30.04.2007

Kurşunlu'da direniş devam ediyor


Antalya Kurşunlu'da köylülerin verimli topraklarına, ağaçlarına, yaşamlarına ve geleceklerine yapılan bir saldırı olarak niteledikleri taşocaklarına karşı direnişleri sürüyor.

İşletme izni aldıkları taşocağı için çalışmalara başlamak isteyen şirketin iş araçlarına engel olmak isteyen 30 köylü Jandarma tarafından gözaltına alındı. Kurşunlu'da ormanı talan ettiği iddia edilen taşocağının eski Orman Bakanı Hasan Ekinci'nin kardeşine ait olduğu anlaşıldı. İşletme sahibinin çalışmasına engel oldukları gerekçesiyle köylüleri şikâyet etmesi üzerine direniş bölgesine gelen Jandarma ekipleri, eylem yapan köylülere müdahale etti. Ekiplerin müdahalesine direnen köylüler arasında çok sayıda kişi de yaralandı.

[Birgün]

29.04.2007

Göksu Deltası'ndaki kuş cenneti tehlikede

Mersin’deki kuş cennetinde suyun çekilmesi kuşları göçe zorluyor. Deltada çiftçilik yapan üreticiler de kuraklıktan şikayetçi...

İSTANBUL - Mersin’in Göksu Deltası’ndaki kuş cennetinde suyun çekilmesi kuşları göçe zorluyor. Kuraklık ve akarsuların kirletilmesi kuş cennetini tehdit ediyor. Uzmanlar, önlem alınmaması halinde kuş cennetinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunuyor.

Mersin’in Silifke İlçesi’ndeki Göksu Deltası’nda önceki yıllara göre konaklayan kuş sayısında düşüş yaşanıyor. Kuş cennetinin bulunduğu deltayı besleyen akarsulardan çok az su geliyor, bu nedenle kuş cennetindeki su seviyesi çok düşük ve sazlıklar da kuruyor.
Kuraklığın yanısıra suyun da kirli ve yetersiz olması deltadaki kuşların yaşamını tehlikeye sokuyor.

Göksu Deltası’nda üremek için kuluçkaya yatan kuş çeşitleri azalıyor. Bir çok kuş da kaynakları yeterli olmadığı için göç etmek zorunda kalıyor.

Aynı zamanda tarım da yapılan Göksu Deltası’ndaki kuraklık çiftçiyi de endişelendiriyor.

Hem çevreciler hem de çiftçiler önceki yıllarda olduğu gibi bol yağışlı bir bir dönem geçirmeyi umut ediyor.

[Ntvmsnbc]

Dünyayı korkutan harita

Avrupa Uzay Dairesi'nin (ESA) uydusu Envisat tarafından çekilen fotoğraf, Dünya'nın 2006 yılı için nitrojendioksit (NO2) kirlilik haritasını gösteriyor.

NO2 akciğer kanseri ve solunum rahatsızlıklarına neden olan, insan faaliyetleri sonucu oluşan bir gaz.

Sensörleriyle atmosfer, okyanus, buz ve yüzeyin bilimsel ölçülerini alan gözlem uydusu, 2002'den beri faaliyette.

Bilim insanları, en büyük çevresel uydu olan Envisat'tan elde edilen bulguları gözden geçirmek üzere 2007 Envisat Sempozyumu'nda toplandı.

[Milliyet]

25.04.2007

Hazar'da 700 Ölü Fok Kıyıya Vurdu

Fok ölümlerinin nedeni henüz bilinmiyor

Kazakistan'da, yaklaşık 700 ölü fok Hazar Denizi kıyılarına vurdu.

Kazakistan'ın Hazar denizi kıyısındaki Mangıstav bölgesi sahilinde 2 Nisan'da 100'den fazla ölü Hazar foku bulunmuştu.

Çevre Bakanlığı yetkilisi, 30 Mart'tan bu yana Hazar Denizi'nin orta kesiminde, Mangistau kıyılarına 524'ü yavru, 674 ölü fok vurduğunu, fok ölümlerinin nedeninin henüz bilinmediğini belirtti.

Yetkililer, bu kış mevsiminin daha sıcak geçmesi nedeniyle, 'fok vebası' olarak anılan bir hastalığın yayılmış olmasından endişe ediyor.

Hazar Denizi'nde 2000 yılında yaklaşık 12 bin fok, bu hastalığa yakalanmıştı.

2 Nisan'da 100'den fazla ölü Hazar foku bulunmasının ardından Bölge Çevre İdaresi, bölgede su altı ve su üstü kirliliğinin sınırlar dahilinde seyrettiğini belirterek, yavru fok ölümlerinin çevresel etkiden kaynaklanmasının mümkün olamayacağını açıklamıştı.

Açıklamada, soruşturmanın sürdüğü belirtilmişti.

Ülkenin doğusunda görülen brusella salgını nedeniyle yüzlerce hayvan itlaf edilmiş ve Olağanüstü Durumlar Bakanlığı, itlaf edilen hayvanlarla teması olan insanların da kontrol altında tutulduğunu açıklamıştı.

[CNN Turk]

Stoklar tükeniyor, fiyatlar artıyor...

Bakır fiyatları sabit kalırken Nikel rekor seviyede. “Stok çatlakları ve sürekli artan yüksek taleple ilgili kaygılar sebebiyle, bakır fiyatları yedi aylık en yüksek seviyede kaldı, nikel yeni bir rekor seviyeye yükseldi ve çinko üç aylık en yüksek seviyeye ulaştı..."

Amerikanın çelik ve alüminyum tahmilleri düşüyor. “Çelik tahmillerinin bir önceki yıl seviyelerinden %10'nun üzerinde bir düşüş ve alüminyumun ise yaklaşık %6'lık bir düşüş göstermesiyle, U.S. metal hizmetleri merkezlerindeki çelik ürünleri stoğu Mart'ta düşüşe geçti.

Asya kauçuk stoğu sıkışık, Çin fiyatları sabit tutmaya çalışıyor. “Fazla talep önde gelen Güneydoğu Asya kauçuk üreticilerinden gelen ekstra kargoları tükettikçe önümüzdeki yıllarda Asya'nın kauçuk stoklarının düşük seviyelerde kalacağı düşünülüyor.

Avcılar son Amur leoparlarından birini öldürdüler


MOSKOVA (Reuters) - WWF'nin açıklamasına göre, Rusya'nın uzak doğusundaki avcılar, vahşi doğadaki son yedi dişi Amur leoparından birini öldürdüler, ve böylelikle türün sonuna bir adım daha yaklaşılmış oldu.

Dişi leoparların beslemesine bağlı olan türün hayatta kalmasını garanti altına almak için en az 100 birey gerekmektedir. WWF, vahşi doğada dişilerden daha çok erkek leoparların olduğunu çünkü kedigillerin stres altındayken erkekleri besleme eğiliminde olduğunu söyledi.

WWF, bir avcı leoparı kuyruk kemiği boyunca vurduğunu, leoparın yuvarlandığını ve daha sonra ağır bir nesne ile kafasına vurularak öldürüldüğü açıkladı. Amur leoparlarının insanlara saldırdığı bilinmemektedir.

[Kaynak]

Grönland'dan Buz Kütlesi Koptu


Eskiden anakaraya bağlı bir kara parçası, küresel ısınma nedeniyle Grönland'dan koptu. Uzmanlara göre bu, küresel ısınmanın en çarpıcı göstergelerinden biri
Dünyanın en büyük ikinci buz kütlesi olan Grönland'da, küresel ısınma yüzünden buzullar eriyince eskiden anakaraya bağlı olan bir kara parçası ada haline geldi.

Kuzey kutup dairesinin 600 kilometre kuzeyinde, Grönland'ın doğu kıyısında ortaya çıkan ada, 1985'te Grönland'a tamamen bağlıyken, 2002'de anakaraya ince bir buz tabakasıyla bağlı bir yarımada haline geldi. 2005 yazında da tamamen ayrıldı.
[Milliyet]

Grönland açıklarındaki yeni adayı keşfeden ABD'li araştırmacı ve Grönland uzmanı Dennis Schmitt, adaya Eskimo dilinde "Isınma Adası" anlamına gelen "Uunartoq Queqertoq" adını verdi. ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi de "Isınma Adası"nın yeni bir oluşum olduğunu doğruladı.

Küresel ısınmanın en büyük göstergelerinden biri olarak nitelendirilen yeni ada, Grönland'daki buz kütlesinin tahmin edilenden daha hızlı şekilde eridiğini de ortaya koydu.

Bilim adamları, birkaç yıl öncesine kadar Grönland'ın eriyerek parçalara ayrılmasının 1000 yıl süreceğini tahmin ediyordu. Ancak son gelişmeler ve buzulların erimesiyle yeni bir adanın oluşması, Grönland'ın daha hızlı şekilde parçalanarak dünya genelinde deniz seviyesini yükselteceğini gösterdi. Antarktika'dan sonra dünyanın ikinci büyük buz kütlesi olan Grönland'da bulunan 2.5 milyon kilometreküp buzun erimesi halinde deniz seviyesinin 7.2 metre yükseleceği tahmin ediliyor.

Kayıp Kıtayı Tsunami Yuttu


Bilim adamları, Atlantis'in MÖ 1500'lü yıllarda meydana gelen bir tsunami sonrası yok olduğunu iddia etti...
İlk olarak Eflatun'un tasvirlerinde, döneminin çok ilerisinde bir medeniyet seviyesine ulaşmış bir şehir devleti olarak adı geçen Atlantis'in varlığı kesin olarak kanıtlanamıyor. Ancak İsrail'in Ben Gurion Üniversitesi'nden bilim adamları, Atlantis'in yalnızca bir efsaneden ibaret olmayabileceğini savundu. Bilim adamları incelemelerin, Akdeniz'in doğusunda yer aldığı varsayılan bu adanın büyük bir tsunami sonrası sular altına gömülmüş olabileceğini gösterdiğini kaydetti.

Araştırmacılar, Girit'te yaptıkları incelemelerde, bu adanın yaklaşık 3500 yıl önce dev bir tsunami tarafından vurulduğunu gösteren deliller buldu. Bu tsunaminin 2004'te Asya'da 250 bin kişinin ölümüne yol açan tsunami kadar güçlü olduğu, Atlantis'in de bu nedenle yok olduğu ifade edildi. Tsunamiye, Santorini Yanardağı'nın patlamasının yol açtığı sanılıyor. Girit'in kuzeyindeki Santorini Yanardağı'nın patlamasının çok büyük bir etki yarattığı tahmin ediliyor.
[İnternet Haber]

"Yaşanabilir İlk Gezegene Doğru"


Güneş sistemi dışında “yaşamaya uygun olabilecek” ilk gezegen keşfedildi.
“Astronomy and Astrophysics” adlı derginin son sayısındaki makaleye göre, astronomlar Güneş sistemi dışında Dünya’dan 20.5 ışık yılı uzakta keşfettikleri gezegenin insanların yaşamasına elverişli şartlar taşıyabileceğini düşünüyor.
Şili’deki La Silla adlı Avrupa rasathanesinde bulunan “Harps” teleskopunu kullanan uzmanlar, “Gliese 581” yıldızının etrafında dolaşan gezegenin, hem sıvı hem de katı yüzeye sahip olduğunu, yüzeydeki sıcaklığın da dünyadaki gibi seyrettiğini belirledi.

Yeni gezegenin arz ettiği özelliklerin, hayat bulunduğunu akla getirdiğini vurgulayan astronomlara göre, gezegen yüzeyindeki ortalama sıcaklık 0 ile 40 santigrad derece arasında oynuyor. Bu da yüzeyde sıvı halde su bulunabileceğini düşündürüyor.

Gezegenin yarıçapının, dünyadan 1.5 kat büyük olduğunu hesaplayan astronomlara göre, gezegenin yüzeyi karalar ve denizlerle kaplı.[NTVMSNBC]

Astronomların hesaplamalarına göre, kitlesi dünyadan 5 kat fazla olan gezegendeki yerçekimi ise dünyadakinden 2.2 kat fazla.

Gezegen, “Gliese 581” güneşinin etrafında 13 günde dönüyor. Gezegen, kendi güneşinin yörüngesinde Dünya’nın Güneş’e uzaklığının 14’te biri mesafede seyrediyor.

“Gliese 581”, kitlesi Güneş’in ancak üçte biri kadar olan “kırmızı cüce” adlı yıldız türünden. Çok küçük kitleye sahip bu yıldızlar, yaşanabilir gezegen arayışında ilk bakılan noktaları oluşturuyor.

Uzmanlara göre, makul yüzey sıcaklığı ve Dünya’ya nispeten yakın oluşu, bu gezegeni uzayda hayat aramaya yönelik müstakbel uzay çalışmalarının öncelikli hedefi haline getirebilir.

2 yıl önce de aynı yıldızın etrafında dolaşan bir gezegen, aynı ekip tarafından keşfedilmişti. Kitlesi dünyadan 15 kat büyük olan gezegen Neptün’ü andırıyordu.

Kuş gribi salgını 7 milyon kişiyi öldürebilir

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), olası bir kuş gribi salgınının dünya çapında 1 milyar kadar kişiyi etkileyebileceğini ve 7 milyon kişinin ölümüne yol açabileceğini duyurdu.


MANİLA - WHO’nun Filipinler temsilcisi Jean-Marc Olive, salgın konulu bir konferansta, bu tahminlerin bir önceki kuş gribi salgını sırasında kullanılan matematiksel modellere dayandırıldığını belirttiği açıklamasında, “Bundan sonraki salgın, birkaç haftada çok yüksek hasta sayısı ve ölüm oranını beraberinde getirebilir, bir milyar vaka ve 2 ila 7 milyon kişinin ölümüne yol açabilir” uyarısında bulundu.

Olive, 1997’de bütün kanatlıların itlaf edildiği Hong Kong’ta alınan önlemleri örnek gösterdiği konuşmasında, yeni bir salgının alınacak radikal önlemler sayesinde önlenebileceğine da işaret etti.

Kuş gribi, 2003’te ortaya çıkışından beri dünyada 172 can aldı. Şu anda hastalığın insanlara bulaşması sadece kanatlılarla insanların yakın temasıyla sınırlı olsa da, uzmanlar değişime uğrayan virüsün insana kolayca geçebildiği, bunun da dünya çapında bir salgını beraberinde getirebileceği uyarısında bulunuyor.

[NTVMSNBC]

22.04.2007

Observer: Yeni mantar türü milyonlarca insanı açlığa sürükleyecek

Afrika’da ortaya çıkan ve buğdayı mahveden Ug99 adlı yeni bir mantar türünün hızla yayıldığı, kısa bir süre içerisinde Ortadoğu’ya sıçrayacağı belirtildi. Bilimadamları, salgının, aralarında Türkiye, İran ve Hindistan gibi ülkeleri etkileyeceğine, milyonlarca insanın açlığa sürükleneceğine inanıyorlar.
The Observer gazetesi, bilim adamlarına dayanarak Afrika’nın Uganda, Kenya ve Etiyopiya’da buğday alanlarında yıkıcı etkilerini gösteren ve Yemen’e de sıçrayan kara pas (Puccinia graminis) adlı mantarın yeni bir türü olan Ug99’nun, yayılması sonucunda milyonlarca insanın açlık ile karşı karşıya kalacağını kaydetti. Gazete şöyle devam etti:“Uzmanlar, hastalığın ? Puccinia graminis ? Mısır, Türkiye Ortadoğu ve sonunda Hindistan ve Pakistan’a yayılayacağına, bunun sonucunda da bir milyar aşkın insanın ana besin kaynağını yok edeceğine inanıyorlar. Bazı gözlemciler, buğdaya büyük bir bağlılığı olan Mısır’a bu yılın sonundan önce ulaşabileceği uyarısını yapıyorlar.ö Nobel ödüllü tarım uzmanı Norman Borlaug’un, yeni mantar türü ile ilgili olarak “Bunun, büyük bir sosyal ve insani yıkım potansiyeli var" açıklamasını aktaran gazete, kara pas hastalığının binlerce yıl dünyanın birçok bölgesindeki buğday üretimine büyük zarar verdiğini anımsatarak, İncil’de de buna değinildiğine dikkat çekti.
Kara pas hastalığının 1960 yıllarında geliştirilen önlemlerin sonucunda geçmişte kaldığının sanıldığı belirtilen haberde ancak mantarın yeni türü olan Ug99’nun, birkaç yıl önce ilk olarak Uganda’da ortaya çıktığı, yapılan testlerin sonucunda hemen hemen her türlü buğdayın bundan etkilendiği gözlendiği kaydedildi.
ÇOK CİDDİ BİR DURUM
The Observer’e konuşan, BM’nın gıda ve tarım örgütü FAO uzmanı Wafa Khoury de, yıllarca dayanıklı olan buğday türlerinin artık dayanıklı olmadığının saptandığını belirterek “Dünya 60 yıl güvenli oldu ancak artık İncil’de söz edilen ve mahsullerimizi mahveden salgın geri döndü. Bu çok ciddi bir durum" şeklinde konuştu.Ug99’nun özellikle buğdaydaki dirençli genlere saldırdığına dikkat çeken Khoury, “Bunun sonucunda gelişmekte olan ülkelerdeki buğday türlerinin yüzde 80’inin mantardan etkilenebileceğine inanılıyor" dedi.
İngiliz gazetesi, Ug99’nun Yemen’e sıçradığının, geçen Şubat ayında doğrulandığını belirterek, “Rüzgarlara ilişkin etüdler, Ug99’nun kısa bir süre içerisinde Suudi Arabistan ve Ortadoğu’ya yayılacağını gösteriyor. Sonunda Suriye, Lübnan, Türkiye, İran, Pakistan ve Avrupa da etkilenebilir.ö Buğday sorunlarına çözüm bulmayı amaçlayan Uluslararası Pas Girişimi’nden Rick Ward da “Ug99’a dayanıklı yeni buğday türlerini geliştirmemiz gerekiyor" dedi. Ward “Eğer bunun yapmazsak Mısır ve Pakistan gibi ülkelerin buğday üretiminde feci kayıpları ile karşı karşıya kalmaları olasılığı var" uyarısını yaptı.(ANKA)[Milliyet]

21.04.2007

4 Borneo kabileüyesi kereste kamplarını ateşe vermekten suçlanıyor

KUALA LUMPUR, Malezya (AP) - Borneo kabilesinin dört üyesi, dünyanın en yaşlı yağmur ormanlarından birine ev sahipliği yapan bölgedeki bir kereste kampını ateşe vermekle suçlanıyor. Tutuklamalar, Malezya'nın Sarawak devletindeki yerli topluluklar arasında çevrecilerin kereste ve hurma yağı endüstrilerinin artan tehditleri olarak tanımladıkları baskıyı ortaya koymaktadır. Salı günü, Sarawak Dayak Iban Assosiation genel sekreteri Nicholas Mujah, polisin 12 Nisan'da yerel kereste şirketi Kotasar'a ait kampları ateşe verdiklerinden şüphelenilen dört Iban kabilesi üyesini tutukladığını söyledi.
Mujah AP'ye, "Öfkeli olduklarına inanılıyor çünkü şirket bölgeye girdi ve onların meyve ve kauçuk bahçelerini yok etti." açıklamasını yaptı.
Mujah, şirketin Silantek bölgesindeki devlet arazisinde çalışması için Sarawak hükümetinin onayına sahip olduğunu söyledi. Ancak, yerli kabileler pek çok kuşaktır bölgede yaşamaktalar ve bölgenin ataların toprakları olduğunu söylemekteler.
Bölgenin polis şefi Mat Jusoh Muhamad, tutuklanan kabile üyelerinin en erken bir hafta sonra mahkemede kundaklamadan suçlu bulunabileceklerini söyledi. Mat Jusoh, üç mobil kampı kül eden yangında kimsenin yaralanmadığını, çünkü şüphelilerin Kotasar'ın çalışanlarını, kampları ateşe vermeden önce kampları terk etmelerini söylediklerini açıkladı. Grup lobileri Iban topluluklarının tarafında olan Mujah, "Bu dava bizlere kanun dikkate alındığında haklarımızın ortadan kaldırıldığını gösteriyor," dedi. "Yüzlerce keresteci, Sarawak'ta yasal olarak yerli toprağı olması gereken topraklara tecavüz ettiler."
Kerestecilik 1980lerin başlarından bu yana Sarawak'ın ana ekonomisini oluşturuyor. İstatistiklerine göre, devlet, 2005 yılında yaklaşık $1.8 milyon değerinde kereste ihraç etti. Doğal kaynakların korunması için uğraşanlar, hurma yağı arazileri için yapılan ağaç kesimi yerli insanları yiyecek buldukları ve avlandıkları topraklarından yoksun bırakıyor, ve bu tarz gelişmeler Borneo'daki çok sayıda bitki ve hayvan türlerinin kritik bir şekilde tehlikeye sokuyor açıklamasını yapıyorlar.

[Kaynak]

Dünyaya kardeş yolda!

NASA'nın astrobiyologların-dan Margaret Turnbull, "20 yıl içinde Dünya gibi bir gezegen bulabileceğimizi düşünüyorum" dedi. Turnbull, karaları olan gezegenleri tespit edebilme teknolojimiz olduğu sürece, çok yakın bir dönemde mikrop gibi basit yaşam biçimleri, bitkiler ya da ilkel hayvanlar bulunabilir" diye konuştu.Gökbilimcilerin, 1995'ten bu yana gelişkin teleskopların yardımıyla 200 kadar dışgezegen keşfettiklerini belirten Turnbull, ancak bunların büyük bölümünün Dünya'nın 4 veya 5 katı büyüklüğünde Jüpiter gibi gaz devleri olduklarını ve Samanyolu'nun uzak noktalarındaki yıldızların etrafında döndüklerini söyledi. Şu an keşfedilmesi için Dünya'nın ikizi gezegenlerin çok küçük olduğunu kaydeden Turnbull, bu küçük gezegenlerin çekim güçlerinin etraflarında döndükleri yıldızın hareketini çok az etkilediğini, bunun da dışgezegenleri tespit etmenin iki yönteminden birisi olduğunu belirtti.
120 BİN YILDIZ İNCELENECEK
Margaret Turnbull, uzak gezegenleri tespit etmek için ikinci yöntemin gezegenin geçişi sırasında yıldızındaki gölgesini gözlemlemek olduğunu belirtti. Aralık'ta fırlatılan Fransız uydusu Co-rot, güneş sistemine yakın orta boydaki gezegenleri bulmaya olanak sağlayacak yıldız fotometri aygıtlarına sahip bulunuyor. Samanyolu'ndaki 400 milyardan fazla yıldızın 120 binini yakından inceleyebilecek Corot'a, 2008'de fırlatılacak ve daha hassas cihazlara sahip Amerikan aracı Kepler destek verecek. Kepler'in fotometrisi, Dünya boyutlarında bir gezegeni, bir yıldızın önünden birkaç saat içinde geçerken tespit edebilecek.
BEŞ ADAY VAR
Bu arada, karalara sahip bir dışgeze-geni doğrudan gözlemleyebilmek için, yeterli bütçe ayrılırsa, 2016'da fırlatılması öngörülen NASA'nın iki süper teleskoba sahip Terrestrial Planet Finder (TPF) aracını beklemek gerekecek.
Avrupa Uzay Ajansı da 2015'te Darwin projesini başlatmayı planlıyor. Görevin zorluğuna işaret eden NASA'nın Jet Motorları Ar-Ge Merke-zi'nden gökbilimci John Trauger, "Bu iş tam otomobil farında ateş böceği aramaya benziyor" dedi. Ancak, etrafında dönen bir gezegeni ayırt etmek için yıldızın ışık yansımasını azaltan bir teknik geliştiren Amerikalı astronom, uygulamalarının son derece etkili sonuçlar verdiğini belirtti.
Diğer gökbilimci Margaret Turnbull da, incelenecek 120 bin yıldız arasında güneşe çok benzeyen ve yaşamın bulunabileceği gezegenlere sahip olabilecek 5 gökcismini özel olarak seçti. Turnbull, özellikle Samanyolu'nun merkezine yakın Akrep takımyıldızındaki 16 Sco yıldızını örnek gösteriyor.

[Birgün]

20.04.2007

Kolombiya'da Yanardağ Faaliyeti

Kolombiya'nın güneyinde bir volkanın faaliyete geçmesi üzerine binlerce kişi tahliye edildi.

Kızılhaç yetkililerine göre, başkent Bogota'nın 700 kilometre güneybatısındaki Cauca bölgesinde yer alan karla kaplı Nevado del l'Huila volkanının püskürmesi üzerine, sadece Belalcazar köyündeki 3 bin kişi tahliye edildi.

Çevredeki diğer yerleşim birimlerinde oturan halktan da bölgeyi boşaltmaları istendi.

Volkanın 5 bin 631 metre yüksekliğinde olduğu belirtiliyor.
[Hürriyet]

19.04.2007

Hem denizde hem karada 'kıtlık'

DSİ, Ege'de bir bardak suyun hesabını yapıyor: Barajlar kurudu. Su olmadığı için tarlalarda ikinci ekim yapılmayacak... Sezon biterken İstanbul Balık Hali'ne bu yıl 9 bin ton balık geldi. Geçen yıl bu miktar 45 bin tondu. Nedeni, havaların soğumaması ve yanlış avlanma...

DENİZLİ - Küresel ısınmayı ciddiye almayan kaldıysa, bu yaz manavdan alışveriş yaparken konuyu daha iyi anlayacak! Devlet Su İşleri 21. Bölge Müdürü Halil İbrahim İndap, küresel ısınma ve yağışların yetersizliği nedeniyle Ege'deki baraj ve sulama göletlerinde su seviyesinin yarı yarıya düştüğünü, susuzluk yüzünden tarım arazilerine ikinci ürün ekimi yapılmasının yasaklanacağını söyledi.

Denizli İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı'na katılan Halil İbrahim İndap, "Ege'nin dağlarında kar yok, yağış yetersiz oldu. Barajlarda ve göletlerde su rezervi yetersiz. Barajları besleyen çok sayıda kaynak kurudu. Suyu en tasarruflu şekilde kullanmalıyız. Özellikle Denizli'nin Adıgüzeller, Aydın'ın Kemer ve Topçam barajları ile Muğla'nın Geyik ve Mumcular barajlarında durum iç açıcı değil" dedi.Sarayköy'den geçen Menderes Nehri'nin kolunun kurumaya yüz tuttuğunu, tarım arazilerine ekilen ikinci ürüne su vermelerinin mümkün olmadığını sözlerine ekleyen İndap, "Sarayköy Ovası'nda ekin ve bezelye tarlalarının sulama dönemindeyiz. Rezerv yetersiz olduğu için bu ovaya su veremedik. Ancak, önümüzdeki günlerde su vermeye çalışacağız. DSİ olarak bir metreküp suyun bile hesabını yapmaya başladık" diye konuştu.

Çiftçiler isyanda: 10 gün su verseler...
DSİ bir metreküp suyun hesabını yaparken, Denizli'nin Sarayköy ilçesinde de arazilerini sulayamayan çiftçiler isyanda. Tarladaki ürünlerinin susuzluktan büyüyemediğini ve yakında kurumaya başlayacağını söyleyen Sarayköy Sulama Birliği Başkanı Yasin Çetinkaya, "DSİ Bölge Müdürlüğü çiftçiye karşı anlayışlı davranmıyor. Arazilerimize 10 günlük bile su verseler yeterli olacak ama sulama sezonu olmasına rağmen hiç vermiyorlar" dedi.

Bölgedeki baraj ve göletlerdeki durum şöyle:

Denizli-Işıklı Barajı:En iyi durumdaki baraj. Geçen yıl yüzde 74 doluydu, bu yıl yüzde 71.
Denizli-Adıgüzeller Barajı:Geçen yıl 16 Nisan'da yüzde 42 doluydu, bu yıl yüzde 24.
Denizli-Gökpınar Barajı:Geçen yıl doluluk oranı yüzde 82 iken bu yıl yüzde 70'e geriledi.
Aydın-Kemer Barajı:Geçen yıl 16 Nisan'da doluluk oranı yüzde 78'di, bu yıl oran 166 milyon 600 bin metreküp suyla yüzde 40.
Aydın-Topçam Barajı:Geçen yıl doluluk oranı yüzde 63'tü, bu yıl yüzde 34.
Aydın-Karpuzlu-Yaylakavak Barajı:Doluluk oranı geçen yıl yüzde 95'ti, şimdi yüzde 28'e düştü.
Muğla-Geyik Barajı:Doluluk oranı geçen yıl yüzde 98 iken bu yıl yüzde 38'e düştü.
Muğla-Mumcular Barajı:Geçen yıl yüzde 64 olan doluluk oranı, bu yıl yüzde 29'a indi.
[Radikal]

Etanol, benzinden beter

SAN FRANCISCO - Bush yönetiminin küresel ısınmayla mücadelede sera gazlarını azaltmak yerine fosil yakıtları biyoyakıtlarla ikame etme projesinin mihenk taşı olan etanole eleştiri bitmiyor. Stanford Üniversitesi'nin araştırması, şekerkamışı, mısır, soya, dallı darıdan üretilen etanolün, ozon gazı oranını artırıp insan sağlığına benzinden daha çok zarar vereceğini gösteriyor:
2020'de ABD'de tüm araçlar etanolle çalışırsa, hava kirliliği nedeniyle solunum yolu hastalıklarına bağlı ölümler yüzde 4 artacak. Zira bir gramın iki yüzde biri miktarda ozon gazına maruz kalmak öldürücü oluyor. Sisin bileşiminde de yer alan ozon, ciğerleri etkileyerek solunum sistemine büyük zarar veriyor.

Yılda 800 bin kişi ölüyor
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre yılda 800 bin kişi sisteki ozon gazı ve diğer kimyasallar yüzünden ölüyor. (LA Times)

[Radikal]

17.04.2007

Buzullar eridi yeni bir ada ortaya çıktı



Kuzey Kutbu’nda sıcaklığın yükselmesi sonucu dev bir buz tabakasının erimesiyle yeni bir ada bulundu.

İngiliz basınının haberine göre, “Warming Island” (Isı Adası) adı verilen büyük kayalık ada, Grönland’ın doğusundaki Kuzey Kutup Dairesi’nin 620 kilometre kuzeyinde ortaya çıktı.

Videoyu İzlemek için : Warming Island Video

ABD’li kaşif Dennis Schmitt tarafından bulunan ada, küresel ısınmanın yeni bir kanıtı olarak görülüyor.

Danimarkalı harita uzmanı Hans Jepsen, “Buzul-köprü güneye doğru çekilince ada ortaya çıktı” derken, kaşif Schmitt, “Karanlık günler bizi bekliyor. Kötü sonuçların farkındayız” diye konuştu.
[NTVMSNBC]
Convenient Truths: Greenland's Warming Island


by Jessica Root - Brooklyn, NY on 01.29.07

As a follow-up to Bush’s State of the Union address last week, the TERRA vlog is announcing their “State of the Planet” address, to consist of weekly videos. This week’s film, “Warming Island,” is an inspiring piece. (Watch the full version here.) If you aren’t already convinced of all the reasons why you should enter the Convenient Truths contest,

one huge reason is the power of motion picture to effect change. Watch as Arctic explorer, Dennis Schmitt provides visual proof that our world is rapidly changing. In a remote coastal region of Greenland, the ice shelf connecting the peninsula to the mainland has melted. Close to three miles thick in some areas, the Greenland ice sheet is melting at an extraordinary rate. And if it melts entirely, the world’s sea level will rise twenty-three feet!
It is clear that short films can bring the realities of the world into homes that otherwise wouldn’t have proof of a changing world (e.g., homes that don’t overlook the Greenland ice sheet). I, for one, just watched the video while currently nestled in my Brooklyn street-level apartment, looking out at an inch of fresh snow and an icy sidewalk. While my alter-ego likes to consider herself an Arctic explorer, and my body confuses my poorly heated apartment for a northern pole, I am by no means a “Dennis Schmitt.” However, I know that an ordinary person like myself can help make a difference, right here in Brooklyn, by taking action to reduce my personal carbon emissions.

Instead of putting in a request to my landlord to raise said apartment’s poor heat, I opt for a cozy sweater, thick socks, and hot cocoa to warm me up because, as mentioned in our How to Green Your Heating guide, “winter heating is responsible for sending nearly four tons of greenhouse gases into the air each month.”

With only 30 days left to enter Convenient Truths, pick up a camera or cell phone and in two minutes or less, show us your solution to climate change. What actions are you taking to help reduce your personal carbon emissions? You may just inspire someone.

16.04.2007

Arıları Yokeden Cep Telefonu mu?


Bilim adamları, son dönemde Amerika'da başlayan ve daha sonra Avrupa ile Türkiye'ye de sıçrayan "arıların koloniler halinde yok olması" fenomeninin, cep telefonlarının yaydığı radyasyon yüzünden meydana geldiğini ileri sürdü.
İngiliz The Independent gazetesinin haberine göre, cep telefonlarından ve benzeri yüksek teknoloji ürünü cihazlardan yayılan radyasyon, arıların seyrüsefer yeteneğini olumsuz yönde etkiliyor. Cep telefonlarının yaydığı radyasyon, dışarıdan kovanlarına geri dönmek isteyen arıların yönlerini bulmalarına engel oluyor.
Almanya'daki Landau Üniversitesi'ndeki öğretim üyelerinin deney ve araştırmalarına göre, arılar, kovanlarının yakınında cep telefonları olduğu zaman kovana dönmeyi reddediyorlar. Amerika'da 1990'lardan beri cep telefonlarının zararlarını araştıran Dr. George Carlo da "böyle bir ihtimalin gerçek olabileceğini" söyledi.

ETNA Yine Faaliyette!


İtalya'nın Sicilya Adası'ndaki yanardağ, yoğun şekilde lav ve kül püskürttü.

Sicilya'nın doğu kıyısındaki Etna, beş saat süreyle lav ve kül püskürttü. 3 bin 300 metre ile Avrupa'nın en yüksek aktif volkanı olan Etna, geçen ay da kısa süreli lav püskürtmüştü.

Yanardağda zaman zaman artan patlamaların etkisiyle kızgın lavlar 200 metre yüksekliğe kadar fışkırdı.

Lavların şimdilik yerleşim merkezleri için tehlike oluşturmadığı belirtiliyor.

Yanardağın Kasım ayındaki faaliyeti sırasında, Catania havaalanı 15 gün süreyle hava trafiğine kapatılmıştı.
[TRT]

15.04.2007

Hayvan hakları eylemcileri çiftçileri hedef alıyor

Aşırı hayvan hakları eylemcileri ortalama dokuz günde bir eylemle çiftçileri hedef almaya başlıyor. Bu eylemcilerin faaliyet alanlarını genişlettikleri korkusuna sebep olmaya başladı.Eylemlerin hepsi polise bildirilmediğinden dolayı, eylem sayısı daha yüksek olabileceği düşünülüyor.
Bu gelişme, polisin, Arvupa'nın en büyük anlaşmalı tıbbi tahlil merkezi HLS ve Oxford Universitesi'nde £20000000 'luk araştırma merkezinin inşaatında yer alan şirketler gibi hayvanlar üzerinde araştırma yapan şirketlere karşı gerçekleştirilen saldırıları engellemedeki başarısından sonra ortaya çıktı.
Bir olayda, aşırı hayvan hakları savunucuları Oxfordshire'daki bir çiftliğe yaptıkları kundaklama girişiminde kamyonlarda £250,000 'lık hasara yol açtılar. Hayvan Özgürlüğü Cephesi, bombaları uzaktan patlatmak için karmaşık elektronik aygıtlar kullanıldığını ve saldırının 2001 yılında cezaevinde yaptığı açlık grevi sonrasında ölen eylemci Barry Horne'un anısına gerçekleştirildiğini açıkladı.Çiftçilere beyaz tozlar göndermek, çiftliklerden hayvanları salmak, ve tehdit içeren telefon aramaları ve e-postalar diğer olaylar içinde yer alıyor. Hayvan hakları eylemcileri ile mücadele için kurulmuş bir polis birimi olan NETCU'dan çiftlik saldırıları uyarısı yapıldı.
NETCU'nun şefi Supt Steve Pearl, bu saldırıların çoğunlukla yoğun olarak kümes hayvanı çiftçiliğiyle ilişkili olduğunu söyledi.
"Her zaman çiftlikte hayvanların kullanılmasını uygun bulmayan ve doğrudan eylem gerçekleştirecek insanlar olacaktır. İnsanlar hedef alınabileceklerinden korkuyorlar ve bizler de onların güvenini tazelemeye çalışıyoruz."; dedi.

Birim'in çalışmalarının üçte ikisinden fazlası hayvanlar üzerinde deney yapan şirketlere yapılan saldırıları içeriyor, fakat bu aralar %18'i çiftlik endüstrisiyle ilişki. Özellikle hayvanları tutsak tutan sirkler gibi satışı yapan şirketler de bu yüzdenin içersinde.
Ulusal Çiftçiler Birliği üyelerini eylemleri polise rapor etmeye sevk etmişti. Birlikte Matt Davies, "Çoğunlukla, gözdağı veren taktiklere ve telefon ile rahatsız edilmeye maruz kalıyoruz. Bu aşırılıklarla hayatlar etkilenmektedir.", dedi.
"Kişilerin insanları kendi evlerinde korkutmayı uygun görmesi üzücü. Çiftçiler en iyi şekilde insancıl bir iş yapıyorlar.
Bu yılın başlarındaki bir kuş gribi salgınının merkezi olan Bernard Matthews tarafından işletilen hindi çiftliği de hedef alındı.
Korkunun en yoğun olduğu zaman, Şubat ayı içersinde, mülklerinden birine içersinde toz bulunan en az iki mektup gönderildi. Bir çalışan mektuplardan birine dokunduktan sonra ellerinin kabarması üzerine tıbbi tedavi almak zorunda kaldı
[Kaynak]

14.04.2007

Uganda'da çevreci gösteri isyana dönüştü


Kampala, Uganda - Çevreci gösteriler, protestocuların mülkiyete zarar vermesi, dükkanları yağmalaması ve etnik Asyalılara saldırmasıyla ölümlerle sonuçlanan isyanlara dönüştü. Uganda hükümetinin ve Hint Mehta Grubunun şeker plantasyonlarını genişletmek için Mabira Yağmur Ormanı Arazisinin büyük bölümünün yok edilmesi planıyla birlikte şiddet patlak verdi.

Hint şirketine bağlı olmayan iki asyalı göstericiler tarafından taşlanarak öldürüldü. Yağmacı olduğu iddia edilen bir kişi ile yoldan geçen bir kişi güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldü. Göstericiler özel mülke saldırdılar ve şeker taşıyan bir kamyonu yaktılar. Bir protestocunun elinde taşıdığı dövizde şöyle yazıyordu: "BİR AĞAÇ KESİLİR, 5 HİNTLİ ÖLÜR!"

Şeker plantasyonlarını büyütme planları 7000 hektar yapmur ormanını yok edecek. Bu rakam neredeyse Mabira Yağmur Ormanının üçte biri kadar. Arazi yalnızca Mabira'da bulunan kuş ve bitki türleriyle birlikte, 50 maymun türüne ev sahipliği yapıyor.

[Kaynak]

Buğday sapı mantarı Doğu Afrika'dan yayılıyor

Buğday türlerinin çoğunu etkileyen yeni ve tehlikeli bir mantar Güney Afrika'dan Yemen'e kadar yayıldı.
Siyah buğday pası olarak da bilinen, buğday sapı pası (Puccinia graminis), ciddi kayıplara neden olabilmekte ve tüm buğday alanını yok edebilir.Asya ve Afrika'da ekilen tüm buğday türlerinin %80'i kadarı bu yeni cins mantara karşı savunmasız olduğu tahmin ediliyor. Buğday pasının sporları çoğunlukla rüzgar yardımıyla uzun mesafelerce ve kıtalar arası taşınıyor.
FAO Genel Müdürü Dr Jacques Diouf, sap mantarının başlıca buğday üreticisi ülkelere yayılması sonucunda küresel buğday mahsullerinin risk altında olabileciğini söyledi.

Dr. Diouf, “Mantar süratle yayılabilir ve küresel ekin salgınlarına ve buğday hasatında milyar dolarlarca kayba sebep olabilecek potansiyele sahip. Bu artan buğday fiyatlarına ve yerel ya da bölgesel gıda kesintilerine yol açabilir. Buğdaya bağımlı olan ve dirençli buğday türlerine sahip olmayan gelişmekte olan ülkeler özellikle etkilenecektir." açıklmasında bulundu.
[Kaynak]

12.04.2007

Çevreye yeni bir tehdit: Tufanbeyli Termik Santrali


ENERJİSA nın a Adana ilinin Tufanbeyli ilçesinde yapmayı planladıgı termik santrale köylüler web sitlerinde ve yürütükleri çalışmlarla cevaplarının hayır oldugunu dile getiriyorlar..

"Çevreye yeni bir tehdit: Tufanbeyli Termik Santrali"


Santralin akılcı bir yatırım olmadığını belirten ve bu karardan vazgeçilmesini talep eden ZMO Şube Başkanı Ayhan Barut : ** Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şube Başkanı Ayhan Barut, Adana Tabip Odası, Çevre ve Tüketiciyi Koruma Derneği (ÇETKO) ve Güzelim Köyü Derneği adına yaptığı basın açıklamasında, yapılması planlanan Tufanbeyli Termik Santrali'nin toprağa, suya ve doğaya yeni bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. Güneş, rüzgar, jeotermal, küçük hidroelektrik gibi yenilenebilir kaynaklar açısından zengin olmasına karşın, Türkiye'de yenilenebilir enerjiler için resmi hedefin olmadığını savunan Barut, fosil yakıt bağımlılığını daha da artıracak kirli ve tehlikeli enerji tesislerinin ithalini sağlayan ihale planlarının varlığından sözetti.

Kayarcık köyü yakınlarına kurulması planlanan termik santralin, kömür havzasında Yamanlı, Kayarcık, Pınarlar ve Taşpınar köylerinin olduğuna dikkat çeken ve bu köylerde 635 hanede yaklaşık 3 bin 500 kişinin yaşadığını hatırlatan Barut, "Linyit ve kireç taşının çıkarılıp, santrale taşınması ile yaklaşık 10 bin dekar verimli tarım arazisi yok olacak, temel geçim kaynağı tarım olan bu nüfus doğrudan olumsuz etkilenecek ve göç etmek zorunda kalacaktır. Termik santral, Tufanbeyli'ye bağlı köylerin tarım, mera, orman ve potansiyel orman alanları ile yakın çevresindeki Saimbeyli ilçesinin köyleri ile orman alanlarını da etkileyecektir" dedi. Tufanbeyli'de yapılması planlanan Termik Santralin çevreye ve insan sağlığına olumsuz etki göstereceği savunuldu. Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şube Başkanı Ayhan Barut, Adana Tabip Odası, Çevre ve Tüketiciyi Koruma Derneği (ÇETKO) ve Güzelim Köyü Derneği adına yaptığı basın açıklamasında, Tufanbeyli Termik Santrali'nin toprağa, suya ve doğaya yeni bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. Sabancı Holding bünyesinde iken geçtiğimiz günlerde yüzde 50 hissesi Avusturyalı Verbund şirketine satılan Enerji Üretim A.Ş.(Enerjisa) tarafından Tufanbeyli ilçesinde termik santral kurma çalışmalarının son aşamaya geldiğini, santralin yerinin belirlendiğini ve ihale sürecinin başlatıldığını belirten Barut, "Kurulması planlanan termik santralin ÇED Raporu, Tufanbeyli yöresinde kömür ruhsatları bulunan ve elektrik santrali lisansına sahip Ciner Grubuna ait Tufanbeyli Elektrik Üretim A.Ş. tarafından 15 Şubat 2006 tarihinde alınmış ve bu şirket 22 Mayıs 2006 tarihinde de Enerjisa'ya satılmıştır. Şirket devri ile ilgili 15 Haziran 2006 tarihli Rekabet Kurulu Kararı'nda Tufanbeyli Elektrik Üretim San. ve Tic. A.Ş.'nin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan alınmış 300 MW kapasiteli üretim lisansına sahip olduğu, santralin kurulması ile Türkiye'nin kurulu gücünün (41300 MW) %0,7'sini oluşturacağı ve ilgili pazar açısından önemli sayılabilecek bir üretim kapasitesi olmadığı belirtilmiştir. Rekabet Kurulu Kararı ve ÇED Raporunda 1150 kcal/kg ısı değerine sahip düşük kaliteli rezervin toplam 250 milyon ton olduğu ve santralin 25 yıllık ihtiyacını karşılamaya yeteceği belirtilmektedir" dedi..

"Başka Gezegenlerde Pembe Bitki Örtüsü Olabilir"


NASA, başka gezegenlerin florasının rengarenk, sarı, kırmızı, pembe bitkileri olabileceğini bildirdi.
HG Wells’in 100 yıl önce yazdığı “Dünyalar Savaşı”ndaki kırmızı Mars bitki örtüsü kurgusunu doğrular nitelikteki araştırma, California’daki Sanal Gezegen Laboratuvarı Teknoloji Enstitüsü’nde yapıldı.
Yabancı gezegenlerdeki doğanın renginin, gezegenin yörüngesinde döndüğü yıldızın ve atmosferinin bileşenlerine bağlı olacağını belirten araştırmacılar, Sanal Gezegen Laboratuvarı’nda, diğer gezegenlerin bitkilerinin nasıl olabileceğini tahmin eden bilgisayar canlandırmaları yaptılar.

Araştırmanın başındaki NASA’nın Goddard Uzay Araştırmaları Enstitüsü’nden Dr Nancy King, başka gezegenlerde fotosentezin renginin sarı, turuncu hatta kırmızı bile olabileceğini belirterek, “Mavi olacağını sanmıyorum ve tabii dünyamızdaki gibi yeşil olması da olanak dahilinde” dedi.

Araştırmalarını Astrobiology dergisinde yayımlanan bilim insanları, bu bulguların Dünya’dan ışık yıllarınca uzaktaki gezegenlerde yaşam arayışına yardımcı olabileceğini belirttiler.

Sanal Gezegen Laboratuvarı’nın baş bilimcisi Dr Vikki Meadows da, bir zamanlar diğer yıldızlar etrafındaki gezegenlerin seyrek olduğunu düşündüklerini, ancak teleskoplar geliştikçe daha fazla büyük gezegen bulduklarını belirterek, “Demek ki Dünya boyutunda çok sayıda gezegen olmadığını düşünmenin anlamı yok” dedi.

Dr Meadows, “Belki bizimki gibisini bulamayız, ancak Dünya benzeri gezegenlerde yaygın şekilde bakteriyel yaşam olabilir. Eğer yaşamın var olması için gerekli çevre varsa, bu koşullarda yaşamın ortaya çıkabileceğini düşünebiliriz” diye konuştu.
[Ntvmsnbc]

"Güneş Sistemi Dışında Su Bulundu"


Güneş sistemi dışındaki bir gezegenin atmosferinde su bulunduğu tespit edildi.
ABD’nin Arizona eyaletindeki Lowell gözlem evinden astrofizikçi Travis Barman, internet sitesindeki açıklamasında, Hubble uzay teleskobuyla yaptıkları incelemede, ilk kez güneş sistemi dışındaki bir gezegenin atmosferinde suya rastladıklarını belirtti.
Travis Barman, Dünya’dan 150 ışık yılı uzaktaki HD209458b gezegeninin atmosferinde su buharı bulunduğunu kaydetti.

Travis Barman, “Artık güneş sistemi dışındaki bir gezegenin atmosferinde su buharı olduğunu biliyoruz ve güneş sistemi dışındaki başka gezegenlerin atmosferlerinde de su buharı olduğunu düşünmek için iyi bir nedenimiz var” dedi.

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesinin (NASA) de destek verdiği bu araştırmanın sonuçları, internetteki astrofizik gazetesinde “http://lanl.arxiv.org/abs/0704.1114” adresinde yayımlandı.

[Ntvmsnbc]

Deniz kuşlarını ne öldürüyor?

Birşeyler deniz kuşlarını öldürüyor.

Üç kıştır, deniz kuşlarının genellikle kıyı sularında yıkanırlarken göründükleri Kaliforniya, Oregon ve Washington'daki sahillerde artık deniz kuşları görünüşe göre ölüyorlar.

Ve üç yıldır, bilimadamları kuşların ölmesinin nedenlerinin belli olmadığını söylüyorlar. Bildikleri tek şey: Ölümlerin önemli olduğu.

Ölü bulunan kuşların vücud yağları bulunmadığı ve boş sindirim sistemlerine sahip olduğu söyleniyor. Bu da açıkçası açlıktan ölmeye başladıklarını gösteriyor.

Fakat okyanusta gerçekten nelerin döndüğüne dair kesin birşey bilinmiyor. Kıyı ekosistemindeki önemli bir değişimin sonucu mu yoksa besin stoğundaki küçük ölçekli bir değişim mi?

Eğer kuşlar iyi değilse, som balığı da iyi olmayacaktır, ve deniz memelileri de olmayacaklar.

[Kaynak]

Arıların Kayboluşuna Farklı Bir Yaklaşım


Merhaba
Yakin zamanda okudugum konulardan olsa gerek; bal arilarinin
kaybolmasi yada yok olmalari ilginc bir seri kehanete takabul
ediyor, bana ilginc geldigi icin grupla da paylasmak istedim.

Bal bozulmayan tek gida oldugu icin zaman boyunca farkli kulturlerde
kutsal sayilmis, bu gunku kuzey afrikadaki pek cok eski kultur,
(misir, urdun, suriye mitolojileri ve farkli bir cografya olmasina
ragmen guney hindistan ve cin in bazi bolgelerindeki paimei inanci)
bal in kutsal bir yiyecek olduguna inanirmis, zamanin kendisini
eskitmemesi nedeniyle, olumsuzlugun sirrini icinde barindirdigi
dusunulurmus.

Ozellikle misir panteon unda tanri Geb ile ari iliskisi oldukca
detayli olarak tanimlanmis. Tanri Geb, bilinmeyen bir nedenden bir
uykuya dalmis ve diger tanrilar onu uyandiramamislar, yeryuzu
tanrisi olan ve gok tanriyi belinden kavrayarak gokyuzunu havada
tutan geb in uykusu evrendeki dengenin bozulmasi anlamina
geliyormus, tanrilar tum yollari denemisler ama geb i
uyandiramamislar, en son olarak yerin yaratigi ari tanri geb i
sokmus ve geb uykusundan uyanip tekrar gorevini yapmaya devam etmis,
tum yaratiklar icin yapmis oldugu hareket, yani tanri geb i sokup
sonra ignesi koptugu icin olmesi nedeniyle tanrilar ariya
reenkarnasyonun sirrini vermisler, ve ona kipti dilinde dunyanin
dollleyicisi deniliyormus, ki bitkilerin meyve ve sebze
verebilmelerini de buyuk olcude arilara borcluyuz bu acidan bakinca
isim oldukca yerli yerine oturabiliyor (bu mit deki cagrisimlar
mitra kulturundeki olup yeniden dogan dolleyici tanriya yani bogaya
ve bunun anadolu gelenegindeki karsiligi olan hidrellez deki hizir a
yani zamansiz olana benzerligi oldukca carpici)

gene benzer cografyada farkli ve baska bir zamana ait mit de
(ozellikle afrika kalibeleri arasinda da yaygin bir sozel anlatim)
dunya ananin gokyuzunden gelen kara taslar tarafindan dollendigine
ve insanin goksel babasinin bu kara taslar olduguna inanilirmis ve
bu taslara tanri baba ile iletisim kurmak ve onu memnun etmek icin
kokulu yaglar surulurmus. . ibrani mistisizmindeki mashiak yada
mesih iste aslinda bu taslara verilen isimden gelmekte ve mesih
kelimesi aslinda dolleyici anlami tasimaktaymis. bu sekilde
baktigmizda isa nin kendisine ''ben adam'' yada su andaki
cevirilerde ''insanoglu' ' demesi de ilginc bir cagrisim yapiyor, ben
adam baska dillere insanoglu olarak cevriliyor, ancak aramca da
karsiligi ben: oglu adam : dunya anlamina geliyor, bu perspektiften
baktigimizda isa aslinda kendisine dunyanin oglu diyormus ve bu daha
sonra insanoglu olarak baska dillere cevrilmis, ilk yaratilmis olan
insana adam yani dunya denilmesi de gene benzer hayret verici
cagrisimlara sebep oluyor, ama cok da konu disina cikmak
istemiyorum.

Efsanelerin ve mitlerin pek cogunda ari nin zamanin ve sonsuz
hayatin sirrini bildigi ve balin da bu yuzden kutsal sayildigi
inanci dunyanin farkli cografyalarinda mevcut olan bir inanis.
cinlilerin paimei si de ilk balin kutsal hayat cicegi lotus tan
yapildigi ve arilarin dunyanin annesi paimei geri gelene kadar
kralice ari etrafinda yasadigi ve bali paimemi nin evlatlarina
sundugu inanci mevcut.

suriye mitolojisindeki kanatli istar ve onun geri donusu miti ise
(ki bu anlati mason geleneklerinin bazilarinda farklilasarak
kendisini tekrar ediyormus)gene arilara gondermesi olan bir anlatiya
sahip, kanatli tanrica istar geri gelince, tum canlilarin erkekleri
ona ulasmaya calisacak ve istar kendi kanindan olmayan disilerin yok
olmasina sebep olacak. canlilarin erkekleri gercek kraliceyi
taniyacak ve ona ulasmaya calisacak deniliyor. kehanete gore
canlilar gercek kralice gelince diger tum kraliceleri terk
edeceklermis.

tekrar arilara gelirsek :)); bilimsel olarak arilar dunyanin
manyetik alanina bagli olarak yonlerini tayin edebilen canlilar ve
bir ari, bagli oldugu kovandaki kraliceden 120 km uzaga konuldugunda
bile kendi kovaninin yerini bulabilecek bir yon tayin etme
yetenegine sahip. arilarin kolonel varliklar olmasi da baska ari
topluluklari arasina karismalarini engelliyor, yani arilar hangi
kraliceye tabi ise onun kovanina geri donme egilimindeymis.

arilarin son zamanlardaki davranislarinda gozlemlenen farkliliklara
bakarak dunyanin manyetik alaninin belki de kayda deger bir sekilde
farklilastigini soyleyebilir miyiz acaba, yada kralice ishtar geldi
belki de , kimbilir.

[Kaynak : Marduk 2012 e-mail grubundan jeandark1@gmail.com e postası]

Rusya yeni bir nükleer santral inşa edecek

Rusya Atom Enerji Kurumu ve alüminyum devi United Company Rusal, 9 Nisan'da, ülkenin uzak doğusuna yeni bir nükleer santral ve alüminyum tasfiye santrali inşa edeceklerini açıkladılar.

Proje, dünyanın en büyük alüminyum üreticisi Rusal'ın elektirik ihtiyacını kadar, Başkan Vladimir Putin tarafından açıklanan 2030'a kadar nükleer gücün en az %25 arttırılması hedefini de karşılayacak.

Rusya elektrik üretiminin %16-17'sini karşılayan 10 nükleer santralde 31 reaktöre sahip.

[Reuters]

10.04.2007

DEPREMLER (Yunanistan - Türkiye - İran)


YUNANİSTAN
Yunanistan’da merkez üssü Selanik kentinin 260 km güneybatısı olan, Richter ölçeğine göre 5.2, 5 ve 5.4 büyüklüğünde 3 yer sarsıntısı kaydedildiği bildirildi.
Atina Yerbilimleri Enstitüsü, saat 10.13, 10.14 ve 10.15’de meydana gelen depremlerin can ve mal kaybına yol açmadığını duyurdu.
Bu bölgede bugün saat 02.30 ile 06.17’de de 4.7 ve 5.4 büyüklüğünde iki yer sarsıntısı meydana gelmişti.
Türkiye-İran sınır bölgesinde 3 ayrı deprem
Türkiye İran sınır bölgesinde dün gece 3 ayrı deprem meydana geldi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden alınan bilgiye göre, saat 00:26, 00:36 ve 02:00'de merkez üssü Türkiye İran sınır bölgesi olan 4.3, 3.7 ve 3.4 büyüklüğünde üç ayrı deprem meydana geldi.

[Sismik Haber]

Uranyumda kıtlık; fiyatlar artıyor

Uranyum satış fiyatı $18pound artarak $113pound'a yükseldi.

Uranyum fiyatı bu senenin başından bu yana %57 artış gösteri, ve önümüzdeki 12 ay boyunca %170'ten fazla artması bekleniyor.

[kaynak]

9.04.2007

Arı paniği dünyayı sardı 13 ülkede tarıma darbe

Dünya bir haftadır ortadan kaybolan arıları konuşuyor. Başta ABD olmak üzere 13 ülkede milyonlarca arı bir anda yok oldu Türkiye'de arı nüfusu yüzde 30 azaldı. Panik yayılıyor. Arıların kaybolması tarımda da deprem yaşanması demek... Arılar 130 bin bitkiye polen taşıyor. ABD'de 15 milyar dolarlık tarım sektörünün çökmesinden korkuluyor

Milyonlarca arının gizemli bir şekilde ortadan kalkması tüm dünyada bir arı paniği yaşanmasına sebep oldu. İlk "acil durum" çağrısı geçtiğimiz hafta Amerika'dan geldi. Özellikle ülkenin doğu kesimindeki arıcılar, bazı eyaletlerde arı nüfuslarının yüzde 70'inin ortadan kaybolduğunu duyurdu. Daha sonra yapılan araştırmalarda ABD genelinde 22 eyalette arı nüfusunun tehlikeli bir şekilde azaldığı meydana çıktı. Panik bir gün sonra Avrupa'ya da yayıldı. Hırvatistan'da 5 milyon arı 48 saat içinde öldü. İspanya'da yüzbinlerce arı ortadan kayboldu. Polonya'da arı nüfusu yüzde 60 azalırken son 1 hafta içinde Alaska, Kanada, Avustralya, Yunanistan, İsviçre, İtalya, Almanya ve Portekiz'de de bal arılarının gizemli bir şekilde kaybolduğu bildirildi. Türkiye'de ise arı nüfusunun yüzde 30 oranında azaldığı ortaya çıktı.

Çifçilerin kabusu
Arılar ekolojik denge için hayati bir öneme sahip. Bir kovanda ortalama 80 bin arı yaşıyor. Çiçek ve bitki türlerinin tüm polenleri arıların ayaklarına yapışıyor. Arılar konduğu 130 bin farklı bitki türünün üremesini sağlıyor. Bunlar arasında kabak, kavun, çilek ve tüm meyveler var. Sadece bir kovandaki arılar 1 gün içinde 1 milyon çiceği döllüyor. İşte bu döllenmenin sona ermesi bu bitkilerin yok olmasına anlamına geliyor. Bu da önce bu bitkilerle beslenen hayvanların, daha sonra da insanların ölmesi demek. Bu nedenle Amerikan tarım endüstrisi şu an panikte. 15 milyar dolarlık tarım sektöründe arı kâbusu yaşanıyor. California'daki badem üreticileri, "Arılar olmazsa badem üretimi durur" diyerek 2 milyar dolarlık badem üretiminin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı.

Peki neden ölüyorlar?
ARILARIN neden ortadan kaybolduğu konusunda bilim adamlarının 3 teorisi var:

41) Küresel ısınma: Pensilvanya Üniversitesi' nden Dr. Max Watkins, "Kurak ve ılık geçen kış ayları, arıların biyolojik dengesini bozdu. Bu durum arıların koloni düzeninin aniden parçalanmasına yol açmış olabilir. Bir koloni dağıldığında arılar kovandan uzaklaşır ve başıboş şekilde uçar. Ardından can verir" dedi.

42) Böcek ilaçları: Böcek ilaçlarının toplu ölümlere yol açmış olabileceği belirtiliyor. Örneğin, "Gaucho" adlı böcek ilacının, arıların yön bulma yeteneklerini etkileyip ölmelerine yol açtığı öne sürülüyor.

43) Gen yapılarıyla oynanan bitkiler: Paniğin başladığı Amerika'da üretilen tarım ürünlerinin yüzde 40'ı genleriyle oynanarak verimi ve kalitesi artırılmış bitkiler. Bu bitkilerdeki genetik değişikliğin bitkiye polen taşıyan arıları etkileyerek toksik bir etki göstermiş olabileceği belirtiliyor. 2001-2001 arasında Jena Üniversitesi tarafından yapılan araştırma da bunu doğruluyor.

EINSTEIN NE DEMİŞTİ?

'Bal arıları yok olursa insanın 4 yıl ömrü kalır'
Dünyanın gelmiş geçmiş en önemli bilim adamlarından Albert Einstein, arıların varlığı konusunda çok önemli öngörülerde bulunmuştu. Einstein, "Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır. Arı olmazsa, döllenme, bitki, hayvan, insan olmaz" demişti.

Kayıp gölün esrarı

Meksikalılar, başkent Mexico City'nin kuzeydoğusundaki Paztcuaro gölünün esrarını çözmeye çalışıyorlar.

Duncan Kennedy
BBCMexico City muhabiri

Bazı bölge sakinleri, büyük bölümü kuruduğu için şimdi üzerinde yürüyebildikleri gölün ortadan kaybolmasını "Tanrı'nın işi" yorumluyor.
Gölün bulunduğu bölgenin çevre sorumlusu Adriana Ortega Torres, "Ben çocukken her taraf su doluydu. Beş metre derinlikte suyla kaplı olan noktalarda şimdi yürüyebiliyoruz. Ne oldu, Tanrı bilir" diyor.

Ancak Ortega Torres daha sonra şöyle devam ediyor:
"İklim değişikliği yüzünden. Bu bölge senede 300 gün yağış alıyordu. Şimdi yılda 100-150 gün yağmur görürsek kendimizi şanslı addediyoruz. Doğal olarak da göl kendini yenileyemiyor."
Gölün sularının yüzde 30'unun son 20-30 yıl içinde yok olduğu tahmin ediliyor.
Ortega Torres, gölün kurumaya başlamasından sonra, çevrede yaşayanların başka yerlere göçtüklerini söylüyor.

Adriana Ortega Torres
Çevre sorumlusu Ortega Torres 'Sorumlu küresel ısınma' diyor
Bu bölgedeki ağaçların kesilmesi ve tarımsal faaliyetlerin de gölün kurumasında etkili olduğu belirtiliyor.
Ortega Torres, "Sorumlu kim? Bizim karbon emisyonlarımız mı başkalarının emisyonları mı bilmiyorum. Belki de ikisi birden" diyor.
Meksika'da yeni yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre, halkın yüzden 70'i küresel ısınmanın olası sonuçlarından kaygı duyduğunu söylüyor.
Birleşmiş Milletler de Meksika'daki bazı alanların küresel ısınmadan en fazla etkilenecek bölgeler olduğu tahmininde bulunuyor.

2025 yılına kadar Meksika'nın elektrik tüketiminin şimdikinin iki-buçuk katına çıkması bekleniyor.
Meksika gelişmekte olan bir ülke ve 105 milyonluk nüfusu hızla artıyor.
Buna rağmen Meksika, karbon salımlarında komşusu Amerika Birleşik Devletleri'nin çok gerisinde.
ABD'de kişi başına düşen yıllık karbondiyoksit salımı 6.5 ton. Meksika'da ise bu rakam 1.5 ton.
Ancak nüfus artışı ve ekonomik kalkınma nedeniyle bu miktarın artması bekleniyor.
Sera etkisi yapan gazların azaltılması Felipe Calderon başkanlığındaki hükümetin ana önceliği değil.
Suç oranlarının azaltıması ve yoksullukla mücadele daha öncelikli meseleler.

AB Tsunami Projesi


Denize kıyısı olan Avrupa ülkelerini tsunamiden Türkiye koruyacak.
Avrupa Birliği, denize kıyısı olan Avrupa ülkelerindeki tsunami tehlikesini tespit etmek ve önlem almak için TRANSFER adlı bir çalışma başlatıyor. 3.3 milyon euro bütçeye sahip olan çalışma 5 merkezde yürütülecek, temel uygulama bölgesi ise Rodos ve Fethiye olacak. Avrupalı bilim adamlarının gerçekleştireceği çalışmanın en önemli yürütücüsü ise Modelleme İş Paketi Başkanı olan ODTÜ Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner. Yalçıner, daha önce de Malezya'nın Tsunami Uyarı Merkezi'ni kurmuştu. Tsunami tehlikesini belirleyecek olan bilim adamları, pilot bölge olan Fethiye-Rodos'ta yapılacak çalışmaların tüm kıyılarda uygulanmasını hedefliyorlar. Fethiye'deki çalıştayda olası tsunami bölgeleri, tarihteki tsunami kayıtları ve istatistik analizleri değerlendirilecek.

Milliyet
Serhat OĞUZ

Depremin Vurduğu Ada 3 Metre Yükseldi

8 büyüklüğündeki deprem, Ranongga Adası'nın üç metre yükselmesine neden oldu. Felaketten sonra denizdeki mercanlar karaya çıktı, kumsal 70 metre geriye çekildi
Geçen hafta Büyük Okyanus'ta meydana gelen ve tsunamiye neden olan 8 büyüklüğündeki deprem, Solomon Adaları'na bağlı Ranongga'nın 3 metre yükselmesine neden oldu.

Yükselme nedeniyle kıyı yüzeyine çıkan mercanların ölmeye başladığı açıklandı. Ranongga Adası, bozulmamış mercanlarıyla dünyanın dört bir yanından gelen dalgıçların en önemli buluşma merkezlerinden biriydi. Ancak bir hafta öncesine kadar su altında bir harikalar diyarı yaratan renk renk mercanlar şimdi, sahilde enkazı kaldıran köylülerin ayakları altında kaldı.
Deprem yüzünden Ranongga Adası yükselirken, adanın kumsalı da denizden yaklaşık 70 metre uzaklaştı. Yardım görevlilerinin henüz ulaşamadığı adaya küçük bir tekneyle gitmeyi başaran Fransa Basın Ajansı muhabiri depremin yeryüzünü nasıl yeniden şekillendirdiğini de görüntüledi.
[Net Haber]

8.04.2007

Küba ve Venezüelle etanole karşı döndü

Küba ve Venezüella, ABD'nin etanola olan akınının küresel açlık ve yoksulluğu daha da kötüleştireceği konusunda uyarıda bulunarak, biyoyakıtlara karşı bir tutum sergiledi.

Fidel Castro, petrole alternatif veya katkı olarak kullanılabilen bir yakıt olan etanol elde etmek için şeker ve mısır ürünleri arttıran ülkelerin yaklaşan tehlikeyi haber verdiğini belirterek bir haftada iki gazete makalesi yazdı.

Komünist partinin resmi gazetesi Granma'da, ürünleri insanlardan ziyade araçları doyurmak için kullanılmasının besin fiyatlarını yükselteceğini ve dünyadaki fakir kişilerin açlık çekeceğini yazdı.

Venezüella başkanı Hugo Chávez de iki büyük etanol devi olan Brezilya ve ABD'ye karşı Castro'yla omuz omuza vererek biyoyakıtlar aleyhinde konuştu.

Chávez; "Bir taşıtın deposunu etanol ile doldurduğunuz zaman, onu yedi kişinin beslenebileceği toprak ve suyun kullanıldığı enerjiyle doldurursunuz.", dedi.

5.04.2007

Dünya ısındıkça daha hızlı dönmeye başladı!

Almanya Max Planck Meteroloji Enstitüsü’nden bilim adamları küresel ısınma yüzünden dünyanın daha hızlı döndüğünü açıkladı. Dönüş hızının artmasına bağlantılı olarak gelecekte günler de kısalacak.
Merkezi Hamburg’da bulunan Max Planck Enstitüsü’nden Jeofizik uzmanı Felix Landerer ve ekibi küresel ısınmanın yarattığı ısıyla dünyadaki suların ısınıp genleştiğini dolayısıyla da su seviyesinin arttığını belirterek bu genleşmenin dünyadaki su dağılımına ne gibi bir etki yapacağını anlatmak için bir model geliştirdi.
Bu model üzerinden açıklama yapan Felix Landerer dünyanın kendi etrafındaki normal dönüş hızının 23 saat 56 dakika sürdüğünü fakat dönüş hızının küresel ısınmaya bağlı olarak 200 yıl içinde 0.12 mil daha hızlı olacağını söyledi.
Zaman içinde dünyanın dönüş eksenine yakın olan kutuplardaki yoğunlaşan kütlenin dünyanın daha hızlı dönmesine neden olacağını belirten Landerer şunları söyledi: 'Kollarınızın vücudunuza yapışık olduğunu ve bu halde döndüğünüzü düşünün. Bir de kollarınız açık bir şekilde döndüğünüzü. İlk pozisyondaki dönüşünüz çok daha hızlı olacaktır'.
[Milliyet]

3.04.2007

"ARILAR KAYBOLURSA İNSANIN 4 YIL ÖMRÜ KALIR"


Arılar Kayboluyor!
Einstein "Arılar kaybolursa insanın 4 yıl ömrü kalır" demişti.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Avrupa'da ilginç bir doğa olayı yaşanıyor.

Arılar ya gizemli bir şekilde kayboluyor ya da ölüyor.

Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı, New York'tan Kaliforniya'ya kadar 27 eyalette yüzbinlerce arı kovanının aniden boşaldığını açıkladı.

Kanada ve Avrupa'da da arıların esrarengiz biçimde kaybolduğu haber veriliyor.

Almanya'da da arıların hızlı bir şekilde azalması nedeniyle bal üreticileri zor günler yaşıyor.

Arıcıların bir bölümü, çevrecilerin duyarlılığına katılarak, kurak ve ılık geçen kışın arıları etkilediğini ve bu gizemli duruma yol açtığını düşünürken, bir bölümü de, olayı bir böcek ilacının olumsuz etkilerine bağlıyor.

Amerikan Kongresi de bu hafta arıcı ve bal üreticileri ile bilim adamları ve hükümet yetkililerini dinleyerek, soruna çare bulmaya çalışacak.

Alman bilim adamı Albert Einstein, "Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır. Arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan, insan olmaz" demişti.

[TRT]

2.04.2007

Hava 400 bin yıldır böyle olmamıştı!

Atmosferdeki karbondioksit oranı 385 ppm'ye (ppm=milyonda bir partikül), metan gazı ise 1799 ppm'ye ulaştı. İşin uzmanı değilseniz bu rakamlar size bir şey ifade etmeyebilir. Bu yüzden bir uzmandan, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdür Yardımcısı Mahmut Kayhan'dan yardım alalım: "Atmosferdeki karbondioksit ve metan gazı oranı 400 bin yıldır bu seviyelere çıkmamıştı. Karbondioksit oranı en fazla 320 ppm olarak ölçülmüştü. Bu oranlar küresel ısınma tehlikesinin en somut göstergesidir."

'Afet yönetimine geçilsin'

İklim değişikliğinin ve alınması gereken önlemlerin sürekli tartışıldığı şu günlerde asmosferdeki sera gazlarının değeri, tehlikenin ne kadar ciddi boyutlarda olduğunu kanıtlıyor. Atmosferdeki karbondioksit ve metan gazı oranı 400 bin yıldır hiç görülmeyen bir değere ulaştı. Önlem almanın önemine dikkat çeken Mahmut Kayhan şunları söyledi: İklim değişikliği nedeniyle meteorolojik olayların meydana geliş sıklığı ve kuvvetinde artışlar olabilir. Bu nedenle, küresel iklim değişikliğinden kaynaklanacak meteorolojik olaylara yönelik risk algılaması ve afet yönetimi çalışmalarına bir an önce başlanması gerekiyor."

Çevre Mühendisleri Odası'ndan Özlem Aytöre de atmosferdeki karbondioksit oranının normal şartlarda 330 ppm olması gerektiğini vurgulayarak, şu bilgileri aktardı: "Karbondioksit ve metan gazları sera etkisi yapan gazlardır. Bu gazlar atmosferde bir tabaka oluşturup güneş ışınlarının geri yansımasını engelliyor ve böylece küresel ısınma oluşuyor. Karbondioksit ve metanın bu oranları bir alarmdır. Küresel ısınma meteorolojik olaylara, hava kirliliğine neden oluyor. Ara mevsimler artık yaşanmıyor. Türkiye bu tehlikenin farkına varıp hemen Kyoto Protokolü'nü imzalamalı. Bütünsel yaklaşımla küresel ısınma için tedbir alınabilir."

'Ateşe benzin döküyoruz'

Greenpeace Akdeniz İklim Değişikliği ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Hilal Atıcı da atmosferde ciddi boyutlarda sera gazı biriktiğini her fırsatta anlattıklarını belirterek şunları söyledi: "Küresel ısınmanın temel sebebi biriken sera gazlarının güneş ışınlarını tutması ve artı ısınmaya sebep olması. Fosil yakıtlara dayalı enerji üretiminin küresel ısınmaya etkisi yüzde 85, üstelik karbondioksiti oksijene çeviren yaşlı ormanları da yok ederek ateşe benzin döküyoruz. Derhal, enerji sistemimizi değiştirmeli, enerji verimliliği ve karbon üretimi olmayan yenilenebilir enerjilere geçiş yapmalıyız. Tek engel siyasi irade."

"Dünyamızda daha önce de iklim birçok kez değişti, ancak bunlar insan faktörlü değildi" diyen İstanbul Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Atalık'sa şu anki değişimin kaynağının insan olduğunu vurguladı: "Doğayla dost politikalar izlenmeli. Tarım alanı iklim periyoduna göre değiştirilmeli. Serin iklim tahılları, sert çekirdekli meyvelerin kar ve yağmur yağışına göre ekim periyodları değiştirilmeli. Şekerpancarı, çeltik gibi bol su isteyen tarım ürünleri için doğru yetiştirme alanları seçilmeli. Vahşi sulama yöntemleri, yani geleneksel yöntemler değiştirilerek yağmurlama, hatta damla sulama yöntemleri uygulanmalı. Kâğıt gibi birçok üründe olduğu gibi suyu da geri dönüşümlü kullanmalıyız."
[Radikal]

Büyük Okyanus 8,1'le sallandı, tsunami köyleri yuttu


Pasifik Okyanusu’nun güneyinde 8.0 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Depremin ardından tsunami dalgalarının vurduğu Solomon Adaları’nda birçok köyün hasar gördüğü bildirildi. Depremde en az 15 kişi öldü.
Büyük Okyanus'un güneyinde, Solomon Adaları açıklarında meydana gelen Richter ölçeğine göre 8.1 büyüklüğündeki depremin, Solomon Adaları'nda tsunamiye neden olduğu bildirildi.
Solomon Adaları'nın başkenti Honiara'da açıklamada bulunan polis yetkilileri, depremin neden olduğu dev tsunami dalgasının ülkenin güneybatı kıyılarını vurduğunu söylediler. Yetkililer, ülkenin güneyindeki Gizo kasabasındaki yetkililerin, tsunami dalgasının geldiğini duyurmalarının hemen ardından ülkede iletişim hatlarının kesildiğini kaydettiler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...