30.07.2006
Siyonist Vahşet!
Güney Lübnan’da bir evi vuran İsrail uçakları 37’si çocuk 60 sivilin ölümüne neden oldu. İsrail, Güney Lübnan’a yönelik hava saldırılarını 48 saat süreyle durdurduğunu açıkladı
İsrail savaş uçakları, Güney Lübnan’daki Kana kasabasını dün gece yarısından sonra bombaladı.
Saldırıda, savaştan kaçanların sığındığı 3 katlı bir ev vuruldu. Binanın sığınağında bulunan 60’ın üzerinde sivil yaşamını yitirdi; ölenler arasında 37 çocuk da var.
Saldırı Lübnan’da öfke seline yol açtı. Beyrut’ta toplanan kalabalık, İsrail ile bombardımanın başlamasından bu yana İsrail’e destek veren ABD’ni protesto etti.
Öfkeli kalabalık, ateşkes çağrısında bulunamayan BM’in Beyrut’taki binasını da bastı. Son kayıplarla birlikte, İsrail saldırılarında ölen Lübnanlıların sayısı 750’ye ulaştı.
İsrail saldırıdan Hizbullah’ı sorumlu tuttu. İsrail, Hizbullah’ın Kana kasabasını, roket saldırılarını düzenlemek için kullandığını iddia etti ve daha önce sivilleri bölgeyi terketmeleri yönünde uyardığını bildirdi.
Yıkıntıların arasından sağ kurtulanlar ise kasabada Hizbullah gerillalarının bulunmadığını, zaten bölgeden birçok kişinin göç ettiğini, kalanların da binalarda saklanmaya çalıştığını belirttiler.
Ntvmsnbc
İlgili Haberler :
Milliyet : Lübnan'a Gelme Rice!
Hürriyet : Katliam!
Zaman : İsrail Yine Çocukları Vurdu!
VOA News : İsrail Durmazsa Bizde Vururuz!
Radikal : Kana'da Çoluk Çocuk Katliam
DW-World Kana Saldırısına Tepki Büyük!
29.07.2006
İSRAİL SİVİLLERİ ÖLDÜRÜYOR!
Einstein 1948'de New York Times Gazetesinde yayımlanan "İsrail'de Faşist Siyonizm Uyarısı" [Einstein Letter Warning Of Zionist Fascism In Israel] adlı mektubundan bu yana değişen hiç bişey yok!
Mektubu okumak için : Einstein Letter Warning Of Zionist Fascism In Israel
İsrail saldırıları sivillleri vuruyor
Lübnan’a yönelik saldırıları 18’inci gününe giren İsrail ordusu, Bekaa Vadisi’ne bombardımanı sürdürüyor. Son 24 saat ölen sivillerin sayısı 17’ye ulaştı. Birleşmiş Milletler Acil Yardım Koordinatörü, saldırılara 72 saat ara verilmesi çağrısı yaptı.
ntvmsnbc
NEW YORK/SUR/BEYRUT - İsrail ordusunun Lübnan’a yönelik saldırırı 18. gününe girdi. 130’dan fazla bölgeyi vuran İsrail’in bir köyden tahliye edilen sivillerin konvoyunu vurmasın üzerine 17 kişi hayatını kaybetti.
İsrail uçakları sabah saatlerinde Bekaa Vadisi’nin doğusunda bir köprüyü bombaladı. Bekaa Vadisi’nin ülkenin geri kalan bölgeleriyle bağlantısı kesilmiş durumda.
Lübnan’da dün de 130’dan fazla noktayı bombalayan İsrail ordusu, sınırdaki bir köyden tahliye edilen sivillerin konvoyunu da vurmuştu. Saldırılarda 17 sivil hayatını kaybetti
Hizbullah gerillaları da saldırılara karşılık olarak İsrail topraklarına Haybar-1 adlı uzun menzilli yeni bir roket fırlattı.
İsrail polisi, Afula kasabası yakınlarına düşen roketin 100 kilogram patlayıcı taşıdığını belirtti. İsrail ordusu dünkü çatışmalarda 26 Hizbullah militanının öldüğünü duyurdu.
Hasankeyf''i Yaşatma Girişimi!
HASANKEYF'İ YAŞATMA GİRİŞİMİ
Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakanımız Tayyip Erdoğan ve Nurol A.Ş. tarafından Ilısu Baraj Projesinin temel atma töreninin 5 Ağustos
2006'da yapılacağı duyuruldu.
Biz, barajdan etkilenecek yerlerdeki belediyeler, Yerel Gundem 21'ler, barolar, odalar, STK'lar vb. kurulusların katilimi ile olusturulmus bir platform olarak Ocak 2006'dan beri etkin bir şekilde özelinde Hasankeyf'in genelinde Dicle Vadisi'nin sular altında kalmasını engellemeye yönelik yoğun bir kampanya yürütüyoruz. Bu çerçevede 25 Temmuz 2006'da Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi Sekretaryası olarak Diyarbakır'da bir araya gelerek temel atma töreni öncesi ulusal medyanın ilgisini Hasankeyf'e çekmek amacıyla Hasankeyf'te bir konser düzenleme kararı aldık. Bu karara barajdan etkilenecek olan illerdek yerel yönetimler, STK'lar ve odalar da destek sunuyor.
4 Ağustos 2006 Cuma günü Hasankeyf'te düzenlenecek bu konser ile baraj ile sular altında kalacak eşşiz tarihi, kültürel ve doğal mirasa dikkat çekmeyi, göç etmek zorunda kalacak olan yerel halkın sesini duyurmayı ve konuyu medyanın gündemine taşımayı amaçlamaktayız. Konser akşam 17.00'da başlayacak, sabaha kadar devam edecek bir etkinlik/eğlence şeklinde düzenlenecektir.
Bu konserde sizleri de aramızda görmek istiyoruz. Sanatçılara eşlik edecek profesyonel orkestra ve ses düzeni de sağlanacaktır. Etkinliğe katılan sanatçılarımızın, isteğe bağlı olarak, canlı performans ya da playback yaparak Hasankeyf'e destek sunabileceklerine inanmaktayız. Organizasyonda yer almak isteyen sanatçılarımızın söyleyeceği parçaların bir listesini göndermesi yeterli olacaktır.
Konser duyurusu Pazartesi günü basın mensuplarına gönderileceği için bize en kısa zamanda cevap gönderebilirseniz seviniriz.
Saygılarımızla,
HASANKEYF'İ YAŞATMA GİRİŞİMİ
28 Temmuz 2006, Diyarbakır
İletişim: Çağlayan Ayhan
Dış İlişkiler Koordinatörü, Girişim Sekretaryası
Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği
Tel: 0412 223 46 23
Faks: 0412 224 41 73
İletişim: Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi, GABB, Gevran
Cad., 1. Sok. Belediye Konukevi, Ofis-Diyarbakir
Tel : +90 (412) 223 46 23 Faks: +90 (412) 224 53 38
Mail: bilgi@gabb.gov.tr Elektronik ağ:
www.hasankeyfgirisimi.org
Cuma, 4 Ağustos 2006:
- Saat 17:00'da Hasankeyf'te, sivil toplum kuruluşların (STK) ve Batman ilinden halkın doğaçlama/konser (davul-zurna, dengbej, müzik vs.)etkinliğinde buluşması, buna bölge ve ulusal basının yoğunluklu olarak katılması
- 4 Ağustos'u 5 Ağustos'a bağlayan gece Hasankeyf'te
STK temsilcilerince temsili gece nöbeti tutulması.Bunun için çadırlar kurulacaktır.
- 4 Ağustos'ta 2 ulusal gazetede ilanin çıkarılması.
Cumartesi, 5 Ağustos 2006:
- Sabah erkenden Diyarbakır, Batman, Mardin, Siirt ve Şırnak illerinden Dargeçit'e ordan da Ilısu köyünde(barajın temel atılacağı yere) otobüslerle hareket edilmesi
- Sabah-öğlen Ilısu köyünde temel atma töreninde halkın, STK'ların ve belediye başkanların toplanması ve Ilısu baraja tepkinin demokratik şekilde dile getirilmesi, basın açıklamanın okunması
Endonezya'da Karangetang Yanardağı Patladı!
JAKARTA - Endonezya`nın Sulavesi adasındaki bir yanardağın lav püskürtmesi üzerine binlerce köylü tahliye edildi. Yetkililer, ülkenin en faal yanardağlarından biri olan Karangetang yanardağının, lav ve sıcak kül püskürtmesi üzerine 5 köydeki 3 bin 941 kişinin tahliye edildiğini belirtti. Bölgedeki polis yetkilileri, tahliyelerin devam ettiğini söyledi.
Kore'de Sel Felaketin 3 Bin Kişi Ölü yada Kayıp!
Kuzey Kore'deki sel felaketlerinde yaklaşık 3000 kişinin öldüğü veya kayıp olduğu bildirildi.
''Good Friends'' adlı Güney Koreli bir insan hakları kuruluşu yayımladığı bildiride, ''Kuzey Kore, son yağışlar yüzünden çok ciddi zarara uğramıştır, yaklaşık 3000 kişi ölü veya kayıptır'' denildi.
Bildiride, ''zarar ve insan kaybının, dış dünyada şimdiye kadar bilinenin aksine belirgin olarak daha yüksek olduğu'' belirtildi.
Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu, Kuzey Kore'deki sel felaketlerinde 121 kişinin öldüğünü, 127 kişinin de kayıp olduğunu açıklamıştı.
27.07.2006
İsrail ve Ortadoğu Krizi
...::: İsrail Beyrut'un Kuzeyini Vurdu :::...
İsrail uçakları sabaha karşı Beyrut’un kuzeyinde çeşitli noktaları bombaladı. Bunlar arasında kentte iletişimi sağlamaya yarayan bir anten de var.
İsrail kuvvetleri dün, Lübnan sınırında Hizbullah gerillalarının sert direnişiyle karşılaşmış ve ağır kayıplar vermişti. Bin Cebel ‘de yoğunlaşan çatışmalarda 8 İsrail askerinin öldüğü, yirmisinin de yaralandığı bildiriliyor. İsrail, Marun el Ras’ta da bir askerinin öldüğünü açıkladı.
İsrail kuvvetlerinin günlerdir ele geçirmeye çalıştığı Bin Cebel, sınırdan 4 kilometre uzakta bulunuyor. İsrail, çatışmalarda birçok Hizbullah savaşçısının öldürüldüğünü öne sürdü.
Üst düzey askeri bir yetkili, Lübnan’daki İsrail operasyonlarının birkaç hafta daha devam edebileceğini söyledi.
VOA News
...:::BM de İsrail'i Kınayamadı:::...
BM Güvenlik Konseyi, İsrail tarafından önceki gün Lübnan’da bir BM gözlem noktasına düzenlenen ve dört gözlemcinin ölümüne yol açan saldırıyı kınayan bir bildiri üzerinde ABD’nin muhalefeti nedeniyle anlaşamadı.
Konsey’in 5 daimi, 10 geçici üyesinin "oybirliğiyle BM barışı koruma personelinin güvenliğinin BM Güvenlik Konseyi’nin sorumluluğunda bulunduğunu söyleyeceğini" belirten Fransız büyükelçi, ancak Konsey’in önceki gün meydana gelen olayı değerlendirme şekli üzerinde bir uzlaşma sağlayamadığını kaydetti.
BM’de görevli diplomatlar, Çin tarafından önerilen başkanlık bildirisi metninin dün gün boyunca süren müzakerelerde, Washington’un ısrarıyla en az üç kez yumuşatılması amacıyla değişikliğe uğradığını belirttiler.
Konsey’in 15 üyesinin oybirliğiyle kabul etmesi gereken başkanlık bildirisinin karar tasarısı gibi zorlayıcı bir özelliği bulunmuyor.
Milliyet
...:::: İsrail'in Hedefi Lübnan Ordusu :::...
İsrail, Hizbullah büroları ve sivil hedeflerin ardından, Lübnan ordusuna ait bir üssü vurdu. Lübnan’ın güneyini de bombalayan İsrail ordusunun yıktığı evlerin enkazı altında 57 kişi kalırken, Bint Cbeyl’deki çatışmalarda 8 İsrail askeri öldü.
Ntvmsnbc
...::: Acil Ateşkes Çağrısı ABD'ye Takıldı :::...
talya'da 15 ülkenin katılımıyla gerçekleşen Lübnan konferansından ‘acil ateşkes' çağrısı çıkmadı. ABD'nin ‘şartlı ateşkes' ısrarı aşılamayınca sadece ‘çatışmaların acilen durdurulmasının gerekliliği' konusunda anlaşmaya varıldı.
İsrail'den, saldırılara azami sınırlama getirmesi istendi. Konferanstan, Lübnan için BM idaresi altında bir güç oluşturulması kararı çıktı. Konferanstan sonra basın toplantısı düzenleyen Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora, “Ateşkesi ne kadar geciktirirsek, o kadar yıkım ve sivillere karşı saldırılara şahit olacağız.” dedi.
Toplantı sonrası açıklama yapan Fransa Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blazy, “hemen şimdi” ateşkes ilan edilmesi için çağrıda bulunulmamasından üzüntü duyduğunu bildirdi. Douste-Blazy, “Bayan Rice, çatışmaların durdurulması için acilen çalışılmasını önerdi. Biz ise çatışmaların 'hemen şimdi durdurulmasını' istiyoruz.” ifadesini kullandı. İtalya Başbakanı Romano Prodi ise ''Sağlayabileceğimiz mutabakatı sağladık'' derken, Washington, ortak bildiride acil ateşkese değinilmemesinin, konferansın başarısızlığı anlamına gelmediğini savundu.
26.07.2006
Burak Eldem : Lübnan ve "Yeni Ortadoğu"
Aşağıya bi kaç alıntı yaptığım ve linkini verdiğim Burak Eldem'e ait yazı bulunmakta, ilginizi çekeceğini düşünüyorum.
K.M
"...ya olan bitenlerin "iç güvenlik"le falan hiçbir ilişkisi yoksa? Ta 1996 yılında PNAC fikir babalarınca hazırlanmış bir rapor, işin içine Türkiye'yi de katarak Ortadoğu'nun haritasını yeniden düzenleme stratejisini ayrıntılarıyla formüle etmişse? Son beş yıldır yaşadıklarımız, bu raporda çerçevesi çizilmiş belirleyici adımlarla bire bir örtüşüyorsa? "Saddam rejiminin devrilmesinden Refik Hariri suikastine; bugün Lübnan'ın güneyinde yaşananlardan yakın gelecekteki Suriye ve İran operasyonlarına dek her kritik adım, bundan yaklaşık on yıl önce ayrıntılarıyla planlanmıştı" derse birileri size?..."
"...Raporda, İsrail'in kuzey sınırının en kritik bölge olduğu, altı çizilerek vurgulanıyor. Lübnan'ın güneyinde etkin bir siyasi ve askeri varlığa sahip Hizbullah'ı yenilgiye uğratmak ve pasifize etmek, ajandanın üst sıralarında yer alan görevlerden biri. Bu konuda, İslam dünyasındaki mezhep ayrılıkları ve Şii cemaati üzerindeki "nüfuz merkezleri" gündeme getirilerek, ilk aşamada bu dengeler üzerinde oynanacak. Çalışma Grubu, Lübnanlı Şii cemaati ve Hizbullah'a olan desteğin İran Şiilerinden değil, Necef başta olmak üzere Irak'taki Şiilerden geldiği saptamasını yaptıktan sonra, Saddam rejiminin devrilmesinin ardından Güney Irak'ta Şii cemaatinin kontrolünün Haşimilere, yani Ürdün Krallığı'na devredilmesi gerektiğini vurguluyor. Böylelikle, Irak Şiileri pasifize edilerek İsrail ve ABD ile işbirliğine istekli hale getirilirken, Hizbullah'ın desteklerinden biri de kesilmiş olacak..."
DEVAMI İÇİN : Lübnan ve "Yeni Ortadoğu"
Avrupa Kavruluyor!
Nehirlerde su seviyesi düşüyor, bitki örtüsü sararıyor ve insanlar ölüyor... Avrupa ve dünyanın diğer bölgelerini de kavuran sıcaklar, doğal hayatı tehdit eder boyutlarda.
Fransa’dan Kaliforniya’ya dek etkili olan kavurucu sıcaklara karşı koruyucu önlemler arttırıldı…
Avrupa, kavruluyor. Meteorologlar, haftalardır Avrupa’da etkili olan sıcak havanın Perşembe günü 38 dereceye kadar ulaşacağını söylüyor. Yaz aylarında serin bir iklime sahip olan Avrupa’da bu durum, doğal hayatı tehdit eder boyutlarda. Aşırı sıcaklar yüzünden Avrupa genelinde 40 kişi hayatını kaybetti, bunların büyük bir çoğunluğu ise Fransa’da. Fransız yetkililer, çoğu yaşlı olmak üzere 30 kişinin sıcak nedeniyle hayatını kaybettiğini bildirdi.
Aşırı sıcaklardan en çok etkilenen ülkelerin başında olan Fransa’da hükümet, 56 bölgeye turuncu alarm verdi. Bu kararla ülkenin yarısı ikinci derecede alarm durumuna geçirilirken, koruyucu önlemler en üst seviyeye çıkarıldı. Fransa Sağlık Bakanı Xavier Bertrand, tıp öğrencilerini ve doktorları acil durumda hizmet vermeye çağırdı. Hükümet yetkilileri, ayrıca Fransız halkına da bol su içmeleri ve güneşe çıkmamaları çağrısı yapıyor.
Almanya’da su seviyesi düştü
Kavurucu sıcakların etkilediği Almanya’da ise nehirlerde su seviyesi düştü. Saksonya ve Saksonya - Anhalt eyaletlerinde Elbe nehrindeki su seviyesinin büyük ölçüde düşmesi nedeniyle deniz trafiği kısıtlandı, bazı yük gemileri nehirdeki seferlerini durdurdu. Bild gazetesi, ''Çöl Sıcağı'' başlığı atarken, Baden - Württemberg Eyaleti’ndeki Dreisam nehrinin tümüyle kuruduğu belirtiliyor.
Sıcaklar Almanya’da üzücü olaylara da neden oldu. Hafta sonunda sıcaklar nedeniyle insanlar yüzme havuzlarına akın ederken, aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda kişi boğulduğu belirtiliyor. Bu arada Hannover Havaalanı’nda da sıcaklar yüzünden tren raylarının zarar görmesi tren seferlerinin geçici bir süre aksamasına yol açtı.
İspanya ve Güneydoğu Avrupa
İspanya’da da şimdiye dek 9 kişinin sıcaklarda öldüğü belirtiliyor. İspanya’nın tatil bölgeleri Mallorca, Kanarya Adaları, ayrıca Katolanya’da Gerona bölgesi, Ceuta ve Melilla adalarında alarm seviyesi birinci seviyeye çıkarılmış durumda. Ülkenin kuzeyindeki Saragossa bölgesini de etkileyen sıcaklar, 36 - 38 dereceye kadar çıkıyor.
Güneydoğu Avrupa da aşırı sıcaklardan etkileniyor. Hırvatistan’ın Knin bölgesinde sıcak hava 39 dereceyle rekor seviyeye ulaştı. Ayrıca Bosna Hersek’teki Mostar, Karadağ’ın başkenti Podgorica’da da sıcaklar aynı seviyede seyrediyor. Aşırı sıcaklar Güneydoğu Avrupa’da, orman yangınlarına da neden oluyor.
Kaliforniya’da sıcaklar
Kavurucu sıcaklar, Amerika’da da etkisini gösteriyor. Kaliforniya’da pazar günü sıcaklık 46 dereceye kadar çıkarken, 29 kişinin de öldüğü kaydedildi. Klima kullanımının artmasının da elektrik tüketimini rekor seviyelere ulaştırdığı ifade ediliyor. Kaliforniya’da sadece hafta sonu günde 50 bin megawatt elektrik enerjisi tüketildiği belirlendi.
25.07.2006
İsrail Lübnan'da BM Binasını Bombaladı!
İsrail uçakları, dün Lübnan’ın güneyinde Birleşmiş Milletler'e ait bir binayı bombalayarak 4 uluslararası gözlemcinin ölümüne neden oldu. Ölen gözlemcilerin Hindistan vatandaşları olduğu bildiriliyor.
Roma’da konuşan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, İsrail’in neden Birleşmiş Milletler binasını hedef aldığını açıklamasını istedi.
İsrail, ölümleri trajik olarak niteledi ve soruşturma yapılacağını bildirdi. Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün sözcüsü, saldırının doğrudan Kiyam kentindeki binalarını hedef aldığını söyledi.
Bu arada Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, bundan böyle Hayfa kentinin güneyine de roket saldırıları düzenleyeceklerini belirtti. Televizyondan konuşan Nasrallah, İsrail’le çatışmalarının yeni bir aşamaya girdiğini, bu yüzden Hayfa’nın güneyinin de hedef alınacağını kaydetti. İsrail, Hizbullah’ın elinde Tel Aviv’e kadar ulaşabilecek füzeler bulunduğuna inanıyor.
VOA News
BBC Turkish
NTVMSNBSC
# Hizbullah'ı gerekçe göstererek Lübnan'a giren İsrail ordusu 14 gündür ülkeyi bombalıyor.
# Lübnan'da 39'u asker ve Hizbullah militanı, geri kalanı sivil 398 kişi öldü, 1596 kişi yaralandı. Ölen ve yaralananların büyük bölümü kadın ve çocuk. 750 bin kişi can korkusuyla yollarda.
# Hizbullah militanlarının füzeleri yüzünden İsrail tarafında da 24'ü asker 40 kişi yaşamını yitirdi, 30'u asker 300 kişi yaralandı.
# İsrail bombalarının yerle bir ettiği bina sayısı meçhul. Yıkılan köprü sayısı 56. Yedi havaalanı, 39 anayol ve limanlar kullanılamaz durumda.
# İki hastane, su arıtma tesisleri, süt ürünleri fabrikası, tahıl ambarları bombalandı. Yüz binlerce kişi yeterli gıda ve ilaçtan mahrum.
# Uluslararası kuruluşlar İsrail'in sivil-asker ayrımı yapmadığını, misket bombası kullandığını, ambulansları bile hedef aldığını doğruladı.
# Ortadoğu'ya giden ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, İsrail güçlerinin aralıksız saldırılarını 'doğum sancıları' olarak nitelendirerek "Yeni bir Ortadoğu'nun zamanıdır" dedi.
Radikal
DİĞER HABERLER :
Lübnan'da Bilanço Ağırlaşıyor!
Roma’da konuşan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, İsrail’in neden Birleşmiş Milletler binasını hedef aldığını açıklamasını istedi.
İsrail, ölümleri trajik olarak niteledi ve soruşturma yapılacağını bildirdi. Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün sözcüsü, saldırının doğrudan Kiyam kentindeki binalarını hedef aldığını söyledi.
Bu arada Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, bundan böyle Hayfa kentinin güneyine de roket saldırıları düzenleyeceklerini belirtti. Televizyondan konuşan Nasrallah, İsrail’le çatışmalarının yeni bir aşamaya girdiğini, bu yüzden Hayfa’nın güneyinin de hedef alınacağını kaydetti. İsrail, Hizbullah’ın elinde Tel Aviv’e kadar ulaşabilecek füzeler bulunduğuna inanıyor.
VOA News
BBC Turkish
NTVMSNBSC
'Yeni bir Ortadoğu' böyle mi kurulacak?
# Hizbullah'ı gerekçe göstererek Lübnan'a giren İsrail ordusu 14 gündür ülkeyi bombalıyor.
# Lübnan'da 39'u asker ve Hizbullah militanı, geri kalanı sivil 398 kişi öldü, 1596 kişi yaralandı. Ölen ve yaralananların büyük bölümü kadın ve çocuk. 750 bin kişi can korkusuyla yollarda.
# Hizbullah militanlarının füzeleri yüzünden İsrail tarafında da 24'ü asker 40 kişi yaşamını yitirdi, 30'u asker 300 kişi yaralandı.
# İsrail bombalarının yerle bir ettiği bina sayısı meçhul. Yıkılan köprü sayısı 56. Yedi havaalanı, 39 anayol ve limanlar kullanılamaz durumda.
# İki hastane, su arıtma tesisleri, süt ürünleri fabrikası, tahıl ambarları bombalandı. Yüz binlerce kişi yeterli gıda ve ilaçtan mahrum.
# Uluslararası kuruluşlar İsrail'in sivil-asker ayrımı yapmadığını, misket bombası kullandığını, ambulansları bile hedef aldığını doğruladı.
# Ortadoğu'ya giden ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, İsrail güçlerinin aralıksız saldırılarını 'doğum sancıları' olarak nitelendirerek "Yeni bir Ortadoğu'nun zamanıdır" dedi.
Radikal
DİĞER HABERLER :
Lübnan'da Bilanço Ağırlaşıyor!
24.07.2006
Hem Sıcak Hem Sel
Avrupalılar aynı gün içinde hem terden, hem de yağmurdan sırılsıklam oldu. Kıtayı etkisi altına alan rekor sıcaklıklar ve nem oranı yüzünden sokağa çıkılmaz hale geldi.
Sıcaktan ölenlerin sayısının 22’ye çıktığı Fransa’da radyo ve televizyonlardan uyarılar yayınlanıyor.
Önceki gün güneşle uyanan Fransa ve Almanya, akşama doğru gökgürültülü sağanak yağmur ve fırtınaya teslim oldu.
ÇATILAR UÇTU
Almanya’da yılın en sıcak günü önceki gün 38.9 derece ile Saksonya Anhalt Eyaleti’ne bağlı Bernburg’da ölçüldü. Bir çok bölgede aşırı sıcakların ardından fırtına ve şiddetli yağmur zarara yol açtı. Minden-Lübbecke bölgesinde çok sayıda ağaç devrildi, otomobiller zarar gördü. Aşağı Saksonya’da da evlerin çatıları uçtu, bodrum katları sular altında kaldı. Yıldırım düşmesi sonucu yangınlar çıktı. Karlsruhe’nin kuzeyindeki Hambrücken’de yüzlerce ev fırtınada hasar gördü, yaralananlar oldu. Aschaffenburg-Miltenberg yolunda yola devrilen bir ağaç nedeniyle 100 kişi yolda kaldı.
SIRA TÜRKİYE’DE
Türkiye de bu hafta yazın en sıcak günlerini yaşayacak. Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün dünkü açıklamasına göre, sıcaklık yurdun Kuzeydoğu kesimlerinde değişmeyecek, diğer yerlerde 2 ila 4 derece artacak. Yurt genelinde sıcaklık, uzun yıllar ortalamalarının 2-3 derece üzerinde olacak.
Sıcaktan ölenlerin sayısının 22’ye çıktığı Fransa’da radyo ve televizyonlardan uyarılar yayınlanıyor.
Önceki gün güneşle uyanan Fransa ve Almanya, akşama doğru gökgürültülü sağanak yağmur ve fırtınaya teslim oldu.
ÇATILAR UÇTU
Almanya’da yılın en sıcak günü önceki gün 38.9 derece ile Saksonya Anhalt Eyaleti’ne bağlı Bernburg’da ölçüldü. Bir çok bölgede aşırı sıcakların ardından fırtına ve şiddetli yağmur zarara yol açtı. Minden-Lübbecke bölgesinde çok sayıda ağaç devrildi, otomobiller zarar gördü. Aşağı Saksonya’da da evlerin çatıları uçtu, bodrum katları sular altında kaldı. Yıldırım düşmesi sonucu yangınlar çıktı. Karlsruhe’nin kuzeyindeki Hambrücken’de yüzlerce ev fırtınada hasar gördü, yaralananlar oldu. Aschaffenburg-Miltenberg yolunda yola devrilen bir ağaç nedeniyle 100 kişi yolda kaldı.
SIRA TÜRKİYE’DE
Türkiye de bu hafta yazın en sıcak günlerini yaşayacak. Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün dünkü açıklamasına göre, sıcaklık yurdun Kuzeydoğu kesimlerinde değişmeyecek, diğer yerlerde 2 ila 4 derece artacak. Yurt genelinde sıcaklık, uzun yıllar ortalamalarının 2-3 derece üzerinde olacak.
Öldüren Sıcaklar Geliyor
ABD ile Avrupa’nın bazı ülkelerinde, ölümlere neden olan son yılların en sıcak yazı yaşanıyor. Hava sıcaklığının bu hafta Türkiye’de de artacağına dikkat çeken uzmanlar kronik sağlık sorunu olan hastaları uyarıyor.
SİBEL GÜNEŞ
NTV
İSTANBUL - ABD ve Avrupa ülkelerinde birçok kişinin ölümüne yol açan sıcak hava bu hafta Türkiye’yi de etkileyecek. Uzmanlar kronik sağlık sorunu olan hastaları uyarıyor. Sıcakla birleşen nemin kalp krizi, felç, sıcak çarpması gibi ölümle sonuçlanabilecek sağlık sorunlarına neden olabileceğini belirten uzmanlar, bol sıvı tüketilmesini öneriyor.
SİBEL GÜNEŞ
NTV
İSTANBUL - ABD ve Avrupa ülkelerinde birçok kişinin ölümüne yol açan sıcak hava bu hafta Türkiye’yi de etkileyecek. Uzmanlar kronik sağlık sorunu olan hastaları uyarıyor. Sıcakla birleşen nemin kalp krizi, felç, sıcak çarpması gibi ölümle sonuçlanabilecek sağlık sorunlarına neden olabileceğini belirten uzmanlar, bol sıvı tüketilmesini öneriyor.
23.07.2006
National Geographic'ten "Strange Days on Planet Earth"
Edward Norton’ın Sunduğu Bir Dedektiflik Dizisi
Bilim insanları ve araştırmacılar uzun süredir dünyamız hakkında bir dizi sırrı çözmeye çalışıyorlar. Dört bölümden oluşan yaklaşık 4 saatlik bu film aslında bir dedektiflik dizisi. Ünlü oyuncu Edward Norton’ın sunduğu bu dizinin tek farkı dedektiflerin üzerinde çalıştığı olay mahallinin gezegenimiz olması...
Gezegenimizin dört bir yanında insanı huzursuz eden dönüşümler yaşandığını izliyoruz. Daha sık ve daha şiddetli doğa olaylarına tanık oluyoruz. Araştırmacılar, hızlı küresel değişimin yaşandığı bir döneme girdiğimizi düşünüyorlar.
Bunlar, yeryüzünde yaşanan tuhaf günler.
Eriyen kutup buzları, bembeyaz kesmiş mercan resifleri, çift cinsiyetli doğan kurbağalar, Atlas Okyanusu üzerinde oluşan toz bulutları... Bu olayların her biri kendi başına bile rahatsız edici. Ama ya ilgisiz görünen değişimler, aslında birbiriyle bağlantılıysa? Ya daha büyük bir şeylerin habercisiyse? Ne yönde ilerliyoruz ve daha önemlisi rotamızı değiştirmek için ne yapabiliriz?
# DVD 1 BÖLÜM 1: İSTİLACILAR
# BÖLÜM 2: YARIM DERECE FARKI
# BÖLÜM 3: YIRTICI HAYVANLAR
# BÖLÜM 4: SORUNLU SULAR
Özel Seçenekler:
# “Çevreyi Ne Kadar Tanıyorsunuz?” Testi
# Değişen Dünyanın Fotoğrafları
Tanıtım animasyonu : Strange Days
İsrail "Tanrının İşini" Görüyormuş!
Aşağıda Radikal Gazetesi yazarı Ceyda KARAN!ın bugünki [24.07.2006] Radikal Gazetesinde çıkan yazısı var. İsrail'in sadece 2 askeri kaçırdı diye işgale kalkıştığı,bu yüzden Beyrut'u yerlebir ettiğini düşünenler varsa hala Ceyda'nın yazısını okusunlar K.M
Amerika'daki etkili neocon'lardan Larry Kudlow'a bakılırsa İsrail ordusu, Filistinli ve Lübnanlı sivillerin katledildiği bombardımanlarıyla 'Tanrı'nın işini görüyor.' Yine etkili neocon David Horowitz'e göre İsrail, 'Medenileşmiş dünyanın yapması gereken işi yapıyor.'
İsrail'e destek için 19 Temmuz'da Washington'da düzenlenen mitinge katılan konuşmacılar, savaşın ardındaki dinamiği ve ideolojik perspektifi gözler önüne seriyor. Washington Post'tan öğreniyoruz ki, senatörler ve Maryland valisi Robert L. Ehlich'in de katıldığı mitingde, İsrail Büyükelçisi Daniel Ayalon "Bu sadece İsrail'le ilgili değil. Dünyamızın neresi olacağı, kaderi ve güvenliğiyle ilgili. İsrail ön cephede. İran'ın bu küçük dallarını budayacağız" demiş. San Antonio merkezli Conrenstone Kilisesi'yle Amerika'da onbinlerce müride sahip Evanjelist Rahip John C. Hagee'ye gelince... O da İncil'den alıntılarla ABD'nin Tanrı'nın İsrail ve Batı için planlarını yerine getirmek için İran'a karşı önleyici askeri saldırıda bulunması gerektiğini anlatmış. Zira Mesih'in yeryüzüne inebilmesi için İran'la bir çatışma gerekliymiş!
Kendisi bu mitinge katılmamış, lakin namlı neocon'lardan olan ABD'nin BM Daimi Temsilcisi John Bolton, Ortadoğu'da yaşanan insani dramdan bahsederken, ahret meselelerine girmiyor. Ona göre, öldürülen İsrailli ve Lübnanlı siviller arasında ahlaki açıdan eşit karşılaştırma yapılamaz: "Masum sivilleri hedeflemek, onların ölümlerini arzulamak, roketler ateşlemek, patlayıcılar kullanmak yahut adam kaçırmalara başvurmakla, kendi kendini savunmanın üzücü ve talihsiz sonuçlarının aynı şey olduğu söylenemez." Hem İsrail Başbakanı Ehud Olmert, 'Dünyanın en ahlaki ordusu bizimkisi' demiyor mu? İsrail bombardımanlarında evleri başlarına yıkılan, okulları, hastaneleri, elektrik santralları, su tesisleri, otoyolları, havaalanları vurulan Lübnanlı siviller, İsrail'in 'kendi kendini savunuyor olmasının' talihsiz kurbanları, o kadar!
Yıllardır toprakları Yahudi devleti tarafından çalınan, evleri ve zeytinlikleri tahrip edilen, çocukları sokak ortasında öldürülen, gettolara tıkılan, tarla, okul, hastanelerine ulaşmaları engellenen Filistinliler için de aynı şey geçerli. Köyleri 'Buraları bize tanrı verdi, zaten 3 bin yıl önce de bizimdi' diyen Siyonist yerleşimciler tarafından zapt edilen, adil olmayan bir barış dayatılan, işgale direnince 'terörist' etiketi yapıştırılan Filistinliler... Ama işte bunlar başlarına İsrail 'kendi kendini savunduğu için' geliyor!
Yaşananlara ırk ve din ayrımı yapmadan bakıp gördüklerinden hoşlanmayanlar da anti-Semitik olmak zorunda! Yahudi asıllı Fransız yazar Alain Finkielkraut 1998'de Le Monde'da yayımlanan makalesinde ne güzel söylemiş: "Oh, 20. yüzyılın sonunda Yahudi olmak ne kadar güzel! Bizler artık tarihin suçladıkları değil, sevgilileriyiz. Zamanın ruhu bizleri seviyor, onurlandırıyor ve koruyor, çıkarlarımızı gözetiyor. Hatta bizim onayımıza ihtiyacı var..."
Neocon Bush yönetiminin desteğini arkasına almış İsrail'in, Gazze'den başlattığı ve Lübnan kanalıyla bölgeye yayacak gibi göründüğü bu savaşın, kaçırılan birkaç askeri karşılığı hapiste tuttuğu 9 bin 600 Filistinli esirden kadın ve çocuklardan oluşan 400 kadarını bırakmasıyla ilgisi olmasa gerek! Zira daha önce de BM kararlarıyla yasadışı olduğu sabit işgal gücüne mensup İsrail askerleri kaçırıldı. Hepsinde esir değiş tokuşu yapıldı.
ABD ve İsrail yönetimlerinin derdi günü, 11 Eylül sonrası, militarist politikalarıyla radikalleşmeye ittikleri İslamiyet. Suriye'yi filan boş verin! Amerikan parası ve korumasına muhtaç Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve diğer petrol emirliklerindeki Sünni rejimler kıllarını kıpırdatmazken, İslamiyet'in bayraktarı konumuna sokulan Şii İran asıl hedefleri. Hizbullah da İran'ın 'ilk budanacak kolu'. Uluslararası yasaları ya çiğneyerek yahut da eğip bükerek Irak savaşına giriştiler. Ama nükleer yetkinliğine ulaşması önünde engel görünmeyen İran'a öyle aynı nakaratlarla dokunulamayacağı anlaşılalı beri taktik değiştirdiler.
11 Eylül sonrası çekinmeden 4. Dünya Savaşı çağrısı yapan (zira üçüncüsünü Soğuk Savaş'a sayıyor) neocon'ların ağababası Norman Podhoretz, hedefi açıkça ilan etmişti: 'İslamiyet'i Ortadoğu'dan kazımak' ve salt 'seküler bir ritüele' indirgemek. Lakin İsrail ve Amerikan bombaları bunu sağlar mı, işte orası şüpheli. Kıyamet güçleri, nafile bir kumar oynuyor. Militarizm ve işgalin sonu ya neocon'ların pek arzuladığı Armageddon yahut da İslami kâbus olabilir ancak... Benim merak ettiğim şu ki, acaba hangisi daha fundamentalist? Hizbullah ve İran mı, yoksa İsrafil'in borusunu öttürmeye meraklı Eski Ahitçi neocon'lar mı?
Amerika'daki etkili neocon'lardan Larry Kudlow'a bakılırsa İsrail ordusu, Filistinli ve Lübnanlı sivillerin katledildiği bombardımanlarıyla 'Tanrı'nın işini görüyor.' Yine etkili neocon David Horowitz'e göre İsrail, 'Medenileşmiş dünyanın yapması gereken işi yapıyor.'
İsrail'e destek için 19 Temmuz'da Washington'da düzenlenen mitinge katılan konuşmacılar, savaşın ardındaki dinamiği ve ideolojik perspektifi gözler önüne seriyor. Washington Post'tan öğreniyoruz ki, senatörler ve Maryland valisi Robert L. Ehlich'in de katıldığı mitingde, İsrail Büyükelçisi Daniel Ayalon "Bu sadece İsrail'le ilgili değil. Dünyamızın neresi olacağı, kaderi ve güvenliğiyle ilgili. İsrail ön cephede. İran'ın bu küçük dallarını budayacağız" demiş. San Antonio merkezli Conrenstone Kilisesi'yle Amerika'da onbinlerce müride sahip Evanjelist Rahip John C. Hagee'ye gelince... O da İncil'den alıntılarla ABD'nin Tanrı'nın İsrail ve Batı için planlarını yerine getirmek için İran'a karşı önleyici askeri saldırıda bulunması gerektiğini anlatmış. Zira Mesih'in yeryüzüne inebilmesi için İran'la bir çatışma gerekliymiş!
Kendisi bu mitinge katılmamış, lakin namlı neocon'lardan olan ABD'nin BM Daimi Temsilcisi John Bolton, Ortadoğu'da yaşanan insani dramdan bahsederken, ahret meselelerine girmiyor. Ona göre, öldürülen İsrailli ve Lübnanlı siviller arasında ahlaki açıdan eşit karşılaştırma yapılamaz: "Masum sivilleri hedeflemek, onların ölümlerini arzulamak, roketler ateşlemek, patlayıcılar kullanmak yahut adam kaçırmalara başvurmakla, kendi kendini savunmanın üzücü ve talihsiz sonuçlarının aynı şey olduğu söylenemez." Hem İsrail Başbakanı Ehud Olmert, 'Dünyanın en ahlaki ordusu bizimkisi' demiyor mu? İsrail bombardımanlarında evleri başlarına yıkılan, okulları, hastaneleri, elektrik santralları, su tesisleri, otoyolları, havaalanları vurulan Lübnanlı siviller, İsrail'in 'kendi kendini savunuyor olmasının' talihsiz kurbanları, o kadar!
Yıllardır toprakları Yahudi devleti tarafından çalınan, evleri ve zeytinlikleri tahrip edilen, çocukları sokak ortasında öldürülen, gettolara tıkılan, tarla, okul, hastanelerine ulaşmaları engellenen Filistinliler için de aynı şey geçerli. Köyleri 'Buraları bize tanrı verdi, zaten 3 bin yıl önce de bizimdi' diyen Siyonist yerleşimciler tarafından zapt edilen, adil olmayan bir barış dayatılan, işgale direnince 'terörist' etiketi yapıştırılan Filistinliler... Ama işte bunlar başlarına İsrail 'kendi kendini savunduğu için' geliyor!
Yaşananlara ırk ve din ayrımı yapmadan bakıp gördüklerinden hoşlanmayanlar da anti-Semitik olmak zorunda! Yahudi asıllı Fransız yazar Alain Finkielkraut 1998'de Le Monde'da yayımlanan makalesinde ne güzel söylemiş: "Oh, 20. yüzyılın sonunda Yahudi olmak ne kadar güzel! Bizler artık tarihin suçladıkları değil, sevgilileriyiz. Zamanın ruhu bizleri seviyor, onurlandırıyor ve koruyor, çıkarlarımızı gözetiyor. Hatta bizim onayımıza ihtiyacı var..."
Neocon Bush yönetiminin desteğini arkasına almış İsrail'in, Gazze'den başlattığı ve Lübnan kanalıyla bölgeye yayacak gibi göründüğü bu savaşın, kaçırılan birkaç askeri karşılığı hapiste tuttuğu 9 bin 600 Filistinli esirden kadın ve çocuklardan oluşan 400 kadarını bırakmasıyla ilgisi olmasa gerek! Zira daha önce de BM kararlarıyla yasadışı olduğu sabit işgal gücüne mensup İsrail askerleri kaçırıldı. Hepsinde esir değiş tokuşu yapıldı.
ABD ve İsrail yönetimlerinin derdi günü, 11 Eylül sonrası, militarist politikalarıyla radikalleşmeye ittikleri İslamiyet. Suriye'yi filan boş verin! Amerikan parası ve korumasına muhtaç Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve diğer petrol emirliklerindeki Sünni rejimler kıllarını kıpırdatmazken, İslamiyet'in bayraktarı konumuna sokulan Şii İran asıl hedefleri. Hizbullah da İran'ın 'ilk budanacak kolu'. Uluslararası yasaları ya çiğneyerek yahut da eğip bükerek Irak savaşına giriştiler. Ama nükleer yetkinliğine ulaşması önünde engel görünmeyen İran'a öyle aynı nakaratlarla dokunulamayacağı anlaşılalı beri taktik değiştirdiler.
11 Eylül sonrası çekinmeden 4. Dünya Savaşı çağrısı yapan (zira üçüncüsünü Soğuk Savaş'a sayıyor) neocon'ların ağababası Norman Podhoretz, hedefi açıkça ilan etmişti: 'İslamiyet'i Ortadoğu'dan kazımak' ve salt 'seküler bir ritüele' indirgemek. Lakin İsrail ve Amerikan bombaları bunu sağlar mı, işte orası şüpheli. Kıyamet güçleri, nafile bir kumar oynuyor. Militarizm ve işgalin sonu ya neocon'ların pek arzuladığı Armageddon yahut da İslami kâbus olabilir ancak... Benim merak ettiğim şu ki, acaba hangisi daha fundamentalist? Hizbullah ve İran mı, yoksa İsrafil'in borusunu öttürmeye meraklı Eski Ahitçi neocon'lar mı?
Bush yönetimi İsrail'e acilen bomba yolluyor!
ABD'nin İsrail'e, talebi üzerine alelacele hassas güdümlü bombalar yolladığı ortaya çıktı. Uzmanlar: İsrail'in Lübnan'da vuracak uzun bir hedef listesi var
Radikal
WASHINGTON - Hizbullah'ın askerlerini kaçırmasını gerekçe gösterip 12 Temmuz'da savaş açtığı Lübnan'ı yerle bir edip en az 350 kişiyi öldüren İsrail, ABD sayesinde daha çok saldırabilecek. Hizbullah'a ağır darbe indirilmeden ateşkes ilan edilmesini engelleyen Bush yönetiminin, İsrail'e operasyonu sürdürmesi için en az bir hafta süre tanımasının ardından, acilen bomba sevk ettiği ortaya çıktı. New York Times, Washington'ın Tel Aviv'e 'alelacele hassas güdümlü bombalar yetiştirmeye' çalıştığını yazdı.
İsrail'in geçen haftaki talebi üzerine 'hassas güdümlü bomba' sevkıyatına hız verildiğini söyleyen ABD'li yetkililer, yönetimin 'kısa bir tartışma' sonrası bunu onayladığını ve kararın halka açıkça ilan edilmediğini aktardı Pentagon, ne teslimatın büyüklüğüyle içeriğini ne de hangi yolla gerçekleştirileceğini açıkladı. İsrail, 2005 tarihli milyonlarca dolarlık bir silah satışı anlaşmasına dayanarak teslimatı talep ediyor. Anlaşma da, İsrail'in ABD'den 100 kadar 'sığınak uçuran' diye bilinen lazer güdümlü GBU-28 bombası alabilmesine, ayrıca uydu güdümlü silahların satışına imkân tanıyor.
Askeri uzmanlar, talebin 'İsrail'in Lübnan'da vuracak uzun bir hedef listesi' bulunduğunun kanıtı olduğu yorumunu yaptı. Lübnan'da Hizbullah liderlerinin saklandığı söylenen sığınaklarla yeraltı cephaneliklerinin lazer ve uydu güdümlü bombalar olmaksızın vurulmasının zor olduğuna da dikkat çekildi. Ancak İran'ı Hizbullah'ı silahlandırmakla suçlayan ABD'nin, İsrail'e silah yetiştirmesinin Arap âlemini kızdıracağı uyarısı da yapıldı. İsrail'in Washington Büyükelçiliği ise "Hassas güdümlü silahları, Hizbullah'ın askeri gücünü etkisiz kılmak ve sivillere zararı en aza indirgemek için kullanıyoruz" dedi.
BM: Her saat kötüye gidiyor
Oysa BM'nin 'büyük insani felaket' uyarısı yaptığı Lübnan'ın ateşkese ve insani yardıma ihtiyacı var. Dün Beyrut'a giderek krizin boyutlarını saptamaya koyulan BM insani yardım şefi Jan Egeland, her geçen saat durumun daha kötüye gittiğini, halihazırda yarım milyon insanın acil yardıma ihtiyaç duyduğunu ve bu sayının sürekli arttığını belirtti. (NY Times, afp)
İSRAİL'İ DURDURUN!
John Berger, Noam Chomsky, Harold Pinter ve Jose Saramago'dan mektup: Amaçları Filistin'i tasfiye etmek. Olayın adını olduğu gibi söylemeli ve buna ebediyen direnmeliyiz
İsrail'le Filistin arasındaki çatışmanın son faslı, İsrail güçlerinin Gazze'den bir doktorla kardeşini, yani iki sivili kaçırmasıyla başladı. Bu olay Türkiye hariç hiçbir ülkenin basınında fazla yer bulmadı. Ertesi gün Filistinliler İsrailli bir askeri rehin alarak İsraillilerin esir tuttuğu insanlarla bir takasın müzakere edilmesini önerdi; zira İsrail cezaevlerinde yaklaşık 10 bin esir var.
* * * *
Bu 'adam kaçırma' olayı çok büyük bir zorbalıkmış gibi tepkiyle karşılanırken, 'İsrail Savunma (!) Güçleri'nce Batı Şeria'nın yasadışı askeri işgali ve su başta olmak üzere tüm doğal kaynaklarına sistematik olarak el konulması hayatın hazin de olsa doğal bir gerçeğiymiş gibi kabul gördü. Bu, Filistinlilerin kendilerine uluslararası anlaşmalarca tahsis edilmiş topraklarda yaşadığı eziyetin üzerine bir de Batı'nın 70 yıldır döne döne uyguladığı çifte standartların tipik bir örneği.
* * * *
Bugün zorbalık, zorbalık doğuruyor; derme çatma füzeler karmaşık füzelere cevap veriyor. Karmaşık füzeler, mahrumiyet içindeki yoksul kalabalıkları bir zamanlar adalet dediğimiz erdemi beklerken vuruyor. Her iki füze tipi de vücutları paramparça ediyor; bunu emri veren komutanlardan başka kim aklından atabilir ki?
* * * *
Her provokasyona ve karşı provokasyona karşı çıkılır, nasihatler verilir. Ancak bu seferkinin ardından gelen gerekçe, suçlama ve yeminlerin tümü, aslında dünyanın dikkatini siyasi hedefi Filistin milletini tasfiye etmekten başka hiçbir şey olmayan uzun süreli bir askeri, ekonomik ve coğrafi uygulamadan uzaklaştırma amacına hizmet ediyor.
* * * *
Bunun yüksek sesle ve açıkça söylenmesi gerekiyor, zira ara ara açık edilse de genelde gizli yürütülen bu uygulama, bugünlerde büyük hızla ilerliyor. Bizce olayın adını olduğu gibi söylemeli, buna kesintisiz ve ebediyen direnmeliyiz.
* * * *
Not: 'Arna'nın Çocukları' adlı belgeselin yönetmeni Juliano Mer Khamis'in sorduğu gibi, 'Lübnan'ın Guernica'sını kim resmedecek?'
John Berger: Sanat eleştirmeni, Noam Chomsky: MIT'de dilbilim profesörü, Harold Pinter: Nobel Edebiyat ödüllü yazar, Jose Saramago: Yazar
22.07.2006
Lübnan Yerle bir!
Son yıllarda savaş yaralarını sarıp ayağa kalkan Lübnan'da, yol, köprü, liman, santral, fabrika ve hastaneler dahil, altyapı yıkıldı. 750 bin kişi karanlıkta kaldı
BEYRUT - İsrail'in hava, deniz ve karadan 10 gündür geceli-gündüzlü bombaladığı Lübnan'ın hayat damarlarını koparan yıkımın fotoğrafı netleşmeye başladı.
Lübnanlı yetkililerin İngiliz The Guardian gazetesine verdiği bilgilere göre 12 Temmuz'dan bu yana sadece havadan 1300'ü aşkın akın düzenleyen İsrail güçleri 361 kişiyi öldürdü, 1100 kişiyi de yaraladı. Büyük bir yıkım getiren saldırılar sonucu, Beyrut Refik Hariri Havaalanı ile Kuleyat ve Riyak askeri üsleri dahil toplam yedi havaalanı kullanılamaz hale geldi. Bütün askeri ve sivil radar sistemleri devre dışı bırakıldı. Beyrut, Trablus ve Cemil Cemayel gibi ana limanlar bombalandı. Trablus'ta deniz trafiğini idare eden iletişim sistemleri ve Beyrut'ta deniz feneri hedef alındı. Toplam 56 köprü yıkıldı, 39 anayol ciddi hasar gördü.
İlaç ve gıda depoları hedef
Beyrut'un 35 km. güneyindeki Ciye elektrik santralı ve Sibline'deki jenaratör bombalandı, bunun sonucunda güneyde 750 bini aşkın insan karanlıkta kaldı. Beyrut'ta her gün altı saat elektrik kesintisi yapılıyor. Dört doğalgaz ve 17 petrol deposunun yanı sıra 12 petrol istasyonu bombalandı. Bekaa Vadisi'ndeki bölgenin en büyük süt ürünleri fabrikası, Sayda'da ince kâğıt fabrikası, Beyrut'ta tahıl ambarları, bir kağıt fabrikası ve tıbbi malzeme satan iki şirket, Procter & Gamble'ın yiyecek ve temizlik ürünleri deposu füzelerin hedefi oldu. Sayda'nın güneyinde Deyr Zehrani su arıtma tesisleri devre dışı bırakıldı. Beyrut'un Hıristiyan mahallesi Eşrefiye'de iki su sondaj kamyonu füzelerle havaya uçuruldu. Biri Nebatiye diğeri Beyrut'ta iki hastane bombalardan nasibini aldı. Meys El Cebel hastanesi yerle bir edildi. Zahle'de tıbbi yardım taşıyan konvoy vuruldu.
Zararın boyutlarını tespit etmenin zor olduğu belirtilmekle birlikte Lübnan İçişleri Bakanı Ahmed Fatfat'ın tahminine göre zarar en az 4 milyar dolar. Bu rakama bu yaz 1.2 milyon dolayında turistten beklenen 3 milyar dolar gelir kaybı gibi dolaylı zararlar dahil değil.
Hava, deniz ve karadan kuşatma insani felaketin boyutlarını da katmerleştiriyor. Lübnan günlerdir insani yardım koridorunun açılmasını istiyor. Özellikle güney bölgelerine insani yardım ulaştırmak yol ve köprülerin tahrip edilmiş olması ve araç konvoylarının vurulması nedeniyle mümkün değil. Lübnanlı yetkililer gıda ve ilaç stoklarının azaldığını belirtip yardım çağrıları yapıyor. Dün Beyrut'a giden Fransız Dışişleri Bakanı Philip Douste Blazy insani yardım göndereceklerini belirtip İsrail'den hava koridoru açmasını istedi.
İsrail'in Lübnan'a insani yardımların ulaştırılmasına izin vereceğini açıklamasının ardından gıda ve ilaç taşıyan ilk yardım konvoyu, Sur'a ulaştı
Radikal
ÇinBilis Tayfunu Can Kaybı : 482
Pekin - Çin'de etkili olan Bilis tayfunu nedeniyle ölenlerin sayısının, daha önce açıklanan rakamın iki katını aştığı bildirildi.
Çin haber ajansı Şinhua, ülkenin güneydoğu sahillerini geçen cuma günü vuran, ardından güney ve orta kesimleri etkileyen Bilis tayfununda, daha önce 198 olarak açıklanan can kaybı sayısının 482'ye çıktığını duyurdu.
Ajansın haberinde, yalnızca Hunan eyaletinde 92 olan can kaybı sayısının 346'ya yükseldiği, burada halen 89 kişinin de kayıp olduğu belirtildi.
Çin'de Bilis tayfunu nedeniyle 1 milyon 700 bin kişi tahliye edilmiş, bazı yollar geçici olarak kapanmıştı.
Mayon Yanardağı Faaliyette!
Çevrede yaşayan köylüler evlerini terketmeye başladı.
Filipinler`de cuma günü faaliyete geçen Mayon Yanardağı`nın çevresinde yaşayan köylüler evlerini terketmeye başladı.
Yanardağ`dan köylere doğru lav akışının başladığı, ayrıca bulutların da gökyüzünü kapladığı belirtiliyor.
Filipinler Hükümeti, Yanardağ`ın kraterine 6 kilometre yaklaşılmasını yasaklarken, yetkililer de dumandan uzak durulması uyarısında bulundu.
Uzmanlar faaliyetin haftalarca sürebileceğini belirtiyor.
Filipinler`deki 22 aktif yanardağdan biri olan Mayon, en son 1993 yılında faaliyete geçmiş ve 79 kişi yaşamını yitirmişti.
TRT Haber
Tungurahua Gaz ve Kül Püskürtüyor
Uzmanlar,yanardağın faaliyetlerinin artacağı uyarısında bulunuyor.
Ekvador`da faaliyetleri artan Tungurahua yanardağı, gaz ve kül püskürtmeye devam ediyor. Volkanda büyük patlama olabileceği uyarısına karşın, yanardağın eteğindeki kasabalarda yaşayan Ekvadorlular ise canları pahasına, eşya ve hayvanlarını kurtarma çabası içinde.
Uzmanlar, iki ay önce, yaklaşık 7 yıllık uykusundan uyanan Ekvador`daki Tungurahua yanardağını, "cezvede kaynayan, her an taşmaya hazır süte" benzetiyor.
Son günlerde faaliyetini artıran 5 bin onbeş metre yükseklikteki volkan, zehirli gaz ve lav püskürtüyor.
Yanardağdaki faaliyetlerin artması üzerine, bölgeden çoğu çocuk, kadın ve yaşlılar olmak üzere 5 bin 500 kişi tahliye edildi.
Uzmanlar, yanardağın faaliyetlerinin gelecek günlerde daha da artacağı uyarısında bulunuyor.
Tungurahua yanardağı, yaklaşık yüzyıl süren sessizliğin ardından en son 1999 yılında faaliyete geçmişti.
21.07.2006
İnsanlığın sıfır noktası!
Siyonist faşistlerin lübnan'da öldürdüğü sivillerin sayısı hızla "istatiksel bir veriye" dönüşüp toplumsal algılamada anlamsızlaşıyorken ben bişeyi merak ediyorum. Sinagog'lara yönelik terörist bombalama eylemini hiçkimse alkışlamamışken bir grup anarşist çıkardıkları dergide "sizi antisemitistler sizi" şeklinde parmak sallayan bir bildiri ve bir kaç yazıyı kaleme almış ve "devlette olsalar insanların ütopyalarını yaşamaları güzel şey değil mi" diye sormuşlardı. Elbette kendisine anarşist diyen birinin adı her ne olursa olsun "devlet" e destek vermesi saçmaydı ama benim şimdi merak ettiğim şey o sionseverlerin şimdi siyonist/faşist katliamlarında nerede olduklarıdır?? Yoksa Sion ütopyası aslında sivil soykırımı mıydı??
K.M
Radikal Gazetesinde ki haber :
İnsanlığın Sıfır Noktası
Küresel Sıcaklar : ABD ve Avrupa Yanıyor!
Avrupa'da sıcaklar dokuz can aldı, ABD yanıyor
Avrupa ve ABD sıcak hava dalgasının etkisi altında. İtalya, İngiltere, Almanya ve Fransa'da dokuz kişi hayatını kaybetti.
İngiltere'de sıcaklar rekor düzeyde. Sıcaklar 1911'den bu yana ilk kez 36 dereceyi aştı. Klimalara aşırı yüklenme dolayısıyla yer yer elektrik kesintileri yaşanıyor. Parklardaki hayvanlara serinlemeleri için su sıkılıyor.
Almanya'da da son 12 yılın en sıcak temmuz ayı yaşanıyor. Sıcaklıkların ortalamanın 3 ile 5 derece üzerinde olması bekleniyor. Yetkililer yaşlı ve hastaları serin dışarı çıkmamaları için uyarıyor.
Fransa'da sıcaklık 40 dereceye ulaştı. Ülkede dün dokuz kişi sıcak dolayısıyla ölmüştü.
2003 yılında Fransa'da 15 bin İngiltere'de 2 bin kişi sıcaklar dolayısıyla yaşamını yitirmişti.
Belçika'da hava 37.8 derece
Belçika'da temmuz ayında son yılların en yüksek seviyesine çıkan sıcaklık, yaşlı ölümlerini yaklaşık yüzde 30 oranında artırdı.
Kamu Sağlığı Enstitüsü'nün verdiği bilgiye göre, ülkede önceki yılların aynı döneminde 85 yaş üzerindekilerde günde ortalama 275 ölüm olurken, sıcak havalar nedeniyle bu yıl temmuz ayında günlük yaşlı ölümleri ortalaması 350'ye yaklaştı.
Özellikle 85 yaşın üstünde kan dolaşımının düzensizleştiğine ve nefes almanın zorlaştığına dikkati çeken Enstitü, ''havadaki ozon yoğunluğunun artması ve az sıvı alınması durumunda ölüm riski de artıyor'' uyarısında bulundu.
Belçika'da dün sıcaklıklar sahil kesimlerinde 31, iç kesimlerde 35 santigrat derece olarak açıklanırken, ölçülen en yüksek sıcaklık 37.8 derece olarak verildi.
Ülkede sıcaklık önceki yıllarda en fazla 38 dereceye kadar çıkmıştı.
Milliyet
Avrupa ve ABD yakın tarihin en sıcak günlerini yaşıyor. Uzmanlar halkı aşırı sıcaklara karşı tedbirli olmaları için uyarıyor. Türkiye'de ise telaşa mahal yok
LONDRA - Avrupa ve ABD'nin önemli bölümü gölgede 30 derecenin üzerindeki 'tropik sıcaklıkların' etkisinde. Bilim insanları, küresel ısınmanın iklimde bozulmaya ve aşırı sıcaklara neden olduğunu belirtiyor. Almanya'nın bugün 38 dereceyle yılın en sıcak gününü yaşaması beklenirken, meteorologlar, 2006 Temmuz'unun yüzyılın en sıcak ayları arasında yer aldığına işaret ediyor.
Fransa'nın büyük bölümünü etkileyen sıcak hava dalgası nedeniyle, Paris'te sıcaklardan bunalan turistler, kenti gezmek yerine klimalı alışveriş merkezleri ya da parklardaki havuzlarda serinlemeyi seçiyor. Fransa'da hastaneler, ilk yardım merkezleri ve bakımevleri alarma geçerken şimdiye kadar sıcak hava yüzünden ülkede iki kişi hayatını kaybetti.
Manş Denizi'nin öbür yakası Britanya'da da aşırı sıcaklar etkili oldu. Londra'da alışılmadık şekilde 33 dereceye yükselen sıcaklık metro sisteminde 47 dereceye ulaşarak rekor kırdı. Londra'nın kliması bulunmayan ünlü iki katlı otobüslerinde ise sıcaklık 52 dereceye ulaştı. Britanyalı meteorologlar, sıcakların, küresel ısınmadan kaynaklandığını belirtiyor.
İspanya'da da 40 dereceye ulaşan sıcaklar şimdiden iki kişinin ölümüne yol açtı. Kuzeyde ve güneydeki yedi bölgede aşırı sıcaktan dolayı uyarılar yapılırken, Endülüs bölgesindeki Cordue ve Jaen'de termometreler gölgede 42 dereceyi gösterdi. Belçika, Hollanda, İtalya gibi Avrupa ülkelerinde de sıcaklıklar, 30 derecenin üzerinde.
ABD'de serinleme merkezleri açıldı
Atlas Okyanusu'nun öteki yakasında da yer yer 40 dereceyi aşan sıcaklık nedeniyle önlemler alınıyor. ABD'nin güney, orta ve kuzeydoğu bölgelerinde, özellikle Kaliforniya'daki Stockton ve Utah'taki Salt Lake City'de 40 derece dolaylarında seyreden ısı nedeniyle, 'serinleme merkezleri' açıldı.
New York'un La Guardia Havaalanı'nda ölçülen 37 derece sıcaklık 1848'den bu yana kaydedilen en yüksek sıcaklık olurken, klimaların artan enerji ihtiyacı dolayısıyla meydana gelen elektrik arızası bazı uçak seferlerinin aksamasına yol açtı.
Türkiye'de her şey normal
Devlet Meteoroloji Müdürlüğü'nden aldığımız bilgilere göre, temmuz ayında Türkiye'de ölçülen sıcaklıklar mevsim normalleri civarında seyrediyor. Meteoroloji yetkilileri, önümüzdeki günlerde Türkiye'de sıcaklıkların mevsim normallerinin sadece yarım ila bir derece üzerinde olmasını beklediklerini, ülkenin kuzeybatısında ise sıcaklıkların mevsim normallerinin altında olabileceğini belirtiyor. Yetkililer, küresel ısınmanın, hava sıcaklıkları üzerindeki etkisinin kesin biçimde izah edilemediğini, bu yüzden sıcaklıktaki bütün değişimlerin küresel ısınmayla açıklanmaması gerektiğini vurguluyor. (aa, The Independent, Yaşam Servisi)
Radikal
Belçika öyle 'sıcakladı' ki, YAŞLILAR ÖLÜYOR
Belçika'da Temmuz ayında son yılların en yüksek seviyesine çıkan sıcaklık, yaşlı ölümlerini yaklaşık yüzde 30 oranında artırdı.
AA - Kamu Sağlığı Enstitüsünün verdiği bilgiye göre, ülkede geçen yılların aynı döneminde 85 yaş üzerindekilerde günde ortalama 275 ölüm olurken, sıcak havalar nedeniyle bu yıl Temmuz ayında günlük yaşlı ölümleri ortalaması 350'ye yaklaştı.
Özellikle 85 yaşın üstünde kan dolaşımının düzensizleştiğine ve nefes almanın zorlaştığına dikkati çeken Enstitü, ''Havadaki ozon yoğunluğunun artması ve az sıvı alınması durumunda ölüm riski de artıyor'' uyarısında bulundu.
Bu arada, Belçika'da dün sıcaklıklar sahil kesimlerinde 31, iç kesimlerde 35 santigrat derece olarak açıklanırken, ölçülen en yüksek sıcaklık 37,8 derece olarak verildi.
Belçika'da sıcaklık önceki yıllarda en fazla 38 dereceye kadar çıkmıştı.
19.07.2006
Tsunami Halka Bildirilmemiş!!
Endonezya’da 7.7’lik depremin ardından meydana gelen dev dalgalarla hayatını kaybedenlerin sayısı 531'e ulaştı. Ülkeye tsunami uyarısı yapıldığı ancak Endonezyalı yetkililerin halkı bilgilendirmediği ortaya çıktı
ENDONEZYA'DA ÖLÜ SAYISI 531'E ÇIKTI
Endonezya'da önceki gün meydana gelen depremin tetiklediği tsunami felaketinde ölü sayısı 531'e çıktı.
Associated Press, Endonezya hükümetinin, dev dalgalarda 531 kişinin öldüğü bilgisini verdiğini duyurdu. Öte yandan Reuters haber ajansı, Ulusal Felaket Dairesinden alınan bilgilere göre, tsunamide 525 kişinin öldüğünü bildirdi.
Konuyla ilgili skandal bir açıklamaya imza atan Endonezya Bilim ve Teknoloji Bakanı Kusmayanto Kadiman, felaket konusunda uyarıldıklarını ancak uyarıyı halka bildirmediklerini açıkladı.
Bakan, “Amerika Pasifik Uyarı Merkezi ve Japonya tsunami oluşmadan yaklaşık 45 dadika önce depremin tsunamiyi tetikleyeceği bildirildi. Ancak cep telefonundan mesaj geçmek ve sesli anons sistemi olmadığı için halkın tehlike bölgesinden uzaklaştırılması çok da mümkün görünüyordu” dedi.
Öte yandan Endonezya Sağlık Bakanlığı yetkilisi Nurvila Devi de, Cava Adası’nda ölenlerin en az dördünün yabancı olduğunu ve 54 binden fazla insanın evlerini terk ettiğini söyledi. Henüz yeterli çadırın ulaşmadığı bölgede, felaketzedeler plastik ve ağaçlardan oluşturdukları Klübelerde yaşamaya çalışıyor. Yerel Metro televizyonu, askerlerin Pangandaran Plajı yakınlarındaağaç dallarında çok sayıda ceset bulunduğunu bildirirken, Yardım kuruluşları yavaş yavaş bölgeye ulaşmaya başladı. Endonezya’da Aralık 2004’te meydana gelen deprem ve tsunamide 230 bin kişi yaşamını yitirmişti.
Net Haber
Çin ve Güney Kore'de Sel Felaketi
Çin'de ölenlerin sayısı 200'e yaklaştı, G.Kore'de ise 29 kişi öldü.
Çin'i etkisi altına alan tropikal fırtına Bilis ağır can ve mal kaybına yol açtı.
Bilis'in Çin'e beraberinde götürdüğü şiddetli yağış ve sel felaketinde ölenlerin sayısı 200'e yaklaştı.
Selle mücadele eden Güney Kore'de ise 29 kişinin öldüğü, 32 kişi ise kayıp olduğu bildirildi.
Çin'de "Bilis"in Hasarı Büyük
Filipinler ve Tayvan'dan sonra Çin'i etkisi altına alan tropikal fırtına Bilis'in güney bölgelerdeki hasarı büyük oldu.
Özellikle Hunan ve Guangdong'da çok sayıda yerleşim bölgesi su altında kaldı.
Bu bölgelerde yağışın önümüzdeki günlerde de devam etmesi bekleniyor.
Ev ve yolların önemli ölçüde hasar gördüğü güney bölgelerde yer yer su sıkıntısı yaşanıyor.
Bu bölgelerde halka temiz su dağıtılıyor.
Tropikal fırtına Bilis yüzünden evlerini terketmek zorunda kalanların sayısının 2.5 milyonu bulduğu bildiriliyor.
Felaketin yol açtığı maddi kayıbın ise bir milyar 800 milyon dolardan fazla olduğu belirtildi.
Güney Kore'de 29 Kişi Öldü, 32 Kişi Kayıp
Güney Kore de selle mücadele ediyor.
Selle mücadele eden Güney Kore'de ise 29 kişinin öldüğü, 32 kişi ise kayıp olduğu bildirildi.
Selin etkili olduğu bölgelerde binlerce kişi tahliye edildi.
18.07.2006
Ekvador'daki Tungurahua Yanardağı Endişelendiriyor
Quıto - Uzmanlar, Ekvador'daki Tungurahua yanardağının faaliyetlerinin gelecek günlerde artacağı uyarısında bulunuyor.
Ekvador Jeofizik Enstitüsü, yanardağın gelecek günlerde lav püskürtmeye başlayacağını ve lavların, 15 bin nüfuslu Banos kentine ulaşabileceğini açıkladı.
Enstitü yetkilisi Pablo Samaniego, yanardağın faaliyetlerini, "cezvede her an taşmaya hazır kaynayan süte" benzetti.
Yetkili, bu faaliyetlerin 1918'den bu yana izlendiğini de belirterek, lav püskürmesi halindeki tehlikelere karşı uyarıda bulundu.
Bu arada, yanardağdaki faaliyetlerin artması üzerine, bölgeden çoğu çocuk, kadın ve yaşlı olmak üzere 5500 kadar kişinin tahliye edildiği belirtildi.
Şimdilik sadece turuncu alarm verildiği, ancak eldeki güvenilir bilgilerin bölgenin tamamının tahliye edilmesini gerektirebileceği ifade ediliyor.
Kaynak : Anadolu Ajansı
Hatırlatma : Dünyada Tsunami Felaketleri
-21 Temmuz 365: İskenderiye'de depremin yol açtığı tsunamide 50 binden fazla kişi öldü.
-7 Temmuz 1692: Jamaika'da depremin yol açtığı tsunamide binlerce kişi öldü.
-1700 yılı: Japonya'da depremin yol açtığı tsunamide 30 bin kişi öldü.
-1 Kasım 1755: Portekiz'de depremin yol açtığı tsunamide, 6 ila 15 metre yüksekliğindeki dev dalgalar 10 bin ila 60 bin kişinin ölümüne yol açtı.
-8 Ağustos 1868: Şili'de depremin yol açtığı 15 metrelik dev dalgalarda binlerce kişi hayatını kaybetti.
-26-27 Ağustos 1883: Endonezya'nın Krakatoa adasında yanardağ patlaması sonucu oluşan tsunamide 36 bin kişi öldü.
-15 Haziran 1896: Japonya'da depremin yol açtığı tsunamide, 30 metrelik dev dalgalar 280 kilometrelik sahil şeridini yıktı ve 27 bin 122 kişinin ölümüne yol açtı.
-28 Aralık 1908: Depremin yol açtığı tsunamide, 8 metrelik dev dalgalar, İtalya'nın sahil kentleri ve Sicilya'yı vurdu, 120 bin kişi öldü.
-1 Eylül 1923: Japonya'da depremin yol açtığı tsunamide, 11 metrelik dev dalgalar Sagami Körfezi, Kanto Ovası, Atami ve Nebuvaka'yı vurdu. Çıkan yangın ve toprak kaymalarıyla birlikte 145 bin kişi yaşamını yitirdi.
-3 Mart 1933: Japonya'da depremin yol açtığı tsunamide, Sanriku'da 2990 kişi öldü.
-1 Nisan 1946: Alaska'da meydana gelen depremin yol açtığı tsunamide, 35 metreyi bulan dev dalgalar Hilo, Havai ve Aleutian adalarını vurdu, 165 kişi öldü.
-1960 yılı mayıs ayı: Şili'de bir dizi depremin yol açtığı tsunamide 2300 kişi öldü, Havai'de 61 kişi yaşamını yitirdi.
-28 Mart 1964: Alaska'da deprem ve toprak kaymalarının yol açtığı tsunamide, en yükseği 30 metreyi bulan dev dalgalar 130 kişinin ölümüne neden oldu.
-17 Ağustos 1976: Filipinler'de depremin yol açtığı tsunami Mindanao adasını vurdu, 8 bin kişi öldü.
-18 Temmuz 1979: Endonezya'nın Lomblem adasında yanardağ patlamasının yol açtığı tsunamide 539 kişi öldü.
-16 Ekim 1979: Fransa'da deniz dibinde meydana gelen toprak kaymalarının neden olduğu 2 tsunami, Nice'i vurdu, 23 kişi yaşamını yitirdi.
-1 Eylül 1992: Nikaragua'da depremin yol açtığı tsunamide, 11 metrelik dev dalgalar 170 kişiyi öldürdü.
-12 Aralık 1992: Flores ve Babi adalarında, depremin yol açtığı tsunamilerde, 5 ila 25 metre yüksekliğindeki dalgalar Flores'te 1690, Babi'de 263 kişinin ölümüne yol açtı.
-12 Temmuz 1993: Japonya'da deniz dibinde meydana gelen depremin yol açtığı tsunamide, 5 ila 30 metre yüksekliğindeki dev dalgalar Okuşiri adasını vurdu, 200 kişi öldü.
-3 Haziran 1994: Endonezya'da depremlerin yol açtığı tsunamide, 60 metreden yüksek dev dalgalar Batı Cava bölgesini vurdu, 223 kişi öldü.
-11 Kasım 1994: Mindoro Adasında meydana gelen depremin yol açtığı tsunamide 70 kişi öldü.
-21 Şubat 1996: Depremin yol açtığı tsunami, Peru'nun kuzey sahilini vurdu. 5 metrelik dev dalgalar 12 kişiyi öldürdü.
-17 Temmuz 1998: Papua Yeni Gine'de depremin yol açtığı tsunamide, 7 ila 15 metrelik dev dalgalar 3 bin kişinin ölümüne yol açtı.
-26 Aralık 2004: Endonezya'nın Sumatra adasının batı sahili açıklarında meydana gelen büyüklüğündeki deprem ve tsunamide Güney Asya'yı vurdu, felakette 200 binden fazla kişi öldü.
Net Haber
17.07.2006
Tsunamide Ölenlerin Sayısı 306'ya Yükseldi
Endonezya’nın Cava adasında 7.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi. İlk duyrulduğunda depremin 7.2 şiddetinde olduğu söylenmişti.Adayı iki metrelik tsunami vurdu.306 kişi hayatını kaybetti.
Adanın güney sahilinde yer alan Pangandaran bölgesi felaket koordinasyon bürosu yetkilisi Dudi Junaidi, tsunami felaketinden en çok etkilenen Pangandaran bölgesinde 172 kişinin öldüğünü, 86 kişinin de halen kayıp durumda olduğunu belirtti.
Felaket nedeniyle 23 bin kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığını kaydeden Junaidi, ölenler arasında 1 Pakistan, 1 İsveç ve 1 Hollanda vatandaşının bulunduğunun belirlendiğini sözlerine ekledi.
Türkiye saatiyle 11.19'da Başkent Cakarta'nın güneydoğusundaki Pangandaran kasabası açıklarında meydana gelen deprem bir dakikadan uzun sürdü. Depremin ardından iki metre yüksekliğindeki dalgalar Pangandaran'ı vurdu. Kasabadaki binaların büyük zarar gördüğü, denizdeki teknelerin binaların üzerine düştüğü belirtildi.
Çok sayıda yabancı turistin bulunduğu Pangandaran'da insanlar dalgalardan kaçabilmek için ağaçlara tırmandı ve iç bölgelerdeki camilere sığındı. Görgü tanıkları sahil şeridindeki tüm evlerin ve otellerin yıkıldığını anlattı. Bazı elektrik ve telefon hatları da zarar gördü.
Milliyet
(AA)
G.Kore'de Sel : 41 Kişi Öldü
Güney Kore'nin doğusunda 3 gündür etkili olan şiddetli muson yağmurlarına bağlı olarak 41 kişinin öldüğü ya da kaybolduğu bildirildi.
Ölü ya da kayıp sayısını daha önce 29 olarak açıklayan yerel yetkililer, şu anda bu sayının 41 olduğunu belirtti. En çok ölümün Gangwon eyaletinde görüldüğünü bildiren yetkililer,
2 bin 400 kadar kişinin evsiz kaldığını da kaydetti Bölgede on binlerce kişinin elektriksiz kaldığı da belirtiliyor.
(AA)
Ölü ya da kayıp sayısını daha önce 29 olarak açıklayan yerel yetkililer, şu anda bu sayının 41 olduğunu belirtti. En çok ölümün Gangwon eyaletinde görüldüğünü bildiren yetkililer,
2 bin 400 kadar kişinin evsiz kaldığını da kaydetti Bölgede on binlerce kişinin elektriksiz kaldığı da belirtiliyor.
(AA)
Endonezya'da 7.2'lik Deprem ve Tsunami!!!
Endonezya’nın Cava adasında 7.2 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Adayı 2 metrelik tsunami vurdu. İlk belirlemelere göre 6 kişi öldü
CAKARTA - Endonezya’yı yine deprem vurdu. Cava adasında meydana gelen ve başkent Cakarta’da da hissedilen depremin büyüklüğü, Richter ölçeğine göre 7.2 olarak açıklandı.
Yerel saatle 15:19'da Pangandaran kasabasını vuran deprem iki metre yüksekliğinde bir dalga yarattı.
Bir görgü tanığı, tsunaminin Pangandaran'da otellere hasar verdiğini ve denizdeki tekneleri binaların üzerine fırlattığını anlattı:
''Birden bir büyük dalgalar belirdi, biz de tepelere doğru kaçmaya başladık. Birçok küçük otel hasar gördü. Binaların üzerine tekneler düştü''.
Endonezya Devlet Başkanı Susilo Bambang Yudhoyono, ''Elime geçen bilgilere göre beş kişi hayatını kaybetti'' dedi.
Devlet Başkanı, kayıpların aranmasına devam edildiğini belirtti. Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan Pangandaran polisi, bir dizi ölü ya da yaralı olduğunun bildirildiğini ve bilançonun artabileceğini söyledi.
Bir dakikadan uzun süre devam eden depremin sarsıntısı başkent Cakarta'da da hissedildi fakat can ya da mal kaybı olmadığı belirtiliyor.
Pasifik Tsunami Uyarı Merkezi, depremin Endonezya’nın Sumatra kıyıları, Cava Adası ve Avustralya’nın Kokoz ve Christmas adalarında tsunamiye yol açabileceği uyarısında bulunmuştu.
2004 yılı aralık ayında Güney Asya’da meydana gelen tsunami felaketinde yaklaşık 300 bin kişi hayatını kaybetmişti.
JAPONYA: DEV DALGALAR 1 SAAT İÇİNDE SAHİLE ULAŞABİLİR
Japon Meteoroloji Dairesi, 7.2 büyüklüğündeki depremin yıkıcı bir bölgesel tsunamiye yol açabileceğini duyurmuştu.
Daireden yapılan açıklamada, tsunami olması halinde dev dalgaların bir saat içinde bölge sahillerine ulaşacağı belirtilmişti.
Pasifik tsunami uyarı merkezi de olası tsunamiden Endonezya'nın Cava ve Sumatra adalarının yanı sıra Avustralya'nın Christmas ve Cocos adalarının etkileneceğini açıklamıştı.
AVUSTRALYA VE HİNDİSTAN İÇİN TSUNAMİ UYARISI
7.2 büyüklüğündeki depremden sonra Avustralya'nın Christmas Adası için de tsunami uyarısı yapıldı. Aynı uyarı, Hindistan'ın Nicobar Adası için de geldi.Pasifik tsunami uyarı merkezi, Endonezya'nın başkenti Cakarta'da büyük binaların sallanmasına yol açan depremin, Avustralya'nın Christmas Adası'nı da tehdit eden tsunamiye yol açabileceğini açıkladı.Hint Okyanusu'nda 2004 yılında meydana gelen depremin yol açtığı tsunamide, yarısı Endonezya'nın Açeh bölgesinde olmak üzere 216 bin kişi ölmüştü.
NTVMSNBC
BBC Turkish
Hürriyet
Milliyet
Çin'deki Tayfunda Ölü Sayısı : 170
Bu yıl ülkeyi vuran dördüncü tayfun olan Bilis tayfunu, evlerin yıkılmasına ve bazı bölgelerde yolların kapanmasına, elektriklerin kesilmesine yol açtı. Tayfundan en çok etkilenen güneydoğudaki Fujian eyaletinde 43, orta kesimdeki Hunan eyaletinde 78 ve Hong Kong'a komşu güneydeki Guangdong eyaletinde 33 kişi öldü.
Çin Devlet Sel ve Kurakla Mücadele Yönetim Ofisi tarafından verilen bilgilere göre, acil yardım ve kurtarma ekipleri kazazedelere çadır, battaniye hazır makarnalar dağıtmaya devam ediyor.
Kırsal kesimdeki Lıçan (Lechang) şehrinde tayfunun getirdiği aşırı yağmurlardan dolayı su derindiğinin 3 metreye ulaştığı ve Beycian (Beijiang) hapishanesindeki bin 663 mahkumun çevredeki tepelerde güvenli yerlere sevk edildiği açıklandı. Bu arada şehirdeki yolcular da yakındaki şehirlerde bulunan tren istasyonlarına gönderildi.
Huan'ın merkezi Çanşa (Changsha) şehrindeki tren istasyonunda ise Pekin-Guancov hattında en az 5 bin yolcunun bekletildiği bildirildi. Yolcular istasyonda beklerken, hasar gören demiryolları da onarılmaya çalışılıyor.
Çin'in açıklarında bir Rus gemisi fırtınadan dolayı batarken, gemideki 11 kişi kurtarıldı.
Bilis tayfunu Çin'e gelmeden önce Filipinler ve Tayvan'da etkili olmuştu. Tayfundan dolayı Filipinler'de 28 kişi hayatını kaybetmişti.
Her yaz tayfunların oluştuğu Çin'de yüzlerce kişi hayatını kaybediyor. Çin'de geçen haziran ayında oluşan seller, heyelanlar ve diğer tabii felaketlerde en az 349 kişi hayatını kaybetmiş, 99 kişi de kaybolmuştu.
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ!
Dünyaya duyrulan hali ile Büyük Ortadoğu Projesi :
Basına deklare edilen, dünya kamuoyuna açıklanan hali ile "Büyük Ortadoğu Projesi", ortadoğu ve yakın çevresi coğrafyasında yer alan ülkelerde batılı anlamda demokrasinin sağlanması, terörizmin ortadan kaldırılması, ekonomik ilişkilerin arttırılması ve ekonomik işbirlikleri sağlanarak bölgenin istikrara kavuşturulmasıdır.
ABD, bu projeye gereksinme duyma sebeplerini :
- Dünya enerji kaynaklarının istikrarsız veya totaliter ülkeler elinde olmasının dünya ekonomisine zarar verdiği,
- Terörizmin bu ülkelerde barınma ve güçlenme imkanı bulduğu,
- Bölge halkının gelir ve eğitim düzeyinin çok düşük olması, bu durumu düzeltecek girişimlerin bölge ülkeleri tarafından başlatılmaması,
- Dünya barışının bir türlü sağlanamadığı, bu bölgenin devamlı problem kaynağı olduğu,
- İnsan haklarının bütün dünyada eşit ve benzer şekilde kullanılabilmesi gereksinimi olduğunun altını çizmektedir.
ABD, projenin adı geçtiği her yerde "Genişletilmiş Ortadoğu Projesi" ifadesini kullanıyor.
Proje Ortadoğu'da herkese bir görev taksimi yapmış. Gemide tüm Ortadoğu var.
Bush'un şuan ki görevde bulunan ulusal güvenlik başdanışmanı Condalisa Rice, 2003 yılı Temmuzunda önde gelen medya organlarından Washington Post'ta yer alan mülakatında, projenin "Fas'tan Çin sınırına kadar 22 ülkenin siyasal ve ekonomik coğrafyasını yeniden düzenleyeceklerini" vaat ediyordu.
.................
Gerçek Nedir? : Dünyanın ekonomik/enerji/besin kaynakları krizi içinde olduğu,imparatorluğun ve siyonist işbirlikçisinin kapitalizmin bu krizini aşmak için küresel bir felaketten kurtulabilecek bölgedeki Burak Eldem'in deyişi ile "potansiyel Hiksos'ları ortadan kaldıracak" bir savaş ve yönetim stratejisidir. Demokrasiyi kurmak için terörizmi ve bölgedeki istikrarsızlğı bitirmek üzere kollarını sıvadığını söyleyen imparatorluk; Bölgede en çok kitle imha silahına sahip olan İsrail'i silahlandırdı, bölge halkının yeraltı ve yerüstü zenginlikleri yağma edilerek yoksullaştırıldı.ABD'nin Enerji Açığı Büyüyor.ABD dünyadaki toplam üretilen petrolün %26'sını tüketiyor ve bu ihtiyacının % 60'ını dışardan ithal etmekte. Enerjiye olan ihtiyacı ise her geçen gün artmakta.GOP çerçevesindeki ülkelerdeki petrol yatakları dünya petrolünün % 80'nine sahip.ABD çıkardığı petrolün varilini ülkesinde 6 dolara mal ederken, bu rakam Ortadoğu'da 2 dolar civarında. Ayrıca büyüyen Asya ekonomisi,Rusya ile birleşmesi cabası. Ama petrol kaynaklarının tükenmeye yüz tuttuğu da bir gerçek. 30 Nisan 2006'da The Observer Gazetesinde yazan Will Hutton 'petrol savaşı tüm dünyayı ateşe verebilir' diyor.'Uluslararası güçler giderek azalan kaynakların kontrollerinde kalmayı için herşeyi yapmaya hazır', diyen yazara göre, böyle bir durumda 'alternatif strateji aramamak çılgınlık alametidir'.Observer yazarına göre dünyanın petrol kaynakları hızla tükeniyor ve petrole dayalı ekonominin sonuna hızla yaklaşılıyor.Dünya çapında da petrol şirketleri alternatif enerji kaynakları arayışı içinde;DW-World'ün haberinde ;Shell sözcüsü Rainer Winzenried “Biz enerji tröstüyüz, petrol şirketi değil“ diyor ve ekliyor: “Hem fosil enerji türleri günün birinde tükeneceğinden hem de iklimin korunması açısından yeni enerji türleri bulmak zorundayız.’
Elektrik Mühendisi Richard C. Duncan'ın "The Social Contract" dergisinde yayımlanan "Energy Population and Industrial Civilization"adlı makalesinde Enerji tükenişinin 2008 yılında en yüksek noktasına ulaşıp önlenemez düşüşe geçeceğini ve 2050 yılında dünya nüfusunun 2 milyara düşeceğini söylüyor.[PDF Dosyasını buradan indirebilirsiniz : İNDİR]
Büyük Ortadoğu yada Genişletilmiş Ortadoğu projesini sadece enerji kaynaklarına sahip olma çabası ile açıklayamıyoruz. Daha önce bu sitede yayımlanan Küresel Besin Stoğu Kırılma Noktasına Yaklaşıyor adlı yazıda da "Dünya, küresel hububat stoklarını 30 yılın en düşük seviyelerine iterek,çiftçilerin ürettiklerinden daha fazla yiyecek yiyor" demiştik. Küresel iklim değişikliğinin hissedilmeye başlandığını,buzullarda erimenin önüne geçilemeyeceğini,küresel ısınmanın bir "buzul çağı"nı tetikleyeceğini biliminsanları söylüyor. Presesyon döngülerinin 27.000 yılda bir tekrarlandığı ve her 10.000 yılda bir de buzul çağına yol açtığını biliyoruz. Şu an buzul çağı içindeyiz(!) ama küresel ısınmanın buzul çağını geciktirdiği söyleniyor.
Tüm bunları yazmamın sebebi, bu projenin sadece uzun soluklu kapitalist bir proje olamayacağı. Bir başka bakış açısına göre BOP aslında bir "Mesih" Planı. 11 Eylül Saldırısının ardından Evangelistlerin arka planda olduğu hükümetin başkanı Bush : "Bu Haçlı Seferi, terörizme karşı bu savaş zaman alacak" demişti. Kendisini "Tanrı'nın görevlendirdiğini" de söylemişti.Gazeteci-yazar Serdar Turgut'a göre, bu hiç de ağzından kaçmış bir söz değildi:"Haçlı Seferi, yüzyıllardır Hıristiyan alemi için önemli bir işarettir. Bu laf söylenince Hıristiyan alemi ne yapması gerektiğini anlar. Bush, dünyaya amacını dünyaya deşifre etmişti, çünkü zamanın geldiğini düşünüyordu." Peki bu "Mesih" Planı neydi? : Reagan'ında 1983'te bahsettiği ve dünyanın sonunu getirmeyi hedefleyen kutsal bir senaryonun, kıyamet savaşı Armagedon'a kadar varacak bir plan! Planı uygulayanlar Protestanlığın bir kolu olan Evagelistler, planın merkez üssüyse Ortadoğu ve özellikle de Kudüs.
Hıristiyan inancına göre, Ortadoğu'da hüküm sürecek yedi yıllık kaosun ardından, Hz. İsa kıyametten önce yeniden yeryüzüne inecek. Bugünkü İsrail'in Megido Vadisi'nde yaşanacak kıyamet savaşı Armagedon'da, Hz. İsa inançlı iyilerden oluşan ordunun başına geçecek ve Deccal'ın komutanlığındaki inançsızları yenecek. Böylece kaos bitecek ve yeryüzünde İsa'nın krallığında bin yıllık huzur çağı başlayacak.
Tevrat'ta ve İncil'de, Mesih'in gelmesini haber veren bazı alametlerde anlatılıyor:
Yahudilerin Filistin'e dönüp İsrail devlerini kurması, Ortadoğu'da yıllarca sürecek kanlı bir kaos, Kudüs'ün İsrail'in başkenti olması, Mescid-i Aksa'nın yıkılıp yerine Hz. Süleyman Mabedi'nin inşa edilmesi.
Başkan Johnson döneminde Beyaz Saray'da üç sene kurmay katipliği yapan Grace Hallsell'in 1999'da yazdığı ve Türkçeye "Tanrıyı Kıyamete Zorlamak" adıyla çevrilen kitabında, ABD yönetiminde söz sahibi olan Evanjelistlerle-İsrail'in, Mesih Planı'nı anlatıyor:
"Evangelist, inanca göre, Mesih'in inişi için bütün Yahudiler İsrail'de toplanmalı, Filistinlilerin tümü sürülmeli... O zaman İsa yeryüzüne inecek, iyilerin başına geçerek kötülere karşı savaşacak."
Büyük Ortadoğu Projesinin arkasında dini sebepler olduğunu düşündürecek daha başka sebepler de var. CIA'nın think-tankı olan "The National Intelligence Center" tarafından hazırlanan "Mapping The Global Future" (Geleceği Haritalamak) başlıklı dünyanın geleceğine dair öngörülerin yer aldığı çalışma, ABD'nin küresel hegemonya savaşının hangi gerekçelerle yürütüldüğünü, Irak'ın neden işgal edildiğini, "terörle savaş" adı altında Müslümanlara yönelik derin dönüştürme operasyonlarının ne amaçla yapıldığını ortaya koyan ve ABD'nin nasıl bir gelecek kurguladığını gösteren çarpıcı bir çalışma. 13 Ocak'ta yayınlanan "2020'de Dünya"sına bakışı içeren çalışma, Türkiye'de sıradan bir haber olarak geçiştirildi.
Rapor, 15 yıl içinde ortaya çıkacak dört temel senaryo üzerinde duruyor:
Pax Americana: Amerika'nın radikal değişimlere rağmen üstünlüğünü koruyacağı, yeni ve kapsayıcı bir dünya düzeni kurabileceği.
Yeni Hilafet: İslam'ın, yeni bir dünya sistemi amacıyla Batılı değer ve normlara meydan okuyacağı, yeniden hilafet gücüne erişerek küresel denklemi bozacağı.
Korku Çemberi: Kitle imha silahlarının hızla artmasının, büyük saldırıların önlenmesi amacıyla geniş çaplı güvenlik önlemlerine zemin hazırlayacağı, bunun da insanlığı Orwellian dünya sistemi ile tanıştıracağı.
Davos Dünyası: Ekonomik gelişme ile Çin ve Hindistan'ın, ABD'nin küresel gücünü aşındıracak birer süper güç olarak öne çıkacağı ve küreselleşmeyi yeniden şekillendirip Asyalı karakterini güçlendireceği. Çin ve Hindistan'ın, 19. yüzyıldaki Avrupa veya 20. yüzyıldaki Amerika gibi, jeopolitik haritayı değiştirecek birer küresel aktör olacağı belirtilerek, Avrupa Birliği, Rusya, Brezilya ve Endonezya'nın geleceği tartışılıyor.
Burada "Yeni Hilafet" dikkatinizi çekmiştir. Farklı bölgelerde yaklaşık bin uzmanın katıldığı 30 konferans sonucu elde edilen bulgular, böyle bir hilafetin ortaya çıkmasının İslam'ın yeni bir aktör olarak küresel sistemde belirgin bir rol üstlenmesine yol açacağını gösteriyor. Bu öngörü CIA raporunun dışında Batılı çevrelerde yoğun olarak tartışılıyor. Hz. Muhammed'in vefatından hemen sonra başlayan ve Endülüs'e kadar uzanan genişlemeyi "Birinci Cihad Dalgası", Osmanlı liderliğindeki genişlemeyi "İkinci Cihad Dalgası" olarak gören bazı çevreler şu anki pozisyonu "Üçüncü Cihad Dalgası" olarak niteliyor ve Yeni bir Hilafet'in Mısır, Türkiye, Pakistan, Endonezya, Körfez ülkeleri, Sudan, Tunus, Cezayir, Fas, Yemen, Suriye, Libya, Lübnan ve İsrail işgali altındaki Filistin topraklarını etkileyebileceğine dikkat çekiliyor. Soner Yalçın'ın "Efendi - 2" adlı kitabında da değiştirilmeye çalışılan müslüman ibadet biçimlerini sorguluyordu.
Büyük Ortadoğu Projesine Marksist bir bakış için [İngilizce]: REVOLUTIONARY PROLETARIAT
Öyle yada böyle her ikisi de doğru. Hep kapitalist bir plan hemde dini bir proje.. Küresel bir çöküşten kurtulmak isteyen egemenler projelerini hiçte gizlemeden saklamadan ortaya koymaya başladılar.
Kemal Mete
16.07.2006
İsrail - Lübnan.. SAVAŞ BAŞLADI!
# 'Savaş daha yeni başladı'
Hayfa saldırısının ardından televizyonda bir açıklama yapan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ise, İsrail'e karşı savaşın daha yeni başladığını söyledi.
Nasrallah, kendi ifadesiyle ''israil sınırsız ve kırmızı çizgileri olmayan saldırgan tutum izledikçe'' Hizbullah'ın da aynı şekilde davranacağını kaydetti.
İsrail'in üçüncü büyük kenti Hayfa'ya düzenlenen saldırıyı, sadece başlangıç diye nitelendiren Hizbullah lideri, İsrail kara birliklerinin de Lübnan'a girmesi halinde onlarla yüzyüze savaşacaklarını söyledi ve, "onlara sürprizlerimiz olacak" dedi.
# İsrail kara harekatına hazırlanıyor
İsrail ordusundan bir tümenin, Güney Lübnan’da muhtemel bir kara harekatı için hazırlık yaptığı ifade ediliyor. İsrail Genelkurmayı harekatın savunma amaçlı olduğunu, Lübnan’da kalıcı olmayacaklarını açıkladı.
# İsrail, kapsamlı bir saldırıya hazırlanırken, diğer yandan Lübnan’a bomba yağdırmaya devam ediyor. Lübnan’ın güneyinde saldırılarını yoğunlaştıran İsrail’in bombardımanında son olarak 13 sivilin daha yaşamını yitirdiği bildirildi. Böylece Lübnan’da hayatını kaybeden sivillerin sayısı 116’ya yükseldi.
# İsrail Başbakanı Ehud Olmert de kabine toplantısından sonra yaptığı açıklamada, İsrail’i ‘uzun ve zorlu’ bir sürecin beklediğini, ancak halkın ve ordunun saldırılara hazırlıklı olduğunu söyledi. Hayfa saldırısıyla ilgili olarak “İsrail’in tehditlere boyun eğmeyeceğini halk güçlü devletinin arkasındadır” diye konuşan Olmert, “Bu saldırıların kuzeyde birtakım sonuçlar doğuracak” dedi. [ne gibi sonuçlar doğacak acaba? K.M.]
# SURİYE: EN SERT KARŞILIĞI VERİRİZ
Öte yandan, Suriye yedek askerleri silah altına alabilmek için celp işlemlerinin başladığı ileri sürüldü. İtalyan haber ajansı ANSA, Suriye’nin başkenti Şam’daki güvenilir kaynaklara dayanarak verdiği haberde, celp işlemlerinin başladığını ileri sürdü. Haberde, Suriye yetkililerinin bu konuda resmi açıklama yapmadıkları belirtildi. Şam hükümetinden Enformasyon Bakanı Muhsin Bilal, İsrail’in askeri saldırısına ‘en sert ve acımasız’ karşılığı vereceklerini söyledi.
# G-8'lerden İsrail'e destek
Dünyanın en zengin ülkeleri, İsrail'in Lübnan saldırısına destek verdi. Rusya'nın St. Petersburg kentinde toplanan G-8 Zirvesi'nde Hizbullah'tan İsrail'e yönelik saldırıları durdurması istendi.
G-8 açıklamasında İsrail'in kendini savunma hakkı bulunduğunun altı çizildi.
NTVMSNBC
DW-WORLD.DE/Turkish
BBC/Turkish
Milliyet
İSRAİL SİVİLLERİ ÖLDÜRÜYOR!
İsrail’in Lübnan’a düzenlediği saldırılar sürerken can kayıpları da artıyor. Çarşamba günü başlayan İsrail saldırılarında şu ana dek 99’u sivil olmak üzere 103 kişi yaşamını yitirdi.
NTV-MSNBC ve AJANSLAR
İlgili Diğer Haberler : PUTİN : İSRAİL'İN BAŞKA AMAÇLARI VAR
İsrail Beyrutta Bombardıman Başlattı!
Ortadoğu Kaynayan Kazan
İsrail Hizbullah Merkezlerini Vurdu
VOA NEWS TURKISH HABERLERİ:
İsrail Lübnan'ı Bombalıyor
Bush ve Putin Arasında Görüş Ayrılığı
KUDÜS/BEYRUT - İsrail bugüne de yine saldırıyla başladı. Hizbullah örgütünün yayın organı El Manar televizyonu, İsrail savaş uçaklarının Beyrut’un 20 kilometre güneyindeki elektrik santralini vurduğunu duyurdu. İsrail savaş uçakları ayrıca Lübnan’ın doğusundaki Baalbek’te bir evi hedef aldı.
İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarının en şiddetlisi dün gerçekleşti. İsrail saldırlarında; köprüler yollar kuzeydeki gaz istasyonları limanlar radar istasyonlarının yanısıra Hizbullah ve Hamas büroları hedef alındı.
Dünkü saldırılarda aralarında çocukların da bulunduğu 39 kişi yaşamını yitirdi. Böylece İsrail saldırlarının başladığı çarşamba gününden buyana yaşamını yitiren Lübnanlıların sayısı 100’ü geçmiş oldu.
Dünkü İsrail saldırılarında en yüksek can kaybı sınırdaki Mirvahin köyünde 15’i çocuk 20 kişinin öldürülmesiyle gerçekleşti. Köylülere evlerini terkedip bölgeden ayrılmaları için 2 saat süre veren İsrail ordusu sürenin dolmasının ardından köyü yerle bir etti.
LÜBNAN BAŞBAKANI’NDAN ATEŞKES ÇAĞRISI
Lübnan Başbakanı Sinyora ülkesini ‘felaket bölgesi’ ilan ederek BM himayesinde acil ateşkes çağrısı yaptı.
BM’den Lübnan hükümetinin ülkenin güneyinde otoritesini genişletmesine yardım etmesini isteyen Sinyora, “Bugün Lübnan’ı, kapsamlı ve hızlı bir Arap planına ihtiyaç duyan felaket bölgesi ilan ediyorum ve Lübnan dünyadaki dostlarının yardımına koşmasını istiyor” diye konuştu.
İsrail ise ateşkes için Hizbullah’ın Litani Nehri’nin kuzeyine çekilmesini cephanesini Lübnan ordusuna teslim etmesini ve Lübnan ordusunun da İsrail-Lübnan
sınırı boyunca mevzilenmesini şart koştu.
Öte yandan Hizbullah’ın İsrail’e yönelik roket saldırıları da devam ediyor. Hizbullah roketleri ilk defa İsrail’in sınırdan 35 kilometre uzaklıktaki Tiberias kentini hedef aldı. Hizbullah’ın roket saldırlarında 15 İsrailli yaralandı.
Savaş uçakları Cuma günü de Hizbullah lideri Şeyh Hasan Nasrallah’ın evini ve bürosunu da bombaladı. Bu saldırı sonrası Nasrallah örgütün İsrail ile açık savaşa hazır olduğunu duyurdu.
“Bundan sonra İsrail’in sadece Hayfa’ya değil, iç bölgelerine de saldıracağız” diyen Nasrallah, Beyrut açıklarında İsrail donanmasına ait bir gemiyi vurduklarını söyledi.
Olayı doğrulayan İsrail ordusu, gemiye, Hizbullah’a ait bomba yüklü bir insansız deniz aracıyla saldırı düzenlendiğini açıkladı. Saldırıda 2 İsrail askeri öldü, 2 asker ise kayıp.
Hizbullah militanlarının Safed ve Nehriye’ye yönelik roket saldırısında da 2 İsrailli öldü. Hizbullah’ın, çarşamba gününden bu yana düzenlediği roket saldırılarında ölen İsrailli sivillerin sayısı 4’e ulaştı.
İsrail Başbakanı Ehud Olmert, saldırıların, Hizbullah örgütü silahsızlanıncaya kadar devam edeceğini belirtti.
BM GÜVENLİK KONSEYİ SESSİZ KALDI:
BM Güvenlik Konseyi’ni olağanüstü toplantıya çağıran Lübnan, Konsey’in İsrail saldırılarına karşı net tavır almasını istemişti. Ancak ABD’nin İsrail lehine ağırlık koyması nedeniyle Konsey yaptırım gücü taşıyan bir çağrı yapmadı.
Büyük Deprem-Bir Sonraki Nereyi Vuracak?
San Francisco'nun yüz yıl önce yerle bir olduğu deprem, modern sismoloji biliminin doğuşuna öncülük etti.
Yazı : Joel Achenbach National Geographic Türkiye
Kaliforniya'daki (ABD) son büyük deprem olan ve modern deprem biliminin doğuşuna öncülük eden 1906 San Francisco depreminin üzerinden yüz yıl geçti. Yüz yıl sonra, elimizde levha tektoniği adı verilen oldukça başarılı bir kuram var. Bu kuram, 1906 San Francisco depremi gibi depremlerin oluşma nedenlerinin yanı sıra kıtaların neden hareket ettiği, dağların neden yükseldiği ve yanardağların neden Büyük Okyanus kıyısı boyunca dizildiği konularına da açıklık getiriyor. Levha tektoniği, insan aklının en büyük zaferlerinden biri olabilir. Yine de uzmanlar depremin ne zaman meydana geleceğine ilişkin kesin bir bilgi veremiyor.
Depremlerle ilgili en kolay soruların bazılarına hâlâ yanıt aranıyor: Neden başlıyorlar? Onları durduran ne? Bir fay kırılmadan önce kötü niyetini belli edecek biçimde küçük hareketlenmeler gösterir mi?
Ve daha genel bir soru var: Depremlerin oluşumunda belirgin örgü, kural ve düzenler mi var, yoksa doğaları gereği rasgele ve kaotikler mi? Belki de California Üniversitesi sismologlarından Robert Nadeau’nun dediği gibi, "Rastlantısallığın çoğu bilgi eksikliğinden başka bir şey değil". Ama bir depremsellik haritası incelendiğinde, fayların yeryüzünde düzenli çizgiler halinde uzanmadığı görülüyor. Kaliforniya'nın güney bölümü gibi bölgelerde faylar paramparça olmuş bir otomobil camı gibi görünüyor. Duraysız, çatlamış bu geniş yerkabuğu kütlesi yoğun gerilimle yüklü. Bir fay kırılınca, diğer fayların üzerine gerilim yükleyebilir. Depremlerin kaotik olduğunu savunan uzman grubunun ileri gelenlerinden, UCLA (California Üniversitesi–Los Angeles, ABD) sismoloğu David Jackson, deprem biliminin "karmaşıklıkla yeni tanıştığını" söylüyor.
Depremler önceden kestirilebilirler mi, yoksa kaotikler mi? Bu, yalnızca uzmanlık gerektiren, akademik bir tartışma değil. Depremler can alıyor. Kentleri yerle bir ediyorlar. 26 Aralık 2004’te meydana gelen büyük bir depremin doğurduğu tsunami, 220.000 kişinin ölümüne neden oldu. Geçtiğimiz Ekim’de Keşmir’de meydana gelen 7,6 büyüklüğündeki deprem en az 73.000 kişinin ölümüne yol açtı. Tahran, Kabil ya da İstanbul’da büyük bir deprem, kalitesiz, yüksek binaları yıkarsa belki de ölü ve yaralı sayısı bir milyonu bulacak. Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olan ve tektonik levhaların kesiştiği bir deprem kuşağı üzerinde bulunan Japonya da huzursuz.
Şimdilik, depremin önceden bilinmesi, kuşlar, yılanlar, balıklar ve tavşanların gelen felaketi önceden sezdiğini anlatan öykülerin ötesine geçemiyor. Uzmanların şu an için yapabildikleri, fay zonlarını iyi bir biçimde haritalandırmak, kırılması olası fayları saptamak. Ve tahmin yürütebiliyorlar... Tahmin, belirli bir bölgede, belirli bir zaman aralığında, belirli bir büyüklükte bir deprem olacağını söyleyebilir. Ve sizi, evinizin temelini sağlamlaştırmanız ya da termosifonu duvara sıkı sıkıya sabitlemeniz gerektiği konusunda uyarabilir.
Tahminlerin daha kesin bilgilere dönüştürülmesi -"3 gün sonra, bu bölgede, 7 büyüklüğünde bir deprem bekleniyor"- imkânsız olabilir ama uzmanlar depremlerin gizemini çözmek için ellerinden geleni yapıyor. Laboratuvarlarda kayaçları kırıyor, taşın gerilim altında nasıl davrandığını inceliyorlar. Eski dönemlerde meydana gelen tsunamilerin öldürdüğü ağaçlardan oluşan hayalet ormanlarda dolaşıyor; yerin geçmişte ne zaman ve ne şiddette sarsıldığını öğrenmek için sıra dışı bir biçimde duran kayaçları haritalandırıyorlar. Fayların aktif izlerini bulmak için fayları dik kesen hendekler kazıyorlar. Fay zonlarına öylesine çok sayıda sensör yerleştiriyorlar ki, yeryüzü adeta yoğun bakımdaki bir hastayı andırıyor.
13.07.2006
Ortadoğu Yanıyor!
İsrail'in Lübnan'a Saldırması ve Ortadoğudaki gelişmeler basın özetleri :
#İsrail sabahın ilk ışıkları ile birlikte yine vurmaya başladı
İsrail jetleri bu sabahın erken saatlerinde Lübnan'ın Bekaa vadisinde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'ne ait üssü vurdu.
Lübnan polisi, Ahmet Cibril'e bağlı Suriye yanlısı FHKC-Genel Komutanlık örgütüne ait üssün bombalandığını bildirdi.
FHKC-Genel Komutanlığının Lübnan'daki diğer üssü, Beyrut'un 15 kilometre güneyinde bulunuyor.
# İsrail ordusu çarşamba gecesinden bu yana yüzlerce hedefin vurulduğunu Hizbullah lideri Şeyh Nasrallah’ın da hedefte olduğunu açıkladı. Uluslararası Beyrut Havalimanı dün akşam ikinci kez bombanladı. İkinci saldırıda yakıt tankları hedef alındı.
# Başkan Bush : İsrail'in kendisini savunma hakkı vardır dedi! [başka ülkelerin sivil vatandaşlarını öldürme ile "kendini savunma hakkı" arasında bağ kuran beri gelsin. Açık açık söyleyin işte artık bahaneleriniz bile komikleşmeye başladı K.M.]
# İsrail Başbakan Yardımcısı Şimon Perez, kısık sesiyle sakin sakin, ama kesin ifadelerle anlatıyor: "Beyrut havaalanını vurmamız, yalnızca bir uyarıydı. Hizbullah Beyrut Havaalanı yoluyla İran'dan silah ve istediği her şeyi alabiliyor. Beyrut Havaalanı İran'ın kontrolünde. Lübnan hükümeti uyarıyı ciddiye almalı. Şu anda yalnızca Hizbullah ve Hizbullah'ın kullandığı hedefleri vuruyoruz."
# İsrail’in iki askerinin kaçırılmasının ardından lübnan topraklarında kara hava ve denizden başlattığı operasyon sürüyor. İsrail bombardımanında şu ana kadar 60 kişi yaşamını yitirdi. Hizbullah saldırılarındaysa 2 İsrailli öldü.
# İsrail Lübnan'ı üç koldan vuruyor.İsrail, iki askerinin kaçırılması ardından önceki gün başlattığı operasyonda Lübnan'ı havadan, denizden ve karadan bombalıyor.
# Hayfa'ya roket saldırısı:Hizbullah ise İsrail operasyonu karşısında roket saldırılarını sürdürüyor.İsrail askerleri yedekler de göreve çağrıldı.İsrail'in kuzeyindeki Nahariya kentine Lübnan'dan düzenlenen roket saldırılarında iki İsrailli hayatını kaybetti.İsrail'in en büyük üçüncü kenti Hayfa'ya da bir roket saldırısı düzenlendi.
# Hizbullahın roket saldırıları nedeniyle Lübnan sınırındaki yerleşim bölgelerinde 500 binden fazla İsrailli geceyi sığınaklarda geçirdi.
# ABD, BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail’in Gazze saldırılarının kınanmasını öngören karar tasarısını veto etti.Güvenlik Konseyi’nde yapılan oylamada, 15 üyeden 10’u tasarıya onay verdi, 4’ü çekimser kaldı.Tasarıyı veto eden tek ülke abd oldu. ABD’nin BM büyükelçisi John Bolton, iki İsrailli askerin Hizbullah tarafından kaçırılması ve bölgedeki diğer gelişmeler göz ardı edileceği gerekçesiyle tasarının kabul edilemez olduğunu savundu.İsrail’in saldırılarını başkent Beyrut yakınlarına kaydırmaya kararlı görünmesi ise sivil toplum kuruluşlarını endişelendiriyor.
# İsrail’le Lübnan arasındaki gerginlik, siviller arasında paniğe yol açtı. Lübnanlıların yanı sıra, körfez ülkelerinden binlerce kişi Lübnan’dan kaçmak için yollara düşmüş durumda...Lübnan’la Suriye arasındaki sınır kapısı Masaa’dan 10 binden fazla körfez ülkesi vatandaşının çıkış yaptığı bildirildi. Lübnan’la Suriye arasındaki diğer sınır kapılarından kaç yabancının çıktığı bilinmiyor.
# NASRALLAH: ASKERLER BIRAKILMAYACAK
Hizbullah lideri Nasrallah dün, İsrail Başbakanı Olmert’in ‘savaş nedeni’ tehdidine karşın askerlerin bırakılmayacağını açıklamıştı.İsrail cezaevlerindeki mahkumların serbest bırakılmasını, uluslararası toplumun dikkatini çekmek istediklerini belirten Hizbullah lideri Nasrallah, askerleri bu nedenle kaçırdıklarını, bunun en doğal hakları olduğunu ve askerleri serbest bırakmayacaklarını söylemişti.Nasrallah, “Tüm İsrail bir araya gelse bu askerleri kurtaramayacak” demişti.
# İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinejad, Suriye'ye yönelik bir İsrail saldırısının tüm İslam alemine yapılmış bir saldırı olarak kabul edileceğini ve ''çok sert bir karşılık göreceğini'' söyledi.İran devlet televizyonunun haberinde, Ahmedinejad'ın Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile yaptığı telefon konuşmasında, ''Siyonist rejim aptalca yeni bir hareket yapar ve Suriye'ye saldırırsa bu tüm İslam alemine yapılmış bir saldırı olarak kabul edilecek ve bu rejim çok sert bir karşılık görecektir'' ifadelerini kullandığı belirtildi.
# İsrail operasyonun Gazze ayağında da saldırılar sürüyor. İsrail hava saldırısında dün geceyarısı Filistin Dışişleri Bakanlığı bombalandı, ölen ya da yaralanan olmadığı belirtiliyor. Gazze Şeridi’ndeki bir başka hava saldırısında da bir İslami Cihad militanı öldürüldü.
Milliyet
BBC Turkish
Radikal
Ntvmsnbc
VOA News
Birgün
DW-World/Turkish
Zaman
AKDENİZ'DEKİ BÜYÜK TEHLİKE : KURAKLIK!
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), yayınladığı rapor ile Akdeniz'deki kuraklık tehlikesinin boyutlarını ortaya koydu.
WWF-Türkiye'den alınan bilgiye göre, ''Akdeniz'de Kuraklık ve
WWF'nin Önerileri'' adını taşıyan rapor ile Akdeniz havzasında yer
alan hükümetler kuraklık konusunda uyarıldı.
Yayınlanan rapora göre, su kaynaklarının yanlış kullanımı sonucu
ve küresel ısınmanın da etkisiyle Akdeniz'deki kuraklığın şiddetinin
yakın gelecekte daha da artması bekleniyor.
Su kaynaklarının yanlış kullanımı noktasında, tarımda yanlış
sulama teknikleri ve baraj yapımları konularına dikkat çekilen
raporda, hükümetlerden durum daha da tehlikeli hale gelmeden su
politikalarını değiştirmeleri isteniyor.
Akdeniz'de kuraklığa yol açan önemli tehditler arasında gösterilen
tarımsal sulama konusunda, havza genelinde sulama yapılan tarım
alanlarının 1960'lara oranla 2 kat arttığına işaret edilen raporda,
Akdeniz'de su tüketiminin yüzde 65'nin de tarımsal amaçlı sulamada
gerçekleştiği belirtildi.
Akdeniz genelinde yılın en kurak zamanlarında bile mısır, pamuk,
şeker pancarı gibi fazlasıyla su tüketen ürünlere sulama yapıldığının
kaydedildiği raporda, suyu fazlasıyla tüketen bu ürünlere Avrupa
Birliği'nce teşvik uygulanması ve AB üyesi olmayan ülkelerde bu
ürünlerin sulamasının çok fazla sarfiyata ve kayba yol açan ''salma
sulama'' gibi yöntemler kullanılarak yapılması eleştirildi.
''BARAJLAR SU KAYNAKLARINI TÜKETİYOR''
Raporda, su kaynaklarının tüketilmesinde önemli bir diğer etken
olarak, artan su talebini karşılamak için sürekli olarak daha fazla
sulama amaçlı baraj yapılması gösterildi.
Su kaynaklarının akılcı olarak yönetilmediği takdirde kuraklığın
çok daha tehlikeli boyutlara ulaşacağı uyarısında bulunulduğu raporda,
bu durumda hükümetlerin daha çok su temin etmeye çabalamaktan çok su
talebini doğru yönetip, sürdürülebilir ve entegre havza yönetimini
benimsemeleri gerektiği vurgulandı.
Raporda, İspanya, Fransa ve Türkiye, Akdeniz'de en fazla baraj yapan
ülkeler arasında sıralanırken, İspanya 1300 baraj ile dünya çapında en
fazla baraj yapan ülke olarak ön planda yer aldı.
Akdeniz genelinde yağış miktarında yüzde 20 bir azalma
görüldüğünün belirtildiği raporda, buna karşılık su talebinin son 50
yılda 2 katı artış gösterdiği kaydedildi.
Raporda, Akdeniz havzasında su talebi giderek artış gösteren
ülkelerin başında Türkiye, Fransa ve Suriye yer alırken, 2025'te
özellikle Türkiye, Mısır ve Suriye'de küresel ısınmayla beraber yağış
miktarının yüzde 25 düşeceği öngörüsü yer alıyor.
Kuraklığın tüm Avrupa ekonomisine büyük zararlar verdiğinin ifade
edildiği raporda, 2003 yılında kuraklığın Avrupa genelinde 11 milyar
avro zarar ve yarısı sadece İtalya'da olmak üzere 40 bin hayata mal
olduğu kaydedildi.
TÜRKİYE'DE DURUM
Raporda, Türkiye'nin yer aldığı değerlendirmelerdeyse, Türkiye'de
su kaynaklarına yönelik en fazla tüketimin tarımsal su kullanımıyla
olduğu belirtildi.
Türkiye'de tarımda yüzde 88.5 oranında ''vahşi sulama'' olarak
nitelendirilen ''salma sulama'' yapıldığı ve bunun sonucunda suyun
önemli kısmının yolda kaybedildiğinin ifade edildiği raporda,
Türkiye'de daha verimli sulama yöntemleri olan yağmur sulamanın yüzde
8.5 düzeyinde, damla sulama yönteminin ise yalnızca yüzde 3 düzeyinde
yapıldığı kaydedildi.
Türkiye'nin 1960'larda 28 milyon nüfusuyla kişi başına düşen 45
bin metreküp kullanılabilir su miktarıyla su zengini olarak
nitelendirilirken, bugün 68 milyon nüfusu ve kişi başına düşen 1400
metreküp kullanılabilir su miktarıyla su sıkıntısı çeken ülkeler
arasında yer aldığına işaret edilen raporda, yer altı suyunun
tüketilmesi de Türkiye için önemli tehdit olarak yer alıyor.
Kaçak kuyularla yer altı suyunun tüketilmesinin özellikle İç
Anadolu Bölgesi'nin doğal kaynaklarını, biyolojik çeşitliliğini ve
ekonomisini tehdit eden önemli sorun olarak gösterildiği raporda,
WWF-Türkiye'nin 3 yıldır ''Suyun Akılcı Kullanımı Projesi'' kapsamında
Konya Kapalı Havzası'nda yürüttüğü çalışmalarda 50 bin kaçak kuyu
bulunduğu ve yer altı suyu seviyesinin her yıl 2-3 metre düştüğünün
tespit edildiği bilgisine yer verildi.
Raporda, Türkiye'de su kaynaklarının tüketilmesi konusundaki
tehditler arasında, tarımsal sulama amacıyla havzalar arası su
transferi projelerine de yer verilerek, Konya Havzası'nın sulanması
için yapımı devam eden ''Mavi Tünel Projesi'' de eleştirildi.
Bu yılın sonunda açılacak olan ''Mavi Tünel Projesi'' ile 230 bin
hektarlık alanı sulamak için 17 kilometrelik bir tünel ve üç barajla
Göksu Nehri'nin suyunun Konya Havzası'na getirilmesinin planlandığının
belirtildiği raporda, bu yöntemin sürdürülebilir olmadığı savunuldu.
WWF-Türkiye Genel Müdürü Filiz Demirayak, rapora ilişkin yaptığı
değerlendirmede, hükümetlerin, su politikaları konusunda mevcut bakış
açılarını bir an önce değiştirmeleri ve kuraklık krizine karşı ilgili
tüm taraflarla beraber çözümler bulmak zorunda olduklarını belirtti.
Tarım politikalarının yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ifade
eden Demirayak, şunları kaydetti:
''Modern ve tasarruflu sulama yöntemleri desteklenirken doğru ürün
desenleri belirlenmelidir ve kaçak su kullanımına son verilmelidir.
Büyük su yapıları ve barajlar planlanırken çevreye, doğal kaynaklara
olan etkileri göz önüne alınmalı, entegre ve sürdürülebilir su
yönetimi esas alınmalıdır.''
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)