Elmalı Çığlıkara ormanlarında sedir ve ardıç katliamına neden olan taş ocakları görenleri şoke ediyor. Bölgede taş ocakları için tahsis edilen 100 hektarlık alanın 10 hektarında beş ayrı noktada çalışma yürüten taş ocaklarının yarattığı görüntüler dehşet verici boyutlara ulaşırken, İspanyolların ardından Çinli firmalar da sıraya girdi. Geçtiğimiz ay topladıkları 200’den fazla imzayla birlikte dört köy muhtarının imzasıyla Elmalı Kaymakamlığı’na verilen dilekçeden bir sonuç alamadıklarını belirten köylüler, bölge ormanlarına büyük zarar verdiği belirtilen taş ocaklarının faaliyetinin bir an önce durdurulmasını istiyor. Avşar, Zümrütova, Tekke ve Armutlu köyleri sınırlarında; Kokarotluk, Patlangıç, Tuzburnu, Bayındıroluğu ve Göllüalan gibi bölgelerde faaliyet gösteren beş adet taş ocağına bölge halkından tepki yağdı.
HUKUK DIŞI YOLLARLA DOĞA SÖMÜRÜSÜ
Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği’nden Doç Dr. Yücel Çağlar, bölgede yürütülen madenciliğin etkilerinin giderek ağırlaştırıldığını belirterek, bunun yaygınlaştırılan doğa sömürüsünün hukuk dışı yollarla sürdürülmesinin en yakıcı ve somut örneklerinden biri olduğunu söyledi. ‘Orman’ sayılan yerlerde yapılan ve yapılacak olan madencilik etkinliklerinin sorgulanması gerektiğini anlatan Çağlar, “bu etkinlikler ülkemizde de anayasal ve yasalara aykırı olarak yüksek ve çoğunlukla da onarılamayacak ekolojik ve dolayısıyla da toplumsal, ekonomik ve kültürel maliyetlere yol açabilecek bir düzen içinde yürütülmektedir” diye konuştu. Madencilikle ilgili hukuksal düzenlemelerde çoğunlukla yalnızca madencilik yatırımcılarının istekleri doğrultusunda değişiklikler yapıldığını anlatan Çağlar, “birçoğunun yüksek yargı tarafından iptal edilmesi veya yürütmesinin durdurulmasına karşın ‘ön izin’ ve ‘kesin izin’ verilen madencilik etkinlikleri de sürdürülebilmektedir. Ülkemizde de en yıkıcı biçimde sürdürülebilen bu süreç, emeğin yanı sıra doğanın da olabildiğince çok sömürülmesine dayanan kapitalist ‘gelişmenin’ önde gelen sermaye birikim alanlarından birisi olmuştur. Yol açtığı ve açabileceği onarılamayacak ekolojik yıkımlara karşın madencilik etkinliklerine ender yapısal özelliklere sahip ‘orman’ sayılan alanlarda da izin verilmesinin öncelikle bu sürecin bir boyutu olarak değerlendirilmesi gerekmektedir” dedi.
BU AYMAZLIK DURDURULMALI!
Öte yandan, madencilik etkinliklerinin ülkemizdeki yürütülme düzeninin anayasal ve yasal düzenlemelere, ekolojik ve toplumsal gerekliliklere aykırı olarak yürütülmekte olduğu gerçeğinin görülmesi yöntemsel bir zorunluluktur. Çığlıkara’daki doğal ve yaşlı Toros sediri ve ardıç ormanlarındaki mermer madenciliği yapılması için verilen izinler ve bu izinlere dayanılarak yürütülen etkinliklerin 1982 Anayasanın 44. 45, 56 ve 169. maddeleriyle Türkiye’nin de taraf olduğu çok sayıda ülkelerarası sözleşmeye açıkça aykırı olduğunu vurgulayan Çağlar, “Çığlıkara yöresindeki doğal yaşlı toros sediri ormanlarında yürütülen mermer madenciliği etkinliklerinin ekolojik, toplumsal ve kültürel etkileri, başta orman ekosistemleri olmak üzere doğal, toplumsal ve kültürel kamusal varsıllıklarımızı onarılamayacak biçimde ve düzeyde etkilemektedir. Buna karşılık, madencilik etkinliklerinin yalnızca yerli ve yabancı yalnızca şirketlerin kazançları ile sınırlı olan ekonomik getirileri öne çıkarılması, en azından Anayasanın 56. maddesine açıkça aykırı bir yaklaşımdır. Bu akıl almaz aymazlık, Çığlıkara’daki orman ekosistemlerinde de ve çevresinde de durdurulmalıdır” diye konuştu.
ORMAN İŞLETME MÜDÜRÜ: ‘KANUNUN ÖNÜNE GEÇEMEM’
Çığlıkara’daki sedir katliamına ilişkin sorularımızı yanıtlayan Elmalı Orman İşletme Müdürü Salih Çoban, taş çıkartılan bölgenin koruma alanında olmadığını söyledi. Bölgedeki anıt sedirlerin özel koruma altında olduğunu ve buralarda maden ruhsatı verilmesinin mümkün olmadığını belirten Çoban, “Ruhsat verilen alanlar bozuk alanlardır. Yüzde 30, yüzde 60 ve yüzde 90 oranındaki kapalı olan bozuk sedir ve ardıç alanlarında ruhsat veriliyor. 100 metrekarede iki üç sedir, 10-15 ardıçın olduğu alanlardır bunlar. Yani öyle söz edildiği gibi katliam yok. Ama ormanlarda şey olmasına ben de bir ormancı olarak karşıyım. Ama kanunun önüne de geçemem” dedi.
2 BİN METREKÜP AĞAÇ KESİLDİ
Çığlıkara’da ne kadar sedir kesildiğine bir veri olup olmadığı yönündeki sorumuza, “Yıllık iki-üç yüz metreküp civarında sedir kesiliyor. Sedir değil ardıç” yanıtını veren Çoban, on yıldır 2 bin metreküp civarında bir rakama ulaşmış olabileceğini belirtti. Kesilen alanların 100 ila 200 katı kadar ağaçlandırma yapıldığını anlatan Çoban, “O açıdan bir şey yok. O yaşa gelmesi biraz zor tabii. Bir ağacın büyümesi için 50-100 yıl beklemek gerekiyor. Biz de ormancı olarak o işe şeyiz. Taraf değiliz” diye konuştu.
Taş çıkartılan alanlarda rehabilitasyon çalışması yapılıp yapılmadığına ilişkin sorumuza “uygulama şu anda yok ama olacak” yanıtını veren Çoban, “Zaten bunun parası peşin alınıyor. Daha yeni ocaklar çünkü. Henüz çalışmasını bitiren ocak yok. Çalışma bitince yapılacak bu uygulama. Şirket 15 yıl falan çalışır, oradan ayrılır başka bir yere geçer, ancak o zaman düzeltmek zorunda. Biz de rehabilite edeceğiz” dedi.
DÜNYANIN EN BÜYÜK SEDİR ORMANI
Çığlıkara sedir ormanlarının önemine ilişkin sorularımızı yanıtlayan Çoban, bölgede yaklaşık 50 bin hektarlık alanda 30 milyon sedir ağacının bulunduğunu söyledi. Bunun 20 bin hektarının düzenli, 10 bin hektarının da bozuk ve verimsiz alan olduğunu anlatan Çoban, maden şirketlerinin söz konusu verimsiz alanda çalıştığını söyledi. Çoban, “1250 ila 1750 metrelik yükseltideki bu bölge, sedirin en güzel gelişim yaptığı alan. Örneğin Maraş bölgesinde 100 yaşındaki bir sedir 2 metreküp ölçülürken, burada 3,5 metreküp olarak ölçülür. Bu tür ilk kez Lübnan’da bulunduğu için literatüre Lübnan Sediri olarak geçmiş. Ancak şimdi Toros Sediri olarak düzeltildi” bilgisini verdi.
EN BÜYÜK ALICI ÇİN
Elmalı Orman İşletme Müdürlüğü’nde karşılaştığımız Rotek Madencilik firması sahibi Kenan Savaş, Elmalı’da üç yıldır mermer ocağı işlettiğini söylüyor. Çin’in en büyük beş firmasından biriyle yüzde elli ortaklı yeni bir şirket kurduklarını anlatan Savaş, dünya mermer rezervlerinin yüzde 40’ının Türkiye’de olduğunu ve Çin’in en büyük tedarikçi olduğunu belirtiyor. Aldıkları üç mermer ocağı ruhsatını Çinli ortaklarıyla kurdukları yeni firmaya devrettiklerini belirten Savaş, Hazine Müsteşarlığına 2012 yılına kadar 20 milyon liralık yatırım taahhüdü verdiklerini ve Çin’in 2020 yılına kadar 80-90 milyar Dolar civarından Türk mermeri ihraç edeceğini söylüyor.
‘AĞAÇ KESİLMESİNE KARŞI DEĞİLİM!’
Bölgeden çıkartılan taşların Çin, Singapur, Hindistan, Arjantin, Brezilya, ABD ve Kanada’ya ihraç edildiğini anlatan Savaş, Çığlıkara’daki taş ocaklarının sedir ve ardıç kesmeleriyle ilgili sorumuza, “ben ağaç kesilmesine karşı değilim kardeşim. Ağaçlandırma bedeli veriliyor, rehabilitasyon parası ödeniyor, her şey yapılıyor. İkincisi orman 50 yılda, mermer 150 milyon yılda oluşuyor. Mermer de doğal bir kaynak. Hem de çok büyük bir doğal kaynak. Bölgede çalışan firmalardan ‘Batı Ege Madencilik’in geçen yıl 35 milyon Dolar’lık ihracat yaptı. Ben 35 milyon dolar ihracat yapan bir işadamını tepemde gezdiririm” yanıtını verdi.
İŞİMİZ BİTENE KADAR ‘TAMAM MUHTARIM’ DİYORUZ!
Savaş sözlerine şöyle devam etti: “Madenciler olarak işlerimiz daha rahat yürüsün diye muhtarlara belli tavizler veriyoruz. Yapmayacağımız sözler veriyoruz yani. Muhtar diyor ki ‘boya badana yaptır, okulun etrafını duvar yaptır, bahçesini beton yaptır. İşimiz bitene kadar “tamam muhtarım” diyoruz. Bazen de yaptırıyoruz. Ben ruhsatımı alıyorum zaten ama muhtar beni köylüyle sıkıntıya sokmasın diye yapıyoruz. Köylü, ‘bu dağ benim’ diyor. Kimsenin dağı yok kardeşim. Bu devletin dağı. Ben gidiyorum maden kurumundan ruhsatımı alıyorum, gerekli izinlerimi alıyorum. Muhtarla şununla bununla bir sorunum yok. Orman arazisiyse ben ormandan gerekli izinlerimi alıyorum, çalışmalarıma başlıyorum. Buna ne köylü müdahale edebilir ne de başka biri. Benim köylüyle bir işim yok. Ama ‘benim dağımdan taş kesiyorsun, bana para ver’ diyorlar. Ben kimseye para vermek zorunda değilim kardeşim. Mesela geçenlerde köyün camisine mermer lazımmış, yaptık. Bu sadece Elmalı için geçerli değil, bütün Türkiye böyle. Şimdi bakıyoruz muhtarın biri ocak sahibiyle kanlı bıçaklı oluyor, bir gün sonra kol kola girmişler gidiyorlar. Hem beraber yemek yiyorlar, hem kafa çekiyorlar. Sarılıp öpüşüyorlar, koklaşıyorlar.”
BÖLGE HALKI NE DİYOR?
Çığlıkara’dan çıkartılan taşları çeken kamyonların geçiş yolu olan Akçay beldesindeki kahvede çaylarımızı içerken, bölge halkıyla taş ocaklarını konuştuk. Yaklaşık bir saatlik sohbetimiz sırasında 7-8 kamyon üzerimizi toz içinde bırakarak yanımızdan geçip gidiyor. İşte bölge halkının taş ocağı tepkisi…
Fazlı Gürkan (Armutlu Muhtarı)
Yaklaşık beş yıldır bölgedeki taş ocaklarıyla mücadele ediyoruz. Ancak yalnız kalıyoruz. Avşar, Zümrütova, Tekke ve Armutlu köylerinde, Kokarotluk, Patlangıç, Tuzburnu, Bayındıroluğu ve Göllüalan gibi bölgelerde beş tane taş ocağı var. Geçtiğimiz ay Elmalı Kaymakamlığı’na ve Orman İşletme Müdürlüğü’ne dilekçe verdik ancak henüz bir yanıt almadık. Hala yeni ocaklar açılmak için müracaat ediyorlar. Hem de yerleşim birimleri içerisinde taş arıyorlar. Bu gördüğünüz ocaklar için en az 10 bin ster ağaç yok edildi.
Muhammed Aktaş (Çiftçi)
Ben Avşar Köyündenim. Kamyonların buradan geçmesinden dolayı bahçelerimiz toz oluyor. Elmaların kızarmasında, büyümesinde meyvelere zarar veriyor. Ayrıca doğal güzelliği de bozuyor ocaklar. Ocaklar buradan gitse iyi olur. Birileri para kazanıyor biz zulüm çekiyoruz burada.
Rıfat Günel (78 radyo tamircisi)
Ben Akçaylı’yım. Bu ocaklar ormanın içinde çalışıyor. Memleket satıldı ama kime satıldı bilmiyoruz. Bizim gibi üreticiye de destek yok.
Ünsal Özçakır (Arkeolog)
Bu ormanların dünyada benzeri yok. Sedirin anavatanı burası. Eğer buradan bir nema elde edilecekse, öncelikle bu topraklara bin yıldır sahip çıkan bu insanların yararlanması gerekir bundan. Ancak temelde buna da karşıyız. Yani illa ki yapılacaksa bu bölgenin halkı yararlansın. Bugün ne sahillerde, ne de yaylalarda bu bölgenin halkı kalmadı. Yani bu halk keylüm yekun, yok! Bu bölgedeki katliam ilk kez olmuyor. Yıllar önce Lengüme ormanında da karaçam katliamı yaşandı. Özal döneminde 100 bin karaçam kesildi! Özal dönemindeki orman bakanı kimse o kestirdi. Ve muhammen bedel üzerinden verdiler bu ağaçları. Lengüme’deki karaçamlar Sibirya’dakilerden daha değerliydi. Kemer bölgesindeki tatil köylerinin inşaatlarında kullanıldı hepsi. Sonra Demirel ailesi de bu bölgenin ormanlarından yararlandı. Daha sonra Çiller döneminde de kesildi. Ama bu son saldırı çok büyük. Bir daha geri dönüşü yok bunun!
FOTOĞRAFLAR
1. Akçaylı Rıfat amca
2. Çığlıkara1
3. Çığlıkara ocak
4. İşte bozuk orman denilen alanlardan biri
5. Çığlıkara patlangıç mevkii mermer ocağı
6. Çığlıkara tabiatı koruma alanı harita (atlas)
7. Çığlıkara'da çince levhalar madencilere yol gösteriyor
8. Çığlıkarada ormanın kalbinde dev oyuklar açılmış
9. Çığlıkara'da kesilen ağaçlar
10. Fiziki bölge harita
11. İş makineleri ve dev kamyonar sedirlerin arasında böyle çalışıyor
HUKUK DIŞI YOLLARLA DOĞA SÖMÜRÜSÜ
Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği’nden Doç Dr. Yücel Çağlar, bölgede yürütülen madenciliğin etkilerinin giderek ağırlaştırıldığını belirterek, bunun yaygınlaştırılan doğa sömürüsünün hukuk dışı yollarla sürdürülmesinin en yakıcı ve somut örneklerinden biri olduğunu söyledi. ‘Orman’ sayılan yerlerde yapılan ve yapılacak olan madencilik etkinliklerinin sorgulanması gerektiğini anlatan Çağlar, “bu etkinlikler ülkemizde de anayasal ve yasalara aykırı olarak yüksek ve çoğunlukla da onarılamayacak ekolojik ve dolayısıyla da toplumsal, ekonomik ve kültürel maliyetlere yol açabilecek bir düzen içinde yürütülmektedir” diye konuştu. Madencilikle ilgili hukuksal düzenlemelerde çoğunlukla yalnızca madencilik yatırımcılarının istekleri doğrultusunda değişiklikler yapıldığını anlatan Çağlar, “birçoğunun yüksek yargı tarafından iptal edilmesi veya yürütmesinin durdurulmasına karşın ‘ön izin’ ve ‘kesin izin’ verilen madencilik etkinlikleri de sürdürülebilmektedir. Ülkemizde de en yıkıcı biçimde sürdürülebilen bu süreç, emeğin yanı sıra doğanın da olabildiğince çok sömürülmesine dayanan kapitalist ‘gelişmenin’ önde gelen sermaye birikim alanlarından birisi olmuştur. Yol açtığı ve açabileceği onarılamayacak ekolojik yıkımlara karşın madencilik etkinliklerine ender yapısal özelliklere sahip ‘orman’ sayılan alanlarda da izin verilmesinin öncelikle bu sürecin bir boyutu olarak değerlendirilmesi gerekmektedir” dedi.
BU AYMAZLIK DURDURULMALI!
Öte yandan, madencilik etkinliklerinin ülkemizdeki yürütülme düzeninin anayasal ve yasal düzenlemelere, ekolojik ve toplumsal gerekliliklere aykırı olarak yürütülmekte olduğu gerçeğinin görülmesi yöntemsel bir zorunluluktur. Çığlıkara’daki doğal ve yaşlı Toros sediri ve ardıç ormanlarındaki mermer madenciliği yapılması için verilen izinler ve bu izinlere dayanılarak yürütülen etkinliklerin 1982 Anayasanın 44. 45, 56 ve 169. maddeleriyle Türkiye’nin de taraf olduğu çok sayıda ülkelerarası sözleşmeye açıkça aykırı olduğunu vurgulayan Çağlar, “Çığlıkara yöresindeki doğal yaşlı toros sediri ormanlarında yürütülen mermer madenciliği etkinliklerinin ekolojik, toplumsal ve kültürel etkileri, başta orman ekosistemleri olmak üzere doğal, toplumsal ve kültürel kamusal varsıllıklarımızı onarılamayacak biçimde ve düzeyde etkilemektedir. Buna karşılık, madencilik etkinliklerinin yalnızca yerli ve yabancı yalnızca şirketlerin kazançları ile sınırlı olan ekonomik getirileri öne çıkarılması, en azından Anayasanın 56. maddesine açıkça aykırı bir yaklaşımdır. Bu akıl almaz aymazlık, Çığlıkara’daki orman ekosistemlerinde de ve çevresinde de durdurulmalıdır” diye konuştu.
ORMAN İŞLETME MÜDÜRÜ: ‘KANUNUN ÖNÜNE GEÇEMEM’
Çığlıkara’daki sedir katliamına ilişkin sorularımızı yanıtlayan Elmalı Orman İşletme Müdürü Salih Çoban, taş çıkartılan bölgenin koruma alanında olmadığını söyledi. Bölgedeki anıt sedirlerin özel koruma altında olduğunu ve buralarda maden ruhsatı verilmesinin mümkün olmadığını belirten Çoban, “Ruhsat verilen alanlar bozuk alanlardır. Yüzde 30, yüzde 60 ve yüzde 90 oranındaki kapalı olan bozuk sedir ve ardıç alanlarında ruhsat veriliyor. 100 metrekarede iki üç sedir, 10-15 ardıçın olduğu alanlardır bunlar. Yani öyle söz edildiği gibi katliam yok. Ama ormanlarda şey olmasına ben de bir ormancı olarak karşıyım. Ama kanunun önüne de geçemem” dedi.
2 BİN METREKÜP AĞAÇ KESİLDİ
Çığlıkara’da ne kadar sedir kesildiğine bir veri olup olmadığı yönündeki sorumuza, “Yıllık iki-üç yüz metreküp civarında sedir kesiliyor. Sedir değil ardıç” yanıtını veren Çoban, on yıldır 2 bin metreküp civarında bir rakama ulaşmış olabileceğini belirtti. Kesilen alanların 100 ila 200 katı kadar ağaçlandırma yapıldığını anlatan Çoban, “O açıdan bir şey yok. O yaşa gelmesi biraz zor tabii. Bir ağacın büyümesi için 50-100 yıl beklemek gerekiyor. Biz de ormancı olarak o işe şeyiz. Taraf değiliz” diye konuştu.
Taş çıkartılan alanlarda rehabilitasyon çalışması yapılıp yapılmadığına ilişkin sorumuza “uygulama şu anda yok ama olacak” yanıtını veren Çoban, “Zaten bunun parası peşin alınıyor. Daha yeni ocaklar çünkü. Henüz çalışmasını bitiren ocak yok. Çalışma bitince yapılacak bu uygulama. Şirket 15 yıl falan çalışır, oradan ayrılır başka bir yere geçer, ancak o zaman düzeltmek zorunda. Biz de rehabilite edeceğiz” dedi.
DÜNYANIN EN BÜYÜK SEDİR ORMANI
Çığlıkara sedir ormanlarının önemine ilişkin sorularımızı yanıtlayan Çoban, bölgede yaklaşık 50 bin hektarlık alanda 30 milyon sedir ağacının bulunduğunu söyledi. Bunun 20 bin hektarının düzenli, 10 bin hektarının da bozuk ve verimsiz alan olduğunu anlatan Çoban, maden şirketlerinin söz konusu verimsiz alanda çalıştığını söyledi. Çoban, “1250 ila 1750 metrelik yükseltideki bu bölge, sedirin en güzel gelişim yaptığı alan. Örneğin Maraş bölgesinde 100 yaşındaki bir sedir 2 metreküp ölçülürken, burada 3,5 metreküp olarak ölçülür. Bu tür ilk kez Lübnan’da bulunduğu için literatüre Lübnan Sediri olarak geçmiş. Ancak şimdi Toros Sediri olarak düzeltildi” bilgisini verdi.
EN BÜYÜK ALICI ÇİN
Elmalı Orman İşletme Müdürlüğü’nde karşılaştığımız Rotek Madencilik firması sahibi Kenan Savaş, Elmalı’da üç yıldır mermer ocağı işlettiğini söylüyor. Çin’in en büyük beş firmasından biriyle yüzde elli ortaklı yeni bir şirket kurduklarını anlatan Savaş, dünya mermer rezervlerinin yüzde 40’ının Türkiye’de olduğunu ve Çin’in en büyük tedarikçi olduğunu belirtiyor. Aldıkları üç mermer ocağı ruhsatını Çinli ortaklarıyla kurdukları yeni firmaya devrettiklerini belirten Savaş, Hazine Müsteşarlığına 2012 yılına kadar 20 milyon liralık yatırım taahhüdü verdiklerini ve Çin’in 2020 yılına kadar 80-90 milyar Dolar civarından Türk mermeri ihraç edeceğini söylüyor.
‘AĞAÇ KESİLMESİNE KARŞI DEĞİLİM!’
Bölgeden çıkartılan taşların Çin, Singapur, Hindistan, Arjantin, Brezilya, ABD ve Kanada’ya ihraç edildiğini anlatan Savaş, Çığlıkara’daki taş ocaklarının sedir ve ardıç kesmeleriyle ilgili sorumuza, “ben ağaç kesilmesine karşı değilim kardeşim. Ağaçlandırma bedeli veriliyor, rehabilitasyon parası ödeniyor, her şey yapılıyor. İkincisi orman 50 yılda, mermer 150 milyon yılda oluşuyor. Mermer de doğal bir kaynak. Hem de çok büyük bir doğal kaynak. Bölgede çalışan firmalardan ‘Batı Ege Madencilik’in geçen yıl 35 milyon Dolar’lık ihracat yaptı. Ben 35 milyon dolar ihracat yapan bir işadamını tepemde gezdiririm” yanıtını verdi.
İŞİMİZ BİTENE KADAR ‘TAMAM MUHTARIM’ DİYORUZ!
Savaş sözlerine şöyle devam etti: “Madenciler olarak işlerimiz daha rahat yürüsün diye muhtarlara belli tavizler veriyoruz. Yapmayacağımız sözler veriyoruz yani. Muhtar diyor ki ‘boya badana yaptır, okulun etrafını duvar yaptır, bahçesini beton yaptır. İşimiz bitene kadar “tamam muhtarım” diyoruz. Bazen de yaptırıyoruz. Ben ruhsatımı alıyorum zaten ama muhtar beni köylüyle sıkıntıya sokmasın diye yapıyoruz. Köylü, ‘bu dağ benim’ diyor. Kimsenin dağı yok kardeşim. Bu devletin dağı. Ben gidiyorum maden kurumundan ruhsatımı alıyorum, gerekli izinlerimi alıyorum. Muhtarla şununla bununla bir sorunum yok. Orman arazisiyse ben ormandan gerekli izinlerimi alıyorum, çalışmalarıma başlıyorum. Buna ne köylü müdahale edebilir ne de başka biri. Benim köylüyle bir işim yok. Ama ‘benim dağımdan taş kesiyorsun, bana para ver’ diyorlar. Ben kimseye para vermek zorunda değilim kardeşim. Mesela geçenlerde köyün camisine mermer lazımmış, yaptık. Bu sadece Elmalı için geçerli değil, bütün Türkiye böyle. Şimdi bakıyoruz muhtarın biri ocak sahibiyle kanlı bıçaklı oluyor, bir gün sonra kol kola girmişler gidiyorlar. Hem beraber yemek yiyorlar, hem kafa çekiyorlar. Sarılıp öpüşüyorlar, koklaşıyorlar.”
BÖLGE HALKI NE DİYOR?
Çığlıkara’dan çıkartılan taşları çeken kamyonların geçiş yolu olan Akçay beldesindeki kahvede çaylarımızı içerken, bölge halkıyla taş ocaklarını konuştuk. Yaklaşık bir saatlik sohbetimiz sırasında 7-8 kamyon üzerimizi toz içinde bırakarak yanımızdan geçip gidiyor. İşte bölge halkının taş ocağı tepkisi…
Fazlı Gürkan (Armutlu Muhtarı)
Yaklaşık beş yıldır bölgedeki taş ocaklarıyla mücadele ediyoruz. Ancak yalnız kalıyoruz. Avşar, Zümrütova, Tekke ve Armutlu köylerinde, Kokarotluk, Patlangıç, Tuzburnu, Bayındıroluğu ve Göllüalan gibi bölgelerde beş tane taş ocağı var. Geçtiğimiz ay Elmalı Kaymakamlığı’na ve Orman İşletme Müdürlüğü’ne dilekçe verdik ancak henüz bir yanıt almadık. Hala yeni ocaklar açılmak için müracaat ediyorlar. Hem de yerleşim birimleri içerisinde taş arıyorlar. Bu gördüğünüz ocaklar için en az 10 bin ster ağaç yok edildi.
Muhammed Aktaş (Çiftçi)
Ben Avşar Köyündenim. Kamyonların buradan geçmesinden dolayı bahçelerimiz toz oluyor. Elmaların kızarmasında, büyümesinde meyvelere zarar veriyor. Ayrıca doğal güzelliği de bozuyor ocaklar. Ocaklar buradan gitse iyi olur. Birileri para kazanıyor biz zulüm çekiyoruz burada.
Rıfat Günel (78 radyo tamircisi)
Ben Akçaylı’yım. Bu ocaklar ormanın içinde çalışıyor. Memleket satıldı ama kime satıldı bilmiyoruz. Bizim gibi üreticiye de destek yok.
Ünsal Özçakır (Arkeolog)
Bu ormanların dünyada benzeri yok. Sedirin anavatanı burası. Eğer buradan bir nema elde edilecekse, öncelikle bu topraklara bin yıldır sahip çıkan bu insanların yararlanması gerekir bundan. Ancak temelde buna da karşıyız. Yani illa ki yapılacaksa bu bölgenin halkı yararlansın. Bugün ne sahillerde, ne de yaylalarda bu bölgenin halkı kalmadı. Yani bu halk keylüm yekun, yok! Bu bölgedeki katliam ilk kez olmuyor. Yıllar önce Lengüme ormanında da karaçam katliamı yaşandı. Özal döneminde 100 bin karaçam kesildi! Özal dönemindeki orman bakanı kimse o kestirdi. Ve muhammen bedel üzerinden verdiler bu ağaçları. Lengüme’deki karaçamlar Sibirya’dakilerden daha değerliydi. Kemer bölgesindeki tatil köylerinin inşaatlarında kullanıldı hepsi. Sonra Demirel ailesi de bu bölgenin ormanlarından yararlandı. Daha sonra Çiller döneminde de kesildi. Ama bu son saldırı çok büyük. Bir daha geri dönüşü yok bunun!
FOTOĞRAFLAR
1. Akçaylı Rıfat amca
2. Çığlıkara1
3. Çığlıkara ocak
4. İşte bozuk orman denilen alanlardan biri
5. Çığlıkara patlangıç mevkii mermer ocağı
6. Çığlıkara tabiatı koruma alanı harita (atlas)
7. Çığlıkara'da çince levhalar madencilere yol gösteriyor
8. Çığlıkarada ormanın kalbinde dev oyuklar açılmış
9. Çığlıkara'da kesilen ağaçlar
10. Fiziki bölge harita
11. İş makineleri ve dev kamyonar sedirlerin arasında böyle çalışıyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder