31.08.2006
Yeni Tehlike : Elektronik Çöp!
Kullanılmış elektronik cihazların doğaya karışması, çevreyi tehdit ediyor. Greenpeace’in hazırladığı elektronik geri dönüşüm raporunda dev şirketler sınıfta kaldı.
Kullanılmış bilgisayar, monitör, yazıcı ve cep telefonları çevre için giderek daha büyük bir tehdit haline geliyor. Uzmanlar, dünyada yılda 20 ila 50 milyon ton ‘elektronik çöp’ün doğaya karıştığını tahmin ediyor. E-çöp’ün çoğunluğu gelişmekte olan ülkelere gönderiliyor. Greenpeace raporunda dünyanın üçüncü büyük üreticisi Lenovo son sırada yer alırken, Apple da kara listede yer alıyorÇevre örgütü Greenpeace, başlattığı bir kampanyayla şirketleri elektronik çöp konusunda sıkıştırmayı planlıyor. Greenpeace’in başlıca savaş açtığı madde PVC. Çevre örgütünün kara listesinde ayrıca alev alabilen karışımlar ve çevreye zararı henüz belli olmayan maddeler yer alıyor.
Örgüt hazırladığı bir raporla da elektronik şirketlerinin çevre yaklaşımlarını değerlendirdi ve çevreye gösterdikleri duyarlılıklarına göre listeledi. Şimdilik çevreye en az zararı dokunan firma cep telefonu üreticisi Nokia gözüküyor. Nokia ürünlerinde PVC kaldırıldı, alev alabilen karışımlar da 2007’den itibaren kalkacak. Dünyanın en büyük PC üreticisi Dell ise, geri dönüşüm konusunda iyi bir performans gösterirken, PVC’yi kaldırmadığı için olumsuz not alıyor.
APPLE KARA LİSTEDE
Ancak, yenilikçi imajıyla pazar payı kazanan Apple, Greenpeace’in çevre duyarlılığı listesinde sürpriz bir şekilde sınıfta kaldı. Apple, PVC’yi çıkarmış olmasına karşın, söz verdiği kimyasalları kaldırmadığı ve üretimde kullanılan zararlı maddelerin listesini açıklamadığı için Greenpeace’in kara listesinde.
Greenpeace raporu, Apple’ın geri dönüşümünü yaptığını iddia ettiği materyelin şirketin üretim rakamlarıyla örtüşmediğini savunuyor. Greenpeace ayrıca IBM’i satın alarak dünyanın en büyük üçüncü üreticisi konumuna yükselen Çinli Lenovo’nun çevre konusunda yetersiz olduğunu açıkladı.
Apple ve Lenovo sözcüleri, Greenpeace sıralamasının gerçeği yansıtmadığını ve gelecekte daha güçlü geri dönüşüm programlarının yürütüleceğini açıkladı.
AB E-ÇÖP YASASI ÇIKARDI
Avrupa Birliği e-çöp’ü en hızlı artış gösteren atık kategorisi olduğunu ve elektronik şirketlerinin bu konuyla ilgili önlemler alması gerektiğini açıkladı. Yeni çıkan Restrictions of Hazardous Substances (ROHS - Zararlı Maddelerin Kısıtlanması) adlı tasarı, kurşun, cıva, kadmiyum, alev alabilen karışımlar ve benzeri zararlı maddelerin kullanımının kısıtlanmasını öngörüyor. California’da da cep telefonu üreticilerinden eski cihazları kullanıcılardan alarak geri dönüşüme göndermelerini öngören bir yasa çıktı.
Kaynak: Haftalık İngiliz ekonomi dergisi The Economist’ten yararlanılmıştır.
Ntvmsnbc
Somali ve Nepal'de Sel Felaketleri
Şiddetli yağışların yol açtığı seller dünyanın çeşitli bölgelerinde can aldı.
Etiyopya'dan sonra adı daha çok kuraklıkla anılan Somali'de de su baskınları meydana geldi. Nepal ise muson yağmurlarının yol açtığı sellerle mücadele ediyor.
Kurak Somali'yi Sel Aldı
Somali'nin orta ve güney kesimleriyle başkent Mogadişu'da etkili olan yağışlar yüzünden, çok sayıda kişinin öldüğü bildiriliyor.
Zaten zor durumda bulunan binlerce kişinin evsiz kaldığı, yıllardır devam eden çatışmalar sebebiyle altyapının kalmadığı ülkede, bir çok bölgeye de ulaşılamadığı haber veriliyor.
Başkent Mogadişu'nun denetimini elinde tutan gruplar, felaket karşısında acil yardım çağrısında bulundu.
Nepal'de 38 Kişi Öldü
Nepal de şiddetli muson yağışlarının yol açtığı su baskınlarıyla mücadele ediyor.
Su baskınları, bir çok bölgede toprak kaymalarına yol açtı.
38 kişinin öldüğü, çok sayıda kişinin de sele kapılarak kaybolduğu haber veriliyor.
Nehirlerin taşması yüzünden, bir çok yerleşim merkezi su altında kaldı.
Binlerce kişi sığınma merkezlerine yerleştirildi, yardım çalışmaları için ordu birliklerinden de destek istendi.
TRT
Ernesto Florida'ya Doğru İlerliyor
ABD’de mevsimin ilk kasırgası Ernesto Florida’ya doğru ilerliyor.
ABD’de kaygı uyandıran, mevsimin ilk kasırgası Ernesto, Florida eyaletinin Meksika Körfezi’ne bakan batı kıyısına doğru ilerliyor.
Ernesto’nun, gün içinde, nüfusun yoğun olarak yaşadığı Florida’nın batı sahiline ulaşması bekleniyor.
Bu çerçevede Florida’da kasırgaya karşı önlemler alınıyor.
Florida Valisi Jeb Bush, Florida halkından, üç gün yetecek bütün gerekli maddeleri stoklamalarını istedi.
Buna karşılık, bölge sakinlerinin tahliyesi yönünde henüz bir karar çıkmadı.
Bu arada, NASA yetkilileri, Uzay Mekiği Atlantis’i kasırganın yıkıcı etkisinden korumak üzere hangara çekmeyi kararlaştırdı
Antartika 'Tufan'ı Yineleyebilir
Araştırmacılar, 12 milyon yıl önceki küresel ısınmanın Antarktika’daki buzul-altı göllerini eritmesinin dev bir sel yarattığını ortaya koydu. Uzmanlara göre, aynı ekolojik felaket tekrarlayabilir
Antarktika’nın güneyindeki Victoria Bölgesi’nde 50 kilometre boyunca uzanan kanyonları inceleyen bilim insanları, küresel ısınmanın jeolojik etkileriyle ilgili önemli ipuçları çıkardı. ABD’nin önemli üniversitelerinden Syracuse University uzmanları, bölgedeki kanyonların 12 milyon yıl önce buzul-altı göllerinin eriyerek hızla çekilmesi sonucu oluştuğunu belirledi. Ani bir sel baskını şeklinde gerçekleşen bu oluşum, geride kanyon formasyonu bıraktı. Uzmanlara göre, aynı olay bugün de yine benzer küresel ısınmanın etkisiyle gerçekleşebilir.
Kayalardaki volkanik külleri inceleyen Syracuse Üniversitesi jeoloji profesörü Laura Webb, 12 milyon yıl önce meydana gelen buzul erimesinin son derece hızlı ve ani gerçekleştiği sonucuna vardı. Webb bu olayın 1 aydan kısa sürdüğünü, muhtemelen bir iki hafta içinde gerçekleştiğini belirtiyor.
Geology dergisindeki makalesinde sel baskınını dünyanın en büyük şelalelerinden Niagara ile karşılaştıran Webb, “Buzul çekilmesinin yarattığı sel Niagara’nın yüzlerce katı bir debiye sahipti” diye yazdı. (Niagara şelalelerinin debisi 5,720 m³/s). Buzul erimesine bağlı ani oluşan sel, günümüzdeki küresel ısınmanın olası etkileriyle ilgili soru işaretlerini getiriyor.
ANTARKTİKA’NIN DİBİNDE BİNLERCE GÖL
Labirentlere benzetilen söz konusu kanyonlar, kilometrelerce örgün bir şekilde uzayan kayalık buzsuz tepelerden oluşuyor. Antarktika’yı boydan boya dolanan Transantarktik dağlarının bir parçası olan kanyonlar, kimi yerde 500 metre derinliğe ulaşıyor. Uzmanlara göre, bu kanyonları dolduracak su, ancak dev buzul kütlesi ve buzul-altı göllerinin birlikte erimesiyle mümkün olabilir.
Antarktika’da buzul-altı gölleri ilk olarak 1960’larda keşfedilmişti. Şimdiye dek 150 adet bilinen göllerden binlercesi olduğu tahmin ediliyor. Buzul-altı gölleri arasında en büyüğü 250 km uzunluk ve 50 km genişlikle Vostok Gölü. Bu tip buzul-altı göllerinin bazılarının 5 km derinde olduğu tahmin ediliyor.
BUGÜN OLURSA FELAKET YARATIR
Araştırmaya katılan bir diğer Syracuse Üniversitesi uzmanı Suzanne Baldwin de, ani buzul erimesinin bugün meydana gelen küresel ısınmayla ilgili önemli ipuçları sunduğunu savunuyor. Baldwin, küresel ısınmanın bugün de buzul erimesine bağlı ciddi bir sel yaratabileceğini öngörüyor. Baldwin benzer bir olayın bugün gerçekleşmesi halinde, buzul-altı göllerindeki suyun yer değiştirmesinin Antarktika’nın dengesini bozacağını öngörüyor. Bunun sonucunda Güney Denizi’ndeki su akıntılarının da dengesi bozulacak ve küresel yağış iklimi, hava koşulları ve sonuçta ekosistem olumsuz etkilenebilecek
Ntvmsnbc
24.08.2006
Şirketlerin Yeni Kâr Kapısı : SU!
Dünyada yaşanan iklim değişiklikleri sonucu kuraklık tehlikesi artarken su kaynakları da her zamankinden daha fazla önem kazanıyor.
Bazı analistlere göre su, gelecekte petrol kadar önemli hale gelecek ve hatta alternatifsiz olmasından dolayı petrolden çok daha önemli olacak. Suyun şimdiden büyük önem kazanması bu değerli sıvıyı şirketler açısından önemli bir ticari unsura dönüştürüyor. Artık iş dünyası petrolün yanı sıra sudan da para kazanabileceğinin bilincine varmış bulunuyor.
Analistlerin tahminlerine göre, su ekipmanları ve hizmetleri dünyada 400 milyar dolarlık bir pazar oluşturuyor. Yalnızca ABD'de 2010 yılına kadar su pazarının en az 150 milyar dolar büyüklüğe ulaşması bekleniyor. Sektör uzmanları da su sektörünün şirketlere önemli büyüme fırsatları sunduğunu ifade ediyorlar.
Sektörde faaliyet gösteren Dow Water Solutions'ın Genel Müdürü Ian Barbour yaptığı açıklamada, dünyada kent nüfusunun gittikçe artmasına paralel olarak su ihtiyacının da arttığını, kendilerinin de su kaynaklarına önemli yatırımlar yaptıklarını belirtti.
Ancak suya yatırım yapan yalnızca Dow Water değil. Geçen ay General Electric (GE) Enerji Finans Hizmetleri ilk kez suya yatırım kararı alarak, Atlanta'daki bir atık suyu geri kazanma tesisine 18 milyon dolar yatırım yapacaklarını açıkladı. Grup ayrıca şimdiye kadar 4 su şirketi satın aldı; bunlar arasında Betz Dearborn, Osmonics, Ionics ve ultra filtrasyon membranlarını üreten Zenon Environmental Systems bulunuyor. GE'nin rakiplerinden Alman Siemens de suyun önemini kavrayan kuruluşlardan. Siemens 2004 yılında US Filter'ı yaklaşık 1 milyar dolara satın alırken, su sektöründe faaliyet gösteren altı küçük şirketi daha bünyesine kattı. Suyla yalnızca GE, Siemens gibi şirketler değil kimya kuruluşları da ilgileniyorlar. 20 yıldır su arıtma işlemi için su yumuşatıcı reçine ve membran üreten Dow, Çinli Zhejiang Omex Environmental Engineering'i geçen ay satın aldı.
Gözler su kıtlığı çeken Ortadoğu pazarında
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun tahminlerine göre, su tüketimi bu hızla devam ederse dünya üzerinde 2025 yılında 7.9 milyar insandan 5 milyarı su kaynaklarının kıt olduğu bölgelerde yaşayacak.
Su kıtlığı çeken bölgelerin başında ise Ortadoğu geliyor. Dünya Bankası, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 5'inin yaşadığı Ortadoğu'nun petrol bakımından çok zengin olmasına rağmen yenilenebilir su kaynaklarının yüzde 1'inden daha azını içerdiğine dikkat çekiyor. Bu durum da Ortadoğu'yu su sektörü açısından önemli bir pazara dönüştürüyor. Ortadoğu'nun petrolünün yanı sıra kıt su kaynakları da uluslararası politik çıkar çatışmalarının merkezinde yer alıyor. Siemens kısa süre önce, İsrail'deki kıt su kaynaklarının yeniden kullanımını sağlayacak teknolojiler geliştirmek amacıyla İsrail'in en büyük su kuruluşu olan Mekerot'u satın aldı. Ayrıca Çin ve Rusya gibi hızla sanayileşen ülkeler de Batılı su şirketleri açısından cazip bir pazar.
ABD'li su arıtma kuruluşu Nalco'nun yöneticilerinden William Roe'ya göre de, Çin ve Rusya'da hızla yaygınlaşan sanayi kompleksleri için suyun etkin bir şekilde kullanımı büyük önem taşıyor.
Kaynak : Referans Gazetesi
Bazı analistlere göre su, gelecekte petrol kadar önemli hale gelecek ve hatta alternatifsiz olmasından dolayı petrolden çok daha önemli olacak. Suyun şimdiden büyük önem kazanması bu değerli sıvıyı şirketler açısından önemli bir ticari unsura dönüştürüyor. Artık iş dünyası petrolün yanı sıra sudan da para kazanabileceğinin bilincine varmış bulunuyor.
Analistlerin tahminlerine göre, su ekipmanları ve hizmetleri dünyada 400 milyar dolarlık bir pazar oluşturuyor. Yalnızca ABD'de 2010 yılına kadar su pazarının en az 150 milyar dolar büyüklüğe ulaşması bekleniyor. Sektör uzmanları da su sektörünün şirketlere önemli büyüme fırsatları sunduğunu ifade ediyorlar.
Sektörde faaliyet gösteren Dow Water Solutions'ın Genel Müdürü Ian Barbour yaptığı açıklamada, dünyada kent nüfusunun gittikçe artmasına paralel olarak su ihtiyacının da arttığını, kendilerinin de su kaynaklarına önemli yatırımlar yaptıklarını belirtti.
Ancak suya yatırım yapan yalnızca Dow Water değil. Geçen ay General Electric (GE) Enerji Finans Hizmetleri ilk kez suya yatırım kararı alarak, Atlanta'daki bir atık suyu geri kazanma tesisine 18 milyon dolar yatırım yapacaklarını açıkladı. Grup ayrıca şimdiye kadar 4 su şirketi satın aldı; bunlar arasında Betz Dearborn, Osmonics, Ionics ve ultra filtrasyon membranlarını üreten Zenon Environmental Systems bulunuyor. GE'nin rakiplerinden Alman Siemens de suyun önemini kavrayan kuruluşlardan. Siemens 2004 yılında US Filter'ı yaklaşık 1 milyar dolara satın alırken, su sektöründe faaliyet gösteren altı küçük şirketi daha bünyesine kattı. Suyla yalnızca GE, Siemens gibi şirketler değil kimya kuruluşları da ilgileniyorlar. 20 yıldır su arıtma işlemi için su yumuşatıcı reçine ve membran üreten Dow, Çinli Zhejiang Omex Environmental Engineering'i geçen ay satın aldı.
Gözler su kıtlığı çeken Ortadoğu pazarında
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun tahminlerine göre, su tüketimi bu hızla devam ederse dünya üzerinde 2025 yılında 7.9 milyar insandan 5 milyarı su kaynaklarının kıt olduğu bölgelerde yaşayacak.
Su kıtlığı çeken bölgelerin başında ise Ortadoğu geliyor. Dünya Bankası, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 5'inin yaşadığı Ortadoğu'nun petrol bakımından çok zengin olmasına rağmen yenilenebilir su kaynaklarının yüzde 1'inden daha azını içerdiğine dikkat çekiyor. Bu durum da Ortadoğu'yu su sektörü açısından önemli bir pazara dönüştürüyor. Ortadoğu'nun petrolünün yanı sıra kıt su kaynakları da uluslararası politik çıkar çatışmalarının merkezinde yer alıyor. Siemens kısa süre önce, İsrail'deki kıt su kaynaklarının yeniden kullanımını sağlayacak teknolojiler geliştirmek amacıyla İsrail'in en büyük su kuruluşu olan Mekerot'u satın aldı. Ayrıca Çin ve Rusya gibi hızla sanayileşen ülkeler de Batılı su şirketleri açısından cazip bir pazar.
ABD'li su arıtma kuruluşu Nalco'nun yöneticilerinden William Roe'ya göre de, Çin ve Rusya'da hızla yaygınlaşan sanayi kompleksleri için suyun etkin bir şekilde kullanımı büyük önem taşıyor.
Kaynak : Referans Gazetesi
Akdeniz Tropikleşiyor mu?
Zehirli algler ve denizanası sayısındaki patlama, bu yaz İtalya ve İspanya'da pek çok turistik sahilde denize girilmesinin yasaklanmasına yol açtı. Patlamaya küresel ısınma, kirlilik veya aşırı avlanmanın yol açtığı sanılıyor.
Akdeniz'in pek çok bölgesinde yüzey suyu sıcaklığı, 29 dereceye ulaştı. Uzun yıllar ortalamasının 24-27 derece olduğunu hatırlatan uzmanlar, bunu 'Akdeniz'in tropikleşmesi' olarak yorumladı. Akdeniz Bilim Komisyonu da Akdeniz sularında, buraya özgü olmayan 500 yeni tür canlı keşfedildiğini açıkladı. Deride kaşıntı ve solunum problemlerine yol açan (ostreopsis ovata) türü alglerin de Güney Pasifik'e özgü olduğu, ancak gemilerin sintine sularıyla Akdeniz'e taşınıp yerleştiği belirtildi. Alaska sularında Güney Amerika 'yerlisi' bir kalamar türüne rastlanması da küresel ısınma tartışmalarını hızlandırdı.
Kimi uzmanlar İtalya ve İspanya'da alglerle 'pelagia noctiluca' türü denizanası patlamasının, bu canlıların doğal düşmanları ton balığı ve kaplumbağa nüfusunun, aşırı avlanmayla azalmasıyla da ilintili olduğunu düşünüyor.
Son olarak deniz sularına karışan fosfat ve potasyum yüklü evsel ve tarımsal atıklarla, bu tür canlıları kıyılardan uzak tutan nehirlerin suyunun cılızlaşması da olası nedenler arasında yer aldı. (Reuters, ap)
Radikal
Denizlerde Denizanası İşgalleri - Hayvanlar Alarm mı Veriyor?
Son 1-2 yıl içerisinde anormal hayvan davranışları görmeye başladık. Bunların bir çoğu uygarlığın dağıtım ve dolaşım ağlarından faydalanan böceklerin yer değiştirerek olmaması gereken habitatlarda yaşamaya başlamaları ve adeta o bölgeyi işgal etmeleri o bölgede ekolojik dengeyi bozmaları olarak açıklanabilir. [National Geographic'in "Strange Days on Planet Earht" adlı belgesinde bu konu işlenmekte]
Pandemik salgın tehdidinin kapımızda olması (Avian Influenza - Kuş Gribi) Kene popülasyonunda ki artış ve KKKA (Kırım Kongo Kanamalı Ateşi) hastalığının başgöstermesi birbirine bağıntılı aslında. Kenelerin en büyük predatörü (avcısı-yokedicisi) tavuklardı,Kuş Gribi sırasında tavukları itlaf edince...
Örümcek saldırıları Avusturalya'da özellikle sorun oldu (519 kişi ısırıldı) Türkiye'de İstanbul,Manisa'da ve Antalya'da görülmesi (ki bir tanesini bir köylünün haber vermesi ile kendim aldım)şimdi de deniz anası popülasyonunda yaşanan artış,Akdenize giren Hint Okyasunu canlıları...Tüm bunlar ekolojik dengenin artık değiştiğini gösteriyor,belki de geri dönülemeyecek bir biçimde...
Kemal Mete
DENİZANALARI EGE'Yİ İŞGAL ETTİ
Orman yangınlarıyla kavrulan Ege, bir yandan da denizanalarıyla uğraşıyor. Gökova'nın Sedir, Boncuk Koyu, İngiliz Limanı ve Datça sahilleri, yüz binlerce denizanası tarafından istila edildi. Bodrum Belediyesi ve Türk Deniz Vakfı, denizanalarıyla ilgili broşür bastırarak dağıtmaya başladı
Ege kıyılarındaki tatilcilerin keyfi, son haftalarda denizanası istilasıyla kaçtı. Gökova Körfezi'nin özellikle Sedir Adası, Boncuk Koyu, İngiliz Limanı, Marmaris, Hisarönü, Orhaniye, Turgut sahilleriyle Datça kıyılarına, açık denizlerden yüz binlerce denizanası geldi.
Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nin bölgede inceleme yapacağı belirtilirken, Türk Deniz Vakfı ve Bodrum Belediyesi, Türkçe ve İngilizce uyarı broşürleri dağıtmaya başladı.
İlacı sirke ve limon
Broşürde 'aurella aurita' türü oldukları belirtilen denizanalarıyla ilgili şu bilgiler yer aldı:
1) Mantar şekli, vücudundan sarkan sekiz küçük ve ağız çevresinde dört büyük duyargayla tanınan 10-15 santimetre boyundaki denizanası, fosforesans özelliği nedeniyle su altında hafif bir ışık yayar. 50 metre derinliğe kadar görülebilir. Rengi kırmızımsı sarıdan mora doğru değişebilir. Ege ve Akdeniz kıyılarında, özellikle yaz aylarında sıkça rastlanabilir.
2) Duyargalar etrafındaki yakıcı kapsüllerle insana dokunduğunda acıya neden olabilir. Bu duyargalar 50 santimetreye kadar olabildiğinden, hayvandan uzak durmak gerekir.
3) Dokunduğunuzda vücutta şişme, yanma, kızarıklık ve ateş görülebilir. Acıyan veya şişen organı, zaman kaybetmeden sirke veya limonla yıkayın, yarayı kaşımayın, tatlı suyla yıkamayın. Acı ve şişlik sürerse, en yakın sağlık merkezine gidin. Acil durumlarda 112'den yardım isteyin.
Radikal
KARADENİZDE DE DENİZ ANASI SORUNU
AA - DÜZCE - Batı Karadeniz`in önemli turizm merkezlerinden Düzce`nin Akçakoca ilçesi sahillerinde son günlerde denizanası sayısında artış olduğu belirtildi. Akçakoca İlçe Tarım Müdürü Ayhan Ünal, denizanası artışının hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesinden kaynaklandığını söyledi.
Ünal, "Deniz suyu çok ısındığı için denizanaları da beslenmek için kıyıya geliyorlar" derken İlçe Sağlık Grup Başkanı Dr. Kurtuluş Arat da sahillerinde görülen denizanalarının zehirsiz türden olduğunu belirtti, ancak hassas tenlerde alerjiye yol açabileceğini vurguladı.
Radikal
MERSİN HİNT OKYANUSU GİBİ
DHA - HATAY - `Yunus` adlı araştırma gemisiyle Türk kıyılarını tarayan ekip bol bol bakteri ve Hint Okyanusu`ndan gelen yabancı türler tespit etti. Mersin Anamur`dan İskenderun Körfezi`ne, 10`ar mil arayla 20 noktadan deniz suyu numunesi alan ekibin başkanı, İÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, "Bakteri oranları halk sağlığını tehdit edecek oranda yüksek" dedi. Ekibin Suriye sınırında, Asi`nin denize döküldüğü bölgeden de numune topladığını belirten Öztürk, "Hint Okyanusu`nda yaşayan bir kısmı zehirli 59 yeni canlı türünün Akdeniz`e girdiğini belirledik. En ilginçleri de iri gövdeli denizanaları. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı`yla artacak gemi trafiği nedeniyle ortaya çıkacak durum için de veri toplamayı amaçlıyoruz" dedi.Ekip bir de iyi haber verdi: Deniz suyu numunelerinde İsrail`in vurduğu Lübnan`daki santraldan sızan akaryakıtın Türkiye kıyılarında herhangi bir tahribat yarattığına dair `henüz` bir emareye rastlanmadı.
Radikal
Kaş Yangını 6. Gününde!!
Kaş yangını söndürülemiyor
Kaş’taki yangın 6. gününde.. 300 hektar alanda etkili olan alevlere bölgenin sarp yapısı nedeniyle sadece havadan müdahale edilebiliyor. Aydın’da ise dün başlayan orman yangını kısa süre içinde söndürüldü. Yangında 50 hektarlık yeşil alan yok oldu
Antalya’nın Kaş ilçesi Kemer köyü kuzeyindeki Kıbrıs Deresi kanyonunda 6 gün önce başlayan orman yangını sürüyor. Antalya Orman Bölge Müdürü Ahmet Gedikağaoğlu, yaptığı açıklamada, söndürme çalışmalarının 6 helikopter ve çok sayıda kara ekibiyle sürdüğünü söyledi.
AYDIN’DA YANGIN
Bu arada Aydın’ın Nazilli ilçesi Aksu Köyü ile İzmir’in Ödemiş ilçesi arasındaki ormanlık alanda, dün henüz belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. Aksu köyüne doğru ilerleyen ve rüzgarın etkisiyle hızla büyüyen yangın, 50 hektarlık ormanlık alanı kül etti.
Aydın Valisi Mustafa Malay, Aydın’ın Nazilli ilçesi Aksu köyü ile İzmir’in Ödemiş ilçesi arasındaki ormanlık alanda çıkan yangının söndürüldüğünü ve soğutma çalışmalarının sürdüğünü bildirdi.
21.08.2006
Ekvador'da Yanardağ Alarmı
Ekvador'un güneyindeki bir yanardağın faaliyete geçmesi ardından ülkenin güneyi afet bölgesi ilan edildi.
Tungurahua Yanardağı'nın Çarşamba gecesi lav püskürtmeye başlamasını takiben en az bir kişinin cesedine ulaşıldığı, altmış kişinin de kayıp olduğu haber veriliyor.
Yetkililer bundan hemen önce yaklaşık üç bin kişiyi tahliye etmeyi başardıklarını açıkladı.
Yanardağ dünden itibaren geniş bir alana lav, gaz ve kaya püskürtmeye başladı.
Püsküren kaya parçacıkları ve gaz sekiz kilometre yükseğe kadar çıkıyor.
Dağın eteklerindeki bazı köylerin bütünüyle lavla kaplandığı bildiriliyor.
Aşırı sıcak kaya parçacıkları düştükleri noktalarda yangınlara yol açıyor.
Tarım alanları da büyük zarar gördü. Tarım bakanlığı çiftçilerin zararını karşılamak için ellerinden geleni yapacaklarını bildiriyor.
Yollar ve havaalanı pistleri de kaya parçaları lav ve külle kaplandığından bölgeye yardım sevkedilemiyor.
Tungurahua başkent Quito'nun 150 kilometre güneyinde.
Yörede yaşayan binlerce kişinin okul ve kiliselerde toplandığı haber veriliyor.
1900'lerin başında durulan Tungurahua son olarak 1999'da lav püskürtmüştü.
Ancak beş bin metreyi aşkın yüksekliği olan dağda Temmuz ayından bu yana sismik faaliyetler yoğunlaşmıştı.
Ulusal jeofizik enstitütüsünden bir uzman, yanardağın son saatlerde yine durulduğunu ancak her an yeniden püskürebileceğini söyledi.
Bbc / Türkçe
Felaketten 20 Yıl Sonra
Radyoaktif ışınlanma ve kirlenmeye maruz kalmış insanların genetik yapısı ile kendilerinden gelecek kuşaklara geçecek genetik miras konusunda da çok büyük endişeler var.
Yirmi yıl önce, 26 Nisan 1986'da, Ukrayna'nın Çernobil kentindeki nükleer enerji santralında cehennemi bir patlama olmuştu. Aradan geçen uzun zamana rağmen yaşanan felaketin boyutları bugün dahi yeterince bilinmiyor. Hemen ardından Avrupa kıtası üzerine yayılan radyoaktif bulutun gelecek için arz ettiği tehlike de şimdiye kadar tam olarak saptanamadı.
Kazaya ilişkin tartışmalar gerek Avrupa kamuoyunda, gerek de uluslararası alanda sürüp gidiyor. Ne patlamanın nedeni anlaşılabildi ne de "Patlamayı izleyen kriz süreci doğru yönetildi mi?" sorusu yanıtlanabildi. Patlamanın yakın çevre ve uzak bölgeler ile buraların sakinleri üzerindeki etkisi bilim dünyasında bugün bile hararetle tartışılmakta!
Kazadan on yıl sonra Avrupa kıtası üzerine yağan sezyum* yağmurunun bir haritası çıkartılmıştı. Harita, ciddi surette etkilenen Avrupa ülkelerinin hem birbirlerine, hem de "ilk tehlike bölgesi" denilen patlama yerine çok uzak olduklarını gösterdi. Yani, nükleer bir patlamada uzaklık doğa ve insanlar için bir koruma oluşturmuyor! Nitekim Avusturya, Fransa, İngiltere, İtalya, Norveç ve Yunanistan'da bazı yerler, reaktörün bulunduğu Ukrayna ve komşusu Beyaz Rusya kadar etkilendiler ki radyoaktif bulutun yüzde 70'i Ukrayna'ya kuzeyden komşu, 10 milyon insanın yaşadığı Beyaz Rusya üzerine inmişti. Demek ki geri kalan yüzde 30 çok uzaklardaki birkaç milyon kilometrelik alanın radyoaktif kirlenmesine yetiyor! Nitekim radyasyon 26 Nisan ile 9 Mayıs 1986 tarihleri arasında Atlantik üzerinden Grönland ve Kanada'nın kuzeyine, doğuda da Sibirya üzerinden Japonya'ya kadar perde perde yayıldı. 3 Mayıs 1986'da da Doğu ve Orta Karadeniz'den gelip Anadolu üzerinden, İsrail ve Kuveyt'e kadar uzandı.**
Nükleer felaketin gerçek sonuçları ile radyasyon artıklarının insan organizması, doğa ve beslenme zinciri üzerindeki etkileri, yirmi yıl sonra, günümüzde acaba ne kadar biliniyor? Yanıt yazık ki hiç hoş değil!
Atmosfere yükselen radyoaktif gazlardan iki bin metrede üç bulut oluşmuş ve bunların radyoaktif yükü daha çok İskandinavya ile Orta Avrupa ve Balkanlar üzerine boşalmıştı. Norveç'te liken otuyla beslenen ren geyiklerinde çok yüksek sezium oranları saptandı. Orada yaşayan Samlar başlıca bu geyiğin etini yediklerinden, söz konusu etnik grup seziumdan en aşağı Çernobil ve çevresindeki insanlar kadar etkilendi. Beyaz Rusya ormanlarının yüzde 26'sı ile Dinyeper, Pripyet ve Soş nehirleri boyunca uzanan geniş çayırlık ve meralarda yoğun nükleer kirlenme var. Bu nedenle ormanlara girmek, mantar ya da böğürtlen gibi yenilebilecek diğer bitkileri toplamak ve akarsularda balık avlamak kesinlikle yasak! Ama kırsal bölge insanı fakirlik nedeniyle bu yasaklara pek aldırmıyor, aldıramıyor. Kısacası, buraların yaşam ve ekonomisinde istikrar kalmadığı gibi ekolojik denge de iyiden iyiye bozuldu! Kaç zamanlığına? Bilen varsa beri gelsin-kimse birşey söyleyemiyor. Sanki umudun lanetlendiği sonsuz bir savaş yaşanmakta! Mağdur insanlar bu savaşa bir ad da koydular: Nükleer AIDS!
On gün süren santraldaki yangını söndürmek için eski Sovyetler Birliği'nin her yanından Çernobil'e "tasfiyeciler" denilen onbinlerce ama onbinlerce korumasız asker ve itfaiyeci gönderilmişti. Bunlardan 100.000 kadarı çoktan öldü, 900.000'i ölümcül hasta ya da sakat ve pek çoğu da intihar ediyor. Bu fedakar insanlar olmasalardı, insanlığın hali acaba şimdi ne olurdu?
Radyoaktif ışınlanma ve kirlenmeye maruz kalmış insanların genetik yapısı ile kendilerinden gelecek kuşaklara geçecek genetik miras konusunda da çok büyük endişeler var. Çernobil ve çevresi ile Beyaz Rusya'da yaşayan milyonlarca insan sinsi bir trajedinin kurbanı oldu. Bu insanları 3 milyon Euro'luk bir yatırımla nükleer kirlilikten temizlemek hâlâ daha mümkün. Toprağın arındırılması ve radyoaktif seziyumun da yeraltı sularına karışmaması için bundan daha da az bir para lazım. Ama zengin ülkeler hem kör, hem sağır! Üstüne üstlük, Uluslararası Atom Enerjisi Örgütü (IAEO) ile Dünya Sağlık Örgütü (WH0), nükleer radyasyon ve hızla artarak yaşanan hastalıklar arasında sistematik bir ilişki olduğu yolundaki iddiaların doğrulanamayacaklarını söylüyorlar.
Beyaz Rusya'dan Prof. Dr. Med. Vladimir Nesterenko'ya göre, bölgedeki çocuk nüfusunun yüzde 84'ü değişen oranlarda nükleer radyasyona maruz kalmış. Bu çocukların hepsi ileride ciddi surette hastalanacaklar. Pek çoğu daha şimdiden guatr kanseri ya da mide ülserinden muzdarip. İnsanda sıfır olması gereken radyasyon 1 kilogram vücut ağırlığı için azami 1 bekerel iken, bu çocuklarda ortalama 37 bekerele varıyor. İlerlemiş vakalarda vücut ağırlığının neredeyse tamamı kadar! Çocuk başına yılda 33 ve toplam olarak da 16 milyon Euro ile 500.000 çocuk nükleer kirlilikten temizlenebilecek! Bu biliniyor bilinmesine de mahud ve maruf Avrupa Birliği yıllardır duymazlıktan geliyor. Oysa, 25 üyesinden 15'inin hali vakti yerinde; kimisi de zengin! Bunlar birer milyon Euro verseler, herhalde iflas etmezler. Ama yağmak yerine bol bol gürlüyorlar.
Dünyada 440 nükleer enerji santralı var. Bunlardan 60 tanesi Avrupa'da. Hepsine birden yılda 62.000 ve yalnızca AB'ye yılda 20.000 ton uranyum lazım. Uluslararası Atom Enerjisi Örgütü ile Nükleer Enerji Ajansı'nın 1999 yılında ortaklaşa saptadıklarına göre, toplam 1,25 ile 4 milyon ton arasında değişen uranyum cevheri mevcut. Bunun 60 yılda tükenecek büyük bölümünün çıkartılıp işlenmesi çok pahalı-ekonomik değil! Görece ucuz olan küçük bölümü ise 20 yılda bitecek! Bu nedenle atom enerjisi çevre ve insan sağlığı kadar uluslararası güvenliği de tehdit ediyor. Gittikçe azalacağı için ileride daha da pahallı olacak uramyum savaşa yol açabilir - petrol için Körfez ve Irak Savaşı'nda olduğu gibi!
Batı'nın nükleer santral teknolojisi eski Sovyet teknolojisinden kat kat üstün olmakla beraber Avrupa, Amerika ve Japonya'da uzmanlar yüzde 100 güvenilir bir teknoloji olmadığını söylüyorlar. Kurulup işletilmesi çok pahalı ve ömrü de 30 yıl olan bir atom satralından çıkacak kullanılmış uranyum yakıt çubuklarının ilerisi için artık radyasyon tehlikesinden arındırılıp nihai olarak bertaraf edilmeleri sorunu da henüz daha yeterince çözülebilmiş değil!
Yıllardır yararlandıkları nükleer enerjiyi bırakmak isteyen ülkelerin bulundukları bir ortamda düşünmek, yine düşünmek ve bir daha düşünmek lazım!
- Atom numarası 55, atom ağırlığı 133 olan, 1.90 yoğunluğunda, 28 derecede eriyen ve doğada ender rastlanılan bir element (Cs). Sezyum izotopu doğada 30 yıl süreyle radyoaktivitesini kaybetmiyor. Reaktör çekirdeğinin erimesiyle açığa çıkan Americum izotopu 5400, uranyum 238'den açığa çıkan plütonyum izotopu ise 24 bin yıl radyoaktif kalıyor.
http:// Info-Archiv Anti-Atom-Politik. 25.04.05
Yüzlerce Hektar Orman..Kül Oldu...
Türkiye’nin bir çok noktasında orman yangınlarıyla mücadele ediliyor. Kaş, Kuşadası ve Serik’in ardından Manavgat, Muğla ve Adana’da da orman yangını çıktı.
Antalya üç ayrı orman yangınıyla uğraşıyor. Manavgat’ta Şıhlar Köyü yakınlarındaki ormanda başlayan yangının, şiddetli rüzgarın etkisiyle hızla yayılmasından endişe ediliyor. Cuma gecesi yıldırım düşmesi sonucu Kaş’ın Sarp bölgelerinde başlayan yangın da hala sürüyor. Yangın, şimdiye kadar yaklaşık 250 hektar ormanlık alanı yok etti.
Muğla’da Damilas İlçesi’ne bağlı Karacahisar Nazilli merkez ile Kavaklıdere Menteşe bölgelerinde orman yangını çıktı. Söndürme ekiplerinin büyük bölümü Kuşadası’nda olduğu için yangına sadece havadan müdahale edilebiliyor.
Adana’nın merkez Yüreğir İlçesi’ne bağlı Turunçlu Köyü civarındaki kızılçam ormanlarında da yangın çıktı. Hızla yayılan yangına yerden ve havadan müdahale ediliyor.
Kuşadası ve Serik’teki orman yangınları ise kontrol altına alındı. Kuşadası’ndaki yangında 350 hektar, Serik’te ise 10 hektarlık alan zarar gördü.
Adana da alev alev yanıyor
Adana'nın Yüreğir ilçesi Eyciuşağı köyü yakınlarında başlayan orman yangını karadan ve havadan müdahele edilmesine rağmen söndürülemiyor. Yangında bir keçi sürüsü de telef oldu
Adana'nın Yüreğir ilçesi Eyciuşağı köyü yakınlarında başlayan orman yangını kontrol altına alınamıyor. İlk belirlemelere göre yangında 50 hektarlık alan yanarken yangın içinde kalan bir keçi sürüsünün de telef olduğu belirtildi
Ntvmsnbc
Haber7
18.08.2006
Dünyanın İlk "İklim Mültecileri"
Dünyanın ilk kitlesel 'iklim mültecileri', iklimlerin değişmesinin baş müsebbibi gösterilen ABD'den çıktı.
Amerikan ''Earth Policy Institute'' araştırma kurumunun müdürü Lester Brown, bir toplantıda yaptığı konuşmada, ''Uzmanların çoğu, ilkiklim mültecilerinin Pasifik'teki Tuamotu adalarından çıkacağını düşünüyordu. Mültecilerin ABD'nin Meksika körfezinden çıkması şaşırtıcı oldu'' dedi.
Geçen ağustos sonlarında Katrina kasırgasının alt üst ettiği Louisiana ve Mississippi eyaletlerinden bir milyon insanın kaçarak mülteci konumuna düştüğünü hatırlatan Brown, bunların 375 bininin henüz evlerine dönmediğini belirtti.
''İklim mültecisi'' olarak tanımladığı bu insanların 250 bin kadarının da hiçbir zaman evlerine dönmeyeceğini tahmin ettiklerini vurgulayan Brown, ''Evlerini barklarını terk edenler dönmemeye karar verince iklim mültecisi oluyor'' dedi. İnsanları bu seçime zorlayan birçok neden bulunduğunu anlatan Brown, alışkın olduğu ortamdan zorla koparılmanın yarattığı şok, onarım masrafları ve yüksek sigorta primlerini bu nedenler arasında saydı.
Enstitü müdürü, ''Dahası, bu başlangıç; daha yıkıcı fırtınalar bizi bekliyor, zira iklim yeni yeni ısınıyor'' diye konuştu.
Yüzyıl içinde hava sıcaklığının 6 derece artacağını, buzulların eriyeceğini ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak deniz seviyesinin yükseleceğini söyleyen Brown, geçen yılki Katrina ve ardından gelen Rita kasırgalarının, Meksika körfezinde deniz suyu yüzey sıcaklığının rekor sayılacak derecede (26) ısınmasından ileri geldiğini belirtti.
''İklim mültecilerinin'' sayısının artmasını önleyebilmek için başta ABD olmak üzere bütün ülkelerin enerji politikalarının değişmesi gerektiğini vurgulayan Brown, ''Buradaki hükümet yetkilileri, maalesef olayın farkında bile değil...'' dedi.
Amerikan ''Earth Policy Institute'' araştırma kurumunun müdürü Lester Brown, bir toplantıda yaptığı konuşmada, ''Uzmanların çoğu, ilkiklim mültecilerinin Pasifik'teki Tuamotu adalarından çıkacağını düşünüyordu. Mültecilerin ABD'nin Meksika körfezinden çıkması şaşırtıcı oldu'' dedi.
Geçen ağustos sonlarında Katrina kasırgasının alt üst ettiği Louisiana ve Mississippi eyaletlerinden bir milyon insanın kaçarak mülteci konumuna düştüğünü hatırlatan Brown, bunların 375 bininin henüz evlerine dönmediğini belirtti.
''İklim mültecisi'' olarak tanımladığı bu insanların 250 bin kadarının da hiçbir zaman evlerine dönmeyeceğini tahmin ettiklerini vurgulayan Brown, ''Evlerini barklarını terk edenler dönmemeye karar verince iklim mültecisi oluyor'' dedi. İnsanları bu seçime zorlayan birçok neden bulunduğunu anlatan Brown, alışkın olduğu ortamdan zorla koparılmanın yarattığı şok, onarım masrafları ve yüksek sigorta primlerini bu nedenler arasında saydı.
Enstitü müdürü, ''Dahası, bu başlangıç; daha yıkıcı fırtınalar bizi bekliyor, zira iklim yeni yeni ısınıyor'' diye konuştu.
Yüzyıl içinde hava sıcaklığının 6 derece artacağını, buzulların eriyeceğini ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak deniz seviyesinin yükseleceğini söyleyen Brown, geçen yılki Katrina ve ardından gelen Rita kasırgalarının, Meksika körfezinde deniz suyu yüzey sıcaklığının rekor sayılacak derecede (26) ısınmasından ileri geldiğini belirtti.
''İklim mültecilerinin'' sayısının artmasını önleyebilmek için başta ABD olmak üzere bütün ülkelerin enerji politikalarının değişmesi gerektiğini vurgulayan Brown, ''Buradaki hükümet yetkilileri, maalesef olayın farkında bile değil...'' dedi.
Pakistan'da Sel Felaketi!
Pakistan'ın güneyindeki liman kenti Karaçi'de şiddetli yağışların yol açtığı seller ve fırtınada 15 kişinin öldüğü bildirildi.
Polis, dün gece 14 kişinin elektrik direklerinin yıkılması sonucu elektrik akımına kapılarak öldüğünü, bir kişinin de evinin duvarının üzerine yıkılması sonucu hayatını kaybettiğini belirtti.
AA
Ağrı Dağında "Buzul" Patlaması!
Ağrı Dağı'ndaki patlamalar nedeniyle kayalar ve çamurlu suların aşağı doğru aktığı iddia edildi. Yetkililer, "Patlama değil buzul erimesi" dedi
Ağrı Dağı'nın kuzey bölümünde 4 bin metre yükseklikte bulunan Korhan Yaylası'nda, patlamalar nedeniyle dere yatağının açıldığı ve Selan mevkiindeki meranın ikiye bölündüğü iddia edildi.
Son 10 gündür gece gündüz patlama sesleri duyduklarını söyleyen Korhan Köyü Muhtarı Habip Çakar, göçerleri bölgeden uzak tutmaya çalıştıklarını belirtti. Köy halkının sesler nedeniyle büyük korku yaşadığını anlatan Çakar, "Patlamalarla birlikte büyük kayalar, çamur ve kirli sular aşağı doğru akıyor. Endişe içinde bekliyoruz. İncelenmesi için valiliğe dilekçe verdik" diye konuştu.
Iğdır Köylere Hizmet Götürme Birim Müdürü Orhan Şaban ise, aşırı sıcaklar nedeniyle Ağrı Dağı'nın yüksek kesimlerindeki kar ve buzulların erimesi sonucu dağ eteklerine kaya parçalarının düştüğünü belirterek, "Bölgede iddia edildiği gibi patlamalar olması söz konusu değil" şeklinde konuştu
Vali Vekil Gökhan Gürbüz de Ağrı Dağı'nda herhangi bir patlama olmadığını söyledi.
Milliyet
Nemrut Heran Patlayabilir!!
Milliyet Gazetesininin haberine göre :
Bilim adamları uyardı, Nemrut Dağı volkanik faaliyete geçti. Jandarma şehirleri boşaltma planı hazırladı
VAN Gölü'nün hemen batısında yükselen, Bitlis sınırları içinde sönmüş bir volkan olarak bilinen 2900 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı volkanik faaliyete geçti. Bilim adamlarına göre dağ, her an patlayabilir!.. Cihazlarla bölgede inceleme yapan Ankara Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erkan Aydar başkanlığında bir grup bilim adamı,"Nemrut'ta magma hareketi olduğunu belirledik" dedi.
32 volkanik deprem
NEMRUT'TA bir soğuk göl, bir de sıcak su kaynaklarıyla beslenen sıcak göl bulunduğunu anlatan Aydar, şunları söyledi: "Sıcak su ve buhar kaynaklarındaki gaz analizleri, suların kaynağında magmatik bir katılım olduğunu gösteriyor. 2003'ten 2005'e kadar volkanik kökenli 32 deprem kaydettik." Aydar, "Ne zaman patlayacağı konusunda bir şey söylemek mümkün değil. Bugün de, yarın da olabilir, 50 yıl sonra da" dedi.
250 bin kişi etkilenecek
Prof. Dr. Erkan Aydar, "Riskli durumdan Bitlis Valiliği ve İl Jandarma Alay Komutanlığı'nın da bilgisi var. Tatvan, Güroymak ve Ahlat ilçe jandarma komutanlıkları da araştırmaya destek veriyor" dedi. 250 bin kişinin bir patlama anında etkileneceklerini vurgulayan Aydar, "Bitlis İl Jandarma Alay Komutanlığı da tehlike durumunda şehrin boşaltılmasıyla ilgili planlarını tamamladı" dedi.
16.08.2006
Dünyayı Afetler Bekliyor...
İngiliz bilim adamlarının uyarısına göre, önümüzdeki 200 yıl içinde sıcaklıkların artması nedeniyle orman yangınları, kuraklık ve sellerde de artış görülecek.
Sonuçları yeni açıklanan araştırma, İngiltere'deki Bristol Üniversitesinde yürütüldü.
Araştırma kapsamında küresel iklim üzerine 52 bilgisayar modülü incelendi ve sıcaklığın üç santigrat derece artması öngörüldü.
Sonuç epey kötümser.
Bilim adamlarının tahminleri doğru çıktığı takdirde, orman yangınları, kuraklık, seller, dünyayı yakın gelecekte çok daha fazla boyutlarda tehdit edecek doğa olayları arasında gösteriliyor.
Aynı araştırmaya göre, bitki örtüsü de bu değişimden nasibine düşeni alabilir.
Üstelik hayli ağır biçimde: Karbondioksiti emme özelliği olan bitkiler, bu özelliklerini yitirip sera etkisine yol açan gazları üretmeye başlayabilir.
Çünkü sıcak hava nedeniyle, organik çürüme artacak, böylece bugüne dek sadece insanların ürettiği karbon emisyonlarına bitkilerin ürettikleri de etkilenecek.
Araştırma bulgularına göre, bu durumdan en çok etkilenecek yerler Avrasya, Çin'in doğusu, Kanada ve Amazon bölgesi.
Batı Afrika, Avrupa'nın güneyi, Amerika Birleşik Devletleri'nin doğusu da temiz su kaynakları açısından sıkıntı yaşanacak yerlerin başında geliyor.
BBC
15.08.2006
DÜNYA'YA NELER OLUYOR?!
Amerikan, İngiliz ve Avustralyalı bilimadamları ortak bir raporla dünyanın 10 yıl sonra çevre felaketleri açısından geri dönülemez noktaya geleceğini duyurdu. Çünkü dünya ısınıyor.
Karbondioksit oranı artıyor, okyanuslar ısınıyor, buzullar eriyor, deniz seviyesi yükseliyor, orman yangınları artıyor, buzul tabakaları parçalanıyor, göller küçülüyor, kurak dönemler uzuyor, ırmaklar kuruyor
Kış sıcaklıkları artıyor, ilkbahar erken geliyor, sonhabar gecikiyor, bitkiler erken çiçek açıyor, göç dönemleri değişiyor, yaşama alanları farklılaşıyor,
kıyı şeritleri erozyona uğruyor, mercan resifleri ağarıyor, kar yığınları azalıyor, bulut ormanları kuruyor, hastalıklar yayılıyor, yüksek enlemlerde sıcaklık artıyor, dünyaya neler oluyor?
Rapora göre 1960'lardaki kirlenme buzulların yüzde 20'sini eritti. 300 bilimadamının yürüttüğü araştırma sonuçlarına göre, Kuzey Kutbu'ndaki ısınma dünyanın geri kalanından iki kat daha hızlı. Bugünkü ise 2070'te dünyayı buzulsuz bırakacak, küresel çölleşme olacak, denizler yükselecek.
Dünya küresel ısınma yüzünden 10 yıl içinde geri dönülmez bir noktaya gelecek. Ormanların yok olması sonucu çölleşme yaşanacak, bu tarıma da yansıyacak, deniz seviyesi yükselecek ve dünya salgın hastalıkların pençesine düşecek. Bu felaket senaryoları "korkutucu" fakat "gerçek."
Diğer Haberler :
Sibirya Kıyamet Alameti mi?
Bu Gidişin Dönüşü Yok!
Eriyen Buzullar Tehdit Ediyor!
14.08.2006
Akdeniz İklimi Yukarı Taşınıyor
Aşağıdaki haberde 20 yıl sonra Avrupalıların tatil için güneye inmeyeceğini yazıyor,turizm yönünden yapılan inceleme aslında akdeniz ikliminin presesyon hareketi ve küresel ısınma sebebiyle yukarı taşınması anlamına geliyor aslında. Bu hareketin tamamlanmasının ardından dünya buzul çağına girecek... (K.M.)
Hamburg Üniversitesi'nde geliştirilen bir bilgisayar programı, küresel ısınmanın turizme etkisini hesapladı.
20-30 yıl sonra Yunanistan, İtalya, İspanya ve Karayip Adaları yerini Baltık kıyıları, İrlanda, Alpler, Hırvatistan ile Britanya ve İsveç'in güney kesimlerine bırakacak.
Almanlar ve İngilizler tatillerini ülkelerinde geçirecek, İrlanda ve Galler kıyıları turist dolacak.
Gezegenimiz
Petrol Tabakası Türkiye'ye Ulaşacak
İsrail’in Lübnan’da bir elektrik santralini vurmasıyla denize akan petrol, Türkiye ve Kıbrıs kıyılarını tehdit etmeye başladı. İngiliz Sunday Times gazetesi, petrol tabakasının Türkiye kıyılarına varacağını yazdı
İsrail ordusu, 15 Temmuz’da Beyrut’ta bir elektrik santralini vurmuş, santraldeki yakıt tanklarından sızan yaklaşık 35 bin ton petrol sahile yayılmıştı. ‘Friends of Earth’ adlı çevre örgütü, petrol atığının Türkiye’nin güney sahillerine ilerlediğini duyurdu. Petrol akıntısı, Akdeniz’de yaşayan deniz memelileri, deniz kuşları, yerel balıkçılığı ve turizmi de olumsuz etkileyecek. Uluslararası çevre koruma örgütü Greenpeace, petrol tabakasının Türkiye ve Kıbrıs kıyıları için tehdit ettiği uyarısında bulundu.
Greenpeace’ten yapılan açıklamada, “Akdeniz, en korkunç çevre felaketiyle karşı karşıya” olduğu belirtiliyor. Çevre örgütü, petrol tabakasının Türkiye ve Kıbrıs’taki tatil beldelerine yaklaştığı ve bunun balıkçılığın, deniz canlılarının ve deniz suyu kalitesinin sonu olabileceği uyarısını dile getiriyor. Ortadoğu’da yaşananlar için acil ateşkes çağrısı yapan Greenpeace, Lübnan açıklarında balıkçılık ve kumsalların temizliğinin sağlanması için Beyrut hükümetine acil yardım edilmesi gerektiğini savunuyor.
Çevre örgütleri, petrol atığının en erken önümüzdeki hafta Türkiye’ye ulaşabileceğini bildiriyor. Petrol atığının Kıbrıs kıyılarını ise her an için vurabileceği belirtiliyor.
Ntvmsnbc
Grönland Tahminlerden Hızlı Eriyor
Yeni bir araştırma, Grönland’daki buzulların daha önce varsayılandan 3 kat daha hızlı eridiğini savunuyor. Grönland’da, 2002-2005 arasında yılda 240 kilometre küp buzul eridi.
Araştırmayı yapan University of Texas uzmanlarına göre, özellikle güneydoğu Grönland’da buzul erimesi son 18 ayda daha önce görülmedik bir hıza ulaştı. Lazen ışınları ile yüzeyin rakımını hesaplayan uzmanlar, Grönland’ın 1997-2003 yılları arasında yılda 80 kilometre küp eridiğini ortaya koydu. Bu araştırmayı yapan bilim ekibi Science dergisinde yayımlanan yazılarında, revize değerlerin küresel ısınmaanın son yıllarda gösterdiği artış ve deniz seviyesindeki yükselmeyle bağdaştığını savundu.
University of Texas bilim insanları, Dünya’dan 220 kilometre yükseklikte bulunan Gravity Recovery ve Climate Experiment uydularından mikrodalga ve Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS) yöntemleriyle, Grönland’daki buzulların kütlesini, yerçekimine oranlayarak ölçebiliyor. Buzul erimesinde, bölgede sıcaklığı artıran deniz akıntıları veya rüzgarların da erimede etkili olabileceğini vurguluyor.
Grönland, 2.85 milyon kilometre küp buzul tabakası ile Dünya’daki buzulların yüzde 10’una sahip. Bu buzulların tümünün erimesi halinde dünya denizleride su seviyesinin ortalama 6.5 metre yükseleceği tahmin ediliyor.
Ntvmsnbc
Çin'deki Tayfun'da 214 Kişi Öldü..
Çin'i vuran Saomai tayfununda ölenlerin sayısı 214'e yükseldi.
Not : Batı Yarı Kürede "Fırtına" (Hurricane) Doğu Yarı Kürede "Tayfun" (Typhoon) adı veriliyor bu siklonlara. Yani Saomai Tayfunu aslında Saomai Kasırgası olarak da adlandırılabilir (K.M.)
Yerel yetkililer, güneydoğudaki Fucian eyaletinde yaşanan fırtınada kaybolanların sayısının da 106 olduğunu açıkladı.
Yetkililer, en fazla ölümün Zeciang kentinde meydana geldiğini kaydettiler. Önceki açıklamalarda, ölü sayısı 134 olarak verilmişti.
Çinli yetkililer, son olarak Fujian vilayeti kıyılarında 28 kişinin cesedinin bulunduğunu duyurdu.
Fırtına seviyesine düşen Saomai, son 50 yılın en şiddetli tayfunu oldu. Tayfun dört gün içinde toplam 4 milyon kişiyi etkilerken 1 buçuk milyar Dolar’a yakın hasara yolaçtı.
Yetkililer tayfunda toplam 50 bin evin de yıkıldığını açıkladı.
VOA News
Hürriyet
NASA : Visible Earth
11.08.2006
BOYKOTT
Savaş karşıtları sitesinde yazan "savaşın insan kaynaklarını kurutun" sloganı doğru olduğu kadar savaşı yaratan kapitalist sistemin pazar paylarını açmak,yeni sömürge kaynakları yaratmak için global şirketleri ile birlikte savaşa ihtiyaç duyduğu da doğru...
Doğada hiçbir tür yoktur ki kendine ve diğerlerine karşı bu denli kıyımlara girişsin, hümanizmin öldüğü şu günlerde "İnsanlık Ölmesin" çağrılarının doğru zemine oturabilmesi için, savaş makinelerinin durdurulması gerek. Yapabileceğimiz herşeyi yapmak zorundayız. Şiddeti meşru gösteren her türlü dile karşı durmalıyız, Savaşı yaratan savaşa destek sağlayan şirketlerin ürünlerini kullanmamalıyız. Bu sebeple Amerikan,İngiliz ve İsrail mallarını almama çağırısı yapılmalı
Kapitalizmi engelle! Savaşı Durdur!
10.08.2006
İsrail Genişletilmiş [İşgal] Harekatı Başlattı
Saldırılarda 1. ay geride kalırken İsrail televizyonu, İsrail güvenlik kabinesinin onayından birkaç saat sonra güney Lübnan’da genişletilmiş harekatın başladığını duyurdu.
İsrail’in kuzey sınırında bulunan Kanal 2 televizyonu muhabiri Ronny Daniel, zırhlı araç konvoyunun, yoğun topçu ateşinin siperi altında güney Lübnan’a girmeye başladığını bildirdi.
Lübnan’ın Burc El Muluk köyündeki görgü tanıkları da bir grup İsrail tankı ve zırhlı aracının, İsrail’in Metulla kasabasından güney Lübnan’a geçtiğini söylemişti.
İsrail ordusu, Lübnan’ın 8 kilometre içinde dün çıkan çatışmalarda, 15 askerin öldüğünü, 38’inin de yaralandığını açıkladı. Dün İsrail için, dört haftadır devam eden savaşın en kanlı günü oldu. 30 kadar Hizbullah savaşçısının da öldüğü bildiriliyor.
NASRALLAH: GÜNEY LÜBNAN MEZARLARI OLACAK
Güney Lübnan’ın, İsrail askerlerine mezar olacağını söyleyen Hizbullah Lideri Seyyid Hasan Nasrallah, Lübnan hükümetinin güney sınırına asker konuşlandırma kararına destek verdi.
Hizbullah lideri televizyonda yayımlanan konuşmasında, Güney Lübnan’ı istilacı İsrail askerlerine mezar edeceklerini söyledi.
Nasrallah, İsrail saldırılarının roket fırlatma kapasitelerini zayıflatmadığını söyledi.
Nasrallah, Lübnan hükümetinin İsrail askerleri çekildikten sonra, güney sınırına 15 bin asker konuşlandırma kararına da destek verdi.
Nasrallah, bölgeye uluslararası bir güç konuşladırılmasına ise karşı çıktı.
Hizbullah lideri, ABD ile Fransa’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde, Lübnan konusunda hazırladığı karar tasarısının, haksız ve adaletsiz olduğunu söyledi.
Tasarının, İsrail’e istediğinden de fazlasını verdiğini savunan Nasrallah, ABD yönetimini İsrail’in isteklerini, Lübnan’a kabul ettirmeye çalışmakla suçladı.
Ntvmsnbc
BBC Turkish
VOA News
DW-World
Muson yağmurları 800 bin kişiyi evinden etti
Muson yağmurlarının yol açtığı seller nedeniyle bir haftada 187 kişinin yaşamını yitirdiği Hindistan'da 800 bine yakın kişi evinden oldu.
Selin en fazla Andra Paradeş, Gujarat, Maharaştra ve Şattişgarh eyaletlerini etkilendiği bildirildi.
Üst düzey bir yetkili, Andra Paradeş'te bir haftada 100'den fazla kişinin hayatını kaybettiğini, 472 bin kişinin selden etkilendiğini söyledi.
Eyalette, 600'den fazla kasaba ve 3 kazanın su altında kaldığı belirtilirken, evsiz kalanlar için 296 kamp kurulduğu, 283 kayık ve 7 helikopterin arama-kurtarma ve yardım çalışmalarını sürdürdüğü kaydedildi.
Gujarat eyaletindeki Surat kentinde yaşayan 190 bin kişinin tahliye edildiği, Maharaştra eyaletinde 105 kişinin evinden olduğu açıklandı.
Şattişgarh eyaletinde de 20 bin kişinin tahliye edilmesi bekleniyor.
Gebze'de Hortum Paniği
Sağanak yağış ve hortum, Kocaeli'nin Gebze ilçesinde hasara yolaçtı. Fırtına, bazı ağaçları kökünden sökerken, çay bahçelerinde masa ve sandalyeleri devirdi.
Balkanlar üzerinden gelen şiddetli rüzgar ve yağmur, sabah saatlerinde Gebze'nin Eskihisar köyünde de etkili oldu. Marmara Denizi'nde İstanbul istikametinden aniden gelen fırtına ve buna bağlı oluşan hortum, Eskihisar köyünün adeta altını üstüne getirdi. Hortuma dayanamayan ağaçlardan bazıları; Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından, bir süre önce onarılan Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi'nin üzerine yıkıldı. Fırtına ve hortum yüzünden, Eskihisar sahilindeki çok sayıda evin çatısı da uçtu. Sahile yakın bulunan çay bahçeleri de hortumdan nasibini aldı. Şiddetli yağmur yüzünden çay bahçeleriyle işyerlerini su bastı. Yalnızca 10 dakika kadar süren fırtına ve hortum, bazı sandalları kıyıya fırlattı. Fırtına ve yağmura yakalanan leylekler sandalların arasına sığındı.
Haber 7
9.08.2006
İsrailli Anarşistler Hava Üssünü Bloke Etti
Yaklaşık 20 İsrailli anarşist, Lübnan'ı bombalayan savaş uçaklarının
havalandığı ülkenin kuzeyindeki Ramat David hava kuvvetleri üssünün
girişini bloke ettiler.
Eylem sabah saatlerinde gerçekleşti. Eylemciler üsse giden yol üzerinde
oturma eylemi yaptılar. Pilotların sivilleri bombalamayı reddetmeleri ve
savaş suçuna dahil olmamalarına çağıran pankartlar ve işaretler
taşıdılar. Gösterinin tam ortasında 12 tutuklamayla dağıtıldı.
Aşağıdaki link hem blokajın fotoğraflarını hem de Cumartesi günü
gerçekleşmiş olan pembe-siyahlı samba grubuyla birlikte büyük bir
anarşist grubun katılımı gerçekleşmiş olan Tel-Aviv'deki savaş karşıtı
gösterinin fotoğraflarını da içeriyor:
http://www.flickr.com/photos/activestills/
Uzlaşma Yok/
Kuş Gribi Uyarısı / Endonezya'da 2 Kişi Daha Yaşamını Yitirdi
Sağlık Bakanlığı, Türkiye'de bugüne kadar üç kişinin ölümüne yol açan kuş gribi için bu kez erken uyarıda bulundu: "Sonbahar ve kış aylarında salgın bekliyoruz. Hastalığın insandan insana geçme ihtimali çok kuvvetli."
Geçen sonbahar ve kış aylarında kuş gribine karşı yeterli önlemleri almadığı gerekçesiyle eleştirilen Sağlık Bakanlığı, bu yıl erken harekete geçti. Bakanlık bir genelge yayımlayarak bütün valilikler ve il sağlık müdürlüklerinden 18 Ağustos'a kadar hazırladıkları planları bakanlığa göndermeleri istendi.
16 Haziran 2006'da yayımlanan genelgede, gribin her yıl sonbahar ve kış dönemlerinde salgınlar yapan ve oldukça bulaşıcı bir hastalık olduğu anımsatıldı. H5N1 virüsünün değişim geçirerek 'çok kuvvetli bir ihtimalle yeni bir insan virüsünün oluşumuna ve büyük bir salgına neden olabileceği' belirtilen genelgede, şöyle denildi:
"İnsandan insana bulaşabilen yeni bir kuş gribi virüsü tipinin oluşabilmesi için uygun altyapınının bulunduğu bilim adamlarınca da kabul edilmektedir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere bütün kuruluşlar, ülkelerin yaklaşan bir salgın tehlikesine karşı hazırlıklı olmasını önermektedir. Sağlık Bakanlığı muhtemel bir grip salgınını Ulusal Kriz Yönetim Sistemi'nin kullanılmasını gerektirecek kadar önemli bir durum olarak değerlendirmektedir."
Genelge, tüm bakanlıkların yanı sıra Cumhurbaşkanığı Genel Sekreterliği, TBMM, Başbakanlık, Genelkurmay, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na gönderildi.
Endonezya'da Kuş Gribi 2 Kişiyi Daha Öldürdü
Endonezya Sağlık Bakanlığı, kuş gribine yakalanan iki gencin daha öldüğünü açıkladı.
16 yaşlarındaki biri erkek diğeri kız iki gençten alınan örnekler, laboratuarda incelenmek üzere Amerika’ya gönderildi.
Son ölümlerle Endonezya’da kuş gribinden hayatını kaybedenlerin sayısı 44’e yükseldi.
Son iki olay, Dünya Sağlık Örgütü tarafından doğrulanırsa Endonezya, kuş gribinin yolaçtığı ölümlerin sayısı açısından Vietnam’ı geride bırakacak.
Faşist İsrail Devleti "Kana" Doymuyor!
İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırıları, 29’uncu gününde. İsrail uçakları Beyrut’un güneyi ile Baalbek’i vurdu, 50’ye yakın Lübnanlı öldü. Hizbullah gerillalarıyla İsrail askerleri arasındaki çatışmalarda sürüyor.
İsrail ordusu, Beyrut’un güneyindeki Şeyya semtini bombaladı. Saldırıda, bir bina tamamen yıkıldı, çok sayıda bina hasar gördü. En az 30 kişi yaşamını yitirdi, 60 kişi de yaralandı.
Güneydeki Gaziye köyündeki ölü sayısıysa 14’e yükseldi. İsrail’in Güney Lübnan’da araç trafiğini yasaklaması üzerine, zaten hayalet kente dönen Sur’da sokaklar tamamen boşaldı. İsrail, araçların Hizbullah gerillalarına silah taşıdığını ileri sürerken, sivil veya askeri her türlü aracın hedef alınacağı uyarısında bulundu.
Uyarının ardından, İsrail uçakları Suriye sınırı yakınında kamyon konvoyunu bombaladı, saldırıda 5 şoför yaşamını yitirdi.
Genellikle kaçakçıların kullandığı Lübnan-Suriye arasındaki yolda yakıt taşıyan 11 kamyondan oluşan konvoya, ardı ardına 12 hava saldırısı düzenlendiği kaydedildi.
Güney Lübnan’da, Hizbullah gerillalarıyla İsrail askerleri arasındaki çatışmalar sürüyor... Ntvmsnbc
Denizanaları Akdeniz'i İstila Etti
İspanya sahilleri, 60 milyon denizanasının akınına uğradı. Güneydeki Endülüs kıyılarında, sadece 7 Ağustos günü 500’e yakın kişiyi denizanaları çarptı.
İspanyol yetkililer, turizmi olumsuz etkileyen denizanalarıyla mücadelede, teknelerle 5 ton denizanası topladıklarını açıkladı.
Endülüs bölgesinin turizm ve sosyal güvenlik sorumlusu Jose Carlos Lopez, denizanalarının “bölgenin turizm imajına zarar verdiğini” söyledi.
Bilimsel Araştırmalar Yüksek Konseyinde bilim adamı Josep Maria Gili ise Akdeniz’de denizanası akınının en büyük sebebini “iklim değişikliği” olarak açıkladı.
Denizanası değen yeri tatlı suyla yıkamayın
Cildi yakan ve kırmızı lekeler bırakan deniz anası çarpmasında gerekli tedbir alınmaması halinde, kalıcı lekeler oluşabiliyor.
8.08.2006
Fırtına Vadisi'ne yeni tehdit
Hidroelektrik santralı yapımından çevrecilerin uzun uğraşları sonucu kurtulan Fırtına Vadisi, bu kez kum ve taş ocaklarının tehdidi altına girdi. Bölgedeki kum ve taş ocaklarının çalışmasına tepki gösteren çevreciler de eylem yaptı.
Dünyanın korumada öncelikli 200 ekolojik bölgesinden biri olan ve üzerinde yetişen 2 bin 460 ayrı bitki türü nedeniyle Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından "korunması öncelikli" yer olarak belirlenen Fırtına Vadisi, hidroelektrik santralına karşı verdiği mücadeleyi kazandı ama taşocaklarına yenik düştü. Sit kapsamındaki vadide izin ise oldukça ilginç bir yöntemle alındı.
Karayolları 10. Bölge Müdürlüğü, daha önce Çamlıhemşin yolu için açılan ve sit kapsamında olduğu için kapatılan taşocağını, heyelan çalışması yapacakları gerekçesiyle yeniden işletmeye açtı. Şimdi bu taşocağı, Karadeniz sahil yolu için dolgu malzemesi ve mıcır üretiyor.
Rize ili Çamlıhemşin beldesindeki Fırtına Vadisi üzerine kurulması planlanan hidroelektrik santralları (HES) çevrecilerin hukuk mücadelesiyle engellenmişti. Bölgede şu anda ise taşocakları sıkıntısı yaşanıyor. Vadide ilk taşocağı, Çamlıhemşin'e yol yapılacağı gerekçesiyle açıldı. Ancak bölge 3. derecede sit kapsamında olduğu için bu ocak bir süre sonra kapatıldı.
Bu arada Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Çayeli- Ardeşen - Hopa Devlet Yolu ve yol yapımında kullanılacak malzeme ocaklarının Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Yönetmeliği kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği konusunda Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan görüş istedi. Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin, 14 Şubat 2005 tarihli, "ÇED Yönetmeliği kapsamı dışında değerlendirilebilir" yazısıyla taşocağının önü yeniden açıldı. Ancak, 3. derece sit kapsamındaki Fırtına Vadisi üzerinde taşocağı açmak için bu yeterli değildi. Kurul izni gerekiyordu.
Yine Karadeniz sahil yolu
Karayolları, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'na 4 Nisan 2005 tarihinde başvurarak, Köprüköy sınırlarında bulunan Ardeşen - Çamlıhemşin yolu üzerindeki taşocağıyla ilgili olarak hazırladığı rehabilitasyon projesini onaya sundu. Projeye göre, "heyelan tehlikesinin giderilmesi, can ve mal güvenliğinin sağlanabilmesi" amaçlanıyordu.
Kurul, 26 Mayıs 2005 tarihinde, bu projeyi onayladı. Ancak Karayolları, daha önce Çamlıhemşin yolu için açılmış olan ve sit kapsamında olduğu için bir süre sonra kapatılan taşocağını rehabilite etmek ve kapatmak yerine, ocakta Karadeniz sahil yoluna dolgu malzemesi üretmeye başladı.
'Bitki örtüsü yok ediliyor'
Fırtına Vadisi davalarının avukatı ve Çamlıhemşin Vakfı üyesi Yakup Okumuşoğlu, vadide yaşananları şöyle anlattı: "Bakan Pepe imzalı yazıda Fırtına Vadisi üzerinde bulunan 1, 2 ve 3 no'lu taşocağından bahsediliyor. Köprüköy, Köprübaşı ve Ayder'de bulunan bu taşocaklarından ikisi Ayder ve Köprübaşı da yine Karayolları'nın, heyelanı önleme adı altında açtığı taş- ocağıydı. Heyelanı önleme yerine bir yıldan fazla taş çıkarıp doğayı tahrip ettiler. Vali, il özel idare müdürü ve Karayolları Bölge Müdürü hakkında suç duyurusunda bulundum. 1 no'lu dedikleri taşocağı Köprüköy'deki yer. Aynı oyunla Fırtına Vadisi dinamitleniyor. Buna göz yuman tüm yetkili kurum amirleri hakkında suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyoruz."
Bölgede tek tahribatı taşocağının yapmadığına dikkat çeken Okumuşoğlu, "Dere yatağında yaşayan ve nesli tükenmek üzeri olan "deniz alası"nın yaşam alanları da yok ediliyor. Ayrıca, turizm adı altında yaylalara giden yollar usulüne uygun yapılmıyor. Dağ yolu tekniği yerine, iş makineleriyle yardan aşağı toprakı yarılıp yol yapılıyor. İş makineleri önüne gelen bitki örtüsünü alıp yine yardan aşağıya döküyor. Aşağıdaki bitki örtüsü de yok oluyor" dedi.
Kaynak : Keşfetmek İçin Bak
7.08.2006
Avusturalya'da 'Örümcek Korkusu'
Zehirli bir örümcek türü, yazın gelmesiyle parklara hücum eden Avusturyalıları tehdit ediyor.
ürkiye’de yazın en büyük tehdidi Kırım-Kongo-Kanamalı Ateşi hastalığına neden olan keneler. Ancak, şu sıralar böceklerden gelen tehdit konusunda alarma geçen tek ülke Türkiye değil. Zehirli sarı örümcekler de Avusturya’nın başkenti Viyana’da kamu sağlığı sorununa dönüştü. Zehirli bu örümcek türü yazın başından bu yana kentte birkaç kurbanı ısırarak kamu sağlığını tehdit eder hale geldi.
Örümcek saldırılarının artması üzerine Avusturya Sağlık Bakanı Maria Rauch-Kallat, hayvanın özelliklerini ve ısırması halinde yapılması gerekenleri anlatan bir genelge yayınladı. Doktorlarsa yerel radyolardan halka yapılması gerekenler ve acil önlemler konusunda uyaran konuşmalar yapıyor. Ülkenin bir diğer büyük kenti Linz’te bir gecede 190 kişi, zehirli sarı örümcek tarafından ısırıldığı şüphesiyle doktora başvurdu. Örümceğin ısırdığı bölge kızarıyor ve tahriş oluyor, etkisi yaklaşık 10 hafta sürüyor ancak şimdiye dek ölümcül bir vakaya rastlanmadı.
Ntvmsnbc
Evren 2 Milyar yıl Yaşlandı
ABD’deki Carnegie Enstitusü uzmanı Alceste Bonanos, Havai’deki Keck-II teleskobuyla Triangulum Galaksisi’ndeki birbirlerinin etrafında 5 günde bir dönen ikiz yıldızları gözlemledi. Gözlem ekibi, ışık, sürat ve ısı ölçümleri alarak bu yıldızların gerçek parlaklığını hesapladı. Yıldızların gerçek parlaklığı ile gözlemlenebilir parlaklığı arasındaki farkı kağıda döken uzmanlar, bu galaksinin 3.14 milyon ışık yılı uzaklıkta olduğu sonucuna vardı. Bu rakam, galaksinin aslında bilinenden yarım milyon ışık yılı daha ötede olduğunu gösteriyor...
Devamı : Ntvmsnbc
"Bölgesel Savaşa Hoşgeldiniz!"
Suriye savaşa hazır... Dışişleri Bakanı: Bölgesel savaşa hoşgeldiniz!
Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, ülkesinin bölgesel bir savaşa hazır olduğunu ve İsrail'den gelecek her saldırıya anında yanıt vereceğini söyledi.
Lübnan'da bulunan Muallim, Lübnan Dışişleri Bakanı Fevzi Salluh ile kuzeydeki Trablusşam kentine gelişinde, Ortadoğu'da karışıklık riskiyle ilgili bir soruya, ''bölgesel savaşa hoş geldiniz'' diye yanıt verdi.
Suriye Dışişleri Bakanı, ''Hizbullah, güç dengesinin İsrail'den yana olduğu tezine son vermiştir. Suriye İsrail'den gelecek her türlü saldırıya hazırlandı ve hemen yanıt verecektir'' dedi. Milliyet
İsrail savaş uçakları günün aydınlanmasıyla, Lübnan’a yönelik saldırılarına yeniden başladı
Operasyonun 27’nci gününde İsrail savaş uçaklarının, Sayda kentinin çevresine yönelik bombardımanında 8 sivil yaşamını yitirdi. İsrail’in, Nebatiya kentine düzenlediği hava saldırısında da 4 Lübnanlı hayatını kaybetti. Beyrut’un güneyiyle Bekaa vadisindeki Baalbek de bombalandı... Ntvmsnbc
İsrail'den yeni hava saldırıları
Diplomatik çözüm arayışları sürerken, İsrail Lübnan'a yönelik kara ve hava saldırılarını sürdürdü. Lübnan BM karar tasarısında değişiklik istediğini bildirdi.
Bu sabahın erken saatlerinde Beyrut'un, Hizbullah'a desteğin güçlü olduğu güney mahalleleri çok sayıda patlama ile sarsıldı.
Görgü tanıkları ayrıca, Baalbek ve Bekaa vadisine de hava saldırıları olduğunu bildiriyorlar.
Karada ise çatışmalar devam etti. Lübnan kaynaklarından gelen haberlere göre, İsrail birlikleri ile Hizbullah savaşçıları arasında Lübnan'ın Hula köyü çevresinde çatışmalar yaşandı.
Hizbullah, İsrail'e kayıp verdirdiğini söylüyor ama İsrail'den henüz bu çatışma ile ilgili açıklama gelmedi... BBC Turkish
Savaş Şiddetlenerek Sürüyor!
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi İsrail-Hizbullah savaşında ateşkesi öngören karar tasarısı üzerinde çalışırken İsrail hava saldırıları, Hizbullah'ın füze atışları ve güney Lübnan'da kara savaşı bütün hızıyla devam ediyor.
Amerika'nın Sesi Muhabiri Jim Teeple'ın Kudüs'ten verdiği habere göre, Hizbullah'ın güney Lübnan'dan attığı ve İsrail'in kuzeyine düşen bir roket en az 10 İsrail askerinin ölümüne yolaçtı. İsrail de güney Lübnan'da hava saldırılarını sürdürdü ve savaşın başındanberi Lübnan'ın, ortak sınıra yakın bölgelerine en ağır topçu ateşini açtı... VOA News
İsrail'den bombalı misilleme
BEYRUT: Hizbullah militanlarının füze saldırılarında haftalardır en ağır kaybı veren İsrail, Lübnan’da pek çok mevziyi bombalayarak karşılık verdi. Savaş uçakları ve topçu birliklerinin hedefleri arasında Hizbullah’ın füze fırlatıcıları yer alırken, Sayda kentine düzenlenen saldırıda 6 kişi can verdi. Lübnan’ın güneyinde Kfar Tebnit ve Hasaniye köylerine atılan bombalar iki binanın yıkılmasına ve 11 kişinin enkaz altında kalarak ölümüne yol açtı. Başkent Beyrut’un güneyinde yer alan mahalleler de İsrail savaş uçaklarının bu sabah bombaladıkları yerler arasındaydı... DW World
Çin'de tropikal fırtına:31 ölü
Çin'i etkisi altına alan tropikal fırtına Prapiroon'da ölenlerin sayısı 31'e yükseldi.
Resmi haber ajansı Şinhua, önceki gün Guangdong eyaleti ve komşusu Guangşi eyaleti kıyılarını vuran fırtınada en az 14 kişinin de kayıp olduğunu belirtti.
Ajans, 46 bin evi yıkan Prapiroon'un verdiği maddi hasarınsa 2,4 milyar yuan (450 milyon YTL) olarak tahmin edildiğini kaydetti.
Yetkililer, Guangdong, Guangşi ve Hainan'ın alçak kesimlerindeki 400 bin kişiyi tahliye etmişlerdi.
Prapiroon, Filipinler'den geçtiğinde de 6 kişinin ölümüne yol açmıştı.
Adını Tayland'ın yağmur tanrısından alan Prapiroon, bölgedeki fırtına sezonunun 8. büyük fırtınası.
Resmi haber ajansı Şinhua, önceki gün Guangdong eyaleti ve komşusu Guangşi eyaleti kıyılarını vuran fırtınada en az 14 kişinin de kayıp olduğunu belirtti.
Ajans, 46 bin evi yıkan Prapiroon'un verdiği maddi hasarınsa 2,4 milyar yuan (450 milyon YTL) olarak tahmin edildiğini kaydetti.
Yetkililer, Guangdong, Guangşi ve Hainan'ın alçak kesimlerindeki 400 bin kişiyi tahliye etmişlerdi.
Prapiroon, Filipinler'den geçtiğinde de 6 kişinin ölümüne yol açmıştı.
Adını Tayland'ın yağmur tanrısından alan Prapiroon, bölgedeki fırtına sezonunun 8. büyük fırtınası.
Hindistan'da Sel : 350 Kişi Öldü,Binlerce Tahliye...
Ölü sayısı 350'yi aştı, binlerce kişi de tahliye edildi.
Hindistan ve Pakistan'ı etkisi altına alan muson yağmurlarının yol açtığı sellerde ölü sayısı artıyor. Hindistan'da binlerce kişi tahliye edildi.
Hindistan'ın batı ve güney eyaletlerinde 12 kişinin daha hayatını kaybetmesiyle ölenlerin sayısı 350'yi aştı.
Nehir seviyelerinin yükselmesi ve sel yüzünden ekili alanlar su altında kalırken, bir çok havaalanı ve yollar kapandı. Binlerce insan evlerini boşaltmak zorunda kaldı.
Hindistan'da her yıl nisan ile eylül ayı arasında yaşanan muson mevsimi, 600 milyon kişinin geçim kaynağı tarım için çok önemli, ancak neden olduğu su baskınları büyük zarara yol açıyor.
Pakistan'da da şiddetli yağışların yol açtığı su baskınlarında ölenlerin sayısı 40'a yükseldi. Ölenlerin bir bölümünün selde yıkılan evlerin altında kaldıkları belirtiliyor.
TRT
Mayon Yanardağı'nın Patlaması An Meselesi
Filipinler'de yetkililer Mayon Yanardağı'nın her an patlayabileceği uyarısında bulundu.
Yanardağa yakın Legaspi kentinin belediye başkanı Noel Rosal, yanardağ eteklerinde yaşayan 10 bin 500 kadar kişinin tahliyesine başlandığını belirtti.
Yerel radyoya açıklama yapan Rosal, bu sabah yaklaşık yarım saat arayla çok sayıda sarsıntının meydana geldiğini ve sarsıntıların ardından yanardağın lav püskürttüğünü söyledi.
Filipinler Sismoloji ve Volkanoloji Enstitüsü de alarm seviyesini üçten dörde yükseltti. Yanardağın patlaması durumunda 60 bin kişinin hayatının tehlikeye girebileceği bildiriliyor.
Şubat ayından bu yana aralıklarla faaliyete geçen Mayon Yanardağı 15 temmuzda lav püskürtmeye başlamıştı.
Başkent Manila'nın yaklaşık 300 kilometre güneydoğusunda bulunan yanardağ en son temmuz 2001'de patlamıştı.
1814 yılında meydana gelen patlamadaysa yanardağın eteklerinde bulunan bir kasaba lavlar altında kalmış, bin 200 kişi ölmüştü.
CNN Turk
Etiyopya'da Sel Felaketi : 200 Ölü
Etiyopya'nın doğusunda aşırı yağışlar sonucu meydana gelen sel felaketinde ölü sayısı 200'e yaklaştı. 300 kişi ise hala bulunamadı
Polis, sel felaketinin başkent Addis Ababa'nın doğusundaki Dire Dava kentinde aşırı yağışlar nedeniyle bir nehrin taşmasıyla meydana geldiğini, olayda ölenlerden çoğunun kadın ve çocuk olduğunu belirtti.
Sel felaketi sonucu evsiz kalan 2 bin - 3 bin kişiye Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu ile Etiyopya'daki sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle barınak sağlanıyor.
Yetkililer, sel felaketinde 100 kadar evin, bir pazar yeri ile birçok mağazanın sular altında kaldığını, otomobil ve hayvanların sel sularına kapıldığını açıklamıştı.
Dire Dava kentinde geçtiğimiz yıl meydana gelen sel felaketinde de 200 kişi ölmüş, 260 bin kişi evsiz kalmıştı.
Etiyopya'nın güneyinde ve güneydoğusunda aylardır süren kuraklık en az 1.7 milyon kişinin hayatını tehdit ediyordu
CNN Turk
4.08.2006
Aspartame - Say No! Nein! Non! Nix! Njet!, Oxi!
Şu şeker hastalarına verilen aspartam içeren ilaçların,sakızlara "tatlandırıcı" olarak konulan aspartamın,tatlandırıcı içeren gıda maddelerinin içindeki "aspartam"ın
karınca zehiri olarak icat edildiğini ama daha sonra "parası" iyi olduğu için neredeyse bütün işlenmiş gıdaların içine konduğunu biliyor muydunuz?
K.M.
Elfun a teşekkürler
Daha fazla ayrıntı için TIKLAYINIZ
The Truth About Aspartame...
Aspartame doğal bir madde DEĞİLDİR!
Aspartame diyet geliştirme ürünü DEĞİLDİR!
Aspartame HİÇKİMSE için güvenli DEĞİLDİR!
Aspartame yiyecek "katkı" maddesi değildir!
Aspartame DÜZENLENMEMİŞ ve GÜVENLİ OLMAYAN bir İLAÇTIR! (Aslında sindirimi kolaylaştıran ülser ilacı olarak tenkit edilmişti!)
Aspartame sıvılar içersinde donma noktasının üzerinde FORMALDEHİT'e dönüşür!
Aspartame DİYABETİKLER için çok daha kötüdür!
Aspartame zehirlenmesi gittikçe artmaktadır!
Aspartame yan ürünleri vücudunuzdaki YAĞ'da depo edilir!
Aspartame 92 "Resmi" yan etkiye sahiptir (en kötüsü ÖLÜMdür!)
Aspartame çok geniş sayıda problemleri TAKLİT EDER!
Aspartame yan etkileri ÇOĞUNLUKLA YANLIŞ TANIMLANIR!
Aspartame insan tüketimi için uygun değildir!
Aspartame'ın FDA tarafından onayı UTANÇ VERİCİ bir trajedidir!
Aspartame'ın HERŞEY'de kullanımı için onayı çok daha kötüdür!
Suçlular kimler? FDA, Searle, Monsanto, NutraSweet ve daha fazlası!
TEK "TEDAVİ" beslenme içersinden tamamiyle çıkarılmasıdır!
TAM bir iyileşme mümkün olmayabilir!
Yalnızca öfkeli ve aktif bir KAMUOYU dünyayı bu ZEHİRDEN kurtarabilir!
Eğer etkilendiyseniz, RAPOR EDİN! ALAKÂDAR OLUN!
karınca zehiri olarak icat edildiğini ama daha sonra "parası" iyi olduğu için neredeyse bütün işlenmiş gıdaların içine konduğunu biliyor muydunuz?
K.M.
Elfun a teşekkürler
Daha fazla ayrıntı için TIKLAYINIZ
The Truth About Aspartame...
Aspartame doğal bir madde DEĞİLDİR!
Aspartame diyet geliştirme ürünü DEĞİLDİR!
Aspartame HİÇKİMSE için güvenli DEĞİLDİR!
Aspartame yiyecek "katkı" maddesi değildir!
Aspartame DÜZENLENMEMİŞ ve GÜVENLİ OLMAYAN bir İLAÇTIR! (Aslında sindirimi kolaylaştıran ülser ilacı olarak tenkit edilmişti!)
Aspartame sıvılar içersinde donma noktasının üzerinde FORMALDEHİT'e dönüşür!
Aspartame DİYABETİKLER için çok daha kötüdür!
Aspartame zehirlenmesi gittikçe artmaktadır!
Aspartame yan ürünleri vücudunuzdaki YAĞ'da depo edilir!
Aspartame 92 "Resmi" yan etkiye sahiptir (en kötüsü ÖLÜMdür!)
Aspartame çok geniş sayıda problemleri TAKLİT EDER!
Aspartame yan etkileri ÇOĞUNLUKLA YANLIŞ TANIMLANIR!
Aspartame insan tüketimi için uygun değildir!
Aspartame'ın FDA tarafından onayı UTANÇ VERİCİ bir trajedidir!
Aspartame'ın HERŞEY'de kullanımı için onayı çok daha kötüdür!
Suçlular kimler? FDA, Searle, Monsanto, NutraSweet ve daha fazlası!
TEK "TEDAVİ" beslenme içersinden tamamiyle çıkarılmasıdır!
TAM bir iyileşme mümkün olmayabilir!
Yalnızca öfkeli ve aktif bir KAMUOYU dünyayı bu ZEHİRDEN kurtarabilir!
Eğer etkilendiyseniz, RAPOR EDİN! ALAKÂDAR OLUN!
İTHAM EDİYORUZ!
İTHAM EDİYORUZ:
• ABD-İngiltere-İsrail koalisyonunun emperyalist, kolonyalist, saldırgan politikalarının sorumluları
G.W. Bush, T. Blair ve E. Olmert’i itham ediyoruz.
• İmha savaşı, işgal, taammüden kitlesel cinayet, çocukları ve sivilleri bilerek öldürme suçlarının
hepsini birden işledikleri için,
• Afganistan ve Irak’taki cürümlerinden sonra bu kez de Filistin ve Lübnan halklarına saldırdıkları için
ve, muhtemelen, Suriye ve İran’a da saldırmaya hazırlandıkları için,
• tüm evrensel ahlak normlarını çiğneyerek tam anlamıyla barbarlaştıkları için.
AŞAĞIDAKİLER DE SORUMLUDUR:
• En temel insan hakkı olan yaşama hakkını hiçe sayan, uluslararası hukuk normlarını ayaklar altına alan,
insanlığa karşı suç işleyen ABD, İngiltere ve İsrail içinde toplu ve bireysel sorumluluğu
paylaşan tüm bileşenler, danışmanlar, devlet personeli, sivil ve asker görevliler;
• bu saldırganlığı önlemeyen yasama ve yargı organları;
• demokratik denetim yollarıyla onları dizginleyip cezalandırmayan kamuoyları (üniversiteler,
medya, aydınlar, işçiler, yurttaşlar);
• bu hukuksuzluğa, kaba güç ve saldırganlığa aktif veya pasif onay veren, yardakçılık ve işbirliği
yapan BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ve diğer dünya ülkeleri
yaşananların ağır sorumluluğunu paylaşmaktadırlar.
TALEP EDİYORUZ:
• Bu vahşetin hemen durmasını,
• insanlık suçu işlemekte olan Bush, Blair ve Olmert’in,
• bu suça iştirak eden tüm ülkelerin yürütme güçlerinin ve devlet görevlilerinin,
• uluslararası insan hakları mahkemelerinde, vicdan ve tarih önünde yargılanmalarını ve
kendi halklarının hukuki ve demokratik girişim ve yaptırımlarıyla görevden alınmalarını ve
cezalandırılmalarını talep ediyoruz.
VE BEYAN EDİYORUZ Kİ:
Çok kritik bir eşikteyiz.
İnsanlığın yüzlerce yıllık birikimini hiçe sayan bu saldırgan, sömürgen, militarist uygulamalar
bu gezegenin bugününü ve geleceğini tehdit ediyor.
Bu kaba güç karşısında boyun eğmeyi ve katliamlara suç ortağı olmayı reddediyoruz.
Kanla beslenen ekonomilere ve ölümcül savaş makinalarına teslim olmak istemiyoruz.
Başka bir dünyaya inanıyoruz ve onun için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Perihan Mağden, Ayşe Gül Altınay, Latife Tekin, Zeynep Çağlayan Gambetti,
Yıldırım Türker, Koray Çalışkan, Taha Parla
Bu metni destekliyorsanız lütfen imzanızı mümkün olan en kısa zamanda basındaki birinci yayına yetişebilmesi için ozlem.aslan@boun.edu.tr adresine gönderiniz.
Ayrıca imzaları yine aynı adrese yönlendirerek metni kurumunuz ve çevrenizde de dolaştırma konusunda yardımlarınızı rica ediyoruz.
Toplanan imza sayısı, yayınların yapıldığı basın organları ve benzer gelişmeler hakkında aynı e-mail adresinden bilgi alabileceksiniz.
Saygılarımızla,
Ayşe Gül Altınay
Koray Çalışkan
Zeynep Çağlayan Gambetti
Perihan Mağden
Taha Parla
Latife Tekin
Yıldırım Türker
• ABD-İngiltere-İsrail koalisyonunun emperyalist, kolonyalist, saldırgan politikalarının sorumluları
G.W. Bush, T. Blair ve E. Olmert’i itham ediyoruz.
• İmha savaşı, işgal, taammüden kitlesel cinayet, çocukları ve sivilleri bilerek öldürme suçlarının
hepsini birden işledikleri için,
• Afganistan ve Irak’taki cürümlerinden sonra bu kez de Filistin ve Lübnan halklarına saldırdıkları için
ve, muhtemelen, Suriye ve İran’a da saldırmaya hazırlandıkları için,
• tüm evrensel ahlak normlarını çiğneyerek tam anlamıyla barbarlaştıkları için.
AŞAĞIDAKİLER DE SORUMLUDUR:
• En temel insan hakkı olan yaşama hakkını hiçe sayan, uluslararası hukuk normlarını ayaklar altına alan,
insanlığa karşı suç işleyen ABD, İngiltere ve İsrail içinde toplu ve bireysel sorumluluğu
paylaşan tüm bileşenler, danışmanlar, devlet personeli, sivil ve asker görevliler;
• bu saldırganlığı önlemeyen yasama ve yargı organları;
• demokratik denetim yollarıyla onları dizginleyip cezalandırmayan kamuoyları (üniversiteler,
medya, aydınlar, işçiler, yurttaşlar);
• bu hukuksuzluğa, kaba güç ve saldırganlığa aktif veya pasif onay veren, yardakçılık ve işbirliği
yapan BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ve diğer dünya ülkeleri
yaşananların ağır sorumluluğunu paylaşmaktadırlar.
TALEP EDİYORUZ:
• Bu vahşetin hemen durmasını,
• insanlık suçu işlemekte olan Bush, Blair ve Olmert’in,
• bu suça iştirak eden tüm ülkelerin yürütme güçlerinin ve devlet görevlilerinin,
• uluslararası insan hakları mahkemelerinde, vicdan ve tarih önünde yargılanmalarını ve
kendi halklarının hukuki ve demokratik girişim ve yaptırımlarıyla görevden alınmalarını ve
cezalandırılmalarını talep ediyoruz.
VE BEYAN EDİYORUZ Kİ:
Çok kritik bir eşikteyiz.
İnsanlığın yüzlerce yıllık birikimini hiçe sayan bu saldırgan, sömürgen, militarist uygulamalar
bu gezegenin bugününü ve geleceğini tehdit ediyor.
Bu kaba güç karşısında boyun eğmeyi ve katliamlara suç ortağı olmayı reddediyoruz.
Kanla beslenen ekonomilere ve ölümcül savaş makinalarına teslim olmak istemiyoruz.
Başka bir dünyaya inanıyoruz ve onun için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Perihan Mağden, Ayşe Gül Altınay, Latife Tekin, Zeynep Çağlayan Gambetti,
Yıldırım Türker, Koray Çalışkan, Taha Parla
Bu metni destekliyorsanız lütfen imzanızı mümkün olan en kısa zamanda basındaki birinci yayına yetişebilmesi için ozlem.aslan@boun.edu.tr adresine gönderiniz.
Ayrıca imzaları yine aynı adrese yönlendirerek metni kurumunuz ve çevrenizde de dolaştırma konusunda yardımlarınızı rica ediyoruz.
Toplanan imza sayısı, yayınların yapıldığı basın organları ve benzer gelişmeler hakkında aynı e-mail adresinden bilgi alabileceksiniz.
Saygılarımızla,
Ayşe Gül Altınay
Koray Çalışkan
Zeynep Çağlayan Gambetti
Perihan Mağden
Taha Parla
Latife Tekin
Yıldırım Türker
İsrail Lübnan'ı İşgale Hazırlanıyor!
Olmert: Amacımıza yaklaştık
Fotoğraflar : Help Lebanon adresinden
İsrail Lübnan'da ilerlemeye hazırlanıyor
İsrail ordusunun kuzeyde, sınırdan otuz kilometre kadar mesafedeki Litani nehrine kadar ilerlemeye hazırlandığı belirtiliyor.
srail Savunma Bakanı Amir Peretz, orduya, Lübnan içlerine doğru ilerlemeye ve yeni bir hücuma hazır olma emri verdi.
Bu arada İsrail uçakları da başkent Beyrut'un güneyindeki bazı hedefleri ve kuzeydeki köprüleri vurmaya devam etti.
Bazı haberlere göre bir Lübnanlı asker hayatını kaybetti.
Dün Hizbullah'ın roket saldırılarında sekiz İsrailli sivil ve Lübnan harekatında da dört İsrail askeri öldü.
Bu, üç haftadır süren operasyonlarda İsrail'in bir günde verdiği en yüksek kayıp oldu.
İsrail'in Lübnan'da şu anda onbin civarında askeri var ve sınır boyunca yirmi kadar Lübnan köyünü kontrolü altında tuttuğu tahmin ediliyor.
Hizbullah tehdidi
Bu arada İsrail'in harekat alanını genişletme tehdidine karşılık, Hizbullah lideri Şeyh Hasan Nasrallah'dan da bir karşı tehdit geldi.
Nasrallah, İsrail İsrail sivil alanlara yönelik saldırılara son verirse, biz de roket saldırılarını durdururuz dedi, ama ardından da uyardı: "İsrail Lübnan içlerine doğru ilerlemeyi ve başkent Beyrut'u bombalamayı sürdürürse, o zaman biz de Tel Aviv'i hedef alırız".
Hizbullah'ın bu tehdidi yerine getirebilecek silahlara sahip olup olmadığı tartışmalı bir konu.
Bazı uzmanlar örgütün elinde İran yapımı Zelzal iki füzeleri bulunduğunu düşünüyor. Bu doğruysa, sözkonusu füzeler ikiyüz kilometre menziliyle Tel Aviv'e ulaşabilir.
Ama İsrail Hizbullah'ın uzun menzilli füzelerinin büyük kısmının son bombardımanlarda imha edildiğine inanıyor.
Buna rağmen, İsrailli güvenlik kaynaklarının BBC'ye verdiği bilgiye göre, "Hizbullah, Tel Aviv'i vurursa o zaman İsrail de Lübnan'ın altyapısını hedef alacak."
İsrailli bir hükümet sözcüsü Hasan Nasrallah'ın ifadelerini "budala cesareti" diye tanımlarken, Hizbullah'ın isterse Tel Aviv'i vurma gücü olduğunu da ekledi.
BBC
DW-World DE
Dünyanın Ateşi Çıktı!
Buzullarda da küresel ısınmanın etkileri gözleniyor
Avrupa’da kavucuru sıcaklar şimdilik geride kaldı, ancak küresel ısınma uzmanları tedirgin ediyor. Sadece Avrupa’da değil, kutuplarda da kendini gösteren ısınma karşı uzmanlar, 8 bin yıl önce başlayan ılımlı iklim döneminin sona ermekte olduğu uyarısı yapıyor.
DW’den Ayşe Tekin’in haberi…
Kurak yaz, alçak kesimlerde de etkili oldu. Alman Tarım Meteorolojisi Enstitüsü’nden yapılan açıklamaya göre, bazı bölgelerde topraktaki nem oranı sıfır, ağaçlar kuruma belirtileri gösteriyor ve ürünler kavruluyor. Temmuz sıcakları buğday ürününe zarar vermedi, ama hızla olgunlaştığı için kalitesi düştü. Mısır, şeker pancarı, patates ise hala tarlada ve nem oranının düşmesi ürünün verimini de düşürüyor.
Almanya’da verimli bir tarlada nem oranı % 20 ila 40 arasında öngörülüyor. Sonuçta 2006 yılı yazından en memnun kalacak olanlar belki şarap üreticileri olacak, ama onlar bile Ağustos ayında yağmur yağmazsa, üzümlerin dalında kuruyacağından endişeleniyor.
Sadece Avrupa’da değil, kuzey yarı kürenin diğer bölgelerinde örneğin Alaska’da da kurak yazın etkisi görülüyor. Uzmanlar 8 bin yıl önce başlayan ılımlı iklim döneminin sona ermekte olduğu uyarısı yapıyor. Dört mevsimle belirlenen ılımlı iklim dönemi, insanların tarımı geliştirmesini, dünyaya yayılmasını ve bugünkü medeniyet düzeyine ulaşmasını sağlamıştı.
Yaşam zorlaşıyor
Şimdi dünyanın ateşi çıktı ve neredeyse semt semt değişen hava koşulları yaşamı zorlaştırmaya başladı. Uzmanlar hayvanların hava değişimini 1950’li yıllarda fark ettiklerini ve önlem almaya başladıklarını söylüyor. Çünkü o zamandan bu yana yaşam alanlarını her yıl altı kilometre kuzeye ve altı metre yükseğe kaydırıyorlar. Buna rağmen bazıları iklim değişiminin hızına yetişemeyip, yok oluyor.
İnsanlar iklimdeki değişimin yaratacağı felaketi kavrayıp, bugün herşeyi durdursalar, yani termik santralleri kapatıp, arabalarını evde bırakıp, bisikletle yol almaya başlasalar bile dünya atmosferindeki sera gazları sıcaklığın 0,8 ila 1,7 derece arasında artmasına neden olacak. İklim uzmanları Birinci Dünya Savaşı sırasında özellikle Verdun cephesinde harcanan enerjinin hala atmosferi etkilemeye devam ettiğini ve 2050 yılına kadar da devam edeceğini yazıyor.
Acil önlem gerekli
Bu nedenle acil önlem alınması gerekiyor. Çünkü hava ısındıkça ve buzullar eridikçe bizi bekleyen bir başka tehlike daha var: O da buzullarda saklı karbondioksit. “Bizden Sonrası Tufan” adlı kitabın yazarı Amerikalı gazeteci Elisabeth Kolbert, Alaska’daki değişimi incelemek için bir jeofizikçi ile birlikte bölgeyi gezmiş. Gözlemleri, buzullar bölgesi Alaska’da yerin adeta çürümüş bir taban gibi yarılması. Birdenbire kırılan yollar, çöken evler, sular altındaki ormanlar artık alışıldık görüntüler haleni gelmiş bölgede.
Bu sadece bölgede evi olanlar ya da tesadüfen kırılan yollardan geçenler için sorun değil, Alaska’daki sürekli don bölgesinde binyıllar önce buzul dönemi başladığında donan bitkilerin çürümesi ile oluşan 450 milyar ton karbondioksit bulunduğu tahmin ediliyor. Buzların erimeye başlaması aynı zamanda bu karbondioksitin açığa çıkmasını getirecek. İşte o zaman atmosferin ısınması daha da artacak. Elisabeth Kolbert’in kitabına “Bizden Sonrası Tufan” adını vermesinin nedeni bu.
Akdeniz Kuzey Denizi’ne çıkıyor
İklim değişimi ile mevsimler kayacak ve Akdeniz’in tatil bölgelerinin yerini Kuzey Denizi kıyılarındaki oteller alacak belki ama, bu insanların başına gelebileceklerin en tehlikesiz olanı. Elisabeth Kolbert gibi iklim değişimi ile ilgili “Hava Koşullarını Belirleyen Biziz” başlıklı yeni bir kitap yayınlanan Tim Flannery de iklim değişiminin şu anda yarattığı stresin, yani insanlar, hayvanlar, bitkiler ya da doğaya fazla gelen sıcakların önümüzdeki yıllarda kitlesel göçler ve hatta savaşlara yol açmasını olası görüyor.
Ayşe Tekin / DW
Kuzey Yanıyor, Güney Donuyor!
Kuzey yarı kürede özellikle Avrupa ve ABD’nin kuzeydoğusu aşırı sıcaklarla boğuşurken, baharı bekleyen güneyyarı küredeki Güney Afrika beklenmedik şekilde yağan kar, buz ve soğukla mücadele ediyor
ANKARA - Güney Afrika gazetelerine göre, ülkenin en büyük kenti Johannesburg ile birçok kent merkezi karla kaplanırken, Sutherland bölgesinin Karoo kenti son 20 yılın en yoğun kar yağışıyla karşı karşıya kaldı ve kentte karın yüksekliği 30 santime ulaştı.
Baharın geleceğine inanan Güney Afrikalılar beklenmedik şekilde kış koşullarıyla mücadele etmek zorunda kalırken, kötü hava koşullarının hafta sonuna dek sürmesi bekleniyor.
Güney Afrika’nın tamamını etkileyen ağır kış koşullarının yollarda neden olduğu buzlanma yüzünden çok sayıda trafik kazası meydana geldi ve birçok kişi yaralandı.
Aniden bastıran kışın yanı sıra Kuzey Mpumalanga’da etkili olan kasırga yüzünden de çok sayıda ev, elektrik direği ve ağaçlar zarar gördü, ilk belirlemelere göre 7 kişi yaralandı.
Meteoroloji yetkilileri, Johannesburg’da bugün en yüksek hava sıcaklığının 9 derece civarında olacağını belirttiler
Ntvmsnbc
Et Yiyici Dev Örümcek Manisa'ya Sıçradı!
Manisanın Sarıgöl ilçesi Tırazlar köyünde yaşayan bir çiftçinin "et yiyici" olarak bilinen en iri yapılı örümcekleri görmesi üzerine İlçe Tarım Müdürlüğü ekipleri harakete geçti
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, ilçedeki üzüm bağını
ilaçlamaya giden Selahattin Salman, gördüğü bir kaç tane iri yapılı
örümceğin dikkatini çekmesi üzerine, bir tanesini yakalayarak ilçe
tarım müdürlüğüne götürdü.
Burada yapılan incelemede, çiftçi Salman'ın getirdiği örümceğin
''et yiyici'' olarak bilinen ''Solifuage'' türünden olduğu kaydedildi.
İlçe Tarım Müdürü Mehmet Toy, örümceğin bulunduğu Tırazlar köyü
Kır mevkiinde gerekli ilaçlama çalışmalarına hemen başlanacağını
belirterek, ''Halkımızın paniğe girmemelerini önermekteyim. İlaçlama
hemen yapılacaktır. Özellikle gece ortaya çıkmakta olan 'et yiyici'
örümceklerden korunmanın tek yolu, geceleri arazide bulunmamaktır''
diye konuştu.
HAYMANA'DA DA ORTAYA ÇIKMIŞTI
Geçtiğimiz hafta Ankara'nın Haymana ilçesinde de ortaya çıkan aynı
türdeki örümceklerin 10 santimetreye varan büyüklüğü ile dikkati
çektiği belirtilerek, 1 metreye kadar zıplayabildikleri bildirilmişti.
Halk arasında ''karabüyü'' olarak adlandırılan örümceğin zehirli
olmadığı ifade edilmiş ancak ısırdıklarında eti koparabilecekleri
kaydedilmişti.
HaberTürk
3.08.2006
ABD Aşırı Sıcak Havanın Etksinde
Amerika’nın batısında geçen hafta 130 kişinin ölümüne yol açan aşırı sıcaklar, bu kez de ülkenin Orta ve Kuzeydoğu eyaletlerini etkisi altına aldı.
Kansas’dan Massachusetts eyaletine kadar uzanan bölgede aşırı sıcak uyarısı yapıldı.
New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg aşırı sıcaklar nedeniyle kentte acil durum ilan etti.
New York, Washington ve Boston’da bugün hava sıcaklığı aşırı rutubetle birlikte 46 dereceye kadar yükseldi.
Ülkenin değişik yerlerinde klima cihazlarının yoğun olarak kullanılması sonucu elektriğe olan aşırı talep nedeniyle elektrik kesintileri yaşanıyo
Kansas’dan Massachusetts eyaletine kadar uzanan bölgede aşırı sıcak uyarısı yapıldı.
New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg aşırı sıcaklar nedeniyle kentte acil durum ilan etti.
New York, Washington ve Boston’da bugün hava sıcaklığı aşırı rutubetle birlikte 46 dereceye kadar yükseldi.
Ülkenin değişik yerlerinde klima cihazlarının yoğun olarak kullanılması sonucu elektriğe olan aşırı talep nedeniyle elektrik kesintileri yaşanıyo
İsril'in Yarattığı Çevre Felaketi!
İsrail’in Lübnan’da bir enerji santralini bombalamasıyla tonlarca fuel oil Doğu Akdeniz’e boşaldı. Fuel oil tabakası 100 km’lik bir alana yayıldı ve kıyıları kapladı
İsrail uçaklarının bombalaması sonucu Akdeniz’e akan fuel oil, Lübnan kıyılarını kaplıyor. Bazı tahminlere göre, Doğu Akdeniz’e akan petrol miktarı şimdiye dek meydana gelen tanker kazalarının en büyüğüne eşdeğer. Birleşmiş Milletler Çevre Programı, petrolün Lübnan kıyılarında ciddi bir çevre felaketi yaratacağını açıkladı. BM Çevre Programı Başkanı Achim Steiner, Lübnan hükümetine akan petrolün temizlenmesi konusunda yardım edileceğini belirtti.
Lübnan Çevre Bakanlığı’na danışmanlık hizmeti veren Malta merkezli Regional Marine Pollution Emergency Response Centre (Bölgesel Deniz Kirliliği Acil Eylem Merkezi) uzmanları, akaryakıtın Suriye karasularına ulaştığı ve kısa zamanda Doğu Akdeniz’i etkisine alacak bir felakete dönüşeceği uyarısını yapıyor.
AKDENİZ’İN SUÇU NE?
Fuel oilin deniz tabanına oturması halinde balıklar için ciddi bir tehlike yaratacağı vurgulanıyor. Ayrıca Lübnan kıyılarına yumurta bırakan kaplumbağalar da tehlike altında. Siyah ve yoğun fuel oil tabakası şimdiden Beyrut’un kent plajlarını kaplamış durumda; balıkçılar ise bu yıl balık avlanamayacağı belirtiyor. Zararın temizlenmesinin 200 milyon doları aşacağı belirtiliyor. Gayrisafi Milli Hasılası 22 milyar dolar olan ve savaşta büyük yıkıma uğrayan Lübnan için bu facia ciddi bir maliyet getirecek
İsrail uçakları hava saldırılarının yapıldığı 13 ve 15 Temmuz tarihlerinde Lübnan’ın başkenti Beyrut’un 30 km güneyindeki akaryakıt depolarını bombalamıştı. İlk raporlara göre, delinen depolardan 10.000 ton fuel oil akmıştı. Ancak Lübnan Çevre Bakanı Berj Hacıyan, denize karışan fuel oil miktarının en az 35.000 ton olduğunu vurguluyor. Tesiste bulunan 6 adet akaryakıt deposundan 4’ü tamamen yanarken, 5’inci depodaki yangın uzun süre söndürülemedi. Akaryakıtın 5’inci depo yanarken denize aktığı düşünülüyor.
NTVMSNBC
2.08.2006
Küresel Isınmaya Kükürt Reçetesi
Sülfür (S), 16 atom sayısına sahip bir element. Doğada bolca bulunan bu kristalize sarı renkli element, gübre, barut ve kibrit ve böcek ilacı üretiminde kullanılıyor
NTVMSNBC
Nobel ödüllü bilim insanı Paul Crutzen, Güneş ışınlarını geri yansıtan kükürdün atmosfere enjekte edilerek, yeryüzündeki ısınmanın azaltılabileceğini savunuyor.
NEW YORK - Fosil yakıtların kullanılması atmosferdeki karbondioksit oranını artırıyor. Artan karbondioksit ise daha çok Güneş ışınının atmosferde hapsolmasına ve yeryüzünü daha çok ısıtmasına neden oluyor. Fosil yakıtların saldığı bir diğer gaz da kükürt. Kükürt, karbondioksidin aksine Güneş ışınlarını geri yansıtarak yeryüzünün ısınmasını önlüyor. Küresel ısınma bu iki etkiden karbondioksidin daha güçlü gelmesinde kaynaklanıyor. Ancak, Nobel ödüllü bilim insanı Paul Crutzen, atmosfere ekstra kükürt (sülfür) basarak, karbondioksidin etkisini dengelemeyi öneriyor.
Almanya’nın önemli araştırma kurumlarından Max Planck Institute’da görevli Paul Crutzen, atmosferin ikinci katmanına kükürt takviyesi yapılarak bu bölgenin Güneş ışınlarını geri yansıtma kabiliyetinin artırılmasını öneriyor. Crutzen’un önerdiği modelde, dev balonlarla atmosfere kükürt taşınacak, uygun irtifada atmosfere bırakılacak. Kükürt taneciklerinin ilk yararlı sonuçlarını 6 ay içinde vereceği ve en az iki yıl havada etkin kalacağı düşünülüyor.
Crutzen, tezini şöyle savunuyor, “Mevcut uluslararası karmaşada küresel ısınma gibi bir soruna yekvücut bir savunma sistemi kurmak imkansız görünüyor. Ancak maliyeti düşük bir çözüm olarak kükürt basmak bir alternatif olabilir”.
YANARDAĞ PATLAMALARI
Atmosfere kükürt doğal yollarla da karışabiliyor. Örneğin, yanardağ patlamaları yüksek miktarda kükürt çıkarıyor ve kükürt aylarca atmosferde kalabiliyor. Örneğin, Filipinler’deki Pinatubo yanardağı 1991’de patladığında milyonlarca ton kükürt açığa çıkmıştı. Bu sülfür Güneş ışınlarının geri yansımasına neden olmuş ve sonuçta sonraki aylarda yeryüzünde sıcaklık 0.5 santigrat derece düşmüştü.
Volkan patlamalarının en büyüğü ise, 1883 yılında Endonezya’da Krakatau yanardağında gerçekleşti. Krakatau’nun çıkardığı sülfür 2 yıl boyunca atmosferi kaplamış ve Güneş ışınlarının yeryüzüne düşmesine engel olmuştu. O yıl tarım ürünleri büyüyememiş, çiftçiler mağdur olmuştu ve birçok ülkede kıtlık yaşanmıştı. Patlamanın çıkardığı küller Kuzey Avrupa’da dahi gökyüzünü kaplamış, hatta Norveçli dışavurumcu ressam Edward Münch’ün ‘Çığlık’ tablosuna da ilham kaynağı olmuştu.
Kaynak: Makale Climatic Change dergisinde yayımlanmıştır.
İsrail Baalbek'e Saldırıyor/Psikolojik Savaş
İsrail birlikleri, Lübnan'da sınırdaan 100 kilometre uzaklıkta bulunan Baalbek kasabasında havadan ve karadan büyük bir operasyon başlattı.
Baalbek, Hizbullah'ın kalelerinden biri olarak görülen bir bölge.
Kasabaya önce hava saldırılarının düzenlendiği, daha sonra helikopterlerle İsrail askerlerinin bölgeye indirildiği belirtiliyor.
İsrail askerlerinin kasaba yakınlarındaki bir hastaneye baskın düzenlemeleri üzerine de hastaneyi kuşatan Hizbullah militanlarıyla aralarında çatışma çıktığı bölgeden gelen haberler arasında
'Operasyon haftalarca sürebilir'
Kabinenin Güney Lübnan'daki operasyonun genişletilmesi yününde aldığı karardan birkaç saat sonra konuşan Olmert, Hizbullah'a karşı verdikleri savaşı kazanmakta olduklarını ve örgütün İsrail için oluşturduğu tehdit unsuru ortadan kalkmadan bir ateşkesin söz konusu olmayacağını söyledi.
Bu arada, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve İsrail Başbakan Yardımcısı Ehud Olmert, Lübnan operasyonunun ne kadar devam edebileceği konusunda farklı tahminlerde bulundu.
Rice, Peres'le görüştükten sonra yaptığı açıkalamada Lübnan'dan birkaç gün içinde ateşkesin mümkün olduğunu söyledi.
Peres ise tarih vermemekle birlikte bunun haftalar alacağını belirtti
BBC Turkish
İsrail, Hizbullah'ın televizyonu El Manar'ın akşam haberlerinde birkaç dakika yayına girerek, ceset resimleri gösterdi ve liderleri Hasan Nasrallah'ı yalan söylemekle suçladı.
El Manar'ın haber programında yayınını ele geçiren İsrail, sırt üstü yere uzanmış, üzerinde fişeklikleri ve Amerikan ordusundakine benzer bir kamuflaj pantolonu bulunan bir ceset göstererek, Arapça, ''Bu Hizbullah'ın özel birliklerinin bir mensubunun cesedinin fotoğrafı'' yazısını yayınladı.
Daha sonra ''Nasrallah yalan söylüyor: Kayıplarını saklayan biz değiliz'' alt yazısını geçiren İsrail, bundan sonra Nasrallah'ın bir fotoğrafıyla, ''Hizbullah üyesi dikkat, yalan söylüyor!'' yazısını yayınladı.
İsrail bunun ardından da bir başka ceset fotoğrafı yayınlayarak, ''Bu cesetlerden daha çok var. Nasrallah gerçeği saklıyor'' yazısı geçirdi.
İsrail'in ayrıca FM radyolarının yayınlarına da girerek, düzenli tekrarlanan ve iki dakika süren şu kaydı yayınladığı bildirildi:
''Hasan, eğitim vermeden çelik gibi İsrail ordusuyla savaşmaya adamlarını gönderdi. Vatansever marşları dinlemeyi bir anlığına bırakın, düşünün ve ayaklarınızı yere basın.'' Psikolojik savaşını sürdürmek için modern elektronik iletişim yöntemlerini kullanan İsrail'in ayrıca, benzer ifadeler taşıyan kısa mesajları Lübnan'daki cep telefonlarına da gönderdiği belirtildi.
Milliyet
Baalbek, Hizbullah'ın kalelerinden biri olarak görülen bir bölge.
Kasabaya önce hava saldırılarının düzenlendiği, daha sonra helikopterlerle İsrail askerlerinin bölgeye indirildiği belirtiliyor.
İsrail askerlerinin kasaba yakınlarındaki bir hastaneye baskın düzenlemeleri üzerine de hastaneyi kuşatan Hizbullah militanlarıyla aralarında çatışma çıktığı bölgeden gelen haberler arasında
'Operasyon haftalarca sürebilir'
Kabinenin Güney Lübnan'daki operasyonun genişletilmesi yününde aldığı karardan birkaç saat sonra konuşan Olmert, Hizbullah'a karşı verdikleri savaşı kazanmakta olduklarını ve örgütün İsrail için oluşturduğu tehdit unsuru ortadan kalkmadan bir ateşkesin söz konusu olmayacağını söyledi.
Bu arada, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve İsrail Başbakan Yardımcısı Ehud Olmert, Lübnan operasyonunun ne kadar devam edebileceği konusunda farklı tahminlerde bulundu.
Rice, Peres'le görüştükten sonra yaptığı açıkalamada Lübnan'dan birkaç gün içinde ateşkesin mümkün olduğunu söyledi.
Peres ise tarih vermemekle birlikte bunun haftalar alacağını belirtti
BBC Turkish
İsrail'den psikolojik savaş taktikleri
İsrail, Hizbullah'ın televizyonu El Manar'ın akşam haberlerinde birkaç dakika yayına girerek, ceset resimleri gösterdi ve liderleri Hasan Nasrallah'ı yalan söylemekle suçladı.
El Manar'ın haber programında yayınını ele geçiren İsrail, sırt üstü yere uzanmış, üzerinde fişeklikleri ve Amerikan ordusundakine benzer bir kamuflaj pantolonu bulunan bir ceset göstererek, Arapça, ''Bu Hizbullah'ın özel birliklerinin bir mensubunun cesedinin fotoğrafı'' yazısını yayınladı.
Daha sonra ''Nasrallah yalan söylüyor: Kayıplarını saklayan biz değiliz'' alt yazısını geçiren İsrail, bundan sonra Nasrallah'ın bir fotoğrafıyla, ''Hizbullah üyesi dikkat, yalan söylüyor!'' yazısını yayınladı.
İsrail bunun ardından da bir başka ceset fotoğrafı yayınlayarak, ''Bu cesetlerden daha çok var. Nasrallah gerçeği saklıyor'' yazısı geçirdi.
İsrail'in ayrıca FM radyolarının yayınlarına da girerek, düzenli tekrarlanan ve iki dakika süren şu kaydı yayınladığı bildirildi:
''Hasan, eğitim vermeden çelik gibi İsrail ordusuyla savaşmaya adamlarını gönderdi. Vatansever marşları dinlemeyi bir anlığına bırakın, düşünün ve ayaklarınızı yere basın.'' Psikolojik savaşını sürdürmek için modern elektronik iletişim yöntemlerini kullanan İsrail'in ayrıca, benzer ifadeler taşıyan kısa mesajları Lübnan'daki cep telefonlarına da gönderdiği belirtildi.
Milliyet
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)