Milyonları yatağa düşüren hastalık

Korkunç virüs hızla yayılıyor. Okullar, işyerleri ve hastaneler tehdit altında..

İngiltere'de mideye yerleşen, kusma ve ishalle kendisini gösteren norovirüsün milyonlarca kişiyi yatağa düşürdüğü bildirildi.

Aile hekimleri, norovirüs kapan kişilerin işe ve okula gitmemesi gerektiği, böylece virüsün yayılmasının önüne geçilebileceği uyarısında bulundu.

Virüsün hızla yayıldığı, bir hafta içinde yaklaşık 100 bin kişinin mide şikayetleriyle aile hekimlerine başvurduğu açıklandı.

Virüsün yayılmasının bu ay hızlanabileceğine dikkat çeken uzmanlar, hastalığın ilk belirtilerinin ortaya çıkmasından sonra hastanın en az 48 saat süreyle evde dinlenmesi gerektiğini bildirdi.

Virüsün şu ana kadar 2 milyon kişiyi etkilediği ve bu rakamın da bir rekor sayılabileceği belirtildi.

Hastalığın en hızlı yayıldığı yerlerin okullar, işyerleri, hastaneler ve hapishaneler olduğuna dikkat çeken uzmanlar, pahalı turlar düzenleyen "Queen Victoria" adlı lüks geminin de virüsün etkili olduğu yerler arasında bulunduğunu, binlerce yolcunun aynı anda yatağa düştüklerinin rapor edildiğini açıkladı.

Uzmanlar, virüsün etkilediği kişilere yatak istirahati, bol sıvı tüketilmesi ve hekimin önereceği ilaçları alması tavsiyesinde bulundu.

Bu arada hastalık yüzünden işe gidemeyenlerin sayısının da giderek arttığı ve bu durumun ekonomiye milyonlarca sterline mal olduğu belirtiliyor.
[HaberTürk]
[NTVMSNBC]

Kenya'da 'Ruanda soykırımı' tablosu

Doğu Afrika ülkesi Kenya'da başkanlık seçimi sonrası patlayan şiddet 'Ruanda soykırımı'nı andıran kabilelerarası katliama dönüştü. Kendini galip ilan ettiren Başkan Kibali'nin Kikuyu kabilesi kadın çocuk demeden rakibi Odinga taraftarlarınca kesiliyor. Kikuyular da intikam saldırılarına başladı

Afrika'nın doğusunun ekonomik gücü Kenya'da, 27 Aralık'taki devlet başkanlığı seçiminin ardından 1994'teki 'Ruanda soykırımını' hatırlatan sahneler yaşanıyor. Devlet Başkanı Mwai Kibaki'nin kılpayı farkla kazandığının açıklanması üzerine muhalif lider Raila Odinga'nın yolsuzluk suçlamasında bulunup taraftarlarının sokağa dökülmesi, kabilelerarası katliama dönüştü. Kibaki'nin polise sokağa çıkan herkesi öldürme emri vermesine misilleme olarak, ülkedeki 42 kabilenin en büyüğü,
ekonomik açıdan en güçlüsü, Kibaki'nin ait olduğu Kikuyu kabilesinin üyeleri batı bölgelerinde diri diri yakma, palayla doğrama gibi yöntemlerle öldürülüyor. Buna misilleme olarak da, dünden itibaren meşum Mungiki suç çetesinin başını çektiği Kikuyu milisleri muhalifleri öldürmeye başladı.
Yedi günde ölenlerin sayısı 330'u geçerken, 42 kabilenin çoğu kurban verdi. Dün hükümet sözcüsü, "Odinga taraftarları etnik temizlik yapıyor" dedi, tüm bakanlar adına 'Bu örgütlü soykırım ve etnik temizlik eylemlerinin, Odinga'nın Portakal Demokratik Hareketi tarafından seçimden önce çok iyi planlandığı, finanse edildiği ve provasının yapıldığı netlik kazanmaktadır' açıklaması yapıldı. "Soykırımdan doğrudan hükümet suçludur" yanıtını veren Odinga, taraftarlarını sakinleştirmesi çağrısını "Kenya halkına tecavüze uğrayabilsinler diye uyuşturucu vermeyi reddediyorum" diyerek püskürtüp seçim sonucu 'Kibeki'nin mahkemelerine' götürmeyeceklerini söyledi. İki lideri de şiddeti körüklemekle suçlayan basın, 'Acilen müdahale edilmezse, Ruanda, Sierra Leone, Somali, Fildişi Sahilleri gibi iç savaşla paramparça olup tahayyül edilemeyen boyutta soykırım yaşamış ülkeler arasına katılacağız' uyarısı yaptı.

On binler kaçıyor
Batıdaki Büyük Yarık Vadisi, ülkenin ikiye bölündüğü fay hattı haline geldi. Evleri, çiftlikleri, ürünleri yakılan Kikuyuların vadinin en zengin kenti Eldoret'te sığındığı kiliselerden birinin içindekilerle ateşe verilmesinin ardından, on binlerce Kikuyu bölgeden kaçıyor. Elleri palalı çetelerin Eldoret'ten başkent Nairobi'ye giden yolu kapatması üzerine binlerce kişi havaalanına akın etti. "Bu, bir ulusal felaket" diyen Kenya Kızılhaçı Başkanı Abbas Güllet, batıda yollarda 10 km. arayla barikatlar kurulduğunu ve yalnızca 'doğru etnik grup' mensuplarının geçmesine izin verildiğini aktardı. Komşu Uganda ile genelde Kenya'ya mülteci akıtan Sudan, Somali, Etiyopya'ya doğru kaçış da var. Yerini terk eden Kenyalıların sayısı 100 bine ulaştı.

Palalarla doğruyorlar
Kilise kundaklamasında kurban sayısını Reuters yaklaşık 30 verirken, Independent bir Kızılhaç gönüllüsüne dayanarak içeride 200'den fazla kişinin bulunduğunu, 100'den fazlasının öldüğünü, bunların 80'inin çocuk olduğunu, kaçmaya çalışanların da kapının önünde palayla doğrandığını yazdı. Yeni sığınma yeri hapishane ve karakollar olurken, havaalanına 23 çocukla birlikte sığınan çocuk yurdu çalışanı Patrick Kariuki, "Kenya'nın böyle olacağı hiç aklıma gelmezdi. Bizi Kibaki'ye oy verdiğimiz için öldürüyorlar. Belki seçim hilelidir, niye mahkemeye gitmiyorlar" diye yakındı. Jane Chepchirchir, Nairobi yoluna kurulan kontrol noktalarında Kalenjin dilinde 'Sen kimdensin' diye sorduklarını, anlayamayanların palayla öldürüldüğünü anlattı.
Kalenjin, 24 yıllık iktidardan sonra 2002'de devlet başkanlığını Kibaki'ye kaptıran Daniel Arap Moi'nin kabilesi. Kendisi Kalenjin, kocası Kikuyu Chepchirchir, "Öldürenler benim halkım, ama kocam sebebiyle Kikuyular da benim halkım. Ortada kaldık. Hepimiz sadece Kenyalı olamaz mıyız" dedi. Mungiki çetesi havadan Odinga'nın ait olduğu ikinci büyük kabile Luoyu intikam saldırılarıyla tehdit eden broşürler atarken, Nairobi'nin kabilelere bölünmüş varoşlarında palalar konuşuyor.
Tecavüz olaylarında da büyük artış yaşandığı kaydediliyor. Nairobi hastanesinden Sam Tenya, "24 saatte 19 tecavüz kurbanı kadın geldi. Bazıları toplu tecavüze uğramış, bazılarına ailelerinin önünde tecavüz edilmiş. Hastaneye ulaşamayan çok sayıda kadın olduğunu söylüyorlar" dedi.
[Radikal]

Llaima yanardağı, alev kusuyor!


Şili'deki faaliyete geçen Llaima yanardağı duman ve lav püskürtmeye başladı.
Yetkililer yanardağın dün geceyarısı patladığını, Arjantin'e bakan kısmında lav akışı olduğunu ancak Şili cephesinde böyle bir durumun görülmediğini söylediler.

Yanardağ patlaması yüzünden şu ana kadar ölen ya da yaralanan olmadığı belirtildi.

Şili'nin en aktif volkanlarından olan Llaima, 3 bin 125 metre yükseklikte.

Ülkenin güneyindeki Araucania bölgesinde bulunan yanardağda sık sık orta derecede patlamalar oluyor.
[ZAMAN]

2.01.2008

Afrika Zürafaları Tehlikede

Kenyalı ve ABD’li biyoloji uzmanları, Afrika zürafalarının en az 6 türünün tehlikede olduğu uyarısında bulundu.

Merkezi ABD’de bulunan bir doğal yaşamı koruma derneğinin katkılarıyla hazırlanarak yayımlanan çalışmada, tek bir tür olduğu sanılan 110 bin Afrika zürafasının giderek artan kuraklık ve insanların neden olduğu baskılar yüzünden dağıldığına ve yok olduğuna dikkat çekildi.

Son 10 yıldır Somali, Etiyopya ve Kenya’daki silahlı çatışmaların da zürafaların sayılarının azalmasına ve bölgelere dağılmalarına neden olduğu belirtilen çalışmada, bu hayvanların genetik yapılarının “tek bir tür” oldukları teorisini çürüttüğünü de kaydedildi. Farklı zürafa nüfusunun ayrı biçimde korunmasıyla ilgili bir çalışma başlatılması çağrısında bulunuldu.

Uluslararası zürafa çalışmaları grubunun (IGWG) da yetişkin olduğunda 6 metre uzunluğa 2 ton ağırlığa ulaşan zürafaların sayılmasına çalıştığı belirtildi.
[NTVMSNBC]
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...