Bugüne kadar üretilen robotlar sadece insanların komutlarına göre hareket ediyordu. Son dönemde bazı araştırmacılar bunu bir adım öteye taşımayı başardı.
Bir grup araştırmacı belirli açılardan ilerleme kaydeden robotları deyim yerindeyse çiftleştirerek bunlardan yeni robotlar üretiyor. Bu yeni bilim dalının adı "evrimsel robotik". Robotlar bu sayede yeni yetenekler elde ediyor ve bunları diğer robotlara da aktarabiliyor. Bu tip bir gelişme şimdiye kadar sadece organik canlılarda kaydedilebiliyordu.
Her yıl düzenlenen robot müsabakalarında farklı amaçlarla geliştirilen robotlar birbirleriyle mücadele ediyor. Futbolcu robot, kurtarma robotu ve ev işleri yardımcısı... Ancak araştırmacıların aslında performansı arttırmak için tasarladıkları birçok detay, robotların arızalanmasına neden oluyor.
Stuttgart Üniversitesi Elektroteknik ve Bilişim Teknolojileri Bölümünden Paul Levi’ye göre sorunun nedeni gayet açık. Robot yazılımları üreten programcıların oyun süresince meydana gelebilecek her türlü durumu önceden tahmin etmeleri mümkün değil. Bu nedenle beklenmeyen bir sorun ortaya çıktığında robot devre dışı kalıyor.
Hedef evrim prensipli robotlar
Araştırmacıların yeni hedefi bu nedenle evrim prensibiyle işleyen robotlar üretmek. Bu robotların sadece programcılar tarafından önceden programlanan şeyleri yapmak yerine, yeni sorunlar karşısında yaratıcı yeni çözümler üretebilmesi hedefleniyor. Sistemin nasıl işlediğini Paul Levi “peynir arayan robot” örneğiyle açıklıyor. "Hayatta kalmak için eğer iyi koku alması gerekiyorsa, o zaman koku duyusunu optimize etmesi lazım. Peyniri, yani beslenme kaynağını en hızlı nasıl bulurum? Diğer özelliklereyse daha az ihtiyaç duyulduğu için bunlara daha az odaklanacak " diyen Levi, burada robotun peyniri bulabilmek için kamera ve termometresinin işine yaramadığını, bunun yerine koku sensörlerini kullanması gerektiğini kendi kendine bulmasının önemli olduğunu belirtti.
Doğal evrim, mutasyon yani genlerde meydana gelen küçük değişimler yoluyla oluşuyor. Bu değişimler canlının hayatta kalma şansını arttırıyor. Araştırmacılar şimdi bu prensibi robotlara uyarlıyor. Örneğin 100 robota peynir arama görevi veriliyor. Bu arama sırasında bazı yazılım türleri diğerlerine oranla daha hızlı tepki veriyor. Araştırmacılar peyniri daha hızlı bulan bu robotları deyim yerindeyse birbiriyle çiftleştiriyor.
Sanal çiftleştirme
Ancak yazılım platformunda meydana gelen bu sanal çiftleştirme sonucunda ortaya çıkan yavru robotlar sadece anne ve babalarının programlarına sahip değil. Aynı zamanda ebeveyn robotların program parçalarını birleştiren mekanizma bazen araya küçük mutasyonlar da ekliyor. Yani ne anne, ne baba robotta olmayan özellikler… Bu küçük değişiklikler sonuçta hiç beklenmeyen gelişmelere önayak olabiliyor. Paul Levi doğanın yüzde otuz kayıp prensibiyle işlediğini belirtiyor. Mühendislerin ürettiklerinin yüzde 30'unu kaybetmeyi kolay kabullenemediklerini belirten Levi "Ama evrim böyle gerçekleşiyor" diyor.
[NTV]
31.07.2011
26.07.2011
Büyük Depremin Ayak Sesleri
Tekirdağ açıklarında meydana gelen 5.2’lik depremi değerlendiren uzmanlar, sarsıntının ana fay üzerinde olduğunu ve önceki sarsıntılarla birlikte, İstanbul’u tehdit eden büyük depremi haber verdiğini söyledi
Yerbilimciler, geçtiğimiz iki yıl içinde Silivri açıklarında meydana gelen 4.4, Saros Körfezi’nde meydana gelen 5.3 büyüklüğündeki depremlerden sonra, önceki akşam da Tekirdağ açıklarında yine ana fay üzerinde 5.2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğine dikkat çekerek, “Ana fay oldukça aktif. Bütün bu depremler büyük depremin habercisidir” diyor.
İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Naci Görür, Marmara Denizi’nde kırılması beklenen fayın Tekirdağ ile Adalar arasında olduğunu belirterek, “Burada 110 kilometre uzunluğunda bir fay var. Ama 50 kilometrelik bölüm tamamen suskun. Depremi biz burada bekliyoruz. Bu ana fay üzerindeki çatırdamalar da bölgenin gerilmekte olduğunu bize gösteriyor. Bu çatırdamalar, büyük tehlike öncesi uyarılardır” dedi. Görür, 5.2 büyüklüğündeki depremin, büyük deprem beklenen Orta Marmara fayının batısında olduğunu ifade ederek şöyle devam etti:
“Bu deprem, Tekirdağ çukurluğu ile Orta Marmara çukurluğunun arasında Batı Marmara sırtı dediğimiz yerde oldu. Yani ana fay üzerinde. Silivri açıklarında bulunan Orta Marmara çukurluğu ile Adalar’a kadar olan 50 kilometrelik kesim kilitlenen kesimdir. Yani burada büyük bir enerji birikimi vardır. Burada ne bir gaz çıkışı, ne bir sıcak su çıkışı ne de mikro deprem yoktur. Bu kesimde hiçbir hareket, kıpırtı, enerji çıkışı olmamaktadır. Bu da, bu hat üzerinde büyük miktarda enerji birikimin olduğunu göstermektedir. Bu deprem, bu suskun yani kilitlenen fayın yakınlarında meydana gelmiştir. Biz büyük deprem beklerken böyle küçük depremler de olabiliyor. Bunlar uyarı depremleridir. Bunları böyle tanımlamak gerekir.”
'GEREĞİNİ YAPTI'
Milliyet'in haberine göre, Görür, bilimin üzerine düşen görevi yaptığını, tehlike konusunda çok önceden alarm verildiğini belirterek, “Bilim görevini yerine getirdi ama yerel yönetimler ve 1999’dan sonraki hükümetler bugüne kadar ne yaptı? Maalesef ciddi hiçbir şey yapılmadı. Valilik hala İstanbul’u depreme hazırlıyor. Bu iş artık yılan hikayesine döndü. Okulları, hastaneleri takviye etmek yeterli değil, bazı semtleri tahliye etmek gerekiyor. Bu kadar uyarıya rağmen hâlâ kitlesel bir hareket yok. Aman bizi yatıştırın diyen bir anlayış var. Büyük felaket gelecek. Önemli olan o gün gelmeden gerekeni yapmak” diye konuştu.
'ZAMANINI BİLEMİYORUZ'
İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz de önceki akşamki depremin Marmara Denizi’ndeki ana fay üzerinde olduğunu ve dikkate alınması gerektiğine işaret ederek, “Buradaki fay aktif bir faydır. Bu tür depremler kaçınılmazdır. Bu deprem büyük deprem beklenen ana fay üzerindedir” değerlendirmesini yaptı.
Tüysüz, Marmara Denizi içindeki ana fayın büyük deprem beklentisinin kırılma yeri olarak tahmin edilen Orta Marmara çukurluğunda kilitli bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Bu fay uzun zamandır suskun, hareket etmiyor. Biz buna kilitlenmiş fay diyoruz. Kilitlenme olduğu zaman fayın iki tarafında düzensizlikler var demektir. Fayın iki tarafı yapışık biçimde duruyor. Tam kırılma her an olabilir. Zamanını bilemiyoruz. Bu depremin öncü mü, artçı mı olduğunu bilmemiz de mümkün değil. Depremin bu fay üzerinde geleceğini artık biliyoruz ama zamanını bilemiyoruz.”
TEK PARÇA MI, İKİ PARÇA HALİNDE Mİ?
Marmara Denizi’nde fayın tek parça mı, iki parça olarak mı kırılacağı hâlâ gizemini koruyor. Aynı proje grubu içinde yer alan, ancak fayla ilgili farklı görüşleri bulunan Fransız yer bilimci Prof. Xavier Le Pichon ve İTÜ’den Prof. Dr. Celal Şengör’ün başını çektiği birinci grup, fayın tek parça halinde kırılacağını, Fransız yer bilimci Prof. Rolando Armijo ve geçtiğimiz yıllarda yaşamını yitiren Prof. Dr. Aykut Barka’nın başını çektiği ikinci grup ise fayın iki parça halinde kırılacağını ileri sürüyor.
Birinci grubun tezine göre, Kuzey Anadolu Fayı’nın (KAF) devamı olan Kuzey Marmara Fayı (KMF) İzmit Körfezi’nden Saroz Körfezi’ne kadar tek parça halinde uzanarak Marmara Denizi’ni boydan boya kesiyor. Bu tek parçanın bir seferde kırılması halinde depremin büyüklüğü 7.6’yı bulabilecek.
İkinci grubun tezine göre ise Kuzey Marmara Fayı’nın Orta Marmara, diğer adıyla Merkez Çukurluğu’nda sıçrama yaptığını, bu nedenle tek parça devam etmediğini, depremin büyüklüğünün ise 7.2 olacağını ileri sürüyor.
İkinci gruba göre büyük deprem, Orta Marmara Çukurluğu ile Yeşilköy açıklarındaki 50 kilometrelik fay üzerinde meydana gelecek. Çünkü bu grup, Mürefte ile Orta Marmara çukurluğundaki 60 kilometrelik fayın 1912’de, Adalar fayının 1963’te, İzmit Körfezi’ndeki fayın da 1999’da enerjisini boşalttığı görüşünde. Bu gruba göre tek kırılmayan bölge, Orta Marmara Çukurluğu (Marmara Ereğlisi-Silivri açıkları) ile Yeşilköy açıkları arasındaki bölüm.
Birinci gruba göre, KMF (Kuzey Marmara Fayı) jeolojik oluşum faaliyetlerini durdurmuş ve 1200 metre derinliklere kadar ulaşan Tekirdağ, Merkez ve Çınarcık çukurlarını 200 bin yıl önce boydan boya kesmiş ve bu çukurların kenarlarında toplam 4 kilometrelik bir öteleme yapmış. İkinci gruba göre ise Marmara Denizi’nin çukurlarını yaratan bu jeolojik gelişim günümüzde de sürmekte.
GÜNDOĞDU: ÖNCÜ DEMEK İÇİN ERKEN
İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu da meydana gelen depremin kırılması beklenen fay zonu içinde olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Teknik olarak baktığımızda birinci olarak kırılması düşünülen fay zonunun içinde meydana geldi. İkinci özelliği doğrultu atımlı bir karaktere sahip. Yani kırılması düşünülen fay zonunun karakteriyle benzer. Öncü müdür dememiz için bir hayli süre geçmesi gerekiyor. Ancak izleyebildiğim kadarıyla bir sıradışılık yok. Birkaç gün sonra iyice kendini belli edecektir.”
UZMANLARA GÖRE TEHLİKEDE 6 OLASILIK VAR
Hangi fay kırılırsa hangi büyüklükte deprem olur?
Prof. Dr. Naci Görür, beklenen Marmara depremiyle ilgili 6 olasılığa dikkat çekiyor. Bunlar şöyle:
- Kuzey Marmara fayının batıda kalan (Tekirdağ Mürefte’den Adalar’a kadar uzanan) ve en tehlikeli fay olan 110 kilometrelik fayın 60 kilometresi, 1912 Şarköy depreminde kırılmışsa, depremin büyüklüğü muhtemelen 7 civarında olacak. Göstergeler ve tahminler, bu fayın 1912 Şarköy depreminde kırıldığı yönünde. Ancak toplanan verilerle yapılan bilimsel çalışmalar, bu kırığın 1912 yılında mı yoksa daha eski yıllardaki depremlerde mi kırıldığı konusunda henüz kesin bir yanıt verebilmiş değil.
- Ancak bu fay 1912 Şarköy depreminde kırılmamışsa depremin büyüklüğü 7’nin üzerinde olacak.
- Eğer Adalar’ın güneyinde kalan (Adalar’dan İzmit Körfezi ağzına kadar olan) 65 kilometrelik fay kırılırsa, depremin büyüklüğü en fazla 7 olacak.
- Çınarcık Çukurluğu’nun güneyindeki normal fayların harekete geçmesi durumunda ise bölgede büyüklüğü 6 civarında deprem olacak.
- Depremi, Kuzey Marmara çukurluğu içerisinde beklerken, doğanın bir oyununa gelip Kuzey Anadolu fayının bu yörelerden geçen güney kolu üzerinde görmek de mümkündür. Marmara’nın kuzeyi yani İstanbul’un bulunduğu alan, güneye yani Bursa, İznik Mudanya’nın bulunduğu alana oranla daha şanslı. Çünkü araştırmalar Marmara’nın güney blokunda kuzey bloka oranla daha fazla stres biriktiğini ve daha çok deformasyona uğrayacağını gösteriyor. Güney blok kuzey bloka göre daha şiddetle sarsılacak.
Yerbilimciler, geçtiğimiz iki yıl içinde Silivri açıklarında meydana gelen 4.4, Saros Körfezi’nde meydana gelen 5.3 büyüklüğündeki depremlerden sonra, önceki akşam da Tekirdağ açıklarında yine ana fay üzerinde 5.2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğine dikkat çekerek, “Ana fay oldukça aktif. Bütün bu depremler büyük depremin habercisidir” diyor.
İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Naci Görür, Marmara Denizi’nde kırılması beklenen fayın Tekirdağ ile Adalar arasında olduğunu belirterek, “Burada 110 kilometre uzunluğunda bir fay var. Ama 50 kilometrelik bölüm tamamen suskun. Depremi biz burada bekliyoruz. Bu ana fay üzerindeki çatırdamalar da bölgenin gerilmekte olduğunu bize gösteriyor. Bu çatırdamalar, büyük tehlike öncesi uyarılardır” dedi. Görür, 5.2 büyüklüğündeki depremin, büyük deprem beklenen Orta Marmara fayının batısında olduğunu ifade ederek şöyle devam etti:
“Bu deprem, Tekirdağ çukurluğu ile Orta Marmara çukurluğunun arasında Batı Marmara sırtı dediğimiz yerde oldu. Yani ana fay üzerinde. Silivri açıklarında bulunan Orta Marmara çukurluğu ile Adalar’a kadar olan 50 kilometrelik kesim kilitlenen kesimdir. Yani burada büyük bir enerji birikimi vardır. Burada ne bir gaz çıkışı, ne bir sıcak su çıkışı ne de mikro deprem yoktur. Bu kesimde hiçbir hareket, kıpırtı, enerji çıkışı olmamaktadır. Bu da, bu hat üzerinde büyük miktarda enerji birikimin olduğunu göstermektedir. Bu deprem, bu suskun yani kilitlenen fayın yakınlarında meydana gelmiştir. Biz büyük deprem beklerken böyle küçük depremler de olabiliyor. Bunlar uyarı depremleridir. Bunları böyle tanımlamak gerekir.”
'GEREĞİNİ YAPTI'
Milliyet'in haberine göre, Görür, bilimin üzerine düşen görevi yaptığını, tehlike konusunda çok önceden alarm verildiğini belirterek, “Bilim görevini yerine getirdi ama yerel yönetimler ve 1999’dan sonraki hükümetler bugüne kadar ne yaptı? Maalesef ciddi hiçbir şey yapılmadı. Valilik hala İstanbul’u depreme hazırlıyor. Bu iş artık yılan hikayesine döndü. Okulları, hastaneleri takviye etmek yeterli değil, bazı semtleri tahliye etmek gerekiyor. Bu kadar uyarıya rağmen hâlâ kitlesel bir hareket yok. Aman bizi yatıştırın diyen bir anlayış var. Büyük felaket gelecek. Önemli olan o gün gelmeden gerekeni yapmak” diye konuştu.
'ZAMANINI BİLEMİYORUZ'
İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz de önceki akşamki depremin Marmara Denizi’ndeki ana fay üzerinde olduğunu ve dikkate alınması gerektiğine işaret ederek, “Buradaki fay aktif bir faydır. Bu tür depremler kaçınılmazdır. Bu deprem büyük deprem beklenen ana fay üzerindedir” değerlendirmesini yaptı.
Tüysüz, Marmara Denizi içindeki ana fayın büyük deprem beklentisinin kırılma yeri olarak tahmin edilen Orta Marmara çukurluğunda kilitli bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Bu fay uzun zamandır suskun, hareket etmiyor. Biz buna kilitlenmiş fay diyoruz. Kilitlenme olduğu zaman fayın iki tarafında düzensizlikler var demektir. Fayın iki tarafı yapışık biçimde duruyor. Tam kırılma her an olabilir. Zamanını bilemiyoruz. Bu depremin öncü mü, artçı mı olduğunu bilmemiz de mümkün değil. Depremin bu fay üzerinde geleceğini artık biliyoruz ama zamanını bilemiyoruz.”
TEK PARÇA MI, İKİ PARÇA HALİNDE Mİ?
Marmara Denizi’nde fayın tek parça mı, iki parça olarak mı kırılacağı hâlâ gizemini koruyor. Aynı proje grubu içinde yer alan, ancak fayla ilgili farklı görüşleri bulunan Fransız yer bilimci Prof. Xavier Le Pichon ve İTÜ’den Prof. Dr. Celal Şengör’ün başını çektiği birinci grup, fayın tek parça halinde kırılacağını, Fransız yer bilimci Prof. Rolando Armijo ve geçtiğimiz yıllarda yaşamını yitiren Prof. Dr. Aykut Barka’nın başını çektiği ikinci grup ise fayın iki parça halinde kırılacağını ileri sürüyor.
Birinci grubun tezine göre, Kuzey Anadolu Fayı’nın (KAF) devamı olan Kuzey Marmara Fayı (KMF) İzmit Körfezi’nden Saroz Körfezi’ne kadar tek parça halinde uzanarak Marmara Denizi’ni boydan boya kesiyor. Bu tek parçanın bir seferde kırılması halinde depremin büyüklüğü 7.6’yı bulabilecek.
İkinci grubun tezine göre ise Kuzey Marmara Fayı’nın Orta Marmara, diğer adıyla Merkez Çukurluğu’nda sıçrama yaptığını, bu nedenle tek parça devam etmediğini, depremin büyüklüğünün ise 7.2 olacağını ileri sürüyor.
İkinci gruba göre büyük deprem, Orta Marmara Çukurluğu ile Yeşilköy açıklarındaki 50 kilometrelik fay üzerinde meydana gelecek. Çünkü bu grup, Mürefte ile Orta Marmara çukurluğundaki 60 kilometrelik fayın 1912’de, Adalar fayının 1963’te, İzmit Körfezi’ndeki fayın da 1999’da enerjisini boşalttığı görüşünde. Bu gruba göre tek kırılmayan bölge, Orta Marmara Çukurluğu (Marmara Ereğlisi-Silivri açıkları) ile Yeşilköy açıkları arasındaki bölüm.
Birinci gruba göre, KMF (Kuzey Marmara Fayı) jeolojik oluşum faaliyetlerini durdurmuş ve 1200 metre derinliklere kadar ulaşan Tekirdağ, Merkez ve Çınarcık çukurlarını 200 bin yıl önce boydan boya kesmiş ve bu çukurların kenarlarında toplam 4 kilometrelik bir öteleme yapmış. İkinci gruba göre ise Marmara Denizi’nin çukurlarını yaratan bu jeolojik gelişim günümüzde de sürmekte.
GÜNDOĞDU: ÖNCÜ DEMEK İÇİN ERKEN
İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu da meydana gelen depremin kırılması beklenen fay zonu içinde olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Teknik olarak baktığımızda birinci olarak kırılması düşünülen fay zonunun içinde meydana geldi. İkinci özelliği doğrultu atımlı bir karaktere sahip. Yani kırılması düşünülen fay zonunun karakteriyle benzer. Öncü müdür dememiz için bir hayli süre geçmesi gerekiyor. Ancak izleyebildiğim kadarıyla bir sıradışılık yok. Birkaç gün sonra iyice kendini belli edecektir.”
UZMANLARA GÖRE TEHLİKEDE 6 OLASILIK VAR
Hangi fay kırılırsa hangi büyüklükte deprem olur?
Prof. Dr. Naci Görür, beklenen Marmara depremiyle ilgili 6 olasılığa dikkat çekiyor. Bunlar şöyle:
- Kuzey Marmara fayının batıda kalan (Tekirdağ Mürefte’den Adalar’a kadar uzanan) ve en tehlikeli fay olan 110 kilometrelik fayın 60 kilometresi, 1912 Şarköy depreminde kırılmışsa, depremin büyüklüğü muhtemelen 7 civarında olacak. Göstergeler ve tahminler, bu fayın 1912 Şarköy depreminde kırıldığı yönünde. Ancak toplanan verilerle yapılan bilimsel çalışmalar, bu kırığın 1912 yılında mı yoksa daha eski yıllardaki depremlerde mi kırıldığı konusunda henüz kesin bir yanıt verebilmiş değil.
- Ancak bu fay 1912 Şarköy depreminde kırılmamışsa depremin büyüklüğü 7’nin üzerinde olacak.
- Eğer Adalar’ın güneyinde kalan (Adalar’dan İzmit Körfezi ağzına kadar olan) 65 kilometrelik fay kırılırsa, depremin büyüklüğü en fazla 7 olacak.
- Çınarcık Çukurluğu’nun güneyindeki normal fayların harekete geçmesi durumunda ise bölgede büyüklüğü 6 civarında deprem olacak.
- Depremi, Kuzey Marmara çukurluğu içerisinde beklerken, doğanın bir oyununa gelip Kuzey Anadolu fayının bu yörelerden geçen güney kolu üzerinde görmek de mümkündür. Marmara’nın kuzeyi yani İstanbul’un bulunduğu alan, güneye yani Bursa, İznik Mudanya’nın bulunduğu alana oranla daha şanslı. Çünkü araştırmalar Marmara’nın güney blokunda kuzey bloka oranla daha fazla stres biriktiğini ve daha çok deformasyona uğrayacağını gösteriyor. Güney blok kuzey bloka göre daha şiddetle sarsılacak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)