* Biz bu hayati meseleleri düşünüp fast-food dünyasından anlık bir tatmin peşinde koşarken, hattın öbür ucunda bir insan duruyor. Çalışma şartlarını hesaba katarsak insan muamelesi görmüyor ama yine de siz bilin ki aslında öyledir o.
* Gülbahar Bad, ilkokul üçüncü sınıfa giden çocuğuna bakabilmek için bir hamburgerci zincirinin call center’ında üç yıldır siparişleri alır. Kocası bir süredir işsizdir. Kira ödememek için annesinin yanına taşınan Gülbahar Hanım, 41 yaşındadır ve vücudunun iki tarafında da kalça çıkığı vardır. Ama asıl engeli bedensel değil, üç kuruş için kafese koyduğu ruhundadır.
* Gülbahar Bad’ın günlük mesaisi: Sabah 09.00’da evden çıkar, 11.00’de işbaşı, 22.00’de paydos yapar, 23.00 gibi evine varır. 11 saatlik çalışmasının karşılığı olarak 30 dakikalık yemek molası vardır. Eskiden 27 dakikalık oksijen yahut sigara molası da vardı ama o kalktı. Yemek için haftalık 50 liralık kuponu bulunur.
* Kupon dediysem… Bu biraz farklı. Gelin biz ‘Ülseratif kupon’ diyelim o kağıt parçalarına… Hatta paçavralarına! Çünkü sadece çalıştığı hamburgercide ve sadece belirli ürünler için karşılığı var. Dolayısıyla Gülbahar Hanım ve diğer çalışanlar her öğlen-akşam hamburger ve benzeri fast-food ürünleri yerler. Yemek için dışarıya çıkmak gibi bir ihtimali akıldan geçirmek bile mümkün değildir. Yasak!
* İşe birkaç dakikalığına geç kalmak da büyük suçtur. Mesela geç kalanlar tek ayak üstünde bekletilir. Mübalağa filan değil. 41 yaşındaki engelli Gülbahar Bad bu cezaya maruz kalanlardan biridir.
* Tek ayak üstünde bekletme cezası dört ay kadar uygulandıktan sonra ‘parmak basma’ yöntemine geçilir: Geç kalan kişi bir mekanizmaya parmak basar, ardından tutanak tutulur. Ve denir ki; bu tutanaklardan üç tane birikirse işvereniniz olarak sizi hiçbir gerekçe göstermeden atabiliriz.
* Tek başına telefonda aldığı siparişlerden zincir dükkana ayda 500 bin liralık ciro yaptıran Gülbahar Bad, çalışma şartlarının iyileştirilmesini talep ettiği ve sendikaya üye olduğu için işten çıkarıldı. Tabii ki henüz tazminat ücretini de alamadı.
* Paraya ihtiyacı olduğunu bilmeme rağmen Gülbahar Hanım’a “İyi olmuş bir bakıma bitmesi” deyiverdim. “Kendime şöyle bir bakınca ‘ben’i göremiyordum, evet belki de iyi oldu” diye cevap verdi. Kendine bakıp ‘ben’i görememek’… Böyle tuhaf bir zarafet ve samimiyetle anlatmaya devam etti son üç yılını.
* “Nasıl diyeyim, bir insan değil gibiydim. Her gün 11 saat sana öyle davranılırsa, inanıyorsun… Değersizim diyorsun. Genç arkadaşlarımdan bazıları anti-depresan almaya başlamıştı. Ben de bir doktora görünsem diyordum çünkü eve geç gidince çocuğum uyumuş oluyordu. Onunla aramıza rahatsız edici bir mesafe girmişti.
Küçücük çocuk ama anlıyor stresi. Sonra sürekli anneme çatıyordum. Kadıncağız ‘Bu ne saldırganlık, bu ne öfke kızım?’ deyince, anladım ki psikolog vaktim benim de gelmiş. Sonra zaten işten çıkarıldım.”
* Aloo, orada mısınız telefonun öbür ucundaki karnı aç insanlar! Hazmetmeye vicdanınız varsa şimdi söyleyiniz: Hamburger mönünüzü nasıl alırdınız? Orta boy mu olsun, süper mi?