25.04.2006

NÜKLEER ÖLÜM BÜLTENİ



29 Nisan'da Sinop kentinde Nükleer Santral Kurulmasına karşı çevre örgütleri ve sistem karşıtları bir araya gelecekler.Nükleer Karşıtı Platform (NKP) bileşenleri çoğu meslek odaları,çevre örgütleri,sendikalar,muhalifler,barış yanlıları,anarşistler ve komünistlerden oluşan bir grup. Anarşistler "Tabiat Ana'nın ve Sakinlerinin Savunmasında UZLAŞMA YOK!" pankartı ile katılacaklar.SENDE o gün orada olmalısın...Kayıtsız kalabileceğini mi zannediyorsun??

Sinop Bizim
Nükleere Hayır
Uzlaşma Yok
Anti Nükleer Cephe

23.04.2006

Koryokia'da (Rusya)'da 7.6'lık Deprem!

Magnitude 7.6 - KORYAKIA, RUSSIA

2006 April 20 23:25:04 UTC


Magnitude 7.6 (Major)
Date-Time Thursday, April 20, 2006 at 23:25:04 (UTC)
= Coordinated Universal Time
Friday, April 21, 2006 at 12:25:04 PM = local time at epicenter Time of Earthquake in other Time Zones

Location 61.069°N, 167.056°E
Depth 38.5 km (23.9 miles) set by location program
Region KORYAKIA, RUSSIA
Distances 200 km (125 miles) NE of Il'pyrskiy, Russia
660 km (410 miles) N of Nikol'skoye, Komandorskiye Ostrova, Rus.
670 km (415 miles) WSW of Anadyr', Russia
6330 km (3930 miles) NNE of MOSCOW, Russia

Location Uncertainty horizontal +/- 4.4 km (2.7 miles); depth fixed by location program
Parameters Nst=201, Nph=201, Dmin=779.4 km, Rmss=0.89 sec, Gp= 32°,
M-type=teleseismic moment magnitude (Mw), Version=7
Source USGS NEIC (WDCS-D)

The Koryakia earthquake occurred in sparsely populated northeastern Russia, directly north-northeast of the Kamchatka Peninsula. The earthquake was in a complicated geological setting where the configuration and interaction of the tectonic plates between northeastern Asia and northwestern North America are poorly understood. Recent models of the tectonic plates in eastern Russia show that the earthquake occurred near the junction of two plates. These are (1) the Okhotsk plate, which includes the Sea of Okhotsk, the Kamchatka Peninsula and northern Japan, and (2) the extreme northwestern margin of the North American plate. Some evidence indicates that a third plate, the Bering plate, may be present and play a role in the regional tectonics, but this plate is poorly defined with uncertain boundaries.

Geologically, northeastern Russia in the vicinity of the Koryakia earthquake is composed of a sequence of volcanic island arcs that have been attached or accreted to the margin of a continent. In addition, between about 160 and 65 million years ago, sedimentary basins formed in the region and magma intruded the crust and erupted onto it as volcanoes. The boundaries between accreted island arcs are commonly large faults which, under suitable conditions, might be reactivated to cause earthquakes. So many of these old faults formed during the accretion process that it might be difficult to determine which, if any of them broke to cause the Koryakia earthquake.

Current models of plate interactions in northeastern Russia indicate that the region is being squeezed in a southeast-northwest direction, which causes shortening at a rate that might be only a few millimeters per year. This southeast-northwest direction of long-term shortening is consistent with the focal mechanism of the Koryakia earthquake, which shows that shortening produced thrust movement on faults that are oriented in a northeast-southwest direction.
Kaynak: http://earthquake.usgs.gov/eqcenter/recenteqsww/Quakes/usltbt.php

Sorgun'da İptal Kararı

Çevre örgütlerinin uzun zamandır tepki gösterdikleri Sorgun Çamlığı'nın golf alanı için tahsisi durduruldu. Erkan Mumcu'nun Kültür ve Turizm Bakanı olduğu dönemde yapılan tahsisle ilgili olarak, AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in hükümete verdiği soru önergesine yanıt Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'tan geldi. Bakan Koç yazılı yanıtında, Sorgun ormanının Çevre ve Orman Bakanlığı mülkünde olduğunu belirterek, kendi bakanlığınca tahsis edilmesinin mevzuata aykırı olduğunu bildirdi. Bakan Koç'un açıklamasına göre, Turap Tur A.Ş. ile Dağtur A.Ş.'ye Sorgun ormanında golf sahası yapmaları için verilen ön izinler iptal edildi.

Çevre için eylem günü
Başta Bodrum olmak üzere Ege bölgesindeki bakir kıyıların imara açılması, bugün Bodrum'da yapılacak büyük bir çevre eylemiyle protesto edilecek.
Türk turizminin en gözde markalarından biri haline gelen "Mavi Yolculuk" güzergâhı üzerindeki çok sayıda koyun Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından imara açılması, bölgedeki çevreci ve sivil toplum örgütlerin tepkisini çekti.
Kararı protesto için 12 kuruluş ve derneğin oluşturduğu "Mavi Yol Girişimi" üyeleri ve çevre gönüllüleri, çok sayıda tekneyle imara açılan koylara giderek eylem yapacak

Çernobil'in Karanlık Gölgesi

Çernobil'de binlerce kilometrelik bir alanı radyasyona boğan dehşet verici nükleer patlamanın üzerinden 20 yıl geçti ancak felaket sona ermedi.

Yirmi yıl önce bu ay Pripyat'ta yaşam ürpertici bir biçimde son buldu. 26 Nisan 1986'da henüz gün ağarmadan, o dönemde nüfusu 50 bini bulan Pripyat'ın 3 kilometre kadar güneyindeki Çernobil Nükleer Santralı'nın dört numaralı reaktöründe patlama oldu. Bu patlamada 2 kişi yaşamını yitirdi. Radyasyon zehirlenmesinden 28 kişi daha yaşamını yitirecek ve kısa süre içinde ölü sayısı 30'a yükselecekti. Binanın hurdaya dönen iskeleti on gün boyunca yandı ve kuzey Ukrayna'da, güney Belarus'ta ve Rusya'nın Bryansk bölgesinde 142.000 kilometre karelik bir alana radyasyon yaydı. Bu, dünyanın yaşadığı en korkunç nükleer kazaydı.

Hiroşima'da yayılan radyoaktivitenin 400 kat fazlasına ulaşan radyoaktif serpinti, yaklaşık 300 bin kişinin evlerini terk etmesine neden olurken çocukları etkisi altına alan bir tiroit kanseri salgınını da tetikledi. Ve izleyen yıllarda sağlık ve temizlik giderleri, tazminatlar, üretkenliğin azalması gibi ekonomik kayıplar yüz milyarlarca dolara ulaştı.

Dört numaralı reaktörün radyoaktivitesi son derece yüksek kalıntıları, kazadan sonra hızla inşa edilen -ve lahit olarak adlandırılan- mezarın altında için için yanmaya devam ediyor. Beton ve çelikten yapılan ancak aradan geçen yıllarla giderek çürüyen bu yapı artık her an çökme tehlikesiyle karşı karşıya ve bir diğeriyle değiştirme çalışmaları da başlamak üzere: Lahdin üzerine geçip tümüyle kaplayacak, stadyum büyüklüğünde, kemerli bir yapı inşa edilecek. İnşa tamamlandığında, harap olmuş reaktör göz önünden kalkacak olsa da bölgede yaşayanların akıllarından hiçbir zaman çıkmayacak. Çünkü felaket yavaş çekimde de olsa devam ediyor.
Kaynak : http://nationalgeographic.com.tr/ngm/0604/konu.aspx?Konu=5

İşte Bunu Sevmiyoruz!


Uluslararası — Mc Donalds’a günümüzde hemen hemen her ülkede rastlayabilirsiniz. “İşte bunu seviyorum!” sloganıyla ve kocaman bir M harfinden oluşan amblemleriyle bu fast-food devi her ne kadar olabildiğince sevimli görünmeye çalışsa da Mc Donald’s bugün yağmur ormanlarının yok edilmesi anlamına geliyor. Bir başka ifadeyle her gün milyonlarca kişi Mc Donalds’dan “Happy Meal” yerken, gezegenimizin payına dev bir porsiyon “Un-happy Meal” düşüyor.

Amazonlar için bir tanımlamaya gerek yok; sadece adının telaffuz edilmesi bile akıllara; dünyanın eko sisteminde direk rol oynayan, geniş, el değmemiş, vahşi bir ormanı ve insanı hayrete düşüren bir hayatı getiriyor. Fakat, Mc Donald’s ve bir avuç dolusu zengin soya tüccarına göre, Amazonlar tamamen farklı bir şeyi ifade ediyor. Onlara göre Amazonlar ucuz toprak ve ucuz işçi demek. Ucuz toprak çünkü genelde çalıntı, ucuz işçi çünkü ormanları kesen veya çiftliklerde çalışan çoğu insan, aslında köle.

Soya tüccarları yağmur ormanlarını kesmeleri ve soya ekmeleri için çiftçileri teşvik ediyorlar. Tüccarlar bu soyaları alıyor ve gemiyle, tavukların ve domuzların soyayla beslendiği Avrupa’ya götürüyorlar. Daha sonra bu hayvanlar, Mc Donalds’ın Mc Nuggets’ı ve birçok diğer fast food satış yerleri ve süpermarketlerdeki, fast food ürünlerine dönüşüyorlar.

Yağmur ormanlarından restoranlara uzanan bu yolculuk kulağa basit gelebilir fakat, bu soruşturmayı açığa çıkarmak için bir yılı aşkın bir süredir devam eden uydu görüntüleri, hava gözetimleri, önceden yayımlanmamış devlet belgeleri ve karadan izleme yöntemleri kullanılmıştır.Bulduğumuz ise, Amazon’daki yağmur ormanlarının yok edilmesinden başlayıp Mc Donald’s fast food satış yerlerinden, Avrupa’daki süpermarketlere devam eden dünya çapında bir soya ticareti.

“Bu suç Amazonların kalbinden bütün Avrupa yemek sanayisine uzanıyor. Süpermarketler ve Mc Donald’s gibi fastfood devleri, ürünlerinin Amazon’un yok edilmesi, kölelik ve insan haklarının suistimali gibi suçlarla bağlantılardan uzak olduklarına emin olmalıdırlar.” Greenpeace orman kampanyası koordinatörü, Gavin Edwards.

Dünya çapındaki soya ticaretinin çoğunluğu, bir kaç büyük tüccar tarafından kontrol ediliyor: Cargill, Bunge ve Archer Daniel Midland (ADM). Brezilyada bu kartel, çiftçiler için banka rolünü üstlenmekte. Çiftçilere ödünç para vermek yerine, tohum, gübre ve herbisit (istenmeyen bitklileri öldürmek için ilaç) veriyor, ve karşılığında hasat zamanı soya alıyorlar. Sadece Bunge, 2004’te Brezilyalı çiftçilerine, yaklaşık 1 milyar Amerikan dolarına denk gelen tohum, gübre ve herbisit sağlamıştır.

Bu firmalara eskiden yağmur ormanları olan büyük araziler üzerinde dolaylı yoldan kontrol sağlıyor. Üç firma beraber, Brezilya’daki soya üretiminin finansmanının yaklaşık yüzde 60’ınını karşılıyorlar.

Ormandan yoksun bırakılma ve orman yangınları açısından Brezilya’da en kötü durumda olan Mato Grosso şehrinde 2003-04 Amazonlar’daki orman yok olmasının yarısını gerçekleşmiştir. Mato Grosso’nun valisi, Blairo Maggi halk tarafından ‘Soya Kralı’ olarak biliniyor. Kendi muazzam büyük soya şirketi Grupo Andre Maggi bölgedeki soya üretiminin çoğunu kontrol ediyor ve 2002’deki seçiminden beri de, Mato Grosso’daki orman tahribi de yüzde 30 artmıştır.
Amazonların tahribatında bankaların da rolü bulunmakta. Dünya Bankası’nın özel kredi kolu olan Uluslarası Finans Kurum’u (IFC) ortadaki delillerde rağmen, Grupo Andre Maggi’yi “çevreye riski az” diye kabul edip şirkete krediler tayin etti. Başka bankalar da kendi çevre veya sosyal denetlemelerini yapmadan şirkete yüksek tutarda krediler verdi.

Şu ana kadar, Hollanda’nın en büyük tarım bankası olan Rabobank Grupo Andre Maggi şirketine 330 milyon dolarlık borç verdi. Rabobank, IFC’nin hatalı değerlendirmesini kabul ettiklerini, borç verirken kendi değerlendirmelerini yapmadıklarını itiraf etti.

Böylece fast food zincirleri, süpermarketler, soya tüccarları ve büyük bankalar el ele vermiş Amazon yağmur ormanlarını geri dönülmez bir noktaya doğru götürüyorlar.

Eğer soya fasulyelerinin Amazon’daki çiftliklerden Avrupa’daki tavuk üretimlerine 7.000 km (4.400 mil)’lik izlerini biz takip edebiliyorsak, yemek sanayiisinin gıdalarının nerden geldiğini bilmemesi ve Amazon soyalarının tedarik zincirinden çıkartılmasını talep etmemeleri için bir özürleri yok.
Kaynak : Greenpeace Türkiye http://www.greenpeace.org/turkey/news/i-te-bunu-sevmiyoruz

20.04.2006

Dilovası'nda Kimyasal Atık İddiası (Uygarlığın Zehri! 2)

Tuzla Orhaneli'nden sonra Kocaeli'nin Gebze ilçesine bağlı Dilovası beldesinin çöplük alanına kimyasal atık döküldüğü iddia edildi.

2. Haber : Dilova'sında çocuklar zehir soluyor (aşağıda)

Bugün Bizim Kocaeli Gazetesi'ni arayan bir vatandaş Dilovası beldesindeki çöplük alanına, içinde kimyasal atık bulunan variller gömüldüğünü ihbar etti. Gazetenin haberi manşetten duyurması üzerine İl Çevre ve Orman Müdürlüğü'nce inceleme başlatıldı.

Gazete, Dilovası beldesine bir kilometre uzaklıkta, Çerkeşli Köyü yolu üzerinde bulunan ve kimyasal atık deposuna döndüğünü iddia ettiği alanı görüntüledi.
Gazetenin haberine göre bölge, Dilovası Belediyesi tarafından 1987'de çöp dökme alanı olarak belirlenip, 'Sivaslı Bayram' diye anılan kişiye kiraya verilmiş. İddiaya göre, söz konusu kişi, buraya dökülen çöplerin ayrıştırma işini yaparken, bir yandan da çevredeki sanayi kuruluşlarının kimyasal atıklarını dökmelerine izin vermiş. Yıllardır devam eden bu olayın iki ay öncesine kadar aralıksız sürdüğü öne sürüldü.

Dilovası Belediyesi Başkan Danışmanı Ekrem Meral ise çöp depolama alanının 2003 yılında, önceki yönetim tarafından 3 yıl süreyle kiraya verildiğini, 1 Ağustos 2005'te yapılan encümen toplantısında ise bu sözleşmenin feshedildiğini bildirdi.

Meral, çöplerin bertaraf edilmesi için İzmit Atık ve Artıkları Arıtma, Yakma ve Değerlendirme A.Ş'ye (İZAYDAŞ) başvurduklarını bildirdi.

KİMSAYAL ATIK ARAMASI YAPILACAK


Kocaeli Çevre ve Orman Müdürü Necati Farsak, Gebze'nin Dilovası beldesindeki çöp alanına kimyasal atık bırakıldığı yönündeki iddiaları araştırmak üzere bölgede kazı yapılacağını bildirdi.

Gazetedeki iddialar üzerine Dilovası'na giderek, çöp alanında incelemede bulunan Farsak, burada yaptığı açıklamada, sözü edilen bölgede iddiaları doğrulayan bulgulara rastladıklarını söyledi.

Belediye tarafından önceleri çöplük olarak kullanılan alanın, daha sonra bir şahısa kiralandığını, ancak geçen yıl Çevre ve Orman Müdürlüğünün olaya el koyarak, buraya atık bırakmayı yasakladığını anlatan Farsak, “Bugünkü incelememde, girişteki kapı kilitli olmasına karşın atık bırakılmaya devam edildiğini gördüm” dedi.

Çöp şeklindeki atıkların yanı sıra toprak atında varillerin bulunduğuna ilişkin belirtilere de rastladıklarını ifade eden Farsak, ”Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve İzmit Atık ve Artıkları Yakma Değerlendirme AŞ (İZAYDAŞ) ile kimyasal atık taraması yapacağız” diye konuştu.

Tavşancıl'da da atık varil bulundu
/ Hürriyet 19-04-2006

İSTANBUL'un Tuzla İlçesi ile Kocaeli'nin Gebze İlçesi'ne bağlı Dilovası Beldesi'nin ardından Tavşancıl Beldesi'nde de belediyenin geçtiğimiz yıla kadar çöplük olarak kullandığı alanda, bir bölümü yarı yarıya toprağa gömülü variller bulundu.

Gebze'ye bağlı Tavşancıl Beldesi'nde belediyenin geçen yıla kadar çöplük olarak kullandığı ve şu anda ‘Sarıkaya’ adlı geri dönüşüm firmasının, evsel atıklarla ilgili geri dönüşüm işi yaptığı alanda 50'ye yakın varilin bir kenarda istif edildiği görüldü. Firma çalışanları gazetecilerin sorularını cevapsız bırakırken, dökülen çöplerle yaklaşık 50 metre yüksekliğinde oluşan yığınların kenarlarında da varillerin olduğu gözlendi.
Çöplüğün üst kısmında yarısı dışarıda kalan dolu varilleri içerlerinde ne olduğu ile ilgili bir bilgi edinilemezken Tavşancıl Belediyesi’nde çalışan eski bir görevli, çöp alanına 400 dolayında varilin gömüldüğünü ileri sürdü.
Üç dönem Tavşancıl Belediye Başkanlığı görevinde bulunduktan sonra Kocaeli'nden milletvekili seçilerek TBMM’ye giden Salih Gün döneminde bu varillerin çöp alanına gömüldüğü ileri sürüldü. Çevre İl Müdürlüğü ekiplerinin bu alanda incelemelerini yarın sabahtan itibaren başlatacağı öğrenildi.
::::::::::::::::::
DİLOVASI'NDA ÇOCUKLAR ZEHİRLİ HAVA SOLUYOR
Bu zehirli gazlar nedeniyle de ilçe çoğu zaman büyük bir sis tabakasının içindeymiş gibi görünüyor.

İstanbul Tuzla'da toprağa gömülü zehirli atık dolu varillerin bulunması sonrasında gözler çevre kirliliğine yönelirken İzmit Dilovası'ndaki fabrikalar yetkililerin gözleri önünde kirlilik yaratmaya devam ediyor. Yolu Dilovası'ndan geçenler buradaki Çolakoğlu Metalurji ve Diler Demircilik tesislerinden çevreye yayılan kirliliği çıplak gözle görebiliyor. İki tesis, bacalarında filtre bulunmaması nedeniyle havaya büyük miktarlarda demiroksit ve kükürt salıyor. Bu zehirli gazlar nedeniyle de ilçe çoğu zaman büyük bir sis tabakasının içindeymiş gibi görünüyor. Çevre katliamı yaratan her iki tesiste de hammadde olarak hurda demir kullanılıyor.

* Çolakoğlu Metalurji tesisinin arıtma sistemi bulunmuyor. Çevre sakinleri tesisin 24 saat havaya demiroksit verdiğini belirtiyor. Tesisin bir limanı da var. Bu limana hurda demir getiren büyük tonajlı gemiler yanaşıyor. Hurdaların üzerinde de asbest gibi türlü kimyasal madde var. Gemilerdeki yükün üzerine yağan yağmur bu kimyasalları alarak denize dökülüyor. Bu nedenle limanın etrafındaki su yağmurlu günlerde yoğun şekilde kirleniyor. Tesis enerjisini de kömürden elektrik üreterek sağlıyor. Bunun atıkları da doğaya salınıyor.

* Diler Demircilik, arıtma tesisine sahip ama tesisin kapasitesi yetersiz kalıyor. Bu nedenle tesis geceleri atıkları dışarı veriyor. Gündüz de atıklar fabrikanın kenarlarından dışarı sızıyor. Bu tesiste de hurda demir işleniyor. Dışarıdan alınan hurda demir, açık alanda depolanıyor. Dolayısıyla yağmurla beraber kimyasal maddeler yağmur suyuna karışarak toprağa geçiyor.

Nevzat ATAL - HABER MERKEZİ
www.gezegenimiz.com haber sitesinden alınmıştır

Küresel Isınma Kutup Ayılarını Öldürüyor

Küresel ısınma sadece iklim değişikliklerine yol açmıyor. Bu yüzden kutup ayıları gibi bazı hayvan türleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

İklim değişikliği ve küresel ısınmanın yarattığı etkiler nedeniyle Alaska'da buz kütleleri parçalanıyor ve inceliyor. Bölgedeki kutup ayıları bu buzullar arasında boğuluyor, hayatta kalabilenler ise giderek zayıflıyor.

Kutup ayılarının boğulmaya başlaması haberlerini şaşkınlıkla karşılayan uzmanlar, "bugüne kadar kutup ayılarının boğulduğuna pek rastlanmadı" diyor

Güçlükle yemek buluyorlar


Giderek zayıflayan hatta boğulmaya başlayan kutup ayıları, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın çevre üzerindeki olumsuz etkilerine sadece küçük bir örnek.

Kutup ayılarının ana beslenme kaynağı foklar. Fokları koklayarak bulan ve sessizce avına yaklaşıp su altından çıkmasını bekleyen kutup ayıları, kırılan buz parçaları yüzünden artık bu ana beslenme kaynağına güçlükle ulaşıyor.

Tehlikede olanlara dikkat

Ayılar, yemek ümidiyle kırılan bir buz kütlesine ulaşabilmek için bazen 100 kilometre yüzmek zorunda kalıyor. Bu kadar uzun mesafeyi yüzmekte zorlandıkları için de boğularak ölüyorlar.

Uzmanlar, küresel ısınmanın doğal hayat üzerinde buna benzer pek çok soruna yol açtığını belirterek, nesli tükenmek üzere olan hayvanlara dikkat çekiyor.

220 km hızla esen Monica, Avustralya'yı vuruyor

Avustralya Meteoroloji Bürosu, yerli Aborjin topluluğunun yaşadığı bölgeyi etkisi altına alan kasırganın 3. kategoride olduğunu, ancak iç kısımlara ilerledikçe yavaşlayacağını açıkladı.

Avustralya'nın kuzeydoğu sahillerini, saatte 220 kilometre hızla esen Monica kasırgası vurdu.
Avustralya Meteoroloji Bürosu, yerli Aborjin topluluğunun yaşadığı bölgeyi etkisi altına alan kasırganın 3. kategoride olduğunu, ancak iç kısımlara ilerledikçe yavaşlayacağını açıkladı.
Aborjin konseyinden Peter Buckland, geçen yıl 4. kategorideki Ingrid kasırgasının vurduğu 700 kişilik bu yerli topluluğunun kasırga konusunda deneyimli olduğunu hatırlatarak, bu doğa olayında şu ana kadar can ve mal kaybı olmadığını söyledi.
Queensland eyalet yöneticisi Peter Beattie de ilerleyen kasırganın neden olabileceği zararlara karşı acil durum görevlilerinin hazırlıklı olduğunu, Afet Koordinasyon Grubu'nun toplanarak son hazırlıkları gözden geçireceğini bildirdi.
Geçen ay 5. kategorideki Larry kasırgası Avustralya'nın kuzeydoğu bölgesinde etkili olmuş ve 100 kilometrelik bir alanda binlerce ev ile muz ve şeker plantasyonlarını yerle bir etmişti.

Avrupa Sellere Teslim Oldu.

Avrupa'nın en büyük ikinci nehri Tuna nehri boyundaki şiddetli taşkınlar dört ülkede binlerce kişinin daha evlerinden tahliye edilmesine yol açtı.

Tahliyelere başlayan ülkeler arasına son olarak Macaristan da katıldı.

Ancak sellerden en fazla etkilenen ülke hâlâ Romanya...

Sadece Romanya'da şu ana dek beş binden fazla kişi evlerinden ayrılmak zorunda kaldı.

Ülkenin güneyindeki Bistret'de bir bendin çökmesi ardından buradaki su baskını iyice şiddetlendi.

Binlerce ev sular altında, köylerde yıkılan çok sayıda ev olduğu bildiriliyor.

Tuna Nehri geçtiği bölgelerin büyük bölümünde şu ana kadar kaydedilen en yüksek seviyelerde akıyor.

Romanya'nın güneyinde ve nehrin karşı yakasındaki Bulgaristan'ın bazı yörelerinde sular hâlâ yükseliyor.

Nehrin yukarılarında, geçen hafta sonu taşkınların geniş hasar yarattığı Sırbistan'da ise su seviyesi biraz olsun düştü.

Ama henüz rahat nefes alabilmek için erken olabilir.

Tuna'nın en büyük kollarından Tisa Nehri Macaristan'da hâlâ yükseliyor.

Burada beş yüz kişi evlerinden tahliye edildi.

Tisa, Sırbistan'ın başkenti Belgrad'ın hemen kuzeyinde Tuna'ya karışıyor.

Bu da önümüzdeki günlerde taşkınların Belgrad'a dönebileceği anlamına geliyor

18.04.2006

Endonezya'da Yanardağ Faaliyete Geçti!

Endonezya’nın Java adasındaki bir volkanın faaliyete geçmesi üzerine, hükümet, bölgeyi tahliye etme kararı aldı.

Uzmanlar, Merapi yanardağının her an patlayabileceği uyarısında bulunuyor.

Endonezya’daki en aktif yanardağlardan biri olan Merapi 1994 yılında patlamış, olayda 43 kişi yaşamını yitirmişti.
http://www.voanews.com/turkish/2006-04-13-voa15.cfm

Endonezya’da bir yanardağın faaliyete geçmesi sonucu 2 turist öldü, civardaki binlerce kişi tahliye edildi.
Endonezya’nın Java adasında Broma Yanardağı’nın lav püskürtmesi sonucu, biri yabancı 2 turist öldü, 5 yerli turist yaralandı. Yerel yetkililerin açıklamasına göre, yanardağın duman ve kül püskürtmeye başlaması üzerine dağın eteklerinde yaşayan yaklaşık 20 bin kişi güvenli bölgelere nakledildi.
Büyük bir patlamadan endişelenen yetkililer, dağın eteklerinde ve yakınlarındaki köyleri boşalttılar. Avu volkanı, 1966 yılında faaliyete geçtiğinde 39 kişinin ölümüne yol açmıştı. Volkan son olarak 1992’de patlamış, ancak can kaybı olmamıştı.
18 binden fazla ada ve adacıktan oluşan Endonezya’da 130 kadar faal volkan bulunuyor.
http://www.ntv.com.tr/news/273237.asp

California fayında gizemli titreşim

California’da Pasifik boyunca uzanan San Andreas fayını dinleyen uzmanlar, San Francisco depreminin 100’üncü yılında, yeraltında nedeni anlaşılmayan titreşimler tespit etti.

18 Nisan 1906'da meydana gelen 7.9 şiddetindeki San Francisco depreminde, 3 bin kişi ölmüş 200 bin kişi evsiz kalmıştı. Depremde San Andreas Fayı 500km boyunca kırılmıştı.


SAN FRANCISCO - Tüm çalışmalara karşın gizemini koruyan bu jeolojik olayın önceden bilinmesi için henüz açığa çıkarılması gereken birçok bilinmeyen var. Deprem tahminlerinin meteoroloji tahminleri gibi net olabilmesi için iki temel sorunun çözülmesi gerekiyor: Deprem nasıl başlar? ve Depremi nasıl veya neden duruyor?

Deprem, kıtasal plakaların karşılıklı olarak birbirleriyle itişmesi ve buna bağlı olarak alt alta veya üst üste binmesinden kaynaklanıyor. Dünya yüzeyinde yaklaşık 10 adet dev plaka ve yüzlerce küçük plaka bulunuyor. Plakaların birbirlerine girdiği noktalar ise fay hatlarını oluşturuyor.

BİRKAÇ YÜZ MİLYON DEPREM

Hatlar boyunca plakalar birbirlerine güç uyguluyor ve karşılıklı enerji çıkışı meydana geliyor. Fay hatları boyunca ani enerji çıkışları, yeryüzünde deprem olarak hissediliyor. Kayıtlara göre, her yıl yeryüzünde irili ufaklı birkaç yüz milyon deprem meydana geliyor. Kimi gerçekten şiddeti düşük olduğu için hissedilmiyor, kimiyse yerleşimden uzak bir noktada meydana geldiği için haberlere düşmüyor.
YERALTI DİNLENİYOR
ABD’de National Science Foundation (Doğa Bilimleri Vakfı) bünyesindeki EarthScope projesi, yerkabuğu delinerek yeraltına 4 km derine inen hassas ölçüm cihazlarıya Kuzey Amerika faylarını dinliyor. ABD’li uzmanlar, California’nın altında 1.300 km boyunca uzanan ve şiddetli depremlere neden olan San Andreas fayında deprem habercisi şüphesi veren titreşimler kaydetti.
ESRARENGİZ TİTREŞİMLER
Yer kabuğundaki titreşimler genellikle, magnanın yeraltında yer değiştirmesine bağlanıyor. Ancak, California’da yanardağ olmaması, bilim insanlarını titreşimlerin magnanın yer değiştirmesinden ziyade bir faylarda bir hareketin, dolayısıyla da olası depremin habercisi olabileceği şüphesine itti.
YENİ BİR DEPREM ŞÜPHESİ
Tarihin en büyük depremlerinden 1906 San Francisco depreminden 100 yıl geçmiş olması, yeni yer kabuğu hareketleri olabileceği şüphesini bir süredir dile getiriliyordu. En son 1690 yılında 7.7 şiddetinde bir depreme neden olan San Bernardino fayının da yakın zamanda yeniden kırılması bekleniyor.
Kaynak: LIVESCIENCE.com ve Associated Press’tenyararlanılmıştır.

Ek bilgi: National Geographic Türkiye dergisi, Nisan sayısında San Francisco depremini konu aldı. Ayrıntılı bilgi için : http://www.nationalgeographic.com.tr/ngm/0604/konu.aspx?Konu=1

14.04.2006

Uygarlığın Zehirli Varilleri!

Son bi kaç gündür,vicdan azabı çektiğini söyleyen bi işçinin yerini söylemesiyle ortaya çıkan "zehirli varil" olayı ile gündem karışmış durumda. Çevre ve Orman Bakanı Pepe,"bulgular, ilaç fabrikalarına hammadde üreten bir şirketi işaret ediyor" diyor.

İnsan-merkezci (antroposentrik) düşüncenin hemen hemen hiç sorgulanmadan olduğu gibi kabul edilmesi,her nereden gelmiş olursa olsun sistem karşıtı bir çok muhalif düşüncenin içinde bile kendine yer bulması düşündürücü.Bu önkabulün yıkıma uğratılması da sanıldığı kadar kolay değil.Hayvanseverler(!) bile sokak hayvanlarının "kısırlaştırılıp sokağa bırakılması" fikrini hayvan sevgisi içinde sayabiliyor.

Kaldı ki doğanın hunharca kapitalistler tarafından sömürülmesi,kirletilmesi,tahakküm altına alınması yine o "muhalif" hareketler tarafından sözgelimi bir çalışanın sömürülmesi kadar sorgulanmıyor.Oysa Kazinsky'nin "Ahmaklar Gemisinde" ki gibi gemi batıyorken,öncelikli sorun geminin nasıl kurtarılabileceği olmalı...

Tuzla ortaya çıkarılan variller bu toprakların altına gömülmüş ilk ve tek variller değil.Hayatımızı ve yaşam alanlarımızı gasp eden açgözlü kapitalistlere dur demenin zamanı geldi de geçiyor bile..
Kemal Mete


Konu ile ilgili haberler :
http://www.cnnturk.com/TURKIYE/haber_detay.asp?PID=318&HID=1&haberID=170266
http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=12202

12.04.2006

ABD'de Kasırga Felaketi

ABD’nin Tennessee eyaletinin iç kesimlerini bir hafta içinde ikinci kez etkisi altına alan kasırga sonucu 11 kişi öldü.

NASHVILLE - ABD’nin Tennessee eyaletinde bu hafta ikinci kez kasırga yaşandı. Eyaletin Olağanüstü Haller Yönetimi Ajansı Sözcüsü Eddie Boatrwright, 11 kişinin öldüğünü söyledi ancak ayrıntılı bilgi vermedi.

Öte yandan, yetkililer tarafından yapılan açıklamalarda kasırgada, Gallatin ilçesindeki Gönüllü Eyalet Halk Koleji’nin duvarlarının yıkıldığı, Sumner ilçesinde bir hastanenin hasar gördüğü, ancak her iki olayda da ciddi sayılabilecek yaralanmalar meydana gelmediğini kaydettiler.

ABD’nin iç kesimlerinde geçen hafta pazar günü meydana gelen bir dizi kasırgada 28 kişi hayatını kaybetmişti. Kasırgaların neden olduğu can kayıplarından 24’ü, Tennessee eyaletinin batısında ortaya çıkan dev bir hortumun geçtiği yol üzerindeki evleri yok etmesi sonucu meydana gelmişti.

Soğuk hava dalgası Çin'i vurdu

Çin'i 3 gün esir alacak olan soğuk hava dalgası, Çin'e hava, kum fırtınası ve ceviz iriliğindeki dolu ile geri döndü.

Sibirya'dan, Çin'e, Sincan Uygur Özerk bölgesi'nden giriş yapan soğuk, 8 ila 16 derece ısı düşüşüne neden oldu. Gobi Çölü'nün yanında kalan Turfan kentine yakın bir bölgede kum fırtınası yüzünden hareket edemeyen, içerisinde 100 turistin bulunduğu bir otobüs polis tarafından kurtarılırken, yine aynı nedenle, bölge yakınlarında mahsur kalan 11 köylü de polisin yardımları sonucu kurtarıldı.

Soğukla birlikte gelen kum fırtınası başta Gansu eyaleti olmak üzere Çin'in kuzey eyaletlerini vurmuş durumda. Soğukla birlikte gelecek olan yağışların ekili alanlara vereceği zararın yanı sıra Çin'in kuzeyinde uzun zamandan beri devam eden kuraklığa da son vereceği bir teselli olarak görülüyor. Çin Başbakan Yardımcısı Hui Liangyu, bugün yaptığı açıklamada, önümüzdeki yıl Çin'in daha ağır şartlarla karşı karşıya geleceği anormal hava şartlarına hazırlıklı olması gerektiğini açıkladı.

YAĞMUR BOMBALARIYLA YAĞMUR YAĞDIRILACAK
Hava tahmin raporlarına göre yapılan açıklamada, senaryoların oldukça kötü olduğuna vurgu yapıldı. Açıklamada, geçen kıştan bu yana görülen hava durumunun anormal olduğu, bu baharda ise Çin'in kuzeyine düşen yağmur miktarının normalden yüzde 20 ila 50 oranlarında daha az olduğu bildirildi. Bu nedenle yağmur bombaları atarak, yapay da olsa yağmur yağdırmaya çalışılacağı bildirildi.

Hava tahmin merkezi yetkilileri, bu yıl kuraklıktan ötürü 14 milyon hektara yakın alanın etkilenmesinden başka, 7 milyona yakın insan ile 5.5 milyona yakın kümes hayvanının kuraklık ve içilecek temiz su sıkıntısı ile karşı karşıya kalacağını açıkladılar.

10.04.2006

Dünya’da 88 buzuldan 79’unda erime var!

Afrika’da Kilimanjaro dağından tutun, Asya’da Tiyen-Şan dağlarına, Peru’daki And dağlarına, Alaska’dan Türkiye buzullarına, Alplere ve Himalayalar’a kadar
hemen hemen bütün dağlardaki buzullarda büyük ve hızlı erime ve küçülme, bilim dünyasında dehşetle izleniyor.


Ekvator’da, mesela Afrika’nın merkezinde, o kavurucu sıcak kuşakta, tepesi karlı bir dağ olabilir miydi? Londra Kraliyet Coğrafya Derneği’nin bilgin üyeleri, bunu duyduklarında "Olamaz," diye bağırdılardı.. tabii eskiden.. O zamanlar yıl 1848’lerden önceydi!

Kilimanjaro Dağı üzerindeki karları 1848 yılında ilk gören Avrupalı, İsviçreli misyoner ve araştırmacı Johannes Rebmann oldu. Ne var ki, gördükleriyle ilgili haberler Londra’ya ulaştığında derneğin kimi üyeleri Rebmann’ın anlattıklarına burun kıvırdı. Hatta bunlardan biri Rebmann’ın gözlerinde ciddi bir sorun olabileceğine dikkat çekti.

Günümüzde Kilimanjaro bir kaz daha tartışmaların odak noktası durumuna geldi. "kilimanjaro’nun Karları", ama bu defa ne Kraliyet Akademisi’nde ne de o ünlü filmde!

Afrikakuşağında buz gibi dağın buzluğu yokolma eğilimine girdi! Dağın buzla örtülü tepesi ve eteklerinden süzülen buzullar hızla yok oluyor.. İklimdeki değişimlere karşı harekete geçen eylemcilerin birçoğu Kilimanjaro’ya küresel ısınmanın çarpıcı bir simgesi, eriyen buzulların ve buz katmanlarının çıplak bir örneği gözüyle bakıyor.

79 buzulda küçülme

Buzullarda dünya çapında bir erime olduğu yönünde çok güçlü kanıtlar var. İsviçre’deki Dünya Buzul Gözlem Merkezi 2002 ile 2003 yılları arasında incelenen 88 buzuldan yalnızca dördünde bir büyümeye tanık olunduğunu, en azından 79 tanesinin ise küçülmekte olduğunu belirtiyor. Ancak asıl önemlisi neden öyle olduğu. Küresel ısınma tüm bu olanları açıklamaya yetmiyor. Dünya üzerindeki dağ buzullarının birçoğu 19 yüzyılda, insan kaynaklı unsurların iklim üzerindeki etkileri henüz ortaya çıkmadan önce erimeye başladı.

Kilimanjaro olayına gelince de, iklim değişimine kuşkuyla yaklaşanların bir bölümü, tepesindeki karların erimesinin küresel ısınmayla bir ilintisi olmadığını öne sürecek denli ileriye gidiyorlar.

Kilimanjaro’nun doruğundan alınan örnekler buradaki buzların en az 11,000 yıl öncesine uzandığını ortaya koyuyor. Buz katmanının yaklaşık 1880 yılına, yani Rebmann’ın görmesinden çok sonrasına dek geliştiği sanılıyor. 1912 yılında yapılan ilk araştırmadan bu yana buzun %80’inin eridiğine ve geri kalanının da 20 yıldan kısa bir süre içinde yok olabileceğine dikkat çekiliyor.

Tartışmalar

Tüm bunlar küresel ısınmanın çıplak bir sonucuymuş gibi görünse de, 2004’te yayımlanan bir araştırmada Innsbruck Üniversitesi’nden Georg Kaser, buzun dağda herhangi bir ısınma söz konusu olmadığı halde eridiğini belirtiyor.

Afrika’nın bu bölgesi yağışlardaki ani değişimler ve buna bağlı olarak Viktorya Gölü’ndeki su düzeylerinin alçalmasıyla dikkat çekiyor. Söz konusu bölgede 1880’ler olağanüstü yağışlı olmasına karşın, daha sonraki onyılların oldukça kurak geçtiğine parmak basılıyor.

Bazılarına göre, Kilimanjaro dağında yaşananlar salt kar yağışına bağlı bir olaydan ibaret. Fakat, erimenin neden günümüzde de sürmekte olduğu konusuna kesin bir açıklama getirmiyor.

Buzlardaki erime yalnızca kar yağışının azalmasına bağlı olsaydı, yeniden yağışların arttığı 1960 yılından sonra sürecin tersine dönmesi gerekirdi. Oysa, Kilimanjaro buzlarındaki erime yine de sürdü. Yaklaşık 4000 yıl önce yaşanan 300 yıllık bir kuraklık döneminde bile buzullıar erimemişti.. Kilimanjaro’daki koşullarla küresel ısınma arasında sıkı bir bağ olduğuna dikkat çekiliyor.



Pierrehumbert, tropikal bölgelerde buzulların giderek çekildiğine işaret ederken, 1900 yılından bu yana Kenya Dağı’ndaki 18 buzuldan yedisi yok oldu. Rwenzori dağlarındaki buzun büyük bir bölümü eridi. 1990’larda tarihe karışan Yeni Gine’deki Meren buzulu ise son dönemlerde yok olan çok sayıda buzuldan yalnızca biri.

Tropikal buzullardaki bu erimenin çoğunlukla son dönemlerde meydana geldiği ve daha önce eşine rastlanmamış bir olay olduğu görülüyor.

Söz gelimi, And sıradağlarının Peru’daki en yüksek tepesi olan Quelccaya dağını ele alalım. Thompson tarafından 1976 yılında alınan buzul örnekleri 1500 yıldır buzula her yıl yeni bir katmanın eklendiğini göstermekteydi. Thompson 1991 yılında kayıtları güncellemek üzere bu bölgeye gittiğinde bu sürecin sona erdiğine ve tepedeki buzun 20 metresinin eridiğine tanık oldu.

Peru: dörtte biri yok

Altta, Quelccaya’nın en büyük buzulu Qori Kalis’te de 1963 yılından bu yana bir küçülme meydana geldi ve buzulun beşte biri yok oldu. 2004 yılında Thompson buzun altında donup kalmış ve en az 50,000 yıl öncesine uzanan bitki kalıntıları elde etti.

Son 30 yılda Peru And’larını örten buzun dörtte biri yok oldu. Bolivya’dan Ekvador’a uzanan bölge üzerindeki öteki buzullarda da buna benzer çarpıcı değişimler yaşandı. Venezuela da 1975’ten bu yana altı buzuldan dördünü yitirdi. Thompson kar yağışında erimeye neden olabilecek bir azalmaya, ya da güneş ışığında bir artışa rastlamadı. Ancak hava sıcaklıklarında yaklaşık yarım derecelik bir artış saptandı.

Kilimanjaro gibi, başka bölgelerdeki buzların erimesi de insanların iklim üzerinde yarattıkları etkilerin baş göstermesinden çok daha öncesine uzanıyor.

Sürekli küçülme

Gerek Himalaya, gerekse Alp dağlarındaki buzlar Viktorya döneminden beri eriyor. 19. yüzyılın ortalarından 20. yüzyılın ortalarına dek uzanan süre içinde Alp dağlarındaki buz kütlesinin yarı yarıya küçüldüğü belirtiliyor. Avrupa’nın en büyük buz kitlesi olan Breidamerkurjokull geçtiğimiz yüzyılın büyük bir bölümünde sürekli küçüldü.

Patagonya’daki buzullar 1880’de erimeye başladı. A.B.D’deki Ulusal Buzul Parkı’ndaki buzlar da, bu alanın parka dönüştürüldüğü 1910 yılında çoktan erimeye başlamıştı.

Utrecht Üniversitesi’nden Hans Oeresmans dünya üzerindeki 169 buzulla ilgili kayıtları inceledi. Geçen yıl "Science" dergisinde yayımlanan raporda Oeresmans, kimilerinin geçmişi 1600 yılına uzanan bu buzulların büyük bir bölümünün 19. yüzyılın başlarında doruğa ulaştığı ve o tarihten bu yana da hızla erimeye başladığına dikkat çekti.

Bu da, erimenin iklimde insan eliyle başlatılan bir değişimin göstergesi sayılamayacak denli erken bir döneme denk geldiğini ortaya koyuyor.

Küçük buzul çağı mı?

Asıl sorumlunun küçük çapta bir buzul çağı olduğuna inanılıyor. İklimbilimciler 19. yüzyılda yaşanan ısınmanın, 14 ile 19. yüzyıllar arasındaki döneme denk gelen ve tüm dünyada sıcaklıkların hafifçe azaldığı, küçük çapta bir buzul çağının sonucu olduğu görüşünde birleşiyorlar.

Gelgelelim, küçük buzul çağı acaba buzlardaki sürekli erimeye de bir açıklama getiriyor mu? Buzulbilim uzmanları buzulların iklim değişimlerine gösterdikleri tepkilerin genellikle uzun bir zaman aldığı, kimi zaman onyıllarca sürebildiği görüşünde de birleşiyorlar.

Pierrehumbert "Küçük çaplı buzul çağının sona ermesiyle birlikte yaşanan iklim değişimlerinin endüstriyel ısınma döneminin başlangıcıyla aynı döneme denk düştüğü su götürmez bir gerçek," diyor. Ancak geri tepmenin 20. yüzyılda sona ermesi gerekirken, bu etkiler günümüzde de sürüyor.

İkiye katlandı

Oerlemans’ın 169 buzul üzerinde yaptığı incelemeler buzlardaki erimenin son yıllarda ivme kazandığını ortaya koyuyor. Patagonya’da erime hızının ikiye katlandığı, Alpler’de yüzyılın ortalarında inişe geçen erime sürecinin 1980’den beri bu açığı kapatacak bir hızla yeniden başladığı görülüyor.

Başka yerlerdeki kayıtlar çok gerilere uzanmamakla birlikte, son zamanlarda yaşanan değişimin yeni bir olgu olduğuna neredeyse kesin gözüyle bakılıyor.

Çin’de 46,000 buzul üzerinde yapılan bir araştırma 1980’den bu yana buzulların %7’lik bir yitime uğradığını gözler önüne seriyor. Çin yakınlarındaki Tien Şan dağlarında buzullarla kaplı alanın 1955 ile 2000 yılları arasında %25 oranında küçüldüğü görülüyor.

Neredeyse tüm dünyada yaşanan bu değişikliklerin bilinen tek sorumlusu ancak küresel ısınma olabilir.

Kimi buzullarda bir büyüme olsa da, buzulbilimciler buzların küresel ısınmaya bağlı olarak giderek daha büyük bir hızla eridikleri görüşünde birleşiyorlar.

Önemli mi?

İyi de, dağlardaki buzların yok olması bu denli önemli mi? Kısa erimde korkunç sellerin yaşanabileceğinden korkuluyor. Buzların erimesiyle bu dengesiz alanda büyük göllerin oluşabileceğine inanılıyor. Uzun erimde ise, bir susuzluk sorunuyla karşı karşıya kalınması bekleniyor. Buzulların yok olmasıyla birlikte yaz mevsimlerinde ırmaklardan akan suların Çin’den Kaliforniya’ya dek dünyanın birçok bölgesini etkisi altında bırakabileceğinden korkuluyor.

Patagonya ve Alaska’da eriyen buzlar şimdiden deniz düzeylerinde artışa neden oluyor. Uluslararası İklim Değişimi Paneli’nin 2001 raporuna göre, dağlardaki eriyen buzların 2100 yılına gelindiğinde deniz düzeyinde 0,23 metrelik bir yükselmeye yol açması bekleniyor. Tüm buzulların erimesi sonucunda artışın yaklaşık yarım metreye ulaşacağına inanılıyor. Bu oldukça önemli bir artış olmakla birlikte, okyanuslardaki ısınmanın deniz düzeylerinde yaratması beklenen artışın yanında devede kulak kalıyor.

Grönland ve Antarktika

Asıl devinimin Grönland ve Antarktika’daki dev buz kütlelerinde meydana geldiği görülüyor.

Buradaki buzulların tümden erimesi sonucunda deniz düzeylerindeki yükselmenin 80 metreye ulaşabileceğine ve birçok ülkenin sular altında kalabileceğine inanılıyor.

Kısa bir süre önceye dek iklimbilimciler Grönland ve Antarktika’daki dev buzulların erimesi için binlerce yıllık bir ısınmaya gerek olduğuna inanıyorlardı.

Şimdilerde birçoğu buzulların birkaç yüzyıl içinde yok olabileceğini düşünüyor. Böyle bir durum söz konusu olduğunda, Kilimanjaro da kafamızı kurcalayan en son şey olacaktır.

Buzulun Yaşamı

Buzulların büyüklüğü kar yağışına ve erime, parçalanma, ya da kristalleşmeye bağlı erimenin hızına ve tepelerden aşağıya ne hızla aktıklarına bağlı olarak değişir.

Dünya üzerindeki 169 buzulun 1950 yılına oranla ortalama uzunluğu

Hava sıcaklığı donma noktasının altındayken bile güneş ışığı kar ve buzun erimesine neden olabilir. Bulut örtüsündeki azalma ve kurak hava da erime sürecini hızlandırabilir.

Birikme kuşağında kar katmanları buzdan bir tepecik oluşturur. Daha az kar yağışı daha az buzlanma ve güneş ışığının kayalar ve tozlar tarafından daha az emilmesi anlamına gelir.

Soğuk iklimlerde buzullar çok az buz yitimiyle denizlere akarlar

Antarktika çevresinde yüzen dev buz kitleleri buzulları engeller. Bunlar parçalandığında buzullardaki akış hızında çarpıcı bir artış meydana gelir.

Buzullar eridiğinde geride kalan dengesiz tortu yığınlarında genellikle göller oluşur. Bu tortuların çökmesi feci sellere yol açabilir.

Yaz aylarında eriyen buzların suları yüzeyde toplanır. Bu sular "moulins" adı verilen yarıklardan sızarak buzulun tabanına akarlar ve akış hızında bir artışa neden olurlar.

Sıcak iklimlerde buzullar daha sıcak havaya doğru ilerledikçe erime de ağır basmaya başlar.

7.04.2006

Fraternis : Kayıp Kitaplar,Gizli Kardeşlik!

Üzerinde yaşadığımız gezegenin uzak geçmişine ve insan uygarlığının başlangıç aşamalarına ilişkin çok eski kayıt ve bilgileri içeren, gizemli bir "kitap koleksiyonu" düşünün; elinde bulundurana güç, prestij, hatta iktidar sağlayan, eşsiz ve paha biçilmez bir belge hazinesi. Ardından, çok az insanın orijinalini görme şansını elde ettiği, bu oldukça özel koleksiyonu binyıllar boyunca gözü gibi saklayarak elinde bulunduran ve içindeki bilgilerden aldığı güç ve öngörüler yardımıyla dünyayı değiştirmeye uğraşan, insanlık tarihinin en eski "misyon örgütü"nü gözlerinizin önüne getirmeye çalışın. İşte Burak Eldem’in yeni kitabı "Fraternis", bu gizemli bilgi kaynağının ve onun koruyuculuğunu üstlenmiş insanlarca oluşturulan "eski ideal"in, günümüzden beş bin yıl önceye dek uzanan izlerini sürüyor; bu oldukça uzun soluklu misyon hareketinin serüvenini, inişleri, çıkışları ve sakladığı "gizemleriyle" birlikte mercek altına alıyor.

"Ana Tanrıça" kültünün egemen olduğu binyıllar boyunca saygınlığını koruyan "bilge kadın" geleneğinin, ataerkil ilişkilerin güçlenmesi ve sınıflı toplumun doğuşundan itibaren yaşadığı zorlu süreci ve bir yandan ayakta kalmaya ve elindeki bilgiyi korumaya çalışırken, bir yandan da dünyayı değiştirme yolunda verdiği mücadeleyi buluyoruz "Fraternis"te. Kitap, her ayrıntının üzerinde titizlikle durarak, Çatalhöyük’ten Frigya’ya, Eski Yunan’dan Roma Cumhuriyeti’ne, Haçlı Seferleri’nden Avrupa’nın burjuva devrimlerine ve nihayet günümüzün "küresel kapitalizmi"ne dek, iki farklı tarihi, birbirine paralel olarak izleyip bağlantıları gözler önüne seriyor: Hırs, bencillik, açgözlülük ve bireysel tutkular üzerine kurulmuş sınıflı toplum yapısının evrimiyle birlikte, "bildiğimiz" uygarlık tarihi ve sabırla, inançla, her türlü yönteme başvurarak onu değiştirmeye, "yanlış gidişi düzeltmeye" çalışan, bu en eski "misyon örgütü"nün bilinmeyen, gizli tarihi.

Bu uzun ve renkli yolculuk, gizemli Sibyl geleneğinden Pythagoras Kardeşliği’ne; Roma Cumhuriyeti’nin öncülerinden Mithra tapınaklarına; ezoterik kültler ve Hermetik gruplardan Cathar ve Bogomil hareketlerine; Tapınak Şövalyeleri’nden Alumbrados, Gül-Haç ve Mason localarına; İlluminati’den Fransız Devrimi ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı’na, nihayet günümüzün küresel kapitalizminin efendilerince empoze edilen postmodern "Yeni Dünya Düzeni"ne dek uzanıyor.

"Masonluğun uzak geçmişi üzerine, Masonların bilmedikleri" diye özetliyor Burak Eldem "Fraternis"i. Kitap, 2003’te yayımlanan "2012: Marduk’la Randevu"nun ardından, yazarın "Saklı Tarih" adını verdiği üçlemenin ikinci adımını oluşturuyor ve her yönüyle ilk kitabın devamı ve tamamlayıcısı niteliğini taşıyor.

wwww.burakeldem.com
http://marduk2012.blogspot.com/
http://2012.burakeldem.com/content/view/584/69/

Kitabı internetten sipariş etmek için : http://www.ideefixe.com/kitap/tanim.asp?sid=HUGP2MFCW5GU8N1IUCBB

5.04.2006

Kuş gribi Afrika'da yeni bir ülkeye sıçradı!

Batı Afrika ülkesi Burkina Faso'da kuş gribi tespit edildi.

Hayvancılık Bakanı Tiemoko Konate, televizyondan yaptığı açıklamada, başkent Ouagadougou'nun kenar mahallelerinde kümes hayvanları arasında kuş gribine rastlandığını söyledi.

Bulguların Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü tarafından doğrulandığını belirten Konate, başka ayrıntı vermedi.

Burkina Faso, Afrika kıtasında kuş gribi tespit edilen beşinci ülke oldu.

Meçhul virüs hızla yayılıyor!

Çin'in Henan bölgesindeki bir üniversitede 400'den fazla öğrenci bilinmeyen bir grip virüsü nedeniyle hastanelik oldu.

AFP - PEKİN - Salgın 26 Mart'ta 22 öğrencinin yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırılmasıyla başladı. Hasta sayısı ertesi gün 88, 28 Mart'ta ise 208 oldu. Şu anda aynı üniversiteden 400'ün üstünde öğrenci hastanede tedavi görüyor. Yerel sağlık görevlileri virüsün tipini ve nasıl bu kadar hızlı yayıldığını belirlemeye çalışıyor. Hastalanan öğrencilerin ateşlerinin 40 dereceye yakın olduğu belirtiliyor.

3.04.2006

Antartika'da Hava Isınıyor!

Bir araştırma raporu, Antarktika’da (Güney Kutbu) havanın, dünyanın diğer kesimlerindekinden daha hızlı ısındığını ortaya koydu.

WASHINGTON - Science dergisi, bunun tüm kıtadaki geniş çaplı iklim değişikliğine ilişkin ilk rapor olduğunu yazdı. Antarktika’nın bazı kesimlerinde karanın ısındığı daha önce belirlenmişti.

Meteoroloji balonlarından alınan verilere göre, Antarktika üzerindeki havada son 30 yıl içinde, her 10 yılda 0,5 ila 0,7 santigrad derece ısınma tespit edildi. Buna karşın, dünya çapında ortalama hava sıcaklığı aynı dönem içinde, her 10 yılda 0,1 santigrad derece arttı.

Araştırmacılar henüz elde edilebilen bu verilerin, bu kıtadaki 9 istasyondan atılan meteoroloji balonlarından alındığını belirtiler.

İngiliz Antarktik Araştırma grubunun lideri John Turner, bu ısınmaiçin kesin bir neden saptayamadıklarını söyledi. Turner, ancak bunun küresel ısınmanın bir sonucu olabileceğini ifade etti.

Bilimadamları, Grönland ve Antarktika kıyılarındaki buzul tabakalarının son yıllarda inceldiğinin gözlemlendiğini belirtmişti.
Kaynak : ntvmsnbc

Ortadoğu sel altında

Sel suları Orta Avrupa'dan sonra Ortadoğu'ya yayılırken, toplam yedi kişi hayatını kaybetti.

AP - JERUSALEM - İsrail'de dün meydana gelen selde ülkenin kuzeyindeki Umm el Fahm köyü ile Ramallah'ta İsrailli bir kadın ile Filistinli bir erkek öldü. Megiddo kentinde ise yollarda mahsur kalanları güvenlik güçleri kurtardı .

Orta Avrupa'da günlerdir süren yağışlar da Slovakya ve Çek Cumhuriyeti'nde beş kişinin ölümüne yol açtı. Çek Cumhuriyeti'nde Moraca Nehri'nin taşmasıyla Olomouc şehrinin bir bölümü su altında kalırken, yetkililer, 2 bin 500 kişinin daha evlerinden tahliye edileceğini söyledi. Almanya'nın doğusunda da Elbe Nehri'nin taşmasıyla binlerce ev su altında. Macaristan da selden etkilenen ülkeler arasında.

Avrupa boğuldu

Orta Avrupa'yı vuran sellerde beş kişi hayatını kaybetti. Binlerce insan evsiz kaldı. Taşkınlardan en fazla etkilenen ülke ise Çek Cumhuriyeti.

Geçtiğimiz haftalarda Edirne'de yaşanan sel felaketindekini andıran görüntüler bu defa da Avrupa'da ortaya çıktı. Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan ve Almanya'da pek çok yer sular altında kaldı. Çok sayıda şehri etkileyen felaket şu ana kadar, aralarında 5 yaşında bir çocuğun da bulunduğu en az 5 kişinin hayatına mal oldu. Binlerce kişi de evlerini terk etmek zorunda kaldı. Yine binlerce insan da doldurdukları kum torbalarını nehir kenarlarına koyarak taşkınlara karşı tedbir almak için canla başla çalışıyor. Fransız Le Figaro gazetesi, baharın kapıyı çaldığı şu günlerde gelen sel baskınlarının sebebi olarak aşırı yağışı ve sıcaklıkla beraber dağlarda eriyen karları gösterdi.

KIRMIZI ALARM VERİLDİ
Avrupa'yı esir alan taşkınlardan en çok etkilenen ülke Çek Cumhuriyeti oldu. Morava Nehri'nin taşması sonucu ülkenin büyük bölümü su taşkınlarından nasibini aldı. Felaketle mücadele etmeye çalışan Çek Hükümeti, ülkenin güney batısında tarihi bir yöre olan Olomouc'da olağanüstü hâl ilan etti. Tehlikenin devam ettiğini bildiren yetkililer, sulara teslim olan şehirde yaşayan bin 800 kişiden evlerini acilen terk etmesini istedi. Ülkenin güney kısımlarında yer alan Moravya ve Bohemya'da de kırmızı alarma geçirildi. Sel, Slovakya'da da 140'a yakın şehir ve kasabayı vurdu. Morava Nehri yakınlarında yaşayan 400 kişi tahliye edildi. İki kişinin de hayatını kaybettiği belirtildi.

300 KİŞİ EVSİZ KALDI
Macaristan'da da nehir kenarlarındaki bölgeler suların taşmasıyla hasar gördü. Başkent Budapeşte'nin 30 kilometre kuzeyindeki Szedliget köyü boşaltıldı. 350 kişi evlerinden oldu. Ayrıca ülkenin güneyinde ulaşımı sağlayan pek çok ana yol da kapandı. Almanya'da ise Elbe Nehri'ndeki taşkınlardan etkilenen Dresden şehrinde 300 kişi gece yarısı evlerini terk ederek güvenli bölgelere sığındı. Meteoroloji yetkilileri hafta sonu da devam eden yağışların yeni felaketlere yol açmasından endişeli

Prag Sular Altında Kalabilir

Çek Cumhuriyeti’nin tarihi başkenti Prag, yine sular altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya.

PRAG - Kentin içinden geçen Vlata Nehri’nde yağmur ve eriyen karlar yüzünden suların yükselmesi üzerine, yüzlerce gönüllü kenti sel sularından korumak için bariyerler yerleştiriyor. Zbraslav semtinde 5 apartmanın boşaltıldığı, 105 binanın daha boşaltılmasının planlandığı belirtildi.

Prag Hayvanat Bahçesi yetkilileri de ihtiyaç durumunda hayvanları yüksek bölgelere taşımak için gerekli planları yaptıklarını söylediler.

Vlata Nehri’ndeki su yüksekliğinin yarın en yüksek düzeye çıkması bekleniyor. Ülkenin başka yerlerinde nehirdeki su düzeyi de kaygıya yol açıyor. Ülkenin orta kesimlerinde 20 kadar karayolunun kapatıldığıbildiriliyor.

Prag’da 2002’de nehrin taşması üzerine tarihi kent sular altında kalmış, taşkın 2.5 milyar Euro’luk zarara yol açmıştı.

Kentin bazı semtlerinde su 3 metreye dek yükselmiş, yüzlerce yıllık saray ve binaların bulunduğu kent merkezi selden en çok etkilenen yerlerden biri olmuştu.

H5N,1918’deki İspanyol Grip virüsüne benziyor

Üzerindeki proteinde meydana gelecek birkaç değişimle, kuş gribi virüsü insan için çok tehlikeli hale gelebilir.

Amerikalı bilim adamları tarafından yapılan açıklamaya göre, kuş gribi virüsleri insanda görülen grip virüslerine sanılandan daha çok benziyor. Bu yüzden de üzerindeki proteinde meydana gelecek birkaç değişimle, kuş gribi virüsü insan için çok tehlikeli hale gelebilir.

H5N1 virüsünün proteinleri 1918 yılındaki grip salgınında görülen virüsünkine benziyor. Oysa ilk olarak 1997 yılında ördeklerden alınan kuş gribi virüsüyle daha az benzerlik söz konusu diyor James Stevens (La Jolla Scripps Araştırma Enstitüsü) Science dergisinde.

Stevens yönetiminde çalışan araştırmacılar virüsün üzerindeki hemagglutinin proteininin yapısını incelemiş. H olarak kısaltılan molekül, virüsün konakçı hücrelere sızmasını olanaklı kılmakta ve bunun için de hücrelerin reseptörlerine yapışıyor.

Neden az bulaştı?
Kuş gribi virüsleri insanda görülen grip virüslerinden farklı reseptörlere yapışırlar. Kuş gribinin bugüne kadar çok az insana bulaşmasının nedeni de bu. Kuş gribi virüsü bugüne dek yaklaşık olarak 180 kişiye bulaştı ve bunların arasından 100 kişi yaşamını yitirdi.

Bilim adamları virüsün değişime uğrayarak, İspanyol gribi gibi milyonlarca kişiye bulaşmasından endişeliler. Bu tür bir virüs, bir insana bulaşan H5N1 virüsünün normal grip virüsüyle yeni bir kombinasyon oluşturmasıyla doğabilir.

Diğer bir olasılık da hemagglutininin, insanlara daha çabuk bulaşabilecek şekilde değişime uğraması.

Bilim adamları şu sıralarda dolaşan kuş gribi virüsünün, 1997 yılından farklı olduğunu kesin bir şekilde söyleyebiliyorlarsa da, insana kolayca bulaşacak hale gelmesi için daha ne gibi değişimlerden geçmesi gerektiğini tahmin edemiyorlar henüz.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...