31.05.2006

ABD'yi Yeni Kasırgalar Vuracak!


Katrina Kasırgası’nın vurduğu ABD’nin New Orleans kentinde yeniden yapılanma çalışmaları devam ederken, bilim adamları Katrina benzeri bir kasırganın yeniden ABD’yi vurabileceği uyarısında bulunuyor. Zira sıcak bir yaz, kasırgaların da habercisi.
Katrina Kasırgası’ndan sonra New Orleans’da yaşanan dram, akıllardan gitmiyor. Meksika Körfezi’ndeki şehir geçen yılın Ağustos ayında sular altında kaldığında, bütün dünya yaşanan çaresizliğe tanık olmuştu. Şehrin beşte dördü sular altında kalmıştı ve New Orleans’ın bazı bölgelerinde suyun yüksekliği 4 metreyi buluyordu.

Aradan geçen sürece yeniden yapılanma bir hayli yol alındı, ancak bugün bile New Orleans’ın bazı mahalleleri metruk bir halde. Bazılarıysa “bu kenti yeniden inşa etmeye değecek mi?” diye soruyor. Yakında tekrar zaten bir felaket olmayacak mı? Yoksa Teksas ve Louisiana’daki sahil kentleri derin bir nefes alabilecekler mi? Yüzyılın kasırgasını geride mi bıraktık?

İstatistikler ne diyor?

Bu tür sorular Florida’daki Talahasse Üniveristesi araştırmacılarını da meşgul ediyor. Bu araştırmacılardan biri olan Profesör James Elsner, insanların aynı felaketin iki kez olmayacağını düşündüğünü belirterek, bu tür kanıların yanlış olduğunu belirtiyor.

İstatiksel analizler, Katrina’nın yüzyılın kasırgası olmadığını gösterirken, Profesör Elsner, “Değerlendirmelerimiz Katrina gibi kasırgaların hiç de seyrek olmadığını gösterdi. İstatistiksel olarak aslında kısa zaman aralıklarıyla gerçekleştikleri dahi söylenebilir. Bu süre 9 ila 15 yıl arasıdır” diyor.

Sıcak yaz kasırgaları getiriyor

Profesör Elsner, bu istatistikleri ABD’nin Atlantik sahil şeridinden elde etmiş ve bir sonraki kasırganın New Orleans’ı tekrar vurması olasılığı düşük. ABD’nin Meksika Körfezi’nde 20 yıl arayla büyük kasırgaların gerçekleştiği söylenebilir. Bu da yüzyılın kasırgası tanımlamasının yanlışlığını ortaya koyuyor.

Elsner bu konuda şunları söylüyor: “Bu başka birşey. Kasırgaların sıcak geçen yazlarda, soğuk geçen yazlara göre daha sık çıktığını gösteriyor. Dünyanın giderek ısındığı düşünüldüğünde bu da Katrina gibi kasırgaların daha sık aralıklarla ortaya çıkacağı anlamına geliyor.”

Araştırmacıların bu konuda farklı görüşleri de olsa, ABD’nin sahil kesiminde oturanların gelecekte yeni kasırgalara hazırlanması gerekiyor. NASA’nın da yardımıyla uydu ve uçaklar aracılığıyla kasırgaların önceden tahmin edilmesinde ilerlemeler sağlanıyor.

Kaynak : DW.WORLD.DE Volker Mrasek'in haberi

Fransız gençler tekrar ayaklandı


Paris'te geçen sonbaharda bütün ülkeyi saran şiddet olaylarının ilk ateşlendiği banliyöde dün gece polis ve gençler arasında yeniden çatışmalar yaşanıyor.

İki gecedir meydana gelen şiddet olaylarında dün gece bazı otomobiller ateşe verildi ve bir grup polis memuru yaralandı.

Paris'in Montfermeil banliyösünde pazartesi gecesi yaklaşık 100 gencin polisle çarpıştığı olaylar bir sonraki gece de devam etti.

Üzerlerine taş atan gençleri bastırmaya çalışan polis memurlarından dördü yaralandı.

Dün gece tutuklanan gençler arasında Türkiye kökenli Muhittin Altun da yer alıyor. Geçen yılki banliyö ayaklanmaları, Muhittin Altun'un elektrik çarpmasıyla yaralandığı ve iki arkadaşının öldüğü olaylar ardından patlak vermişti.

Gençler polisten kaçmaya çalışırken bir trafo binasına saklanmışlardı.

Fransız polisi 18 yaşındaki Muhittin Altun'un dün üzerlerine taş fırlattığı için tutuklandığını söylerken, Altun'un avukatları suçlamayı reddediyor.

Banliyödeki son huzursuzluk, polisin bir otobüs şoförüne yönelik saldırıyı soruşturması ardından patlak verdi.

Kamu düzeni konusunda sert bir tutumu savunan ve gelecek yılki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sağ kanattan aday olması muhtemel görülen İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy, yeni şiddet olaylarının önüne geçeceğini söyledi ve ''Fransa'nın hiçbir yerinin kaosa sürüklenmesine izin vermeyeceğim'' dedi.

Sarkozy, gençlerin yasal sorumluluk yaşının düşürülmesi çağrısı yaptı.
Kaynak :BBC

Endonezya'da Yanardağ Paniği


Endonezya’nın Cava Adası’ndaki depremde ölenlerin sayısı 5 bin 400’ü aşarken, yakındaki Merapi yanardağında faaliyetin arttığı gözleniyor.
Sağlık ekipleri sayıları sürekli artan yaralılara müdahalede zorlanıyor. Bölgede tıbbi ekip ve seyyar hastahanelere büyük ihtiyaç duyuluyor.

Yaşanan zorlukların yanısıra, bilimadamları Merapi yanardağının kızgın gazlar püskürttüğünü bildirdi. Merapi’nin her an faaliyete geçebileceği uyarısı üzerine binlerce köylü dağlardaki evini terk etti.

Can kaybının büyük olduğu Yogyakarta’da yiyecek, su ve tıbbi malzeme sıkıntısı yaşanıyor. Yogyakarta’ya taşınarak çalışmalarını yerinden yürüten Endonezya Devlet Başkanı Susilo Bambang Yudhoyono, uluslararası yardım istedi. Devlet başkanı yardımın daha iyi koordine edilmesi gerektiğini de kaydetti.

Bölgeye gönderilmekte olan su, yiyecek, ilaç ve diğer malzemenin felaketin yarattığı ihtiyacı karşılamaya yetmediği bildiriliyor. Yardım görevlileri, 6 virgül 3 büyüklüğündeki deprem yüzünden yaklaşık 200 bin kişinin de evsiz kaldığını söylüyor.
Kaynak :Voa News

30.05.2006

NASA gizemli bulutu araştıracak


NASA son yıllarda atmosferde gizemli bir şekilde beliren mavi renkteki bulutları araştırmak üzere bir uzay aracını Dünya yörüngesine gönderecek.

İSTANBUL - Son yıllarda atmosferin üst katmanlarında oluşan mavi renkli parlak bulut kümelerinin nereden geldiği bilinmiyor. Uzmanların ilk etapta küresel ısınmanın dolaylı etkilerinden biri kabul ettikleri ancak tam olarak tanım koyamadıkları bu bulut kümeleri şimdi NASA’nın gönderdiği gözlem uydusu tarafından araştırılacak. Atmosferin en üst katmanında yer alan bulutların saçtığı mavi parıltılar günbatımı ve şafak vakti gözlemlenebiliyor.

‘Mesosferde Havadurumu’ (The Aeronomy of Ice in the Mesosphere -AIM) adlı uydu bu gizemli doğa fenomenini araştırma adına yapılan ilk girişim. Uydunun en önemli gözlemi bu bulutların küresel ısınmanın bir sonucu olup olmadığını tespit etmeye yarayacak veriler toplamak. İklimbilimciler, bu verilerden küresel ısınmanın şimdiye dek pek bilinmeyen ama olası dolayı etkilerini anlamakta yararlanacak.
GİZEMLİ MAVİ GECE PARILTISI
Söz konusu gizemli mavi bulutlar, atmosferin üst katmanlarında, yaklaşık 80 km yükseklikte (uzay sınırı 100 km) oluşuyor ve geceleri mavimsi bir parlaklık saçıyor. Bu parlaklık genellikle günbatımı veya gündoğumundan önce gözlemlenebiliyor.

ABD’nin önde gelen üniversitelerinden University in Virginia astronomi profesörü ve proje sorumlusu James Russell, yeryüzündeki gözlem noktası için gün batmış olsa dahi bulutların Güneş ışınlarını yeterince yakalayacak yükseklikte olduğunu ve parlamayı sürdürdüğünü belirtiyor.
OLUŞUMU TAM BİLİNMİYOR
Söz konusu bulutlar aslında bilim dünyası için yeni değil. Mavi parıltı saçan bu bulutlar ilk olarak 1885 yılında gözlemlendiğinde, 1883 yılında patlayan Endonezya’daki ünlü Krakatoa yanardağının bir sonucu olduğu düşünülmüştü. Zira, Krakatoa yanardağının patlamasının ardından saçılan küllerin yarattığı bulut, tüm atmosferi kaplamış ve Güneş ışınlarının yeryüzüne düşmesini keserek, son yüzyılların en soğuk yazının yaşanmasına neden olmuştu.

Ancak Russell, söz konusu mavi ışıltılı bulutların son yıllarda yer değiştirmesi ve gizemli bir parlaklık kazanmasının açıklanamadığını vurguluyor ve ekliyor: “Bulutlar her geçen yıl giderek daha parlak bir hal alıyor, bu kadar hızlı bir süreç daha önce yaşanmamıştı”.

Birçok bilim insanı bu mavi bulutların insanların doğada yol açtığı bir takım süreçlerin sonucu olduğunu düşünüyor. Bulut oluşumu için üç etken biraraya geliyor. Sıkışmış su partikülleri, su ve soğuk ısı. Russell’a göre, hava kirliliği ve küresel ısınmanın yarattığı ısı gökyüzünde, bu tip bir süreci tetikleyebilir.
ATMOSFERDE BULUT OLUŞUMU
Atmosferdeki ısınmadan sadece fabrika bacaları sorumlu değil. Binyıllardır süregelen hayvanların saldığı metan dahi birikim yapabilir. Atmosferde biriken metan Güneş ışınları tarafından kırıldığında hidrojen açığı çıkıyor ve bu hidrojen de zamanla oksijen ile birleşerek suya dönüşüyor. Dolayısıyla gökyüzünde, yeryüzündeki denizler ve ırmaklandan buharlaşan suya ek bir H2O birikim meydana geliyor.
KÜRESEL ISINMANIN ETKİSİ
Buna ek olarak, insanoğlunun yarattığı karbondiyoksit de yukarı atmosferin soğumasına neden oluyor. İşte bulutlarda bu katmanda meydana geldiği için, küresel ısınma şüphesi öne çıkıyor. Söz konusu 80 km yüksekliklerde atmosfer yoğunluğu, yekçekiminin zayıflaması sonucu daha düşük olduğu için, bulutların ısı tutma yetenekleri de düşük oluyor. Bu durumda da ısı uzaya kaçıveriyor.

Bulutlar, kuzey ve güney yarımkürelerde kutuplara en çok Güneş ışınının düştüğü yaz aylarında meydana geliyor. Bir olasılıkla yerden yükselen sıcak hava atmosferin alt katmanlarından üst katmanlarına partiküller taşıyarak, üst katmanlarında su açısından zenginleşmesine ve bunun sonucu olarak da bulut oluşumuna katkıda bulunuyor.
DOĞAL GÜNEŞ ŞEMSİYESİ
Mavi ışıltılı bulutların incelenmesinin uzun vadeli sonuçları olacak. Bunların en önemlisi, küresel ısınmanın yol açmış olmasına karşın bu bulut yapısı küresel ısınmayı dengeleyecek bir işlev de görebilir. Russell’a göre, bu bulutlar Dünya’nın etrafında ince yarı geçirgen bir şemsiye işlevi üstlenerek, Güneş ışınlarını bir nebze filtreleyebilir. Bu da yeryüzünün daha az ısınması ve küresel ısınmanın zayıflaması demek.
AIM UYDUSU
AIM uydusu üç farklı gözlem aracı kullanacak. Bunlardan biri dört kameralı bulutların ve atmosferin fotoğraflarını çekecek bir görüntüleme sistemi. İkincisi bulutların içindeki buz partiküllerinin kimyasal yapısını ve Güneş ışını geçirgenliğini araştıracak olan analiz ünitesi. Üçüncü olarak da uzaydan düşen toz parçalarını yakalayacak olan yapışkanlı yüzey. AIM uydusu California’daki Vandenburg Hava Üssü’den bu Aralık’ta fırlatılacak.
NTVMSNBC
Kaynak: NewScientist

28.05.2006

Endonezya'da Felaketler Durmuyor!!!


2004'teki deprem ve tsunami felaketinin ardından "Ateş Çemberi" denilen bölgede felaketler durmuyor. Yanardağ Patlamasının ardından depremle sarsıldı.Global Disaster'ın arşivlerinde Endonezya'daki felaketlerin izi takip edilebilir.
Kemal Mete

Endonezya'nın Java adasında Cumartesi günü meydana gelen ve en az 4 bin 900 kişinin ölümüne neden olan depremin ardından onbinlerce depremzede ikinci bir geceyi daha sokakta geçirdi.
Şiddetli yağış nedeniyle bazı depremzedeler evlerinin enkazına sığınmaya çalıştı.

Halen enkaz altında binlerce cesedin olduğu sanılıyor; ancak arama kurtarma ekipleri, enkaz altında canlı bulma ihtimallerinin artık çok düşük olmasından endişe ediyor.

Deprem sonucu 200 bin kişinin yaralandığı ve yine 200 bin kişinin evsiz kaldığı belirtilen Yogyakarta bölgesinde yardım çalışmalarının hız kazandığı ifade ediliyor.

Cumartesi sabahı meydana gelen 6,3 şiddetindeki deprem Yogyakarta kentinde binaların tamamen çökmesine yol açmıştı.

Yetkililer, 4.983 kişinin öldüğünün tespit edildiğini söylerken; diğer bazı kaynaklara göre ölü sayısı 5.100'ü aşmış durumda.

Bölgede yardım ve kurtarma operasyonu hız kazanırken, Birleşmiş Milletler'e bağlı yardım örgütleri bugün Cenevre'de acil bir toplantı düzenleyecek.

Bunlar arasında, Unicef, Dünya Gıda Programı, Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Kızıl Haç var.

Dünya Gıda Programı'nın öncülüğünde bir Birleşmiş Millerler ekibi Java'da afet bölgesinde çalışmalara başlamış durumda.

Dünya Gıda Programı, deprem bölgesinde acil gıda torbalarını dağıtmaya başlarken; Uluslararsı Kızıl Haç da iki bin çadır sağladı.

Sekiz bin ilave çadırın da yolda olduğu belirtiliyor.

Unicef ise bölgeye su tankları sevkediyor.

Cenevre'de bulunan BBC muhabiri, Asya'daki tsunami felaketi ve Pakistan'daki büyük depremin uluslararası yardım örgütlerinin imkanlarını zorladığını; şimdi yetkililerin Java'nın ihtiyacı için ellerinden ne gelebileceğinin hesabını yaptığını söylüyor
BBC TURKISH

26.05.2006

Kuş gribi insandan insana geçmiş olabilir


Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Endonezya'da 8 üyesi kuş gribinden ölen ailede, virüsün insandan insana geçmiş olabileceğini bildirdi.

DSÖ yaptığı açıklamada, kuş gribine yakalanan ailenin bütün üyelerinin hastalığın değişik aşamalarında virüsü, yakın ve uzun süreli temas nedeniyle diğer aile üyelerinden kapmış olabileceklerini belirtti.

Örgüt, bunun bir ihtimal olmasına rağmen, virüsün başka bulaşma yollarının da olabileceği ihtimalinin araştırıldığını kaydetti. Ancak testlerin kuş gribi virüsünde dikkate değer bir değişim görülmediğini kaydeden DSÖ, son gelişmelere rağmen aylardır 3. düzeyde olan alarm durumunu yükseltmedi. DSÖ, virüsün kuş gribi tedavisinde yaygın olarak kullanılan Tamiflu'ya direnç gösteren bir değişim göstermediğini de bildirdi.

Örgüt, çok nadir durumlarda kuş gribi virüsünün insandan insana geçmiş olabileceğinden kuşkulanıyor, ama genellikle kümes hayvanlarından insanlara geçtiğini belirtiyor. Endonezya'da bütün üyeleri ölen aile, Kuzey Sumatra'nın Karo bölgesindeki Kubu Sembelang köyünde yaşıyordu.

Ancak sağlık yetkilileri, şimdiye kadar kuş gribi vakasının ailenin dışına yayıldığını gösteren belirtilere rastlamadılar. DSÖ'ye göre 2003'den bu yana kuş gribi virüsü bulaşan 218 kişiden 124'ü öldü.

Küresel ısınma tahminlerin ötesinde


LONDRA - İki ayrı bilim ekibinin ulaştığı ortak sonuç; küresel ısınmayla ilgili zamanın daraldığı şeklindeki endişeleri güçlendiriyor. Geçmişteki sıcaklık artış istatistikleri ve son yıllarda artan karbondioksit salınımı göz önüne alınarak oluşturulan yeni model, şimdiye dek yapılan ısı artış tahminlerini revize ediyor. Sonuçta, Dünya daha hızlı ısınıyor.

Çin ve Hindistan ekonomilerinin de gelişmesiyle karbondioksit salınımının iki kat artacağını temel alan son tahminlere göre, küresel sıcaklıklar 1.5 derece ila 4.5 derece arasında yükselecek. Sıcaklıkları artıran iki neden şöyle sıralanıyor; endüstriyel CO2’nin oluşturduğu sera etkisi ve yeryüzündeki buzulların erimesiyle Dünya’nın Güneş ışınlarını yansıtma potansiyelinin düşmesi. Uzmanlar ayrıca, topraktan çıkan karbondiyoksidin de etkisini hesaba kattı.

DOĞAL YOLLARLA KÜRESEL ISINMA
Bilim insanları, doğal yollarla ekosistemi karışan karbondioksidin de hesaplanması gerektiğini savunuyor. Bunun için, Dünya’nın jeolojik tarihini inceleyen uzmanlar, küresel sıcaklıkların arttığı dönemlerde CO2 salınımının da arttığını gözlemledi. Soğuk dönemlere girildikçe, karbondioksit salınımı da düşüyor. Uzmanlar, sıcaklıklar arttıkça toprak ve denizlerin daha az karbondioksit depoladığını düşünüyor.

KENDİNİ TETİKLEYEN SÜREÇBu teoriye göre, Dünya öngörüldüğü gibi gelecek yıllarda ısındıkça, daha fazla karbondioksit salınacak ve bu yeryüzünü daha da ısıtan bir döngüyü harekete geçirecek. Fabrikalar, evler ve diğer CO2 üreten unsurların gelecek yıllarda daha aktif olacağı varsayılırsa, sera etkisinin algoritmik olarak artacağı sonucuna ulaşılıyor.

Küresel sıcaklıkla karbondioksit salınımı arasındaki ilişkiyi irdelemek için ABD’li University of California-Berkeley ekibi, Antarktika’daki Vostok buzulunun 400 bin yıllık geçmişini inceledi. Avrupalı bir bilim ekibi de geçen bin yıl içinde Kuzey Yarımküre’de etkisini gösteren ‘soğuk dönem’leri incelemeye aldı.

ESKİ TAHMİNLER REVİZYONA UĞRADI
İki bilim ekibi de aynı önermeye ulaştı; şimdiye dek yapılan küresel ısınma tahminleri, son öngörünün yüzde 15 ila 75 arasında altında kalıyor. Bu şaşma, sıcaklık tahminlerinde 1.6 derece ila 6 derece arasında bir ısı farkına denk düşüyor.

Farklı coğrafyalar ve farklı dönemlerin incelenmesi, teoremlerin karşılıklı olarak sınanmasına yardımcı oluyor.

KESİN OLMAYAN NOKTALAR VAR
Bilim insanları küresel sıcaklıkların nasıl bir seyir alacağını tam olarak kestirmenin mümkün olmadığına işaret ediyor. Tahminlerde dikkat edilen bir husus, geçmişteki süreçlerin gelecekteki süreçlere etkisi.

Örneğin, ormanlar ve denizlerin karbondioksit ile ilişkisi, 100 bin yıl öncesindekiyle aynı mı? Bilim insanları bu sorunun yanıtı yüzde 100 kesinlikle veremiyor. Uzmanlar, yeryüzündeki doğal unsurların karbondioksitle ilişkisinin değiştirecek bir neden olmadığı sürece geçmişe ait verilerin gelecek tahminlerine temel alınabileceğini belirtiyor.

Avrupalı ekibin başkanı Wageningen Üniversitesi uzmanı Marten Scheffer tahminlerini muhafazakar tutarak bu tür sapmaları en aza indirmeyi hedeflediklerini belirtiyor.

Kaynak: Araştırma Geophysical Research Letters dergisinde yayımlandı.

21.05.2006

Kilimanjaro karları Nil’e karışacak


Uzmanlar, küresel ısınma nedeniyle Afrika’da ekvator bölgesindeki karlı zirvelerin 20 yıl içinde eriyeceği uyarısı yaptı.

NEW YORK - Kongo ile Uganda sınırındaki Rvenzori Dağları, eşi bulunmaz bir bitki ve hayvan hazinesine evsahipliği yapıyor. Bu dağlar, dünyada kalan dört tropik buzullarından biri. Ancak 20 yıla kadar tüm buzullar Nil Nehri’ne karışacak. Bilim ekibi ayrıca 1960’lardan bu yana yükselen sıcaklıklara karşın buharlaşmada bir değişiklik olmadığını gösterdi.

İngiltere’den University College London ve Uganda’dan Makerere University uzmanlarının yaptığı araştırmaya göre, Afrika’da yüzyıl önce 6.5 kilometre kare olan buzul alandan küresel ısınma nedeniyle geriye sadece 1 kilometre kare kaldı. Buzullar, her yıl 10 metre çekiliyor; bilim insanları buzul bölgenin 1987-2003 arasında yarı yarıya eridiğini ortaya çıkardı.

Bilim insanları, Rvenzori tepelerindeki buzulların 20 yıl içinde eriyebileceğini tahmin ediyor. Araştırma ekibinin başı University College London profesörü Richard Taylor makalesinde şöyle yazıyor, “Tropik buzulların erimesi küresel ısınmanın yeryüzündeki etkileriyle ilgili bir mesaj veriyor, insanlık bunu görmeli. Küresel ısınmanın gerçek olup olmadığı hakkında bilim dünyasında bir tartışmadır gidiyor, işte yükselen sıcaklıklar Afrika’daki zirve buzullarını, ünlü Kilimanjaro Tepesi dahil, eritiyor.”

İRONİK AMA ACI, AFRİKA ISINMANIN ESAS KURBANI
Sanayi alanında çok gelişmediği için küresel ısınma nedeni karbon diyoksit gazını en az salan kıta olmasına karşın, küresel ısınmadan en çok Afrika etkilenecek.
Buzulların erimesi ayrıca, buzuların kutsallığına dair inanışları olan bölgedeki yerlililerin inançlarını sarsacak. Daha da kötüsü, yükselen sıcaklıklar sineklerin daha geniş alanlara yayılmasına neden olacak, bu da bölgedeki sıtma vakalarının da artmasına yol açacak. Afrika toplumları, 1970’lerden bu yana bir nebze kontrol altına alınan sıtmanın yeniden kitlesel bir problem haline gelmesinden olumsuz etkilenecek.

Kaynak: Geophysical Research Letters dergisi.

Sıcaklar bu sefer tam geliyor!


Hürriyet / Bünyamin SÜRMELİ

IPCC’nin (Hükümetler Arası İklim Değişim Paneli) yaptığı projeksiyonda ortaya 20-25 yıl içerisinde Türkiye’nin son derece kuru ve sıcak bir iklim etkisinde kalacağı ortaya çıktı. Yağışlar kışları yüzde 10’luk bir artış yaşayacak.

Yağışlar kışları yüzde 10’luk bir artış yaşayacak. Ama bu durum sizi yanıltmasın, yağışın artışı tarım arazilerinin artışını çağrıştırabilir, ama bu yağışlar işe yarar yağışlar değil. Toprak istediği gibi faydalanamadan akışa geçip, denizlere akan, yanı sıra her seferinde toprağın yüzeyinden bir kısmını alıp götüren yağışlar. Yazın da tersine yüzde 10-15 azalma yaşayacak. Dolayısıyla toprak nemi yaz aylarında yüzde 15-25 azalacak. Akdeniz havzasındaki su seviyesi, 2030 yılına kadar 18-12 cm, 2100 yılına kadar ise 65 - 35 cm yükselebilir. Bu yüzden dünya ile beraber Türkiye de ister istemez tarım nüfusunu yakın gelecekte düşürecek.

Dünyanın ateşinin her on yılda 0.2 derece arttığı biliniyor, fakat Avrupa’da bu artış daha hızlı. Son yüz yılda ortalama sıcaklık 0.95 derece artmış durumda. Bu arada ısınma düzenli değil, artarak yükseliyor, bu yüzyılda ateşin 2-6.3 derece artması bekleniyor. Senaryolar da 2080’de Avrupa’da kış mevsiminin tamamen yok olacağı, onun yerine sıcak yazları, kuraklığın ve ağır sağanakların geleceği yer alıyor.

Şimdi minik detayları sıralayalım; daha çok tropikal bölgelerde görülen sıtma hastalığının dünya genelinde görülme sıklığı dikkate değer şekilde arttı. Yani hastalıklar yer değiştiriyor. Daha tehlikelisi, önceden görülmemiş, bilinmeyen hastalıkların türeme ihtimali.

Küresel ısınma sanayi devrimi ile başlıyor. Ama atmosferin bir refleks süresi var. Isınmanın buzullardaki etkileri 1960’larda görüldü. Bu dönemde buzulların yüzde 20’si eridi. Bugün bilinen ise 2070’te dünyada buzulların kalmama ihtimalinin olduğu. Eriyen buzul suları nereye gidecek? Denizlere gidecek ve su seviyeleri yükselecek. Buzulların erimesi bize, küresel ısınma etkilerinin her geçen gün katlanarak arttığını gösteriyor. Buzullar yok olunca, normal koşullarda buzullardan yukarıya yansıyan güneş ışınları denizler tarafından emiliyor. Deniz suyu sıcaklıkları artıyor, artışa bağlı fırtınalar, tayfunlar güçleniyor. Öte yandan buharlaşma da fazlalaşınca karbondioksit deposu olan okyanuslarda, karbondioksit konsantrasyonu artıyor, doymaya yaklaşıyor ve havadaki karbondioksiti ememiyor. Böylelikle küresel ısınmaya ikinci bir destek geliyor. Yani bir geri besleme söz konusu.

Küresel ısınmayla ilgili bir başka detay; Avrupa’nın, Amerika’ya göre küresel ısınma konusunda daha duyarlı davranmasının nedeni melek olmasından değil, gemide ilk su alacak ve batacak kıtalardan biri olmasından. Zira Avrupa, diğer kıtalara göre daha hızlı ısınıyor, 2050’ye kadar Alp buzullarının 4’te 3’ü tamamen eriyecek.

Hesaba katılmayan bir noktaya dönüyoruz; Çin ve Hindistan’ın sera gazlarını sınırlayıcı hiçbir hedefi yok. Bu ülkelerde müthiş bir üretim yapılıyor ve kapasite her geçen gün artıyor. Önümüzdeki yıllarda sera etkisine ciddi anlamda müdahil olacağı sanılıyor. İşte o zaman filmi görün!!!

18.05.2006

Küresel Besin Stoğu Kırılma Noktasına Yaklaşıyor!

Dünya, küresel hububat stoklarını 30 yılın en düşük seviyelerine iterek,çiftçilerin ürettiklerinden daha fazla yiyecek yiyor

Inter Press Service News Agency-IPS
Çeviren Elfun
Düzelten Kemal Mete

Kanada Ulusal Çiftçiler Birliği(NFU) ne göre; Artan popülasyon, su kesintileri, iklim değişikliği, ve fosil yakıt temelli gübrelerin büyüyen maliyetleri yakın gelecekte dünyanın hububat stoklarında felakete yol açacak bir düşüşe işaret ediyor

NFU'nun başkanı Stewart Wells; "Otuz yıl önce, okyanuslar balıkla doluydu, fakat bugün daha fazla insan yiyeceklerini üretmesi için hiçbir zaman çiftçilere bu kadar bel bağlamamıştı" diyor .

Son altı yılın beşinde, küresel popülasyon,çiftçilerin ürettiğinden önemli miktarda daha fazla hububat yedi.

Bir bildiride Wells, "Ve dünya çiftçilerinin besin üretimini arttırmak için yetersiz oluşuyla birlikte, politikacılar "insanlığın kendi artan popülasyonlarini beslemeye devam etmesi için insanlığın bu yeteneğine çok ciddi itirazlar getirmek zorundadirlar." diyor.

Washington merkezli devlete bağlı olmayan bir organizasyon olan Dünya Siyaset Enstitüsü (Earth Policy Institute) başkanı Lester Brown,IPS’ye yaptığı açıklamada "Yeni besin üretme alanlarına dönüştürülebilecek gezegende çok fazla toprak kalmamıştır." ifadesinde bulundu. “Ve geriye kalan genellikle düşük kaliteli veya muhtemelen ağır şekilde sömürüldüyse de tozla kaplanmış alanlardır.1960lardaki Yeşil Devrim'den farklı olarak, buğday, pirinç, mısır ve diğer tahılların arttırılmış ıslah edilmiş ırkları çarpıcı bir şekilde küresel besin üretimine destek olduklarında, kanarlarda bekleyen teknolojik sihirli mermiler yoktu.Biyoteknoloji şimdiye kadar çok az bir fark yapmıştır,Kuraklık, soğuk, ve hastalık direncindeki biyoteknolojik gelişmeler sonraki on yıl içersinde olsa bile, küresel olarak verimi yüzde beşten çok az daha fazla arttıracaklar.İnsanların günümüzden yirmi yıl boyunca nasıl besleneceğine dair tam olarak yeterli bir tartışma yok,"

Açlık 300 milyon çocuğu da içeren 850 milyon insandan daha fazlası için zaten sert ve acı dolu bir gerçektir. Küresel popülasyona bir, iki veya muhtemelen üç milyar daha fazla insan eklendiğinden açlık çekenlerin sayısı nasıl patlamayabilir?

Küresel besin sistemi onarıma ve dayanıklılığa ihtiyaç duyuyor, NFU'nun araştırma yöneticisi Darrin Qualman IPS’ye verdiği bir röportajda:
"Birçok Kanadalı ve U.S. çiftçileri sektörü terk ediyor çünkü ürün fiyatları neredeyse son 100 yılın en düşük seviyelerinde," dedi. "Çiftçilere aşırı üretimin son yıllarda kabul etmeye zorlandıkları düşük ücretler için sorumlu tutulduğu söylenir.Yine de, çoğu Kuzey Amerikalı tarım sektörü şirketleri 2004'de rekor kârlar elde etti. Küresel hububat pazarını kontrol eden yalnızca beş başlıca şirket ile, muazzam bir güç dengesizliği var, Besin üretim sistemi kâr elde etmek için tasarlandı, insanlar için besin ve yiyecek üretmek için değil,"

Orta Kanada'nın çiftlik merkezinde depolanmış aşırı miktarda besin olduğunu, fakat oradaki binlerce insanın, kimi aile çiftliklerini de içeren, besin bankalarına itimat etmeye zorlandıklarını söylüyor.

"yüz milyonlarca insanı yemeksiz bırakmakta son derece mutlu bir sistem,"

Eşitsizlik ve yoksulluk açlık probleminin özüdür,B.M. Besin ve Tarım Örgütü (FAO uzmanlarına göre

Ekonomik eşitsizlik daha yaygın oluyor, hem Güney hem de Kuzeydeki fakirler için açlık ve yetersiz beslenme kronik bir problem olmasıyla birlikte.

Ve şu anki durumun iklim değişikliğiyle daha kötüleşmesi olasıdır.

Sadece Afrika'da tahmini 184 milyon kişi seller, açlık, kuraklık ve yüzyılın sonundan önce iklim değişikliğinden sonuçlanan mücadelelerden ölebilir, İngiliz merkezli hayır kurumu olan Christian Aid tarafından yayınlanan yeni bir rapora göre.

Dünyanın diğer bölgelerindeki milyonlarcası da mahvolacak, ve yoksulluğu azaltmadaki güncel kazanımlar iler ki on yıllar içerisinde tersine çevrilmiş olabilir, "Yoksulluğun İklimi: Gerçekler, Korkular ve Umutlar" isimli raporda Christian Aid'den iklim ve gelişme tahlilcisi Andrew Pendleton

"Bu küresel toplum için ağır bir krizdir ve küresel çözümlere ihtiyacımız var" dedi.

Raporun "Umut" bölümünde, grup yeni, ve temiz, refah çağına güç sağlamak için yenilebilir enerji kullanan fakir bölgeleri tahayyül ediyor.

Diğer bir görüş 10 Afrika ülkesindeki köylerde zaten bir değişiklik yapıyor. Daha iyi tohumlar, gübreler satın almak için biraz para, korunmuş su kaynaklarında hisse, ve sıtma sivirisineklerini kovmak için nehir yatağı ağları ile, Binyıl Köyleri projesindeki yüzbinlerce köylü yeteri kadar yiyecek yetiştirebiliyor ve artı ürünü satabiliyor.

Columbia Universitesinin Dünya Enstitüsünde ve B.M. Binyıl Projesindeki Jeffrey Sachs ve diğerleri tarafından geliştirilmiş her proje denenmiş, pratik, düşük maliyetli teknolojiler kullanılarak yerel topluluk üyeleri tarafından yürütülür.

Afrika'nın besin güvenliği ve yoksulluk konularında önemli bir değişiklik yapmak, Afrika'daki 100,000'den fazla köye projeyi yaymak için gelişim yardımı anlamına gelir,

İklim değişikliğine sebep sera gazı emisyonlarında keskin azalımlar ve nüfus sabitliğiyle birlikte, yoksulluğa bu tarz cepheden saldırılar, Brown'un acilen yapılması gereken şeyler listesinin zirvesinde.

Qualman ,Küresel besin üretim sisteminden yerel insanlar için yerel besine dönmek eşitsizliğe hitap etme doğrultusunda uzun bir yol gideceğine inanıyor.

"insanların yiyeceklerini evlerinden 100 mil çapındaki mesafe içersinde elde ettikleri 100 mil beslenmesi dünyanın çoğu için makuldur." diyor.

Besin üretim sisteminin tüm dokusu değiştirmelidir, yoksa açlık ve yetersiz beslenme yalnızca çok daha kötüye gidecektir.

"Kuzey Amerika'nın endüstriyel tarzdaki tarım sistemi gerçekten çok kötü bir fikirdir ve belki de gezegendeki en kötüsü"
(Qualman/2006)

17.05.2006

Avusturalya Plakası Hareketi Sürüyor


Yine Avustralyanın doğusu ve ardından endonezyada deprem...
Earthqauke

Son 3 yıldır Avustralya plakasının ve sumatranın etrafındaki
depremleri listelediğimizde (6 ve civarı olanlar çok daha fazla)
ve üstünede endonezyada ard arda faliyete geçen volkanları göz önüne
aldığımızda bu kadar çok depremi sadece plaka hareketleriyle
açıklamak mümkünmü? Acaba magmanın yüzeye doğru yaptığı ciddi bir
hareketmi neden oluyor? Toba süpervolkanının da burada olduğunu
düşünürsek...

Ne dersiniz? İyice ilginç olmaya başladı. 15 günde 3 deprem 1 volkan
patlaması...


son 3 yıldaki depremler

2006 05 16 - Nias Region, Indonesia - Magnitude 6.9 (emsc)
2006 05 16 - Kermadec Islands Region - Magnitude 7.5 (emsc)
2006 05 03 - Tonga - Magnitude 7.9
2006 03 14 - Seram, Indonesia - Magnitude 6.7
2006 02 26 - South of the Fiji Islands - Magnitude 6.4
2005 09 09 - New Ireland Region, Papua New Guinea - Magnitude 7.7
2005 03 28 - Northern Sumatra, Indonesia - Magnitude 8.6
2004 12 26 - Sumatra-Andaman Islands - Magnitude 9.3
2004 12 23 - North of Macquarie Island - Magnitude 8.1
2004 11 26 - Papua, Indonesia - Magnitude 7.1
2004 11 26 - Papua, Indonesia - Magnitude 7.1
2004 11 11 - Kepulauan Alor, Indonesia - Magnitude 7.5
2004 11 11 - Solomon Islands - Magnitude 6.7
2004 11 09 - Solomon Islands - Magnitude 6.9
2004 07 25 - Southern Sumatra, Indonesia - Magnitude 7.3
2003 12 27 - Southeast of the Loyalty Islands - Magnitude 7.3
Kaynak : Haber Marduk2012 Yahoo Grubundan tur_ayt@yahoo.com mail adresinin iletisidir

İngiliz çevre uzmanından uyarı


İngiltere hükümetinin bilim konularındaki baş danışmanı Profesör David King, küresel düzeyde hava sıcaklığının tehlikeli düzeylere çıkabileceği uyarısında bulundu.

King'e göre bunun nedeni, hükümetlerin sera etkisi yaratan gazların salınımını azaltma konusunda anlaşmaya varamamaları.

Avrupa Birliği'nin resmi olarak açıkladığı hedef, sıcaklık artışını iki dereceyle sınırlandırmak.

Ancak artışı üç derecenin altında tutacak herhangi bir anlaşmaya muhtemelen varılamayacağını söyleyen profesör King bu nedenle, dünya çapında doğal koruma alanlarının yarısının yok olması, büyük ormanların tahribi ve ve milyarlarca kişinin kullandığı su kaynaklarının tehlikeye girmesi gibi sonuçların doğabileceğini belirtiyor.

Profesör King'in iklim değişimine uyum için hazırlık ve değişimi sınırlandıracak teknolojiye yatırım yapılması çağrısı ise çevreciler tarafından eleştirildi.

Çevreci gruplar hükümetin bilim danışmanını yenilgiyi kabul edip, mücadeleyi sürdürmemekle suçluyor

İklim değişimi büyük tehdit!


Uluslararası yardım kuruluşlarından Christian Aid acil önlem alınmadığı takdirde, iklim değişiminin bu yüzyılda sadece Afrika'da doğrudan 184 milyon kişinin ölümüne neden olabileceği uyarısında bulundu.
Christian Aid küresel ısınmanın sele, açlığa, kuraklığa ve kaynakların paylaşımı için rekabete yol açtığını vurguladı.

Örgüt zengin ülkelere, yaydıkları karbon miktarını önemli oranda kesmeleri çağrısı yaptı.

Tüm bu uyarılar kuruluşun 'Yoksulun İklimi: Gerçekler, Korkular, Umutlar' adlı raporunda yer alıyor.

Christian Aid'in raporu bugün 189 ülkeden diplomatların, küresel ısınmayla mücadelede bundan sonra atılması gereken adımları tartışmak üzere Almanya'nın Bonn kentinde toplanmaları öncesinde açıklandı.

Bu toplantıların bir bölümüne, Kyoto Protokolü'ne imza koymayan ABD de katılacak.

Diğer toplantılarda ise Kyoto Protokolü'ne destek veren ülkeler, anlaşmanın sona ereceği tarih olan 2012'den sonra alınacak önlemleri tartışacak.

Ekonomik büyümenin küresel ısınmaya neden olmadan sağlanması, iklim değişikliğine uyum sağlamak ve temiz enerji üretecek yeni teknolojilerin geliştirilmesi, bundan sonraki sürecin başlıca adımları olacak
BBC Turkish

16.05.2006

Arctic Buzulu Hızla Eriyor (İngilizce)


David Adam, environment correspondent
Monday May 15, 2006
The Guardian

Record amounts of the Arctic ocean failed to freeze during the recent winter, new figures show, spelling disaster for wildlife and strengthening concerns that the region is locked into a destructive cycle of irreversible climate change.

Satellite measurements show the area covered by Arctic winter sea ice reached an all-time low in March, down some 300,000 square kilometres on last year -an area bigger than the UK.

Scientists say the decline highlights an alarming new trend, with recovery of the ice in winter no longer sufficient to compensate for increased melting in the summer. If the cycle continues, the Arctic ocean could lose all of its ice much earlier than expected, possibly by 2030.

Walt Meier, a researcher at the US National Snow and Ice Data Centre in Colorado, which collected the figures, said: "It's a pretty stark drop. In the winter the ice tends to be pretty stable, so the last three years, with this steady decline, really stick out."

Experts are worried because a long-term slow decline of ice around the north pole seems to have sharply accelerated since 2003, raising fears that the region may have passed one of the "tipping points" in global warming. In this scenario, warmer weather melts ice and drives temperatures higher because the dark water beneath absorbs more of the sun's radiation. This could make global warming quickly run out of control.

Dr Meier said there was "a good chance" the Arctic tipping point has been reached. "People have tried to think of ways we could get back to where we were. We keep going further and further into the hole, and it's getting harder and harder to get out of it."

The Arctic is rapidly becoming the clearest demonstration of the effects of mankind's impact on the global climate. The temperature is rising twice as fast as the rest of the planet and the region is expected to warm by a further 4C-7C by 2100. The summer and winter ice levels are the lowest since satellite monitoring began in 1979, and almost certainly the lowest since local people began keeping records around 1900. The pace of decline since 2003, if continued, would see the Arctic totally ice-free in summer within 30 years - though few scientists would stake their reputations on a long-term trend drawn from only three years.

Experts at the US Naval Postgraduate School in California think the situation could be even worse. They are about to publish the results of computer simulations that show the current rate of melting, combined with increased access for warmer Pacific water, could make the summertime Arctic ice-free within a decade. Dr Meier said: "For 800,000 to a million years, at least some of the Arctic has been covered by ice throughout the year. That's an indication that, if we are heading for an ice-free Arctic, it's a really dramatic change and something that is unprecedented almost within the entire record of human species."

The winter ice has declined all around the region - bad news for polar bears, which spend summer on land before returning to the ice in spring to catch food

15.05.2006

Jared Diamond 'Çöküş' : Topraktaki Tuz


Jared Diamond'un 'Çöküş' adlı kitabında dev uygarlıkların çevrenin tahrip edilmesi yüzünden nasıl bittiği anlatılırken, Türkiye'deki tuzlanma sorununa da dikkat çekiliyor
İSTANBUL - Pulitzer ödüllü yazar Jared Diamond, son kitabında, geçmişte pek çok medeniyetin çöküşüne neden olan toprakların tuzlanması sorununun, 21. yüzyılda Türkiye'nin önemli çevresel sorunları arasında olduğunu belirtti.
Kaliforniya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Jared Diamond tarafından kaleme alınan 'Çöküş' adlı kitapta, çevrenin tahrip edilmesinin uygarlıkları nasıl yok oluşa sürüklediği anlatılıyor. Bir zamanlar, dünyanın tarım merkezi olan, bu yüzden 'bereketli hilal' adı verilen Irak ve Suriye topraklarının nasıl olup da böylesine kuraklaştığı sorusunun cevabı da toprakta yaşanan tuzlanmada gizli.
Gücün zirvesinden yok oluşa...
Kitap, tarih boyunca çeşitli toplumların çevre tahribatı nedeniyle nasıl çöktüğünü inceliyor. Diamond, bu vakalardaki ortak yönleri günümüz dünyasının sorunlarıyla karşılaştırarak dünyayı ve modern insanlığı çevreleyen tehditlerin bir panoramasını çiziyor.
Modern insanın ulaştığı zenginlik ve bilimsel bilgi sayesinde bu problemlerin rahatlıkla üstesinden gelebileceği sanılabilir. Ancak Diamond'ın vaka analizleri, tüm bu toplumların refahın ve gücün zirvesine ulaştıktan kısa süre sonra çöktüğünü ortaya koyuyor. Kitapta, bazı toplumların 'kendi bindikleri dalı keserek' medeniyetlerini topluca yok oluşa götüren kararları alma nedenlerine de değiniliyor.
Toprağın verimini tehdit ediyor
'Çöküş'te bitki örtüsünün tahrip edildiği, aşırı sulama yapılan bölgelerde topraktaki fazla suyun buharlaşarak geride bir tuz tabakası bıraktığı ve bu tabakanın verimliliği yok ettiği ifade ediliyor. Diamond, geçmişte Mezopotamya uygarlığının çökmesinin nedenleri arasında yer alan tuzlanmanın günümüzde ABD, Hindistan, Avustralya ve Türkiye için önemli bir sorun olduğunu ve bu ülkelerde tarımın geleceğini tehdit ettiğini vurguluyor.
Türkiye'de günümüzde, düz ovalar ve yoğun sulama yapılan bölgelerde tuzlanma tehlikesi var. Tuzlanma ve erozyon, Türkiye'de toprağın verimini ve dolayısıyla tarımsal üretimi tehdit eden en önemli etkenler arasında
En sorunlu GAP bölgesi
TEMA Vakfı Kırsal Kalkınma proje sorumlusu, ziraat yüksek mühendisi Mustafa Uzbilek: Tuzlanmanın temel nedeni topraktaki fazla suyun tahliye edilememesi. Bu sorun daha çok düz ya da çok az eğimli ovalarda görülür. Aşağı Mezopotamya'da da ovaların eğimi çok düşük olduğu için, bu sorunun yoğun olarak yaşandığı doğru. Dolayısıyla buradaki medeniyetlerin ortadan kalkmasında bu durum rol oynamış olabilir.
Türkiye'de tuzlanmanın en etkili olduğu bölge, GAP bölgesidir. GAP kapsamında sulama projeleri hayata geçirilirken, toprakta birikecek fazla suyun tahliyesi için yapılması gereken drenaj çalışmaları henüz tamamlanmamış. Şu anda GAP bölgesindeki 170 bin hektar sulama alanının 25-30 bin kadarında tuzlanma görülmeye başlandı.
Tuzlanan toprak, verimini tamamen kaybeder ve endüstriyel tarım ürünleri yetiştirilemez. Bunun önlenebilmesi için, aşırı sulamadan kaçınmak, sulama sistemini değiştirmek ve mutlaka drenaj çalışması yapmak gerekir. Türkiye'de eğimi yüzde 0-3 olan tüm ovalar için drenaj çalışması yapılmalıdır. Şu anda bu çalışmalar devlet eliyle sürdürülüyor. Ancak maliyetlerin çok yüksek olması, hemen sonuç almayı geciktirebiliyor.
Radikal Gazetesi
KİTAPLA İLGİLİ AYRINTILI BİLGİ İÇİN : Radikal Kitap
Jared Diamond'ın bir önceki kitabı için bkz : Tüfek Mikrop ve Çelik

Merapi Volkanı Patladı...


AP - MERAPİ - Endonezya'da yeniden faaliyete geçen Merapi Yanardağı'nın patlamaları dün şiddetlendi. Civardaki yerleşim birimleri üzerine kül ve sıcak gaz bulutları gönderen yanardağ, evlerinden ayrılmayı reddeden 200 kadar köylünün hayatını tehdit ediyor.
Yanardağın çıkardığı gaz kütleleri dört kilometrelik alana yayılmış durumda. Dün yanardağdan neredeyse birer saatlik aralarla volkanik gaz bulutları yayıldı. Binlerce kişinin dün sabah yüzlerce araba ve kamyonla bölgeyi terk etmeye çalıştığı belirtilirken, tahliye emrini reddedenlerin evlerini kaplayan külleri temizleyerek, gündelik yaşamlarını sürdürmeye çalıştıkları kaydediliyor.

MAY 25, 2006 - The Day of Destiny!



Eric Julien isimli Fransız, eski bir askeri hava trafik kontrolörü ve havaalanı müdürü 73P Schwassmann-Wachmann isimli göktaşının parçalarından bir tanesi 25 Mayıs tarihi civarlarında (2-3 gün önce ya da sonra olabilirmiş) Dünyaya çarpacakmış. Atlas Okyanusu’na düşeceğini iddia ettiği parça, büyük bir dev dalga (tsunami) oluşturacakmış

NASA, göktaşının yaklaşık 40 küçük parçaya da ayrıldığını ve 12-28 Mayıs tarihleri arasında Dünyadan 5.5 milyon mil uzaktan geçeceklerini belirtiyor. Yani göktaşı ve parçaları, Dünya ile Ay’ın arasındaki uzaklığın 20 katı kadar uzaktan geçeceklermiş.

Eric Julien’de diyorki, göktaşından kopan parçaların hızları bazı fiziksel (çekim güçleri vs.) sebepler yüzünden değişirse ve Dünyaya çarparsa??

What will occur on May 25, 2006? Perhaps a planetary catastrophe originating from the Atlantic Ocean due to a medium size impact event. On this assumption, a series of giant waves, including one méga tsunami almost two hundred meters in height, will be born from a succession of underwater eruptions. These watery giants, decreasing with distance, will touch the majority of the Atlantic coasts; in particular, those most at risk lie between the equator and the tropic of Cancer. The victims of May 25 2006 will be tens of millions. The devastated survivors will be more numerous still. The economic losses will be enormous, well beyond the scales of destruction hitherto tested by our civilization. North America and Europe will not be saved, but will be affected in less dramatic proportions. By extension, other remote countries will be also affected.

A heavenly object, hardly larger than a truck, but animated by an enormous kinetic energy - its speed will be approximately 40 kilometers/second - will strike the Earth after having crossed the thick atmosphere of 80 kilometers, then the oceanic depths of 1500 meters at this place, to reach and shake the zone of the dorsal the mid-Atlantic rift crossing from North to the South on the Atlantic ocean floor. Currently, tens of underwater volcanoes lie largely dormant, ejecting very small quantities of magma emerging from gigantic chambers. They will break out, heating the sea water to a boiling point. It is the vision that I had approximately three years ago. It happened again on April 7 2006 at 10 pm while I meditated on the shores of the Pacific with two other people. I received information supplementing this vision: the date, MAY 25, 2006!

devamı : Eric Julien The Day of Destiny

14.05.2006

Dünya "Manyetik Depremi" Bekliyor...



Uzmanlar, Dünya’nın manyetik gücünün 1860’tan beri hızla düştüğünü, kuzey ve güney manyetik kutuplarının 780 bin yıllık bir aradan sonra yer değiştireceğini savunuyor.

LONDRA - Kaptanlar eskiden beri gemilerin seyir defterlerine aldıkları rotayı manyetik hesaplara göre not ederlerdi. Seyir defterlerini tarayan bilim insanları Dünya’nın manyetik alanlarının 1860’tan beri hızla güç yitirdiğini ortaya çıkardı. Dünya’nın manyetik gücündeki düşüş bu hızla giderse, 2 bin yıl içinde tamamen sıfırlanacak. Araştırmacılar, Dünya’nın manyetik kutuplarının yer değiştireceğini ve bugünkü kuzeyin güney, güneyin ise kuzey olacağı spekülasyonunu dile getiriyor.

Bu iddianın sahibi İngiltere’de University of Leeds profesörü David Gubbins. Dr. Gubbins, manyetizma ile ilgili bilgiler içeren eski gemi seyir defterlerini 25 yıldır tarıyor ve bunları tasnifliyor. Gubbins’e göre, manyetik gücün azalması en şiddetli bir şekilde Atlas Okyanusu’nun güneyinde gerçekleşiyor.
17 ve 18’inci yüzyıllarda Avrupalı kaptanlar, gemilerinin pusulalarını kuzeye ayarlarken kullandıkları manyetizma ölçümlerini not ederlerdi. Gemi seyir deftlerlerinden manyetik alanların geçmişteki halini tüm detaylarını vermeleri beklenmiyor, ancak bu verilerren anahatlar çizilebiliyor. Gubbins, 1590’da dahi yapılan bazı ölçümleri en fazla yarım derece şaşacak kadar kesin olduğunu vurguluyor
’MANYETİK DEPREM’E 2 BİN YIL KALDI
Gubbins, gemilerin manyetizma ölçümü yapıldığında bulundukları konumu temel alarak, taranan seyir defterlerindeki verilerden Dünya’nın manyetik alanlarının 1590-1840 aralığındaki haritasını çıkardı. Bu veriler, mineral pıhtıları veya volkanik kayalar gibi dolaylı kanıtlarla birleştirildi.

Gubbins, direkt ve dolaylı kanıtların oluşturduğu haritada, gezegenin küresel manyetik alan gücünün 1590 ila 1840 arasında değişmediğini ortaya çıkardı. Ancak bu tarihten sonra, ani bir düşüş göze çarpıyor. 1840 sonrasında, Dünya’nın manyetik alan gücü her 100 yılda yüzde 5 düşüşe geçiyor
780 BİN YILDIR ELİ KULAĞINDA
Her 300 bin yılda bir Dünya’nın kuzey ve güney manyetik kutupları yer değiştiriyor. Manyetik kutbun yer değiştirmesi için önce aşamalı olarak güç yitirmesi ve sonunda tamamen sıfırlanması gerekiyor.
Manyetik kutupların tam değiş tokuşu en son 780 bin yıl önce gerçekleşti, kısacası vaktinde gerçekleşmeyen kutup değiş tokuşu uzun bir zamandır eli kulağında bekliyordu. İşte uzmanlar uzun bir süredir gebe olan bu sürecin rayına oturduğunda, hızla ilerleyeceğini ve kutup değiş tokuşunun ’5 bin yıl gibi kısa bir sürede’ yerine oturacağını düşünüyor.
DÖNÜM NOKTASI 1860: MANYETİK ALAN HIZLA DEĞİŞİYOR
Gubbins’e göre hızlı ve ani bir manyetik kutup değişim süreci aslında henüz başlamamış veya yeni başlamış olabilir.
İşte bu noktada güney Atlas Okyanusu’ndaki anormallik devreye giriyor. Güney Amerika bölgesindeki manyetik kutup değişimi, seyir defterlerinden elde edilen verilere göre, ilk olarak 1800’lerin başında başlamış olabilir. Manyetik alan değiş tokuşunun şiddeti artarak 1860’a kadar geldi ve bu tarihte gezegendeki tüm manyetik alanların güç dengesini bozacak şiddete ulaştı.
GÖKYÜZÜ IŞIL IŞIL OLACAK
Diğer bir deyişle; beklenen manyetik kutup değiş tokuşu, ilk kez güney Atlas Okyanusu’nda başladı ve o derece hızlı gelişti ki, diğer bölgeleri de beraberinde koşturdu. Küresel manyetik alan değiş tokuşunun 2 bin yıl içinde olacağı varsayımından hareketle, Kuzey Işıkları veya Aurora olarak adlandırılan manyetik ışıltılar tüm gezegenden görünecek.
Kaynak: Araştırma Science dergisinde yayımlanmıştır.

Filipinlerde Tayfun : 32 Ölü


AA - MANİLA - Filipinler'de iki gün etkili olan Chanchu tayfununda ölü sayısı 32'ye yükseldi. Ulusal Felaket Eşgüdüm Konseyi, Masbate Adası açıklarında batan Mae Ann gemisinde ölü sayısının 25'e yükseldiğini, iki kişinin kayıp olduğunu belirtti. Tayfun, ülkenin çeşitli bölgelerinde yedi kişinin daha ölümüne yol açtı. Ayrıca 42 binden fazla kişinin evini terk ettiği, 608 evin yıkıldığı, 3 bin 542 evinse kısmen zarar gördüğü kaydedildi. Saatte 150 km. hıza erişen tayfunun Güney Çin Denizi'ne ulaştığı belirtiliyor

Endonezya'da yanardağ alarmı


Endonezya'da Merapi yanardağında yaşanan hareketlilik ve perşembe gününden bu yana yaşanan lav akıntısı nedeniyle bölgede kırmızı alarm verildi.

En yüksek bu alarm düzeyi, yetkililerin yanardağın her an patlayabileceğinden endişe ettiklerini ortaya koyuyor.

Yetkililer, yanardağın çevresinde yaşayan binlerce kişiyi bölgeyi boşaltmaları talimatı verdi.

3 bin metre yüksekliğindeki yanardağda sürekli bir lav hareketliliğinin olduğu bildiriliyor.

Perşembe gününden bu yana da, yanardağın kraterinden dağın eteklerine doğru lav akıntısı yaşandığı haberleri geliyor.

Ancak bilimadamları, asıl tehlikenin kraterden yayılacak olan sıcak gazlardan kaynaklandığı uyarısında bulunuyor.

Yanardağdan 1994 yılında yükselen gaz bulutu 60 kişinin ölümüne neden olmuştu.

BBC'nhin Endonezya'nın başkenti Cakarta'da bulunan muhabiri Rachel Harvey, yetkililerin haftalarca süren hazırlıkları ve uyarıların ardından bölgeyi boşaltma kararı aldıklarını söylüyor.

Yanardağın kraterine yakın bölgelerde yaşayan ve aralarında yaşlılar ve çocuklu annelerin de aralarında bulunduğu bin kişinin taşınması işleminin tamamlandığı bildiriliyor.

Ancak yerel halktan bazı kişilerin, mülklerini kaybetme endişesiyle bölgeyi terketme konusunda gönülsüz oldukları haberleri geliyor.

Endonezya'daki aktif 129 yanardağdan biri olan Merapi'de 1930 yılında meydana gelen patlamadaysa 1300 kişi yaşamını

11.05.2006

ABD'de nükleer santralde radyoaktif sızıntı!


ABD’de bir nükleer santralde meydana gelen radyoaktif gaz sızıntısı, santralde çalışan yaklaşık 100 kişiyi etkiledi.
Nükleer Düzenleme Komisyonunun yaptığı açıklamada, geçen hafta Prairie Adası nükleer santralında radyoaktif gaz sızıntısı meydana gelmesinin ardından, santralın bakım için kapatıldığı belirtildi.

Sızıntı olduğu sırada koruyucu giysileri olan işçilerin, çok az miktarda radyoaktiviteye maruz kaldıkları ve sağlık kontrollerinden sonra evlerine gönderildikleri açıklandı.

Radyoaktif gazın santralın dışına sızmadığı bildirildi.

İsrail'in 'büyük sırrı'nın fotoğrafları yayınlandı!


İsrail'de Kanal 10 Televizyonu, önceki akşam, İsrailli nükleer casus Mordehay Vanunu'nun ''Sunday Times''a sattığı fotoğraflardan oluşturulan, Necef Çölü'ndeki Dimona kentindeki ''Dimona Nükleer Santralı''nın 3 boyutlu filmini yayımladı.
Vanunu'nun, Sunday Times'a verdiği, gizlice çekilmiş fotoğrafların 60'ından oluşturulan filmde, nükleer santralın bölümleri gösterildi, üretim bölümleriyle ilgili bilgi verildi.
Kanal 10 Televizyonu, 1950'lerde, Fransızlar tarafından yapılan ''ağır su reaktörü''nün açıklanan kapasitesinin 24 MW olduğunu belirtti.
Çölde, üzerinden uçak geçmesine izin verilmeyen alanda kurulan, etrafı palmiyelerle çevrili nükleer tesisin bulunduğu alanın ''çok gizli'' olduğu belirtildi ve sadece uzaydan fotoğraflarının çekilebileceği kaydedildi.
Kanalda yayımlanan bilgilerden derlenen verilere göre, Dimona nükleer reaktörü, yılda, 10 atom bombası üretimine yetecek 40 kg plütonyum üretiyor. 10 bölüm halindeki reaktörün 1 numaralı bölümünde, Dimona'nın sembolü, 20 metre yüksekliğindeki, nükleer reaktörün kubbesi bulunuyor.
Reaktörün kapasitesinin, şimdiye kadar sanılanın 3 hatta 5 katı olduğu belirtilen habere göre, reaktör yakınındaki 3 numaralı bölümde, reaktöre güç sağlayan yakıt çubukları, bomba yapımında kullanılan diğer bir madde olan lityum 6 izotopu ile birlikte üretiliyor. 5. bölümde yakıt çubukları alüminyumla kaplanıyor, 6 numaralı bölüm ise nükleer tesisin güç santralı.
Laboratuvar ise 8. bölümde yer alıyor ve burası da Vanunu'nun açıkladığı bölümlerden biri olarak lanse ediliyor. 8. bölüm, İsrail'in zenginleştirilmiş uranyumu ürettiği yer. Plütonyum gibi, bunun da bomba yapımında kullanılabilecek, parçalanabilir bir malzeme olduğu belirtilirken, burada uranyumun, ''İranlıların yapmaya çalıştığı gibi'', gaz santrifüjüyle üretildiği de kaydediliyor.
Baradey: İsrail'i ikna edemem
Baradey, dün İsrail’deki ilk açıklamasında, bu ülkeyi nükleer sırlarını açıklaması için ikna edeceğini sanmadığını söyledi; ancak “Bu bir süreçtir, diyalog ne kadar çabuk başlarsa o kadar iyi olur.” diye konuştu. Başbakan Ariel Şaron ve bazı bakanlarla görüşecek Baradey'in Dimona'ya gitmesi beklenmiyor. Baradey'in ziyaretinin, İsrail'in nükleer gücünü yeterince takip etmediği yönünde ajansa eleştirilerde bulunan İran'a bir cevap niteliği de taşıdığı belirtiliyor. İran, nükleer denetimde kendisine yapılan muameleye itiraz ederken, UAEA'nın İsrail'in nükleer gücünü ‘es geçtiğini’ söylüyordu. Baradey'in bu ziyaretle İran'a uyguladığı baskıya da meşruiyet kazandıracağı kaydediliyor. 200-400 kadar nükleer başlığa sahip olduğu sanılan İsrail, gayri resmi bir nükleer güç sayılıyor. CIA tahminlerine göre İsrail, sahip olduğu 200 ila 400 nükleer savaş başlığıyla dünyanın 5. büyük nükleer gücü. Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'na imza atmayan İsrail, BM Genel Kurulu kararıyla bu yönde yapılan 13 çağrıyı da cevapsız bırakmıştı.
DİMONA'NIN BÜYÜK SIRRI
Kanal 10 Televizyonu'nda, penceresiz 2 katlı binalar ise ''Dimona'nın büyük sırrı'' olarak nitelendirilen 2. bölüm olarak tanıtıldı.
''Dimona'nın büyük sırrı''nda, görünen 2 katın altında ise yeraltında gizli 6 kat bulunduğu ifade edildi.
''Vanunu'nun, uydudan görülmesine imkan olmayan bu bölümü dünyaya gösterdiği'' belirtilen yayında, burada İsrail'in, atom bombası imal etmek için plütonyum ayrıştırma tesisi kurduğu ifade edildi.
1960'larda, tesisi Amerikalı denetçilerin ziyaret ettiği, onların lokantaları ve çalışma bölümlerini gördükleri belirtilirken, inşa edilen özel bir duvarın, yeraltına inen asansörleri sakladığı da kaydedildi.
Kaynak :
Zaman Gazetesi,Ntvmsnbc

10.05.2006

Küresel Isınma Akdenize Sel Getirecek



Küresel ısınmanın Avrupa’daki etkilerini araştıran bilim insanları, Kuzey Avrupa’nın karlar altında kalacağını, Akdeniz Havzası’nın ise sel baskınlarına maruz kalacağını öngörüyor.

LONDRA - Küresel ısınmanın bu yüzyılın sonlarında yaratacağı iklim değişikliklerini araştıran uzmanlar, yağmur rejimi, sıcaklıklar ve diğer iklim faktörleriyle bir modelleme oluşturuldu.




Akdeniz Havzası’nda yaz aylarında genel bir kuraklık yaşanacak, ancak yaz aylarında zamansız yağmurlar çoğalacak.

Avrupa’nın kuzeyinde ise kar yağışı artacak, sıcaklıklar bugüne göre düşüş gösterecek. Kuzey Amerika’nın doğu kıyıları da benzer şekilde soğuyacak, kar yağışı sıklaşacak. Araştırmanın tam metni Geophysical Research Letters dergisinde yayımlandı.
::::::::::::
KÜRESEL ISINMA AKDENİZİ VURACAK
Uluslararası bir araştırma, 21`inci yüzyılda Avrupa kıtasında küresel ısınmadan en olumsuz etkilenecek bölgelerin Akdeniz havzası ve Alpler olduğunu belirledi.

Avrupa`daki 16 araştırma enstitüsünün çalışmasıyla hazırlanan ve `Science` dergisinde yayımlanan raporda, küresel ısınmanın bugünden 2080`e kadar Avrupa`da çevre ve topluma yapacağı etki incelendi.

Rapora göre Avrupa`daki tüm bölgeler arasında, küresel ısınmadan en çok etkilenecek bölge Akdeniz havzası olacak. Isınma sonucunda, tahminlere göre bölgede şu etkiler yaşanacak:

Hava sıcaklıklarının artması ve yağışların azalması kuraklığın ortaya çıkmasına yol açacak. Kuraklık nedeniyle orman yangınları çıkacak ve tarım alanlarının büyük bir bölümü kaybolacak. Akdeniz halklarının yüzde 14-38`i su sıkıntısı çekilen bölgelerde yaşamını sürdürecek.

Avrupa ısınıyor
Araştırmaya göre, küresel ısınma, Alpler`deki kar tabakasını da olumsuz etkileyecek. Alpler`de bugün 1,300 metre rakımda kar tabakası bulunurken, bu yükseklik gelecekte 1,500-1,700 metreye kadar çıkacak.

Bu durumda kayak yapılabilecek alanlar azalacak ve Avrupa`da ortalama hava sıcaklıkları 2080`e kadar 2.1 ile 4.4 derece artacak.
(CnnTürk)

Küresel Zincirin Petrol Halkası Gevşiyor


Enerji kaynaklarının işletmesini devletleştiren Bolivya lideri Morales, ABD'nin ve kapitalizmin yörüngesinden çıkmak için büyük bir adım attı

Evo Morales, 1 Mayıs günü Bolivya'nın doğalgaz sahalarına, boru hatlarına ve rafinelerine el koymaları için askeri birlikleri gönderdiğinde, karakteristik bir teatral jest sergiledi. Küresel enerji şirketlerini bunun sonuçlarını hazmetmeye çalışırken, Latin Amerika'nın rakımı en yüksek, en yoksul ve en yalıtılmış ülkesinin devlet başkanının bölgenin zenginliğini yeniden dağıtımı konusunda yolundan dönmeme niyetinde olduğu açık. Ne kadar başarılı olabileceği ise o kadar açık değil.
Morales'in devletleştirme darbesi, Küba lideri Fidel Castro ve Venezüella lideri Hugo Chavez'le yaptığı görüşmenin ardından geldi; yani ABD nüfuzundan uzaklaşmayı temsil eden 'pembe dalga'ya kendini bıraktı. Üç lider, meseleyi vurgulamak için, Washington'ın 'Amerikalar arası serbest ticaret bölgesi' planını ilerletme çabalarına karşı koymaya gayret eden bir 'Halk Ticaret Anlaşması' imzaladı.
Eski koka çiftçisi Morales, geçen yıl 'George W. Bush'un en büyük kâbusu' olacağına yemin etmiş ve 'yabancı şirketlerin ülkenin doğal kaynaklarını yağmalaması' olarak nitelediği duruma son vereceğini söylemişti. Attığı son adım, Chavez'in Caracas'ta, Vladimir Putin'in de Moskova'da hayata geçirdiği anlamda, 'petrol milliyetçiliği'nin son örneği. Ekvador da benzer adımlar atıyor. Britanya Maliye Bakanı Gordon Brown ise Kuzey Denizi petrol ve gazı üzerindeki vergileri artırdı.
Fakat kıta çapındaki sol dalga abartılıyor da olabilir; Kolombiya ve Peru ABD ile ikili ticaret anlaşmalarına imza atıyor. Uruguay ve Paraguay Brezilya'nın hâkimiyetindeki Latin Amerika ortak pazarı Mercosur'dan duydukları rahatsızlığı gizlemiyor ve Washington ile kendi anlaşmalarını yapmanın yolunu arıyor.
Brezilya'yı kaçırmamalı
Morales'in enerji kaynakları üzerindeki kontrolün çoğunluğunu devlete devretmeleri konusunda yabancı şirketlere altı ay süre tanımasına verilen dozu düşük tepkiler, kararın onları kovmayı değil, daha iyi şartları güvence altına almayı amaçladığını gösteriyor. Denize kıyısı bulunmayan ve çok yoksul olan Bolivya, özellikle Brezilya üzerinden yaptığı ihracatı sarsmamalı; üstelik Brezilya devlet şirketi Petrobras Bolivya enerji sektörünün en büyük yatırımcısı konumunda.
Serbest piyasaya daha ılımlı yaklaşan solcu Brezilya lideri Lula da Silva, Morales'in kararından rahatsız. Ancak Bolivya'nın doğal kaynakları son derece hassas bir siyasi mesele; doğalgaza dair protestolar bundan önce iki devlet başkanını alaşağı etmişti.
Şimdi yatırımcılar yeni düzenlemenin yabancı şirketleri ülkede yaşayamaz hale getirmesinden korkuyor. İspanyol enerji şirketi Repsol, büyüme tahminlerini aşağı çekmeye başladı bile. Ekonomik milliyetçiler, Morales'in deyimiyle, 'en yoksullar ve ayrımcılığa uğrayanlar' tarafından seçilseler bile, attıkları adımlarının sonuçlarını tepeden tırnağa düşünmek zorundalar.
(Başyazı, 3 Mayıs 2006)

5.05.2006

Dünyanın Çatısı Eriyor

Çin'deki Qinghai-Tibet Platosu'nu kaplayan buzullar küresel ısınma nedeniyle yılda yüzde 7 küçülüyor. Erimenin çevresel sonuçları korkunç boyutlarda olabilir.

Çin Bilimler Akademisi'nden profesör Dong Guangrong, yükselen sıcaklıklarla artan erimenin, dünyanın çatısı olarak tabir edilen Tibet'i ve etrafını kaplayan tundrayı çöle çevireceği uyarısında bulundu.

Platodaki kötüye gidişin, Çin'in kuzey ve doğu kesimlerini vuracak kuraklığı ve kum fırtınalarını artırabileceğini söyleyen Dong bu sonuca, son 10 yıl içinde 681 hava istasyonundan aldığı verilerle ulaştı.
4 bin metredeki plato

Çin Ulusal Meteoroloji Enstitüsü'nden Han Yongxiang da, Tibet'teki ortalama sıcaklıkların 1980'lerden beri 0.9 santigrat derece arttığını ve bunun da platodaki buzulların erimesini hızlandırdığını söylüyor.

Çin Halk Cumhuriyeti'nin yaklaşık dörtte birini kaplayan Qinghai-Tibet Platosu, 2.5 milyon kilometrekare alana yayılıyor ve ortalama rakımı 4 bin metre.

Kum fırtınası sorunu

Çin ekonomisinde yaşanan patlamayla ortaya çıkan yağma, aşırı miktarda ağaç kesimleri ve kuraklıktan kaynaklanan toz ve kum fırtınaları özellikle Kuzey Çin'de büyüyen bir sorun olarak göze çarpıyor.

Örneğin, geçtiğimiz 16-17 nisanda meydana gelen güçlü fırtınalar, Çin'in sekizde birini harabeye çevirerek, başkent Pekin'e 330 bin ton toz yağdırdı ve Kore ve Japonya'ya kadar ulaştı.
Kaynak : Gezegenimiz

Marapi Lav Püskürtüyor

Büyük Okyanus'taki 'Çember Ateşi'nin en tehlikeli yanardağlarından Merapi'nin lav püskürtmeye başlaması üzerine yaklaşık 5 bin Endonezyalı evini terk etti.

Volkanın 30 kilometre kadar yakınında bulunan Yogyakarta kenti Volkan Araştırma Bürosu yetkilisi, volkanın sabaha karşı lav
püskürtmeye başladığını ve lavların yaklaşık 200 metreye yayıldığını belirtti.

Alarm seviyesinin değişmemesine ve zorunlu tahliye kararının henüz verilmemesine rağmen volkanın yakınında yaşayan yaklaşık 5 bin kişi
evini terk etmeyi tercih etti. Kriz masası oluşturan yetkililer, volkanın patlaması durumunda 37 bin kişinin toplu tahliyesine hazırlanıyor.

Büyük Okyanus'taki ''Çember Ateşi''nin en tehlikeli yanardağlarından Merapi Nisan ayında, kül ve küçük kayalar püskürtmeye
başlamıştı.

Merapi 1994'te faaliyete geçtiğinde yaklaşık 70 kişi ölmüştü. 1930'daki patlamada ise ölenlerin sayısı 1300'ü bulmuştu.

''Çember Ateşi'' adı verilen bölgede sık sık depremler ve volkanik patlamalar meydana geliyor.
(AA)

ABD Raporu Neden Sızdırıldı?

Taslak rapor, bu yüzyılda dünyanın 2 ila 4.5 derece arasında ısınabileceğini, aynı dönemde denizlerin de 43 santimetre yükselebileceğini öngörüyor.

BBC TÜRKÇE

İngiliz The Independent gazetesi, Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan bir kurul tarafından hazırlanan bir raporun taslağında, Amerikan yönetimin iddia ettiğinin tersine iklim değişikliğinin insan hatası olduğunun ortaya konulduğunu aktarıyor.
Taslak rapor, bu yüzyılda dünyanın 2 ila 4.5 derece arasında ısınabileceğini, aynı dönemde denizlerin de 43 santimetre yükselebileceğini öngörüyor.
Guardian ise aynı konudaki haberinde, gelecek yıl şubat ayında yayımlanması planlanan raporunun taslak halinde Amerikalı yetkililerce kamuoyuna açıklanmasının yarattığı tartışmaları aktarıyor.
Haberde görüşlerine yer verilen Colorado Üniversitesi'nden iklim politikaları uzmanı Roger Pielke, Amerikalıların hareketini şüphe uyandırıcı buluyor.
Pielke'ye göre, eğer rapor ortalıktaysa ve bulgular tartışılıyorsa, o zaman açıklandığında resmi raporun haber değerini azaltacaktır.
Hükümete bağlı bir kurum olan Amerikan İklim Değişikliği Bilim Programı, rapora ilişkin resmi yorumunun çerçevesini belirlemede uzmanların değerlendirmelerinden yararlanmak amacıyla taslağı internet sitesinde yayınladığını savunuyor.

3.05.2006

Bush Reddediyor,Isınma Sürüyor

Dünyanın en kapsamlı iklim gözlemini yapan National Oceanic and Atmospheric Administration’a göre, küresel ısınma nedeni karbon dioksid salınımı 2005’te de artışta.

WASHINGTON / PEKİN - ABD Başkanı George Bush’un küresel ısınma inkarına en güzel yanıt aynı devletin bilimsel bir kurumundan geldi. ABD’nin en önemli iklim ve çevre araştırma kurumu National Oceanic and Atmospheric Administration, atmosferde ciddi oranda karbon dioksid ve nitrus oksid artışı gözlendiğini açıkladı. Kurum verilerine göre, metan düzeylerinde nisbi bir düşüş kaydedildi.

Kurum istatistikleri, atmosferde sıcaklıkların artmasına neden olan gazların salınımında sürekli artış olduğunu gösteriyor. Sera gazı salınımı indeksinde taban yılı sayılan 1990 için verilen 1.0 oranına karşılık, 2005 yılı gaz salınımı 1.215 olarak ölçüldü.

CO2, 1750 YILINA GÖRE YÜZDE 40 ARTTI
Sera etkisinin yüzde 62’sine neden olan karbon dioksid küresel ısınmanın başlıca nedenlerinden. 2004’te 376.8 ppm (spart per million) olan milyon parçacık başına CO2 oranı, 2005’te 378.9 ppm’e yükseldi. Endüstri Devrimi öncesi karbon dioksidin atmosferdeki oranı 278 ppm’di.

SERA ETKİSİ

Sera etkisi yaratan gazlar, atmosferde bir kimyasal bir kabuk oluşturarak yeryüzüne düşen Güneş ışınlarının uzaya geri yansıtmayarak Dünya’ya hapsediyor. Zaman içinde kaçamayan Güneş ışınları Dünya’nın küresel ısısını artırıyor.

ÇİN’DE KUM FIRTINALARI

Öte yandan, yeryüzünün ısınması sonucu eriyen Tibet ve Himalaya buzulları, Çin’in kuzeyinde kum fırtınalarına ve çölleşmeye yol açıyor. Resmi Yeni Çin haber ajansının haberine göre, Tibet’teki Şinghay buzullarının her yıl yüzde 7’si eriyor. Son 40 yıla ilişkin veriler de, erime sürecinin hızlandığını gösteriyor.
ERİYEN BUZULLAR VE EROZYON
Çin Bilimler Akademisi uzmanlarından Dong Guangrong, ‘Dünya’nın çatısı’ Şinghay Platosu’ndaki buzulların erimesiyle toprakta erozyon meydana geldiğini, bunun da çölleşmeye ve kum fırtınalarına sebebiyet verdiğini vurguluyor. Çin’deki buzulların yüzde 47’si, Himalayalardaki bu platoda bulunuyor. Sarı Irmak ve Mekong gibi birçok ırmak da bu platodan doğuyor.

Pekin’in de bulunduğu Çin’in kuzey bölgesinde, bu yıl 13 kum fırtınası gerçekleşti. Örneğin, 17 Nisan’daki fırtınada, yaklaşık 336 bin ton kum ve tozun biriktiği düşünülüyor.

25 Mayıs'ta dev göktaşı düşecek!

"Atlantik Okyanusu'na düşen dev bir göktaşı, 200 metre yükseklikte dalgaların oluşmasına neden olacak ve yeryüzünün büyük bir bölümü sular altında kalacak. İnsanlık ve yaşam büyük bir tehlikeye girecek." Bu satırlar önümüzdeki günlerde vizyona girecek yeni bir felaket filminin senaryosuna değil, Fransız uzman Eric Julien'e ait!.. 25 Mayıs'ta bir meteor parçasının dünyamıza çarpacağını ve bu tarihin insanlığın sonu olabileceğini iddia eden Julien (45), "73 P Schwassmann-Wachmann" adını verdiği meteorun kırk parçaya ayrıldığını ve okyanusa düşecek bir kamyon büyüklüğündeki parçasının dev dalgalar yaratacağını öne sürdü.Bilim adamı çarpmanın denizaltındaki volkanları harekete geçirebileceğini belirterek, hükümetleri bir an önce harekete geçmesi konusunda da uyardı.

ÇİN TAHLİYE ETTİ
Daha önce Paris Orly havalimanında hava trafik kontrolörü olarak çalışan Julien, "Göktaşı bize ufak gelebilir. Ancak yeryüzüne çarptığında etkisi bir nükleer bomba kadar olacak" dedi. Çin'in riskli bölgelerdeki yaklaşık 100 bin kişiyi tahliye ettiğini dile getiren Julien, "Özellikle kıyı bölgelerine yakın yerlerde yaşayanlar yüksek yerlere kaçmalı" diye konuştu. Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA) yetkilileri ise iddiaları reddetti.
Kaynak : Sabah Gazetesi

Kutup Ayıları ve Su Aygırları'da Nesli Tükenen Hayvanlar Lİstesinde

Dünyayı Koruma Birliği, kutup ayıları ile su aygırlarını, nesli yok olma riski taşıyan hayvanlar listesine dahil etti.

Dünyayı Koruma Birliği, kutup ayıları ile su aygırlarını, nesli yok olma riski taşıyan hayvanlar listesine dahil etti.


Dünyayı Koruma Birliği (The World Conservation Union - IUCN), 16 binden fazla hayvan ve bitki türünün yok olma riski taşıdığı listeye, iklim değişikliği, yasadışı avlanma ve diğer tehditler sonucunda kutup ayıları ve su aygırlarını da dahil etti.

Dünyayı Koruma Birliği'nin, nesli tükenmekte olan 530 türü daha dahil ettiği Kırmızı Liste'de yer alan ve yok olma riski taşıyan canlıların büyük kısmı Brezilya, Çin, Avustralya ve Meksika'da bulunuyor.

Birliğin üyeleri arasında 81 hükümetin yanısıra, 850'den fazla bağımsız çevre örgütü ve 10 bin kadar bilim adamı bulunuyor.


Güçlükle yemek buluyorlar

Giderek zayıflayan hatta boğulmaya başlayan kutup ayıları, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın çevre üzerindeki olumsuz etkilerine sadece küçük bir örnek.

Kutup ayılarının ana beslenme kaynağı foklar. Fokları koklayarak bulan ve sessizce avına yaklaşıp su altından çıkmasını bekleyen kutup ayıları, kırılan buz parçaları yüzünden artık bu ana beslenme kaynağına güçlükle ulaşıyor.
Tehlikede olanlara dikkat
Ayılar, yemek ümidiyle kırılan bir buz kütlesine ulaşabilmek için bazen 100 kilometre yüzmek zorunda kalıyor. Bu kadar uzun mesafeyi yüzmekte zorlandıkları için de boğularak ölüyorlar.

Uzmanlar, küresel ısınmanın doğal hayat üzerinde buna benzer pek çok soruna yol açtığını belirterek, nesli tükenmek üzere olan hayvanlara dikkat çekiyor.

Pasifikte 8.1 Şiddetinde Deprem!

AP - WELLINGTON - Pasifik'te Avustralya'nın doğusunda yer alan Tonga adaları, dün akşam 8.1 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. 1.5 dakika süren ve merkez üssü, adanın 155 km. güneyi olan deprem denizin 16 km. altında meydana geldi. Depremden sonra 110 bin nüfuslu Tonga'ya yaklaşık 2 bin kilometre uzaklıktaki Yeni Zelanda ve Fiji için tsunami uyarısı yapıldı. Ama depremden iki buçuk saat sonra tüm uyarılar iptal edildi. Depremde ölen olup olmadığına ilişkin bir bilgi verilmezken, Tonga'dan bir yetkili, depremin herhangi bir kayba neden olmadığını söyledi.

2.05.2006

1 Mayıs'ta Anarşistler..



İSTANBUL
Bütün patronlar hırsızdır

Bütün devletler teröristtir
Bütün politikacılar bölücüdür pankartlarıyla Anarşist Blok 1 mayısta
Kadıköy deydi.
Kadıköy de anarşistler yıkıcı
coşkularıyla alanlardaydı.Yaklaşık 60 a yakın anarşist küresel kapitalizme
karşı makinenin dişlisi olmak için değil onu yok etmek için buradayız
dediler.Devlet yaparsa katliam yapar, Toprak komün özgürlük, İsyan devrim
anarşi sloganlarıyla yürüyen anarşistler ayrıca boyalarıyla da tüm miting
alanını siyaha boyadılar Bilboardlar da ki katil şirketlerin reklamlarının
üzerine özelliklede “İşe geç kalma” reklam sloganlı MC Donald’s ın
yazılanması da tam yerinde oldu bunun yanı sıra devlete ait bir çok
tabelada bu yazılamadan nasibini aldı. Anarşist blok eyleme dönüştürdüğü
mitingde daha sonra Kara blok ve Lambda İstanbul’un da katılmasıyla
birlikte polis arama noktasına kadar yürüdü. Arama noktasında polisin ve
eylem organizatörlerinin şaşkın bakışları içerisinde bekleme yaparak
meydana girmeden sloganlar atarak alandan ayrıldı. Sonrasında Bahariye
Kadıköy’de, Kadıköy Karaköy vapurunda ve İstiklal Caddesinde sessiz bir
şekilde pankartlarını ve bayraklarını açarak eyleme devam etti.
Anarşist Komünist İnisiyatif



Emek Platformunun çağrısını yaptığı Kadıköy’deki 1 Mayıs kutlamalarına yaklaşık 30.000 kişi katıldı. Sendikaların yanı sıra pek çok kitle örgütü ve politik örgütün de yer aldığı mitingde sendikaların ana gövdesini DİSK oluşturdu. Genel olarak sakin geçen mitingin sonlarına doğru DTP ve HÖC kortejleri arasında çatışma çıktı.

Anarşist Komünist İnisiyatif ise eyleme “Uluslar arasında savaşa sınıflar arasında barışa hayır” pankartıyla yaklaşık 60 kişi katıldı.
Gündeme dair bir bilirinin dağıtıldığı eylem sırasında atılan sloganlardan bazıları şunlardı:

“Kapitalizm işgaldir, Devletler işgalci - İşgale Karşı Sınıf Savaşı” “Emekçiler-Birleşecek, Emekçiler-Savaşacak, Emekçiler-Kazanacak; Komünist bir Dünya Kuracağız” “Biji Bratiya Gelan- Yaşasın halkların kardeşliği” “Başka bir Savaş Mümkün. Savaşa Karşı Sınıf Savaşı” “Bütün devletler katildir! — Katil Devlet Yıkacağız Elbet” “Katil Devlet Hesap Verecek-Katillerden Hesabı Emekçiler Soracak” “Özgürlük savaşan işçiler ile gelecek” “Komünist bir dünya anarşi ile gelecek” “Avrupa Birliği – Yalan, Demokrasi- Yalan, İnsan Hakları- Yalan; Kahrolsun Burjuva Demokrasisi!” “İş yerlerinde-özyönetim, mahallelerde-özyönetim, herkese-eşitlik, herkese-özgürlük, Hedef-komünizm, Hedef-komünizm, Hedef-komünizm; Komünist bir Dünya Kuracağız” “Kahrolsun MGK, MİT, JİTEM, Kontrgerilla” “Ne Sömürü Ne Tahakküm Yaşasın Anarşist Komünizm” “Tek Yol Devrim Tek Yol Anarşi” “Biji Azadi Biji Anarsi” “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz” “Zafer Direnen Emekçinin olacak” “Ne Parti Ne Önder Emekçiye Omuz Ver” “Doğrudan eylem doğrudan demokrasi yaşasın emekçi özyönetimi” “Eşitlik, kardeşlik, kürt ulusuna özgürlük.” “disa disa serhildane,disa disa berxudane” “Yaşasın işçilerin birliği, Halkların kardeşiliği”
::::::::::::::
ANKARA

Ankara'daki 1 Mayıs mitingi bu yıl Tandoğan meydanında yapıldı.
Her zaman olduğu gibi siyasi partiler, sendikalar ve çeşitli
sol grupların yanı sıra anarşistler de alandaydı. Ankara
Anarşi İnisiyatifi'nden anarşistlerin de içinde yer aldığı
grubumuz, diğer bazı sol gruplarla DİSK ve KESK'in de buluştuğu
Maltepe Köprüsü yakınlarında toplandı. 60 kişiyi aşan kortejimiz
alana girdiğinde saatler 13'ü geçmişti:
Anarşi.Org

Mitinge Taçanka grubuda katıldı
::::::::::::::::
İZMİT


Anarşistler 1 Mayıs'ta İzmit'te de alandaydı! OtonomA

İstanbul'dan gelen anarşistlerle tren istasyonunda buluşan anarşistler daha sonra yürüyüşün başlayacağı alana geçtiler. "Eşitlik Özgürlük Anarşi" pankartıyla yürüyüşe katılan yaklaşık 40 kişilik anarşist kortej miting alanına kadar "toprak, komün, özgürlük", "aşk, devrim, anarşi", "savaşa karşı sınıf savaşı", "reddet, diren, hayır de, askere gitme", "kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz", "milyonlar aç, işgal altında, yaşasın küresel intifada", "seatle, paris, genova, selanik, istanbul, izmit, her yer isyan, her yer anarşi", "bütün devletler katildir", "katil devlet, yıkacağız elbet", “biji azadi, biji anarsi”, biji bratiya gelan", "karakollar, sınırlar, kışlalar, okullar, devlet, devlet, devlet yıkılacak elbet", "bedrettin, kawa, börklüce, isyan, isyan, isyan", "ne parti, ne önder, anarşiye omuz ver", “tek yol devrim tek yol anarşi”, "bir, bir, bir mayıs, haymarket onurumuz", "yakarsa dünyayı garipler yakar", "kula kulluk edene yazıklar olsun" sloganlarıyla yürüdü. Yürüyüş sırasında "bu oyunu bozalım", "nükleere geçit yok", "nükleer çöplüktür", "başka bir hayat mümkün: otonomi" çıkartmalarıyla tüm yürüyüş güzergahını güzelleştirildi.

Yaklaşık 2000 kişinin katıldığı mitingin en çoşkulu grubu olan anarşistlere İzmitliler de yoğun ilgi gösterdi.

Alana gelindikten sonra "bayrakları yakalım, devletleri yıkalım" sloganıyla birlikte yakılan bayraklarla eylem sona erdi.
::::::::::::::::
SİVAS

Sivastaki kutlamalara katılım azdı.Uzun süren gün tartışmalarından sonra 1
mayısta yapılması kararlaştırılan etkinlik,sendikalıların katılımını
artırmak amacıyla öğlene çekildi ve yürüyüş alanı
oluşturulmadı.Sendikalıların katılımındaki azlık,halkın yeterince
katılmaması zaman sorunuyla da birleşip etkinliği yeterince istenen zemine
taşınmamasına neden oldu.
Egitim sen'de toplanan çeşitli gruplar,siyası partilerden çıkan gruplarla
birleşip alana doğru yürüdü.trafik bi süreliğine de olsa kapatıldı."Rüzgara
Karşı Fırtına; İktidarlara Karşı İsyan" yazılı,efendisizler imzalı
pankartıyla katılım sağladık.Üzerimizde Sinop nükleer karşıtı mitinginin
yorgunluğunun etkisi de vardı. Gene de coşkumuzdan hiçbir şey kaybetmedik.
Yürüyüş esnasında:

"Toprak komun Özgürlük"
"Yakarsa dünyayı garipler yakar"
"Komünist bir dünya anarşizmle gelecek"
"Devrim ezilenin karnavalıdır"
"Rüzgara karşı fırtına, iktidara karşı isyan"
"Seattle.. isyan, cenova isyan� Sivas isyan"
polis arama noktasında:
"karakollar yıkılsın polislere özgürlük"
ezan okunurken ve alandaki tüm devrimciler ezan esnasında saygıyla!
susarken
"ne tanrı ne devlet aşk aşk hürriyet"
özel olarak akp iktidarını eleştiren sloganlar atılırken
"meclis yıkılsın maymunlara özgürlük"
ve muhtelif zamanlarda sıklıkla
"batsın bu dünya bitsin bu rüya kula kulluk edene yazıklar olsun"
sloganlarını attık. koştuk zığladık. Bu anlamda alandaki sloganlarımız ve
tüm davranışlarımız Sivaslılar için çok yeni ve ilginçti. Alanda merakla
bakıp yanımıza gelen bizle birlik de yürüyüp tanımaya çalışan insanların
olması oldukça güzeldi.
Sivasda birdahaki 1 mayısda daha etkın,çoşkulu olmak umuduyla alandan
ayrıldık...

Kaynak: Anarşi Forum
::::::::::::::::::
ANTALYA
Katılım azdı 15-20 anarşist kar,kara/kızıl bayrakları ile alanda idiler. Olmaya Devlet Cihanda ve Hayal gücü İktidarı Yıkıyor Pankartları taşındı

1.05.2006

Sinop Anti-Nükleer Eylemi


Sinopta yaklaşık 10 Bin kişi katıldı gösteriye.. "Siz yapın Biz Yıkarız!!" diyen
anarşistlere halktan ve eylemcilerden yoğun ilgi vardı. Nükleer Ölüm Bülteni heryere asıldı.Resimde kara kızıl bayrağı ile bir anarşist..













Anarşist Blok Kortejinden genel görünüm

Eylemde :
Dyojen ruhuyla sinop ayaklan!
Nükleere İnat Yaşasın Hayat!
Devlet yaparsa katliam yapar!
Doğanın Efendisi Değiliz Bir Parçasıyız
pankartları taşındı.

Eyleme bir diğer anarşist grup Anti Nükleer Cephe de katıldı...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...