Bir bilimsel araştırmaya göre, atmosferdeki CO2 yoğunluğu, ekonomik büyüme ve ormanlar ile okyanusların sera etkisine yol açan bu gazı yeterince soğuramamaları nedeniyle, öngörülenden çok daha hızlı artıyor.
WASHINGTON - Amerikan Bilimler Akademisi’nin dergisinde yayımlanan araştırmaya katılan British Antarctic Survey adlı İngiliz kuruluşunun açıklamasına göre, atmosferdeki karbondioksit miktarının artışı, 2000’den bu yana öngörülenden yüzde 35 daha yüksek bulunuyor.
Bu artışın yüzde 17’sinin sorumlusunun doğayı kirleten yakıtlar, yüzde 18’inin sorumlusunun da, karbon gazını soğuran ormanlar veya okyanuslar gibi doğal temizleyicilerin kapasitesindeki düşüş olduğu belirtilen raporda, 50 yıl önce atmosfere salınan her bir ton CO2’nin 600 kilosunun doğal temizleyiciler tarafından soğurulduğu, 2006’da ise ancak 550 kilosunun soğurulduğunu ve miktarın düşmeye devam ettiği kaydedildi.
Araştırmanın başında yer alan Global Carbon Project’ten Pep Canadell, 2006’da 10 milyar tona yakın CO2’nin havaya salındığını ve bunun 1990’a oranla yüzde 35 fazla olduğunu belirterek, Kyoto sözleşmesinin 2012’de, iklim değişikliğinin sorumlusu olarak görülen bu salımın 1990’a göre yüzde 5 azaltılmasını öngördüğünü anımsattı.
Dünya ikliminin sanayi ürünlerinden, karbondioksit salımından ötürü bozulması ve atmosferin giderek ısınmasına iliştin en somut verilerden biri de kısa süre önce Atlas Okyanusu’ndan gelmişti.
İngiltere’nin East Anglia Üniversitesinden Dr. Ute Schuster ile çalışma hocası Prof. Dr. Andrew Watson’un “Journal of Geophysical Research: Jeofizik Araştırma Dergisi” yayın organında bir süre önce açıkladıklarına göre, Atlas Okyanusu’nun kuzey bölümünde karbondioksit soğurması son 10 yılda yarı yarıya azaldı.
Araştırma, yük gemilerine konulan ölçüm cihazları dahil 1995 ile 2005 yılları arasında 90 bin kez yinelenen ölçümlerle yapıldı.
Bilim adamları, Anglia Üniversitesinden çıkan bu sonuçtan, zaten sera etkisi altında olan dünyanın daha da hızlı ısınabileceği ve iklimin daha da kötü boyutlarda bozulabileceği anlamının apaçık çıktığını belirtmişlerdi.
İklim ve doğa bilimi uzmanları da, Büyük Okyanus, Hint Okyanusu, güney kesimi denizlerinin de giderek daha az karbondiksit emdiği sonucunun aşikar olduğunu bildirmişlerdi. Doğada kutup buzlarının ve buzulların hızla erimesi, yakında gelecek felaketin en bariz işaretleri olarak görülüyor.
ABD, Çin ve Hindistan’ın hiç yanaşmaması, devletler arasında karbondioksit salımını düşürme sözleşmesi olan Kyoto Protokolünü hemen hemen hiç durumuna sokuyor.
1997 yılında oluşturulan Kyoto Protokolü, 1992’de imzalanan çerçeve anlaşmada belirlenen ilkelere dayanıyor.
Sanayileşmiş ülkeler, 1990’daki salım oranlarını 2008-2012 yılları arasında yüzde 5 oranında azaltmayı taahhüt etmiş oluyorlar. Bu da bazı bilim adamlarınca “mütevazı” çizginin ötesinde son derece yetersiz bulunuyor.
[NTVMSNBC]
WASHINGTON - Amerikan Bilimler Akademisi’nin dergisinde yayımlanan araştırmaya katılan British Antarctic Survey adlı İngiliz kuruluşunun açıklamasına göre, atmosferdeki karbondioksit miktarının artışı, 2000’den bu yana öngörülenden yüzde 35 daha yüksek bulunuyor.
Bu artışın yüzde 17’sinin sorumlusunun doğayı kirleten yakıtlar, yüzde 18’inin sorumlusunun da, karbon gazını soğuran ormanlar veya okyanuslar gibi doğal temizleyicilerin kapasitesindeki düşüş olduğu belirtilen raporda, 50 yıl önce atmosfere salınan her bir ton CO2’nin 600 kilosunun doğal temizleyiciler tarafından soğurulduğu, 2006’da ise ancak 550 kilosunun soğurulduğunu ve miktarın düşmeye devam ettiği kaydedildi.
Araştırmanın başında yer alan Global Carbon Project’ten Pep Canadell, 2006’da 10 milyar tona yakın CO2’nin havaya salındığını ve bunun 1990’a oranla yüzde 35 fazla olduğunu belirterek, Kyoto sözleşmesinin 2012’de, iklim değişikliğinin sorumlusu olarak görülen bu salımın 1990’a göre yüzde 5 azaltılmasını öngördüğünü anımsattı.
Dünya ikliminin sanayi ürünlerinden, karbondioksit salımından ötürü bozulması ve atmosferin giderek ısınmasına iliştin en somut verilerden biri de kısa süre önce Atlas Okyanusu’ndan gelmişti.
İngiltere’nin East Anglia Üniversitesinden Dr. Ute Schuster ile çalışma hocası Prof. Dr. Andrew Watson’un “Journal of Geophysical Research: Jeofizik Araştırma Dergisi” yayın organında bir süre önce açıkladıklarına göre, Atlas Okyanusu’nun kuzey bölümünde karbondioksit soğurması son 10 yılda yarı yarıya azaldı.
Araştırma, yük gemilerine konulan ölçüm cihazları dahil 1995 ile 2005 yılları arasında 90 bin kez yinelenen ölçümlerle yapıldı.
Bilim adamları, Anglia Üniversitesinden çıkan bu sonuçtan, zaten sera etkisi altında olan dünyanın daha da hızlı ısınabileceği ve iklimin daha da kötü boyutlarda bozulabileceği anlamının apaçık çıktığını belirtmişlerdi.
İklim ve doğa bilimi uzmanları da, Büyük Okyanus, Hint Okyanusu, güney kesimi denizlerinin de giderek daha az karbondiksit emdiği sonucunun aşikar olduğunu bildirmişlerdi. Doğada kutup buzlarının ve buzulların hızla erimesi, yakında gelecek felaketin en bariz işaretleri olarak görülüyor.
ABD, Çin ve Hindistan’ın hiç yanaşmaması, devletler arasında karbondioksit salımını düşürme sözleşmesi olan Kyoto Protokolünü hemen hemen hiç durumuna sokuyor.
1997 yılında oluşturulan Kyoto Protokolü, 1992’de imzalanan çerçeve anlaşmada belirlenen ilkelere dayanıyor.
Sanayileşmiş ülkeler, 1990’daki salım oranlarını 2008-2012 yılları arasında yüzde 5 oranında azaltmayı taahhüt etmiş oluyorlar. Bu da bazı bilim adamlarınca “mütevazı” çizginin ötesinde son derece yetersiz bulunuyor.
[NTVMSNBC]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder